Heyecan Yaratan Keşif: Yaşanabilir Bölgede Yeni Bir Gezegen Bulundu

Gökbilimciler sadece 31 ışık yılı uzakta Dünya benzeri bir ötegezegen keşfetti. Gezegenin Dünya’nın kütlesinin 1,36 katına sahip olduğu belirtiliyor. Bilim insanları yüzeyinde sıvı halde su bulundurabilecek koşullara sahip gezegenlerin yaşanabilir bölgede yer aldığını ifade ediyor.

Zira bu gezegenler yıldıza daha yakın olduklarında sıcaklık arttığı için su buharlaşıyor, daha uzak olduğunda ise donmuş halde olabilir.

Ancak bir gezegenin yaşanabilir bölgede yer alması, yüzeyinde mutlaka su olduğu anlamına gelmiyor. Gezegenin organik bileşikleri içerip içermediği, bir atmosfere sahip olup olmadığı gibi ayrıntılar ancak ileri gözlemlerle ortaya çıkarılabilir.

Almanya’daki Max Planck Astronomi Enstitüsü’nden Diana Kossakowski liderliğindeki bir astronom ekibinin keşfettiği gezegen, yıldızının yaşanabilir bölgesinde yer alıyor.

Kossakowski ve ekibinin keşfettiği Wolf 1069b adlı gezegen de yörüngesinde döndüğü yıldızın yaşanabilir bölgesinde yer alıyor. Ekip bu yıldıza da Wolf 1069 adını verdi.

Gezegenin Dünya’nın kütlesinin 1,36 katına sahip olduğu belirtiliyor. Wolf 1069b, aynı zamanda Dünya’ya benzemesiyle de heyecan yaratıyor.

Kossakowski, “Wolf 1069 yıldızının verilerini analiz ettiğimizde, kabaca Dünya kütlesine sahip bir gezegenden geldiği görülen net, düşük genlikli bir sinyal keşfettik” diye konuştu.

Hakemli bilimdel dergi Astronomy & Astrophysics’te yayımlanan bulgular, Güneş Sistemi dışındaki gezegenlerde yaşanabilirlik belirtilerini aramaya yönelik çalışmalara bilgi sağlayabilir.

Öte yandan gökbilimci Wolf 1069 yıldızının bir kırmızı cüce olduğunu vurguladı. Nispeten küçük ve soğuk olan kırmızı cüceler, genelde Güneş’in yarısından daha az kütleye sahip oluyor.

Kossakowski yeni keşfedilen gezegenin yıldızın etrafında Dünya’ya kıyasla çok daha hızlı döndüğünü belirtiyor:

Yıldızın yörüngesinde dönüşü 15,6 gün içinde tamamlanıyor. Dünya ve Güneş arasındaki mesafenin sadece 15’te 1’ine denk gelen bir mesafede dönüyor.

Diğer bir deyişle Dünya’nın Güneş’e uzaklığı, Wolf 1069b’nin kendi yıldızına uzaklığından 15 kat fazla. Ayrıca Wolf 1069b’de bir yıl sadece 15,6 gün sürüyor.

Max Planck Enstitüsü’nün keşifle ilgili açıklamasına göre, Wolf 1069b’nin daima bir tarafı yıldızına dönük. Bu da Ay’ın sürekli aynı yüzünün Dünya’ya bakmasına benziyor. Yani Wolf 1069b’nin bir yüzünde sürekli gündüz diğer yüzünde sürekli gece yaşanıyor.

Ancak bu durum, yaşanabilir koşulların oluşmasına engel değil. Açıklamada, “Ekip, gezegenin gündüz tarafının geniş bir alanında yaşanabilir koşulların olabileceğini düşünüyor. Bu konuda iyimserler” ifadeleri yer alıyor:

Yıldızda görünürde (şiddetli patlamalar gibi) herhangi bir aktivite olmaması, Wolf 1069b’nin atmosferinin önemli bir kısmını muhafaza etmiş olma ihtimalini de artırıyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

James Webb, Bir Ötegezegenin Atmosferini Ayrıntılı Olarak Görüntüledi

Şimdiye kadar uzaya gönderilmiş en güçlü teleskop olan James Webb, nefes kesici görüntüler kaydetmeye devam ediyor. James Webb Uzay Teleskobu sayesinde, 700 ışık yılı uzaklıktaki “WASP-39b” adlı ötegezegenin atmosferi incelendi.

