Türkiye, Hukukun Üstünlüğünde 173 Ülke Arasında 148. Sırada

Türkiye, hukukun üstünlüğü kategorisinde dünyada 173 ülke arasında 148; Avrupa’da 45 ülke içeresinde ise sondan ikinci sırada bulunuyor. Türkiye, haklar kategorisinde ise dünyada 129. sırada; Avrupa’da ise 42. sırada yer alıyor.

Türkiye, temsil kategorisinde dünyada 112. Sırada; Avrupa’da ise yine 42. sırada. Türkiye, katılım kategorisinde ise dünyada 139. durumda; Avrupa’da ise 42. sırada yer alıyor.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) cezaevindeki milletvekili Can Atalay ile ilgili kararına uyulmamasına ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar vermesi Türkiye’de yargı bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü bir kez daha gündeme getirdi.

Uluslararası kurumların değerlendirmesine göre Türkiye, hukukun üstünlüğü sıralamasında dünyada oldukça alt sıralarda yer alıyor. Uluslararası Demokrasi ve Seçim Yardımı Enstitüsü’nün (International IDEA) 2023 Demokrasinin Küresel Durumu raporuna göre Türkiye 173 ülke içinde hukukun üstünlüğü alanında 148. sırada yer alıyor. Türkiye Avrupa ülkeleri arasında Rusya’dan bile geri durumda. Türkiye’nin geçtiği tek ülke Belarus oldu.

İsveç merkezli International IDEA her sene açıkladığı Demokrasinin Küresel Durumu raporunu kasım ayında açıkladı. 2023 raporu 2022 yılındaki değerlendirmelere dayanıyor. Rapor bu sene önceki yılların aksine tek bir demokrasi endeksi açıklamak yerine dört ana kategoride demokratik değerleri analiz ediyor. Bunlar: Hukukun üstünlüğü, Haklar, Temsil ve Katılım.

Peki, Avrupa’daki en demokratik ülkeler hangisi? Demokratik değerler sıralamasında Türkiye kaçıncı sırada?

173 ülke arasında Hukukun Üstünlüğü kategorisinde Türkiye dünyada 148; Avrupa’da 45 ülke içeresinde ise sondan ikinci sırada bulunuyor. Dünya bu alanda en iyi ülkeler sırasıyla Danimarka, Norveç, Almanya, İsviçre ve İsveç. Değerlendirme 0-1 arası puan üzerinden yapılırken 1 en iyi anlamına geliyor. Danimarka’nın notu 0,98 iken Türkiye’nin notu 0,261.

Haklar kategorisinde ise Türkiye dünyada 129. sırada; Avrupa’da ise 42. sırada yer alıyor. Zirvede yine Danimarka bulunurken ardından Almanya ve İsviçre geliyor. Türkiye bu alanda Belarus’un dışında Rusya ve Azerbaycan’ın üzerinde kendine yer buldu.

Temsil kategorisinde ise Türkiye dünyada 112. Sırada; Avrupa’da ise yine 42. sırada. Bu kategoride zirvede İsveç bulunuyor. Katılım kategorisinde Türkiye dünyada 139. durumda; Avrupa’da ise 42. sırada yer alıyor. Bu alanda dünyada en iyi durumdaki ülkeler Danimarka, Finlandiya ve İrlanda.

2022 yılında Almanya da dört kategoride de ilk 10’da yer alarak üstün bir demokratik performans sergiledi. Avrupa’da yerleşik demokrasiler olarak Fransa ve Birleşik Krallık sadece iki kategoride ilk 20’ye girmeyi başardı. Hukukun Üstünlüğü kategorisinde Birleşik Krallık 17., Fransa ise 20. sırada yer aldı. Haklar kategorisinde ise Fransa 27. sırada yer alırken Birleşik Krallık 34. sırada bulunuyor.

2022’de hem puanlara hem de küresel sıralamaya bakıldığında, bazı Doğu AB üyelerinin demokratik performans konusunda geride kaldığı görülüyor. Bunlar; Macaristan, Polonya ve Romanya. Bu ülkeler Hukukun Üstünlüğü sıralamasında ilk 50’de yer alamadı.

Raporda Azerbaycan, Belarus, Rusya ve Türkiye demokratik olmayan ülkeler olarak sıralandı. Puanlara göre Türkiye diğer üç ülkeden biraz daha iyi durumda. Ancak bu ülkelerin hiçbiri dört kategorinin hiçbirinde ilk 100’de yer almıyor. Rapor, “Azerbaycan, Belarus, Rusya ve Türkiye’nin oluşturduğu açıkça demokratik olmayan grup, demokrasinin çoğu göstergesinde Avrupa ortalamasının oldukça altında performans göstererek Avrupa’nın geri kalanından uzaklaşmıştır” sonucuna vardı.

Raporun en önemli bulgularından birisi Avrupa’nın demokratik değerlerin en yüksek olduğu bölge olduğu; ancak son 5 yılda gerilemelerin dikkat çektiği. İngiltere, Avusturya, Hollanda, Portekiz gibi yerleşik demokrasilerde hukukun üstünlüğü başta olmak üzere son 5 yılda önemli düşüşler var.

2017-2022 arasında puanlardaki değişime bakıldığında birçok Avrupa ülkesi Hukukun Üstünlüğü konusunda önemli bir düşüş gösterdi. Yedi AB ülkesinin bu kategorideki puanları 0.05 puandan fazla düşmüştür. Bu düşüş özellikle Portekiz, Avusturya, Hollanda ve Macaristan’da belirgin olmuştur. Belarus’tan sonra en büyük düşüş Birleşik Krallık’ta görüldü.

Küresel kötüleşme sürüyor

Rapora göre, dünyanın her bölgesinde demokrasi daralmaya devam etti. Araştırmaya katılan 173 ülkenin neredeyse yarısında sivil özgürlüklerden yargı bağımsızlığına kadar uzanan 17 ölçüt temelinde son beş yılda demokratik performansın en az bir temel göstergesinde düşüş yaşandı.

Rapora göre bu gerileme, yasaları uygulamakta ve siyasetçilerden hesap sormakta zorlanan resmi ‘denge ve denetleme mekanizmalarının’ (seçimler, parlamentolar ve mahkemeler) erozyona uğramasıyla daha da derinleşti.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Türkiye, Yine “Demokratik Olmayan” Ülkeler Arasında

Uluslararası Demokrasi ve Seçim Yardımı Enstitüsü (IDEA) raporunda, Avrupa içinde “belirgin bir şekilde demokratik olmayan” diye nitelenen Türkiye’nin Avrupa’dan uzaklaştığı ve demokrasi göstergelerinin büyük bölümünde Avrupa ortalamasının çok altında kaldığı belirtildi.

Raporda yer verilen grafikte Türkiye sadece seçimlere katılım göstergesinde Avrupa ortalamasının üstünde, oy kullanma hakkı ve temel refah göstergelerinde ortalamaya yakın seviyede yer alırken sivil özgürlükler, adalete erişim, yerel demokrasi, uygulamaların kestirilebilirliği ve yargı bağımsızlığı göstergelerinde Avrupa ortalamasının çok altında kaldı.

Rapora göre şu an Avrupa’nın yüzde 53’lük bölümü haklar açısından yüksek demokrasi ülkelerinde yaşamasına rağmen düşük performanslı demokrasilerde yaşayanların oranı son on yılda büyük artış gösterdi. 2012 yılında Avrupa’da haklar açısından düşük performans sergileyen ülkelerde yaşayanların oranı yüzde 1 iken bu oran 2022’de yüzde 29’a ulaştı. Bu süreç içinde Türkiye, performans açısından “orta” seviyeden “düşük” seviyeye geriledi.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Stockholm merkezli Uluslararası Demokrasi ve Seçim Yardımı Enstitüsü (IDEA), dünyada demokrasinin durumuyla ilgili bugün açıkladığı yıllık raporunda ülkelerin yarısında demokrasinin gerilediğine işaret etti.

Rapora göre 2022 yılı, dünyada demokrasisi gerileyen ülkelerin sayısının demokraside gelişme yaşayan ülkelerin sayısını geride bıraktığı üst üste altıncı yıl oldu. Enstitü, bunun demokrasi raporlarının yayımlanmaya başladığı 1975 yılından bu yana en uzun gerileme süreci olduğuna işaret etti.

Raporda ülkelerin demokrasi performansı; temsil, haklar, hukukun üstünlüğü ve katılım olmak üzere dört ana kategori içinde 100’ü aşkın değişken üzerinden değerlendirildi.

Raporda Türkiye’nin de içinde bulunduğu Avrupa bölgesinin halen dünyada demokrasi açısından en yüksek performansı sergileyen bölge olduğu, ancak son beş yılda demokratik ülkelerde de gerileme kaydedildiği bildirildi. Almanya, Avusturya, Lüksemburg, Hollanda, Portekiz ve İngiltere gibi köklü ve güçlü demokrasilerde başta hukukun üstünlüğü ve basın özgürlüğü olmak üzere bir dizi göstergede gerileme yaşandığı kaydedildi.

Türkiye, “orta” seviyeden “düşük” seviyeye geriledi

Raporda Avrupa içinde “belirgin bir şekilde demokratik olmayan” diye nitelenen Türkiye, Azerbaycan, Belarus ve Rusya’nın Avrupa’dan uzaklaştığı ve demokrasi göstergelerinin büyük bölümünde Avrupa ortalamasının çok altında kaldığı belirtildi.

Raporda yer verilen grafikte Türkiye sadece seçimlere katılım göstergesinde Avrupa ortalamasının üstünde, oy kullanma hakkı ve temel refah göstergelerinde ortalamaya yakın seviyede yer alırken sivil özgürlükler, adalete erişim, yerel demokrasi, uygulamaların kestirilebilirliği ve yargı bağımsızlığı göstergelerinde Avrupa ortalamasının çok altında kaldı.

Rapora göre şu an Avrupa’nın yüzde 53’lük bölümü haklar açısından yüksek demokrasi ülkelerinde yaşamasına rağmen düşük performanslı demokrasilerde yaşayanların oranı son on yılda büyük artış gösterdi. 2012 yılında Avrupa’da haklar açısından düşük performans sergileyen ülkelerde yaşayanların oranı yüzde 1 iken bu oran 2022’de yüzde 29’a ulaştı. Bu süreç içinde Türkiye, Belarus ve Rusya performans açısından “orta” seviyeden “düşük” seviyeye geriledi.

Raporda Avrupa ülkelerinde demokratik göstergelerdeki gerilemelere örnekler verilirken 2017’den bu yana Avrupa’nın dünyada en fazla gösteri düzenlenen bölge haline geldiği kaydedildi. Gösterilerin ağırlıklı olarak artan enerji fiyatları, hayat pahalılığı, yolsuzluklar ve hakların korunması alanlarına odaklandığı belirtilirken Belarus, Türkiye ve Rusya’da hükümetlerin protesto gösterilerinin kapsamını güçlü bir şekilde sınırlandırmaya ve çok organize hale geldiğinde bilinçli olarak sivil toplumu baskı altına almaya teşebbüs ettiği kaydedildi.

Raporun sonuç bölümünde, Avrupa’nın çeşitli alanlardaki gerilemelere rağmen demokrasi açısından yüksek performans sergilemeye devam ettiği, “ancak Türkiye, Azerbaycan, Rusya ve Belarus’tan oluşan demokratik olmayan grubun izlediği rotanın, ağırlıklı olarak demokratik bir bölgede liberal olmayan ülkelerin genel istikrarı sarsacak etki yapabileceğini gösterdiği” belirtildi.

IDEA Genel Sekreteri Kevin Casas-Zamora, dünyada demokrasinin durumunu ele alan raporla ilgili yaptığı açıklamada, “Kısacası, demokrasi en olumlu tabiriyle durgun, ancak pek çok ülkede gerileyen bir durumda, yani hâlâ ciddi sorunlarla karşı karşıya” ifadesini kullandı.

“Seçimler, parlamentolar ve bağımsız mahkemeler gibi demokrasinin siperlerinde gözlemlenen zayıflamanın hukukun üstünlüğünün korunmasını ve siyasetçilerden hesap sorulmasını zorlaştırdığını” ifade eden Casas-Zamora, “Ancak yasama gibi pek çok resmi kurum zayıflarken gazetecilerden seçim görevlilerine ve yolsuzlukla mücadele müfettişlerine, daha gayriresmi alanda güçler dengesi için çalışanların otoriter ve popülist eğilimlere karşı başarılı mücadele verebileceği umudunu taşıyorum” dedi.

Paylaşın

Gençlerin Yüzde 90’ı Demokrasinin İşleyişinden Memnun Değil

Hafıza Merkezi isimli düşünce kuruluşu haziran ayında Türkiye’deki 28 ilinin 95 ilçesinde, 2 bin 235 gençle yüz yüze görüşerek yaptığı “Gençlerin İnsan Hakları Algısı” araştırmasının sonuçları bir rapor halinde yayınlandı.

Raporda gençlere sorulan sorulardan biri “Demokrasi algısı” oldu. Araştırmaya katılan gençlerin yüzde 90’ı Türkiye’de demokrasinin işleyişinden memnun olmadığını dile getirdi.

VOA Türkçe’den Mahmut Bozarslan‘ın aktardığına göre araştırmacılar memnuniyet artışının muhafazakarlaşmayla paralel olduğuna dikkat çekerek, “Gençlerin yüzde 90’ı 1-10 ölçeğinde Türkiye’de demokrasinin işleyişine 5 puan ve altında not veriyor. Gençlerin yüzde 48’i 1 puan vererek hiç memnun olmadığını söylüyor. Yaşın yükselmesi, hayatın muhafazakarlaşması ve dindarlık seviyesinin yükselmesiyle memnuniyet artıyor. Eğitim seviyesinin yükselmesiyle de düşüyor” dedi.

Peki gençler insan haklarına nasıl bakıyor? Araştırma sonuçlarına göre gençlerin insan hakları algısında “insan olabilme, yaşam hakkı” ilk sırada yer alıyor. Araştırmaya katılan gençlerin yüzde 23’ü ‘insan olabilme, yaşam hakkı’nın insan haklarını en iyi ifade eden kavramlar olduğunu düşünüyor. En önemli olan insan hakkının yüzde 37 ile ‘ifade ve düşünce özgürlüğü’ olduğunu düşünen gençlerin bu başlıktaki yanıtlarından bazıları raporda şu şekilde yer aldı: “Gençlere en önemli gördükleri üç insan hakkının hangileri olduğunu sorduğumuzda, en çok verdikleri yanıt yüzde 37 oranıyla ifade ve düşünce özgürlüğü oluyor. Bunu kadınların eşitlik hakkı, adil yargılanma hakkı ve adil çalışma koşulları takip ediyor. Araştırmamız protesto hakkının gençler tarafından ilk sıralarda sayılmadığını gösterdi ve bunun üzerine derin görüşmelerde bu konuya da eğildik. Gördük ki bir kısım genç, protestoyu ifade özgürlüğünün tamamlayıcısı, onun bir uzantısı olarak tanımlıyor.”

“Gençlere göre Türkiye’de en çok kadınların hakkı ihlal ediliyor”

Araştırmada gençlere Türkiye’de en çok hangi kesimin haklarının ihlal edildiği de soruldu? Gençlerin bu soruya verdiği yanıtlar rapora “Türkiye’de gençler insan hakları savunucularının en çok kadınların eşitlik hakkını savunduğunu düşünüyor ve bunu savunması gerektiğini de söylüyor. İfade ve düşünce özgürlüğü, adil çalışma koşulları, iyi bir eğitime erişme hakkının ise insan hakları savunucuları tarafından daha az savunulduğu ancak daha çok savunulması gerektiği belirtiliyor. Türkiye’de gençler, en çok kadınların, daha sonra da kendilerinin haklarının ihlal edildiğini düşünüyor. Çocukların haklarının ihlal edildiğini düşünen gençlerin oranı yüzde 35”cümleleriyle yansıdı.

“Türkiye’de insanlar en fazla hangi sebeplerden dolayı hak ihlaline uğruyor?”

Araştırmaya katılan kadınların bu soruyu “cinsiyetinden” ve “cinsel yöneliminden ve cinsiyet kimliğinden” şeklinde cevaplama oranı erkeklere göre daha yüksek oldu. Erkekler ise büyük oranda “siyasi tercihinden” yanıtını verdi.

“Gençler hak ihlaline uğradığını düşünüyor”

Araştırmada gençlere sorulan sorulardan biri “Siz hiç hak ihlali yaşadınız mı?” oldu. Gençlerin yüzde 55’i bu soruya “evet” yanıtı verdi. Gençlerin Türkiye’de neden hak ihlalleri yaşandığı konusundaki görüşleri ise daha çok kanunların uygulanmaması ve kanunların yeterli olmaması ile devlete ve devlet-toplum ilişkisine yöneliyor. Bununla beraber her 100 gençten 35’i yeterli savunuculuk yapılmadığı için hak ihlali gerçekleştiği görüşünde.

“İnsan hakları savunucuları hakkında şunlardan hangisi size göre doğrudur?” şeklindeki soruya ise gençlerin yarıya yakını, insan hakları savunucularının herkesin temel haklarını savunduğu yanıtını verdi. Gençlerin yüzde 18’i “Siyasi amaçla hareket ettiklerini” ifade ederken, yüzde 6’sı “Türkiye aleyhine hareket ettiklerini” düşünüyor. Araştırma sonuçlarına göre gençlerin dörtte biri, insan haklarını savunan uluslararası kurumlara şüpheyle yaklaşıyor. Gençlerin 4’te 3’ü insan haklarını savunan uluslararası kurumların yürüttüğü çalışmaları değerli bulduğunu ifade ederken, her 4 gençten 1’i “ülkemin adalet ve hukuk sistemine güveniyorum. Dışarıdan müdahaleye gerek yok” şeklinde görüş belirtti.

“Geçmişle yüzleşilmeli”

Araştırmacıların sonucunu merak ettikleri konulardan biri de geçmişle yüzleşme oldu. Araştırma sonuçlarına göre her 5 gençten 1’i faillerin cezalandırılmasını ya da tazminat ödenmesini destekliyor. Gençlerin yüzde 18’i ülkenin geçmişle yüzleşme gibi bir sorunu olmadığını düşünürken, yüzde 48’i tüm dezavantajlı kimliklerle yüzleşilmesi gerektiğini söylüyor.

Hafıza Merkezi, kuruluş amacını “Geçmişte yaşanan hak ihlallerine ilişkin hakikatlerin ortaya çıkmasına, toplumsal hafızanın güçlenmesine ve bu ihlallerden etkilenenlerin adalete erişmesine katkı sağlamak hedefleriyle kuruldu” şeklinde bir tanımlamayla açıklıyor.

“Hukuk ve insan hakları alanında çalışanların çoğu genç”

Gençlerin insan hakları algısını VOA Türkçe’ye yorumlayan İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi Eş Başkanı Abdullah Zeytun, hukuk ve insan hakları alanında çalışanların çoğunun genç olduğuna dikkat çekti. Zeytun, Türkiye’de gençlerin bekledikleri hak ve özgürlüklerin sağlanmadığı için çok sayıda gencin yurtdışına gittiğini belirtti. Gençler arasında insan hakları duyarlılığının artması gerektiğine vurgu yapan Zeytun, “Bizim çabamız insan hak ve özgürlüklerini sağlayabilecek insan hakları hareketi oluşturmak ve insan hakları hareketinin gençleştirilmesi, insan hakları hareketine duyarlı gençlerin çoğalmasıdır. Bu bir anlamda da Türkiye’deki temel hak ve özgürlükleriyle gelişmesine de katkı sağlayacaktır. Bu hakları kullanan gençler Türkiye’deki demokratik gelişimlere de katkı sunabilir” dedi.

“Gençler insan hakları mücadelesine güç veriyor”

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Şube Başkanı Murat Aba ise özellikle Kürt gençlerinin son dönemlerde çoğunlukla hukukçu olmayı tercih ettiklerine dikkat çekti. VOA Türkçe’ye konuşan Aba, özellikle bölgede gençlerin insan hakları algısının yüksek olduğunu ifade ederek, “Avukat olma talebi çok var. Bunların içinde bir kısmı meslekten ziyade, kendi hakkını savunmak içindir. Özellikle gençlerin insan hakları algısı yüksek. Bu bölgedeki gençler için söyleyeyim, insan hakları ihlali, haksızlık arttığı zaman insan haklarına sahip çıkan gençlerde, yeni kuşaklarda duyarlılık daha artıyor” diye konuştu.

Gençlerin ilgisinin artmasını insan hakları mücadelesine güç kattığını savunan Aba, “Haksızlık arttıkça, çalışma alanınız artar. Bu mücadele alanında birlikte olmamız, birlikte hareket etmemiz bize de güç veriyor. Onlarca hukuksuzluğa dair çalışabilecek on binlerce, yüz binlerce isim olması bizleri rahatlatıp, sesimizin daha yüksek çıkmasını sağlar. Bu meselede bizimle birlikte çalışanların olması, bu alanda emek verenlerin olması bizi de güçlendirir” dedi.

Paylaşın

Türkiye, Demokrasinin En Çok Gerilediği 10 Ülke Arasında

Yeni yayınlanan bir rapora göre, dünya genelinde demokratik ülke sayısı azalırken, otoriter yönetimlerin sayısı artıyor, Raporda en fazla otoriterleşen 10 ülkeden birisi Türkiye. Bu ülkelerden 6’sında çoğulculuk karşıtı partiler otoriterleşmenin başını çekiyor. 

Bu ülkeler Brezilya, Macaristan, Hindistan, Polonya, Sırbistan ve Türkiye. Rapor Türkiye’de otoriterleşmenin 2006 yılında başladığını belirtiyor. Rapor Türkiye’yi “seçimli otoriterlik” olarak tanımlıyor.

Son 25 yılda dünyada ‘liberal demokrasiler’ yüzde 13 ile en düşük orana geriledi. Dünya nüfusunun yüzde 26’sı “kapalı otoriterlik” ile yönetilirken yüzde 44’ü ise “seçimli otoriterlik” sistemi altında yaşıyor.

Göteborg Üniversitesi Demokrasinin Çeşitleri Enstitüsü’nün (V-Dem) hazırladığı rapora göre Türkiye 179 ülkenin değerlendirildiği Liberal Demokrasi Endeksi’nde 147. sırada yer alıyor. Rapora göre dünya da kutuplaşma da keskin şekilde artıyor.

Demokrasinin Çeşitleri Enstitüsü’nün 2022 Demokrasi Raporu dünyadaki yönetim biçimlerini ve öne çıkan eğilimleri masaya yatırıyor.

Rapora göre 1990’ların sonunda 72 ülke demokratikleşme yönünde yol alırken sadece 3 ülke otoriterleşme eğilimindeydi. 2021 yılında ise sadece 15 ülke demokrasi yolunda ilerleme kaydederken 33 ülkede otoriterleşme eğilimi arttı.

Rapora göre liberal demokrasinin hâkim olduğu ülke sayısı son 25 yılın en düşük seviyesine indi. Avrupa Birliği de otoriterleşmeden payını aldı. AB üyelerinin yüzde 20’si otoriterleşme dalgası yaşıyor.

Türkiye, demokrasi endeksinde 179 ülke içinde 147. sırada

Raporda 2021 Liberal Demokrasi Endeksi yer alıyor. Buna göre Türkiye bu alanda 179 ülke içinde 147. sırada bulunuyor.

1 üzerinden yapılan değerlendirmede Türkiye’nin puanı 0,11. Zirvedeki İsveç ve Danimarka’nın puanı ise 0,88. Liberal Demokrasi Endeksi ilk 10’unda yer alan diğer ülkeler ise sırasıyla şöyle: Norveç, Kosta Rika, Yeni Zelanda, Estonya, İsviçre, Finlandiya, Almanya ve İrlanda. ABD ise 29. sırada yer alıyor.

Endekse göre diğer bazı ülkelerin sıralaması ise şu şekilde: Yunanistan 36, Gana 52, Ermenistan 54, Bulgaristan 56, Nepal 71, Tunus 74, Kenya 83, Tanzanya 100, Pakistan 117, Irak 118, İran 142 Rusya 151 ve Azerbaycan 162.

“Türkiye otoriterleşmenin başını çeken ülkelerden birisi”

Rapora göre en fazla otoriterleştiren 10 ülkeden birisi Türkiye. Bu ülkelerden 6’sında çoğulculuk karşıtı partiler otoriterleşmenin başını çekiyor.

Bu ülkeler Brezilya, Macaristan, Hindistan, Polonya, Sırbistan ve Türkiye. Rapor Türkiye’de otoriterleşmenin 2006 yılında başladığını belirtiyor. Rapor Türkiye’yi “seçimli otoriterlik” olarak tanımlıyor.

Dünyada neler kötüye gidiyor?

Demokrasinin Çeşitleri Enstitüsü’nün raporu dünya siyasetinde demokratik anlamda birçok unsurun kötüye gittiğini gösteriyor. Buna göre 2011 yılında dünya nüfusunun yüzde 49’u otokrasilerde yaşarken bu oran 2021 yılında yüzde 70’e kadar yükseldi. 2021 yılında dünya nüfusunun demokrasi seviyesi 1989 yılına geriledi.

İfade özgürlüğünün tehdit altında olduğu ülke sayısı da son 10 senede 5’ten 35’e yükseldi. Aynı dönemde toksik kutuplaşmanın görüldüğü ülke sayısı da 5’ten 32’ye tırmandı.

2012 yılında 42 ülke liberal demokrasi ile yönetilirken bu sayı 2021’de 34 ülkeye kadar geriledi. Bu ülkeler dünya nüfusunun sadece yüzde 13’ünü oluşturuyor. Demokratik gerileme özellikle Asya-Pasifik, Doğu Avrupa ve Orta Asya ile Latin Amerika’da kendini gösteriyor.

V-Dem 30 milyondan fazla veriyi inceleyerek indeks ve raporunu hazırlıyor. Rapora 3 bin 700 kişiden fazla uzman katkı verdi.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Türkiye, Seçim Dürüstlüğü Açısından 165 Ülke Arasında 123. Sırada

Sosyal Demokrasi Derneği (SDD) Genel Başkanı Sami Doğan, ““Uluslararası değerlendirmelere göre, seçimi otoriter rejim kategorisinde yer alan ülkemiz, seçim dürüstlüğü açısından 165 ülke arasında 123’üncü sırada. Bu durum bize, ülkemizde seçim güvenliğinin, seçimlerin hukuki sorunları yanında seçimin meşruiyeti açısından potansiyel riskler barındırdığını da gösteriyor” dedi ve ekledi:

“Altı partinin oluşturduğu Millet İttifakı’nın sonuna kadar sürmesi, seçim güvenliği açısından önemli olduğu kadar halkın umudunu yüksek tutması için de ayrıca gereklidir. 2023 seçimleri, tek adam rejiminin sonlandırılması ve güçlü bir parlamenter rejime dönülmesi açısından çok büyük önem taşımaktadır.”

Sosyal Demokrasi Derneği (SDD) ve Toplumsal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı tarafından düzenlenen Seçim Güvenliği Çalıştayı, Çankaya Belediyesi Zübeyde Hanım Sosyal Tesisi’nde yapıldı. Çalıştaya, CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı ve Parti İçi Eğitim Sorumlusu Aytuğ Atıcı da konuşmacı olarak katıldı.

ANKA‘nın aktardığına göre, SDD Genel Başkanı Sami Doğan, “Uluslararası değerlendirmelere göre, seçimi otoriter rejim kategorisinde yer alan ülkemiz, seçim dürüstlüğü açısından 165 ülke arasında 123’üncü sırada. Bu durum bize, ülkemizde seçim güvenliğinin, seçimlerin hukuki sorunları yanında seçimin meşruiyeti açısından potansiyel riskler barındırdığını da gösteriyor. Altı partinin oluşturduğu Millet İttifakı’nın sonuna kadar sürmesi, seçim güvenliği açısından önemli olduğu kadar halkın umudunu yüksek tutması için de ayrıca gereklidir. 2023 seçimleri, tek adam rejiminin sonlandırılması ve güçlü bir parlamenter rejime dönülmesi açısından çok büyük önem taşımaktadır” diye konuştu.

Çalıştaya, Ankara Avukat Hakları Grubu, TMMOB Bilgisayar Mühendisleri Odası, Ben Seçerim Derneği, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği, Oy ve Ötesi, Türk Hukuk Kurumu, Mülkiyeliler Birliği gibi birçok sivil toplum kuruluşu ve meslek örgütü katıldı.

Paylaşın

Dikkat Çeken Rapor: Demokrasi Dünya Çapında Geriliyor

Almanya merkezli düşünce kuruluşu Bertelsmann Vakfı Dönüşüm Endeksi (BTI), 2004 yılından bu yana ilk kez otokratik devletlerin sayısının, demokratik rejimlerden fazla olduğunu saptadı. Rapor kapsamında, gelişmekte olan ve gelişmenin eşiğindeki 137 ülke incelemeye alındı. Bunların 67’sini demokratik rejimler oluştururken, otokratik devletlerin sayısı 70’e yükseldi.

Bertelsmann Vakfı BTI Proje Yöneticisi Hauke Hartmann, “Bu, son 15 yılındaki çalışmalarımız kapsamında ölçtüğümüz en kötü siyasi dönüşüm sonucu,” diyor. Endekse göre, küresel bazda daha az özgür ve adil seçim, daha az ifade ve toplanma özgürlüğü söz konusu. Ayrıca kuvvetler ayrılığı prensibi de giderek aşınıyor.

Uzun zamandır Arap Baharı’nın demokratikleşme hareketlerinde son umut ışığı olarak kabul edilen Tunus, otokratikleşmeye doğru dönüşümün en güncel örneği olarak gösteriliyor. Cumhurbaşkanı Kays Said’in Temmuz 2021’de parlamentoyu feshedip hükümeti görevden alması ve anayasanın bazı kısımlarını rafa kaldırmasından bu yana ülke kararnamelerle yönetiliyor. Son olarak Said, ülkede yargı bağımsızlığının güvencesi konumundaki Yüksek Yargı Konseyi’ni de feshetmişti.

Dönüşüm Endeksi’nde Türkiye’ye dair tespitler de yer alıyor. Bertelsmann Vakfı BTI Proje Yöneticisi Hartmann, Deutsche Welle’ye (DW) yaptığı değerlendirmede “Aslında Erdoğan yönetiminde bir umut ışığı olmaya başlayan Türkiye, son on yılda demokrasi yolunda en fazla gerileyen ülke oldu. Çünkü burada kuvvetler ayrılığı ve toplumsal katılım o kadar kısıtlandı ki, iki yıl önce Türkiye’yi otokrasi olarak sınıflandırmak zorunda kaldık. Ne yazık ki aradan geçen sürede bu değerlendirmede bir değişiklik olmadı” görüşünü dile getirdi.

Siyasi ve ekonomik elitler

Yıllar önce kurulmuş ve oturmuş birçok demokratik rejimin de artık “kusurlu demokrasiler” kategorisine girmesi endişe verici bulunuyor. Örneğin, Hindistan’da Başbakan Narendra Modi’nin etnonasyonalist tutumu veya Brezilya’da Jair Bolsonaro ve Filipinler’de Rodrigo Duterte’nin sağcı otoriter hükümetleri, bu ülkeleri de otokrasiye doğru yaklaştırıyor.

Hartmann, “On yıl önce sağlıklı ve istikrarlı bir demokrasiye sahip olan bu ülkeler, bugün gelinen siyasi süreçte “ağır kusurları olan demokrasiler” haline dönüştü. Avrupa’da ise Polonya ve Macaristan’da hukukun üstünlüğü ilkelerinin çiğnendiğine şahit oluyoruz” diyerek endişelerini dile getiriyor.

Peki, otokratik sistemlerin güçlenmesinin ve demokratik normların erozyona uğramasının nedenleri ne? Bertelsmann Vakfı yetkilisi, başlıca itici güçlerin, torpil ve yolsuzluklar nedeniyle yozlaşmış sistemi kendi çıkarları için muhafaza etmek isteyen siyasi ve ekonomik elitler olduğunu söylüyor:

“İncelediğimiz 137 devletin çoğunda, göreceli toplumsal katılıma dayalı bir siyasal sistem ve rekabeti çarpıtarak ekonomik ve sosyal katılımı engelleyen bir ekonomik sistemle karşı karşıyayız.”

Bu durum, özellikle siyasetin mafya benzeri yapılarla çoğu kez iç içe olduğu Orta Amerika ülkelerinde yaygın. Aynı zamanda bazı kişilerin zayıf kurumsal yapılardan istifade ederek birtakım imtiyazlar elde ettiği Sahra’ın güneyindeki Afrika ülkelerinde de benzer olumsuzluklar söz konusu.

Popülist akımlar

Yoksulluk, açlık ve sosyal dışlanma tehdidi altında olan ve demokratik süreçler altında herhangi bir iyileşme görmeyen bazı vatandaşlar, genellikle popülist alternatifleri cazip görmektedir. Bu durum sadece söz konusu 137 ülkede değil, BTI’nin dikkate almadığı ABD gibi demokratik istikrarın var olduğu kimi demokrasiler için de geçerli olabiliyor. 1989’dan önce OECD’ye üye olan, demokratik süreçleri ve piyasa ekonomisi istikrara kavuşmuş olarak kabul edilen ülkeler, Bertelsmann Dönüşüm Endeksi kapsamı dışında tutuluyor.

Hartmann, “Donald Trump’ın seçilmesinden ve devam eden popülaritesinden ya da İngiliz elitlerinin sorumsuz tutumlarından dolayı, demokratik sistemlerimizin gücü hakkında bazı insanlar şüpheye kapıldı. Kimi grupların marjinalleştirilmesine ek olarak, özellikle basit çoğunluğa dayalı iki partili seçim sistemi, kutuplaşmanın fitilini ateşliyor. ABD’de bu durumu bariz bir şekilde gözlemliyoruz” diyor.

Pandeminin gölgesinde baskı

Korona salgını, birçok ülkede siyasi ve sivil hakların kısıtlanmasına da neden oldu. Hartmann, çoğu durumda bunların ılımlı, geçici ve demokrasiler söz konusu olduğunda, aynı zamanda parlamento tarafından onaylanan önlemler olduğunu belirterek şöyle konuşuyor:

“Ancak Filipinler veya Macaristan gibi otoriter özelliklere sahip popülist rejimlerde veya baskıyı daha da artırmak için salgını bahane olarak kullanan Azerbaycan, Kamboçya veya Venezuela gibi otokrasilerde istisnalar söz konusu. Ayrıca Çin gibi gelişmiş otokrasilerde, dijital gözetimin boyutu büyük ölçüde artmış durumda.”

Daha fazla otokrasi yönündeki küresel eğilime rağmen Hartmann, çoğunluğun daha fazla özgürlüğe ve söz hakkına özlem duyduğuna inanmaya devam ediyor. Küresel çapta sivil toplum faaliyetlerinde bir azalmanın olmayışını da hayli umut verici buluyor:

“Belarus’taki özgür seçimlerin, Lübnan’daki sivil toplum dayanışmasının, Sudan’daki askerî dikta ile mücadelenin veya Myanmar’daki darbe karşı protesto gösterilerinin aktörlerine bakın. Bu insanlar sıradan bir gösteriye gitmiyor. Daha iyi bir toplum için hayatlarını ortaya koyuyor. Onların hepsi birer kahraman. Otokrasiye karşı küresel mücadelenin son ve en sağlam kalesi.”

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın