Sol Parti, Emek Ve Özgürlük İttifakı’nda Yer Almayacak

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine sayılı günler kala partilerde de hareketli zamanlar yaşanıyor. Seçime ittifak ile girecek partilerin başvurusunda son güne gelindi.

Seçime katılma yeterliliği bulunan partilerin yer alacağı protokolün son teslim tarihi 24 Mart. Bir süredir merak konusu olan Sol Parti’nin seçimlerdeki tutumu ise kesinleşti.

Sol Parti Başkanlar Kurulu üyesi İsmail Hakkı Tombul, Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi’nden (TÖP) oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı’na sundukları öneriler kabul edilmediği için ittifakta yer almayacaklarını açıkladı.

Artı Gerçek’ten Seda Taşkın’ın haberine göre; Sol Parti, Emek ve Özgürlük İttifakı’nda yer almayacak. Artı Gerçek’e konuşan Sol Parti Başkanlar Kurulu Üyesi İsmail Hakkı Tombul, ittifaka sunduğu önerilerin kabul edilmediğini belirtti.

Tombul, deprem sonrasında ortaya çıkan siyasal iklim ve sol değerlerin toplumsal bilince çıkmasıyla birlikte sosyalist yapıların bir arada olmasının önemini vurguladı. Emek ve Özgürlük İttifakı ile Sosyalist Güç Birliği’nin seçimde işbirliği yapabilmesi konusunda HDP ile üç kez görüştüklerini söyleyen Tombul, ittifaka yaptığı önerilerin detaylarını şöyle aktardı:

“İttifaka, seçime Sol Parti olarak kendi kimliğimizle gireceğimizi belirttik. Emek ve Özgürlük İttifakı ile Sosyalist Güç Birliği’ni yan yana getiren bir adım atılabilirse seçim işbirliği için bunu önemsediğimizi ve bu konuda üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğimizi ifade ettik. Ancak bize, Emek ve Özgürlük İttifakı çatısı altında seçime girme önerisinde bulunuldu ve bazı kentlerde seçime girmememiz istendi. Biz de Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bir parçası olmadığımızı belirttik. Biz, bir seçim işbirliğini önemsiyoruz; dolayısıyla bu seçim işbirliğinin isminin, her iki bloku temsil eden bir isim olması gerektiğini söyledik.”

‘İttifak kararlarından vazgeçmedi’

Tombul, bu akşam saatlerinde Emek ve Özgürlük İttifakı’ndan, isim konusunda bir değişikliğin söz konusu olmadığı ve bazı kentlerde seçime girmemeleri konusundaki kararlarından vazgeçmedikleri yönünde bir geri dönüş aldıklarını dile getirdi. Bu koşullarda seçim işbirliğinin mümkün olmadığını belirten Tombul, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Emek ve Özgürlük İttifakının üyesi değiliz. Bu ittifakın kendi üyelerine yaptığı öneriler bizi bağlamıyor. Bunlar ittifak içi tartışmalardır. Bugün itibariyle seçim işbirliği arayışımıza bir karşılık bulamadık. Ama şunu söylemek gerekir ki biz seçim sürecinde ve seçimden sonra da HDP ve Emek ve Özgürlük İttifakı’yla dayanışma ve işbirliğini sürdürmekte kararlıyız. Seçime kendi kimliğimizle, Sosyalist Güç Birliği olarak giriyoruz.”

Paylaşın

SOL Parti, Erdoğan’ın Yeniden Adaylığına YSK’da İtiraz Etti

SOL Parti, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde yeniden cumhurbaşkanı adayı gösterilmesine Yüksek Seçim Kurulu’nda (YSK) itiraz etti.

Haber Merkezi / Anayasadaki “Bir kişinin en fazla iki kez Cumhurbaşkanı olabilir” görüşüne dikkat çeken SOL Parti, itiraz sürecinin takipçisi olacaklarını açıkladı.

SOL Parti’nın YSK’ya sunduğu dilekçenin tamamı şu şekilde:

“Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığına

Recep Tayyip Erdoğan, 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanı seçiminde, Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmiştir. Aşağıda ayrıntıları ile açıklayacağımız nedenlerle Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adaylığına SOL Parti olarak itiraz ederiz.

3. dönem engeli

Recep Tayyip Erdoğan, 10.03.2023 tarihinde Anayasa’nın 116/2’nci maddesi uyarına seçimlerin yenilenmesi kararı almıştır.

Anayasa’nın 2007 yılında değiştirilen 101/2’nci maddesine göre, “Cumhurbaşkanı’nın görev süresi 5 yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.”

Anayasa’nın 101. maddesinde 2017 yılında değişiklik yapılmış ise de 101/2’nci fıkra içeriğinde yani bu fıkrada bir değişiklik yapılmamıştır.

2017 yılında Anayasa’da değişiklik yapılırken, Cumhurbaşkanı’nın yetki ve görevleri de artırılmış, ancak bu değişiklik öncesindeki seçimlerin 101/2’nci maddesi dışında kaldığı yolunda Anayasa’ya bir geçici madde de konulmamıştır.

Erdoğan, 2014 ve 2018 yıllarında 2 kez Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Seçimlerin yenilenmesi kararı, TBMM tarafından değil Cumhurbaşkanı tarafından alındığı için Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa’nın 101/2, 116/3’ncü maddelerindeki ve 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçim Yasası’nın 3/2’nci maddesindeki düzenlemeler uyarınca Cumhurbaşkanı adayı gösterilemez.

Yasama organının bazı konularda çıkarabileceği yasaları, Cumhurbaşkanı’nın kararname adı altında çıkarabilmesi nedeniyle, adaylık engeline rağmen yapılan işlemle İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 1. Protokolü’nün 3. maddesine de aykırılık yaratılmıştır.

Sonuç ve talep: Açıklanan ve re’sen göz önüne alınacak nedenlerle, itirazın kabulü ile Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adaylığı koşullarını taşımamasına rağmen aday gösterilmesinin karşısında, adaylığının kabul edilmemesine karar verilmesini talep ederiz.

SOL Parti Genel Merkezi”

Adaylık üzerine bir tartışma söz konusu

2014’te parlamenter sistem ve 2018 yılında ise “başkanlık sistemi”ne göre halk oyuyla cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’ın, üçüncü kez cumhurbaşkanı adayı olup olamayacağı konusunda devam eden bir tartışma söz konusu.

Bazı siyasiler ve hukukçular, Anayasa’da bir kişinin “iki kezden fazla cumhurbaşkanı seçilemeyeceği” hükmünü gerekçe göstererek Erdoğan’ın üçüncü kez aday olamayacağını savunurken, iktidar kanadı ve ittifak ortağı MHP, başkanlık sistemine veya Türkiye’deki ismiyle “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine” göre 2018’de ilk kez cumhurbaşkanı seçildiği için Erdoğan’ın bir sonraki seçimde aday olmasının önünde bir engel olmadığı görüşünde.

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu Yüzünü Sola Döndü

Sol Parti genel merkezinde Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen ile görüşen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, daha sonra TİP Genel Başkanı Erkan Baş ile Meclis’te bir görüşme gerçekleştirdi.

Haber Merkezi / Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün saat 13.30’da SOL Parti’yi ziyaret etti.

Genel merkezde yapılan görüşmede CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke ile CHP Genel Başkan Yardımcıları Muharrem Erkek ve Oğuz Kaan Salıcı da yer aldı.

CHP heyetini SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen karşıladı. Görüşmede İşleyen’in yanı sıra SOL Parti MYK Üyeleri Mehmet Soğancı, Dilara Kurtuluş ve Göksu Cengiz yer aldı.

Öte yandan Kılıçdaroğlu ile SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen, heyetlerarası görüşmenin ardından ayaküstü birebir sohbet etti.

Birgün’den Hüseyin Şimşek’in aktardığına göre, Önder İşleyen, ziyaretin ardından yaptığı açıklamada, depremler sonrasında büyük bir dayanışma seferberliği yaşandığını, görüşmede toplumun yaralarını sarmaya nasıl devam edeceklerini konuştuklarını söyledi.

Görüşmenin aynı zamanda Mersin ve İstanbul’daki protestolarda gözaltına alınan partililer için bir ‘geçmiş’ olsun ziyareti niteliği taşıdığını belirten İşleyen, “Bizim için bu dayanışma ziyareti çok anlamlıydı” ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu’nun olası adaylığı sorulan İşleyen, “Adaylık konusunu ele almadık. Sorumluluğumuzun farkındayız, SOL Parti üzerine düşen sorumluluğu yerine getirecek” ifadelerini kullandı.

Önder İşleyen, şunları söyledi: “Halkın yararına hiçbir şey yapmayıp sadece bütün halka parmak sallayan, öfkeyle küfreden, tehdit eden bir iktidarla karşı karşıyayız. Önümüzdeki süreçte bu kötülük iktidarına son verme mücadelesinde SOL Parti son derece nettir, sorumluluğumuzu bugüne kadar olduğu gibi yerine getireceğiz.

Bu süreçte muhalefetin bir ortak adayının olmasını, bir ortak politikanın gelişmesini çok önemli buluyoruz. Biz bu sorumlulukla davranacağız. Eğer ülkede faşizm varsa yapılması gereken bellidir; bu iktidarı yenmektir. SOL Parti de üzerine düşen sorumluluğu yerine getirecek.”

Kemal Kılıçdaroğlu ve Erkan Baş görüştü

Öte yandan Kılıçdaroğlu, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş ile de Meclis’te bir görüşme gerçekleştirdi.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na, genel başkan yardımcıları Oğuz Kaan Salıcı ve Muharrem Erkek, CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke ile CHP Grup Başkanvekili Engin Altay eşlik etti.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ın heyetinde ise TİP Genel Başkan Yardımcısı Doğan Ergün ile TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık yer aldı.

Basına kapalı gerçekleşen görüşme yaklaşık 40 dakika sürdü. Kılıçdaroğlu, görüşmenin ardından TBMM’deki makamına geçti.

Paylaşın

SOL Parti’den Muhalefete “Tek Aday” Çağrısı

Hafta sonu gerçekleştirdiği Parti Meclisi (PM) toplantısı sonuç metnini kamuoyu ile paylaşan SOL Parti, muhalefete cumhurbaşkanlığı seçiminde tek adayla girilmesi gerektiği çağrısında bulundu:  “Sadece Altılı Masa bileşenlerinin eğilimlerini dikkate alan ve onun dışındaki geniş toplumsal dinamikleri hesaba katmayan bir oldubittinin ağır bir hata olacağını bir daha hatırlatıyoruz.

Bu kötülük iktidarına ikinci bir şans vermeden ilk turda, güçlü bir yenilgiyle göndermek, tüm muhalefet güçleri için tartışmasız bir öncelik olmak zorundadır. Bu sorumluluğun farkında olmayanlar, kişisel ve dar grupsal çıkarlarla hareket edenler yaptıklarının bu ülke için nelere mal olacağını bir kez daha düşünmelidir. Ülkemizin tüm yurtsever aydınlarını, ilerici güçlerini, demokratlarını ve tüm toplumsal muhalefet güçlerini bu sorumluluğu paylaşarak, mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.”

SOL Parti, Parti Meclisi (PM) toplantısı sonuç metnini kamuoyu ile paylaştı. Partinin seçim siyasetinin ortaya konulduğu açıklamada, SOL Parti’nin milletvekili seçimlerine kendi adaylarıyla gireceği bildirildi.

SOL Parti PM sonuç bildirinde, AKP-MHP blokunun güç kaybetmeye devam ettiği vurgusu yapılırken “AKP-MHP bloku hileli bir seçimin taşlarını döşeyerek ve muhalefet cephesinde gedikler açarak bir kez daha ‘atı çalıp Üsküdar’ı geçme’ planları yapıyor” dendi.

Erdoğan’ın adaylığının peşinen kabul edilmesini eleştirilen SOL Parti açıklamasında, sürecin bir yıl öncesinden başladığı vurgulanarak “Seçim yasası değişikliklerinden, seçim kurullarında kıdemli hâkimin görev almasına son verilmesine kadar hileli seçimin son adımı da Erdoğan’ın anayasayı yok sayıp cumhurbaşkanı adaylığını ilan etmesi oldu” ifadeleri kullanıldı.

SOL Parti, bununla beraber, “Bunlar karşısında Altılı Masa başta gelmek üzere düzen içi muhalefet güçlerinin günün gerektirdiği birleşik bir mücadele anlayışı ve cesaretinden uzak politikalar uyguladıkları açıktır” değerlendirmesi yaptı. Bildiride, “AKP ile anayasa yapma çalışmasına ilkesel bir karşı çıkış gösterememelerinden, Erdoğan’ın üçüncü kez adaylığına itiraz dahi edilmemesine uzanan basiretsizlik de bu yargıyı doğruluyor” ifadelerine de yer verildi.

“Bu kötülük iktidarına ikinci bir şans vermeden ilk turda…”

Türkiye’nin önemli bir kavşakta olduğu vurgulanan açıklamada, “Sadece Altılı Masa bileşenlerinin eğilimlerini dikkate alan ve onun dışındaki geniş toplumsal dinamikleri hesaba katmayan bir oldubittinin ağır bir hata olacağını bir daha hatırlatıyoruz” denilirken şu görüşlere yer verildi:

“Bu kötülük iktidarına ikinci bir şans vermeden ilk turda, güçlü bir yenilgiyle göndermek, tüm muhalefet güçleri için tartışmasız bir öncelik olmak zorundadır. Bu sorumluluğun farkında olmayanlar, kişisel ve dar grupsal çıkarlarla hareket edenler yaptıklarının bu ülke için nelere mal olacağını bir kez daha düşünmelidir.

Ülkemizin tüm yurtsever aydınlarını, ilerici güçlerini, demokratlarını ve tüm toplumsal muhalefet güçlerini bu sorumluluğu paylaşarak, mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.”

“Toplumsal muhalefet güçlerine…”

“20 yıllık tahribatı ortadan kaldıracak köklü bir dönüşümün ana akım muhalefetin sağ liberal politikalarıyla sağlanamayacağı açıktır” tesptinin yapıldığı açıklamada, ülkenin ağır sorunlarının “sosyalist SOL bir alternatifin seçim platformunda ortaya konulmasını ve seçim sonrasında da canlı tutulmasını zorunlu kıldığı” belirtildi.

Bildiride, SOL Parti’nin, olağanüstü koşullardaki olası gelişmeleri de dikkate almak kaydıyla “Milletvekili seçimlerine kendi adaylarıyla girmek ve bu hattı, parçası olduğu Sosyalist Güç Birliği ve tüm sosyalist hareketler ve toplumsal mücadele güçleriyle ortak bir cepheye dönüştürmek için var gücüyle çalışacağı” duyuruldu.

SOL Parti’nin PM bildirisi, “Toplumsal muhalefet güçlerine, sosyalist parti ve hareketlere, yurtsever emekçi halkımıza ve tüm ilericilere sesleniyoruz: Gelin tek adam rejimine son verecek bir sorumluluğu paylaşalım ve düzen karşıtı sosyalist bir alternatifi seçim platformunda da ortaya koymak için birleşelim” ifadeleriyle son buldu.

Paylaşın

‘Sosyalist Güç Birliği’ İttifakı Kuruldu: Birlikte Yürüyeceğiz

Devrim Hareketi (DH), Sol Parti, Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı’ndan sonra üçüncü ittifak olan Sosyalist Güç Birliği’ni kurdu.

Haber Merkezi / Ankara’daki Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Makina Mühendisleri Odası’nda (MMO) yapılan basın toplantısıyla kuruluşunu ilan eden ittifak “Ülkemizin Geleceğine Birlikte Sahip Çıkıyoruz” sloganıyla da kamuoyuna çağrı yaptı.

Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir tarafından okunan bildiride, “Biz aşağıda imzası olanlar, bu bilinçle ülkemizin eşit, özgür ve bağımsız geleceği için birlikte hareket etmek, emekçi halkın hayati sorunlarının kaynağına karşı ortak bir mücadele geliştirmek üzere aşağıdaki temel mücadele hedefleri doğrultusunda bir araya geliyoruz. Tüm yurtsever insanlarımızı ülkemizin geleceğine birlikte sahip çıkmaya çağırıyoruz” denildi.

“AKP’nin yarattığı bu felaketle bütünlüklü bir hesaplaşma geniş emekçi halk kesimleri için adeta bir hayat memat meselesine dönüşmüştür” denilen ortak açıklamada, ”Buna karşı Millet İttifakı’nın sağ ve sermaye yanlısı karakteri ile politikalarının da ülkemizin ve halkımızın gerçek sorunlarına çözüm olamayacağı açıktır” ifadelerine yer verildi.

Bildirinin tamamında ise şu ifadeler yer aldı;

“Cumhuriyet tarihinin en kritik dönemlerinden birinden geçiyoruz.

AKP, yirmi yıllık iktidarı boyunca Cumhuriyet’in kazanımlarını tek tek ortadan kaldırarak tam boy piyasacı ve işbirlikçi bir siyasal İslamcı rejimi kurdu. Sermaye yanlısı uygulamalarıyla emperyalist-kapitalist sistemin ülkemiz üzerindeki boyunduruğunu güçlendirdi. Hak ve özgürlükleri tümüyle ortadan kaldırarak sürdürülen bu sömürü ve baskı düzeni ülkemizi sonu gelmez bir felakete sürükledi.

Bu durum bugün ülkenin en temel sorunu haline gelmiş, AKP’nin yarattığı bu felaketle bütünlüklü bir hesaplaşma geniş emekçi halk kesimleri için adeta bir hayat memat meselesine dönüşmüştür.

Buna karşı Millet İttifakı’nın sağ ve sermaye yanlısı karakteri ile politikalarının da ülkemizin ve halkımızın gerçek sorunlarına çözüm olamayacağı açıktır.

Bu tablo halkımız için bir çıkış yolu sunmamaktadır. Her türlü hile ve zorbalığa başvuracağı açık olan gerici iktidardan ülkemizin kurtulması ancak ilerici toplumsal kesimlerin örgütlü ve dinamik mücadelesiyle sağlanabilir.

Önümüzdeki kritik eşikte bu halk düşmanı rejime son vermek için, yirmi yıldır AKP’ye ve onun temsil ettiği bu düzene karşı mücadelenin her aşamasında olduğu gibi, bugün de üzerimize düşen sorumlulukları eksiksiz yerine getireceğiz. Biz aşağıda imzası olanlar, bu bilinçle ülkemizin eşit, özgür ve bağımsız geleceği için birlikte hareket etmek, emekçi halkın hayati sorunlarının kaynağına karşı ortak bir mücadele geliştirmek üzere aşağıdaki temel mücadele hedefleri doğrultusunda bir araya geliyoruz. Tüm yurtsever insanlarımızı ülkemizin geleceğine birlikte sahip çıkmaya çağırıyoruz:

Yarınlarımızı sermaye çetelerinin, tarikatların, bir avuç haraminin ve emperyalizmin pençesinden gerçekten kurtararak emekçilerin laik, demokratik, bağımsız cumhuriyetini kurmanın yolu da buradan geçecektir.

1- Ülkenin ve halkın geleceği hakkında tüm kararların, yerli ve yabancı sermaye ile gericiliğin ve emperyalizmin çıkarlarını temsil eden, siyasi iktidarın tek bir kişide toplandığı bu ucube rejim ortadan kaldırılmalıdır. Emekçi halkın siyasete güçlü bir biçimde katılımını sağlayacak, seçim sistemi de dâhil olmak üzere, bütünlüklü bir mekanizma kurulmalıdır.

2- İnsanın insanı sömürdüğü, eşitsizlik ve adaletsizliğin her gün daha da derinleştiği bu toplumsal ve siyasi düzeni reddediyoruz. Sermaye ve patronların zenginleştiği, emekçilerin her geçen gün yoksullaştığı kriz koşulları hızlı bir çöküşü de işaret etmektedir. Bu gidişi tersine çevirmek, sömürünün ve işsizliğin ortadan kaldırılacağı, insanca bir yaşamın kurulacağı bir cumhuriyet için harekete geçiyoruz. Özelleştirmelere son verilmeli, peşkeş çekilmiş bütün kamu varlıkları ve sektörler kamulaştırılmalıdır. Eğitim, sağlık ve bakım hizmetleri başta olmak üzere tüm insani ihtiyaçlar kamu hizmeti olmalı, eşit ve ücretsiz sunulmalıdır. Emperyalist tekellerin topraklarımız üzerindeki yağmasına son verilmeli, ekonomi planlama ilkesine göre yeniden tasarlanmalıdır.

3- Bağımsız ve egemen bir Türkiye için emperyalizme karşı mücadelede kararlıyız. Emperyalizmin yeni savaş cepheleri açarak coğrafyamızı yıkıma sürüklediği, savaş örgütü NATO’nun yayılmacı politikalarını en tehlikeli savaş senaryolarıyla hızlandırdığı bir dönemde yıllardır dile getirdiğimiz hedef daha da acildir: Türkiye NATO’dan çıkmalıdır. Ülkemizdeki yabancı üsler kapatılmalıdır.

4- Devletin tüm kademelerine ve toplumsal yaşama egemen olan tarikatlara, bilimsel düşünceyi ve tüm özgürlük alanlarını yok ederek başta kadınlar, gençler ve çocuklar olmak üzere tüm toplumu dinselleşmeyle baskı altına almaya çalışan gericiliğe karşı, laiklik için bir araya geliyoruz. Tarikat ve cemaat kadrolaşmaları tasfiye edilmelidir. Eğitim birliği sağlanmalı, tarikat ve cemaat okulları ile yurtları kapatılmalıdır.

5- Yurttaşlığın tesis edilerek etnik, dinsel, mezhepsel ve toplumsal cinsiyetten kaynaklı farklılıklar nedeniyle ayrımcılığın ve karşıtlıkların ortadan kaldırıldığı, herkesin eşit ve kardeşçe yaşayacağı özgür bir cumhuriyet hepimizin özlemidir. Bunu gerçekleştirmek isteyen herkesi ortak mücadeleye davet ediyoruz.

Türkiye’nin aydınlık geleceği için bu temel ilkeler doğrultusunda Sosyalist Güç Birliği olarak birlikte yürüyeceğiz. Yaklaşmakta olan seçimlerde de devrimci sorumluluğun bilinciyle ülkemizin geleceğine birlikte sahip çıkacağız.

Tüm ilericileri, sosyalistleri, komünistleri, devrimcileri, yurtsever emekçi halkımızı bu sorumluluğu paylaşmaya ve Sosyalist Güç Birliği’ni birlikte büyütmeye çağırıyoruz.”

Paylaşın

Üçüncü İttifak Solda Kuruldu: Sosyalist Güç Birliği

Türkiye Komünist Partisi (TKP), Sol Parti, Türkiye Komünist Hareketi (TKH) ve Devrim Hareketi’nin ilk çağrıcıları olduğu Sosyalist Güç Birliği yarın Ankara’da düzenlenecek basın toplantısıyla yola çıkıyor.

Türkiye, cumhuriyet tarihinin en büyük krizlerinden biri ile karşı karşıya kalırken; 2023 seçimleri, AK Parti’nin gitmesi ve ekonomik gidişatın iyileşmesi açısında birçok kişi tarafından hayati bir önem taşıyor.

Ancak sosyalist hareket açısından seçimler, tek başına bir kurtuluş yolu değil, AK Parti’ye ve düzene karşı verilecek mücadelenin bir sonucu olacak. Gericiliğe karşı aydınlanmayı, piyasacılığa karşı kamuculuğu, emperyalizme karşı bağımsızlığı savunarak büyütülecek emekçilerin ve yurtseverlerin örgütlülüğü, seçimlere çok büyük bir enerji taşıyacak.

Sosyalistler bu perspektif ile bir yılı aşkın süredir görüşme ve çalışmalarını sürdürüyor.

Türkiye Komünist Partisi, Emek Partisi, Sol Parti arasında başlayan ‘üçüncü ittifak’ görüşmeleri, Halkların Demokratik Partisi ve Türkiye İşçi Partisi’nin 7’li masa girişimleri ile birlikte yavaşlamış; Emek Partisi, HDP ile birlikte kurulan 7’li masada yer almıştı.

‘7’li masa’ ilk toplantısının ardından birçok kez bir araya gelmiş ve geçtiğimiz haftalarda HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar İstanbul Kartal’da partisinin düzenlediği mitingde 25 Ağustos’ta ittifakı ilan edeceklerini söylemişti.

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş ise geçtiğimiz günlerde 15-20 günlük bir sonra ittifakın kurulacağını söylemişti.

7’li masanın ittifakı ilan etmesi için tarih netleşmezken; TKP, TKH, Sol Parti ve Devrim Hareketi’nin temsilcileri ve Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir ve Prof. Dr. Oğuz Oyan’ın ilk imzacıları olduğu Sosyalist Güç Birliği, yola çıkıyor.

Sosyalistlere çağrı

İlk imzacıların yaptığı ortak açıklamada, tüm sosyalist örgüt ve partilere çağrı yapıldı.

Açıklamada, ‘’Türkiye’nin aydınlık geleceği için, sömürüye karşı eşitlik, gericiliğe karşı laiklik, emperyalizme karşı bağımsızlık için güçlerimizi birleştiriyoruz. Bizler ilk çağrıcılar olarak tüm sosyalist partileri/örgütleri, emekçi halkımızı ve aydınlarımızı yan yana gelmeye davet ediyoruz” denildi.

İlk imzacılar ise şöyle:

Ercan Bölükbaşı- Devrim Hareketi
Gamze Yücesan Özdemir -Akademisyen Yazar
İsmail Hakkı Tombul- Sol Parti
Oğuz Oyan- İktisatçı, Yazar
Ozan Yılmaz- Türkiye Komünist Partisi
Umut Kuruç- Türkiye Komünist Hareketi

Yarın ilan edilecek

Sosyalist Güç Birliği, yarın saat 14.00’da Ankara’daki TMMOB Makina Mühendisleri Odası Eğitim ve Kültür Merkezi’nde yapılacak basın toplantısı ile resmen ilan edilecek.

Aralarındaki fark ne?

HDP ile birlikte kurulan 7’li masa ve Sosyalist Güç Birliği arasında temel bir yaklaşım farkı bulunuyor.

7’li masa kendisini ‘Demokrasi İttifakı’ olarak birçok kez adlandırırken; geniş bir demokratik mücadele zemininin kurulmasını ve verilecek mücadelede temel eksenin bu olması gerektiğini söylüyor.

Sosyalist Güç Birliği ise üç temel ilke etrafında bir araya geliyor ve seçim ittifakı olmadıklarını dile getiriyor.

Seçimleri de içine alan kapsamlı bir mücadele hattını kurmak isteyen Birlik; gericiliğe karşı aydınlanma, piyasacılığa karşı kamuculuk, emperyalizme karşı bağımsızlık olarak sıralanan üç temel ilke etrafında bir araya geliyor.

(Kaynak: Gerçek Gündem)

Paylaşın

Alper Taş: 2023’te 100 Yılın Hesaplaşması Yaşanacak

Katıldığı bir etkinlikte 2023 seçimlerine ilişkin değerlendirmede bulunan Sol Partili Alper Taş, ‘‘100 yılın hesaplaşmasını yaşayacağız. Bir kriz sarmalının içerisindeyiz. Kriz basit bir ekonomik kriz değil. Bu krizden son çıkış olacak ve sol çıkış olacak. Bu krize sosyalizmle yanıt vermek zorundayız. Solsuz ve sosyalizmsiz bir hayat istediler, fakat yaşadığımız krizin kaynağı emperyalist ve kapitalist sistemdir. Bunları yenmedikçe krizler yaşamaya devam edeceğiz’’ dedi. 

Sol Parti Denizli İl Örgütü, Merkezefendi Kültür Merkezi’nde “Ekonomik vesiyasi krizin şifreleri ve krizden sol çıkış” başlığı ile söyleşi gerçekleştirdi. Sol Parti PM Üyesi Alper Taş ve Birgün Gazetesi Ekonomi Editörü Ozan Gündoğdu’nun konuşmacı olduğu söyleşiye oda, sendika ve siyasi parti temsilcileri de katıldı. Ozan Gündoğdu ekonomi özelinde bir sunum yaparken Alper Taş krizi ve çıkışı siyasal boyutuyla ele aldı.

Ekonomist tanımıyla söze başlayan Ozan Gündoğdu, “Günümüzde ekonomist deyince, uzmanlaşmış, popüler, finansa indirgenen bir algı yaygın. Dolar, altın ne olacak sorusu akla geliyor. Ekonomistler ekonomi konuşsun siyasetten uzak dursun tezi bizim asıl uzak durmamız gereken bir tez” diye konuştu. Ekonomi politikadaki müdahale ve değişiklikleri sıralayan Gündoğdu, faiz indirirken rezerv eritme taktiğinin geçmişte kısa vadeli etki yarattığını fakat son süreçte yüksek enflasyon nedeniyle politik faiz ile kredi faizi arasındaki bağın koptuğunu ve bu taktiğin artık kısa vadelide etki yaratamadığını ifade etti.

“Millet İttifakı stratejik bir hata yapıyor”

Ekonomideki kötü gidişatın süreceğini belirten Gündoğdu, AKP’nin 2023’ün ilk çeyreğinde görece bir iyileştirme ile beklenti yaratma ihtimaline işaret ederek Millet İttifakı’nın ‘Bekleyelim gidecekler’ tutumunu eleştirdi. Gündoğdu, “Millet İttifakı stratejik bir hata yapıyor. Ana akım parlamenter muhalefetteki bu bekleme halinin son derece tehlikeli olduğunu düşünüyorum. 2023’e kalmadan muhalefetin bir ekonomik program çıkarması gerektiğini düşünüyorum” dedi.

Yaşanan sürecin çok kritik olduğunun altını çizen Sol Parti PM Üyesi Alper Taş, ‘Krizler zamanı’, ‘Çoklu kriz’ değerlendirmeleri yapıldığını ifade ederek süreci ‘Krizler sarmalı’ olarak değerlendirdi.

Krizden çıkışın kapitalizmden kurtulmakla mümkün olduğunu vurgulayan Taş, “Solsuz ve sosyalizimsiz bir dünyayı çok istediler ve bunu becerdiler, 89’dan bu yana yaşıyoruz. Neler anlattılar? Huzur olacak, adalet olacak, eşitlik olacak, zenginlik olacak barış olacak. İdeolojilerin sonunu ilan ettiler. Bunu diyenler 2008’de ABD’de başlayan finansal krizle bütün dünyada kriz tartışması yapmaya başladılar. Burjuva iktisatçılar bile Marx’ı yeniden keşfetmeye başladı. Kapitalist, emperyalist sistemin krizi 2022’de derinleşerek devam ediyor. Bu emperyalist, kapitalist sistemden kurtulmadığımız sürece krizden çıkmak mümkün değil. Krizlerden kriz beğeneceğiz maalesef. ‘Sınıf bitti’ dediler, bakın sınıf ayakta Türkiye’nin dünyanın her yerinde. Sınıf mücadelesi yeniden tarihin öznesi olmaya başlıyor. ‘Sınıf bitti’ dediler tarihin en büyük sınıf zulmünü bütün emekçilere uyguladılar. Sınıf bitti diyenlerin döneminde sınıfın sayısı arttı. Emeğin ve proletaryanın niceliği arttı. Sınıfa en büyük saldırı sınıf bitti edebiyatının yapıldığı dönemde yapıldı. Bu edebiyatın sonuna geldik” ifadelerini kullandı.

“Siyaset yeniden saflaşacaktır”

Göçmen ve mülteciliğe ilişkin değerlendirmelerde bulunan Taş, “Berlin Duvarı’nı yıkmakla övünenler, dünyanın her tarafına duvar örüyor. Duvarlardan geçilmeyen bir dünya haline geldik. En son Edirne’de mülteciler donarak öldüler. ‘Duvarı yıktık’ diyenler duvarlar örüyorlar. Mültecilik ve göçmenlik 21. yüzyılın en temel meselesidir. Önümüzdeki dönem bizi en çok meşgul edecek meselelerden biri budur. Çok önemli bir tartışma konusu haline gelmiştir. Siyaset bu meseleye verilen yanıtlarla yeniden saflaşacaktır. Kriz derinleştikçe bu krizin bütün sorumluluğunu bu yoksul göçmenlere yıkarak, onları hedef göstererek o doğrultuda milliyetçi, faşist hareketleri güçlendirerek krizin bütün sorumluluğunu mültecilere yükleyeceklerdir. Duyarlılık içerisinde olalım” sözleriyle mülteci sorununa dikkat çekti.

Söyleşi sonunda soru cevap kısmında Gündoğdu, yeni kuşağın internet alışkanlığı ve kağıt fiyatlarında yaşanan krizle birlikte basılı gazetelerin yaşadığı zorlukları aktardı.

(Kaynak: Evrensel)

Paylaşın

Sekiz Parti Yeni İttifak İçin Bir Araya Geliyor

HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, Emek Partisi (EMEP), Halkevleri, Sol Parti, Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) ile 18 Ocak’ta Ankara’da bir araya gelecek.

Halkların Demokratik Partisi (HDP), 27 Eylül 2021 tarihinde açıkladığı “Demokrasiye, Adalete ve Barışa Çağrı Deklarasyonu” ile uzun süredir çağrı yaptığı “Demokrasi İttifakı” kapsamında çalışmalarını sürdürüyor.

Önümüzdeki günlerde HDP, bileşenleri dışındaki siyasi parti ve oluşumlarla buluşma gerçekleştirilecek.

Mezopotamya Ajansı’nın geçtiği habere göre HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, Emek Partisi (EMEP), Halkevleri, Sol Parti, Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) ile 18 Ocak’ta Ankara’da bir araya gelecek.

Toplantıda, Türkiye’nin içinde bulunduğu çoklu krize karşı umudu büyütecek, güven verecek bir Demokrasi İttifakı tartışmaları yürütülmesi bekleniyor.

Ayrıca toplumun tüm kesimlerinin yer alması hedeflenen Demokrasi İttifakı’nın demokratik değişim ve dönüşümün öncü gücü misyonu vurgulanacak.

Mücadele ortaklığı

HDP, Türkiye’de demokratik, sol, sosyalist ve devrimci güçlerin geniş bir mücadele ortaklığını hedefliyor.

Demokrasi İttifakı’nda ilk tur olarak da planlanan bu toplantıda, Türkiye’nin bütün ezilenleri, ötekileştirilenleri, mağdurları, emekçileri, kadınları, gençleri ve ekoloji mücadelesi verenlerle en geniş eşit yurttaşlık ve mücadele ortaklığını kurmanın yol ve yönetmeleri tartışılacak.

Paylaşın

İdam Edilen Hıdır Aslan’ın Fotoğrafını Paylaşmaya Soruşturma

25 Ekim 1984’te Burdur Kapalı Cezaevi avlusunda idam edilen Hıdır Aslan’ın fotoğrafını sosyal medyada paylaşmak “terör örgütü propagandası” sayıldı. Arslan’ın fotoğrafını paylaşan SOL Partili Murat Güzel hakkında soruşturma başlatıldı.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Ankara’da SOL Parti Keçiören İlçe Başkanı Murat Güzel’e, Türkiye’de idam edilen son kişi olan Hıdır Aslan’ın fotoğrafını sosyal medyada paylaştığı için “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla soruşturma açıldı.

Güzel, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açtığı soruşturma kapsamında Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde ifade verdi. Güzel’e 12 Eylül’de idam edilen Mustafa Özenç, İlyas Has ile Türkiye’de idam edilen son kişi oan Hıdır Aslan’ın fotoğraflarını, sosyal medya hesabında neden paylaştığı sorulduğu bildirildi.

68 gençlik hareketi liderlerinden, 4 Kasım 2014 tarihinde hayatını kaybetmesinin ardından Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden düzenlenen törenle cenazesi kaldırılan Nasuh Mitap’la ilgili paylaşımı yeniden paylaşması da Güzel’e sorulan sorular arasında yer aldı.

Soruşturma evrakında, “Terör örgütü propagandası, Devrimci Yol örgütü propagandası yaptığınız anlaşılmıştır” ifadeleri kullanıldı.

Güzel, ifadesinde; “paylaşımları suç işlemek amacıyla yapmadığını” ve söz konusu paylaşımların “ifade özgürlüğü kapsamında” olduğunu belirtti. Güzel, “Kaldı ki bu paylaşımlar kamuoyuna açık binlerce insanın ulaşabileceği aynı zamanda beğenerek paylaşımda bulunulan fotoğraflardır” dedi.

SOL Parti Keçiören İlçe Örgütü’nden yapılan yazılı açıklamada ise soruşturmaya tepki gösterildi. Açıklamada, “Terör örgütü propagandası yapma suçlamasıyla açılan soruşturma bir işgüzarlıktan başka bir şey değildir” denildi.

“Açıklamaya dahi gerek duyulmayacak kadar aleni gerçek şudur ki, geçmişte kaybettiğimiz devrimcileri anmak asla suç olamaz, suç sayılamaz, terörle anılamaz” ifadelerine yer verilen açıklamada, Murat Güzel’e yönelik soruşturmanın davaya dönüştürülmeden kapatılmasının beklendiğini belirtildi.

Paylaşın

Merkel, Giderayak Rekor Düzeyde Silah Satışına Onay Verdi

Almanya’da muhalefetteki Sol Parti’nin soru önergesine verilen cevaba göre, Angela Merkel başbakanlığındaki önceki hükümet giderayak dünyadaki kriz ve savaşlara müdahil ülkelere rekor düzeyde silah ve askeri teçhizat satışına onay verdi.

Buna göre Aralık başında görevi devreden, Hristiyan Birlik (CDU/CSU) ile Sosyal Demokrat Parti’den (SPD) oluşan koalisyon, son dokuz gününde yaklaşık 5 milyar euro değerinde askeri malzeme ihracatını onayladı. Böylece 2021’de onaylanan silah ve askeri teçhizat ihracatının hacmi 9 milyar euroyu aştı.

Sol Parti üyesi Sevim Dağdelen’in konuyla ilgili bir soru önergesine Ekonomi Bakanlığı’nın verdiği cevapta Alman askeri teçhizatı alan ülkelerin başında açık arayla Mısır geliyor. Mısır’a, Yemen ve Libya’daki rolü nedeniyle ve ülkede yaşanan insan hakları ihlallerinden dolayı yoğun eleştiriler yöneltiliyor.

Almanya, iki sene önce, 2019 yılı silah ve askeri teçhizat alanındaki ihracatında 8 milyar euroyu aşarak o dönem bir rekor kırmıştı. Bu yıl bunun 1 milyar euro ile aşıldığı dikkat çekiyor.

Üç savaş gemisi ile 16 hava savunma sistemi

Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) üyesi Angela Merkel’in başbakan olduğu ve Sosyal Demokrat Parti’li (SPD) şimdiki Başbakan Olaf Scholz’un da Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı olduğu hükümetin bu ay başında görevi devretmeden kısa süre önce üç savaş gemisi ve 16 hava savunma sistemi satışına onay verdiği ortaya çıkmıştı. 8 Aralık’ta yeni başbakanın göreve başlamasından sadece bir gün önce dönemin Ekonomi Bakanı Peter Altmaier konuyla ilgili meclisi bilgilendirmiş, ancak meblağ konusunda ise detay vermemişti.

Sol Parti’li Sevim Dağdelen’in soru önergesine verilen aktüel cevapta konuyla ilgili ayrıntılar dikkat çekiyor. Merkel hükümetinin, görevi devretmesinden kısa süre öncesinde Kahire yönetimine 4 milyar 340 milyon euro değerinde silah ve askeri teçhizat ihracatına onay verildiği anlaşılıyor.

29 Kasım tarihli başka bir cevapta söz konusu rakam sadece 180 milyon olarak belirtilmişti. Dolayısıyla önceki hükümetin sadece son dokuz gününde 4 milyar eurodan fazla askeri teçhizat ve silah ihracatına müsaade edildiği anlaşılıyor. Böylece şimdiki Başbakan Olaf Scholz’un önceki Başbakan Merkel ile birlikte son günlerinde ihracatına izin verdiği miktar bütün yıl zarfında onay verilen ihracatın tamamına yaklaşmış oldu. Son ihracat izninin verildiği dönemde, Merkel hükümetinin sadece vekaleten görevde olması da dikkat çekiyor. Kendisinden sonra iktidara gelecek koalisyonun farklı bir karar vereceği ve farklı bir siyasi tutum içinde olduğu biliniyorsa, hükümetlerin görevlerinin son döneminde kapsamlı kararlara imza atabiliyor.

Önceki hükümette de yer alan Scholz sorumlu

Şimdiki Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti’den (FDP) oluşan üçlü koalisyon hükümetine başbakanlık eden Olaf Scholz, önceki hükümette de Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı olarak görev yapıyordu. Dolayısıyla Scholz’un da önceki Büyük Koalisyon hükümetinin son günlerinde onay verdiği savaş gemileri ve hava savunma sistemleri satışından sorumlu olduğu belirtiliyor.

Almanya’da Thyssenkrupp Marine Systems ve Diehl Defence gibi şirketlerin geliştirdiği ve ürettiği bu tür önemli askeri malzemelerin satışlara onay Almanya Federal Güvenlik Konseyi’nden geçerek yürürlüğe giriyor. Bu Konsey’de de başbakan dışında aralarında maliye bakanlığının da bulunduğu toplam yedi bakanlık yer alıyor. Dolayısıyla o dönemde Maliye Bakanı olan Scholz’un da Mısır’a yapılan söz konusu büyük satıştan sorumlu olduğu ifade ediliyor.

Söz konusu ihracat onaylarının ortaya çıkmasına vesile olan önergeyi veren Sol Parti Federal Meclis Milletvekili Sevim Dağdelen, Olaf Scholz’u sert biçimde eleştirdi ve “Sadece vekaleten görevde olan bir hükümet üyesi olarak hilekarlık yapmakla kalmadı, aynı zamanda partisinin diktatörlüklere ve otoriter rejimlere yönelik eleştirisinin sonuçsuz kaldığını da ortaya koymuş oldu” diye vurguladı. Dağdelen’e göre Scholz bu tutumuyla yeni kurulan üç partili koalisyonu da “ağır bir ipotek altına almış” oldu.

Sosyal Demokratlar ile Yeşiller ve Hür Demokratlardan oluşan yeni hükümet, silah ve askeri teçhizat ihracatında daha sıkı bir politika yürütmeyi hedeflediğini duyurmuştu. Üç partinin hedeflerinin yer aldığı koalisyon sözleşmesindeki bu tutumun yasal düzenlemelerle net bir çerçeveye kavuşturulması bekleniyor. Yeni askeri ihracat politikası, özetle Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler ve NATO üyeleri dışındaki devletlere genel olarak askeri teçhizat ve silah ihracatını sınırlamayı öngörüyor.

Yeni hükümetten 3 bin 679 euroluk askeri satışa onay

Almanya’da savunma sanayii ihracatının denetlendiği ana bakanlık olan Ekonomi Bakanlığının yeni hükümette değiştirildi. Ekonomi ve İklim Koruma Bakanlığı adını alan ve yetkileri değiştirilen bakanlık savunma ihracatı konusunda kısıtlamalardan yana olan Yeşiller partisinin elinde bulunuyor. Dağdelen’in soru önergesine yeni Bakan Robert Habeck adına verilen cevapta, “önceki hükümetin bu icraatı ile araya mesafe konulduğu” vurgulanırken, yeni hükümetin de ilk haftasında sadece 3 bin 679 euro değerinde satışa onay verdiği ve bunların yapıldığı ülkelerin de AB, NATO veya onunla eşdeğer sayılan Avustralya, Avusturya, İsveç ve Slovenya olduğu bildirildi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın