Tarık Buğra Kimdir? Hayatı, Eserleri

2 Eylül 1918 yılında Konya’nın Akşehir İlçesi’nde dünyaya gelen Tarık Buğra, 26 Şubat 1994 günü hayatını kaybetti. 28 Şubat’ta Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi. Tarık Buğra’nın tam adı Süleyman Tarık Buğra’dır.

Babası Erzurumlu Mehmet Nâzım Bey, Akşehir’de ağır ceza reisi olup bu bölgede Serbest Fırka ve Demokrat Parti’nin kuruluşunda aktif rol oynamıştır. Çıkarmış olduğu Nasreddin Hoca isimli haftalık dergide Tarık Buğra, babasına yardım ederek dergi ve gazete yazarlığı konusunda ilk tecrübesini yaşar. Buğra’nın manevi dünyasının şekillenmesinde annesi Tahiroğullarından Nâzike Hanım’ın okuduğu ilahilerin yanı sıra Yunus Emre ve Mevlana sevgisi etkili olur.

1930 yılında ilkokulu, 1933 yılında da ortaokulu bitiren Tarık Buğra, lise eğitiminin iki yılını İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladıktan sonra 1936 yılında Konya Lisesi’nden mezun olur. Tarık Buğra, İstanbul Erkek Lisesi’nin ikinci sınıfında okurken, okulun yatılı bölümü kapatıldığı için Haydarpaşa Lisesi’ne kaydedilir. Bu okulun çok kalabalık olması onu sıkar ve o sıralarda Siirt’te hâkim olarak çalışan babasına eve dönmek istediğini belirtir.

Bunun üzerine kaydı Konya Lisesi’ne alınır. İstanbul Erkek Lisesi’nde hocası Hakkı Süha Gezgin’in teşvikiyle ilk hikâyelerini yazmaya başlayan Buğra, edebiyat konusundaki şuurlu uyanışının bu yıllarda olduğunu belirtir. İnsanı anlatmaya değer bulduğu andan itibaren yazar olmaya karar verir.

Akşehir’den İstanbul’a gittiğinde yaşadığı uyum problemleri Buğra’nın içine kapanmasına neden olur. Çevresiyle iletişim kurmakta zorlanan Tarık Buğra’nın Hakkı Süha Gezgin’in Sakarya dergisi için düzenlediği yazı yarışmasını kazanınca kendine güveni artar. Bu tecrübeden sonra yazarlık, onun hayatının ana ekseni hâlini alır.

Liseden mezun olduktan sonra üniversite eğitimi için tekrar İstanbul’a gelen Tarık Buğra, önce İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girer. Babasının, öğrenim masrafları için Akşehir’deki evini satmasına rağmen Buğra, lisedeki çalışma disiplinini koruyamayarak okulla bağlarını koparır ve vaktinin büyük bir bölümünü Küllük’te geçirmeye başlar.

O yıllarda Küllük; İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mükrimin Halil Yinanç ve Nurullah Ataç gibi yazar ve düşünürlerin sohbet ettikleri bir mekândır. Küllük’ü gerçek bir fakülte olarak gören Buğra, buraya ilk olarak Rıfkı Melul Meriç’le gelir. İlmî sohbetlere katılmanın yanı sıra burada briçe merak salan Buğra, tüm vaktini Küllük’te geçirmeye başladığı için bir süre sonra başarısızlık sebebiyle okuldan ve yurttan ayrılmak zorunda kalır.

Kısa bir süre Fatih Medresesi’nde kaldıktan sonra, parklarda ve Küllük’te sandalyeleri birleştirip tavlayı yastık yaparak sabahlar. Tarık Buğra, üniversite eğitimine İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde devam etmeye karar verir, üç yıl kayıtlı kaldıktan sonra bu fakülteden ayrılır.

Askerliğini bitirdikten sonra tekrar İstanbul’a gelen Tarık Buğra, 1947 yılında Ahmet Ateş’in teşvikiyle İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne kayıt yaptırır. Ancak 1951 yılında bu fakülteden de mezun olmadan ayrılır. Maddi sıkıntılarla boğuşmaya devam ettiği bu yıllarda eş, dost ve tanıdıkların yardımlarıyla bulduğu tezgâhtarlık işinin ardından askerlik döneminde tanıştığı şair Halit Tanyeli’nin tavsiyesiyle Şişli Terakki Lisesi’nde muallim muavini olarak çalışmaya başlar.

İlk evliliğini 23 Eylül 1950 yılında Edebiyat Fakültesi’nde tanıştığı Jale Baysal’la yapan Tarık Buğra, bu evlilikten bir kız çocuk sahibi olur. İstanbul Üniversitesi Kütüphanecilik Bölümü’nde öğretim üyeliği yapmış olan Jale Baysal’la on sekiz yıllık beraberliğin ardından ayrılan Buğra, bir müddet sonra ikinci evliliğini 8 Eylül 1977 tarihinde hikâye yazarı Hatice Bilen’le yapar. Yazarın kızı Prof. Dr. Ayşe Buğra, öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.

Hayatının son yıllarında gördüklerini, tanıdıklarını ve yaşadığı olayları anlatan otobiyografik bir roman yazmayı düşünen Tarık Buğra, Güneş Rengi Bir Yığın Yaprak adını taşıyan çalışmaya başlamış ancak araya bir senaryo siparişinin girmesi sebebiyle bu romanını tamamlayamamıştır.

Tarık Buğra’nın eserleri: Roman: Yalnızların Romanı, Aşk Esirleri, Tetik Çekildikten Sonra, Ofsayd, Sonradan Yaşamak, İnce Hesaplar, Abaza Paşa’nın Rüyası, Şehir Uyurken, Yanıyor mu Yeşil Köşkün Lâmbası, Ölü Nokta, Çolak Salih, Siyah Kehribar, Küçük Ağa, Küçük Ağa Ankara’da, İbiş’in Rüyası, Firavun İmanı, Bir Köşkünüz Var mı?, Gençliğim Eyvah, Dönemeçte, Osmancık, Yağmur Beklerken, Dünyanın En Pis Sokağı,

Hikaye: Oğlumuz, Yarın Diye Bir Şey Yoktur, İki Uyku Arasında, Hikayeler (Yeni ilavelerle),

Tiyatro: Ayakta Durmak İstiyorum, Üç Oyun, İbiş’in Rüyası, Güneş ve Arslan, Sıfırdan Doruğa,

Senaryo: Zafer Gaye Değildir, Sıfırdan Doruğa, Patron,

Röportaj: Gagaringrad Moskova Notları

Fıkra ve Makale: Gençlik Türküsü, Düşman Kazanmak Sanatı, Bu Çağın Adı, Politika Dışı.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir