Türkiye’de Kadınların Yüzde 60,3’ü “Mutsuz”

SODEV tarafından hazırlanan rapora göre, kadınların yüzde 60,3’ü kendisini “mutsuz” olarak ifade etti. Söz konusu oranın muhalefet partilerine oy veren kadınlarda daha yüksek olduğu ortaya kondu.

Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) oy veren kadınların yüzde 86,8’i, Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) oy veren kadınların ise yüzde 74,1’i “Türkiye’de yaşayan bir kadın olarak mutsuz olduğunu” belirtti.

Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) tarafından, Friedrich Ebert Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği’nin katkılarıyla hazırlanan “Kadınların Ekonomik ve Toplumsal Yaşamdaki Sorunları Araştırma Raporu”, Türkiye’deki kadınların 2018 Milletvekili Genel Seçimlerindeki oy tercihlerinde yaşanan değişimi gözler önüne serdi. Raporda, en büyük oy kaybının yüzde 72,1’le MHP’de yaşandığı belirtildi.

SODEV, Türkiye genelinde 18 yaş üstü ve farklı eğitim düzeylerine sahip olduğu belirtilen bin 67 kadınla yaptığı görüşmeler sonucunda, “Kadınların Ekonomik ve Toplumsal Yaşamdaki Sorunları Araştırma Raporu” başlıklı bir rapor hazırladı. Kadınların yüzde 60,3’ünün “mutsuz” olduğunu ifade ettiği raporda, oy tercihlerindeki değişim de ortaya kondu.

Filiz Pehlivan’ın yetkinreport.com’da yer alan yazısında aktardığı bilgilere göre, 2018 Milletvekili Genel Seçiminde, rapor katılımcılarının yüzde 38,3’ü AKP’ye, yüzde 27,8’i ise CHP’ye oy verdi.

Araştırmanın yapıldığı 2022 sonlarında ise “Bu pazar Milletvekili seçimi olsa hangi partiye oy verirsiniz?” sorusuna, katılımcı kadınların yüzde 30’u CHP cevabını verirken, yüzde 26,6’sı AKP cevabını verdi. Buna göre, 2018 Milletvekili Seçimlerinde AKP’ye oy verenlerin yüzde 7,8’inin CHP’ye kaydığı görüldü.

Raporda, CHP’ye oy veren kadınların yüzde 79,1’i hala CHP’ye oy vermeyi düşündüğünü belirtirken, yüzde 2’si ise yeni bir seçimde AKP’ye oy verebileceğini ifade etti.

“MHP ve İYİ Parti’de kadın seçmen kaybı”

SODEV rapora göre, en büyük oy kaybı ise MHP’de yaşandı. MHP, daha önce kendisine oy veren kadınların yüzde 72,1’inin oyunu kaybetti. Öte yandan, raporda İYİ Parti’nin de kadınların yüzde 53,2’sinin oyunu kaybettiği görüldü.

Rapora göre, kadınların yüzde 60,3’ü kendisini “mutsuz” olarak ifade etti. Söz konusu oranın muhalefet partilerine oy veren kadınlarda daha yüksek olduğu ortaya kondu. HDP’ye oy veren kadınların yüzde 86,8’i, CHP’ye oy veren kadınların ise yüzde 74,1’i “Türkiye’de yaşayan bir kadın olarak mutsuz olduğunu” belirtti.

Paylaşın

AK Parti’nin ‘Türkiye Yüzyılı’ Programı; Eskiyi Konuşarak Yeniyi Vadediyor

Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi Genel Koordinatörü Derya Kömürcü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilan ettiği “Türkiye Yüzyılı” programına ilişkin “yeni bir şey” yok değerlendirmesinde bulundu.

İktidarın vadettiğinin çok altında kalan bir program olduğunu belirten Kömürcü, “Bugüne kadar söylediklerinin ötesinde çok yeni bir açılım ortada yok. Öncesinde köpürtülen ‘kapsayıcılık’ vs. gibi yaklaşımın sözden öteye geçmediğini düşünüyorum. ‘Kimlik siyaseti olmayacak’, ‘kutuplaşma olmayacak’ gibi şeyler Erdoğan siyasetinin özü aslında. Bunların değişmeyeceğini düşünüyorum” dedi.

‘Türkiye Yüzyılı’ açıklamasının genel olarak seçim kampanyası başlangıcı gibi algılanabileceğini ifade eden Kömürcü, Erdoğan’ın “Gelin” çağrısını “Çok gerçekçi bulmuyorum. Giden olursa da yeni bir ‘Yetmez Ama Evet’ten başka bir şey olmaz” sözleriyle değerlendirdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ikinci yüzyıla dair yeni program ve hedeflerin yer aldığı “Türkiye Yüzyılı” programını Ankara’da ilan etti. Yeni anayasa adımından “Gelin” çağrısına kadar birçok başlığın yer aldığı programın seçmende nasıl karşılık bulacağı da merak konusu oldu.

Kamuoyunun nabzını yakından tutan araştırma şirketi temsilcilerinin bir kısmına göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin ikinci yüzyılına girerken “yeni hiçbir şey” söylemedi ve eskiyi konuştu. Erdoğan’ın konuşmasının yeni seçmenleri ikna etmeyeceği görüşünün aksini savunan araştırmacılara göre ise AK Parti ilk kez seçim kampanyasını bu kadar erken başlattı ve psikolojik üstünlük AK Parti’ye döndü.

Gazete Duvar’dan Serkan Alan‘ın haberine göre, Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi Genel Koordinatörü Derya Kömürcü’ye göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı programda “yeni bir şey” yok. İktidarın vadettiğinin çok altında kalan bir program olduğunu belirten Kömürcü, “Bugüne kadar söylediklerinin ötesinde çok yeni bir açılım ortada yok. Öncesinde köpürtülen ‘kapsayıcılık’ vs. gibi yaklaşımın sözden öteye geçmediğini düşünüyorum. ‘Kimlik siyaseti olmayacak’, ‘kutuplaşma olmayacak’ gibi şeyler Erdoğan siyasetinin özü aslında. Bunların değişmeyeceğini düşünüyorum” dedi.

‘Türkiye Yüzyılı’ açıklamasının genel olarak seçim kampanyası başlangıcı gibi algılanabileceğini ifade eden Kömürcü, Erdoğan’ın “Gelin” çağrısını “Çok gerçekçi bulmuyorum. Giden olursa da yeni bir ‘Yetmez Ama Evet’ten başka bir şey olmaz” sözleriyle değerlendirdi ve şunları kaydetti:

“Bir tür kocaman bir propaganda aygıtının en güçlü şekilde devreye sokulduğu ama açıkça en güçlü hamlenin bile sönük kaldığı bir durum var burada. Çok etkili olmadığını düşünüyorum. Bir süredir muhalefette çalkantılar, muhalif seçmeni moral bozukluğuna itecek şeyler oluyor. Bir söylem üstünlüğü son bir ayda Erdoğan’a geçmiş gibi görünüyor. Bu program, ‘Söylem üstünlüğünü’, ‘Seçimi ben yeniden kazanırım psikolojik üstünlüğüne’ taşıma hamlesi olarak tasarlanmıştı. Ancak öyle bir etki bende bırakmadı. Bugün Erdoğan’a oy verme niyetinde olanlar haricinde yeni bir tek seçmenin bu konuşmayı dinleyip, fikrini değiştirmesi olasılığı gözükmüyor.”

‘Vaat olarak yeni bir şey yok’

Aksoy Araştırma Kurucusu ve Sosyal Demokrasi Vakfı SODEV Başkanı Ertan Aksoy’a göre AK Parti eskiyi konuşarak yeniyi vadediyor. Güncel sorunlara dair programda hiçbir şeyin olmadığını, ülkelerin tarihlerinde yüzüncü yılların büyük semboller olduğunu belirten Aksoy, “Yüzüncü yıla giderken ülkeyi getirmiş oldukları bu derin yoksullaşma haline dair herhangi bir çözüm politikası olmadığı gibi aksini iddia eden bir tutum da söz konusu. Yeni yüzyılı anlamaya, gerekliliklerini inşa etmeye dair bir iz yok” dedi.

‘Türkiye Yüzyılı’ programına “seçim beyannamesi” denmesinin de fazla iddialı bir durum olduğunu ifade eden Aksoy, “Vaat olarak yeni bir şey yok. Mevcut durumun bir kısmının inkârı, bir de Kanal İstanbul gibi inat konularında ısrar var. Beklenti yaratıp, beklentiyi karşılayamayan bir çıkış. Dolayısıyla iddia edildiği kadar anlamlı bir toplantı değil. AK Parti’nin herhangi bir grup toplantısında söylediğinin dışında bir şey bu konuşmada yok” dedi ve şöyle devam etti:

“AKP büyük oranda siyaset üretemeyen bir yapıya dönüşmüş durumda. Son dönem baktığımda iki belirleyici durum görüyorum. Birincisi siyaset üretememe hali, ikincisi ise MHP’nin çizdiği sınırlar. Cumhuriyete dair vurgunun bir nedeni MHP ile birlikte siyaset yapma zorunluluğu.”

“AK Parti’de ilk kez bir seçim kampanyası bu kadar erken başlıyor”

Optimar Araştırma Başkanı Hilmi Daşdemir’e göre ise ‘Türkiye Yüzyılı’ programı öncelikle “gelecek vizyonu” vermeye çalıştı ve “tekrar toplumu kucaklamayı” vadetti. AK Parti’nin özetle “Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” dediğini belirten Daşdemir, “2023 seçim kampanyasının ana gündem maddesi yeni bir anayasa olacak. Yeni anayasa bir taraftan hak ve özgürlüklerini savunacak. Hak ve özgürlükler derken terör ya da birlik ve beraberliğe yönelik tehditlere karşı da direnci olan bir şey olacak. Diğer taraftan da ailenin korunmasıyla ilgili sürecin de oluşacağını görüyoruz. Bu vurgu da programda önemliydi” ifadelerini kullandı.

Programda kaydedilen “Yarın Değil Hemen Şimdi” sloganını hatırlatan Daşdemir, programın seçim startı olarak okunmaması gerektiğini, AK Parti açısından seçim startının çok daha önce verildiğini ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye seçime giderken iki taraf da bir vizyon ortaya koyuyor. Ancak AK Parti’nin vizyonu olarak baktığınızda geçmişte yaptıkları var. AK Parti’de ilk kez bir seçim kampanyası bu kadar erken başlıyor diyebiliriz. Çünkü daha önceki süreçlerde Erdoğan defalarca seçimlere girdi ama hiçbir seçim kampanyası bu kadar erken başlamamıştı. Bu da seçim kampanyasının hazırlığı kapsamında bir toplantıydı. Sayın Erdoğan, bu toplantının heyecan ve dinamizmini kendi kitlelerine aktardı. Araştırmalarda da bir yükseliş trendi var. Bu trendin yüzde 3’ün üzerinde olduğunu görüyoruz. Kararsızlara giden seçmenin tekrar AK Parti’ye geldiğini gözlüyoruz. Muhalefetin dağınıklığı ve kendi içlerindeki farklılıkların öne çıkması, Erdoğan’ın gelecek vizyonunu ortaya koymasıyla ve dış politikadaki gelişmeler tekrar AK Parti’ye dinamizm ve heyecan getirdi. Bu, Erdoğan’ın söylemleri ve duruşundan da hissedildi. Bu heyecan dalgasının devam edeceğini tahmin ediyorum.”

“Üç dört aydır psikoloji AK Parti’ye döndü”

GENAR Araştırma Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Aktaş’a göre ‘Türkiye Yüzyılı’ programında, “Türkiye’nin iç barışını tesis edip uluslararası ilişkilerde başarı” çerçevesi çizildi.

“Teröre bulaşmamış kim var ise ortak çalışalım” söyleminin kendisi açısından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasındaki “en kıymetli unsur” olduğunu belirten Aktaş, “Türkiye’nin klasik iç tartışmaları var. AK Parti kendisini ondan uzak tutmak istiyor. 2013’te AK Parti’nin darbeler ve karşıt söylemlerle girmiş olduğu bir dar boğaz vardı. Onun yerine bir bakıma kendi klasik AK Parti söylemini, yani iş üreten, değer üreten, siyaset üreten bir çerçeveye geriye dönüş yaptığını düşünüyorum. Bu tarz bir AK Parti’nin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Gelin” çağrısının önemli olduğunu belirten Aktaş sözlerini şöyle sürdürdü:

“Siyasi düşünceler farklı olabilir. Ama ‘Gelin bu ülkenin geleceğini birlikte inşa edelim’ dendi. Bu bir bütünlük çağrısıydı. Tarih boyunca gadre uğramış Kürtlerden, Alevilerden bahsetti. ‘Biz de bu gadre uğrayanların hakkını geri alan parti olduk’ gibi daha yumuşak, daha yapıcı, daha yüzü dışa dönük bir Türkiye tahayyülü çizdi. Bu tür adımla AK Parti, siyaset üretme kapasitesini de ortaya koymuş oldu. Bu açıdan da muhalefete göre bir ön almış oldu. Bundan sonra muhalefetin reflekslerini merak ediyorum. Siyaset bundan sonra farklılaşacak. AK Parti’nin alışık olduğu bir model değildi arkadan gitmek. Şimdi tekrar öne geçmek gibi bir çabası var. Üç dört aydır psikolojinin AK Parti’ye döndüğünü görüyorum.”

Paylaşın

CHP, AK Parti’ye Yaklaştı, Asıl Değişim MHP’de

Sosyal Demokrasi Vakfı Başkanı (SODEV) ve AKSOY Araştırma Şirketi’nin kurucusu Ertan Aksoy, gündemdeki son gelişmeleri, siyasilerin gündem belirleyen açıklamalarını ve bu açıklamaların toplum üzerindeki etkilerini analizlerle paylaştı.

Aksoy, “Bugüne kadar yaşanan her krizin özellikle vurduğu bir alan olurdu” diyerek şunları söyledi: “Kiminde istihdam etkilenirdi, kiminde bir sektörü yıkar geçerdi. Bu kriz, doğrudan vatandaşın kursağını vurdu” dedi.

Cumhuriyet’te seçim gündemiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Aksoy şöyle devam etti:

“Alt, orta altı, orta ve orta üstü gelir grupları ciddi bir hayat pahalılığıyla karşı karşıya. Kimi ekmeğini bulmaya kimi de yaşam standardını korumaya çabalıyor. Bu çabayı harcadığı her evrede öfkesini siyasete yönelttiği gibi umudu da yine siyasetin içinde arıyor.”

Aksoy şöyle devam etti:

“Enflasyonun etkisi, durumu herhangi bir ekonomik krizin ötesine taşıyor. Artık hakim olan görüş, bir yıllık veya altı aylık bir periyotta değil, aylık olarak satın alma gücünün düştüğüdür. Bu durumu anlamak için sorduğumuz bir soru var.”

MHP seçmenin sorulara verdiği yanıtlar dikkat çekti:

“Toplumun yarısı satın alma gücünün çok azaldığını ifade ederken, toplamda azaldı diyenlerin oranı %80,7. Özellikle MHP seçmeninin yanıtlarına dikkatinizi çekmek isterim. MHP seçmeninde bu oran %93,6. Görüldüğü üzere MHP tabanı, MHP üst yönetimi gibi ülkeyi güllük gülistanlık görmüyor.”

“Her ne kadar iktidar bloğu “ülkede ufak tefek sorunlar olduğunu ve bu ufak sorunların da dış mihraklardan kaynaklandığını” iddia etse de, toplum meseleye çok farklı bakmakta” diyen Aksoy araştırmanın sonuçlarıyla ilgili açıklamalarına şöyle devam etti: “Örneğin; hissedilen enflasyon oranını sorduğumuzda aldığımız yanıtlardan, sorunun üç beş zincir marketin fırsatçılığı ile izah edilemez bir seviyede olduğu anlaşılmakta. Hissedilen enflasyona verilen yanıtlar, yılbaşından bu yana anlamlı oranda değişti. Açıklanan oran veya bunun altında olduğunu düşünenlerin oranı toplamda %13,2’de kaldığı gibi, %100 ve üzeri olduğunu düşünenlerin oranı toplamda %64,9’dur.”

Aksoy, “Gelelim asıl konumuza…” diyerek yaşanan bu süreçlerin seçmenin tercihlerine nasıl yansıdığına ilişkin hazırladıkları anketin sonuçlarını paylaştı. Aksoy, “Tüm bu olumsuzlukların yarattığı manzara seçmenin tercihlerine nasıl yansıyacak? Bu sorunun yanıtını daha doğru anlamak açısından önce bugünkü tabloya bakalım” dedi.

Aksoy, bu hafta yaptıkları ölçüme göre partilerin oy dağılımını paylaştı. Anketin sonuçlarına göre AK Parti ve CHP’nin oy oranı birbirine yaklaşmış durumda. Sonuçlar şöyle:

AK Parti: Yüzde 30,7

CHP: Yüzde 29,0

İYİ Parti: Yüzde 13,3

HDP: Yüzde 10,4

MHP: Yüzde 7,5

Aksoy seçim anketiyle ilgili şu yorumu yaptı:

“CHP yeniden %29’a ulaştı. AKP, çekirdek diyebileceğimiz seçmenini koruyor. Asıl değişim Cumhur İttifakı’nın MHP kanadında. Birçok parti oy oranını az çok korurken, MHP yakın geçmişe göre %1 oy kaybetmiş durumda. MHP’nin eskiye göre iktidara ve uygulamalarına daha fazla sahip çıkması bu sonucun ana nedenlerinden biri.”

Aksoy son olarak ‘Oy tercihi değişimi’yle ilgili şunları söyledi: “Yazının asıl konusu olan enflasyonun seçmenin tercihlerine nasıl yansıyacağı sorusunun yanıtına gelirsek, yakın gelecekte iktidar adına daha riskli zamanların yaklaşmakta olduğunu anlıyoruz. Bu hafta seçim olsa oyunu Cumhur İttifakı’ndaki partilere vereceğini belirten seçmene “Seçime kadar yıllık enflasyonun bu seviyede devam etmesi oy tercihinizi etkiler mi?” diye sorduk. AKP seçmeninin %53,1’i, MHP seçmeninin %64’ü evet etkiler yanıtını vermektedir. Yine oy tercihimi etkiler yanıtını veren seçmene “Oy tercihinizin değişmesi durumunda tercihiniz ne yönde değişecektir?” sorusunu sorduk. Cumhur İttifakı partilerine oy vermeyi düşünen seçmenin, enflasyonun seçime kadar bu düzeyde devam etmesi halinde %43’ünün ittifakın dışındaki bir partiye oy vereceğini belirttiğini görüyoruz.”

Paylaşın

15 Demokratik Kitle Örgütü, ‘Adil Seçim İçin Seçim Güvenliği Platformu’nu Kurdu

15 demokratik kitle örgütü, sivil inisiyatif, emek ve meslek örgütü adil ve güvenli bir seçim ortamının sağlanması, halk iradesinin her türlü şaibeden uzak şekilde sandığa yansıması için güçlerini birleştirdiklerini duyurdu. Temel hedef olaraksa “yaklaşan seçimlerde sandığa gidecek olan ve hangi partiye oy verirse versin her seçmenin oyunun kullandığı gibi çıkması, seçimin adaletli bir şekilde, güvenlikle sonuçlanması” olduğunu deklare etti.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK)İç Anadolu Bölge Temsilciliği, Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF), Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV), İnsan Hakları Derneği (İHD), Mülkiyeliler Birliği, ODTÜ Mezunları Derneği, Demokrasi İçin Birlik (DİB), Doğu ve Güneydoğu Dernekleri (DGD) Platformu, Hak ve Adalet Platformu, Antikapitalist Müslümanlar, Diyalog Grubu, Düşünce Suçuna Karşı Girişim ile Yurttaş Girişimi bir araya gelerek Adil Seçim İçin Seçim Güvenliği Platformu’nu kurduklarını açıkladı.

Bu 15 demokratik kitle örgütü, sivil inisiyatif, emek ve meslek örgütü adil ve güvenli bir seçim ortamının sağlanması, halk iradesinin her türlü şaibeden uzak şekilde sandığa yansıması için güçlerini birleştirdiklerini duyurdu.

Temel hedef olaraksa “yaklaşan seçimlerde sandığa gidecek olan ve hangi partiye oy verirse versin her seçmenin oyunun kullandığı gibi çıkması, seçimin adaletli bir şekilde, güvenlikle sonuçlanması” olduğunu deklare etti.

Yaptıkları açıklamada “Yaklaşık 60 milyon seçmenin her birinin isteği olduğuna inandığımız bu hedefe ulaşmak için bir araya geldik” dedi.

“Seçim güvenliği endişeleri giderilmeli”

Adil bir seçimin herkes için ne kadar hayati önemde olduğunu bilerek çalışacağını açıklayan platform şu açıklamayı yaptı:

“Seçimlerin ifade, gösteri, basın, serbest propaganda ve halkın kanaat oluşturma özgürlüğünün kısıtlandığı bir ortamda, antidemokratik koşullarda yapılmasına heves edenlerin olduğunu biliyoruz.

Seçim ve siyasi partiler yasasında iktidar lehine değişiklikler planlanmakta. Seçimlerin güven içinde yapılmasından sorumlu kamu kurumu olan Yüksek Seçim Kurulu (YSK) güvenilirliğini büyük ölçüde yitirmiş durumda. Kamu kanalları başta olmak üzere medya ezici ağırlıkla iktidarın elinde.

Öncelikle seçmenlerin seçim güvenliği ile ilgili haklı endişelerini gidermek amacıyla alınması gereken önlemleri, tüm kamuoyuna ilan ediyoruz:

  • Tüm siyasi partiler, meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, STK’lar ve sivil inisiyatifler vakit kaybetmeden seçim süreci ile ilgili çalışmaları başlatmalı ve birlikte nelerin yapılması gerektiğini belirlemelidirler.
  • Geçmişteki benzer çalışmaların başarılı ve başarısız yönleri araştırılmalı, çalışmalarda dikkate alınmalıdır.
  • Seçim güvenliği yalnızca sandık güvenliği ile sağlanamaz. Seçim sürecinin her aşaması dikkatlice planlanmalı, tüm süreci kapsayacak ayrıntılı bir ‘eylem planı’ hazırlanmalı, ilan edilmeli ve yurttaşlar göreve çağırılmalıdır.
  • YSK, İl ve İlçe Seçim Kurulu kararlarını, uygulamalarını takip edecek ‘izleme heyetleri’ oluşturulmalı, bunlar aynı zamanda idarenin karar ve uygulamalarını da izlemelidir. Propaganda hakkı ve eşit uygulama seçim sürecinin her alanında talep edilmeli, gereken durumlarda hukuki süreç başlatılmalıdır.
  • Sandık kurulu görevlisi ve müşahit görevlendirmelerini, ‘tek bir sandıkta eksik kalmayacak şekilde’ hep birlikte yapmalıyız. Seçim öncesi eğitim alan ve alacak yüz binlerce görevli ve gözlemcinin sandıkların başında hazır bulunmalarını sağlamalıyız.
  • Yasanın tanıdığı bütün gözetim, denetim yetkileri ile donanmış, sandık kurulu üyeleri ve müşahitlerle bütün sandıklarda görev almalı, yasaların verdiği yetkilerimizi sükûnet ve kararlılıkla kullanmalıyız.
  • Bu organizasyonda görev alacak bireyler, gözlemciler ortaklaştırılacak teknolojik imkanlar ve lojistik altyapı ile görevlerini eksiksiz yerine getirebilir. İmkanlarımızı seferber etmeliyiz.
  • Seçme hakkı, sadece oy kullanmakla başlayan ve biten bir hak değildir. Oyuna sahip çıkmak da seçmen olmanın gereği ve seçmenlerin hakkıdır. Tüm seçmenleri seçme haklarını tam olarak kullanmaya, sandıklara sahip çıkmak üzere yola çıkanlara destek olmaya çağırıyoruz.”

(Kaynak: bianet.org)

Paylaşın