İmamoğlu, Economist’e Yazdı: Türkiye Seçeneksiz Değil

Yerel seçim sonuçlarına ilişkin The Economist dergisi için bir yazı kaleme alan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Türkiye artık seçeneksiz değil; yörüngesi yeniden demokrasiye doğru sağlam bir şekilde oturmuş durumda” ifadelerini kullandı.

Ekrem İmamoğlu, ayrıca, Erdoğan rejiminin gelecekteki çabaları ne olursa olsun, İstanbul ve Türkiye’nin özgürlük, demokrasi ve sosyal uyumun sembolü olarak kalacağını belirterek “Halkı önceleyen yeni bir siyasi ahlak, otoriter popülizme galip gelecektir” dedi.

31 Mart yerel seçimlerinde ikinci kez İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçilen Ekrem İmamoğlu, The Economist dergisi için bir yazı kaleme aldı. İmamoğlu, yazısında şu ifadeleri kullandı:

“Türkiye tarihinde 31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerin sonuçları bir dönüm noktasıdır. Seçmenler tarafından yerel iktidarın büyük bir kısmının siyasi muhalefete emanet edilmesiyle birlikte Türkiye artık seçeneksiz değil; yörüngesi yeniden demokrasiye doğru sağlam bir şekilde oturmuş durumda.

Özellikle devlet kaynaklarının iktidar partisi ve adaylarına tahsis edilmesi ve medyanın hükümet tarafından kontrol edilmesi gibi haksız rekabet koşullarına rağmen, üyesi olduğum muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) seçimlerden zaferle çıktı. İstanbul’da hükümet yetkilileri ve Cumhurbaşkanı, belediye başkanlığı seçimlerinde rakibimi desteklemek için aktif bir kampanya yürüttü. Geçen yılki seçimlerde CHP ile ittifak yapan diğer muhalefet partileri koalisyonumuzu terk edip kendi adaylarını çıkarsalar da biz kazandık.

Bu zafer, gerçek demokratik gücün halkın elinde olduğunu gösterdi. Bu, “İstanbul Modeli” olarak adlandırdığımız yeni bir belediye yönetimi biçimine yönelik bir güven oylamasıydı. Bu model eşitliğe, demokratik sürece sivil katılıma ve yerel düzeyde daha etkin ekonomik ve sosyal kalkınma politikalarına öncelik vermektedir.

Seçmen otoriterliği reddediyor

31 Mart’ta seçmenler sadece İstanbul ve ilçelerinde değil, tüm Türkiye’de sosyal demokrat adayları seçerek seçim haritasını yeniden çizdi. Verdikleri mesaj açıktı. Bundan böyle hukukun üstünlüğü ve demokrasi ile yönetilen bir ülke görmek istiyorlar. Bölücü politikaları ve otoriterliği reddediyorlar. Kutuplaşmayla parçalanmış bir Türkiye değil, birleşmiş bir Türkiye hayal ediyorlar. Dahası, bu seçim sonucu derinleşen ekonomik krize karşı bir protestoydu: Yükselen enflasyon, artan işsizlik ve hayat pahalılığı.

İktidarı 22 yıldır elinde tutan mevcut hükümet, gençler, kadınlar, mavi yakalı işçiler ve emekliler gibi kilit seçmen gruplarının desteğini kaybetti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve partisi Adalet ve Kalkınma Partisi büyük şehirlerde ağır bir yenilgiye uğradı ve destekleri daha çok kırsal kesimde yoğunlaştı. Buna karşılık, CHP orta ve doğu Anadolu’da benzeri görülmemiş bir destek kazanarak Türkiye genelinde siyasi dinamiklerde bir değişimin sinyalini verdi.

Değişim için güçlü bir arzu var

Seçim sonuçları demokratik muhalefete yeni bir enerji aşıladı. Daha bir yıl önce seçmenler cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sayın Erdoğan’ı kıl payı desteklemişti. O zamandan beri CHP liderlik değişiklikleri yaptı ve programını kökten yenilemek için bir süreç başlattı. Türkiye halkı bu yön değişikliğinin farkına vardı ve memnuniyetle karşıladı. Değişim için güçlü bir arzuları var.

Bu seçim aynı zamanda vatandaşların siyasi elitlerden çok daha güçlü ittifaklar kurabileceğini göstermiştir. Partiler ve siyasi liderler demokrasiye olan umutlarını kaybetseler bile vatandaşlar kaybetmiyor. Türkiye’nin demokratları olarak bu taban ittifakını genişletmeye kararlıyız. Türk demokrasisinin geleceği ve ülkenin refahı buna bağlıdır.

Geçtiğimiz yirmi yıl, dünyanın dört bir yanında otoriter hükümetlerin iktidara gelmesiyle bir demokrasi krizine sahne oldu. Popülizm ve kutuplaşma tarafından yönlendirilen bu çalkantı, küresel belirsizlikleri körükledi ve insanları demokratik dönemin sonunun yakın olup olmadığını sorgulamaya sevk etti.

Ancak Türkiye için 31 Mart tam tersi bir anlam taşıyor: Demokrasinin erozyona uğramasının sonu.

Bu, sadece Türkiye için değil, aynı zamanda yakın bölgesi ve ötesi için de derin anlamlar taşıyan bir dönüm noktasıdır. Otoriter eğilimlere nasıl meydan okunabileceğini göstermiş ve dünyaya örnek olmuştur. Pek çok ülkede seçmenler partizan aidiyetlerine sıkı sıkıya bağlıdır. Türkiye bunun böyle olması gerekmediğini göstermiştir. Yönetim için tutarlı ve inandırıcı alternatifler sunulduğunda, seçmenler tercihlerini değiştirmeye ve popülist otoriterliği reddetmeye isteklidir.

Benim de aralarında bulunduğum seçilmiş belediye başkanlarına düşen görev, hesap verebilir yerel yönetişim için ortak bir kurallar dizisinin tutarlı bir şekilde uygulanmasını sağlamaktır. Bu yaklaşım, CHP’nin elindeki yargı bölgelerinde kamu hizmetlerinin güvenilir bir şekilde içten izlenmesini ve değerlendirilmesini gerektirecektir.

Aynı zamanda, başta deprem ve afet hazırlığı ve yönetimi olmak üzere, şehirlerimizin ve ülke genelinin kronik sorunlarını ele almak için hükümetle işbirliği yapmaya çalışacağız. Kapsamlı bir dizi reform önerisi geliştirerek ekonomimizi, demokrasimizi ve hukuk sistemimizi güçlendirmek için tedbirler alacağız.

CHP, Erdoğan’ın Ak Parti’sine karşı ülke liderliği için en güçlü alternatif olarak ortaya çıkmıştır. Önümüzdeki beş yıl boyunca Türkiye nüfusunun yüzde 70’inden fazlasını ve ekonomisinin neredeyse yüzde 80’ini oluşturan belediyeleri sosyal demokrat belediye başkanları yönetecek. Bir sonraki cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine doğru ilerlerken, yerel düzeydeki değişiklikler ulusal düzeyde daha geniş çaplı değişikliklere zemin hazırlayacaktır.

Sayın Erdoğan’ın popülist rejiminin gelecekteki çabaları ne olursa olsun, İstanbul ve Türkiye özgürlük, demokrasi ve sosyal uyumun sembolü olarak kalacaktır. Halkı önceleyen yeni bir siyasi ahlak, otoriter popülizme galip gelecektir. Demokratik çürüme ve ekonomik gerilemenin damgasını vurduğu bir neslin ardından Türkiye Cumhuriyeti ikinci yüzyılına demokrasiye olan inancını tazeleyerek giriyor.”

Paylaşın

Ekrem İmamoğlu: Demokrasiye Darbe Vurulmak İstendi

Mazbata töreninde açıklamalarda bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Van’daki mazbata krizine dikkat çekerek, “İktidarın da vatandaşın da hukuk, demokrasi ve sosyal adalet talebini dikkate alıp gereğini yerine getirmesini diliyorum” dedi ve ekledi:

“Milletimizin sandıkta ortaya koyduğu sağduyunun hükümet içinde yol gösterici olmasını diliyorum. Hemen seçim sonrasında yaşanan bir kısım olaylar bu durumu zayıflatıyor. Hukuk dışı olaylarla milletin iradesini yok sayma gayretlerine tanık oluyoruz. Yargı kararlarıyla demokrasiye darbe vurulmak istendiğini görüyoruz. Milli iradenin üstünlüğü cumhuriyetimizin üzerinde yükseldiği temel değerlerden asla vazgeçmeyeceğiz.”

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Saraçhane’de düzenlenen mazbata töreninde açıklamalarda bulundu. İmamoğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

“İktidarın da vatandaşın da hukuk, demokrasi ve sosyal adalet talebini dikkate alıp gereğini yerine getirmesini diliyorum. Milletimizin sandıkta ortaya koyduğu sağduyunun hükümet içinde yol gösterici olmasını diliyorum. Hemen seçim sonrasında yaşanan bir kısım olaylar bu durumu zayıflatıyor. Hukuk dışı olaylarla milletin iradesini yok sayma gayretlerine tanık oluyoruz. Yargı kararlarıyla demokrasiye darbe vurulmak istendiğini görüyoruz. Milli iradenin üstünlüğü cumhuriyetimizin üzerinde yükseldiği temel değerlerden asla vazgeçmeyeceğiz.”

Seçim gecesi söylenenlerin aksine Van’da gereksiz bir gerilimle hak gaspı çabalarına girildiğini üzülerek gördük. Ne mutlu ki YSK görevini yaptı. Teşekkür ederiz. Hukuk ve demokrasi dışı gidişata son verilerek yanlıştan dönülmesini sağlamıştır.

Ancak ülkenin pek seçim çevresinde olduğu gibi İstanbul’da da benzeri arayışlar devam ediyor. Bir yandan mazbata veriliyor, diğer yandan bir kısım çifte standart uygulamalarının yenileri sergileniyor. Bunun gözümüzden kaçtığını ya da bunları görmeyeceğimizi kimse düşünmesin. Aldığımız mazbatanın, diğer hukuksuz uygulamaları gölgeleyeceğini kimse düşünmesin. Bizim mazbatamızın daha önünde duran şey, milletimizin her bireyine uygulanan hukuka dair adil olmaya dair süreçlerdir. Her birisini tek tek takip ettiğimi ve bu hususta gereken adalet için, hukuk için eşitlik için gereken her tepkiyi göstereceğimi herkes bilsin ve duysun.

Üzülerek görüyorum ki kumpaslarla millet iradesini gasp etme gayretleri ortaya konuyor ve devam ediyor. İstanbul’da kazandığımız, Gaziosmanpaşa ve Beykoz’da oyların tekrar sayılması ve bu konuda, bence usulsüzce ve yapılan alınan kararlar asla amacına uygun olmayacak şekilde yürütürülürken bizim ucu ucuna kaybettiğimiz Fatih’te, Arnavutköy’de yeniden sayım taleplerimizin hiç umursamadan hızla reddedilmesini İstanbul halkının iradesini gasp etme girişimi olarak değerlendirceğimizden kimse kuşku duymasın. Bizim isteğimiz çifte standarttan kesinlikle vazgeçilmelidir.

“Neden vermiyorsunuz mazbatayı?”

Anlıyoruz ki bazı kurullar, bazı yerlerde ilçe ve şehrimizde dönem dönem il seçim kuruluna bazı yerlerden baskı geliyor. Bunları görüyorum. Sormak isterim; bakın örneğin açık farklı kazandığımız Tuzla’da mazbatayı benim genç yol arkadaşım ve başarılı olacağına inandığım Eren Ali Bingöl’e niçin vermiyorsunuz? Derdiniz ne, zamana mı ihtiyacınız var? Yüzde 11 farkla kazanmış adayımız mazbatayı ne zaman alacak belli değil. Amacınız ne? Öğreniyoruz Tuzla Belediye Başkanı’nın görevi bitmişken, seçimden sonra hem de 2 Nisan günü hemen 62 milyon liralık ihale yapıp birilerine veriyor.

Çok ayıp! Böyle bir kamu ahlakı olamaz, hangi yetki ile yapıyorsun. İBB müfettişlerini görevimi devralır almaz hemen görevlendirdim ihaleyi veren de alan da rahat olmasın, bire bir takip edeceğimi buradan söyleyeyim. Belediye Başkanı’nın yapmaya çalıştığı başka işler de var. Çok acayip şeyler deniyor panikle. Yıllar önce kişiliğini analiz etmiştim ama inandıramadım kimseyi. Bilgiler geliyor, bu sabık başkanla iş tutanlar varsa bu sürecin uzaması onlara da zarar verecek.

Bu anlamda ben Tuzla yapısı içerisinde bulunan devletimizin memurlarına, orada görev yapan alın teri döken namuslu insanlara sesleniyorum; bu devletin kurumlarında çalışan her devlet memuru bizim başımızın tacıdır, yeter ki görevini ahlaklı, namuslu yapsın. Keza Beykoz ve Gaziosmanpaşa’da tüm sandıkları tekrar saydırma konusundaki telaşınız ne? Süreci uzattıkça uzatıyorsunuz yapmayın. Haksızlık yapıyorsunuz ama haksızlığın ötesinde başka kötülüklere fırsat veriyorsunuz. Yaptığınız sadece sandıkları yeniden saydırma meselesi değil, bunun bedeli daha ağır yerlere gidiyor.

Beykoz’daki seçim sonucuna gözümün nuru gibi Gaziosmanpaşa’daki seçim sonucuna, buradaki her zaman en önde adaleti tutan çok saygıdeğer parti yöneticilerimle birlikte, milletvekillerimle, genel başkan yardımcılarımızla, il başkanımızla birlikte takip edeceğimizden kimse şüphe duymasın. Yaptığınız adaletsizlikler işinize yaramıyor. Bu tür politikalar nedeniyle sadece siz ve partiniz güç kaybetmiyor aynı zamanda ülkeye ve millete zarar veriyorsunuz. Soruyorum size içi boş gerekçelerle neler yaptınız neler…

Ben yöneticilerim burada, toplantıların kayıtları var; aylar öncesinden acil olması halinde bile izin alınması kaydıyla eleman alımını durduran bir belediye başkanıyım. Bunu bir siyasi çıkar olarak kullanmadık. Niçin bu gördüğünüz saray,  bina, belediye binası… Ben emanetçiyim, millet sahibi, millete hesap veren bir Ekrem İmamoğlu var, başka bir detay yok bu işte. Bu anlayışı sonuna kadar mücadele ile herkesin zihnine kazıyacağız.

İçi boş gerekçelerle bana açtığınız davalar, dönün bakın işinize yaradı mı? İş yapmamızı engellemek için yaptığınız o bahaneler sizi veya partiniz büyüttü mü? Büyütmedi, vazgeçin size bir faydası yok artık. Ülkenin meselelerine eğilin, enflasyonla mücadele edin, yoksullukla mücadele edin, emeklilere ve onların dertlerine eğilin. Hukukum üstünlüğüne dönün. Buradan tüm kurumları kayıtsız, şartsız, milli iradeye saygılı, demokrasiye ve hukuka bağlı olmaya davet ediyorum.

Tüm yargıçları, bürokratları, kimden gelirse gelsin yanlışa, hukuk dışı kararlara sonuna kadar milletimiz adına direnmeye davet ediyorum. Hukukçular ve bürokratlar kapı kulu değildir olamaz. Ben burada çalıştığım bütün devletimizin yöneticilerine, devletimizin bürokrasisine bu çatı altında onları gördüğümde önünü ilikleyerek saygı duymayı bilen bir belediye başkanıyım. Bu anlayış olmaz devlet büyümez. Bu anlamda sesleniyorum; sizler bir partinin değil bu asil devletin, milletin yargıçları ve bürokratlarsınız.

Devletin valisinin, emniyet müdürünün, kaymakamının veya her seviyeden bürokrasisinin katılmaya bile cesaret edemiyor olması bu ülkeye yakışıyor mu? Biz istiyoruz ki her kurum ve kademedeki devlet görevlileri görüşsünler, birbirleriyle çalışsınlar. Hem de milletin huzurunda, sırt sırta verelim. Ortak akılla, bilimsel yollarla, bu şehrin bütün şehirlerimizin sorunlarını birlikte çözelim. Bırakın bu işi, bu doğru bir iş değil. İnsanımızı insanımızdan uzaklaştırmayın. Hele hele devlet adına hareket eden kamu bürokrasini siyasilerle uzaklaştırmayın.

Bu ülkede adaletsizliğe karşı Ekrem İmamoğlu söz veriyor, bir nefer gibi çalışacağız bu kadar net. Hak ve özgürlükleri sadece kendisi için bilenlerden değiliz. 16 milyon şahittir, biz 5 yıl boyunca İstanbul’u bu eşitlikçi ve demokrat ruhla yönettik. Kendimizi şehrin sahibi asla değil, tam olarak şehrimizin muhafızı olarak gördük, muhafızı olmaya da devam edeceğiz. Bu kenti 16 milyon İstanbullu ile birlikte yönettik ve koruduk. İstanbul’un tarihinin doğasının rant uğruna talan edilmesine karşı muhafızlık görevimizi yerine getirdik.

Biz hiçbir zaman yarım yamalak hazırlanmış projeler, sözde vaadler söylemedik. Kampanya boyunca inançla ve kararlılıkla tam yol ileri dedik. Partimizin belediye başkan adayları çok büyük bir başarı gösterdi. Ben Ekrem İmamoğlu olarak, diğer belediye başkanlarımız ile halkımızın gösterdiği bu yüksek teveccühe layık olmak için gece gündüz çalışacağız. Hiçbir zaman geri durmayacağız buna söz veriyorum.

“Ulaşım ve trafik meselelerini çözmek için…”

Birbirimizi kollayacağız, denetleyeceğiz. Sistemli bir şekilde doğruları yukarıya taşımak, iyi işleri paylaşmak için çabalayacağız. Şehrimizin tüm sorunları tek tek çözmeye, büyük ve kalıcı yatırımlar yapmaya kültür hayatını canlandırmaya. Şehrin altını metro ağlarıyla örmeye devam edeceğiz. İstanbul’un su sorununu kalıcı olarak çözeceğiz. Ulaşım ve trafik meselelerini çözmek için kalıcı projeleri tek tek hayata geçireceğiz.

Hükümetin bu konudaki blokajını aşacağız. Tarım ve şehir arasında beton duvarları reddediyoruz. İstanbul iklim kriziyle mücadele eden bir şehir de olacak. En önemlisi bizi bekleyen deprem tehlikesi karşısında daha hızlanacağız. Gerçekçi ama radikal projelerle depreme hazırlık konusunda sistematik bir çalışmaya, çevre belediyeleri ve merkezi hükümet ile birlikte en üst düzeyde işbirliğine devam edeceğiz. İstanbul aynı zamanda adaletin de şehri olacak. Sosyal, hukuki ve siyasal adaletin şehri…

Başta yol arkadaşım Tayfun Kahraman olmak üzere, son yıllarda adaletsizliğe uğramış ve haksız yere cezaevinde tutulan tüm yurttaşlarımızla dayanışma içinde olacağız. Yolumuzun doğruluğuna bu yönde güvenimiz tamdır. Bu şehri refaha ve mutluluğa kavuşturacak yol haritasını tanımlamıştık. İstanbul’u kırılgan grupları gözeten, yoksullukla mücadele eden, eşitlik ve kentteki herkesin erişebilir bir kent haline getireceğimiz söylemiştik ve bunu başaracağız.”

Paylaşın

Ekrem İmamoğlu: Bir Kişinin Vesayet Dönemi Bitmiştir

Seçim sonuçlarına ilişkin değerlendirmede bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Milletimiz bize dedi ki ‘hızını arttır’. Halk bizi seçerek bize ne mesaj verdiyse hükümete de verdi. İstanbul’a hizmette seçilen seçene saygı gösterecek. Vesayet kuramaz. Kanal yok, İstanbul var. Bir kişi emir vermez. Bir kişinin vesayet dönemi bugün itibariyle bitmiştir” dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 31 Mart yerel seçimlerinin sonuçlarına ilişkin Saraçhane’de konuşma yaptı. İmamoğlu’nun Saraçhane’de yaptığı konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:

16 milyon İstanbullu kazandı. Kutlu olsun. Bu seçimin kaybedeni yok. Bizim olduğumuz yerde öteki yok. Milletin her ferdine, her inancına, bütün mezheplerine, bu şehrin Kürtlerine, her etnik kökenden insanına hayırlı olsun. Bu şehir bize Fatih Sultan Mehmet’in emaneti. Bir çağ kapattı bir çağ açtı. Biz de bu seçim ile birlikte bu kenti baskısı altına alan birçok kötülüğü kenara ittik.

Bu şehrin parasının çarçur edilmesini kenara ittik. Bu şehirde yeni bir kültür başladı. Milletin parası artık milletin oldu. Bundan yüz yıl önce bu şehir beş yıl işgal altında kaldıktan sonra tekrar bu şehrin kurtuluşuyla bu şehir aynı zamanda bize Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetidir.

Buradan bazı teşekkürleri etmek istiyorum. Bu yolculuğun en güçlü şekliyle birlikte tasarlayarak güçlü bir başarı elde etmemizi sağlayan Özgür Özel’e teşekkür etmek istiyorum. Partinin milletvekillerine, parti meclis üyelerimize teşekkür etmek istiyorum. İstanbul’da tek bir oyumuza bile zeval gelmemesini sağlayan il başkanımız Özgür Çelik’e teşekkür etmek istiyorum. Partimizin yöneticilerine teşekkür etmek istiyorum. İstanbul Gönüllüleri’ne teşekkür etmek istiyorum.

İstanbul ittifakı toplumun içselleştirdiği, 16 milyon İstanbulluya yürekten teşekkür ediyorum. Bizler bu seçimi bitirdikten sonra halk bize ne mesaj verdi diye düşünüyorum. Halk rakiplerimize, sayın Cumhurbaşkanına ne mesaj verdi?

“Milletimiz bize dedi ki hızını arttır”

Sizler bize dediniz ki İstanbul’da israf dönemi bitti. Partizanlık bitti bitti. Partizanlık yok, liyakat var. Halkçı belediyecilik var. Bu anlayış kazanmaya devam edecek. Her İstanbulluya eşit ve adil hizmetin ulaştığı dönem devam edecek. Milletimiz bize dedi ki hızını arttır. Halk bizi seçerek bize ne mesaj verdiyse hükümete de verdi.

İstanbul’a hizmette seçilen seçilene saygı gösterecek. Vesayet kuramaz. Kanal yok, kanal yok. İstanbul var.  Bir kişi emir vermez. Millet emir verir. Millet talimat vermez. Millet emir verir.  Bir kişinin vesayet dönemi bugün itibariyle bitmiştir. Millet her zaman kazanır demiştik, millet kazandı. Millet kazanmaya devam edecek. Çok daha güzel yelken atacak.

Artık Beyoğlu bizimle. Bayrampaşa, Beykoz, Çatalca, Silivri, Çekmeköy, Eyüpsultan, Sancaktepe, Tuzla, Şile, Üsküdar. Şu anda rekabetin devam ettiği ilçelerimiz var. Fatih, Gaziosmanpaşa, Pendik… Biz onların yaptığı saygısızlığı yapmadık yapmayız. Sandıktan çıkanı emir kabul ederiz.”

Paylaşın

Washington Post: İstanbul’da Kürtlerin Oyları Belirleyici Olabilir

Yarın yapılacak yerel seçimlere sayılı saatler kalırken, seçimlere ilişkin değerlendirmeler dış basında da kendine yer bulmaya devam ediyor. BBC Türkçe’nin aktardığına göre, ABD’nin The Washington Post (WP) gazetesinin “Erdoğan’ın popülerliğini ölçecek Türkiye’deki yerel seçimlerle ilgili bilinmesi gerekenler” başlıklı makalesinde öne çıkarılan başlıklardan biri de Kürt nüfusun oyları oldu.

Suzan Fraser imzalı, 26 Mart tarihli makalede, “Kürt seçmenler İstanbul’daki seçmenlerin yaklaşık yüzde 10’unu oluşturuyor ve oyları belediye başkanlığı yarışında belirleyici olabilir” ifadelerine yer verildi:

“Artık Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) olarak bilinen Türkiye’nin Kürt yanlısı partisi, 2019 belediye seçimlerinde İmamoğlu’nu desteklemeyi tercih ederek kazanmasına yardımcı olmuştu. Ancak bu sefer parti, oyları İmamoğlu’ndan uzaklaştırabilecek bir hamleyle kendi adaylarını öne çıkarıyor. Yine de bazı gözlemciler, partinin mevcut belediye başkanını zımnen desteklemek amacıyla kasıtlı olarak iki düşük profilli aday seçtiğini söylüyor.”

Makalede dikkat çekilen bir diğer nokta ise iktidar ve muhalefet arasındaki ‘kampanyaların adaletsizliği’ oldu. Fraser şunları söyledi: “Önceki seçimlerde olduğu gibi Erdoğan, görevde olmanın avantajlarını kullanıyor ve kampanyalarını yürütürken sıklıkla devlet kaynaklarından yararlanıyor… Muhalefete göre, devlet yayın kuruluşu TRT kampanyanın ilk 40 gününde iktidar partisine 32 saat yayın süresi ayırırken, rakiplere 25 dakika ayırdı.

Kampanya sırasında Erdoğan, seçmenlere, eğer devletten hizmet almak istiyorlarsa, iktidar partisinin desteklediği adayları desteklemeleri yönünde üstü kapalı uyarılarda bulundu. Hükümetinin yüksek enflasyonu kontrol altına alma çabalarına rağmen hane halkını bir miktar rahatlatmak için asgari ücreti yüzde 49 oranında artırdı. Türk lider, kampanya mitinglerinde de ülkesinin savunma sanayisindeki başarısını sergilemeye devam etti…”

Öte yandan ABD’nin Foreign Policy dergisinde yayımlanan Türkiye iç ve dış politika uzmanı Doç. Dr. Sinan Ciddi imzalı makale, “Erdoğan’ın partisi ülkenin en büyük şehirlerini geri kazanırsa, bunu Türk siyasetinde büyük değişimler izleyebilir” öngörüsünde bulundu.

Erdoğan’ın görevine devam etmek için galip gelmesi durumunda ‘başka bir anayasa reformu daha gerçekleştirebilir’ diyen makale şu tespitlerle devam etti: “Erdoğan’ın popülaritesinin temelinde uzun zamandır AKP’nin inşaat ruhsatı verme, imar kontrolleri ve partizan destekçilerine kentsel sosyal yardım hizmetleri sağlama becerisi yer alıyor… Yerel seçimler Erdoğan için kritik öneme sahip çünkü bu seçimler ona, cumhurbaşkanının görev süresi sınırlamalarını ve yargı bağımsızlığının geri kalan unsurlarını ortadan kaldıracak yeni bir anayasa arayışına girme şansı verebilir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kazanma şansını da sorgulayan makale, ekonomideki kötü gidişata vurgu yaptı ancak ‘Erdoğan faktörünün’ öne çıktığını söyledi: “Türkiye’de günlük yaşam vatandaşların büyük çoğunluğu için çekilmez durumda.

AKP, 2019’dan bu yana ana muhalefetteki CHP’nin yönettiği İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirleri geri kazanmayı başarabilirse, bu, AKP’nin belediye başkan adaylarının seçmenleri kendi partilerinin daha iyi hizmet sunabileceğine ikna etmesi sayesinde olmayacak… Eğer durum böyle olsaydı beş yıl önce büyükşehirleri CHP’ye kaptırmazlardı. AKP kazanırsa bunun temel iki nedeni olacak: Muhalefet partilerinin beceriksizliği ve Erdoğan faktörü.”

Makale, Erdoğan’ın pek tanınmamış da olsalar adaylarıyla sahneye çıkıp, Türkiye’nin uzay serüveni ya da savunma sektöründeki başarılarından konuşmasının seçmen üzerinde etkili olabileceğini belirtti:

“Bu girişimlerin hiçbiri halkın yaşadığı ekonomik zorlukları ortadan kaldırmıyor ancak Erdoğan’ın (ve buna bağlı olarak özenle seçtiği belediye başkan adaylarının) yalnızca küçük bir yerel makam için çekişen dağınık bir muhalefetten ziyade yönetişim meseleleriyle daha fazla ilgilendiğini gösteriyor. Erdoğan bu mesajı satmayı başarabilirse, AKP de oy çoğunluğunu elde etmeyi başaracaktır ki tek yapması gereken de bu.”

Ciddi, Erdoğan’ın seçimleri kazanması durumunda anayasal reform için destekçilerinin ‘laikliğin kapsamının, tanımın sınırlandırılması gibi uzun süredir arzu edilen hedeflere ulaşmak için güçlü bir ses isteyeceklerini varsaymak doğru olacaktır’ dedi ve ekledi:

“Türkiye’nin Batılı müttefikleri, Erdoğan’ın ülkeyi 2028’e kadar yöneteceği gerçeğini çoktan kabullenmiş durumda. Ancak artık bu ay yapılacak yerel seçimlerden sonra Türkiye demokrasisinin tamamen sönme yoluna girebileceğini düşünmeleri gerekiyor.”

Paylaşın

Özel’den, 17 Bakana ‘Murat Kurum’ Tepkisi

İstanbul Esenyurt’ta halka seslenen CHP Lideri Özgür Özel, Murat Kurum için oy isteyen 17 bakana sert tepki göstererek, “İstanbul’da taraf tutuyorsun, Murat Kurum için oy istiyorsun. Yazıklar olsun böyle adalete, böyle devlet yönetimine” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, yerel seçimler kapsamında partisinin İstanbul Esenyurt’ta düzenlediği halk buluşmasında konuştu. Özel, şunları söyledi:

“Esenyurt, 5 yıl önce iki kararı birden verdi. 15 yıldır Esenyurt’u yöneten AKP iktidarını değiştirdi, 25 yıldır İstanbul’u yöneten İstanbul Büyükşehir Belediyesini değiştirdi. O kararından bu kararına Esenyurt’u hiç pişman etmedik. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Esenyurt’a, Bahçekent Haramidere otobüs hattından açılmasından tutun, Esenyurt Teknoloji Atölyesine, Yaşar Kemal Meydanından, Kıraç Esenyurt arası kavşak çalışmalarına, Gülten Akın Kütüphanesinden yükseköğretim öğrenci yurduna kadar, Esenyurt’a inanılmaz hizmetler verdi. An itibariyle Esenyurt’ta 10 bin 414 üniversite öğrencisine burs veriyoruz.

29 bin haneye nakdi destekte bulunuyoruz. Ayrıca 9 bin 706 aile doğrudan sağlık hizmeti alıyor. 1196 aileye yeni doğan paketi verildi ve 30 bin 718 haneye İstanbul Kart ile sosyal destek sağlıyoruz. Ekrem Başkan 5 yılda İstanbul ve Esenyurt’a çok önemli hizmetler yaptı. Sadece 65 kilometre mi metro yaptı, daha az mı yaptı diye polemik yaratanlar, kendileri bıraktığında 7 metronun inşaatı durmuşken, 10 metronun 15 bin kişi ile toprak altında her gün arı gibi, karınca gibi çalışanlar var.

11 kent lokantasıyla, 4 çeşit yemeğin 40 liraya verildiği kent lokantalarıyla, bir tane kreş yokken, kadını sosyal hayata, çalışma hayatına dahil eden tam 100 kreş açtık. Bir tane öğrenci yurdu yoktu. Çünkü öğrenci yurdunu yapmamayı, öğrencileri barıma sorunları ile baş başa bırakmayı, onları kendi cemaatlerine, tarikatlarına itmek olarak görenlere karşı İstanbul Büyükşehir Belediyesi 80 ilden gelen evlatlarımıza, özellikle doğudan, güneydoğundan gelen, Karadeniz’den gelen yoksul ailenin çocuklarına yapmış olduğu 14 yurt ile sahip çıktı.

Esenyurt’ta geçen seçim kampanyasının en önemli iddiası şuydu, CHP gelirse sosyal yardımları kesecek. Bunun yalan olduğunu söylemiştik, sizler de bize inanmıştınız. CHP geldi, sosyal yardımlar kesilmedi aksine 2 katına, 3 katına değil tam 6 katına çıktı. Bugün İstanbul’da Ekrem Başkana karşı artık adaylarının mücadeleyi tek başına yürütemediğini kabul edenler, 17 bakan ile İstanbul’a çıkartma, kuşatma yapıyorlar. Ancak bu tavır sizin gibi AKP’ye oy veren seçmeni de çıldırtıyor. Maliye Bakanı, Murat Kurum yerine oy peşine koşacağına emeklinin sorununa çare bulsun. Emeklinin sıkıntısını çözsün diyorlar. Çalışma Bakanı, Murat Kurum için oy toplayacağına, işsizlik sorununu çözsün diyorlar. Yargıya güven yüzde 30’un altına düşmüşken Adalet Bakanının İstanbul’da ne işi var diyorlar.

Bizim işimiz gücümüz Esenyurt, Ekrem Başkanın işi gücü İstanbul. Peki işi gücü yoksulluğu ortadan kaldırmak, işsizliğe çare bulmak, adalet getirmek, kadınları korumak, gençlerin umutlarını artırmak olan iktidarın bakanları güya tarafsız kalacaklardı. Güya bürokrat, teknokrat olacaklardı. İşlerine bakacaklardı. Siyaseti siyasetçiler yapacaktı. İçişleri Bakanı seçim güvenliğinden sorumlu olan sensin, polis, jandarma sana bağlı, seçim güvenliği senin için, sen gelmişsin İstanbul’da taraf tutuyorsun, Murat Kurum için oy istiyorsun. Yazıklar olsun böyle adalete. Yazıklar olsun böyle devlet yönetimine.

Geçen seçimi kumpas videolarla kazananlar, bir büyük yalanın arkasına sığınanlar. Efendim, açsın, yoksulsun, işsizsin ama tehlike büyük oyu bana vermelisin, yoksa ezanı susturacaklar, yoksa bayrağı indirecekler, vatanı böldürecekler yalanı ile insanları korkutan, korku ittifakına cevabımızı bir kez daha veriyoruz. Esenyurt, birlik, beraberlik, kardeşlik demektir. Barış demektir. Esenyurt ittifakı ve Türkiye ittifakı hepinizi mahcup edecektir. Buna inanıyor ve güveniyoruz.

“Hep beraber başaracağız”

Bizim birlikteliğimiz birilerini rahatsız etmiş. Bir sürü yalan atıyorlar. Adaylarımızı büyükşehir belediye meclis üyelerimizi karalıyorlar. Ahmet Özer bizim yol arkadaşımız, kardeşimiz. 10 yıldır birlikte siyaset yaptığımız, birlikte iddia koyduğumuz. Birlikte milletvekili adayı olduğumuz Ahmet Özer’i sanki partiden değilmiş gibi göstermeye çalışıyorlar. Hapırsanız da köpürseniz de çıldırsanız da Ahmet Özer Esenyurt’un, CHP’nin evladıdır. Hepimizin başkanıdır. Hep beraber başaracağız. Biz insan ayırmıyoruz. Biz Esenyurt’ta, evet sosyal demokratlardan oy istiyoruz. Oy alıyoruz. Milliyetçi, muhafazakar demokratlardan. Kürt demokratlardan. Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı, Çerkes’i ile Esenyurt’taki herkesten, benim Esenyurt’taki göçmen akrabalarımdan, Selaniklilerden, Bulgaristan Türklerinden hepsinden oy istiyor ve oy alıyoruz.

Biz hep birlikte Esenyurt’uz, hep birlikte İstanbul’uz, hep birlikte Türkiye’yiz. Şimdi Esenyurt’ta bir büyük vazifeyi yapmaya devam edelim. Bayraklar değil sadece eller kalksın. Meydandaki emekliler bir ellerini kaldırsın. Sallayın şöyle. Bundan 1,5 ay önce ben emeklilerle aramda bir diyalog kurdum. Dedim ki emekliler, evde oturarak, susarak, üzülerek bu süreci götüremezsiniz. Size büyük bir haksızlık yapılıyor. Gelin meydanlara çıkalım. Benim sesime kulak verin. Sesime ses olun. Benimle birlikte olun. Söz veriyorum sizin sesinizi Türkiye’ye duyuracağız dedim. Sağ olun sizler de o günden beri adım adım bütün Türkiye’de bizimle birlikte oldunuz.

Şu gerçeği artık bütün Türkiye öğrendi. AKP, ilk geldiğinde 3 Kasım 2002’de en düşük emekli maaşı 1,5 asgari ücretti. Yani hiç ellemese, size hiç dokunmasa, hiç ilişmese bugün 1,5 asgari ücret 26 bin lira maaş alacaktınız. Ama dedi ki ben emekli zammını TÜİK’e göre yapacağım, enflasyona onları ezdirmeyeceğim. TÜİK ne demek, Tayyip’i üzmeyen istatistik kurumu. Tayyip Erdoğan’ı üzmedi ama sizi üzdü. Emeklileri üzdü. Emeklileri perişan etti. O gün 1,5 asgari ücret olan emekli maaşı bugün 0,59. Yani asgari ücretin yüzde 60’ının da altında. O gün en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. Bugün en düşük emekli maaşı 2,5 çeyrek altın alıyor. Yani her emekli 5,5 çeyrek altın kaybetti, emekli maaşından.

Bir emekli, bir çeyrek altını düşürse, bütün gün onu arar. Öyle değil mi? Şimdi her emekli, bir kez değil. Her ay. Bir çeyrek altın değil 5,5 çeyrek altın kaybetti. Nerede kaybettiniz, bir seçim sandığında. Nerede arayıp bulacağız, yine bir seçim sandığında. 4 gün sonra önümüze gelen seçim sandığında bunun hesabını soracağız. Ayrıca Ramazan mübarek gündeyiz. Allah oruçlarınızı kabul etsin. Bakın, bundan sadece 6 yıl önce, 2018 yılında emekli olan birisi bin lira bayram ikramiyesi alıyordu. Bunu 2015’te Sayın Genel Başkanımız, buradan bir selam yollayalım. Kim söyledi, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu söyledi. Dedi ki ben 2 bayramda birer ikramiye vereceğim. Önce veremezsin dediler, sonra biz de vereceğiz dediler, sonra 3 Ramazan, 3 Kurban, 6 bayram sözleri olduğu halde hakkınızı yediler.

2018’de bir maaş değil bin lira verdiler. O beğenmediğimiz bin lira tam 24 kilo dana kıyma alıyordu. 24 kilo. Bugün Nisan’ın 2’sinde yatacak olan 3 bin liralık emekli ikramiyesi, emekli bayram ikramiyesi 6 kilo dana kıyma zor alıyor. 24 kilo nerede, 6 kilo nerede? Bayram sofranızdan, dolabınızdan, mutfağınızdan, evladınızın, torununuzun kursağından 18 kilo dana kıymayı çalmış durumdalar. Emekliler bunun hesabını sormaya hazır mıyız? Bunun hesabını hep beraber sandıkta soracağız. Esenyurt genç nüfusun yüksek olduğu ve genç işsizliğin çok yüksek olduğu bir kent.

Şimdi Esenyurt’un gençlerine sesleniyorum. Biliyorum, üzgünsünüz, küskünsünüz, 14 ve 28 Mayıs’ta bu yasakçı, baskıcı hükümeti değiştirmek istiyordunuz. Hep birlikte çok istedik ancak başaramadık. Şimdi gençler sakın enseyi karartmayın. Sakın başınızı öne eğmeyin. Sakın umudunuzu kaybetmeyin. Bütün hesapları bu. Gençler umudunu kaybederse, gençler küserse, gençler sandığa gelmezse, gücümüzü koruruz diye hesap yapıyorlar. Sizin umudunuzu bunun için kırmak istiyorlar.

Konserleri yasaklayanlara, festivalleri yasaklayanlara, gençleri barınma sorununu çözmeyenlere, özgürlük yerine gençlere baskı vaat edenlere karşı hep beraber bu ülkeyi savunacağız ve gençlerin umutlarını yeniden yükselteceğiz. Bunun için Esenyurt’taki tüm genç kardeşlerimi 31 Mart günü kendi geleceklerine, Esenyurt’a, İstanbul’a ve Türkiye’ye sahip çıkmaya çağırıyorum. Sandık başına davet ediyorum. Şu kadarını söyleyeyim. Biz Esenyurt’ta, bütün gençler baba evine davet ediyoruz. Biz CHP’yi baba evi olarak görüyoruz. Herkes doğduğunda baba evine doğar. Günü gelir kimi uzakta bir eve taşınır, ırakta oturur, kimi yakında oturur. Kimi büyüğünü arar, kimi küçüğünde razı olur. Günü gelince herkes bilir ki baba evinin çorbası kaynamaktadır, bacası tütmektedir.

Başım sıkışırsa, ihtiyaç duyarsam, orada yerim hazırdır. Partinin Genel Başkanı, bir abiniz, kardeşiniz olarak diyorum ki bu baba evinin kapıları sonuna kadar açıktır, bu baba evi size aittir. Hepimize aittir. Tapusu ne bendedir, ne Kemal Beydedir. Ne Bülent Ecevit’te vardı, ne rahmetli İsmet Paşa’da. Baba evinin tapusu bir kişiye kayıtlıdır. O da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Peki, bu baba evini kurarken, Gazi Paşa’nın yanında kim vardı. Vallahi herkes vardı. Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i oradaydı. Alevi’si, Sünni’si oradaydı. Yan yanaydı. Omuz omuzaydı.”

“Tayyip Erdoğan merak etmesin”

Şimdi bir beka sorunundan bahsediyorlar. Bu memleket bir beka sorunu yaşadı. Yabancılar bilim ve fenle uğraşırken, hurafe ile uğraşanlar, yükselme dönemindeki Fatih Sultan Mehmet’in, 6 dil yabancı dil bilen, mühendisliğe önem veren, İstanbul fetih edilsin diye en iyi top ustalarını dünyanın öbür ucundan getiren, gemileri karadan yürüten anlayış bir yana, son dönemde 200 yıl matbaayı geri bıraktılar. Biz hurafe ile uğraşırken, yabancılar bilim ve fenle uğraştılar.

Gün oldu, en kuvvetli gemilerle geldiler, oysa biz korkudan donanmayı 33 yıl Haliç’te çürütmüştük. O gün bir beka sorunu ortaya çıktı. O beka sorunu ortaya çıktığında birileri işgal donanmasına kırmızı halı sererken, birisi yanındaki yaverine baktı. ‘Korkma çocuk, geldikleri gibi gidecekler.’ Birileri İngiliz zırhlısına binip kaçarken, bizimkisi Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıktı. Oradan Kurtuluş Savaşını başlattı. O Kurtuluş Savaşında Türk’ü, Kürt’ü, Alevi’si, Sünni’si ile bu ülkeyi tek yumruk yaptı. Biz o gün Çanakkale’de, biz o gün Dumlupınar’da, Sakarya’da hep beraberdik. Tayyip Erdoğan merak etmesin.

Bir gün yeniden beka sorunu olursa, o çağırdı diye havaalanına ciplerle giden, cipten inen, altındaki pahalı ayakkabı, lüks kot pantolon, markalı sweatshirtlerle durup da Tayyip Bey gelince perdelik kumaştan yalandan kefen giyen 7 zibidi beka sorununu çözmez. O gün bir beka sorunu ortaya çıkarsa kot üstüne perdelik kumaştan kefen çekenler değil, dedesi Çanakkale’de koyun koyuna kefensiz yatanlar, Türk’ü, Kürt’ü, Alevi’si, Sünni’si ile bu memleketi yine birlikte kurtarırlar.

İşte Esenyurt o birlikteliğin kentidir, işte CHP birlikteliğin adayını, Ahmet Özer’i aday gösterdi. Gel Ahmet Başkanım, dosta güven dost olmayana endişe verelim. Esenyurt’un 1 Nisan belediye başkanı, hepimizin belediye başkanı, kardeşliğimizin, birlikteliğimizin simgesi, çalışkan bilim insanı. Ahmet Özer’i sizlere emanet ediyorum. Onu seviyor musunuz, ona güveniyor musunuz, 1 Nisan günü Ahmet Özer’i Esenyurt Belediye Başkanı yapıyor musunuz? Ben de hem ona hem de size güveniyorum.

Diyorum ki Esenyurt’ta Esenyurt ittifakı, İstanbul’da İstanbul ittifakı, bütün Türkiye’de Türkiye ittifakı. Ahmet Özer kazanacak Esenyurt kazanacak. Ekrem İmamoğlu kazanacak İstanbul kazanacak. Türkiye ittifakı kazanacak Türkiye kazanacak. Türkiye ittifakı gücünü milletimizden, halkımızdan, renklerini bayrağımızdan alır. Kırmızı, beyaz. En büyük Türkiye. Kimseyi ayırmadan, herkesi birlikte kucaklayarak, Esenyurt’u saygı ile selamlıyoruz. Ahmet Özer, Ekrem İmamoğlu için en kuvvetli alkışlarınızı duyayım. Hepinizi seviyorum. Ahmet Özer’i Esenyurt’a, Ekrem İmamoğlu’nu Esenyurt’a, Esenyurt’u da Allah’a emanet ediyorum.”

Paylaşın

Ekrem İmamoğlu Duyurdu: 2027 Avrupa Oyunları İstanbul’da

Saraçhane’de basın mensuplarına açıklamalarda bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Bugün buradan İstanbul’a ve ülkemize 2027 Avrupa Oyunlarını getirmenin gururunu tüm milletimizle ve şehrimizle paylaşmak istiyoruz” dedi ve ekledi:

“İnanıyorum ki bu büyük başarı sadece kentimizin değil, spor camiamızın, ülkemizin, milletimizin ve devletimizin ortak bir zaferi olarak tarihteki yerini alacaktır. İBB ekipleri olarak 2027 Avrupa Oyunları’nı çok titiz bir süreci geride bırakarak ülkemize kazandırdık.”

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Saraçhane’de basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. İmamoğlu, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Değerli İstanbullular, bugün sporumuz, İstanbulumuz ve ülkemiz adına tarihi bir günün sevincini ve gururunu yaşıyoruz. Bugün dünyanın en güzel kentine adına yaraşır bir spor organizasyonunu kazandırmanın müjdesini vermek için burada, 16 milyonun evi olan tarihi Saraçhane binasında bir aradayız.

İnanıyorum ki bugün itibarıyla duyuracak olduğumuz etkinlik İstanbulumuza çok özel bir sportif değer katacaktır. Bugün buradan İstanbul’a ve ülkemize 2027 Avrupa Oyunlarını getirmenin gururunu tüm milletimizle ve şehrimizle paylaşmak istiyoruz. İnanıyorum ki bu büyük başarı sadece kentimizin değil, spor camiamızın, ülkemizin, milletimizin ve devletimizin ortak bir zaferi olarak tarihteki yerini alacaktır. İBB ekipleri olarak 2027 Avrupa Oyunları’nı çok titiz bir süreci geride bırakarak ülkemize kazandırdık.

Aslında 2023’ün ortalarında Avrupa Olimpiyat Komiteleri nezdinde başladığımız temaslar kısa sürede sonuç vermiş ve 2027’de oyunları düzenleyici şehir olması yolunda ön onayları birer birer almıştık. Buradan ilk olarak gösterdikleri sıcak ilgi ve yapıcı yaklaşım için değerli EOC Avrupa Olimpiyat Komiteleri Başkanı Spyros Capralos nezdinde tüm olimpiyat yetkililerine 16 milyon İstanbullu adına sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. EOC ile görüşmelerimiz sürerken bir yandan da ülkemizdeki çeşitli otoriteleri ikna çabalarımız devam etti.

Türkiye’nin büyük organizasyon düzenleme konusundaki kaslarını yeniden harekete geçirmek üzere çalışmalarımız sürdü. Tüm büyüklüğüne rağmen, bugüne kadar 5 kere olimpiyat oyunlarına aday olmasına rağmen, bugüne kadar çok branşlı bir spor etkinliğine ev sahipliği yapmamış İstanbul için çok önemli bir gelişme için çalıştık. Kısa sürece önce toplanan EOC yönetim kurulu İstanbul’un 2027 Avrupa Oyunları’nın ev sahibi olduğunu bize bildirdi. Bu dakikalarda aynı duyuruyu tüm dünyayla paylaşıyorlar.

Bu hafta sonu yapılacak olan yerel seçimler nedeniyle resmi imza törenini önümüzdeki haftaya erteledik. Hiç kuşkusuz bu kadar büyük bir organizasyonu gerçekleştirmek büyük bir koordinasyon ve dayanışma gerektiriyor, biz bunu biliyoruz. Bunu da yoğun uğraşlar sonucunda sağlamaktan dolayı da çok memnunuz.”

Paylaşın

İmamoğlu’ndan Erdoğan’ın Enflasyon Açıklamasına Yanıt: Trajikomik Bir Durum

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın enflasyon açıklamalarına ilişkin yaptığı açıklamada, “Trajikomik bir durum. Yakında sebep sonuç meselesi üzerinden suçluyu enflasyon ilan ederse şaşırmam. Bütün olanların sorumlusu enflasyon diyip enflasyonu kendisine bir rakip kabul edebilir, onunla kavga etmeye başlayıp bunu birilerine yutturmaya çalışabilir” dedi.

İktidarın başarısız ekonomi yönetimine vurgu yapan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Bunun sebebi en az 8 yıldır çok kötü yönetilen ekonomi biçimi” ifadelerini kullandı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP’nin başkan adayı Ekrem İmamoğlu, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Gazete Pencere’nin aktardığına göre; Cumhur İttifakı’nın İstanbul adayı Murat Kurum’un kendisi için kullandığı “Bakanlıkların kapısından içeri bile giremezsin öyle bir liyakat yok. Seni ancak bakanlıkların içinden köfteci olarak alırlar” sözleri sorulan İmamoğlu, “Belli ki esnafla, esnaf olmakla sorunu var. 31 Mart’tan sonra her yediği köftede İstanbul seçimini hatırlayacak” diye konuştu.

Bakanların sahada AKP adayları için seçim çalışması yürütmesine tepki gösteren İmamoğlu, “Türkiye Cumhuriyeti devleti ilk kez böyle bir zafiyet içinde. Umarım kendilerine çeki düzen verip görevlerinin başına gelirler. Umuyorum bir an önce akılları başlarına gelir. Bunun için seçimlerde büyük bir fark lazım” diye konuştu.

Kabine’nin ilk defa işlerini bu kadar boşlamış bir duruma evrildiğini belirten İmamoğlu, Dışişleri Bakanı’na, İçişleri Bakanı’na bakıyorum… Bir kere her şeyden önce sandık güvenliği İçişleri Bakanı’na ait. Sen seçim propagandası yaparsan bu devlet sana nasıl güvenecek?” diye sordu.

Bakanları, milletin aklıyla dalga geçmekle eleştiren İmamoğlu, “Her makamın ağırlığı var. Bakan olmanın da ağırlı var. Bu ağırlığı taşıyabilmelerini diliyorum. Çok yanlış yapıyorlar” dedi. “Seçim yasağı var hala propaganda yapıyorlar” diyen İmamoğlu, “Gerçek bir ders verilmeli” ifadesini kullandı.

Murat Kurum’un “Muhalefet ülke gündemini yerel seçime taşıyor” sözleri de sorulan İmamoğlu, şunları söyledi: “Ülke gündemi ne? Yoksulluk, enflasyon, işsizlik… Bunları anlamayan bir akıl İstanbul’a belediye başkanlığı yapamaz.”

Seçim güvenliğine yönelik sorulara yanıt veren İmamoğlu, “İnsanlarımız uzun zamandır tedirgin, kaygılı. O bakımdan sandıkta görev alma meselesini en üst seviyeye taşımama sebebimiz bu zaten. Çünkü büyük bir sorun var. Buna fırsat veren iktidar ama biz 2019’da bunu İstanbul’da başardık. Görevlilerimiz son derece donanımlı” ifadelerini kullandı.

İmamoğlu, sandıkta görev almak isteyenlerin İstanbul Gönüllüleri’ne başvurabileceğini de yineledi.

Erdoğan’a enflasyon yanıtı

Erdoğan’ın enflasyon açıklamalarını da değerlendiren İmamoğlu, “Trajikomik bir durum. Yakında sebep sonuç meselesi üzerinden suçluyu enflasyon ilan ederse şaşırmam. Bütün olanların sorumlusu enflasyon diyip enflasyonu kendisine bir rakip kabul edebilir, onunla kavga etmeye başlayıp bunu birilerine yutturmaya çalışabilir” dedi.

İktidarın başarısız ekonomi yönetimine vurgu yapan İmamoğlu, “Bunun sebebi en az 8 yıldır çok kötü yönetilen ekonomi biçimi” ifadesini kullandı.

İmamoğlu, AKP adayı Murat Kurum’un “Sen o bakanlıkların kapısından geçemezsin. Seni bakanlığa alsalar alsalar bakanlığın kantinine köfteci olarak alırlar” sözlerine yanıt verdi. İmamoğlu, “Sayın Kurum’un köfteciyle ilgili sorunu var. Ben ona bakan olamazsın demedim, köfteci olamazsın dedim. Bu söylemlerine bakılırsa esnaf olamaz. Esnaflığın ne anlama geldiğini bilmeyen bir insan, yüzde 30’a yakını esnaf olan İstanbul’a nasıl hizmet edecek? Köfte ile köfteciyle, esnaflıkla sorunu var. Ama bu seçim, 31 Mart’ta esnafın, köftecilerin zaferi olacak. Çok kötü bir sınav verdi ama umarım ona hayat dersi verir bu seçimin sonucu” dedi.

Paylaşın

İBB Başkanı İmamoğlu’ndan Bakanlara Tepki: Sizin Başka İşiniz Yok Mu?

Üsküdar’da halka seslenen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, seçim çalışması yapan bakanlara tepki göstererek, “İşin gücün yok mu senin? Sizin başka işiniz yok mu?” dedi.

Ekrem İmamoğlu, konuşmasında rakibi Murat Kurum’a da gönderme yaparak, “Bu Kent Lokantasını küçümseyen dersini çalışmamış ithal aday var ya ah bunu bir anlayabilse” ifadelerini kullandı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP’nin başkan adayı Ekrem İmamoğlu, Üsküdar’da düzenlenen mitingde açıklamalarda bulundu. Bakanların seçim çalışmasına tepki gösteren İmamoğlu, şunları söyledi:

“Birkaç gün sonra mühür size gelecek. Mührü doğru yerde kullanacaksınız. Bu kullanacağınız mühür, sizlerin geleceği adanı en önemli kararın onayı olacak. İstanbul’da zaten işiniz kolay. İki tane aday var. O zaten 31 Mart’a kadar çalışsın, hayat dersi alsın, sonra Ankara’ya yollayacağız.

İstanbul’da dersine çalışmadığını başka kim düşünüyor? 17 tane bakan arkadaşı. Öyle düşünmesiler Ankara’dan buraya niye gelsinler? +1 Cumhurbaşkanı da geldi. Hepsi toplandı geldi. Hoş geldi sefa geldi. Bunlara misafirperverlik yapacak mıyız? 2019’daki gibi, 23 Haziran’daki gibi… 806 bin kez misafirperverliğe hazır mıyız?

Ankara’dan 17 bakan geldi ya, Cumhurbaşkanı geldi ya… Ciddi tarafı şu; devletin bakanı olmak şerefli bir görevdir. Atanmış kişilersiniz siz, bakan olarak görev yapacaksınız. İçinde Dışişleri Bakanı var, Adalet Bakanı var, İçişleri Bakanı var, Ekonomi Bakanı var…”

Murat Kurum’un seçim çalışmasına katılan bakanlara seslenen İmamoğlu, “Dönsene Ankara’ya, işin gücün yok mu senin? Sizin başka işiniz yok mu?” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

İstanbul Seçimleri: Kürt Seçmenin Çoğu İmamoğlu’nu Destekleyecek

Kamuoyu araştırma şirketi Rawest Direktörü Roj Girasun, DEM ile ana muhalefet partisi CHP’nin İstanbul’un bazı bölgeleri üzerinde anlaşmaya vardığını, bunun da DEM seçmeninin İmamoğlu’nu desteklemesini kolaylaştırdığını ve seçmenlerin yaklaşık yarısının bu yönde eğilim gösterdiğini söyledi.

İstanbul’da anketler, Cumhuriyet Halk Partili (CHP) İmamoğlu ile AK Partili rakibinin başa baş gittiğini, DEM Parti adayının ise geride kaldığını gösteriyor.

Birleşik Krallık merkezli Reuters haber ajansının anketlere dayandırdığı haberinde, Kürt seçmenin çoğunun pazar günü parti sadakatini bir kenara bırakıp Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’daki en büyük rakibini destekleyeceği belirtiliyor.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) seçmeni, AK Parti’nin İstanbul’daki 25 yıllık iktidarını sona erdiren 2019 yerel seçimlerinde Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasında önemli rol oynamıştı. Bu zafer aynı zamanda muhalefete son beş yılda kritik bir dayanak sağladı.

Reuters haberinde muhalefetin Mayıs ayındaki cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan karşısında aldığı yenilginin siyasi manzarayı değiştirdiği ve DEM seçmenini, Kürt hakları davasını en iyi nasıl ilerletecekleri konusunda ikiye böldüğü kaydediliyor.

İstanbul’da anketler, Cumhuriyet Halk Partili (CHP) İmamoğlu ile AK Partili rakibinin başa baş gittiğini, DEM Parti adayının ise geride kaldığını gösteriyor. Reuters bu durumun DEM Parti destekçilerini bir ikilemle karşı karşıya bıraktığını belirtiyor; kalpleriyle mi yoksa akıllarıyla mı oy vermeliler?

Kamuoyu araştırma şirketi SAMER’den Yüksel Genç’e göre DEM Parti seçmeninin kafası karışık ve kararsız. Genç “Partilerinin adayına oy vermeyi düşünüyorlar ama AK Parti’nin kazanmasını istemiyorlar” diyor. Ancak Kürt seçmenin yüzde 40’ının İmamoğlu’na oy vereceğini söylediğini belirtiyor.

İktidar, PKK’yla yürütülen barış sürecinin 2015’te çökmesinden bu yana Kürt partilerine baskı uyguluyor. Yaklaşık yüzde 10’luk sandalye oranıyla parlamentonun üçüncü büyük partisi konumundaki DEM, reddettiği PKK bağlantıları olduğu iddiasıyla açılan bir davada kapatılma ihtimaliyle karşı karşıya olan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) halefi.

Diyarbakır’daki Nevruz festivali kutlamalarına katılan emekli Mehmet Fatih Sütçü, “Diyarbakır gibi bir ortamda DEM’e oy vermek gerektiğini düşünüyorum ama İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’na oy verirdim” diyor.

Kamuoyu araştırma şirketi Rawest Direktörü Roj Girasun, DEM ile ana muhalefet partisi CHP’nin İstanbul’un bazı bölgeleri üzerinde anlaşmaya vardığını, bunun da DEM seçmeninin İmamoğlu’nu desteklemesini kolaylaştırdığını ve seçmenlerin yaklaşık yarısının bu yönde eğilim gösterdiğini söyledi.

DEM’in İstanbul Büyükşehir Belediyesi adayı Meral Danış Beştaş, taktiksel oy kullanma fikrini reddetti. Bir röportajında “Bizim çağrımız insanların bize oy vermesidir” dedi, “Her partinin kendi siyasetini yürütmek gibi temel bir görevi olduğuna inanıyorum” ifadelerini kullandı.

Beştaş’ın duruşu, Güneydoğu’da seçilmiş Kürt belediye başkanlarının yerine devlet tarafından atanan kayyumların getirildiği baskıların ardından bir güç gösterisi yapmak isteyen DEM seçmenleri tarafından destekleniyor. Özel sektör çalışanı Büşra Yentürk, “10 yılı aşkın süredir kayyumlara karşı mücadele ediyoruz ve her seçimde Kürtler coşkuları, iradeleri ve onurlarıyla sandığa gidiyor ve destekledikleri partiye oy veriyor” dedi.

“Barış sürecine geri dönüleceğine dair bir işaret yok”

Geçtiğimiz haftalarda Kürt siyasetinin önde gelen isimleri, 85 milyonluk Türkiye nüfusunun yüzde 15-20’sini oluşturan Kürtler’in kültürel ve dilsel hak taleplerinin daha fazla karşılanması için yeni bir barış süreci başlatılması çağrısında bulunmuştu..

Ancak araştırmacı Girasun, bunun milliyetçi bir partiyle ittifak yapan AKP’nin planlarına işaret etmekten ziyade, Kürtler’in umutlarının bir ifadesi olduğunu söyledi. Hükümet bunun yerine bu yaz Irak’ta PKK’ya karşı operasyonları artırmayı planladığını açıkladı.

İstanbul adayı Beştaş, şu anda barış sürecine geri dönüleceğine dair bir işaret olmadığını ancak demokratikleşmenin Kürt meselesinin çözümünü gerektirdiğini söyledi. Beştaş, “Nüfusun dörtte birinin ötekileştirildiği, ayrımcılığa uğradığı ve taleplerinin karşılanmadığı bir Türkiye demokratik olamaz” dedi.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

İmamoğlu, Murat Kurum’u Ti’ye Aldı: Matematik Şaşırtmıyor, Murat Kurum Şaşırtıyor

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, yerel seçimlerde rakibi olan Murat Kurum’u ti’ye alarak, “Sayın Kurum bir programda, Ulaştırma Bakanlığı’nın yaptığından toplam metroyu düşerek bizim 65 km metro yaptığımızı tescilledi. Yani problem şurada; Matematik, Murat Kurum… İkisinin arasında fark var. Matematik şaşırtmıyor, Murat Kurum şaşırtıyor” dedi.

İmamoğlu, Erdoğan’ın enflasyon sözlerin ilişkin ise, “Enflasyonu artık ağzıma almıyorum. Bugün sayın Cumhurbaşkanı sanki enflasyonun sorumlusu benmişim gibi konuşuyor. Kime şikayet ediyorsa garip bir durum yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP’nin başkan adayı Ekrem İmamoğlu, SözcüTV yayınına katılarak Uğur Dündar’a belediyedeki çalışmalarını, seçim sürecini anlattı, AK Parti adayı Murat Kurum ve iktidar yetkililerinin iddialarına yanıt verdi.

Kentsel dönüşümden metro inşaatlarına hakkındaki soruşturmalardan sayısı artan Sayıştay denetlemelerine kadar bir çok konuyu değerlendiren İmamoğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:

Biz geldiğimizde kentsel dönüşümü unutmuş bir ekip vardı, öyle bir dünyası yoktu. KİPTAŞ lüks konut yapıyordu. TOKİ zaten lüks konuttan başka bir şey yapmıyordu. ‘Kentsel dönüşümü biz çözeriz…’ Devlet sendeydi, Bakanlık sendeydi, İBB sendeydi, ilçe belediyelerinin neredeyse 30’u sendeydi, peki ne yaptın… Ama siz kentsel dönüşüm diye Fikirtepe’yi yarattınız.

Yüzde 0 olan metro hattı vardı. (Mahmutbey-Esenyurt) Şu anda yüzde 40’lara geldi… Şapkadan tavşan çıkararak bir kısım projeleri yürüttük…. Sadece geçtiğimiz hafta açtığımız metrolar 18 km. Yahu bununla birlikte 65 km… Biz aslında 65 km değil, 81 km yaptık. Hani diyor ya Sayın Erdoğan “Bütün metroları biz yaptık.” Yahu bu metrolar size kalsaydı bu şehir şu anda metro mezarlığı olurdu.

“Matematik şaşırtmıyor, Murat Kurum şaşırtıyor”

Sayın Kurum bir programda, Ulaştırma Bakanlığı’nın yaptığından toplam metroyu düşerek bizim 65 km metro yaptığımızı tescilledi. Yani problem şurada; Matematik, Murat Kurum… İkisinin arasında fark var. Matematik şaşırtmıyor, Murat Kurum şaşırtıyor.

Sonuçta biz bir kamu kurumuyuz tabii ki denetlenmeliyiz. Ama denetlenmelerin gerekçeleri olmalı. Ben bunların hepsi gerekçesiz demiyorum ama bazen bakan bir açıklama yapıyor ertesi gün bir bakıyorsunuz müfettişler geliyor. Ya da Cumhurbaşkanı bir açıklama yapıyor hadi bakalım bir ekip daha geliyor.

Burada rutin denetimler vardır o rutin denetimleri ki bize de gelen, bizden önceki rutin denetimler… Onları çıkardığınızda aslında bizden önceki dönem yok denecek kadar az. Kaldı ki iştiraklere yıllar yılı Sayıştay hiç gelmemiştir. Biz dönemimizde Sayıştay denetimi tabiri caizse bir hücum yaptı iştiraklerimize.

Günün sonunda ben şunu gönül rahatlığıyla söylüyorum; seçime 5 gün kala bu 5 yılın ortaya çıkardığı sonuç şu; ortada hiçbir şey yok, hiçbir şey bulamamışlar…. 5 yılın sonunda ben bahtiyarım. Kimse Ekrem İmamoğlu soruşturamadık diyemez. Vallahi Cumhuriyet tarihinin en büyük soruşturmasını geçirdik.

Paravan şirket dedikleri İmamoğlu İnşaat. Bu şirket neredeyse 3 nesildir ticaretle uğraşan bir aile şirketi. Bu şirketin tarihinde de güzel anektodlar var. Trabzon’da başlayan İstanbul Beylikdüzü’nde devam eden, vergi rekortmenliği sıralamalarına girmiş bir kuruluş.

Ben neredeyse 35 yıllık BAĞ-KUR’luyum. Binlerce kişi istihdam etmiş bir şirket. İmamoğlu İnşaat ticaret yapar. Kamu ile işi olmaz, usulsüz işi olmaz. Ben kişisel mal varlığımın dışında gerek olmadan eşimin de mal varlığını açıkladım. Aynı zamanda şirkette hissesi olan bir insanım. Bu daha önceki beyanlarımda da var. Bizim gizlimiz saklımız yok.

İstanbul’da yönettiğimiz 5 yıllık bütçenin, vatandaşımız tarafından iyi anlaşılması için bizim de dersimize çalışması lazım ve bunu bizim vatandaşımıza tabiri caizse her sayfasını anlatmamız gerekiyor…. Niye derseniz; aslında çok net kıyaslanabilir hatta kıyaslamada bir kısım parametreler üzerinden bizim dönemimizin maliyet açısından olsun gelir açısından olsun bir kıs dezavantajını da olmasını hesaba katarsak muazzam bir dönem yaşattık.

Ben iddiayla söylüyorum. İstanbul her anlamda yatırıma muhtaç bir şehir. Milyarlarca lira yatırım yaptık… Ben 6 yaşından beri çalışıyorum. Emeği öğrendim dolayısıyla ben işimi yaşıyorum. Para kazanmayı, borç ödemeyi bilen bir insanım. Öyle havaya imzalar atıp oraya kule izni ver buraya şu izni ver değil. Taşının toprağının ne olduğunu bilen oradan bereketin nasıl çıktığını bilen bir insanım.

Dersime çok iyi çalışırım her işin uzmanı değilim. Yüzlerce uzman çalıştırıyorum ve ben işimin sahibiyim. Bu bakımdan bizden önceki 5 yıl ve bizim dönemdeki 5 yıl arasında döviz bazında en az yüzde 35-40 emtia farkı var.

Enflasyonu artık ağzıma almıyorum. Bugün sayın Cumhurbaşkanı sanki enflasyonun sorumlusu benmişim gibi; ‘işte biliyorsunuz bazı ücretlerde artış yapıyoruz ama cebinize girene kadar enflasyondan dolayı değer kaybediyor’ dedi. Kime şikayet ediyorsa garip bir durum yaşıyoruz… Enflasyon konusunda öyle bir berbat 6-7 yıl yaşattılar ki bize hani gözünden ışık fırlayacak bakandan tutun bu yaz uçacak Türkiye diyen bakanlara varıncaya kadar…

“Meclis çoğunluğunu alacağız”

Biz meclis çoğunluğunu alacağız. 14 ilçemizde sorun yaşamıyoruz. Artı 14 ilçede çok iddialıyız. Daha ötesini konuşursam nazar… Nazara inanıyorum birazcık. Nazar değer diye burada susmak istiyorum. Beni zorlasanız da ne bir ilçenin ismini veririm… Çünkü bütün ilçe adaylarımız iddialı çalışıyor.

Benim kalbim 39 ilçenin 39’unun da bize bir madalyası vereceğini hissediyorum. Sultanbeyli’de de Pendik’te de verecek. Nasıl verecek bilmiyorum. Bu şu demek değil, 39’un 39’unu da kazanırız diye bir iddiadan bahsetmiyorum. Bir şekilde bizi ödüllendirecekler. Çünkü ben Bağcılar’daki çocuk ile Beşiktaş’takini eşitlemek için kendimi paraladım. Ya da Arnavutköy’deki bir anneyi, bir başka ilimizle eşitleyelim diye kendimi paraladım.

Sırası gelmişken; 39 ilçe de de eşit hizmeti gösteren, hiçbir belediyeyi partisinden dolayı ayırt etmeyen, eşitlikçi, ahlaklı bir dönemi vadettik. O bakımdan kusura bakmasınlar ama kurduğumuz bu güçlü ittifak bozulmadan devam etmeli. “Ben bağımsız aday çıktım.” Kusura bakmayın kardeşim, ben kabul etmiyorum. Hiçbir egonu kabul etmiyorum. Hiçbir gerekçeni kabul etmiyorum. Bunun adı Sarıyer’dir, bir başka yerdir kabul etmiyorum.

Paylaşın