Uluslararası Af Örgütü’nün Yıllık Raporunda Türkiye’ye Eleştiriler

Uluslararası Af Örgütü’nün “2024-25 Dünya İnsan Haklarının Durumu” raporunda, Türkiye’deki hak ihlallerine işaret edilerek, adil yargılama hakkının ihlal edildiğini belirtildi.

Uluslararası Af Örgütü, 150 ülkeyi kapsayan, bölgesel ve küresel analizler içeren “2024-25 Dünya İnsan Haklarının Durumu” adlı raporuna ilişkin İstanbul Beyoğlu’nda bulunan Aynalı Geçit’te basın toplantısı düzenlendi.

Mezopotamya Ajansı’nın aktardığına göre; Toplantının açılış konuşmasını yaşan Af Örgütü Kampanyalar Koordinatörü Deniz Akdeniz Bellovaçıklı, “Bu yıl ki rapor bize küreselde mevcut insan haklarını şekillendiren birkaç eğilimi de gösterdi. Bunlarda silahlı çatışmalar bağlamında işlenen insancıl hukuk ihlalleri, muhalefetin bastırılması, ayrımcılık, ekonomik ve iklim eşitsizliği, son olarak da teknolojinin insan haklarının ihlallerinin amacıyla kötüye kullanılması oldu. Tüm bunları beraber değerlendirdiğimizde dünyada farklı kıtalara yayılan ve artarak devam eden otoriter uygulamaları da düşündüğümüzde, 2025 ve devamı için de oldukça kötüye giden ve gerileşen ihlallerin olduğunu düşünüyoruz” dedi.

Rapordaki küresel hak ihlallerinin analizini yapan Af Örgütü Türkiye Direktörü Ruhat Sena Akşener, oluşturdukları yıllık raporlarının dünyadaki pek çok insan hakları ihlallerini açıkladıkları bir rapor olduğunu kaydetti. 2024 yılının otoriterleşmenin arttığı bir yıl olduğunu ifade eden Ruhat Sena Akşener, 2025’te de bu otoriterleşmenin artabileceğini söyledi.

Devletler içinde ve aralarındaki yoksulluğun, eşitsizliğin, enflasyonun 2024 yılına damgasını vurduğunu belirten Ruhat Sena Akşener, “2024’e damgasını üretilmiş yoksulluk vurdu bizim açımızdan. Bunun sonucu olarak da 110 milyon kişi yerinden edildi. Düşük gelirli ülkelerde borç ödemeleri son 30 yılın en yüksek seviyesi oldu. Bu yüzden sağlık ve eğitim hizmetleri birçok ülkede ciddi şekilde daraldı. Gazze, Haiti ve Sudan’da bu nedenle kıtlık ilan edildi” ifadelerini kullandı.

Ruhat Sena Akşener, Güney Afrika’da nüfusun yüzde 17’sinin yani 68 milyon kişinin yardıma ihtiyaç statüsünde olduğunu kaydetti. Ruhat Sena Akşener, “Raporumuzda yer alan Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin de aralarında bulunduğu körfez ülkelerinde düşük ücretli göçmen işçilerin aşırı derecede sömürüye, ayrımcılığa, yetersiz barınmaya, fiziksel ve ruhsal istismara, sağlık hizmetlere erişememeye maruz kalması göze çarpıyor. Durumdan en çok etkilenenler de çoğunluğu kadınlar” diye konuştu.

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi ve Batılı devletlerin sessizliğinin uluslararası insan haklarını ve barışçıl söylemlerinin arttırdığına dikkati çeken Ruhat Sena Akşener, “Biz bunu birtakım olgulara dayandırıyoruz, raporumuzda. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Birleşik Krallık ve birçok AB devletinin İsrail’in askeri harekatına kamuoyunda açık şekilde destek veriyor olmasıdır. ABD’nin, İsrail’in uluslararası mahkeme kararlarını reddetmesine de dayanıyor. Dolayısıyla aslında Gazze, Ukrayna, Myanmar, Afganistan gibi yerlerde savaş ortamından mağdur olanların aslında uluslararası insan haklarına karşı tepkisiz olmasının bedeli olarak görebiliriz. Burada çok yoğun ihlaller görüyoruz” şeklinde konuştu.

Ruhat Sena Akşener, Trump’ın hak karşıtı bir strateji sürdürdüğünü kaydederek, “Trump etkisinin dünyadaki devletleri otoriterleşme açısından etkiliyor. Çünkü onlara ilham kaynağı oluyor. Böyle bir gücü var ne yazık ki. Örneği göçmenlerin dev hapishanelere göndermesi, ırkçılık eğilimleri, öğrencilere yönelik baskılar diğer devletleri de etkileyecektir. Gazze’yi ele geçirme ve Filistinlileri yerinden etmeye ilişkin sözleri çok ortamı gerginleştirdi. Tüm bunlara rağmen insanlar susmadı. Filistinliler için mesela birçok kişi ayağa kalktı. Uluslararası insan haklarının yanında olmak gerekiyor. Hala mücadele edenler var. Artık kaybedecek zamanımız yok” diye belirtti.

Türkiye’ye yönelik eleştiriler

Uluslararası Af Örgütü Türkiye Araştırmacısı Begüm Başdaş ise Türkiye’deki hak ihlallerine işaret ederek, adil yargılama hakkının ihlal edildiğini belirterek, buna örnek olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Osman Kavala’ya ilişkin kararının yerine getirilmemesini gösterdi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Selahattin Demirtaş il Figen Yüksekdağ, Can Atalay’a ilişkin de AİHM kararlarının uygulanmadığın vurgulayan Begüm Başdaş, ayrıca Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarının da uygulanmadığını söyledi.

Begüm Başdaş, sözlerini şöyle sürdü: “Türkiye’de ifade özgürlüğü çok kısıtlanıyor. Özellikle LGBTİ’ler kısıtlanıyor. Yine Açık Radyo’nun kapatılması ifade özgürlüğünü sınırlayıcıdır. Türkiye’de son zamanlarda barışçıl toplanma özgürlüğünü çok konuşuyoruz. Barışçıl toplanma özgürlüğü onlar nerede isterse orada en uygun yerde toplanma hakkına sahipler. Bu konuda bölge ve AYM kararları mevcut. DEM Parti belediye başkanının memnu haklarının alınması üzerine Van’da çok sayıda kişi gözaltına alındı.

Yine Van Belediye Başkanının görevden alınması da aynı protestolar meydana geldi. Ancak protestoların engellendiğini gördük. AYM kararların rağmen geçen sene de Taksim’e çıkmak isteyenler şiddete maruz kaldı. Cumartesi Anneleri de çalıştığımız bir konu. Onların haftalık protestoları da kısıtlandı. Katılımcı sayıları 10 kişi ile sınırlandı ve eylemlerini öyle yapıyorlar. 2024’te bininci hafta sadece herkese açıldı. Fakat halen tamamen açılmadığını görüyoruz.”

Filistin İçin Bin Genç üyelerinin de şiddete maruz kaldıklarını aktaran Begüm Başdaş, “Yine Türkiye tarafından Kuzey ve Doğu Suriye’de iki gazetecinin öldürülmesi üzerine açıklama yapan 7 gazeteci ve 2 kişi ‘örgüt propagandası yapmak’ iddiasıyla tutuklandı ve ardından serbest bırakıldı ancak yargılamaları devam ediyor. Yine Göç İzleme Derneği (GÖÇİZDER) kapandı, Tarlabaşı Toplum Merkezi (TTM) yargılanıyor” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

2024 Yılında En Az 1.518 Kişi İdam Edildi

Uluslararası Af Örgütü’nün raporuna göre, 2024 yılında en az 1.518 kişi idam edildi. Raporda, bunun 2015’ten bu yana kaydedilen en yüksek sayı olduğu belirtildi. Raporda, idam cezalarında bir önceki yıla göre yüzde 32’lik bir artış olduğu ifade edildi. 

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard, “Yetkililere meydan okumaya cesaret edenler en acımasız cezalarla karşı karşıya kaldılar” dedi. Callamard, “Özellikle İran ve Suudi Arabistan’da, konuşacak kadar cesur olanları susturmak için ölüm cezası kullanılıyor” diye ekledi.

Af Örgütü raporunda ayrıca, 2024 yılında infaz edilen idamların yüzde 40’tan fazlasının uyuşturucuyla ilgili suçlar nedeniyle gerçekleştirildiğini belirterek, bunun yalnızca uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarına göre hukuka aykırı olmakla kalmayıp, uyuşturucu kaçakçılığını azaltmada kanıtlanmış bir etkisi olmadığını vurguladı.

Uluslararası Af Örgütü, 2024 yılında dünya genelinde kaydedilen idam cezalarına ilişkin yıllık raporunu açıkladı. Rapora göre, dünya genelinde infaz edilen idam cezalarının sayısı son 10 yılın en yüksek seviyesine ulaşarak bin 500’ü aştı.

Raporda, kayıtlara geçen idam cezalarının yüzde 90’ının İran, Suudi Arabistan ve Irak’ta gerçekleştiği belirtildi. İran, geçen yıl en az 972 kişiyi idam ederek listenin en üst sırasına yerleşti. İran’da 2023 yılında bu rakam 853 olarak kaydedilmişti.

Suudi Arabistan’da infaz edilen idam cezalarının sayısı 2024 yılında bir önceki yıla kıyasla iki kat artarak en az 345’e yükseldi. Bu, Af Örgütü’nün bu ülkede kaydettiği en yüksek rakam oldu. Irak’ta ise ölüm cezası 63 kez uygulandı, bu geçen yıl idam cezalarının 2023’e kıyasla neredeyse dört kat arttığını gösteriyor.

Ancak Af Örgütü, yıllık raporunda Çin’i “dünyadaki bir numaralı infazcı” olarak nitelendirerek, mevcut verilerin ülkede binlerce kişinin idam edildiğini gösterdiğini belirtti. Fakat Çin, idam cezalarına ilişkin verileri açıklamayı reddediyor. Örgüt ayrıca, Kuzey Kore ve Vietnam’ın da ölüm cezasını yaygın bir şekilde uyguladığı konusunda şüpheler bulunduğunu ifade etti.

Suudi Arabistan’da, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın ülkeyi modernleştirme programı ve ölüm cezasının azaltılacağına dair vaatlerine rağmen, idam sayısında ciddi bir artış kaydedildi. Af Örgütü bu artışın başlıca nedeninin, ülkede siyasi muhalefetin bastırılması için idam cezasının kullanılması olduğunu belirtti.

Örgüt, Suudi yetkililerinin, 2011-2013 yılları arasında “hükümet karşıtı” protestoları destekleyen Şii azınlığa mensup kişileri cezalandırmak için ölüm cezasını bir silah olarak kullanmayı sürdürdüğünü ifade etti.

Ağustos ayında Abdülmecid el-Nimr, El Kaide’ye üye olmakla bağlantılı terör suçlamasıyla idam edildi. Ancak mahkeme belgelerinde el-Nimr’in protestolara katıldığına dair açık ifadeler yer alıyordu.

Af Örgütü’nün idam cezası uzmanı Chiara Sangiorgio, “Medyada, terör ve terör bağlantılı suçlarla ilgili bir söylem yaratmak için yetkililerin bu davayı nasıl kullandığını gördük, bu da muhalefetin bastırılması ve halkın korunması için ölüm cezasının gerekli olduğu algısı oluşturmak üzere terörizmin nasıl kullanıldığını gösteriyor” değerlendirmesi yaptı.

İran’da ise Jina Mahsa Amini’nin 2022’de polis nezaretindeki ölümünün ardından ülke genelinde başlayan protestolarla bağlantılı olarak iki kişi daha idam edildi. Bunlardan biri, uzun süredir ruhsal sağlık sorunları olan protestocu 23 yaşındaki Muhammad Kubadlu oldu.

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard, “Otoriteye meydan okuyanların acımasız cezalarla karşı karşıya kaldığını, özellikle İran ve Suudi Arabistan’da, konuşma cesareti gösterenleri susturmak için ölüm cezasının kullanıldığını görüyoruz” diye konuştu.

Af Örgütü’nün raporuna göre, 2024’teki idamların yüzde 40’ından fazlası uyuşturucu suçlarıyla bağlantılıydı. Raporda, Singapur ve Çin’de uyuşturucu bağlantılı suçlarda ölüm cezasının yaygın şekilde uygulandığı belirtildi.

Örgüt Genel Sekreteri Callamard, birçok durumda uyuşturucu bağlantılı suçlardan ölüme mahkûm edilen kişilerin dezavantajlı kesimlerden geldiğini ve bu cezanın uyuşturucu ticaretini azaltmada kanıtlanmış bir etkisi bulunmadığını ifade etti.

Callamard, uyuşturucu suçları için ölüm cezası uygulamayı düşünen Maldivler, Nijerya ve Tonga gibi ülkelerin bundan vazgeçmeleri ve uyuşturucu ticareti ile mücadeleye yönelik politikalarında insan haklarını göz önünde bulundurmaları gerektiğini de sözlerine ekledi.

Malezya’da ise 2023’te başlatılan reformlar sonucunda, çoğu uyuşturucu bağlantılı suçlardan idama çarptırılan yaklaşık bin kişinin cezası ertelendi. Ülkede, uyuşturucu ticareti de dahil olmak üzere bazı suçlar için zorunlu idam cezası kaldırıldı.

ABD: Batılı ülkeler içinde bir istisna

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), ölüm cezası uygulayan Batı demokrasileri arasında önemli bir istisna olarak kalmayı sürdürüyor. ABD’de infaz edilen idam sayısı 2024 yılında bir önceki yıla göre sadece bir artarak, 24’ten 25’e yükseldi. Bu hafif artışa rağmen Af Örgütü’ne göre bazı endişe verici eğilimler mevcut.

Af Örgütü’nden Sangiorgio, “Sayılar hem infazlar hem de ceza kararları açısından tarihsel olarak çok düşük, ancak geçen yıl dört eyalette, Güney Carolina, Georgia, Utah ve Indiana’da infazların yeniden başladığını gördük. Yıllardır idam cezasının uygulanmadığı eyaletlerde yeniden infazlara başlanması çok endişe verici” dedi.

Alabama’da ise idamların sayısı iki katına çıkarken, nitrojen gazı da kullanıldı. Birleşmiş Milletler gözlemcileri, nitrojen hipoksiyle yani oksijen yetmezliği sonucu ölümün, işkence anlamına gelebileceğini belirtiyor.

Af Örgütü, idam sayılarında 2024’teki bu endişe verici artışa rağmen, yalnızca 15 ülkenin ölüm cezası uyguladığına dikkati çekerek, bu sayının son iki yıldır düşük olduğunu belirtti. “Bu, acımasız, insanlık dışı ve onur kırıcı bir cezadan uzaklaşıldığını gösteriyor” diyen Callamard, “Ölüm cezasını uygulayan ülkelerin münferit bir azınlık olduğu açık” diye konuştu.

Dünyada toplamda 145 ülke, ölüm cezasını ya yasalarla ya da uygulamada kaldırdı. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda üyelerin üçte ikisi ölüm cezalarının durdurulmasını ve nihai olarak kaldırılmasını öngören bir karar tasarısını kabul etmişti.

Afrika ülkelerinden Zimbabve’de, idam cezasını kaldıran, ancak olağanüstü hâl durumunda yeniden uygulama hakkını saklı tutan bir yasa tasarısı 2024 yılında kabul edildi. Ülkede 60 kişiye verilen idam cezası, af kapsamında yeniden gözden geçirilecek. Ayrıca, 2021’den bu yana altı Afrika ülkesi de benzer adımlar attı.

Af Örgütü’nden Chiara Sangiorgio, Afrika’daki bu gelişmenin olumlu bir eğilime işaret ettiğini vurgulayarak, “Genel olarak Afrika’daki durum ölüm cezasının, suç ve diğer sorunlara karşı sihirli bir çözüm olduğu söylemine inanmayan, bir başarı, umut ve insan hakları konusunda bir liderlik hikayesi” değerlendirmesi yaptı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Uluslararası Af Örgütü: Suriye’deki Mezhepsel Katliamlar Savaş Suçu

Uluslararası Af Örgütü, Suriye hükümetine, geçen ay ülkenin kıyı bölgelerinde yaşayan Alevi sivilleri hedef alan “mezhepsel katliamlar” konusunda hesap verme çağrısında bulundu.

Haber Merkezi / Birleşik Krallık merkezli Af Örgütü, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Suriye hükümetinin, “hiçbir kişi veya grubun mezhebi nedeniyle hedef alınmamasını sağlamak için derhal adımlar atması” gerektiğini belirtti.

Gerçeği ortaya çıkarmanın ve adaleti sağlamanın “vahşet döngülerini sona erdirmek için hayati önem taşıdığı” vurgulanan açıklamada, “Katliamların savaş suçu olarak soruşturulması gerekiyor” ifadelerine yer verildi.

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard, hükümete bağlı “milislerin” Alevi sivilleri kasten hedef aldığını ve “soğukkanlılıkla yakın mesafeden kişileri vurarak korkunç saldırılar gerçekleştirdiğini” söyledi.

Çatışmalar, 6 Mart’ta patlak verdi ve Hayat Tahrir el-Şam’a (HTS) bağlı gruplar Alevilerin çoğunlukta olduğu kıyı bölgelerini hedef aldı.

Birleşmiş Milletler’e göre 21.000’den fazla insan Lübnan’a kaçmaya zorlandı, binlercesi ise Rusya’nın Hmeimim Hava Üssü’ne sığındı.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Ofisi, “faillerin evlere baskın düzenleyerek sakinlere Alevi mi yoksa Sünni mi olduklarını sorduklarını, ardından onları öldürdüklerini veya bağışladıklarını” açıkladı.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Suriye güvenlik güçleri ve müttefiklerinin “saha infazları” gerçekleştirdiğini, yaklaşık 1.700 sivili öldürdüğünü, ölümlerin çoğunun 7 ve 8 Mart’ta gerçekleştiğini bildirdi.

Buna karşılık, Suriye’nin geçici Devlet Başkanı Ahmed El-Şara, “sivil katliama” karışan herkesin hesap vereceğine söz verdi ve olayları araştırmak üzere bağımsız bir komite kurdu; ancak bulguları henüz yayınlanmadı.

Paylaşın

Uluslararası Af Örgütü’nden “Gezi Davası” Çağrısı: Derhal Serbest Bırakın

Gezi Davası’nda yargılanan mimar Mücella Yapıcı, akademisyen Ali Hakan Altınay ve iktisatçı Yiğit Ali Ekmekçi’nin beraat etmesinin ardından Uluslararası Af Örgütü, Osman Kavala ve diğer dört düşünce mahkumunun da derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu.

Gezi Davası’nda 2022 yılında Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden, Çiğdem Mater, Mücella Yapıcı, Ali Hakan Altınay ve Yiğit Ali Ekmekçi hakkında “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım” suçlamasıyla 18’er yıl hapis cezası verilmişti.

Uluslararası Af Örgütü, Gezi Davası’nda yargılanan mimar Mücella Yapıcı, akademisyen Hakan Altınay ve ve iktisatçı Yiğit Ekmekçi hakkında verilen beraat kararını değerlendirerek, Osman Kavala ve diğer dört düşünce mahkumunun da derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu.

Uluslararası Af Örgütü Kıdemli Türkiye Kampanyacısı Milena Buyum, konuya ilişkin açıklamasında, “Bu karar, yargının siyasi baskı aracı haline gelmesinin utanç verici bir örneğiydi. Yedi yılı aşkın süre boyunca yetkililer, bu kişilere yöneltilen suçlamaları kanıtlamakta başarısız oldu” dedi.

Buyum, beraat kararının yıllardır süren bir adaletsizliğe son verdiğini, ancak cezaevinde tutulan Osman Kavala ve diğer dört kişinin durumunun aynı şekilde çözüme kavuşturulması gerektiğini belirtti. Buyum, “Hâlâ cezaevinde tutulan Gezi Davası düşünce mahkumları derhal serbest bırakılmalıdır” dedi.

Uluslararası Af Örgütü daha önce de birçok kez Gezi Davası’nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarıyla çeliştiğini ve adil yargılama ilkelerinin ihlal edildiğini vurgulamıştı.

Ne olmuştu?

Gezi davasında 2022 yılında Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden, Çiğdem Mater, Mücella Yapıcı, Ali Hakan Altınay ve Yiğit Ali Ekmekçi hakkında “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım” suçlamasıyla 18’er yıl hapis cezası verildi.

Yargıtay, 2023’teki genel seçimlerde Türkiye İşçi Partisi’nden milletvekili seçilen Can Atalay’ın yanısıra Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater’e verilen 18’er yıl hapis cezalarını onamıştı.

Fakat Mücella Yapıcı, Yiğit Ali Ekmekçi ve Ali Hakan Altınay hakkında verilen cezalar Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından bozuldu ve Yapıcı ile Altınay cezaevinden tahliye edildi.

Bozma kararından sonra 2024 başındaki ilk duruşmada mahkeme, Yargıtay kararı uyarınca sanıklar hakkındaki yurtdışına çıkış yasağının kaldırılmasına karar verdi. Yapıcı, Ekmekçi ve Altınay’ın “toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet” iddiasıyla yeniden yargılanmasına bugün devam edildi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen beşinci duruşmada savcı, esas hakkındaki mütalaasını açıkladı. Savcı, tüm sanıklar hakkında “2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet” suçlamasından beraat istedi.

Savcı, mütalaasını okurken Mücella Yapıcı’nın daha önce “2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet” iddiasıyla İstanbul 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandığını ve orada da beraat ettiğini belirtti.

Ayrıca yeniden başlayan yargılamada Emniyet’e müzekkereler yazıldığı fakat sanıklar hakkında görüntü ve kayıt olmadığı vurgulandı.

Sanık avukatları da mütalaayı destekler ifadelerde bulundu. Mahkeme heyeti, toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet iddiasıyla yargılanan Mücella Yapıcı, Yiğit Ali Ekmekçi ve Ali Hakan Altınay’ın ayrı ayrı beraatine karar verdi.

Hüküm kısmında üç kişi hakkında, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçundan cezalandırılmaları istenmişse de suçu işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli delil bulunmamıştır” ifadeleri kullanıldı.

Ayrıca üç isim de tutuklu kaldıkları süreye ilişkin ayrı ayrı tazminat davası açabilecek.

Paylaşın

Uluslararası Af Örgütü, Lübnan Hizbullahı’nı Savaş Suçu İşlemekle Suçladı

Uluslararası Af Örgütü, Lübnan Hizbullahı’nın uluslararası hukuku ihlal ettiği belirtildi. Af Örgütü’nün konuya ilişkin hazırladığı rapor, bölgede kaydedilen video ve fotoğrafların analizine dayanıyor.

Uluslararası Af Örgütü Almanya Genel Sekreteri Julia Duchrow, çatışmalarda sivillerin ve sivil yapıların hedef alınamayacağını ve korunması gerektiğini vurgularken, “Sivil yerleşim bölgelerinde veya bu bölgelere yakın alanlarda yapım özellikleri gereği hedef belirleyemeyen silahların kullanımı, insancıl hukukun açık bir ihlalidir” ifadelerini kullandı.

Uluslararası Af Örgütü tarafından Berlin’de yapılan açıklamada, Lübnan Hizbullahı’nın uluslararası hukuku ihlal ettiği belirtildi.

Açıklamada, “belgelerle ortaya konan üç ayrı roket saldırısının savaş suçu kapsamında soruşturulması gerektiği” ifade edilirken, Ekim ayında gerçekleşen söz konusu üç saldırıda sekiz sivilin hayatını kaybettiği ve en az 16 kişinin yaralandığı bildirildi.

Uluslararası Af Örgütü, Hizbullah’ın, uluslararası insancıl hukukun sivillerle silahlı güçler arasında ayrım yapma ilkesini ihlal ettiğine vurgu yaparken, yayınladığı videolarla, Hizbullah’ın çok sayıda sivilin bulunduğu bölgelere defaten düşük hassasiyetli silahlarla saldırılar düzenlediğine ilişkin görüntüleri paylaştı.

Söz konusu roket saldırıları, 29 ve 31 Ekim tarihlerinde gerçekleşti. Af Örgütü, 29 Ekim’de İsrail’in kuzeyine yapılan saldırıda, İsrail vatandaşı 23 yaşındaki bir Filistinlinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Açıklamaya göre 31 Ekim’deki saldırıda ise iki ayrı bölgede Hizbullah roketleriyle yedisi sivil olmak üzere toplam sekiz kişi öldü. Ölenler arasında dört Taylandlı tarım işçisinin de bulunduğu ifade edildi.

Uluslararası Af Örgütü Almanya Genel Sekreteri Julia Duchrow, çatışmalarda sivillerin ve sivil yapıların hedef alınamayacağını ve korunması gerektiğini vurgularken, “Sivil yerleşim bölgelerinde veya bu bölgelere yakın alanlarda yapım özellikleri gereği hedef belirleyemeyen silahların kullanımı, insancıl hukukun açık bir ihlalidir” ifadelerini kullandı.

Uluslararası Af Örgütü’nün konuya ilişkin hazırladığı rapor, bölgede kaydedilen video ve fotoğrafların analizine dayanıyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Af Örgütü’nden Çarpıcı “Gazze” Raporu: İsrail, Soykırım Suçu İşliyor

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 44 bin 50o’ü aşarken, Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) Gazze’ye ilişkin dikkat çeken bir rapor yayınladı.

Rapora ilişkin açıklamada bulunan Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard, “Şok edici bulgularımız uluslararası topluma bir uyarı niteliğinde olmalı. Bu bir soykırım. Hemen durdurulmalı” dedi ve ekledi: “Halihazırda İsrail’e silah sevk eden ülkeler soykırımı önlemek konusundaki sorumluluklarını ihlal ediyorlar ve suç ortağı olma riskiyle karşı karşıyalar.”

Uluslararası Ceza Mahkemesinin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkındaki tutuklama emrinin bir umut olduğuna işaret eden Callamard, hükümetleri karara saygı duymaya çağırdı.

Uluslararası Af Örgütü Gazze’de derhal ateşkes ilan edilmesi ve Hamas’ın kaçırdığı tüm rehinelerin serbest bırakılması çağrısında da bulundu.

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 44 bin 502’ye yükseldi. Ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı.

Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International), İsrail’in Gazze’ye saldırılarına dair 300 sayfalık rapor yayınladı. Rapor hazırlanırken 212 kişiyle görüşme yapıldı ve uydu fotoğrafları da dahil görsel kanıtlar ele alındı. Af Örgütü raporunda İsrail ordusunun (IDF) kasıtlı olarak savaş suçu işlediğini kaydetti.

Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard rapora ilişkin açıklamasında “Şok edici bulgularımız uluslararası topluma bir uyarı niteliğinde olmalı. Bu bir soykırım. Hemen durdurulmalı” dedi.

Raporda İsrail’in Filistinlileri topluluk olarak yok etmeyi amaçladığı vurgulanırken IDF’ye silah desteği sağlamaya devam eden ülkelerin suç ortağı olma riskisyle karşı karşıya oldukları uyarısı yapıldı. Amerikan yapımı silahların Gazze’de “insan haklarının ciddi şekilde ihlal edildiği” vakalarda kullanıldığına dair kanıtlara rağmen ABD ve Almanya’nın İsrail’e silah sağlamaya devam ettiği kaydedildi.

Callamard, “Halihazırda İsrail’e silah sevk eden ülkeler soykırımı önlemek konusundaki sorumluluklarını ihlal ediyorlar ve suç ortağı olma riskiyle karşı karşıyalar” diye konuştu. İsrail üzerinde etkiye sahip tüm devletlere, özellikle de “önemli silah tedarikçileri ABD ve Almanya’ya” harekete geçme çağrısında bulunan Callamard, “İsrail’in Gazzeli Filistinlilere uyguladığı vahşet hemen sonlandırılmalı” ifadelerini kullandı.

Uluslararası Ceza Mahkemesinin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkındaki tutuklama emrinin bir umut olduğuna işaret eden Callamard, hükümetleri karara saygı duymaya çağırdı.

“İsrail, Gazzelileri yok etme niyetiyle Soykırım Sözleşmesi kapsamında yasaklanan eylemlere başvurdu” diyen Af Örgütü Almanya Genel Sekreteri Julia Duchrow da İsrail hükümetinin “yaşanan insani felaketle ilgili sayısız uyarıyı ve Uluslararası Adalet Divanının (UAD) kararlarını göz ardı ettiğine” dikkat çekti. UAD İsrail’e Gazze’ye insani yardımları ulaştırma ödevi vermişti.

Af Örgütü Gazze’de derhal ateşkes ilan edilmesi ve Hamas’ın kaçırdığı tüm rehinelerin serbest bırakılması çağrısında da bulundu.

Paylaşın

Uluslararası Af Örgütü’den Türkiye’ye Osman Kavala Çağrısı: Adaletsizliğe Son Verin

Osman Kavala’nın tutukluluğunun yedinci yıldönümü nedeniyle açıklama yapan Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard, “Osman Kavala, AİHM kararına rağmen yedi yıldır haksız yere cezaevinde tutuluyor” dedi ve ekledi:

“Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’yi, bu adaletsizliğe son vermeye ve düşünce mahkumları olan Osman Kavala ile diğer dört Gezi tutuklusunu serbest bırakmaya çağırmaktan vazgeçmeyecek.”

Yargıtay’ın Osman Kavala’ya yönelik ömür boyu hapis cezası ile Çiğdem Mater, Can Atalay, Mine Özerden ve Tayfun Kahraman hakkındaki 18’er yıl hapis cezalarını onayan kararının üzerinden bir yıldan uzun bir süre, Kavala’nın tutuklanmasının üzerinden ise tam yedi yıl geçti.

Uluslararası Af Örgütü, Osman Kavala’nın tutukluluğunun yedinci yıldönümü nedeniyle açıklama yaptı.

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard, “Osman Kavala, serbest bırakılmasına hükmeden bağlayıcı AİHM kararına rağmen yedi yıldır haksız yere cezaevinde tutuluyor. Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’yi, bu adaletsizliğe son vermeye ve düşünce mahkumları olan Osman Kavala ile diğer dört Gezi tutuklusunu serbest bırakmaya çağırmaktan vazgeçmeyecek” dedi.

Uluslararası Af Örgütü, Osman Kavala, Can Atalay, Çiğdem Mater, Mine Özerden ve Tayfun Kahraman’ın serbest bırakılması için imza toplamayı sürdürüyor.

Paylaşın

Uluslararası Af Örgütü: 18 Ülkede “İnsanlığa Karşı Suç” İşlendi

Uluslararası Af Örgütü, sadece son 10 yılda en az 18 ülkede “insanlığa karşı suç” işlendiğini açıkladı. Açıklamada, Etiyopya, İran, İsrail ve işgal altındaki Filistin, Suriye, Ukrayna gibi ülkelerdeki durumun, uluslararası adalet sistemini güçlendirmek konusundaki acil ihtiyacı hatırlattığı vurgulandı.

Uluslararası Af Örgütü açıklamada, BM Üye Devletlerinin, uluslararası adalet çerçevesini güçlendirmek ve faillerin soruşturma ve yargılamadan kaçınmalarına yönelik güvenli alanları büyük oranda azaltmak amacıyla İnsanlığa Karşı İşlenen Suçların Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme’nin resmi müzakerelerini hızla başlatacak bir kararı desteklemeleri gerektiğini belirtti.

Uluslararası Af Örgütü, 22 Kasım’a kadar sürecek BM Genel Kurulu’nun toplantıları başlarken, kurula “İnsanlığa Karşı İşlenen Suçların Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme”nin resmi müzakerelerini hızla başlatacak bir kararı desteklemeleri çağrısında bulundu.

Bu suçlara özgü bağımsız bir sözleşme bulunmadığı vurgulanan açıklamada, Uluslararası Af Örgütü’nün, sadece son 10 yılda en az 18 ülkede bu suçlara ilişkin kanıtları tespit ettiği belirtildi.

Açıklamada, Etiyopya, İran, İsrail ve işgal altındaki Filistin, Suriye, Ukrayna gibi ülkelerdeki durumun, uluslararası adalet sistemini güçlendirmek konusundaki acil ihtiyacı hatırlattığı vurgulandı. Ayrıca sözleşmenin, toplumsal cinsiyet adaletine ilişkin uluslararası standartlarda da son derece ihtiyaç duyulan gelişmeleri sağlayabileceğine dikkat çekildi.

Uluslararası Af Örgütü bugün yaptığı yazılı açıklamada, BM Üye Devletlerinin, uluslararası adalet çerçevesini güçlendirmek ve faillerin soruşturma ve yargılamadan kaçınmalarına yönelik güvenli alanları büyük oranda azaltmak amacıyla İnsanlığa Karşı İşlenen Suçların Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme’nin resmi müzakerelerini hızla başlatacak bir kararı desteklemeleri gerektiğini belirtti.

Uluslararası Af Örgütü’nün çağrısı, BM Genel Kurulu 6. Komitesi’nin, gündemindeki “insanlığa karşı işlenen suçlar” başlığını tartışmak üzere toplandığı gün yapıldı. 6. Komite toplantısının 22 Kasım’a kadar sürmesi bekleniyor.

Bianet’in aktardığına göre; Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard konu hakkındaki açıklamasında, şunları söyledi: “Gelecek altı hafta, uluslararası toplumun insanlığa karşı işlenen suçlara ilişkin bir sözleşmeyi müzakere etmek ve çıkarmak konusunda nihayet ilerleme kaydetmesi için benzersiz bir fırsattır. Böyle bir sözleşme, en korkunç suçların bazılarının mağdurları ve bu suçlardan hayatta kalanlar için adaletin, hakikatin ve onarımın sağlanması adına günümüz dünyasında son derece ihtiyaç duyulan yeni yollar açacaktır.

Yeni sözleşme, toplumsal cinsiyet adaletine ilişkin uluslararası standartlarda da son derece ihtiyaç duyulan gelişmeleri sağlayabilir. Toplumsal cinsiyete dayalı apartheid, zorla evlendirme ve kürtaja zorlama gibi, uluslararası toplumun şimdiye kadar çok sınırlı ölçüde ilgilendiği toplumsal cinsiyete dayalı suçların tanınması da buna dahildir. Dünyamızın birçok bölgesinde kadınlara, kız çocuklara ve LGBTİ+’lara karşı yürütülen asırlık savaşa son vermeye uygun bir uluslararası yasanın zamanı çoktan geldi.”

Soykırım ve savaş suçları gibi, uluslararası hukuk kapsamındaki diğer suçların aksine, insanlığa karşı işlenen suçlar için halihazırda bu suçlara özgü, bağımsız bir sözleşme bulunmuyor. Af Örgütü, “Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) Roma Statüsü uluslararası hukuk uyarınca insanlığa karşı işlenen suçları yasaklasa da devletler tarafından uygulanacak bir İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlara İlişkin Sözleşme, UCM çerçevesi de dahil genel uluslararası adalet çerçevesini tahkim edecek ve güçlendirecektir” dedi.

Paylaşın

Uluslararası Af Örgütü: Binlerce Ezidi Hala Kayıp

Uluslararası Af Örgütü, IŞİD’in Ezidi toplumuna yönelik saldırısının 10. yıl dönümü öncesi yaptığı açıklamada, saldırılardan kurtulan binlerce Ezidinin hala kayıp olduğunu vurguladı.

Haber Merkezi / Uluslararası Af Örgütü’nün kıdemli danışmanı Lauren Aarons, “Ezidi toplumu İslam Devleti’nin elinden akıl almaz zararlar gördü” dedi.

Uluslararası Af Örgütü’ne göre, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) Ağustos 2014 yılında Irak’ta 3 binden fazla Ezidi erkek, kadın ve çocuğu öldürdü, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan en az 6 bin 800 kişiyi kaçırdı.

IŞİD, Mart 2019’da ABD öncülüğündeki koalisyon tarafından desteklenen Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından bölgesel olarak yenilgiye uğratıldı. SDG, yüzlerce Ezidi’yi kurtarmayı başardı, ancak birçok Ezidi hala kayıp.

Duhok’taki Kaçırılan Ezidiler Ofisi’nin verilerine göre, yaklaşık 2 bin 600 Ezidi’nin kayıp olduğu tahmin ediliyor.

Uluslararası Af Örgütü, ABD ve İngiltere hükümetlerini, kayıp Ezidilerin tespit edilmesine yönelik, mağdurların haklarını ve özgürlüklerini gözeten tüm girişimlere destek sağlamaya çağırdı.

Af Örgütü ayrıca, Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), BM Kadın Birimi ve Suriye Kayıplar Bağımsız Enstitüsü gibi BM kuruluşlarına da kayıp Ezidiler adına çabalarını önemli ölçüde artırmaları çağrısında da bulundu.

3 Ağustos 2014’te, IŞİD lideri Ebu Bekir el-Bağdadi’nin sözde “hilafet” ilan etmesinden birkaç ay sonra, IŞİD militanları Suriye sınırına yakın Irak’ın Ninova Eyaletindeki Ezidi topluluğuna saldırdı. Saatler içinde Ezidiler toplu halde yerlerinden edildi ve çoğunluğu yakındaki Sincar Dağı’na (Şengal) sığındı.

IŞİD, üç gün sonra, Sincar bölgesinin çoğunu kontrol altına aldı. Sadece dağın kendisi daha güvenli alan durumdaydı. Sincar Dağı’nın zirvelerinde, binlerce Ezidi kavurucu yaz güneşinde yiyecek, su olmadan mahsur kaldı. Ancak, geride kalanlar için daha karanlık bir hikaye anlatılmak üzereydi.

Sincar Dağı’nın doğusunda ve güneyindeki köylerde bir katliam yaşanıyordu. Yaşlılar, hem erkekler hem de kadınlar, IŞİD militanları tarafından anında öldürüldü. Ezidi kızlar “seks kölesi” olarak satılmak üzere kaçırılırken, erkekler ise IŞİD’a katılmaya zorlandı.

Paylaşın

2023 Yılında En Az Bin 153 Kişi İdam Edildi

2023 yılında 16 ülkede kafa kesme, ateşli silahla vurma ya da zehir kullanma gibi farklı şekillerde en az bin 153 idam cezasının infaz edildiği bildirildi. Bu, 2015 yılından bu yana görülen en yüksek rakam.

Çin, Kuzey Kore ve Vietnam’da gerçekleşen, ama kaydedilmeyen idamlar buna dahil değil. 2022 yılında idam cezası uygulayan Belarus, Japonya, Myanmar ve Güney Sudan’da 2023 yılında infaz gerçekleşmedi.

Uluslararası Af Örgütü, dünyadaki idam cezalarına ilişkin yıllık raporunu açıkladı. Örgütün 2023 yılı verilerine göre dünya genelinde idam cezasını uygulayan ülkelerin sayısı azalsa da infaz edilen idam cezalarının sayısında artış kaydedildi.

Raporda 2023 yılında 16 ülkede kafa kesme, ateşli silahla vurma ya da zehir kullanma gibi farklı şekillerde en az bin 153 idam cezasının infaz edildiği belirtildi. Af Örgütü’ne göre bu, 2015 yılından bu yana görülen en yüksek rakam.

Uluslararası Af Örgütü, 2022 yılında dünyada 883 idam cezasının infaz edildiğini tespit etmişti. 2023 yılında ise idam cezalarında ortalama yüzde 30 artış kaydedildi.

Raporda kayıtlara geçen infazların yaklaşık üçte birinin, yani 853’ünün İran’da gerçekleştiği aktarıldı. Bu, İran için bir önceki yıla göre yüzde 48 artış anlamına geliyor.

İran’da verilen idam cezalarının önemli bir kısmının siyasi ve uyuşturucu suçlarıyla ilgili olduğu belirtildi. İran’daki etnik azınlık Belucilerin de idamlardan en çok etkilenen grup olduğu ifade edildi. Raporda İran nüfusunun yüzde 5’ini oluşturmalarına rağmen idam edilenlerin yüzde 20’sinin Beluci olduğu aktarıldı.

Raporda ilk sırada bulunan İran’ın ardından ikinci sırada 172 idamın gerçekleştiği Suudi Arabistan, üçüncü sırada 38 idam cezasının infaz edildiği Somali ve dördüncü sırada 24 infazın tespit edildiği ABD yer aldı. ABD ve Somali de bir önceki yıla göre daha fazla idam cezası uyguladı.

Uluslararası Af Örgütü’ne göre Sahra Altı Afrika ülkelerinde 2022 yılında 298 idam cezası verilmişti. Raporda 2023’te ise bu rakamın 494’e çıkarak yüzde 66 oranında dikkat çekici bir artış gösterdiği vurgulandı.

Suudi Arabistan’da da idam edilenlerin altısının kadın olduğu not edildi. Rapora göre Suudi Arabistan geçen yıl ölüm cezasına çarptırılan kişileri kafa keserek infaz eden tek ülke oldu. Ülkede insan kaçırma ve tecavüz gibi eylemlere idam cezası verilirken hükümeti eleştiren kişiler de sert cezalarla karşı karşıya kaldı.

Suudi Arabistan’da Temmuz 2023’te emekli öğretmen Muhammed el Hamdi, hükümeti eleştiren sosyal medya paylaşımları nedeniyle idam cezasına çarptırılmıştı.

Uzmanlar Çin’de de yüksek sayıda idam cezasının verildiğini ve infaz edildiğini tahmin ediyor. Ancak Çin’deki idamlar resmi olarak açıklanmadığı için Af Örgütü’nün raporundaki rakamlara dahil edilmedi.

Rapora Çin’in yanı sıra Kuzey Kore ve Vietnam’da gerçekleşen, ama kaydedilmeyen idamlar da dahil değil. Uluslararası Af Örgütü; Çin, Kuzey Kore ve Vietnam’da binlerce gizli infazın gerçekleştirildiğini tahmin ediyor.

Çin medyasında uyuşturucu kaçakçılığı ve rüşvet gibi suçların ölümle cezalandırılabileceği halka düzenli olarak hatırlatılıyor. Kuzey Kore, Korece konuşmayan kişilerin ölüm cezasına çarptırılmasının önünü açan yeni bir yasa çıkarttı.

144 ülke idamı kaldırdı

DW Türkçe’nin haberine göre; Uluslararası Af Örgütü’nün Almanya’daki Genel Sekreteri Julia Duchrow da raporla ilgili değerlendirmesinde giderek daha fazla ülkenin idam cezası uygulamaktan uzaklaştığını söyledi.

2022’de idam cezası uygulayan Belarus, Japonya, Myanmar ve Güney Sudan’da 2023’te infaz gerçekleşmedi. Dünyada bugüne kadar 144 ülke ölüm cezasını yasayla veya uygulamada kaldırdı.

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard da yaptığı açıklamada idam cezası uygulayan ülkelerin giderek yalnızlaştığını belirterek “Bu iğrenç cezaya karşı kampanyamız işe yarıyor. İdam cezasına son verene kadar devam edeceğiz” dedi.

Paylaşın