Sosyal Yardıma Muhtaç Hane Sayısı 4,5 Milyonu Aştı

Giderek derinleşen ve çözülemez hale gelen ekonomik kriz, 18,2 milyon vatandaşı sosyal yardıma mahkum etti. Türkiye nüfusu göz önüne alındığında ortalama her 5 kişiden biri sosyal yardımlara muhtaç durumda.

Ekonomiye dair hedef ve politikaların detaylandığı 2026 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı, sosyal yardıma muhtaç hane sayısının 4,5 milyonu aştığını ortaya koydu. Raporda ayrıca, Genel Sağlık Sigortası (GSS) prim borcunu ödeyemeyen kişi sayısının 9,5 milyona dayandığı vurgulandı.

BirGün’den Mustafa Bildircin’in aktardığına göre, Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı, Türkiye’deki yoksulluğun boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Program, 2026 yılı için belirlenen ekonomik hedefler ve politikalarla birlikte, sosyal destek alan hanelerin durumuna da ışık tutuyor.

Sosyal yardıma muhtaç hane sayısının, Covid-19 salgını nedeniyle sosyal yardımların artırıldığı 2022 yılı sayısını geçtiği dikkat çekiyor. Rapora göre, 2022’de 4 milyon 498 bin 852 olan sosyal yardım alan hane sayısı, 2024 sonunda 4 milyon 574 bin 684’e yükseldi.

TÜİK’in dört kişilik hane hesabıyla yapılan hesaplamaya göre, Türkiye’de sosyal yardıma muhtaç kişi sayısı 18 milyon 298 bin 736’ya ulaştı.

Paylaşın

IMF’den “Küresel Borç Krizi Derinleşiyor” Uyarısı

IMF’in raporuna göre, ”küresel kamu borcu, 2029 yılına kadar dünya GSYH’sinin yüzde 100’ünü aşacak” ve bu seviye, 1948’den bu yana görülen en yüksek borç oranı olacak.

Küresel kamu borcu, modern tarihteki en hızlı artış dönemine girdi. Üstelik bu kez yalnızca ‘büyük harcayan’ ülkeler değil, tüm dünya bu yükselişe ortak.

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) yayımladığı son Mali Görünüm Raporuna göre, başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere büyük ekonomilerin kamu maliyesi, küresel ölçekte sistemik bir risk haline geldi.

Raporda, “Her ne kadar borcu yüzde 100’ün üzerinde olan ülkelerin sayısı önümüzdeki beş yılda kademeli olarak azalsa da bu ülkelerin dünya GSYH’sindeki (gayri safi yurtiçi hasıla) payı artacak,” dendi.

Buna göre, ”küresel kamu borcu, 2029 yılına kadar dünya GSYH’sinin yüzde 100’ünü aşacak” ve bu seviye, 1948’den bu yana görülen en yüksek borç oranı olacak.

IMF hesaplamalarına göre bu tablo, pandemi öncesi tahminlerden daha yüksek ve daha dik bir borç patikasına işaret ediyor. Yani küresel büyümenin toparlanmasına rağmen hükümetler, borçlarını istikrara kavuşturmayı başaramadı.

IMF’ye göre gelişmiş ekonomiler arasında borç/GSYH oranında en sert artışı ABD yaşayacak.

ABD’nin toplam kamu borcu, 2023’te GSYH’nin yüzde 119,8’iyken, 2030’da yüzde 143,4’e çıkacak.

Bu, ülkenin bu yüzyılda ilk kez İtalya ve Yunanistan’ı geride bırakacağı anlamına geliyor. Yani artık ‘yüksek borçlu ülkeler’ liginde ABD de var.

İtalya’nın borcu yüzde 137 seviyesinde sabit kalırken, Yunanistan’ın oranı yüzde 146,7’den yüzde 130,2’ye gerileyecek.

Karşılaştırmak gerekirse Fransa yüzde 116,5, İspanya yüzde 100,4, Almanya ise yüzde 64,4 oranında borca sahip.

Hollanda, İsveç ve Danimarka’da ise bu oran yüzde 60’ın altında kalıyor. Avrupa, yine kuzeyin mali disipliniyle güneyin borç yorgunluğu arasında ikiye bölünmüş durumda.

IMF’ye göre ABD’deki yükselişin nedeni, kalıcı bütçe açıkları ve hızla artan faiz maliyetleri. Washington’un borç profili artık ‘yüksek borçlu Avrupa ekonomileriyle’ benzer hale geldi.

IMF, “ucuz borçlanma” çağının kapandığını vurguluyor. Yıllarca sıfıra yakın faiz oranlarına alışan hükümetler için artık borçlanmak çok daha maliyetli.

Faiz oranlarının yükselmesi, kamu borçlarının çevrilmesini zorlaştırıyor ve sosyal harcamaları kısıtlıyor.

Birçok gelişmiş ülkede, borç faiz ödemeleri savunma bütçelerinin bile üzerine çıktı. Ortalama faiz oranında her 1 puanlık artış, sosyal programlardan milyarlarca euro’nun faiz ödemelerine aktarılması anlamına geliyor.

Almanya bile, yıllardır sıkı mali disipliniyle bilinirken, artık borç frenini gevşetip altyapı ve savunma yatırımları için daha fazla borçlanma yoluna gidiyor.

IMF’ye göre bu borç yükünün arkasında bir de demografik kriz var: yaşlanan nüfus.

Gelişmiş ülkelerde emeklilik ve sağlık harcamaları hızla artıyor, bu da kamu maliyesi üzerindeki baskıyı büyütüyor.

ABD’de yaşlı bağımlılık oranı 2050’ye kadar yüzde 40’a, Avrupa Birliği’nde ise yüzde 55’in üzerine çıkacak.

Çalışan nüfus azalırken, devletlerin sosyal dengeyi korumak için daha fazla borçlanması gerekecek.

Sonuçta borç, yaşlı nüfus ve yüksek faizlerin birleşimi artık yalnızca yerel bir sorun değil; küresel bir sistemik risk.

IMF, hükümetleri borcu istikrara kavuşturmak için “orta vadeli mali çerçeveler” benimsemeye çağırıyor. Ancak bu tür önlemler, popülist siyasetçiler arasında giderek daha az kabul görüyor. Çünkü seçmenlere daha fazla harcama, düşük vergi ve yüksek emekli maaşları vaat etmek çok daha kolay.

Sonsuz borçlanma çağı bitti

IMF’nin mesajı açık: Sınırsız borçlanma devri kapandı.

Ekonomiler artık kamu kaynaklarını eskisi gibi sınırsızca kullanamayacak.

Borç konusundaki mevcut kayıtsızlık, hükümetlerin gelecekteki ekonomik krizlere karşı çok daha savunmasız hale gelmesine yol açabilir.

Paylaşın

Otomobilden Konuta Yeni Vergiler Geliyor

AK Parti’nin bazı vergi istisnalarının kaldırılması ve vergi dışında kalan alanların vergi kapsamına alınmasına yönelik düzenlemesi, bu hafta Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) ele alınacak.

AKP milletvekilleri, vergi kanununda değişiklik öngören kanun teklifini geçen hafta TBMM Başkanlığına sunmuştu. Teklif 21 Ekim Salı günü Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülecek.

Düzenleme ile konut kira gelirlerine uygulanan istisnanın kaldırılması hedefleniyor. Daha önce 2025 yılı için 47 bin TL’ye kadar olan kira gelirleri vergiden muaf tutuluyordu. Yeni paket ise, emekli konut sahipleri hariç kira geliri ne kadar olursa olsun gelir vergisi ödenmesini öngörüyor.

İşverenlere Hazine’den sağlanan yüzde 4’lük Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) prim desteği de yüzde 2’ye düşürülüyor. İmalat sektörü için ise sigorta primlerine yönelik yüzde 5’lik destek aynen sürdürülecek.

Teklif daha önce alınmayan yeni harçlar da getiriyor. Buna göre; muayenehane, poliklinik, ağız ve diş sağlığı merkezleri ile veteriner hekim muayenehane, poliklinik ve hayvan hastanesi ruhsatları yıllık harca tabi olacak. Mevcut durumda ayakta teşhis ve tedavi yapılan özel sağlık kuruluşları ile ağız ve diş sağlığı hizmeti sunulan özel sağlık kuruluşlarına ait belgeler; ayrıca veteriner hekim muayenehane ve poliklinikleri ile hayvan hastanelerine verilen ruhsatlar harca tabi değildi.

Değişiklik ile; her yıl için muayenehane uygunluk belgesi 20 bin lira, özel poliklinik ruhsatnamesi 30 bin lira, özel tıp merkezi ruhsatnamesi 50 bin lira olacak. Ağız ve diş sağlığı muayenehanelerinden her yıl alınacak bedel 20 bin lira, ağız ve diş sağlığı polikliniklerinden 30 bin lira, ağız ve diş sağlığı merkezlerinden 40 bin lira, ağız ve diş sağlığı hastanelerinden 40 bin lira olacak. Bu harçlar, büyükşehir belediyesi olan illerde bir kat artırımlı olarak uygulanacak.

Her yıl için veteriner hekim muayenehane ruhsatı 10 bin lira, veteriner hekim poliklinik ruhsatı 20 bin lira, hayvan hastanesi ruhsatı ise 40 bin lira olarak belirlendi.

Özel hastane ve laboratuvarlar ile turizm işletmeleri için verilen işletme belgelerine ilişkin harçlar da yıllık hale getiriliyor. Normalde bu tesisler için yalnızca ruhsat alımında tek seferlik harç ödeniyordu.

Kuyum ve ikinci el motorlu kara taşıtı ve taşınmaz ticareti yetki belgelerinden de yıllık harç alınacak. Buna göre, her yıl için şubeler dahil kuyum işletmeleri adına düzenlenen yetki belgelerinden 30 bin lira; ikinci el motorlu kara taşıtı ile taşınmaz ticareti için şubeler dahil düzenlenen yetki belgelerinden ise 20 bin lira alınacak. Bu harçlar da büyükşehir belediyesi olan illerde bir kat artırımlı uygulanacak.

Tasarının yasalaşmasıyla, noterler tarafından gerçekleştirilen ikinci el araçların satış ve devir işlemlerine ilişkin harç istisnası da kaldırılacak. Buna göre; noterde yapılan sıfır araçların ilk tescili işlemlerinden ve ikinci el araçların satış ve devrine ilişkin işlemlerden, bin liradan az olmamak üzere satış ve devir bedeli üzerinden nispi harç alınacak.

Paket Cumhurbaşkanı’na, Bireysel Emeklilik Sistemi’nde (BES) halen yüzde 30 olan devlet katkısı oranını sıfıra kadar indirme veya yüzde 50’ye kadar artırma yetkisi de veriyor.

Yeni düzenleme ile, vakıf üniversitelerinde hazırlık dönemi hariç eğitim ücretlerini belirleme yetkisi Yükseköğretim Kuruluna (YÖK) bırakılıyor. YÖK fiyat belirlerken haziran ayı yıllık üretici fiyat endeksi (ÜFE) artışı ile aynı ayın yıllık tüketici fiyat endeksi (TÜFE) artışı ortalamasını dikkate alacak.

Paylaşın

Merkez Bankası Başkanı: Sıkı Para Politikamızı Koruyacağız

Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, “Enflasyon orta vadeli hedefimiz olan yüzde 5’in çok üzerinde ama patikamız çok açık. Yüzde 5 hedefine ulaşana kadar programımızı uygulamaya devam edeceğiz” dedi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, Washington’da düzenlenen Atlantik Konseyi Panelinde konuştu. BloombergHT’nin aktardığına göre; Karahan, dezenflasyonun son aylarda biraz hız kestiğini ancak durumu yakından takip ettiklerini belirtti. Karahan enflasyon yüzde 5’lik hedefe ulaşana kadar sıkı para politikasını koruyacaklarını dile getirdi.

TCMB olarak parasal sıkılaşmaya başladıklarını ve o dönemden beri enflasyonda aşağı yönlü hareket olduğunu kaydeden Karahan “Bu aşağı yönlü hareket son dönemde biraz hız kesti ama yakından takip ediyoruz. Enflasyon orta vadeli hedefimiz olan yüzde 5’in çok üzerinde ama patikamız çok açık. Yüzde 5 hedefine ulaşana kadar programımızı uygulamaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Güven konusunda yol kat ettiklerini kaydeden Karahan “Ama hala daha fazla yola ihtiyacımız var” ifadesini kullandı.

Paylaşın

Enflasyon, Avrupa’da Yüzde 2.2, Türkiye’de Yüzde 32.1

Eylül sonu itibarıyla enflasyon, yıllık Euro Bölgesi’nde yüzde 2,2, Avrupa Birliği (AB) genelinde ortalama yüzde 2,6, Türkiye’de ise yüzde 32,1 kayıtlara geçti.

Avrupa Birliği istatistik kurumu Eurostat’ın Eylül 2025 verilerine göre, Euro Bölgesi’nde yıllık enflasyon oranı yüzde 2,2’ye yükseldi. Avrupa Birliği genelinde ortalama oran yüzde 2,6 olarak kaydedilirken, Türkiye yüzde 32,1’lik oranla en yüksek enflasyonu yaşayan ülke oldu.

Para politikalarında sıkı duruşunu sürdüren Avrupa Merkez Bankası’nın etkisiyle fiyat artışları Euro Bölgesi’nde yeniden hedef aralığına yaklaştı. Eurostat verilerine göre, hizmetler grubu yüzde 1,49 puanla enflasyona en yüksek katkıyı sağladı. Gıda, alkol ve tütün ürünleri yüzde 0,58 puanla ikinci sırada yer alırken, enerji kalemi -yüzde 0,03 puanla düşüş yönlü etki yaptı.

Eurostat’ın uyumlaştırılmış tüketici fiyat endeksi (HICP) kapsamında değerlendirilen Türkiye, Eylül 2025 itibarıyla yüzde 32,1’lik yıllık enflasyonla Avrupa ortalamasının 15 kat üzerine çıktı. Türkiye’yi yüzde 8,6 ile Romanya ve yüzde 5,3 ile Estonya izledi. Uzmanlara göre Türkiye’de fiyat artışları, yüksek kur seviyesi, ücret baskısı ve gıda kalemlerindeki artıştan besleniyor.

Enflasyonun en düşük olduğu ülkeler Kıbrıs (yüzde 0), Fransa (yüzde 1,1), İtalya ve Yunanistan (yüzde 1,8) oldu. Almanya’da oran yüzde 2,4, İspanya’da ise yüzde 3,0 olarak ölçüldü. Veriler, Avrupa genelinde fiyat artışlarının büyük ölçüde kontrol altına alındığını ortaya koydu.

Enerji fiyatları son bir yılda yüzde 0,4 düşerek enflasyon üzerindeki baskıyı hafifletti. Buna karşın işlenmemiş gıda fiyatlarında yüzde 4,7’lik artış sürdü. Çekirdek enflasyon (enerji ve gıda hariç) yüzde 2,4 seviyesinde sabit kaldı.

Paylaşın

Bütçe Açığı 1,2 Trilyon Lirayı Aştı

2025 yılının ilk dokuz aylık döneminde merkezi yönetim bütçe giderleri 10 trilyon 222,2 milyar lira, bütçe gelirleri 9 trilyon 4,9 milyar lira ve bütçe açığı 1 trilyon 217,3 milyar lira oldu.

Haber Merkezi / Hazine ve Maliye Bakanlığı, Haziran ve Ocak – Eylül 2025 yılı bütçe gelir ve gider verilerini açıkladı.

Buna göre; 2025 yılı Eylül ayında merkezi yönetim bütçe giderleri 1 trilyon 331 milyar TL, bütçe gelirleri 1 trilyon 21,4 milyar TL ve bütçe açığı 309,6 milyar TL olarak gerçekleşti. Ayrıca, faiz dışı bütçe giderleri 1 trilyon 94,4 milyar TL ve faiz dışı açık ise 73 milyar TL olarak gerçekleşti.

2025 yılı Ocak – Eylül döneminde merkezi yönetim bütçe giderleri 10 trilyon 222,2 milyar TL, bütçe gelirleri 9 trilyon 4,9 milyar TL ve bütçe açığı 1 trilyon 217,3 milyar TL olarak gerçekleşti. Ayrıca, faiz dışı bütçe giderleri 8 trilyon 559,8 milyar TL ve faiz dışı fazla ise 445,1 milyar TL olarak gerçekleşti.

Paylaşın

Eylül Ayında Yatırımcısına En Çok Altın Kazandırdı

Eylül ayında, yatırımcına en çok kazandıran yatırım aracı külçe altın oldu. Aynı dönemde Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS), Amerikan doları ve BİST 100 ise yatırımcısına kaybettirdi.

Haber Merkezi/ Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getiri Oranları Eylül 2025 verilerini açıkladı.

Buna göre; Aylık en yüksek reel getiri, yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde yüzde 9,14, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde ise yüzde 8,39 oranlarıyla külçe altında gerçekleşti.

Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından, mevduat faizi (brüt) yüzde 0,63 oranında yatırımcısına reel getiri sağlarken; Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) yüzde 0,38, Euro yüzde 0,40, Amerikan Doları yüzde 1,27 ve BİST 100 yüzde 3,48 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

TÜFE ile indirgendiğinde ise mevduat faizi (brüt) yüzde 0,06, DİBS yüzde 1,07, Euro yüzde 1,08, Amerikan Doları yüzde 1,95 ve BİST 100 yüzde 4,15 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

BIST 100 endeksi, üç aylık değerlendirmede; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 9,32, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 8,68 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu. Aynı dönemde Amerikan Doları; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 2,03, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 2,60 oranlarında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Altı aylık değerlendirmeye göre külçe altın; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 19,49, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 20,92 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı olurken; aynı dönemde BİST 100 endeksi, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 6,01, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 4,89 oranlarında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde külçe altın; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 36,01, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 29,18 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu.

Yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından mevduat faizi (brüt) yüzde 11,26, DİBS yüzde 2,78, Euro yüzde 1,30 oranlarında yatırımcısına reel getiri sağlarken; Amerikan Doları yüzde 4,12 ve BIST 100 endeksi yüzde 11,65 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

TÜFE ile indirgendiğinde ise mevduat faizi (brüt) yüzde 5,67 oranında yatırımcısına reel getiri sağlarken; DİBS yüzde 2,39, Euro yüzde 3,79, Amerikan Doları yüzde 8,94 ve BIST 100 endeksi yüzde 16,09 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

Paylaşın

Türkiye’de Gıda Fiyatları Altı Yılda Yüzde 790 Arttı

Türkiye’de fiyatlar, 2019 yılından bu yana, kümülatif olarak yüzde 640,5, gıda fiyatları ise kümülatif olarak yüzde 790 arttı. Bu oran, OECD ülkeleri arasında açık ara en yüksek seviye olarak kayıtlara geçti.

OECD’nin (Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü) Ekim 2025 tarihli Tüketici Fiyatları raporu, Türkiye’de enflasyonun diğer üye ülkelere kıyasla ne kadar yüksek olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Karar’dan Berfu Kargı’nın aktardığına göre; OECD ülkeleri arasında en yüksek gıda ve genel enflasyon Türkiye’de görüldü.

OECD verilerine göre Türkiye’de tüketici fiyat endeksi (TÜFE), Ağustos 2025 itibarıyla yıllık bazda yüzde 33 arttı. Aynı dönemde gıda fiyatlarındaki artış yüzde 33,3; enerji fiyatlarındaki artış yüzde 28,5; gıda ve enerji hariç çekirdek enflasyon ise yüzde 33,6 olarak kaydedildi.

Rapora göre, OECD genelinde yıllık enflasyon oranı Ağustos 2025 itibarıyla yüzde 4,1 seviyesinde sabit kaldı. Bu oran mart ayından bu yana fazla değişmedi. Ancak Türkiye bu ortalamanın yaklaşık sekiz katı enflasyonla örgütün en dikkat çeken ülkesi konumunda.

OECD ülkelerinde gıda fiyatları ortalama yüzde 5 artarken, enerji fiyatları yüzde 0,7 yükseldi. Gıda fiyatları OECD ortalamasında Aralık 2019’a göre yüzde 45,8 artmış durumda. Buna karşın Türkiye’deki gıda fiyatlarındaki artış aynı dönemde yüzde 790’a ulaştı.

OECD’ye göre, enflasyon Kolombiya’da yüzde 5,1, Estonya’da yüzde 6,1 olarak ölçüldü. Bu iki ülke, Türkiye’nin ardından en yüksek oranlara sahip ülkeler arasında yer aldı. İsviçre’de enflasyon yüzde 0,2 seviyesinde kalırken, Kosta Rika’da ise fiyatlar düşmeye devam etti. Japonya’da enerji ve gıda fiyatlarındaki gerilemeyle birlikte yıllık enflasyon yüzde 2,7’ye indi.

Euro Bölgesi’nde enflasyon üç aydır yüzde 2,0 seviyesinde sabit kalırken, Almanya’da yüzde 2,2, Fransa’da yüzde 0,9, İtalya’da ise yüzde 1,6 olarak ölçüldü.

G7 ülkelerinde genel enflasyon ortalaması yüzde 2,7 seviyesinde seyretti. ABD, Almanya ve Kanada’da oranlar hafif artarken, Japonya’da gerileme görüldü.

OECD, raporunda fiyat artışlarının ülkeden ülkeye büyük farklılıklar gösterdiğini belirtti. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı kur dalgalanmaları, gıda arz zincirlerindeki kırılganlıklar ve yüksek enerji ithalat maliyetleri bu farklılığın başlıca nedenleri arasında sayılıyor. Aynı dönemde İsviçre’de toplam gıda fiyatları sadece yüzde 6,9 oranında arttı.

Paylaşın

Türkiye’de Enflasyon Avrupa Birliği Ortalamasının 15 Katı

Türkiye’de ortalama yıllık enflasyon yüzde 33.29 iken, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ortalaması ise yüzde 2.2. Başka bir ifadeyle, Türkiye’de yıllık enflasyon, AB ortalamasının 15 katı seviyesinde.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), TÜİK verilerini temel alarak yayımladığı Eylül 2025 enflasyon bülteninde, Türkiye ekonomisinin küresel sıralamadaki konumuna dair çarpıcı bir tablo ortaya koydu.

Rapora göre, Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında hem ortalama hem de gıda enflasyonunun en yüksek olduğu ülke konumunda bulunuyor:

Ortalama Yıllık Enflasyon: Türkiye’de yüzde 33.29 iken, AB ülkeleri ortalamasında bu oran sadece yüzde 2.2’dir. Türkiye’deki yıllık enflasyon, AB ortalamasının 15 katı seviyesindedir.

Gıda Enflasyonu: Türkiye’de yüzde 36.06 olan gıda enflasyonu, AB ülkeleri ortalaması olan yüzde 3’ün 12 katına denk geliyor.

Harcama grupları incelendiğinde, yıllık artışın en yüksek olduğu grup, yüzde 66.10 ile eğitim oldu. Aylık en yüksek artış ise yüzde 8.60 ile gıda ve alkolsüz içecekler grubunda yaşandı.

DİSK-AR, TÜİK verilerinin güvenilirliği konusunda da sert eleştiriler yöneltti. Kuruluş, TÜİK’in Haziran 2022’den bu yana enflasyon hesabına esas oluşturan madde fiyat listesini açıklamaktan vazgeçmesini kınadı.

Bültende, TÜİK’in madde fiyat listesini açıklama zorunluluğu getiren kesinleşmiş yargı kararına rağmen hukuka direndiği vurgulandı:

“TÜİK yönetimi Anayasaya ve Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerine meydan okudu ve okumaya devam ediyor… TÜİK kesinleşmiş yargı kararına rağmen hukukun arkasından dolanarak madde fiyat listesini açıklamadı.”

Ayrıca, raporda TÜİK’e göre görülen yıllık enflasyondaki yavaşlama hızının büyük ölçüde, geçen yılın yüksek aylık enflasyonunun yerini cari yılın daha düşük aylık enflasyonunun almasından kaynaklanan baz etkisi olduğu belirtildi. DİSK-AR, fiyatlarda gerçek bir düşüşün söz konusu olmadığını savundu.

Paylaşın

Şimşek’e Göre Enflasyonun Nedeni “Zirai Don Ve Kuraklık”

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Zirai don ve kuraklık kaynaklı gıda enflasyonu uzun dönem eylül ayı ortalamasının 3 puan üzerinde gerçekleşti ve aylık enflasyona 1,1 puan katkı yaptı” dedi.

Hazine ve Maliye Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabı üzerinden enflasyon rakamlarını değerlendirdi. Mehmet Şimşek, şu ifadeleri kullandı:

“Eylülde yüksek gerçekleşen aylık enflasyonda gıda fiyatları belirleyici oldu. Zirai don ve kuraklık kaynaklı gıda enflasyonu uzun dönem eylül ayı ortalamasının 3 puan üzerinde gerçekleşti ve aylık enflasyona 1,1 puan katkı yaptı.

Okulların başladığı eylül ayında eğitim grubu ve ilgili diğer kalemler aylık enflasyona yaklaşık 0,7 puan katkıda bulundu.

Enflasyonun ana eğilimi dezenflasyonun süreceğine işaret ediyor. Dönemsel etkilerin azalması ve uyguladığımız arz yönlü politikalarla program önceliğimiz olan dezenflasyonun devamını sağlayacağız.”

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre yıllık enflasyon ise yüzde 33,29 olarak gerçekleşti. Bu sonuçla aylık enflasyon piyasa beklentilerinin üzerinde açıklandı.

Ana harcama gruplarına yıllık olarak bakıldığında en fazla artış yüzde 51,36 ile konutta oldu. Gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 36,06, ulaştırmada ise yüzde 25,30 fiyat artışı kaydedildi.

Aylık bazda gıda ve alkolsüz içecekler kategorisinde fiyat artışı yüzde 4,62 oldu. Ulaştırmada yüzde 2,81, konutta ise yüzde 2,56 artış kaydedildi.

Kötü gelen enflasyon verisiyle Borsa İstanbul’da endeksler aşağı yönlü hareket etti. Güne yukarı yönlü başlayan BIST 100 endeksi gerileyerek 11 bin seviyesine indi.

Bağımsız araştırma kuruluşu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), Eylül’de enflasyonun aylık bazda yüzde 3,79, yıllık artışın ise yüzde 63,23 olarak gerçekleştiğini açıkladı.

İstanbul Ticaret Odası (İTO) da İstanbul için hesapladığı endekste aylık enflasyonu yüzde 3,19 olarak duyurmuştu. Böylece Eylül’de aylık tüketici fiyat artışlarına ilişkin TÜİK, ENAG ve İTO verilerinin birbirine yakın seyrettiği görüldü.

Paylaşın