Konya: Aziz Pavlus Kilisesi

Aziz Pavlus Kilisesi; Konya’nın Meram İlçesi yerleşim sınırları içerisinde yer almaktadır. Roma Katolik Kilisesi’dir.

Kilise, 1910 yılında, burada uzun yıllar boyunca çalışmış olan fransız teknisyen ailelerine dini yardım ve desteği veren Assomptionistes Rahipler tarafından inşa edilmiştir ve bu şehirdeki pek çok kilise arasında ayakta kalan tek kilisedir.

Fransız-Gotik stilindeki güzel cephesiyle kilise, Aziz Pavlusu’nun geçtiği yöreleri görmek isteyen yolcu gruplarını konuk etmektedir.

Paylaşın

Konya: Sille Ak Hamamı

Sille Ak Hamamı; Konya’nın Selçuklu İlçesi, Sille Subaşı Mahallesi, Hükümet Caddesi üzerinde yer alır.

1884 yılında yapılan Sille Ak Hamamı, moloz taş ve tuğladan yığma olarak inşa edilmiştir.

Hamam olarak yapılmış olan yapı günümüzde restore edilmiş olup müze olarak kullanılmaktadır.

Paylaşın

İzmir: Meryem Ana Evi

Meryem Ana Evi; İzmir’in Selçuk İlçesine 9 uzaklığındaki Bülbül Dağı’nı üzerinde bulunmaktadır.

İsa’nın ölümünden 4 ya da 6 yıl sonra St.John’un Meryem Ana’yı Efes’egetirdiği bilinmektedir. 1891 yılında Lazarist papazlar Alman rahibe A.Katherina EMERICH’in rüyası üzerine Meryem Ana’nın son günlerini geçirdiği evin araştırmalar sonunda bu yer  olduğunu ortaya çıkarmışlardır.

Bu olay Hristyanlık dünyasında yepyeni bir buluş olmuş ve din alemine ışık tutmuştur. Haç planlı ve kubbeli olan bu yapı daha sonra restore edilmiştir. Müslümanlarca da kutsal sayılan evde Papa VI.Paul’un 1967 deki ziyaretinden sonra her yıl Ağustos ayının 15 . gününden ayinler düzenlenmekte ve bu ayinler büyük ilgi görmektedir.

 Aydın – Selçuk karayolundan Selçuk’ta ayrıldığınızda yaklaşık 10 km mesafelik yoldan geçerek Hz. Meryem’in yaşamış olduğuna inanılan eve ulaşabilirsiniz.

Paylaşın

İzmir: Efes Antik Kenti

Efes Antik Kenti; İzmir’in Selçuk İlçesi sınırları içerisinde yer alır.  Efes Antik Kenti’nin ilk kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına, kadar inmektedir. Son yıllarda yapılan araştırma ve kazılarda Efes Antik Kenti çevresindeki höyükler (tarih öncesi tepe yerleşimleri) ve kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepesi’nde Tunç Çağları ve Hittitlere ait yerleşimler saptanmıştır.

Hititler Döneminde kentin adı Apasas’tır. M.Ö. 1050 yıllarında Yunanistan’dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır. Bugün gezilen Efes ise, Büyük İskender’in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Hellenistik ve Roma dönemlerinde en görkemli zamanlarını yaşayan Efes, Asya eyaletinin başkenti ve en büyük liman kenti olarak 200.000 kişilik nüfusa sahipti. Efes, Bizans Dönemi tekrar yer değiştirmiş ve ilk kez kurulduğu Selçuk’taki Ayasuluk Tepesi’ne gelmiştir.

Doğu ile Batı arasında başlıca kapı durumunda olan Efes önemli bir liman kenti idi. Bu konumu Efes’in çağının en önemli politik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia eyaletinin başkenti olmasını sağlamıştır. Efes, antik çağdaki önemini yalnızca buna borçlu değildir. Anadolu’nun eski anatanrıça (Kybele) geleneğine dayalı Artemis kültünün en büyük tapınağı da Efes’te yer alır. Efes’teki Artemis Tapınağı dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilir. Efes Anadolu’nun batı kıyısında, bugünkü Selçuk ilçesinin 3 km uzağında bulunan, daha sonra önemli bir Roma kenti olan antik bir Yunan kentiydi.

Klasik Yunan döneminde İyonya’nın oniki şehrinden biriydi. Kuruluşu Cilalı Taş Devri M.Ö. 6000 yıllarına dayanır. İzmir İli Selçuk İlçesi sınırları içindeki antik Efes kenti’nin ilk kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına, Neolitik Dönem olarak adlandırılan Cilalı Taş Devri’ne kadar inmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar ve kazılarda Efes çevresindeki höyükler (tarih öncesi tepe yerleşimleri) ve kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepesi’nde Tunç çağları ve Hittitler’e ait yerleşimler saptanmıştır. Hititler Dönemi’nde kentin adı Apasas’tır. M.Ö. 1050 yıllarında Yunanistan’dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır.

Bugün gezilen Efes ise, Büyük İskender’in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Hellenistik ve Roma çağlarında en görkemli dönemlerini yaşayan Efes, Asya eyaletinin başkenti ve en büyük liman kenti olarak 200.000 kişilik nüfusa sahipti. Efes, Bizans Çağında tekrar yer değiştirmiş ve ilk kez kurulduğu Selçuk’taki Ayasuluk Tepesi’ne gelmiştir. 1330 yılında Türkler tarafından alınan ve Aydınoğulları’nın merkezi olan Ayasuluk, 16. yy.dan itibaren giderek küçülmeye başlamış, 1923 yılında Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Selçuk adını almış ve bugün 30.000 kişilik nüfusa sahip turistik bir yerdir. Antik dünyanın en önemli merkezlerinden biri olan Efes, İ.Ö. 4000’e dek giden tarihi boyunca uygarlık, bilim, kültür ve sanat alanlarında her zaman önemli rol oynamıştır.

Doğu ile Batı (Asya ve Avrupa) arasında başlıca kapı durumunda olan Efes önemli bir liman kenti idi. Bu konumu Efes’in çağının en önemli politik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia eyaletinin başkenti olmasını sağlamıştır. Ancak, Efes antik çağdaki önemini yalnızca büyük bir ticaret merkezi olarak gelişmesini ve başkent oluşuna borçlu değildir. Anadolu’nun eski ana tanrıça (Kybele) geleneğine dayalı Artemis kültünün en büyük tapınağı da Efes’de yer alır. Bu tapınak dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilir. Efes tarihi boyunca birçok kez yer değiştirdiğinden kalıntıları geniş bir alana yayılır. Yaklaşık 8 km²lik bir alana yayılan bu kalıntılar içinde kazı-restorasyon ve düzenleme çalışmaları yapılmış, ziyarete açık olan bölümlerdir.

1-Ayasuluk Tepesi (İ.Ö. 3000’e tarihlenen en erken yerleşim ile Bizans Devrine ait, Hıristiyanlık dünyası için büyük önem taşıyan St. Jean Kilisesi)

2-Artemision (İ.Ö. 9-4. yüzyıllara ait önemli bir dini merkez; dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı)

3-Efes (Arkaik-Klasik-Hellenistik-Roma ve Bizans Devri yerleşimi)

4-Selçuk (Selçuklu, Osmanlı Dönemi yerleşimi ve bu yerleşimi barındıran, bugün önemli bir turizm merkezi olan modern kent), Antik Çağda önemli bir uygarlık merkezi olan Efes bugün de yılda ortalama 1,5 milyon kişinin ziyaret ettiği önemli bir turizm merkezidir.

Efes’teki ilk arkeolojik kazılar British Museum adına J.T. Wood tarafından 1869 yılında başlamıştır. Wood’un ünlü Artemis Tapınağını bulmaya yönelik bu çalışmalarına 1904 yılından sonra D.G. Hogarth devam etmiştir. Bugün de çalışmalarını sürdüren Avusturyalıların Efes’teki kazıları ilk olarak 1895 yılında Otto Benndorf tarafından başlatılmıştır. Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün 1. ve 2. Dünya Savaşları sırasında kesintiye uğrayan çalışmaları 1954 yılından sonra aralıksız devam etmiştir. Efes’te Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün çalışmalarının yanı sıra 1954 yılından itibaren Efes Müzesi de T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı adına kazı, restorasyon ve düzenleme çalışmalarını sürdürmektedir.

Görülmesi Gereken Efes Antik Kenti Yapıları:

Magnesia Kapısı, Doğu Gymnasionu ve Devlet Agorası Hamamları, Yukarı Agora (Devlet Agorası) ve Bazilika, Odeon, Prytaneion – Prytaneion (Belediye Sarayı), Domitianus Tapınağı, Pollio Çeşmesi, Memmius Anıtı, Herakles Kapısı, Kuretler Caddesi, Skolastika Hamamları, Latrina, Traian Çeşmesi, Yamaç Evler, Varius Hamamları, Hadrianus Tapınağı (Hadrian Tapınağı), Umumi Tuvalet (Latrina), Aşk Evi, Alytarkhus Stoası, Oktagon, Heroon, Mermer Cadde, Celcus Kütüphanesi, Mazeus, Mithridates Kapısı, Tetragonos Agora (Ticaret Agorası), Mermer Cadde, Büyük Tiyatro, Liman Caddesi (Arcadiane)(Arkadiane Caddesi), Tiyatro Gymnasionu, Liman Hamamı, Liman Gymnasiumu ve Hamamları), Meryem Kilisesi, Çifte Kiliseleri (Konsül Kilisesi), Saray Yapısı, Stadyum Caddesi (Stadyum ve Gymnasium), Artemis Tapınağı, Vedius Gymnasiumu, Yedi Uyuyanlar, ST.Jean Kilisesi, İsa Bey Camii, Ayasuluk Kalesi

Paylaşın

İzmir: Selçuk Efes Müzesi

Selçuk Efes Müzesi; İzmir’in Selçuk İlçesi, Uğur Mumcu Sevgi Yolu üzerinde yer almaktadır. Müzede, çoğunluğu Efes kazılarında, bir kısmı da Klaros gibi yakın çevrede ortaya çıkarılmış eserler sergilenmektedir.

Efes Müzesi, Efes ve yakın çevresinde bulunan Miken, Arkaik, Klasik, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı devirlerine ait önemli eserlerin yanı sıra kültürel faaliyetleri ve ziyaretçi kapasitesi ile de Türkiye’nin en önemli müzelerinden biridir.

Efes Müzesi’nin ağırlıklı olarak bir antik kentin eserlerini sergileyen müze olması nedeniyle kronolojik ve tipolojik bir sergileme yerine eserlerin buluntu yerlerine göre sergilenmeleri tercih edilmiştir. Buna göre salonlar Yamaç Evler ve Ev Buluntuları Salonu, Sikke ve Hazine Bölümü, Mezar Buluntuları Salonu, Efes Artemisi Salonu, İmparator Kültleri Salonu olarak düzenlenmiştir. Bu salonların yanı sıra müze iç ve orta bahçelerinde çeşitli mimari ve heykeltraşlık eserleri bahçe dekoru içinde ve uyumlu olarak sergilenmektedir. İki büyük Artemis heykeli, Eros başı, Yunuslu Eros heykelciği, Sokrates başı, Efes Müzesi’nin dünyaca tanınmış ünlü eserlerinden bazılarıdır.

Efes Müzesi koleksiyonlarında halen yaklaşık 64.000 eser bulunmaktadır. Bu sayı her yıl sürdürülen arkeolojik kazılar sonucu ortaya çıkarılan veya çevre halkının bağış yoluyla getirdiği eserler ile artmakta, müze koleksiyonları zenginleşmektedir. Bu eserlerin kısa süre içinde bilim dünyasının ve insanlığın hizmetine sunulması düşüncesiyle Efes Müzesi’nde “Yeni Buluntular Salonu” oluşturulmuştur. Ancak, bu salon her zaman yeterli gelmemekte, diğer salonlardaki sergilemelerin de yeni buluntular ışığında ve çağdaş müzecilik anlayışına uygun olarak yenilenmesi gerekmektedir.

Bu anlayışa uygun olarak Yamaç Evler ve Ev Buluntuları Salonunda yapılan yeni düzenlemede buluntu gruplarını bir arada sergileyerek konu bütünlüğü oluşturulması amaçlanmıştır. Salonda günlük yaşam konusu içinde her çağdaki insan için vazgeçilmez gereksinimler olan tıp ve kozmetik aletleri, takıları, ağırlıklar, aydınlanma araçları, müzik ve eğlence buluntuları ve dokuma araçlarından örnekler; ev kültü ve dekorasyonunda kullanılan heykelcikler, imparator ve tanrı heykelleri, büstleri ve mobilyalar sergilenmektedir. Salonun bir bölümünde Efes Yamaç Evler’den “Sokrates Odası” olarak bilinen bir oda fresk, mozaik ve çeşitli mobilyalardan oluşan dekoru içinde foto mankenler ile düzenlenmiştir.

Efes Müzesi’nin müze, Efes ve Selçuk içinde yeni düzenlemeler sonucu ziyarete açılan yeni bölümleri;

Arasta ve Hamam Bölümü: Müzenin orta bahçesine bitişik, müze ile bütünlük oluşturan bölümde eski Türk kasabalarında ticaret hayatı ve kaybolmaya yüz tutan çeşitli el sanatları canlı olarak sergilenmektedir. Tarıma bağlı yöresel yaşamda önemli yer tutan tahıl öğütme sistemi (değirmenler) gelişimi ve farklı tipleri ile; bakırcılık ve göz boncuğu yapımı; Türk çadırlarının sergilendiği bölüm içinde eski Türk yapısı ve 16. yüzyıla ait Osmanlı hamamı da restore edilerek sergi alanında değerlendirilmiştir.

Ayasuluk Kitaplığı: Efes Müzesi’nin arka sokağı içindeki eski bir Türk yapısı (14. yüzyıl) müze tarafından restore edilmiş ve semt halkının günlük gazete veya kitap okuyabileceği küçük bir kitaplık işlevi kazandırılmıştır.

Görme Engelliler Müzesi: Efes aşağı agoradaki antik dükkânlardan biri restorasyonu yapılarak görme engellilerin gezebileceği bir müzeye dönüştürülmüştür. İki bölümden oluşan bu müzede kopya ve orijinal eserler sergilenmektedir.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Meryemana Tabiat Parkı

İzmir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. İki vadiden oluşan ve enfes bir florası bulunan Meryemana Tabiat Parkı; İzmir’in Selçuk İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır.

İzmir’e 82 kilometre, Selçuk’a 6 kilometre uzaklıktadır. Özel araçlarla ve tur otobüsleri ile ulaşılan parkın sınırları içinde Ortaburun, Kapılıdağ, Dede tepeleri bulunuyor.

İki vadiden oluşan alanın enfes bir florası bulunuyor. Kızılçam, sandal, kermes meşesi, yabani zeytin, funda, orman sarmaşığı, keçi boynuzu, sığır kuyruğu alanın florasını oluşturuyor. Kurt, çakal, şahin, karatavuk, baykuş alanda bulunan fauna türleri olarak biliniyor.

Koruma altındaki Meryem Ana Tabiat Parkı, arkeolojik, tarihi, kültürel, jeolojik, jeomorfolojik, biyolojik açıdan sonderece değerli bir alandır. Meryem Ana Evi’nin ve çevresinin taşıdığı doğal ve kültürel kaynak değerleri ile foto safari, trekking, dağcılığın yanı sıra bilimsel araştırmalar da yapılan bir bölgedir.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Yukarı Hamam ve Gymnasium

Yukarı Hamam ve Gymnasium; İzmir’in Torbalı İlçesi sınırları içerisinde yer alan Metropolis Antik Kenti’ndedir. Roma Hamamları, yıkanma işlevinin yanı sıra, günümüzdeki spor merkezleri gibi etkileşim alanlarıydı.

Metropolis Roma Hamamı’nda sıcaklık, döşeme altında bulunan bir metre yüksekliğindeki zemin altı ısıtma sistemiyle ve duvarlara yerleştirilen içi boş tuğlalarla sağlanmaktaydı. Gençlerin eğitim gördüğü derslikleri ve spor yaptıkları avluları kapsayan Gymnasium’un ise üç tarafı mermer oturma banklarıyla çevriliydi. Bu yapıda 1997 yılında başlayan kazı ve restorasyon çalışmaları 1999 yılında tamamlanmıştır.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Skolastikia Hamamı

Skolastikia Hamamı; İzmir’in Selçuk İlçesi, Efes Antik Kenti’nde, Kuretler Caddesi’nin kuzeyinde, Traian Çeşmesi ile Hadrianus Mabedi arasında yer almaktadır. Efes’teki yapıların en büyüklerinden biri olan bu hamam üç katlı olarak yapılmıştır. Skolastikia Hamamı MS. I. yüzyılda yapılmış ve IV. Yüzyılın sonuna kadar çeşitli dönemlerde onarılmıştır.

Roma İmparatorluk döneminde hamamların kendine özgü kuralları vardı. Bunlardan zengin ve yoksul tüm şehir halkı yararlanırdı. Fakirlerden ücret alınmaz, zenginler ise daha çok öğleden sonra hizmetkârları ile birlikte hamamlara gider ve burada uzun süre kalırlardı. Roma hamamlarında önce apoditerium (soyunmalık)denilen bölümde soyunulur, sudotoriumda terlenir, calderiumda da yıkanılırdı. Yıkanmadan sonra da tepidariumda diğer kişilerle sohbet edilir, siyaset yapılırdı. Son olarak da frigidarium denilen soğuk havuza girilirdi.

Skolastikia Hamamı’nın iki ayrı girişi vardır. Bunlardan bir tanesi Kuretler Caddesi’nde, diğeri de doğudaki sokak içerisindendir. Bunlardan her iki kapı da apoditeriuma açılırdı. Son derece büyük ölçüdeki bu salonun içerisinde de nişler bulunuyordu. Bu nişlerden biri içerisinde MS. IV. yüzyılda hamamı son kez onartan Christian Skolastika’nın heykeli bulunmuştur.

Apoditeriumun batısında frigidarium bulunmaktadır. Bunun ortasında elips planlı soğuk su havuzu vardır. Apoditeriumun kuzeyindeki kemerli bir kapıdan hamamın ılıklığı olan tepidariuma geçilmektedir. Bu bölümün duvarlarında ve zemininin altında sıcak hava dolaşımını sağlayan künklere yer verilmiştir. Bu bölümün doğu duvarı kenarında rastlanan renkli küçük mermerlerden mozaik parçası hamamın orijinal tabanının mozaiklerle kaplı olduğuna işaret etmektedir.

MS. IV. yüzyılda yapılan onarım sırasında bunun üzerine mermer kaplamalar yerleştirilmiştir. Tepidariumdan küçük ve dar bir kapı ile calderiuma girilir. Günümüze iyi bir durumda gelmiş olan bu bölümün duvarları çeşitli dönemlerde yapılmış mermer ve tuğla levhalarla kaplanmıştır. Ayrıca zemine de pişmiş topraktan sıcak havayı dolaştıran kanallar yapılmıştır. Sıcak havanın sağlandığı külhan (hippocaus) bu bölümün batısında bulunmaktadır.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Efes Liman Hamamları

Efes Liman Hamamları; İzmir’in Selçuk İlçesi, Efes Antik Kenti’nde Liman ile Gymnasion arasında yer almaktadır. Hamam MS.II. yüzyılda yapılmış ve İmparator II.Constantinus (337-361) zamanında onarılmıştır.

Efes’in en büyük yapılarından biri olan hamam kuzey-güney yönünde, 160×170 m. ölçüsünde ve 28 m. yüksekliğindedir. Roma dönemi hamamlarında olduğu gibi doğusunda yapının bütününü kapsayan uzun bir salona yer verilmiştir. Bunun ortasında frigidarium (sıcaklık), iki yanında da soyunma odaları bulunmaktadır.

Frigidariumun ortasında 30 m. uzunluğunda elips şeklinde büyük bir havuz vardır. Bu bölüm duvarlara dayalı olarak 11 m. yüksekliğinde pembe ve gri granit sütunlarla çepeçevre kuşatılmıştır. Sütunların başlıkları mermerden kompozit üsluptadır. Bunlar tuğladan yapılmış tonozlu çatıyı taşımaktadır. Soyunma yerleri büyük blok taşlardan yapılmış olup, oldukça kalın payelerle birbirlerinden ayrılmıştır.

Her bölümün içerisine geniş nişler yerleştirilmiştir. Kazılarda rastlanılan heykellerin bu nişlere yerleştirildiği anlaşılmaktadır. Hamamın sıcaklığı olan calderium frigidariumun batısında geniş ve yüksek bir salon görünümündedir.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Efes Bizans Hamamları

Efes Bizans Hamamları; İzmir’in Selçuk İlçesi, Efes Antik Kenti’nin kuzey yönündeki meydan ortasında yer alır. Hamam karmaşık bir plan düzeni göstermektedir. Büyük olasılıkla MS. VI. yüzyılda yapılmıştır.

Kesme taş ve mermerden yapılan hamamın batı cephesini boydan boya kaplayan büyük bir salon bulunmaktadır. Bu salonun dinlenme amaçlı yapıldığı sanılmaktadır. Bunun doğu yönünde, cadde üzerinde birbirlerinden ayrı iki yapı daha dikkati çekmektedir.

Bunlardan güneydekinin ortasında yarım yuvarlak olan bölümün ne amaçla kullanıldığı bilinmemekle birlikte bir salon görünümündedir. Buradan doğu ve batıya açılan kapılarla da daha küçük salonlara geçilmektedir.

Diğer yapı daha karmaşık bir plan düzeni göstermektedir. Bu yapının ortasındaki üzeri tonozla örtülü olduğu sanılan hamamın sıcaklık kısmı ile doğusunda da küçük yıkanma yerleri bulunmaktadır. Hamamda yapılan kazı çalışmaları sırasında çok sayıda küp ile karşılaşılmıştır.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın