KKM’den Çözülme TL Yerine Dövize Gidiyor

Tasarruf sahipleri Kur Korumalı Mevduattan (KKM) vazgeçmiyor, ya da çözülme olsa da bu TL yerine döviz hesaplarına gidiyor. Bunun en önemli nedeni olarak ekonomi yönetimine, 7,5 puanlık faiz artışı yapmasına rağmen, hala güven duyulmaması gösteriliyor.

Yeni ekonomi yönetiminin rasyonel politikalara dönüş olacağını söylediği ama henüz somut adımlar atılamadığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmişte olduğu gibi girilen yeni yoldan da geri dönme ihtimali, vatandaşın güven duymasını engelliyor.

Ekonomi yazarı Erdal Sağlam, Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarına yönelik alınan son kararları ve gelişmeleri DW Türkçe için değerlendirdi:

Ekonomi yönetimi, kur farkı nedeniyle büyüyen Merkez Bankası zararlarının da etkisiyle, Kur Korumalı Mevduat (KKM) hacmini azaltmak için harekete geçti. Ancak uygulamanın başladığı 10 günden bu yana, bankalardan istenen KKM’den TL hesaplarına dönüşüm oranının sağlanamadığı gözleniyor.

Merkez Bankası geçen hafta başında, TL’den KKM’ye dönüşen mevduatların üç ay içerisinde yarısının TL hesaplarına çevrilmesi yönünde bir karar aldı. Bunun yanında dövizden KKM’ye dönüşen mevduatların yüzde 5’inin TL hesaplarına dönüşünü istedi. Bu hafta başında bu oranı yüzde 10’a çıkardı. TL’den KKM’ye dönüşen hesapların TL hesaplarına dönüşümünde yüksek oran saptanmasının nedeni, bu dönüşümde döviz verilme zorunluluğu bulunmayışı. Merkez Bankası sadece dövizden KKM’ye dönüşen hesaplar bozulurken gereken dövizi bankalara vermekle yükümlü. Bu nedenle zaten ekside olan döviz rezervlerini bu dönüşüm için de harcamak istemiyor.

Merkez Bankası bu kararın ardından geçtiğimiz Perşembe günü politika faiz oranını, piyasalardaki beklentisinin çok ötesinde, 7,5 puan artırdı. Bu artışla birlikte kurlar hızla aşağı gelirken, döviz rezervlerindeki erime ise devam etti. Merkez Bankası rezervleri geçtiğimiz hafta 5.3 milyar dolar eriyerek, swap hariç kamu dahil net rezervler eksi 67 milyar doların bile altına indi. Haziran seçimleri öncesi bu rakam eksi 70 milyar doların da altına inmişti.

Rezervlerdeki düşüşte, dövizli KKM’deki erimenin beklentilerin üzerinde gerçekleşip, TL yerine döviz hesaplarına gitmesi, bu nedenle Merkez Bankası’nın yaptığı döviz satışı etkili oldu. Öte yandan ise Merkez Bankası 25.3 TL’ye kadar inip yeniden yükselen dolar kurunu 26.5 TL’de tutma isteği önemli rol oynadı. Kuru bu düzeyde tutmak için Merkez Bankası’nın rezervden satışlarına hala devam ettiği görülüyor.

TL yerine döviz talebi artıyor

Peki, tasarrufçu neden KKM’den vazgeçmiyor, ya da çözülme olsa da bu TL yerine döviz hesaplarına gidiyor?

Bunun en önemli nedeni olarak ekonomi yönetimine, 7,5 puanlık faiz artışı yapmasına rağmen, hala güven duyulmaması gösteriliyor. Yeni ekonomi yönetiminin rasyonel politikalara dönüş olacağını söylediği ama henüz somut adımlar atılamadığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmişte olduğu gibi girilen yeni yoldan da geri dönme ihtimali, vatandaşın güven duymasını engelliyor.

İşte bu noktada tasarrufçunun TL’ye dönmesi için TL faizlerinin yüksek olması, en azından enflasyonun altında ezilmeyecek bir faiz oranına ihtiyaç olduğu da kesin. Aynı zamanda enflasyon beklentilerinin de hala yüksek seyretmesi, yüksek faiz oranı ihtiyacını artırıyor. Merkez Bankası TL mevduat faizlerinin artmasını istiyor ama bankalar kaynak maliyetlerini çok artıracağı için faizleri fazla yukarı çıkarmak istemiyorlar.

Bu düzenleme nedeniyle TL mevduatlarda üç farklı faiz oluştu. KKM’den TL’ye dönecek hesaplar için bankalar genellikle yüzde 37-38 faiz öneriyor, bazı özel bankaların ise yüzde 45’e kadar çıktığı görülüyor. Buna karşılık KKM’de kalanlara mevzuat gereği, politika faizi kadar yani yüzde 25’lik faiz uygulanıyor. Bu arada evvelden beri devam eden mevcut TL hesaplara verilen faiz oranlarının da yüzde 25 civarından, yüzde 28-29’lara çıktığı izleniyor.

Ancak bu faiz oranları mevduat sahiplerine cazip gelmiyor. Yüzde 25 faize razı olup, yine de kur farkını alma imkanlarını tercih ediyor, KKM hesaplarını TL’ye çevirmek istemiyorlar. Buna karşılık döviz dönüşümlü KKM hesaplarında bankaların beklediğinden daha fazla çözülme oluyor ama bunlar da yeniden döviz hesaplarına dönme eğilimindeler, TL hesaplara gitmiyorlar.

Merkez Bankası’nın dolar kurunu bir süre 26.5 TL’de tutup enflasyon çıpalaması yaparken, öte yandan tasarrufçuda “döviz artmayacak” algısı oluşturup, KKM’den TL hesaplara dönüşümü cazip kılmak istediği belirtiliyor. Tasarruf sahiplerinin ise hala kurların yükseleceği beklentisiyle, TL yerine döviz hesaplarına kayma eğilimi çok yüksek. TL tutan tasarruf sahipleri son üç yıldır o kadar mağdur edildi ki; TL tasarrufa dönüş çok zor olacak.

Önümüzdeki hafta bankaların yükümlüklerini yerine getirip TL hesaplara dönüşümü sağlamak için, TL mevduat faizlerinin önemli ölçüde artırmak zorunda kalacakları beklentisi yüksek. Buna rağmen vatandaşı tatmin edecek, enflasyonun altında kalmayacak bir faiz oranına ulaşılabilecek mi, bilinmiyor. Bilinen ise ülke ekonomisinin başına büyük bela olan KKM’den kurtuluşun çok zor olacağı ve uzun süre alacağının şimdiden belli olması.”

Paylaşın

KKM’de Yeni Gelişme: Merkez Bankası’ndan Bankalara Talimat

Kur Korumalı Mevduat’tan (KKM) vadeli TL’ye aylık dönüşüm hedefi yüzde 5’ten yüzde 10’a yükseltildi. KKM’den TL mevduata geçiş için TL mevduatın vadesi en az 32 gün olarak belirlendi.

Katılım bankalarına TL mevduata geçiş hedefi için Nisan 2024’e kadar süre tanındı. Katılım bankalarına bu süreye kadar KKM’de aylık yüzde 25, Döviz dönüşümlü KKM’de yüzde 5 TL mevduat dönüşüm hedefi getirildi. TL payı hesaplamasında standart TL mevduatın toplam mevduat içindeki payına bakılacağı ifade edildi.

Kur korumalı mevduatları azaltma hedefini Resmi Gazete’de yayımlayan düzenlemeyle ortaya koyan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) bankalara bu enstrümanla ilgili gönderdiği uygulama talimatında detayları belirledi.

Bloomberg HT’de yer alan habere göre bankalar için gerçek kişi dönüşüm hesaplarından vadeli TL’ye aylık dönüşüm hedefi yüzde 5’ten yüzde 10’a yükseltildi.

KKM’den TL mevduata geçiş için TL mevduatın vadesi en az 32 gün olarak belirlendi. Talimatta katılım bankalarına TL mevduata geçiş hedefi için Nisan 2024’e kadar süre tanındı. Katılım bankalarına bu süreye kadar KKM’de aylık yüzde 25, Döviz dönüşümlü KKM’de yüzde 5 TL mevduat dönüşüm hedefi getirildi. TCMB talimatta TL payı hesaplamasında standart TL mevduatın toplam mevduat içindeki payına bakılacağını ifade etti.

Dönüşüm hesaplarında yüzde 95 yenileme hedefine, gerçek ve tüzel kişi dönüşüm hesaplarının yenilenmesi veya TL’ye geçişi ya da vadesi gelen dönüşüm hesaplarının (gerçek ve tüzel) en fazla yüzde 10’u kadar olmak üzere gerçek kişiler için açılan yeni dönüşüm hesapları ile ulaşılabilecek.

TL payı hesaplamasında standart TL mevduatın toplam mevduat içindeki payına bakılacak. Faiz/kâr payı oranına göre menkul kıymet tesisi uygulamasına ihracat ve yatırım kredilerinde 1,4 kat tek kademe uygulamasına geçilmekte, diğer TL ticari kredilerde 1,8 kat ve ihtiyaç kredilerinde 2 kat olan tek kademe uygulanmasına devam ediliyor.

TCMB, yeni uygulama talimatı ile bankalardan gelen yüzde 95 dönüşüm hedefine ulaşma güçlüklerini gidermek amacıyla yeni bir adım daha attı. Bankalara yeni açacakları Döviz Dönüşümlü Mevduatları da dönüşüm hedefine sayma imkanı getirildi.

Böylece bir banka yüzde 95 dönüşüm hedefini tutturabilmek için en az yüzde 75’lik kısmı yenileme yapacak. Kalan 20 puanlık kısmın 10 puanı gerçek kişi hesaplarında TL mevduata dönüşümü ile gerçekleştirilecek.

Kalan 10 puanlık kısım ise istenirse yenileme, istenirse TL mevduata geçiş, istenirse de yeni Döviz Dönüşümlü Mevduat açılımı ile tamamlanabilecek.

Paylaşın

“KKM’den TL Mevduata Dönenlere Yüzde 45 Faiz Verilecek” İddiası

Bankaların, TL dönüşümlü KKM’den normal TL mevduata dönenlere yüzde 45 civarında faiz önereceği öne sürüldü. Buna karşılık mevcut uygulama uyarınca, politika faizi esas olduğu için, devam edecek TL’den dönüşümlü KKM hesaplarında bankalar en az yüzde 25 faiz oranı uygulamak zorunda kalacaklar.

Bankacılar, üç ay içerisinde TL dönüşümlü KKM hesaplarının yarısını eritmek zorunda olduklarını, bunu yaparken hacmi yüksek normal TL mevduat hesaplarındaki faizi fazla yükseltmek istemediklerini söylüyorlar. Merkez Bankası’nın ise TL mevduata verilen faizin artmasını istediği biliniyor. Bu nedenle Merkez Bankası’nın normal TL mevduat faizlerini artırmaları için bankalara baskı yapıp yapmayacağı henüz bilinmiyor.

Ekonomi gazetecisi Erdal Sağlam, TL dönüşümlü Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesabından geri dönüşler için en yüksek TL mevduat faizinin uygulanacağını öne sürdü. Mevcut TL mevduat hesaplarına daha düşük bir oranda faiz önerileceğini aktaran Sağlam, “Bu farklı faizlerin piyasalarda bir miktar kargaşa ve tasarruf sahipleriyle tartışmalar yaratması kaçınılmaz olacak” diye iddia etti.

10 Haber’e yazan Sağlam’ın yazısından ilgili bölüm şöyle: “Bankacılardan aldığımız bilgiye göre TL dönüşümlü KKM hesabından geri dönüşler için en yüksek TL mevduat faizi uygulanacak. Zorunlu oldukları dönüşü cazip kılmak için, bankaların TL dönüşümlü KKM’den normal TL mevduata dönenlere yüzde 45 civarında faiz önereceklerini öğrendik.

Buna karşılık mevcut uygulama uyarınca, politika faizi esas olduğu için, devam edecek TL’den dönüşümlü KKM hesaplarında bankalar en az yüzde 25 faiz oranı uygulamak zorunda kalacaklar. Üç farklı faiz oranı içinde ortada kalan ise mevcut TL mevduat hesapları olacak. Şu anda ortalama yüzde 25 olarak uygulanan TL mevduat hesaplarına, bankaların KKM’den dönüşümlü TL hesabı açanların altında faiz uygulayacakları anlaşılıyor. Normal TL mevduatta vadesi dönen tasarruf sahiplerine mevcut yüzde 25-26 yerine, yüzde 32-33 oranlarında yeni faiz önereceklerini öğrendik.

Bankacılar, üç ay içerisinde TL dönüşümlü KKM hesaplarının yarısını eritmek zorunda olduklarını, bunu yaparken hacmi yüksek normal TL mevduat hesaplarındaki faizi fazla yükseltmek istemediklerini söylüyorlar. Merkez Bankası’nın ise TL mevduata verilen faizin artmasını istediğini biliyoruz. Bu nedenle Merkez Bankası’nın normal TL mevduat faizlerini artırmaları için bankalara baskı yapıp yapmayacağını henüz bilmiyoruz.”

Paylaşın

KKM’den Çıkış İçin Düzenlemeler Hangi Sonuçları Doğurabilir?

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Türk lirası (TL) mevduatları artıracak, Kur Korumalı Mevduat’ı (KKM) azaltacak düzenlemeye gitmişti. Resmi Gazete’de yayımlanan dört farklı tebliğe göre Merkez Bankası yabancı para mevduattan KKM’ye dönüşüm hedefi uygulamasına ve TL payına göre ilave/indirimli menkul kıymet tesis uygulamasına son vermişti.

Değişiklikle, vadesi gelen kur korumalı mevduat hesaplarını standart TL mevduata dönüştürme hedefi getirilmişti. Bu konudaki kriterleri tutturamayan bankalar ek menkul kıymet tesisine mecbur olacak. Öte yandan döviz ve kıymetli maden mevduatına uygulanan zorunlu karşılık oranları artırılmıştı.

Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp BBC Türkçe için iki tür KKM’den hangisi için çıkış sinyali verildiğini ve kararın dolarizasyon, döviz kuru, enflasyon ve borsa üzerindeki olası etkilerini yazdı.

Eylül 2021’de uygulamaya konulan Yeni Ekonomi Modeli (YEM)’in “medarı iftiharı” sayılabilecek, dönemin Merkez Bankası başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun “bir taşla beş kuş vuracağız” diye tasvir ettiği Kur Korumalı Mevduat hesabından (KKM) ilk çıkış sinyali hafta sonu geldi.

Gelen regülasyonlar, aylık maliyeti 10 milyar ABD dolarını aşan ve toplam mevduatın dörtte birine erişen bu “canavarı” küçültme konusunda ne kadar etkili olur tartışılır. Ancak seçim öncesi dönemde teşvik edilen ve beslenen bu canavarın en azından daha fazla büyümesinin engellenmesi bile doğru yolda atılmış bir adım.

Regülasyonlar KKM’yi küçültmeye yarar mı?

KKM’nin doğmasına sebep olan “düşük faizle büyüme” tercihi değişmiş değil.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan (TCMB) gelen ürkek faiz artışları, Başkan Gaye Erkan’ın “ekonomiye zarar vermeden” faiz artışı yapacaklarını vurgulaması, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından 2023 büyümesinin (potansiyelin üzerinde) %4,5 olarak öngörüldüğünün not edilmesi bu izlenimimi güçlendiriyor.

Karar alıcılar, gerektiğinde büyümeden feragat edip enflasyon beklentilerini çıpalama konusunda isteksizler.

Siyasi baskı ile politika faizini artıramayan Merkez Bankası dolaylı yoldan faizleri artırmaya çalışıyor. Bu “kısıtlı optimizasyon” para politikasının işleyişini ve iletişimini bozuyor.

Bir ay önceki enflasyon raporu toplantısında mevduat faizlerindeki düşüşle gurur duyan TCMB, yeni gelen regülasyonlarla mevduat faizlerinin artmasını teşvik ediyor.

Bu şartlar altında KKM’den çıkış yolunda atılan adımların etkinliği zayıf kalacaktır.

İki tür KKM’den hangisi için çıkış sinyali verildi?

KKM hesaplarının TL’den geçişli ve dövizden geçişli iki türü var. Toplamda 125 milyar ABD dolarına yaklaşan KKM’nin kabaca %70’i dövizden geçişli, kalanı ise TL den geçişli KKM’de duruyor.

Yapılan düzenlemeler TL geçişli KKM hesaplarını eritmeyi ve bu hesapları TL mevduata dönüştürmeyi hedefliyor. Döviz geçişli olan ve toplam KKM’nin aslan payını oluşturan kısım içinse henüz cazip bir alternatif sunulamadığından bu hesaplar şimdilik rölantide bırakılmış.

Söz konusu dönüşümü yapabilmek amacı ile TL geçişli KKM hesaplarının vade bitiminde TL mevduata dönüştürülmesi için bankalara “sopa” gösterilmiş.

Vadesi gelen KKM’lerin %50’si TL mevduata dönmezse ek menkul kıymet tutulması zorunluluğu konmuş.

Döviz bazlı KKM hesaplarının vade bitiminde ise tekrar KKM’de tutulması için eskiden gösterilen “sopa” masadan kaldırılmış. Yüzde 5 gibi mütevazi bir düşüş hedeflenmiş.

Peki bu yeni sopalar KKM’nin tasfiyesi üzerinde etkili olur mu? Bunun için dolarizasyona sebep olan şartların (yani negatif reel mevduat faizi ve döviz kurunda artış beklentisi) ortadan kalkması lazım ki aşağıda detaylandırdığım üzere henüz o ortamdan oldukça uzağız. Bu nedenle gelen düzenlemelerle KKM’de anlamlı bir azalma beklemek iyimser bir tahmin olur.

Atılan adımların etkilerini şu şekilde değerlendirebiliriz:

Piyasa faizleri üzerindeki etkiler

Mevduat faizi: TL geçişli KKM’yi TL mevduata dönüştürebilmek için bankaların müşterilerine cazip bir mevduat faizi vermesi gerekiyor.

Kredi faizi: Bankaların mevduat faizini kısmi olarak artırıp “cezadan kaçabilmeleri” için kredi faizlerini de mevduat faizlerine paralel artırabilmeleri ve pozitif bir kâr marjını koruyabilmeleri lazım. Şayet bankalar kredi faizlerini artıramazlarsa iki senaryo söz konusu olabilir:

Kredi faizini artıramayan bankalar mevduat faizini de artırmazlar ve “sopa” devreye girer. Yani bankalar düşük faizli devlet tahvili almak zorunda kalırlar.
Cezadan kaçmak isteyen bankalar mevduat faizini artırırlarsa bu sefer de kar marjları azalır.

Düzenlemeler sonrası (ve hatta regülasyonların hafta sonu açıklanacağına dair bir bilgi sızıntısı şüpheleri ile geçtiğimiz Cuma gününden itibaren) bankacılık hisselerinin değer kaybetmesi bu ihtimallerin fiyatlandığını gösteriyor. Yani piyasa oyuncuları KKM’nin başarılı bir tasfiyesi olmayacağını, bankaların kredi faizlerini yükseltemeyeceğini, yeni regülasyonların banka karlarını olumsuz etkileyeceğini fiyatlıyorlar.

Bankalar kredi faizini neden artıramıyor?

Seçim öncesi dönemde gelen regülasyonlar sebebiyle bankaların eli kredi faizini belirleme konusunda serbest değil. Politika faizinin 1,8 katından yüksek kredi faizi veren bankalar menkul kıymet tutmak zorunda.

Eğer TCMB gerçekten KKM’den çıkış konusunda kararlı ise 24 Ağustos’taki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında bu üst sınırı yükseltmesi gerekir. Bu şekilde kredi faizlerinin artması ve bankaların kar marjının daha sağlıklı seviyelere tutulması mümkün olacağından bankaların mevduat faizlerini yükseltme konusunda eli rahatlar.

Öte yandan ekonomide bir durgunluk yaratma konusunda son derece tedirgin olan yönetimin eli rahat olsaydı enflasyon beklentisi %58 iken politika faizini iki ayda sadece 9 puan mı artırırdı? Bu seneki büyüme öngörüsü potansiyelin üzerinde tutulabilir miydi? Enflasyon raporundaki tahmin ufku boyunca çıktı açığı yaratmadan enflasyonu düşürmek gibi bir iddia olabilir miydi? Şayet TCMB’nin eli rahat olsaydı o zaman esas aracı olan politika faizini yükseltip yan yollara sapmadan çok daha etkin bir beklenti yönetimi yolunu seçmesi gerekmez miydi? Politika faizinde eli bu kadar sınırlı olan bir Merkez Bankası kredi faizlerinde üst sınırı ne kadar yükseltebilir?

Bu sorulara tatmin edici cevaplar alınamadığı sürece KKM’de anlamlı bir düşüşten bahsedebilmek zor.

Dolarizasyon ve döviz kuru üzerindeki etkiler

KKM’den çıkmaya niyet etmek güzel. Ancak bu niyetin gerçekleşebilmesi için tasarruf sahibini dolarizasyona teşvik eden iki temel sebebin ortadan kalkmış olması yani döviz kuru istikrarı ve TL mevduat faizinin enflasyona karşı koruma sağlaması gerekir.

Bu noktaya yakın mıyız? Hayır.

TCMB’nin 2024 sonu enflasyon beklentisi %33 iken (ki tarihi olarak bu tahminlerin hep yukarı yönlü revize edildiğini biliyoruz) mevduat faizleri yüzde 30’lerde seyrettiği için halen negatif bir reel mevduat faizi var.

KKM hesaplarından çıkanlara yüksek faiz verilse bile diğer mudiler genelinde bu imkan söz konusu değil. Bu durum bir taraftan harcamayı teşvik ederken diğer yandan dolarizasyon ve kur üzerinde baskının devamı ile enflasyonu da yukarı itecektir.

Borsa üzerindeki etkiler

Orta ve uzun vadede seçim öncesi dönemden miras alınan regülasyonları kaldıracak her adım bankacılık sistemini olumlu etkileyecektir. Moody’s’in bankacılık sektörü görünümünü durağana yükseltmesi de bu görüşü destekliyor.

Ancak kısa vadedeki belirsizlikler bankacılık hisselerinde Cuma gününden beri gözlenen olumsuz fiyatlamayı doğurmuş olabilir.

Paylaşın

Bakan Şimşek’ten “Lira İstikrara Kavuşacak” Paylaşımı

Sosyal medya hesabından ekonomideki son gelişmeleri değerlendiren Bakan Şimşek, “Lira istikrara kavuşacak ve son dönemde başlatılan mali ve parasal sıkılaştırmanın büyüme üzerindeki etkisinin daha hafif olmasını sağlayacaktır” dedi.

Haber Merkezi / Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabından ekonomideki son gelişmeleri değerlendirdi. Bakan Şimşek’in açıklamaları şöyle:

“Yatırımcıların Türk varlıklarına olan ilgisinde bir artış görmekten memnuniyet duyuyoruz. Önümüzdeki üç yıl içinde artması beklenen GCC (Körfez İşbirliği Konseyi) ülkelerinden gelen DYY (doğrudan yabancı yatırım) girişlerine ek olarak, öz sermaye ve borç anlaşmalarında bir artış gördük. Yakın zamanda kamuya duyurulan birkaç işlemin altını çizmek isterim:

İlk olarak; Yapı Kredi hisselerinin bu hafta kurumsal yatırımcılara başarılı bir şekilde arzı:

250 milyon dolar,
Son 3 yıldaki en büyük özsermaye arzı,
5 kattan fazla talep,
40’a yakın ABD ve Avrupalı Yatırımcı (çoğunlukla uzun vadeli ve bazı hedge Fonlar)

İkincisi; MNG Kargo’nun bu hafta DHL tarafından satın alınması.

Üçüncüsü; geçen hafta Rönesans Enerji ile TotalEnergies arasındaki ortaklık.

Tüm bu işlemler, Türkiye’ye ve sağlam makroekonomik politikalar uygulama çabalarımıza duyulan güveni göstermektedir. Türkiye’ye yapılacak uzun vadeli yatırımlar, politikalarımızı destekleyecek, lira istikrara kavuşacak ve son dönemde başlatılan mali ve parasal sıkılaştırmanın büyüme üzerindeki etkisinin daha hafif olmasını sağlayacaktır.”

Paylaşın

“Kamu Bankaları Piyasaya 1 Milyar Dolar Sattı” İddiası

Liranın dolar karşısında 26.07’yi geçmesini engellemek için kamu bankalarının öğlene kadar yaklaşık 1 milyar dolar sattığı öne sürüldü. Satışın, KKM dönüşleri nedeniyle piyasada oluşan döviz likidite ihtiyacının karşılanması için yapıldığı belirtildi.

Gelişmenin ardından açıklama yapan eski Merkez Bankası Başekonomisti Hakan Kara, “TCMB’nin döviz likiditesini kendinde topladığı bu sistemde döviz satması normal. Önemli olan satış değil alış-satış farkı. İşlemleri netleştirince döviz piyasasına satış değil bilakis alış yönünde ciddi müdahale olduğu görülüyor. TCMB son 8 iş gününde nette 13,4 milyar dolar almış” ifadelerini kullandı.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın bankacılarla yaptığı toplantıda, bankacılara dövizi tutmak için dolar satışının artık yapılmayacağını söylediği bildirilmişti. Ancak Bloomberg’te yer alan Kerim Karakaya ve Aslı Kandemir imzalı haberde kamu bankalarının bugün 1 milyar dolar satış yaptığı ifade edildi.

Habere göre ismini vermek istemeyen bazı kaynaklar kamu bankalarının, liranın dolar karşısında 26.07’yi geçmesini engellemek için öğlene kadar yaklaşık 1 milyar dolar sattığını söyledi.

“Satış KKM’den dönüşler için yapıldı”

Reuters Haber Ajansı da ekonomi yönetiminde üst düzey yetkili bir kişiye dayandırdığı haberinde 1 milyar dolarlık satışın gerçekleştiğini ve bunun Kur Korumalı Mevduat (KKM) dönüşleri nedeniyle piyasada oluşan döviz likidite ihtiyacının karşılanması için yapıldığını vurguladı.

“Satış değil, alım yönünde müdahale var”

Eski TCMB Başekonomisti Hakan Kara yaşanan gelişmenin ardından Twitter hesabından açıklama yaptı. Kara şu ifadeleri kullandı:

“TCMB’nin döviz likiditesini kendinde topladığı bu sistemde döviz satması normal. Önemli olan satış değil alış-satış farkı. İşlemleri netleştirince döviz piyasasına satış değil bilakis alış yönünde ciddi müdahale olduğu görülüyor. TCMB son 8 iş gününde nette 13,4 milyar dolar almış.”

“Bu iki haberi gören bir yatırımcı umutlanabilir mi?”

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Serkan Özcan da haberin ardından Twitter’dan şu açıklamayı yaptı:

“Önce Merkez Bankası Başkanı’nın açıklaması, sonra Bloomberg’in haberi! Bu durumun en önemli sebebi ortada elle tutulur, kapsamlı, anlaşılır bir programın olmaması! Ayrıca para politikasında alınması gereken sert tedbirlerin muhtemelen siyasi baskı nedeniyle hala alınamıyor oluşu! Aynı gün bu iki haberi arka arkaya gören bir yatırımcının bu ülkenin ekonomisinden umutlanabilmesi mümkün mü? Bu halleriyle daha fazla kafa karıştırır ve yaşanmakta olan sürecin yaratacağı tahribatı daha da büyütürler!”

“Kura müdahale amacı taşımıyor”

Bloomberg HT’ye konuşan konuya yakın kaynaklar ise “Kamunun günlük döviz piyasasındaki hareketi kura müdahale amacı taşımıyor” dedi.

“Bu satışlar gerekli”

Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota ise yaşanan gelişmeyi şöyle yorumladı: “İhracatçının dövizinin yüzde 40’ını satma zorunluluğu, KKM’den gelenler, Yuvam hesabı gibi uygulamalar nedeniyle döviz piyasası kendi dengesini kaybedeli çok olmuştu. Yabancı ve yerleşiklerin TL’ye güçlü dönüşü olmadığı zamanlarda TCMB’nin kendi pozisyonundan ithalat vb. talebi için döviz satması zaten artık gerekli.

Zaman zaman da net alım yapması gerekebilir. Bunu şimdiki gibi şeffaf olmayan şekilde kamu bankaları aracılığıyla gizli kapaklı yapmak, Berat Albayrak, Nureddin Nebati, Murat Uysal, Şahap Kavcıoğlu politikalarını devam ettirmektir. Bu alım satımların TCMB bünyesindeki piyasalarda düzenli ihalelerle veya doğrudan müdahalelerle yapılması halindeyse şeffaflık adına bir irade ortaya koyulmuş olur. Bu tercih ekonomi politikalarının samimiyetini de ortaya koyacak.”

Öte yandan Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) 22 Haziran tarihli Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısının özet metnini yayımladı.

Merkez Bankası’ndan “enflasyon” mesajı

Merkez Bankası, açıklamasında, “Kurul politika faizini enflasyonun ana eğiliminin gerilemesini ve orta vadede yüzde 5 hedefine ulaşmasını sağlayacak parasal ve finansal koşulları oluşturacak şekilde belirleyecektir. Kurul, mevcut para politikası çerçevesinin enflasyon görünümü ve yukarı yönlü riskler göz önüne alındığında yüzde 5 enflasyon hedefini gerçekleştirmekten çok uzak olduğu değerlendirmesinde bulunmuştur” ifadelerine yer verdi.

Açıklamanın devamında, “Enflasyonun 2023 yılında bir miktar yükseldikten sonra parasal sıkılaştırmanın birikimli etkilerinin devreye girmesiyle gerileyerek önce tarihsel ortalamalara, sonra da orta vadeli hedefe kademeli olarak yakınsayacağı öngörülmektedir. Kredi genişlemesi, maliyet baskıları ve döviz kuru gelişmeleri enflasyon üzerindeki baskıların artabileceğine işaret etmektedir. Enflasyon beklentilerindeki mevcut seyir ve fiyatlama davranışlarındaki bozulma, enflasyon görünümüne dair yukarı yönlü riskleri canlı tutmaktadır.” denildi.

Açıklamada ayrıca Kurul’un “adımları gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilen bir parasal sıkılaştırma sürecinin uygulanmasına” karar verdiği bilgisi yer aldı. Parasal sıkılaştırma sürecinin enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar devam edeceği kaydedildi.

22 Haziran’daki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizinin yüzde 8,5’tan yüzde 15’e yükseltildiği hatırlatılan metinde, Kurul alınan bu kararı, dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması, fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için başlatılan parasal sıkılaştırma sürecinin ilk adımı olarak öngörmektedir” denildi.

Paylaşın

Liradaki Değer Kaybı Hızlandı; Doların Yükselişi Sürecek Mi?

2023 yılında Türk Lirası (TL), Dolar karşısında bugüne kadar yüzde 28 değer kaybetti. Liradaki değer kaybı, büyük ölçüde Recep Tayyip Erdoğan’ın bir dönem daha cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından gerçekleşti.

Peki Türk Lirası’ndaki değer kaybı devam edecek mi, Dolar’ın yükselişi devam edecek mi?

Londra merkezli ekonomik araştırma şirketi Capital Economics’ten kıdemli ekonomist Liam Peach, “Bu büyük ihtimalle yetkililerin, seçimden önce TL’yi yapay bir şekilde güçlü bir pozisyonda tutmak için kura müdahale etmelerine yol açan kısıtlamalardan vazgeçmelerinin bir sonucu” diyor.

Gelişmekte olan piyasalar ekonomisti Peach, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) bu yılın başından beri “yaktığı” rezervleri toparlamaya başladığını; bankalar, şirketler ve bireyleri kısıtlayan döviz uygulamalarının yavaşça kaldırıldığını söylüyor.

Aslında daha önce yapılan yorumlarda da TCMB’nin seçimlerden sonra piyasaya müdahale etmeyi ve kuru baskılamayı bırakması öngörülüyordu.

TCMB’nin kuru baskılamak için kullandığı araçlar nedeniyle bu ayın başında net rezervler tarihi düşük seviyesine inmişti. Geçen hafta ise net rezervlerin pozitif bölgeye geçiş yaptığı görüldü.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek dün Twitter hesabından yaptığı açıklamada, TCMB’nin analitik bilanço verilerine göre net uluslararası rezervlerinin geçen hafta 8,5 milyar dolar ile tarihin en büyük haftalık artışını kaydettiğini vurguladı. Şimşek, “Rasyonel politikalara dönüş kademeli olarak devam edecek” dedi.

Dubai’deki East Capital şirketinden yatırım danışmanı Emre Akçakmak da TCMB rezervlerinde son dönemde yaşanan toparlanmayı şu şekilde yorumladı:

“Merkez Bankası’nın artık TL’nin seviyesini kontrol etmek için çok da aktif olmadığını, hatta belki ihracatçılardan gelen ya da Kur Korumalı Mevduat’tan gelen paranın elde tutulduğunu ve uluslararası döviz pozisyonun güçlendirildiğini görüyoruz.

“Böylece frene basılmasından vazgeçilerek kurun piyasa dinamiklerini yansıtan bir yere gelmesinin önü açılıyor.”

‘TCMB’nin sadeleşme kararlarının yansıması’

Global Menkul Değerler Araştırma Grubu Direktörü Serdar Pazı da kurdaki yükselişin yeni Merkez Bankası yönetiminin aldığı sadeleşme kararlarına paralel olarak gerçekleştiği görüşünde.

Sadeleşme kararlarına örnek olabilecek son karar Pazar günü Resmi Gazete’de yayımlandı. Bankaların menkul kıymet tesisi yükümlülüğünde değişikliğe gidildi.

Bankaların bilançolarındaki Türk Lirası ağırlığına ilişkin yükümlülük yüzde 60’tan yüzde 57’ye düşürüldü.

Yüksek menkul kıymet tutma yükümlülükleri nedeniyle son yaşanan kur yükselişi, birçok bankanın bilançosunda Türk Lirası’nın payını yüzde 60’ın altına indirmişti.

Yayımlanan kararda, 22 Haziran’daki Para Politikası Kurulu (PPK) kararlarına atıfla, kademeli bir sadeleşmenin devam edeceği vurgulandı.

Atıf yapılan toplantıda politika faizi 650 baz puanlık artışla yüzde 8,5’tan yüzde 15’e yükseltilmişti. Bu toplantı, bu ayın başında Hafize Gaye Erkan’ın Merkez Bankası Başkanlığına getirilmesinin ardından yapılan ilk PPK toplantısıydı.

‘Londra swap piyasası tekrar işlerlik kazandı’

Ekonomist Serdar Pazı, Londra swap piyasasının tekrar işlerlik kazanması ve bu piyasada TL faizlerin eksiye düşmesinin de koşulların serbest bırakıldığı anlamına geldiğini söylüyor.

Swap, döviz kurlarında oynaklığın yaşandığı zamanlarda yatırımcının bu oynaklıktan kaynaklanan riskinin önünü alması için önemli bir araç olarak ortaya çıkıyor.

Türk Lirası varlıklara yatırım yapmak isteyen yabancılar, TL’yi Londra’daki varlık yönetimi şirketleri üzerinden borçlanarak edinebiliyor, bu da swap faizlerine yansıyor.

Pazı, 2018’deki kur krizini takip eden yıllarda yerli bankalara Londra’daki piyasaya kaynak verilmemesi yönünde bir telkinde bulunulduğunu, böylece swap piyasasının bilerek daraltıldığını aktarıyor.

Ancak Pazı’ya göre yeni ekonomi yönetiminin piyasa yanlısı politikaları uygulamaya başlamasıyla “swap piyasasında yabancıların, TL’ye çok yüksek bir maliyete katlanmadan kolay bir erişim sağlamasına” izin verildi.

Bundan sonraki faiz politikası etkili olacak

Dolar/TL kurunun bundan sonra göreceği seviyeyi ise Merkez Bankası’nın izleyeceği faiz politikası ve sıkılaşmanın hangi hızda kaydedileceği etkileyecek.

Ekonomist Serdar Pazı, Dolar/TL kurunda 26 ve 30 arasında bir yerde zirvenin görüleceğini, ardından da ek sıkılaştırma ve ek sadeleşme adımlarının yanı sıra yabancı yatırımcının daha makul bir bakış kazanması ihtimaliyle kurun bu seviyelerde kalabileceğini düşünüyor.

Pazı’ya göre Türkiye’ye giriş yapması beklenen yabancı sermayenin büyüklüğüne göre TL nominal olarak değer bile kazanabilir.

Bu yaz turizmin canlanmasıyla beraber Türkiye’ye döviz girişinin gerçekleşecek olması da kurun daha fazla yükselmesinin önüne geçebilir.

Yabancı yatırımcı ikna oldu mu?

Seçimlerin ardından Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirilen Mehmet Şimşek, ortodoks ekonomi politikalarına dönüş yapılacağını ve rasyonel para piyasası kurallarının izleneceğini söylemişti.

Bunun ilk adımı olarak TCMB politika faizini yüzde 15’e yükseltti ancak bu piyasa beklentisi olan yüzde 20’nin altında kaldı.

Bu yüzden analistlere ve ekonomistlere göre yabancı yatırımcı bundan sonra politikaların nasıl şekilleneceğini görmek istediği için henüz beklemede.

Ekonomist Liam Peach’e göre ilk işaretler, yatırımcıların Türkiye’nin daha piyasa yanlısı politikalara geçmesinden memnun olduğunu gösteriyor. Peach, Mayıs ayının sonlarından beri Türk varlıkların risk priminin düştüğünü vurguluyor.

Ortodoks politikalara geçişin başarılı olması için yetkililerin sıkılaşma ve faiz artırımı adımlarına kararlılıkla devam etmesi gerektiğini söyleyen Peach, enflasyonun ise uzun dönem yüksek kalacağını öngörüyor:

“Enflasyonu tek hanelere düşürmek uzun bir süreç. Gerçek faizlerin daha çok uzun süre yıllar boyunca yüksek tutulmasını gerektiriyor.”

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Türk Lirası, Bir Günde Dolar Karşısında Yüzde 3 Değer Kaybetti

Türk Lirası, dolar karşısında yüzde 3 kayba uğrayarak rekor seviyeye düştü. Reuters haber ajansına konuşan üst düzey bir yetkili, bankanın döviz politikalarında değişiklik yaptığını söyledi. Yetkili, “Merkez Bankası, geçen haftaki faiz kararı sonrası döviz satarak kura müdahale etmiyor” diye belirtti.

Ayrıca yetkili, “Rakamları tamamen serbest piyasa belirliyor. Dolayısıyla döviz rezervleri kullanılmıyor. Rezerv arttırma dönemi başladı” dedi. İsmini vermek istemeyen yetkilinin yorumları, bankacıların Merkez Bankası’nın rezervleri kullanmayı “tamamen durdurduğu” görüşünü yineledi.

Seçim öncesinde liranın değerini korumak için Merkez Bankası rezervlerinin kullanılmasıyla, rezervler bu ay başında tarihi düşük seviyeye geriledi. Bankanın net rezervi eksi 5,7 milyar dolara düşmüştü. Sonraki iki ayda rezervler toparladı.

Geçen hafta Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizini arttırması sonrası bugün lira dolar karşısında yüzde 3 kayba uğrayarak rekor seviyeye düştü.

Reuters haber ajansına konuşan bir yetkili ve bankacılar, geçmişte lirayı korumak için rezervlerini kullanan Merkez Bankası’nın bu uygulamayı bıraktığını söyledi.

Lira bugün, dolar karşısında tüm zamanların en düşük seviyesi 26,05’e geriledi. Geçen hafta, lira dolar karşısında 25,74’ten işlem görüyordu.

2023 yılında lira bugüne kadar yüzde 28 değer kaybetti. Liradaki değer kaybı, büyük ölçüde Recep Tayyip Erdoğan’ın bir dönem daha cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından gerçekleşti. Erdoğan seçilmesinin ardından, yüksek enflasyon karşısında faiz oranlarını düşürme gibi aykırı ekonomi politikalarından geri adım attı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni döneme başlaması sonrasında ekonomi politikalarına yönelik iki önemli adım atıldı.

Başkanlığına yeni atanan Hafize Gaye Erkan yönetimindeki Merkez Bankası, geçen Perşembe politika faizini 650 baz artırarak yüzde 15’e yükseltti. Faiz artışı, piyasa beklentilerinin altında kalsa da önemli bir sıkılaştırma adımı olarak görüldü.

Ayrıca Merkez Bankası dün, 2021’den beri uyguladığı bazı düzenlemelerden vazgeçmeye başladı. Merkez Bankası, lira varlıklarını teşvik etmeyi amaçlayan uygulamalarla bir süredir borç, kredi ve foreks piyasalarında devlet kontrolune sebep olmuştu.

Seçim öncesinde liranın değerini korumak için Merkez Bankası rezervlerinin kullanılmasıyla, rezervler bu ay başında tarihi düşük seviyeye geriledi. Bankanın net rezervi eksi 5,7 milyar dolara düşmüştü. Sonraki iki ayda rezervler toparladı.

Merkez Bankası haftasonu yaptığı açıklamada, adımlarının piyasaları serbestleştirme ve istikrarı sağlama amaçlı olduğunu belirtti.

Öte yandan Reuters haber ajansına konuşan üst düzey bir yetkili, bankanın döviz politikalarında değişiklik yaptığını söyledi. Yetkili, “Merkez Bankası, geçen haftaki faiz kararı sonrası döviz satarak kura müdahale etmiyor” diye belirtti.

Ayrıca yetkili, “Rakamları tamamen serbest piyasa belirliyor. Dolayısıyla döviz rezervleri kullanılmıyor. Rezerv arttırma dönemi başladı” dedi.

İsmini vermek istemeyen yetkilinin yorumları, bankacıların Merkez Bankası’nın rezervleri kullanmayı “tamamen durdurduğu” görüşünü yineledi.

Bir borsacı, “Liranın değeri artık rezervlerle korunmuyor” dedi. Üst düzey bir bankacı Reuters haber ajansına, “Merkez Bankası foreks piyasasında rezerv kullanımını tamamen bırakmış gibi görünüyor” dedi.

Bankacı, Merkez Bankası’nın döviz pozisyonunun günde 1 ila 2 milyar dolar artış gösterdiğini ekledi.

Yeni adımlar

Hafta sonu açıklanan sadeleştirme adımları kapsamında Merkez Bankası, bankaların döviz depolarına ayırmaları gereken menkul kıymet tesis oranını yüzde 10’dan yüzde 5’e düşürdü.

Ayrıca yeni düzenlemeye göre, bankaların tutması gereken menkul kıymetler lira mevduatlarının yüzde 3’ü ila yüzde 12’si arasında kalmak zorunda. Geçmişte bu aralık, yüzde 3 ila yüzde 17’ydi.

Yeni düzenleme, lira mevduatı toplam mevduatın yüzde 57’sinden az olan bankaların, ayrıca yedi puanlık menkul kıymet tutması gerekeceğini söyledi.

Geçmişte, yüzde 60’tan az lira mevduatı olan bankaların ayrıca yedi puanlık menkul kıymet tutması gerekiyordu.

Dinamik Yatırım’ın baş ekonomisti Enver Erkan, “Oranların yavaş yavaş düşürülmesi bankaların pozisyon almalarına alan sağladı. Faiz oranlarında hızlı bir artışı tetiklemedi. Kuralların biraz gevşetilmesi bankalara tahvil portföylerinde manevra alanı ve zamanı verir” dedi. Erkan, “Sektör için sevindirici ve olumlu bir gelişme” dedi.

İstanbul borsasında bankacılık hisse senetleri endeksi .XBANK, son hamlelerin ardından yaklaşık yüzde 4 yükselirken, ana endeks yüzde 2’den fazla yükseldi.

Bankacılar, bankaları lira mevduatına zorlayan önlemlerin gevşetilmesiyle birlikte bazı bankalarda mevduat faizlerinin yüzde 40 ila 45 bandından düşmeye başladığını ve bu hareketin devam edeceğini söyledi.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Türk Lirası Mevduat Faizi Yüzde 47’ye Kadar Çıktı

Türk Lirası (TL) mevduat faizi bir yılda 20 puan, 2022 sonundan bu yana ise 13 puan arttı. Bankacılık sektörü kaynakları ise geçen hafta TL mevduat faiz oranının yüzde 47’ye kadar çıktığını vurguladı.

Ekonomi yönetim değişse de henüz bankacılık sektörüne yönelik makroihtiyati önlemlerde bir düzenleme gelmedi.

Sektör halen daha TL mevduat oranında yüzde 60 ve yabancı para dönüşüm oranında hedefl erini tutturmak ile ihtiyaç ve ticari kredi faizlerinde belli bir oranın üzerine çıkmamaya çalışmak zorunluluğunda. Bu durum TL mevduat faizlerinde sert yükselişin de devam etmesine neden oluyor.

Bankacılık sektörü makroihtiyati önlemler nedeniyle hedefleri yakalamak için mevduat faizi yarışını hızlandırdı.

Ekonomi yazarı Şebnem Turhan’ın aktardığına göre Merkez Bankası verilerine göre 3 aya kadar vadeli TL mevduat faizleri 2 Haziran haftası itibariyle ortalamada yüzde 37,39’a yükseldi.

TL mevduat faizi bir yılda 20 puan, 2022 sonundan bu yana ise 13 puan arttı. Bankacılık sektörü kaynakları ise geçen hafta TL mevduat faiz oranının yüzde 47’ye kadar çıktığını vurguladı.

Türkiye’de seçimlerden sonra başka Hazine ve Maliye Bakanlığı olmak üzere ekonomi kadrolarında değişiklik yaşanıyor.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ardından geçen hafta Merkez Bankası başkanlığına Gaye Erkan atandı. Ancak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) başına ise eski Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu getirildi.

Bu durum piyasada eski politikalardan dönüş bekleyen piyasada soru işareti yarattı. Kavcıoğlu döneminde bankacılık sektörüne yönelik sonunda menkul kıymet alım zorunluluğuna çıkan birçok makroihtiyati önlem getirildi.

Yönetim değişse de henüz bankacılık sektörüne yönelik makroihtiyati önlemlerde bir düzenleme gelmedi.

Sektör halen daha TL mevduat oranında yüzde 60 ve yabancı para dönüşüm oranında hedefl erini tutturmak ile ihtiyaç ve ticari kredi faizlerinde belli bir oranın üzerine çıkmamaya çalışmak zorunluluğunda. Bu durum TL mevduat faizlerinde sert yükselişin de devam etmesine neden oluyor.”

Paylaşın

Uzmanlar, TL’deki Rekor Değer Kaybını Nasıl Değerlendiriyor?

Seçim öncesi Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) doları baskılamak için kamu bankaları aracılığıyla piyasaya müdahale ettiği aktarılıyordu. Dolar, seçimlerin ardından dün yaklaşık yüzde 7 yükselerek bir yıldan sonra ilk defa keskin bir artış yaşadı.

Dolar, dün 23 seviyesini aşarak rekor tazelerken, perşembe gününe ise 23,40 seviyesinden başladı. Türk Lirası bu yılın başından beri dolara karşı yaklaşık yüzde 18 değer kaybetti.

Uzmanlar hem döviz kurundaki yükselişi hem de Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının ardından para politikasında değişiklik beklentisini Reuters haber ajansına değerlendirdi.

Londra’da bulunan mali piyasalar danışmanlık şirketi In Touch Capital Markets’ın üst düzey döviz analisti Piotr Matys, yaşanan keskin düşüşün, liranın daha serbest işlem görmesine izin verildiğinin bir göstergesi olarak tanımladı.

Piotr Matys, “Seçimlerin ardından Erdoğan yönetiminin lirayı yapay şekilde istikrarlı tutmaya yönelik taahhüdü daha zayıf. Aslında döviz kurunun Türkiye’de çok yüksek enflasyon ve son derece gevşek olan para politikası gerçeğine uyum sağladığına tanık oluyoruz” dedi.

Merkezi Londra’da bulunan makroekonomik öngörü ve danışmanlık şirketi TS Lombard’ın makro strateji uzmanı Jon Harrison da, “Beklendiği gibi para politikasında gerçekten bir değişim olursa, o zaman Ortodoks yaklaşım faiz oranının arttırılması öncesinde piyasaya liranın asıl değerini bulmasına izin verilmesi olacaktır. Ancak Erdoğan’ın ekonomik politikada önceki müdahale yaklaşımını tamamen terk edeceği konusunda şüpheliyim ama göreceğiz” değerlendirmesinde bulundu.

“Kalıcı değişiklik olmazsa Türkiye devalüasyon ve tırmanan enflasyon sarmalına girebilir”

Merkezi Almanya’nın Frankfurt kentinde bulunan emlak bankası Commerzbank’ın döviz araştırmaları başkanı Ulrich Leuchtmann yaşanan durumun “lira krizinin başlangıcı” olabileceği görüşünde.

Ulrich Leuchtmann, “Kalıcı bir değişiklik görmediğimiz sürece, Türkiye devalüasyon ve yükselen enflasyon sarmalına girebilir. Bunun nerede sonlanacağını kestirmek zor. Piyasalar bir noktada sorunların IMF’ten başka bir çare kalmayacak şekilde büyümesi halinde durumu değerlendirecektir. Ancak o zamana kadar Türk Lirası’nın asıl değerini hesaplamak imkansız” şeklinde konuştu.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye için önümüzdeki bir yıl içindeki döviz öngörüsünü revize ederek yükselten ABD yatırım bankası Goldman Sachs’ın küresel piyasalar analisti Teresa Alves, öngörülerini ABD Doları’nın 12 aylık sürenin sonunda 28 olacağı yönünde güncellediklerini hatırlattı; ancak koşullara göre bu seviyeye daha erken gelinebileceği uyarısında bulundu.

“Maliyetli müdahalelerden vazgeçildiğinin işareti”

Dinamik Yatırım’ın baş ekonomisti Enver Erkan da döviz kurundaki yükselişi yeni ekonomi yönetiminin daha geleneksel ekonomi politikalarına dönüş kapsamında “maliyetli müdahalelerden vazgeçtiğinin işaretleri” olarak yorumladı.

Enver Erkan, “Kamu bankaları muhtemelen Türk Lirası’nı savunmak üzere yapmış olduğu döviz satışlarını durduruyor. Bu nedenle Türk Lirası hızla değer kaybediyor” dedi.

Yatırım stratejisti Tunç Şatıroğlu da Türk Lirası’ndaki hızlı değer kaybını ve dövizdeki yükselişi benzer şekilde değerlendirerek yabancı yatırımcının gelebileceği beklentisine dikkat çekti.

Merkez Bankası ne yapacak?

Reuters’a konuşan borsacılar Merkez Bankası’nın döviz ve altın rezervlerindeki düşüşün geçen hafta itibariyle durduğunu ve toparlanmanın başlayabileceğini belirterek, “Varış noktası her gün daha da netleşiyor. Liranın değerinin piyasa koşulları tarafından belirlendiği bir yöne gidiyoruz” diyor.

Merkez Bankası’nın bir sonraki para politikası toplantısı 22 Haziran’da. Ancak bazı analistler Merkez Bankası’nın faiz oranlarını artırmak üzere acil bir toplantı yapabileceği ihtimalini de gündeme getiriyor.

Commerzbank’ın döviz araştırmaları başkanı Ulrich Leuchtmann, politika faiz oranında acil bir artışın son derece olası olduğunu ve bunun kısa vadede piyasalara istikrar sağlayabileceğini belirtiyor.

Paylaşın