NASA’nın internet sitesinde yer alan habere göre; James Webb Teleskobunun kaydettiği görüntüler yardımıyla söz konusu ötegezegenin atmosferik bileşenlerinin profili çıkarıldı ve sülfür dioksit de dahil olmak üzere çok sayıda bileşen tespit edildi.

Böylelikle NASA, bir ötegezegenin atmosferinin daha önce görülmemiş halini paylaşmış oldu.

26 Ağustos’ta, Güneş Sistemi’nin dışında yer alan “WASP-39b” ötegezegeninin atmosferinde, ilk kez karbondioksit olduğu belirlenmişti.

Satürn’e yakın büyüklükte kütleye sahip olduğu belirtilen WASP-39b, Jüpiter’in ise üçte biri büyüklüğünde.

NASA, 25 Aralık 2021’de dünyanın en büyük ve en gelişmiş uzay teleskobu James Webb’i uzaya fırlatmıştı.

NASA’nın Avrupa ve Kanada uzay ajanslarıyla ortak çalışmasının ürünü olan Webb, bugüne kadar yapılmış en büyük ve güçlü ancak 31 yaşında olan, çalışma ömrünün sonuna yaklaşan Hubble Uzay Teleskobu’nun halefi görülüyor.

Teleskobun kızılötesi gözleri evrenin derinliklerine bakıyor

25 Aralık 2021’de ESA’nın Ariane 5 adlı kargo roketiyle fırlatılan teleskobun kaydettiği görüntüler, yıldızların ve galaksilerin evriminin daha iyi anlaşılmasını sağlayacak.

Gözlem aracının MIRI ve diğer kızılötesi kameraları, bir zaman makinesi görevi görüyor.

Güçlü teleskopları kullanarak çok uzaktaki gök cisimlerini inceleyen bilim insanları, ilgili gök cisminden gelen ışığın Dünya’ya ulaşma süresi uzadığı için “zamanda geriye bakma” imkanı yakalıyor.

James Webb Uzay Teleskobu ise 13,5 milyar yıl öncesini, yani evrenin yeni oluştuğu zamanı gözlemleyebilecek kadar güçlü bir cihaz.

Evrendeki en eski galaksiler, Büyük Patlama’ya o kadar yakın bir dönemde oluştu ki bunların ışığı Dünya yörüngesine ulaştığında son derece soluk oluyor.

Bu ışık evrende ilerlerken genişleyip dağılarak spektrumun kızılötesi ucuna doğru kayıyor. Gözlemlenebilmesi içinse son derece güçlü bir teleskop gerekiyor.

Hubble şimdiye dek geçmişe dair birçok gizemi aydınlatmayı başardı. Ancak gücü bu türden gözlemlere yetmiyordu. Ayrıca Hubble çoğunlukla ultraviyole ve görünür ışıkta gözlem yapmıştı.

Öte yandan James Webb Uzay Teleskobu, kızılötesinde rahatça gözlem yapabilmek için gereken tüm kriterleri karşılıyor.

Paylaşın

Bir Ötegezegende Bilim İnsanlarını Şok Eden Buluş

Bilim insanları,  bir ötegezegen atmosferinde şimdiye kadarki en ağır elementi buldu: Baryum. Ötegezegen, Güneş Sistemi’nin dışında ve başka bir yıldızın yörüngesinde bulunan gezegenlere verilen addır.

Bu element (baryum) iki uzak gezegen olan WASP-76 b ve WASP-121 b çevresindeki atmosferlerde ortaya çıktığında bilim insanlarını şoke etti.

Keşif, bu gibi gezegenlerin atmosferlerinin daha önce fark ettiğimizden çok daha egzotik ve sıradışı olabileceğini göstererek bu uzak dünyalardaki koşullara dair anlayışımıza da meydan okuyor.

WASP-76 b ve WASP-121 b, güneş sistemimizin dışındaki gezegenler arasında bile uçuk dünyalar olarak biliniyordu. Yakın komşumuzla benzer boyuttaki “ultra sıcak Jüpiterler” olarak bilinen bu gezegenlerin sıcaklığı, 1000 santigrat derecenin üzerine çıkabiliyor.

Bunun nedeni yıldızlarına, bir yılın sadece birkaç gün sürmesine neden olacak kadar yakın durmaları. Ve bu, gezegenlerdeki koşulların cehennem gibi olacağı anlamına geliyor: WASP-76 b’de demir yağmurları olduğu düşünülüyor.

Fakat baryum demirden 2,5 kat daha ağır, bu yüzden de atmosferin alt katmanlarına düşmesi bekleniyordu. Bunun yerine, araştırmacıları şoke eden bir bulguyla baryumun gezegenin yüksek katmanlarında olduğu görünüyor.

Yeni çalışmaya öncülük eden Porto Üniversitesi ve Portekiz’deki Instituto de Astrofísica e Ciências do Espaço (IA) doktora öğrencisi Tomás Azevedo Silva, “Bu bir bakıma ‘kazara’ bir keşifti” dedi.

Özellikle baryum beklemiyorduk veya aramıyorduk ve daha önce hiçbir ötegezegende görülmediği için bunun gerçekten gezegenden gelip gelmediğinin sağlamasını yapmak zorunda kaldık.

Bilim insanları hâlâ baryumun nasıl bu kadar yükseğe çıkabildiğini anlayabilmiş değil. Ama konuyla ilgili daha fazla araştırma, sadece baryumun nereden geldiğine değil, aynı zamanda diğer gezegenlerdeki atmosferlerin nasıl oluştuğuna da ışık tutabilir çünkü gezegenlerin gazlı ve sıcak yapısı, atmosferlerinin daha kolay incelenebileceği anlamına geliyor.

Yeni bulgular, gezegenlerin atmosferinden süzülen yıldız ışığını yakalayabilen ve atmosferlerin nasıl görünebileceklerine dair ipuçları veren Avrupa Güney Gözlemevi’nin işlettiği Çok Büyük Teleskop’tan geldi.

Yeni araştırma, Astronomy & Astrophysics’te yayımlanan “Detection of Barium in the atmospheres of ultra-hot gas giants WASP-76b & WASP-121b” (Ultra sıcak gaz devleri WASP-76b ve WASP-121b’nin atmosferlerinde baryum saptanması) başlıklı makalede açıklandı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Uzaylıların Varlığına İlişkin Yeni Bir İşaret Bulundu

ABD’deki Riverside Üniversitesi’nden bilim insanları, Dünya dışı yaşamın göstergesi olabilecek yeni bir işaret belirledi: Gülme gazı. Bilim insanları, ötegezegenlerde uzaylılara ait bir iz arayan projelerde bu gaza dikkat edilmesi gerektiğini ifade etti.

Nitröz oksit (NO2) diye de bilinen gülme gazı, vücutta mutluluk hormonu diye adlandırılan dopamin molekülünün salınımına yol açtığı için güldürüyor. Tıpta ağrı kesici olarak da kullanılan gazın yanlış veya fazla kullanılması ise sağlık açısından ciddi sonuçlar doğurabiliyor.

Hakemli bilimsel dergi The Astrophysical Journal’da yayımlanan yeni araştırmanın başyazarı, “Oksijen ve metana biyolojik imza olarak çok fazla odaklanıldı” diye konuştu: Nitröz oksidi ciddi biçimde değerlendiren çok az sayıda araştırmacı oldu. Bu ihtimale az ilgi gösterilmesinin bir hata olduğunu düşünüyoruz.

Nitröz oksit, Dünya’da mikroorganizmalar tarafından üretiliyor. Ancak şu anda atmosferde çok yoğun değil. Bu da ötegezegenlerde yaşam ararken gülme gazının ihmal edilmesine yol açtı.

Ancak araştırmanın ardındaki ekip, Dünya tarihinin bazı dönemlerinde bu gazın yoğun olabileceğini belirtiyor.

Schwieterman, “Okyanuslardaki koşulların N2O’nin biyolojik olarak çok daha fazla salınmasına olanak tanıdığı bazı dönemleri hesaba katmıyorlar” dedi: O dönemlerdeki koşullar, bir ötegezegenin bugün geldiği noktayı yansıtabilir.

Schweiterman ve ekibi ekibi, canlı organizmaların başka gezegenlerde nasıl nitröz oksit üretebileceğini canlandırmak için bilgisayar simülasyonlarına başvurdu.

Simülasyonlar, bu gazın dikkate değer bir biyolojik imza olabileceği durumlar olduğunu ortaya koydu. Araştırmacılar buradan hareketle, Dünya dışı yaşama dair keşif görevlerinde bu gazın da aranması gerektiği sonucuna vardı.

Ekip, ötegezegenlerin atmosferlerini inceleyebilen James Webb Uzay Teleskobu gibi gelişkin cihazların nitröz oksit aramak için kullanılabileceğini savunuyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Bilim İnsanları İki Yeni Ötegezegen Keşfetti: Biri Yaşama Elverişli Olabilir

Bilim insanları, 105 ışık yılı uzağımızda iki yeni ötegezegen (Güneş Sistemi’nin dışında ve başka bir yıldızın yörüngesinde bulunan gezegen) keşfetti. Ötegezegenlerden birinin yaşama elverişli olabilme ihtimali olduğu belirtildi.

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA’nın TESS teleskobu yardımıyla keşfedildiği belirtilen gezegenlerden birinin yıldızdan yaşama elverişli olabilmeye uygun uzaklıkta olduğu da gelen açıklamalarda yer aldı.

Webtekno‘nun haberine göre yapılan açıklamada 105 ışık yılı uzaklıkta bir cüce yıldızda iki yeni gezegenin bulunduğu ifade edildi. Çalışma bulguları Astronomy & Astrophysics üzerinden yayımlandı.

Uzmanlar, yaşama elverişli olmasa bile bu tarz yıldızına uygun mesafede bulunan kaya gezegenlerin oldukça nadir olduğunu sözlerine ekliyor.

Keşifte yakın kızılötesi dalgalara duyarlı teleskoplar kullanıldı. Gözlemlerde elde edilen veriler de ilk olarak LP 890-9b isimli gezegenin keşfedilmesini sağladı. Ekip, bunun ardından TESS ile gözden kaçırılmış ötegezegenleri aradı ve LP890-9b’den biraz daha uzakta olan ikinci gezegeni keşfetti.

8,4 günlük bir yörünge periyoduna sahip olan bu diğer gezegene de LP 890-9c ismi verildi. İlk gezegenin Dünya’nın kütlesinden 13 kat, ikincisinin ise 25 kat daha fazla olduğu belirtildi. Gezegenlerin Dünya’dan büyük, Neptün’den de küçük kaya gezegenler olması da ‘Süper Dünya’ sınıfına girmelerini sağladı.

Son olarak araştırmacılar, LP 890-9c’nin doğru mesafede bulunması nedeniyle yaşama elverişli olabileceği ihtimali olduğunu söylüyor.

Paylaşın

Çin, Kolonileştirmek İçin Gezegen Arayışına Başlıyor

Yüzyıllardır insanlığı meşgul eden en önemli sorulardan biri ‘evrende yalnız mıyız?’. Teknolojik gelişmelerle birlikte bu soruya başka bir soru daha eklendi. Uzayın kolonizasyonu için yaşanabilir ötegezegenler bulmak mümkün mü?

Çinli gökbilimciler, insanların “evrendeki yaşam alanını genişletmek” için yeni bir proje hazırlığında. Bilim insanları Yakın Yaşanabilir Ötegezegen Araştırması (Closeby Habitable Exoplanet Survey / CHES) adlı bir uzay projesi için teklif sundu.

Çin Uzay Ajansı bu projeyle insanların yaşayabileceği başka bir gezegen bulmak için bir uzay teleskobuyla gökyüzünü inceleyecek.

Teleskop Dünya’dan 1,5 milyon kilometre uzaktaki L2 noktasına konuşlandırılacak. Bu da aracın gezegene Ay’dan 4 kat daha uzak olacağı anlamına geliyor.

NASA’nın Aralık 2021’de fırlatılan James Webb Uzay Teleskobu da aynı bölgeye konuşlandırılmıştı. CHES teleskobu burada 32 ışıkyılı uzaklıktaki Güneş benzeri yaklaşık 100 yıldızı inceleyecek.

Projeyi öneren ekip, bu yıldızların yörüngesindeki yaşanabilir bölgede yer alan Dünya benzeri yaklaşık 50 ötegezegen bulabileceklerini umuyor. Ekip bu hedefleri, proje için ön araştırmaların sonuçlarını dikkate alarak belirledi.

Proje başarılı olursa, Dünya’dan yaklaşık 32 ışıkyılı uzaklıkta, yaşanabilir Dünya benzeri gezegenlerin aranması için tasarlanan ilk uzay görevi olacak.

CHES görevinin baş araştırmacısı Ji Jianghui’ye göre proje, Güneş Sistemi’yle ilgili sorulara cevaplar sunacak.

“Bu çalışmalar nihayetinde ‘Güneş sistemimiz özel mi?’, ‘Evrende benzersiz miyiz?’ gibi sorulara yanıt verecek” diyen bilim insanı sözlerini şöyle sürdürdü:

Yakındaki yaşanabilir gezegenlerin keşfi, insanlık için büyük bir atılım olacak ve aynı zamanda insanların bu Dünya benzeri nesneleri ziyaret etmesine ve gelecekte yaşam alanını genişletmesine olanak tanıyacak.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın