DEM Parti’nin Seçim Beyannamesi: Yerel Demokrasi İle Özgür Kentlere

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları, Ankara’da bir otelde düzenlenen toplantı ile partilerinin 31 Mart 2024 yerel seçimler beyannamesini açıkladılar.

Haber Merkezi / İlk olarak söze başlayan Tülay Hatimoğulları, “Yerel Demokrasi ile Özgür Kentlere” başlıklı sunumda, Türkiye’de ve dünyada altüst oluşların yaşandığını söyledi.

“Savaş, şiddet, açlık, yoksulluk, göç, afetler ve kapitalist medeniyetin neden olduğu birçok risk doğayı, toplumu ve kentleri tehdit etmeyi sürdürüyor” diyen Tüley Hatimoğulları, “Bu felaketlerle baş etmenin yolu, bu hâkim anlayışlara karşı yerelden başlayarak her düzeyde ortak mücadele zeminlerini çoğaltmaktan ve halklarla birlikte hayalini kurduğumuz dünyayı inşa etmekten geçiyor” dedi.

Yerel seçimlerin önemine dikkat çeken Tülay Hatimoğulları, şunları söyledi: “Yerel yönetim seçimleri, bu iktidar aklına karşı eşitlikçi ve özgürlükçü bir aklı, halka en yakın yerden, tam da mahallinden yeşertmek ve tüm ülkeye yaymak için bizlere eşsiz bir olanak sunuyor. Bizler, 2024 yerel seçimlerini; rejimin eril, sömürgeci, ayrımcı politikalarına karşı eşitlik ve özgürlük bayrağının yükseleceği, savaşa karşı barış seslerinin gürleşeceği, merkezileşmeye karşı yerel demokrasilerin güçleneceği bir eşik olarak görüyoruz.”

“Her zamankinden daha kararlı, inançlı ve umutluyuz” diyen Tuncer Bakırhan ise, şöyle konuştu: “Yerel yönetim deneyimlerimiz süresince, insanların özgürce yaşayacağı kentler ve yerel birimler yaratmak için uğraştık. Çift dilli belediyeciliği, eş başkanlık sistemini ve yerel demokrasi deneyimlerini bu ülkenin tarihine yazdık. Tüm bu kazanımları büyütmek ve halklarımızla birlikte ileriye taşımak için geliyoruz. Bizler defalarca kazandık, defalarca başardık. Yine kazanacağız, yine başaracağız. Bizim, yani halkın olanı geri almak için geliyoruz. Daha iyisini hep birlikte kurmak için geliyoruz.”

Hatimoğulları ve Bakırhan’ın sunduğu bildirge özetinde şu ifadeler yer aldı:

Yerel demokrasi ile özgür kentlere

-Bölgemizde ve dünyamızda büyük alt üst oluşların yaşandığı bir konjonktürde 2024 yerel seçimlerine gidiyoruz.
-Savaş, şiddet, açlık, yoksulluk, göç, afetler ve kapitalist medeniyetin neden olduğu birçok risk doğayı, toplumu ve kentleri tehdit etmeyi sürdürüyor.
-Bu felaketlerle baş etmenin yolu, bu hâkim anlayışlara karşı yerelden başlayarak her düzeyde ortak mücadele zeminlerini çoğaltmaktan ve halklarla birlikte hayalini kurduğumuz dünyayı inşa etmekten geçiyor.

Bunu yapabiliriz, bşarabiliriz!

-Türkiye’yi yönetenler; tüm dünyaya yayılan yeni şiddet ve savaş sarmalına sırtını yaslıyor.
-Barışı tanımıyor,
-Kürt meselesinde, içeride ve dışarıda savaş ve kaostan besleniyor,
-İstanbul Sözleşmesi’ni reddediyor,
-Emekçileri insafsızca sömüren rejimini derinleştiriyor,
-Göçmenleri ve mültecileri her türlü haktan yoksun bırakıyor,
-Gençleri geleceksizliğe itiyor,
-Yerel yönetim seçimleri, bu iktidar aklına karşı eşitlikçi ve özgürlükçü bir aklı, halka en yakın yerden, tam da mahallinden yeşertmek ve tüm ülkeye yaymak için bizlere eşsiz bir olanak sunuyor.

Bizler, 2024 yerel seçimlerini;

-Rejimin eril, sömürgeci, ayrımcı politikalarına karşı eşitlik ve özgürlük bayrağının yükseleceği,
-Savaşa karşı barış seslerinin gürleşeceği,
-Merkezileşmeye karşı yerel demokrasilerin güçleneceği bir eşik olarak görüyoruz.

Demokratik yerel yönetimler yolculuğumuz sürüyor, sürecek!

-Demokratik yerel yönetimler yürüyüşümüz büyük bir umutla, inançla ve kararlılıkla sürüyor.
-1970’lerde Hilvan, Batman, Fatsa ve Amed’de oluşturulan devrimci yerel yönetimler ile 1999’dan bugüne kadar devam eden tüm tarihsel çıkışlar eksikleri ve başarılarıyla hepimizin.
-Katledilen belediye başkanlarımız başta olmak üzere, hukuksuz bir şekilde görevlerinden alınan, tutuklanan ve sürgüne yollanan yol arkadaşlarımızın yarım kalan hayallerini gerçeğe dönüştürmek için her zamankinden daha kararlı, inançlı ve umutluyuz!

Yerel yönetimlere yeni bir ufuk kazandırdık!

-Yerel yönetim deneyimlerimiz süresince, insanların özgürce yaşayacağı kentler ve yerel birimler yaratmak için uğraştık.
-Çok dilli belediyeciliği, eş başkanlık sistemini ve yerel demokrasi deneyimlerini bu ülkenin tarihine yazdık.
-Tüm bu kazanımları büyütmek ve halklarımızla birlikte ileriye taşımak için geliyoruz!
-Bizler defalarca kazandık, defalarca başardık!
-Yine kazanacağız, yine başaracağız!
-Bizim yani halkın olanı geri almak için geliyoruz!
-Daha iyisini hep birlikte kurmak için geliyoruz!

DEM Parti yerel yönetimleri;

-Kendini toplumun bütün sorunlarına karşı sorumlu hisseder ve çözüm üretmek için inisiyatif alır.
-Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na ve diğer evrensel hukuk anlaşmalarına konulan çekincelerin kaldırılmasını savunur ve bunun için mücadele eder.
-Yerel ekonominin örgütlendirilmesi için çalışmalar yürütür.
-Belediyeciliği cinsiyetçi ve hiyerarşik yaklaşımlardan kurtarmayı önceler.
-Gençliği, kentlerin temel katılımcı dinamiği ve öznesi olarak kabul eder.
-Sosyal yaşam içerisinde engellilere, yaşlılara, çocuklara ve dezavantajlı duruma getirilen gruplara öncelik verir.

DEM Parti yerel yönetimleri;

-Halkların kendi kültürlerini özgürce yaşamasını temel önceliklerinden biri olarak görür.
-Çok dilli belediyeciliği savunur.
-Tüm göçmen ve mültecilerin uluslararası hukuk ile tanımlanmış haklarını kullanması önündeki engellerin kaldırılmasını savunur.
-İşçi ve emekçilerin tüm iktisadi, sosyal, siyasal haklarını savunur ve taahhüt eder.
-Tüm inançların özgürce yaşamasını, gelişmesini, örgütlenmesini ve inanç merkezlerini kurmasını savunur ve buna destek olur.

Yerel yönetim anlayışımızla neyi savunuyoruz?

-Yerel yönetimlerde siyasi, idari ve mali özerkliği,
-Tüm yurttaşların kent hakkını,
-Yerel yönetimlerde kadınların eşit katılımını sağlamayı, kadın kentleri yaratmayı,
-Her yurttaşın barınma hakkını savunur, doğayla uyumlu, depreme ve afetlere dirençli konut inşa etmenin yerel yönetimlerin temel görevlerinden biri olduğunu,
-Öğrencilere ve dezavantajlı duruma getirilen gruplara parasız, diğer yurttaşlara ise ucuz toplu ulaşım imkanları sağlamayı,
-Üniversite öğrencileri için parasız ve nitelikli yurtlarda barınma olanaklarının yaratılmasını,
-Belediye meclisleri ve il genel meclislerinin politika üreten, denetim görevi yapan ve halkın eğilimleri ile taleplerini yansıtan bir kurum olarak görev yapmasını,
-Çocuklar için anadilinde eğitim veren kreşler açmayı,
-Farklı halkların ve inançların yerel yönetimlerde temsil edilmesini ve kültürel ihtiyaçlarının karşılanmasını savunuyoruz!

DEM Parti yerel yönetimleri;

-Tek din ve mezhebe hizmet anlayışını reddeder, farklı din ve mezheplerin inanç ve ibadet özgürlüğünü kabul eder.
-İyi bir kentin ve kırsalın ancak engellilerin, yaşlıların ve çocukların ihtiyaçlarını karşılayan bir yerel yönetimle mümkün olacağını savunur, bunun için gerekli adımları atar.
-Ekolojik bir toplum hedefiyle, hayvanların doğal yaşamlarında yaşayabilmeleri için uygun koşullar yaratır.

Demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü ve toplumcu yerel yönetim anlayışımızla DEM Parti belediyelerinde;

-Din, dil, mezhep, ırk ve cinsiyet ayrımı yapmadan tüm kent yurttaşlarına eşit hizmet vereceğiz.
-Köy, mahalle ve kent meclislerini, kent forumlarını, kadın ve gençlik meclislerini destekleyip yaygınlaştıracağız.
-Meclis toplantılarını halka açık yapacağız ve demokratik kitle örgütlerinin toplantılara katılımını sağlayacağız.

Şimdi vesayetçi yerel yönetim anlayışına karşı yerel demokrasi zamanıdır.

-Demokratik Cumhuriyetin kurucu zemini yerel demokrasidir. Yerel demokrasi, her yerelin kendi özgünlüklerini esas alarak halka rağmen değil halkla birlikte yönetmenin mimarisidir.
-Yerel demokrasi, sadece yerellerde yaşanan sorunların değil, aynı zamanda merkeziyetçilikten kaynaklanan sorunların çözümünün de anahtarıdır.
-Yerel Demokrasi İçin Kayyım Rejimine Kalıcı Olarak Son Verme Zamanı: Halkın Olanı Geri Alacağız!
-Bir daha kayyımlar yoluyla halkın iradesinin gasp edilmesine izin vermeyeceğiz. Bu hukuksuzluğu asla kabul etmeyeceğiz.

Buradayız!

-Gasp yoluyla bizden aldıklarınızı fazlasıyla geri almaya hazırız!
-Halkın olanı geri almak için geliyoruz!

Yerel demokrasi kadın ile başlar: kadın özgürlükçü belediyeciliği amasız fakatsız devam ettireceğiz!

-DEM Parti belediyelerinde, özgür ve eşit bir yaşam için kadınlar özgün ve özerk olarak örgütlenir.
-Eş Başkanlık ve Eşit Temsiliyeti Yaygınlaştırarak Büyüteceğiz!
-Kadın politikalarının etkin bir şekilde uygulanabilmesi için Kadın Politikaları Daire Başkanlıkları ile Kadın Politikaları Müdürlüklerini yeniden açacağız.
-8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü çalışan kadınlar için idari izin; tüm kadınlar için ise ücretsiz ulaşım günü ilan edeceğiz.
-Kentleri Ayrımcılıktan, Eşitsizlikten ve Cinsiyetçilikten Arındıracağız!
-Erkek Şiddetine Karşı Her Alanda Etkili Bir Mücadele Yürüteceğiz!
-Kadınların toplumsal, ekonomik ve kültürel gelişimini destekleyecek “özgür kadın köyleri” ile şiddetsiz bir yaşamın olanaklarını kadınlarla birlikte inşa edeceğiz.

Gençlik yerel yönetimlerle yeni yaşamı yerinden kuracak

-Nüfusun yüzde 16’sını oluşturmasına rağmen, gençliğe yoksulluk ve açlık dayatılıyor.
-DEM Parti Belediyelerinde; Gençlik, yerel yönetimlerimizde araç haline getirilen değil, yönetime yön veren olacak.
-Öğrencilerin yaşadığı ekonomik sorunlara çözüm olmak amacıyla kentin tüm dinamikleri ile ortaklaşarak burs imkânları yaratılacak.
-Gençliğin eğitimine doğrudan katkısı olan eğitim destek evleri güncellenerek yaygınlaştırılacak.

-Başta genç kadınlar olmak üzere ihtiyaç sahibi bütün üniversite öğrencileri için üniversite yurtları, sosyal tesisler, spor okulları, ücretsiz aşevleri ve ücretsiz çamaşırhaneler kuracağız.
-Gençlerin yerel yönetimlerimizde söz, yetki, karar ve katılımını zorlaştıran engelleri kaldıracağız.
-Öğrencilerin eğitim ihtiyaçlarına göre yurtlar inşa edilecek, hiçbir öğrenci açıkta kalmayacak, her öğrenci barınma hakkından ücretsiz bir şekilde yararlanacak.
-Gençlerin en büyük sorunlarından biri olan işsizliği önlemek için kalıcı istihdam alanları yaratacağız.
-Gençliği hedef alan Bağımlılıkla Mücadele Edeceğiz.

Halkın tercih ve ihtiyaçlarını esas alan demokratik, katılımcı, ekolojik, kadın özgürlükçü bir kent planlaması mümkün!

-Merkezi hükümetin kent-rant anlayışına karşı, kırsal alanları da kapsayacak şekilde yurttaşların “yerellik hakkı”nı savunmaya devam edeceğiz.
-Kent merkezlerini ve meydanlarını her kesimden yurttaşın bir araya gelebileceği; sosyal, siyasal, sanatsal ve ekonomik faaliyetler için yararlanabileceği ortak alanlar haline getireceğiz.
-“Kent Estetiği Kurulları” oluşturacağız.
-Kır-kent dengesini kuracağız. Tarım alanlarının imara açılmasına izin vermeyeceğiz.
-Engelsiz kent, enerjisini üreten kent, kadın kenti, sakin kent, ekolojik kent gibi pilot belediyecilik uygulamaları yapacak; her başlık altındaki uygulamaları en az bir belediyemizde uygulayacağız.

-Depreme dayanıklı, sağlıklı ve ekonomik konut projelerini hayata geçireceğiz.
-Tüm belediyelerimizde afet öncesi, afet anı ve sonrasında ortaya çıkacak sorunların çözümü için Afet Daire Başkanlıkları/Müdürlükleri kuracağız.
-Afetlerin etkisini en aza indirmek için belediye bünyesinde yapılacak stratejik plan doğrultusunda Afet Bütçeleri oluşturacağız.
-Dere yatağı, fay hattı, bataklık gibi zemin açısından risk oluşturacak alanlarda yapılaşmaya izin vermeyeceğiz.
-Afetlere Karşı Dirençli Kentler Kuracak, Halkla Birlikte Afetlere Hazır Olacağız!

DEM Parti; kentsel dönüşümü rant aracı olarak gören, sosyal dokuyu ve kent hafızasını yok eden, insanları yerinden eden kentsel dönüşüm ve imar planlarına karşıdır

-Risk taşıyan yerleşim yerlerinde, halkın da onayıyla “Yerinde Sağlıklı, Güvenli Yapı Projeleri”ni hayata geçireceğiz.
-6306 Sayılı Yasa ve benzeri düzenlemelerle halkın mülksüzleştirilmesine ve kent toprağının kâr mahrecine çevrilerek sermayeye tahvil edilmesine karşı halkımızla birlikte mücadele edeceğiz.
-Sosyal konut projeleri ile herkesin ev sahibi olması için çalışacağız.
-Konut edinme maliyetlerini düşürerek toplumun tüm kesimlerinin sağlam, sağlıklı, güvenli konut sahibi olmasını kolaylaştıracak, kadınlara öncelik vereceğiz.

Kentlerimizde ekonomik ve ekolojik toplu ulaşımı yaygınlaştıracağız!

-Tüm belediyelerimizde yurttaşlarımız için ucuz, güvenli ve sağlıklı toplu taşıma olanaklarını artıracağız.
-Yayalar için sağlıklı ve ekolojik yürüme yollarını artıracak; bu yolları halkın ve dezavantajlı hale getirilen tüm grupların gündelik ihtiyaçlarına göre düzenleyeceğiz.
-Kentlerde hafif raylı sistemi yaygınlaştırarak hem trafik sorunlarını hafifleteceğiz hem de toplu taşıma ağını geliştireceğiz.
-Eko-kırım suçu niteliğindeki büyük projelere, ekosistem bütünlüğünü bozacak yatırım ve inşaat faaliyetlerine imar ruhsatı vermeyeceğiz.
-Orman, mera, yayla ve kışlakları imara koşulsuz kapatacağız.
-Kent parklarını, koruları ve bostanları koruyacağız.
-Kentlerde motorlu araç trafiğine kapalı Ekolojik Bölgeler oluşturacağız.
-Yanan ve tahrip edilen orman alanlarını yapılaşmaya açmayacağız.
-İtfaiyeler bünyesinde acil müdahale birimleri, kırsalda ise içinde gerekli malzeme ve ekipmanların olduğu “Orman Evleri”ni kuracağız.

Kentlerimizde sular özgür akacak, herkesin suya erişim hakkı olacak!

-Dereleri kirleten ve kurutan sanayi atıklarına karşı mücadele edeceğiz.
-Kuraklık Haritaları çıkaracağız.
-İklim dostu kentler yaratmak için fosil yakıt kullanımını sıfırlamak üzere harekete geçeceğiz.
-İsraf kültürünün yerine tasarruf kültürünün oluşturulması için çeşitli kampanyalar düzenleneceğiz.

DEM Parti, Hayvan Hakları Bildirgesindeki esasları kabul eder, yerel yönetim çalışmalarını bu perspektifle planlar

-Hayvan hakları savunucusu kurumlarla, meslek odaları ve hukukçularla iş birliği içerisinde olacak; her mahallede farkındalık eğitimleri düzenleyeceğiz.
-Hayvanları ölüme terk eden barınakları, hayvanat bahçelerini, yunus parklarını, deney laboratuvarlarını ve hayvan üretimi ve satışı yapan konut ve işyerlerini kapatacağız.

Katılımcı ekonomi ile yerel demokrasiyi büyüteceğiz

-Siyasal alanda olduğu gibi iktisadi alanda da demokratikleşme ve yerelleşmeyi büyüteceğiz.
-“Bütçe Haktır ve Halkındır” İlkesi ile Katılımcı, Toplumsal Cinsiyete Duyarlı ve Ekolojik Bütçe Modelleri Yaratacağız!
-Güçlü Yerel Demokrasi İçin Toplumcu Ekonomiyi Uygulayacağız!
-Özgürleştiren Sosyal Politikaları Hayata Geçireceğiz!

DEM Parti; yerel yönetimlerin ekonomi politikalarında bölgesel, sosyal, kültürel ve sınıfsal eşitsizliklere karşı mücadeleyi esas alır. En yoksullardan ve dışlanmışlardan başlamak üzere en geniş toplumsal kesimlerin desteklenmesini temel alır. Hizmetin üretilmesi ve yürütülmesinde toplum yararını gözetir

-Kentlerimizde hiçbir yurttaşımızın aç ve sokakta yatmasına izin vermeyeceğiz. Aşevleri ve eve yemek götüren birimler kuracağız. Evsizler ve sokakta yaşayanlar için yaşam evleri açacağız.
-Yoksul bırakılmış bölgelere pozitif ayırımcılık uygulayacağız.
-Yerelin kolektif yönetimini esas alan, halka dayanan ve halkın yaşamını tüm ihtiyaçlarıyla donatacak yerel yönetim ekonomisini hayata geçireceğiz.

DEM Parti; geçimlik, yerel, ekolojik tarım ve hayvancılığın yerel yönetimlerce korunması ve geliştirilmesini savunur

-Tarım Daire Başkanlıkları-Müdürlükleri kuracağız.
-“Doğduğum Yerde Doymak İstiyorum” projesini yaygınlaştıracağız.
-Aracısız pazarları, takas pazarlarını ve bunların e-pazar muadillerini yaygınlaştıracağız.
-Hiç üretim yapılmamış veya üretimin terk edildiği toprakları tarımsal üretime kazandıracağız.
-Tarımda pestisitlerin, kimyasal gübrenin ve genetiği değiştirilmiş tohumların kullanımını engelleyeceğiz. “Yerli Tohum Evleri” kuracağız.

-Küçük ve orta ölçekli tarımsal üretim için gerekli enerji ve su tüketimini ücretsiz karşılayacağız.
-Mera ve yayla yasaklarından olumsuz etkilenen yetiştiricileri ve çiftçileri destekleyerek zararlarını telafi etmeye çalışacağız.
-Tüm kent yurttaşları için doğal ve ucuz gıdaya erişimi kolaylaştıracağız!
-Gıda güvenliği için kentin sivil toplum örgütleri, kamu kurumları ve halkımız arasında koordinasyonu sağlamak üzere Sağlıklı Gıda Birimleri kuracağız.
-Gıdada kendine yetebilen kent modeline geçme çalışmalarını sürdüreceğiz.

Yoksulluk, devlet ve sermayenin ortak politikasıdır, bununla mücadele edeceğiz!

-Öz yeterlilik ilkesiyle yerel ekonomiyi güçlendirerek yoksulluğa ve işsizliğe dur diyeceğiz.
-Yoksullukla Mücadele Derneklerini yaygınlaştıracağız.
-Gıda ve Giyim Bankası uygulamalarını yaygınlaştıracağız.
-Eğitim, sağlık, ulaşım ve barınma gibi hizmetleri toplumun dezavantajlı kesimleri için ulaşılabilir hale getireceğiz.
-Emeğin Kentlerini Kent Emekçileriyle Kuracağız!

-Sendikal örgütlenme hakkını güvence altına alacağız.
-KHK’larla işlerinden atılan emekçiler için yeniden istihdam olanağı yaratacağız.
-Yerel yönetimlerde “eşit işe, eş değer ücret” ilkesini benimseyerek kadınların istihdamına öncelik vereceğiz.
-İstihdamda %50 kadın kotası uygulayacağız.
-Bütün belediye çalışanları için ücretsiz kreş hizmeti vereceğiz.
-21 Mart’ı bütün çalışanlar için, 8 Mart ve 25 Kasım’ı kadın çalışanlar için ücretli tatil olarak kabul edeceğiz ve ücretsiz ulaşım sağlayacağız.

DEM Parti olarak, ayrımcı ve hiyerarşik kentleşmeye karşı yerel demokrasi ile eşitlikçi ve özgürlükçü sosyal politikalar diyoruz. Sosyal hizmet hayırseverlik değildir, kamusal hizmettir

-Tüm belediyelerimizde engellilere, yaşlılara, çocuklara, kadınlara, yoksullara, mültecilere ve diğer dezavantajlı bırakılan gruplara öncelik verecek. Kamusal alanların ticarileşmesine ve ranta açılmasına izin vermeyeceğiz.
-Şehir dışından tedavi amaçlı kent ve ilçe merkezlerine gelenler için misafirhaneler yapacağız.
-Halk ekmek fabrika sayısını artıracağız.
-Tüm büyükşehirlerde sosyal hizmet kampüsleri kuracağız.

Paylaşın

“DEM Parti İstanbul’da Aday Çıkarma Kararı Aldı” İddiası

Eş Genel Başkanlar Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan başkanlığında toplanan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Merkez Yürütme Kurulu (MYK), İstanbul başta olmak üzere batıdaki pek çok il ve ilçede aday çıkarıp çıkarmamayı masaya yatırdı.

Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre, toplantıda uzun süren tartışmalar sonucunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi için aday çıkarma kararı alındı. Bu konuda olası isimler üzerinde durulsa da net bir karar çıkmadı.

DEM Parti’de İstanbul’da aday çıkarma yönünde bir karar alınması halinde, Başak Demirtaş’ın partinin İBB Eş Başkan Adayı olmasına kesin gözüyle bakılıyor.

Başak Demirtaş, “Bana bir görev düşerse bu konuda hazırım. Barış ve demokrasinin önünü açacağına inanırsak ve bunun için bir sorumluluk düşerse hazırım” mesajı vermişti.

DEM Parti kaynakları, Selahattin Demirtaş’ın İstanbul’da partinin kendi adayıyla yarışması fikrini parti yönetimine ilettiğini aktarmıştı.

CHP kurmayları, İmamoğlu’nun İYİ Parti’inin yanı sıra DEM Parti seçmeninin de tercihinin İmamoğlu olabileceği görüşünü dile getiriyorlar.

Toplantıda Bolu Belediye Başkanlığı’na da aday gösterme kararı alındı. Karara göre DEM Parti’nin Bolu adayı Veli Saçılık olacak.

DEM Parti MYK’si Antalya’da da aday çıkarma kararı aldı. Ancak buradan gösterilecek adayın ismi netleşmedi. Bu konuda daha önce kentte milletvekilliği de yapan siyasetçi Kemal Bülbül’ün ismi öne çıktığı öğrenildi.

Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan yarın yapacağı basın toplantısında birçok kentin adaylarının isimlerini açıklayacağı belirtildi.

Paylaşın

DEM Parti’den Erdoğan’a Yanıt: Kayyımları Uzaylılar Mı Atadı?

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Erdoğan’ın ‘İktidarımızda belediyeleri siyasi rengine göre ayırmadık…’ sözlerine verdiği yanıtta, “Bizi siyasi rengimize göre ayırmamış. Ben AKP Genel Başkanına sesleniyorum; kayyımları uzaylılar mı atadı?” dedi ve ekledi:

“Belediyelerimize kayyım atayan onlar değilmiş gibi konuşuyorlar. Halkın siyasi tercihlerine saygı duymayan onlar. Yalan söyledikleri zaman yüzleri de kızarmıyor. Çünkü bu onları gerçek yüzü. Merak etmeyin.  Sandıktan çıkan HDP’nin rengine tahammülü olmayanlara karşı 31 Mart’ta kazanacağımız büyük zafer ile onlara yanıt olacağız. Onların yalanları 31 Mart’ta sandıklardan geri dönecek. Yaptıkları bütün siyasi ayrımcılığın, gaspın kayyım yolsuzluklarının hepsini bizler sandıklardan geri çevireceğiz.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin Meclis Kadın Grubu toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. MA’nın aktardığına göre; Hatimoğulları, Santa Maria Katolik Kilisesi’ne dönük saldırıyı kınayarak, “Size atılan bir kurşun, bir fiskeyi bize atılmış sayarız. Hiçbir şekilde biz burada bulunan farklı halklardan, inançlarda yoldaşlarımızın IŞİD gibi karanlık güçler tarafından hedef haline getirilmesine müsaade etmeyeceğiz. Katolik halkımızın ve Hristiyan halkımızın yanındayız” dedi.

Türkiye’nin en temel sorunun Kürt sorunu olduğunu ve bu sorunun demokratik ve barışçıl yöntemler ile çözülmesi gerektiği dile getiren Hatimoğulları, annelerin bu nedenle Adalet Nöbeti’ne girdiğini söyledi. Hatimoğulları, “İktidar, Kürt halkının onurlu ve barış talebine ne yazık ki silahla, tankla, topla, SİHA’larla, İHA’larla cevap veriyor. Oysa Kürt halkının talebi onurlu bir barıştır. Sayın Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit yıllardır devam etmektedir. Bu durumu protesto etmek için cezaevlerinde siyasi tutsaklar açlık grevi başlattı.

Bu açlık grevini desteklemek üzere dışarıda Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanında analar adalet nöbetinde. Bir yandan açlık grevleri sürdürüyor, analar dışarıda bir yandan adalet nöbetini beraber sürdürüyorlar. Onların talepleri tıpkı cezaevinde esir tutulan, siyasi rehine tutulan çocukları ve yoldaşları gibi Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi ağırlaştırılmış tecridin kalkması ve Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşmasıdır” diye konuştu.

Hatimoğulları, siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerinin İmralı tecridinin kaldırılması ve Kürt sorununun çözümü için Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması talepleriyle 1-15 Şubat tarihleri arasında yapılacak “Büyük Özgürlük Yürüyüşü”ne değindi. Hatimoğulları, “1 Şubat’ta Kars ve Van’dan iki kol şeklinde başlayacak olan büyük özgürlük yürüyüşü, 15 Şubat’a kadar devam edecek. Peki bu yürüyüşün amacı nedir? Bu yürüyüşün amacı cezaevlerinde başlayan açlık grevlerinin ve adalet nöbeti ile aynı amacı taşımaktadır.

İmralı tecridinin ortadan kalkması ve Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi. Ve elbette ki bu yürüyüşteki her uğrak alanlarımızda çeşitli yerlerde kadınlarla, işçilerle, emekçilerle buluşmalar. Türkiye’de yaşanan bütün sorunların Kürt sorunuyla bağlantısını kuran bir yerden bu yürüyüşümüz gerçekleşecek. DEM Parti olarak bizler de bu yürüyüşte yerimizi alacağız. Ama sadece DEM Parti olarak değil, aydınlar, yazarlar, bu ülkede demokrasi isteyen güçlerin temsilcileri de bizlere eşlik edecekler” diye kaydetti.

PKK Liderine yönelik tecride tepki gösteren Hatimoğulları, tecridin “insanlık suçu” olduğunu ifade etti. Hatimoğulları, şöyle devam etti: “Bizler DEM Parti olarak diyalog ve müzakere partisi olarak çağrımızı buradan yineliyoruz. Türkiye’de 84 milyon yurttaşımız bu savaş ve çatışma ortamından etkilenmektedir. Kürt halkına diz çöktürmek için çöktürme planını devreye koydular. Dört parça Kürdistan’da, Rojava’da, Türkiye’de bu plan işlemedi. Kürt halkı değil diz çökmek dört parça Kürdistan’da sesini bütün dünyaya duyuracak kadar güçlü bir örgütlenmenin içine girmiş durumdadır. Bu direnişi bu şekilde kıramazsınız.

Rusya Ukrayna savaşı, İsrail Filistin, Suriye, Rojava, Irak, Federe Kürdistan, İran, Pakistan karmakarışık. Kızıldeniz’de konumlanmış olan gemilerin namluları adeta halkların üzerine dönmüş durumda. Burada altını çizdiğim şeye hep berabere çok dikkat edelim. Savaş bir genişleme eğilimi içerisindedir. Bütün bölgemizi ciddi bir şekilde savaşla karşı karşıyadır. Türkiye bu denklemden asla azade değildir. İşte bizler o yüzden diyoruz ki Kürt sorununu çözelim ki dışarıya karşı da bu savaş atmosferine karşı de bir toplumsal bütünlük içerisinde hep birlikte Türkiye halkları olarak dayanışma içinde karşı koyabilmeyi başarabilelim. Bakın birlikte var olmazsak, küresel saldırıların karşısında birlikte yeniliriz. Bu cümleye hep birlikte dikkat edelim.

Özellikle iktidar partisine sesleniyorum. Dediğimizi iyi anlamalarını iyi idrak etmelerini istiyorum. Bu cümleyi tekrar ediyorum. Birlikte var olmazsak küresel saldırılar karşısında birlikte yeniliriz. Cezaevlerinden, adalet nöbetinden, büyük özgürlük yürüyüşünden demokrasinin sesi yükselecek. Barış talebi yükselecek. Gelin bu taleplere Türkler, Araplar, Ermeniler, Lazlar, Çerkezler, Popmaklar ve burada sayamadığım bütün halklar ve inançlar olarak bu sese hep beraber kulak verelim.

Savaş çığırtkanlığı yapan erkek akla karşı biz kadınlar barışı inşa etme cesaretini hep birlikte büyütmek durumundayız. Türkiye’nin batısındaki değerli kadınlara sesleniyorum; ülkedeki çatışma süreci devam ettikçe, ülkede baskı düzeni artıyor, ülkenin siyasi iklimi gittikçe sertleşiyor. Demokrasi, kadın hakları, insan hakları, doğa hakları bütün bunlar hepsi toprağa gömülüyor. Adeta biz bunlardan artık bahsedemez ve bu konudaki haklarımızı talep edemez bir duruma getiriliyoruz.

Daha çok kadın şiddete uğruyor, daha fazla kadın cinayeti işleniyor böylesi atmosferlerde. Yaşadığımız yoksulluk da bütün bunların cabası. Asgari ücrete zam yapıldığı ayda sadece bir ay içerisinde 700 ürüne zam geldi. Bazı ürünlere 2 kez bazı ürünlere 3 kez zam geldi. Bizler çok derin bir yoksullukla karşı karşıyayız. Hak talep etmeye kalkışınca açız açıktayız, evsiziz kira ödeyemiyoruz, fatura ödeyemiyoruz dediğimizde ise ‘oturun yerinize siz ‘teröristsiniz’ yaftalamasını yapıyorlar bizlere.”

Buradan Türk kadınlarına seslenmek istiyorum; Kürt anaları sizlere barış elini uzatıyor. ‘Gelin Kürt sorununu hep beraber el ele vererek çözelim’ diyorlar. ‘Yaşanan acıları biz Kürt ve Türk kadınları olarak hep birlikte çözebiliriz’ diyorlar. Bizler kadınlar olarak el ele verirsek, bize zorla ezberletilmiş bu Kürt düşmanlığını bir kenara bırakmayı başarabilir. Türk kadınları, Kürt kadınları, Arap kadınları bu ülkede bulunan bütün farklı halklardan kadınlarla el ele tutuşarak, barışı hep beraber kurabiliriz. Gelin kadınlar olarak barış konusunda daha kararlı olalım, daha iradeli olalım. Hep birlikte silahları toprağa gömelim. Anadolu ve Mezopotamya topraklarında barış ağacı yükselsin. Hep birlikte barış diyelim.”

Hatimoğulları, kadınlara dönük baskılara da işaret ederek, şunları söyledi: “Bakın geçen hafta İstanbul Yedikule hastanesinde görevli doktorun bir hemşireye gerçekleştirdiği cinsel saldırı tüm delileri ve failin kabulüne rağmen faili aklama çalışmaları devam etti. Yine bir kaç gün Ankara’da Ayşegül katledildi. Daha kaç kadının öldürülmesini bekliyoruz. Daha kaç kadının ölümünü erkek yargı izleyecek.

İşte çalıştaylara konu olması gereken konular bunlar ama onlar nafaka kadını alırız konuşuyorlar. Sevgili kadınlar bizler yaşamak için doğduk. Erkekler tarafından katledilmek için doğmadık. Yaşam hakkı en önemli haktır. Yaşama hakkı olmadıktan sonra geri kalan hiçbir hakkın anlamı yoktur. Biz kadınlar yaşamak için birbirimize tutunarak birbirimizden güç almaya devam edeceğiz. Örgütleneceğiz. Hep beraber kazanacağız.

Yerel seçimin arifesindeyiz. Elbette şu anda yerel seçenimler Türkiye’nin gündeminde. Yerel seçimler aynı zamanda DEM Parti olarak bizlerin de en önemli gündemi. Biliyorsunuz bizler çok güçlü bir halk oylaması gerçekleştirdik. Kürdistan illerinde belediye eş başkan adaylar, belediye meclis üyelerinin, çok önemli bir çoğunluğunu halkımız seçti. Dün Amed’de aday tanıtımı programı vardı.

Oradan büyük bir coşkuyla ve enerjiyle geldim. O salonda halkın iradesini gördük. O salonda demokrasinin asıl tecelli edebileceğini, Türkiye ve dünya halklarına, DEM Parti olarak nasıl öğrettiğimizi gördük. Salon cap canlıydı, dip diriydi. Salon umut doluydu. Umut o salondan doldu taştı. Kürdistan ve Türkiye’nin dört bir yanına yayıldı.

Aday tanıtımı yaparken elbette bizim geleneğimiz olan bizim açımızdan olmazsa olmaz çalışanlarımızkadın meclisinin özgün çalışmalarıdır. Kadın çalışmalarımızın özgünlüğüdür. Kadınlar rengarenk giyinmişti. Her biri kendi geleneğini yansıtıyordu. İşte DEM Parti bu demektir. DEM parti o fotoğrafa bakıldığında görülecektir ki Anadolu’dur, Mezopotamya’dır, Türkiye’dir. DEM Parti, siyaset sahnesinde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayan tek parti. DEM Parti, bu halkın, bu ülkenin ve en çok da kadınların gözbebeğidir.

Başta kadınlar olmak üzere halkın güçlü sahiplenmesiyle kayyımları göndereceğiz. Bu arada şunu söyleyeyim; AKP genel başkanı dünkü konuşmasında şöyle bir söz sarf etmiş: ‘İktidarımızda belediyeleri siyasi rengine göre ayırmadık…’ Bizi siyasi rengimize göre ayırmamış. Ben AKP Genel Başkanına sesleniyorum; kayyımları uzaylılar mı atadı? Belediyelerimize kayyım atayan onlar değilmiş gibi konuşuyorlar. Halkın siyasi tercihlerine saygı duymayan onlar. Yalan söyledikleri zaman yüzleri de kızarmıyor. Çünkü bu onları gerçek yüzü.

Merak etmeyin. Sandıktan çıkan HDP’nin rengine tahammülü olmayanlara karşı 31 Mart’ta kazanacağımız büyük zafer ile onlara yanıt olacağız. Onların yalanları 31 Mart’ta sandıklardan geri dönecek. Yaptıkları bütün siyasi ayrımcılığın, gaspın kayyım yolsuzluklarının hepsini bizler sandıklardan geri çevireceğiz.

Buradan DEM Parti’yi yeterince tanımayan kadınlara seslenmek istiyorum; Lütfen DEM Parti’nin çalışmalarını tek tek takip edin. DEM Parti kadınların lehine sosyal çalışmaların içinde bulunan neredeyse tek partidir. Kadınlar böylesi bir partiyi daha çok sahiplenmeli. Kendi sorunlarını dile getiren, yerel yönetim anlayışında kadınları merkezine alan bir anlayışa kadınlar daha fazla izleme ve sahip çıkmalıdır. DEM gelir, devran döner. DEM gelir, devran döner. İşte bu bizim kampanyamızın yeni sloganı. Dem gelecek ve devran dönecek. Bizler geleceğiz, kadınlar gelecek, gençler gelecek, işçiler gelecek, emekçiler gelecek barış anaları gelecek.”

Paylaşın

DEM Partili Hatimoğulları: Zor Zamanlarda Mücadele Veriyoruz

Diyarbakır’da düzenlenen kadın adayları tanıtım toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Bizler zor zamanlarda mücadele veriyoruz. Coğrafyamızın çepeçevre savaşlarla sarıldığı, namluların halkların üzerine çevrildiği bir atmosferde siyaset yapıyoruz. Evet, çok zor koşullardayız” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bütün dünyada faşist, ırkçı, milliyetçi erkek egemen akımların dünyayı yönettiği bir dönemde siyaset yaparken yaşadığımız zorluklar hepimizin pratiğinde mevcuttur. Bizler 5 bin yıldır ezilen ve sömürülen kadınlarız. Şunu çok iyi biliyoruz faşist ırkçı akımlar iktidara geldiği zaman kadınların üzerindeki ezme ve sömürülme cenderesi katlanarak artar. Biz şu an Türkiye’de tam olarak bunu yaşıyoruz.”

Hatimoğulları, konuşmasının devamında, “Bir yanımız savaş, öte yanımız AKP-MHP iktidarının en koyu sömürü ve baskısı. Kadınların binbir mücadele ile elde ettiği hakları, medeni haklarımızı, nafaka hakkını, İstanbul Sözleşmesini, 6284 Sayılı Kanunu tartışmalı hale getirmek isteyen bu iktidara biz kadınların en büyük cevabı Sevgili Gültan Kışanak’ın sözleriyle veriyoruz: En büyük kariyerimizi kadınlar olarak, onların bu ceberut iktidarlarını yıkarak yapacağız. Bütün yoldaşlarımıza da sözümüz olsun” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin Diyarbakır’da düzenlenen kadın adayları tanıtım toplantısında açıklamalarda bulundu. Hatimoğulları şunları söyledi:

“Merhaba jinên delal, hûn bi xêr hatin. Ehlen ve sehlen bikul cemîen. Sevgili kadınlar hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Ben üzerimdeki selamı sizlere ileterek sözlerime başlamak istiyorum. Birkaç gün önce Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan ile beraber cezaevi ziyaretindeydik ve kadınları ziyaret ettik.

Sevgili Gültan Kışanak, Figen Yüksekdağ, Zeynep Boğa, Leyla Güven, Semra Güzel, Ayşe Gökkan’ın kucak dolusu selam ve sevgilerini iletiyorum sizlere. Onların şahsında, cezaevinde rehine tutulan bütün kadın yoldaşlarımıza selam ve sevgilerimizi iletiyoruz. Sözümüz olsun ki o duvarları yıkana, o demir parmaklıkları eritene dek mücadelemiz devam edecek.

Bugün bu salonda toplanmamızın amacı halk oylamasıyla seçilen kadın eş başkan adaylarımızın ve meclis üyelerimizin tanıtımını yapmak. Bir geleneğin devamcısı olarak kadınların özgün mücadelesinin bir yansımasıdır bugün bu salon. Emin olun ki ne Türkiye’de ne bölgede ne dünyanın hiçbir yerinde bu kadar özgün, bu kadar başarılı, bu kadar tarihi bir mücadele az sayıdadır bu bölgede ve bütün dünyada.

Türkiye kadın hareketinin, Kürt kadın hareketinin el ele vererek özgün çalışmalarının, bağımsız kadın meclislerinin örgütlenmesi ile bizler bugüne kadar geldik. Bizler eğer bu salonda isek bugüne kadar başta feodalite olmak üzere 5 bin yıllık erkek egemen sisteme karşı kadınların verdiği mücadele tarihine borçluyuz bunları. Kürt kadınlarına borçluyuz, Türk kadınlarına borçluyuz bunları. Bu bölgede yaşayan bütün kadınların verdiği mücadeleye borçluyuz bunları.

Yaptığımız halk oylaması sadece Türkiye’ye değil bütün dünyaya örnek olacak bir halk oylamasıdır. Partilerin basitçe yaptığı ön seçimlere hepimiz tanıklık etmişiz. Bizler de geçmişte dönemlerde benzer ön seçimleri yaptık. Ama şu an yaptığımız bu oylamada sadece DEM Partililer değil geçmiş dönemde yöneticilik yapmış arkadaşlarımız, o kentin bütün demokrasi dinamikleri geldi ve tercihlerini yaptı. Esasen kent uzlaşısı dediğimiz şeyi bizler bu halk oylaması ile hayata geçirmiş olduk.

Doğrudan demokrasinin tecelli etmesini sağladık. Çünkü adayları da halk kendi iradesi ile seçti. Bu çok kıymetli bir şey. 5 bine yakın arkadaşımız yoldaşımız bu halk oylaması için çalıştı. Emek veren yoldaşlarımıza sizlerin huzurunda sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Başta analarımız olmak üzere, kadınlara, gençlere, yağmur çamur kar kış demeden o salonlara gelip saatlerce oy vermek için kuyrukta bekleyen değerli halklarımıza sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Bizler zor zamanlarda mücadele veriyoruz. Coğrafyamızın çepeçevre savaşlarla sarıldığı, namluların halkların üzerine çevrildiği bir atmosferde siyaset yapıyoruz. Evet, çok zor koşullardayız. Bütün dünyada faşist, ırkçı, milliyetçi erkek egemen akımların dünyayı yönettiği bir dönemde siyaset yaparken yaşadığımız zorluklar hepimizin pratiğinde mevcuttur. Bizler 5 bin yıldır ezilen ve sömürülen kadınlarız. Şunu çok iyi biliyoruz faşist ırkçı akımlar iktidara geldiği zaman kadınların üzerindeki ezme ve sömürülme cenderesi katlanarak artar.

“Onların bu ceberut iktidarlarını yıkarak yapacağız”

Biz şu an Türkiye’de tam olarak bunu yaşıyoruz. Bir yanımız savaş, öte yanımız AKP-MHP iktidarının en koyu sömürü ve baskısı. Kadınların binbir mücadele ile elde ettiği hakları, medeni haklarımızı, nafaka hakkını, İstanbul Sözleşmesini, 6284 Sayılı Kanunu tartışmalı hale getirmek isteyen bu iktidara biz kadınların en büyük cevabı Sevgili Gültan Kışanak’ın sözleriyle veriyoruz: En büyük kariyerimizi kadınlar olarak, onların bu ceberut iktidarlarını yıkarak yapacağız. Bütün yoldaşlarımıza da sözümüz olsun.

Bu savaş cenderesinde Şili’den Arjantin’e, Tahrir Meydanı’ndan Rojava’ya, Bağdat’tan Hewlêr’e dünyanın dört bir yanında “biat etmiyoruz, itaat etmiyoruz, mücadele ediyoruz” diyen bütün kadınlara selam olsun! Selam olsun Klara Zetkinlere, Roza Lüksemburglara, Behice Boranlara, Şirin Tekellilere, Sakinelere, Sevêlere, Hevrîn Xeleflere! Buradan onlara sözümüz olsun ki 31 Mart seçimlerinde başta kadın eş başkan adayları olmak üzere belediyeleri tek tek kazanarak, kayyımları tek tek göndererek, kayyımcı zihniyetle tek tek hesaplaşarak demokratik ve ekolojik bir belediyecilik anlayışıyla, kadın özgürlükçü bir yerel yönetim anlayışıyla yerelden demokrasiyi güçlendireceğiz.

En çok görev biz kadınlara düşüyor. Bedel ödemiş, bu uğurda şehit olmuş kadınlara, cezaevinde bulunan kadınlara, açlık grevinde, adalet nöbetinde olan analarımıza, çocuklarının cenazeleri PTT kargoyla teslim edildiği halde barış demekten vazgeçmeyen analarımıza 31 Mart’ın zaferini hediye edeceğimizin sözünü buradan veriyoruz. Hepinize başarılar diliyorum.”

Paylaşın

Hatimoğulları: Bizim Yolumuz Barışın Ve Çözümün Yoludur

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Bizler barışın yolunu parlamentoya, siyasi partilere ve bütün topluma bir kez daha öneriyoruz. Bizim yolumuz barışın yoludur, bizim yolumuz müzakerenin yoludur, çözüm sürecinin üretilmesinin yoldur. 40 yıldır devam eden savaş ve çatışmaların barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesinin yoludur” dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, haftalık Meclis grup toplantısında gündemdeki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bugünkü grup toplantısındaki açıklamalarına yanıt veren Hatimoğulları “Cellatları ve cellatlığı çağrıştıracak bir anlayışın parlamentoda yeri yok. Parlamento sözün kurulduğu, siyasetin konuştuğu, savaşların ve çatışmaların ve ülkede yaşanan bütün sorunların konuşulup çözüm bulunduğu bir siyaset alanıdır.

Parlamantoyu bunun dışında adeta cellatları parlamentoya çağırırcasına Kürtçe konuşanların burada yeri yoktur DEM Partililerin burada yeri yok diyenlere yanıtımız çok net şudur: Biz dem partililer olarak sadece Kürtçe konuşmuyoruz, Arapça da Türkçe de konuşuyoruz Süryanice de konuşuyoruz. Anadolu ve Mezopotamya topraklarında bütün dilleri konuşan bir siyasi partiyiz. Bizim yerimiz parlamentodur. Parlamentoda yeri olmayan savaş çığırtkanlığı yapanlardır, çatışmaları derinleştirenlerdir. Bizim yerimiz burasıdır.” dedi.

Devlet Bahçeli ne demişti?

“Dağda bayırda sınır hattında mücadele ettiğimiz hainlerin siyasi cephesi olan DEM’cilerin TBMM’de bulunmaları adalet ve hukuk garabeti, siyaset ve demokrasi ayıbıdır. Karamanoğlu Mehmet Bey 747 yıl önce bugünden sonra hiç kimse divanda dergahta mecliste ve meydanda Türkçeden başka bir dil konuşmayacak fermanı nasıl ki tutacağımız bir buyruk ise aynı şekilde hiçbir terörist veya yandaşı dağda bayırda belediyede şehirde ve de TBMM’de barınmamalı tutunmamalıdır.

Terörle mücadele aslında bölücülükle mücadelenin sadece bir bölümüdür. Eli silah tutan bölücüye zararlı, buna karşılık silahsız bölücüyü zararsız kabul etmek terörle mücadelesi sekteye uğratacak en büyük gaflettir. Devlet gaflete düşmez devlet hukuk içerisinde meşru mücadelesinden asla taviz vermez. Türkiye Cumhuriyeti sınır içi güvenliğini sağladığı gibi sınır ötesi güvenliği de temine muktedirdir”

“Bizim yolumuz barışın, müzakerenin ve çözümün yoludur”

“Biz DEM Parti olarak herkesin, bütün halkların üzüntüsünü yüreğimizin en derinliklerinde hissediyoruz” diyen Hatimoğulları şöyle devam etti:

“Asker ölümlerinin hemen akabinde Rojava bombalanmaya başladı. Siviller katlediliyor, sivillerin yaşam alanları… Sivillerden intikam almak hangi ahlaka, anlayışa sığar? Rojava deyince aklımıza ne geliyor? IŞİD’e karşı en onurlu mücadeleyi veren Kürt halkı ve ittifak ettiği Arap halkı geliyor. Bu yürüdüğünüz yol yol değildir. Bizler barışın yolunu parlamentoya, siyasi partilere ve bütün topluma bir kez daha öneriyoruz. Bizim yolumuz barışın yoludur, bizim yolumuz müzakerenin yoludur, çözüm sürecinin üretilmesinin yoludur. 40 yıldır devam eden savaş ve çatışmaların barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesinin yoludur.”

Emperyalistlerin bölgeyi savaş alanına çevirdiğini belirten Tülay Hatimoğulları, “Bütün bu savaşlar enerji nakil hatları için ya da Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon enerji rezervleri için, bu savaşlar İsrail’in sınır genişletmesi için, yükselen Çin ekonomisine karşı ticaret savaşları için… Peki bütün bu savaşlar devam ederken biz ne yapıyoruz, birbirimizle kavga ediyoruz. Biz ne yapıyoruz; ‘Bu Kürttür, Kürtçe konuşamaz’ diyerek Kürdün katledilebileceği fetvasını veriyoruz. Rojava’da sınır ötesine giderek, Irak topraklarına Kürdistan topraklarına giderek SİHA’larla İHA’larla yağdırılan bombalarla kendi halkımızdan kendi topraklarımızdan olan insanları katletme politikasını sürdürüyoruz. Ama bu böyle gidemez.” dedi.

Tülay Hatimoğulları, “Çatışmalar çözüm değildir, savaş çözüm değildir, acılar çözüm değildir. Hiç kimse acıları yarıştırmaya ve o acıları siyaset malzemesi olarak kullanmaya sakın kalkmasın. Artık yeter artık kana doydu bu topraklar, artık acılara doydu bu topraklar. Gelin hep beraber güvenlik zirveleri yerine asıl güvenliğin teminatı olan barış zirvelerini hep beraber onları örgütleyelim” diye konuştu.

Paylaşın

CHP Lideri Özel: DEM Parti İle İlişkilerimizi Açık Ve Şeffaf Sürdüreceğiz

DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile görüşen CHP Lideri Özgür Özel, görüşme sonrası yaptığı açıklamada, “Meclis’te temsil edilen, Meclis’te en çok sandalyesi olan 3’üncü parti olan DEM Parti ile ilişkilerimizi bundan sonra kamuoyu önünde açık ve şeffaf biçimde sürdürmeyi, karşılıklı ziyaretleri yapmayı ve Türkiye’nin çok önemli meseleleri konusunda görüş alışverişinde bulunmayı sürdüreceğiz” dedi.

Haber Merkezi / CHP Lideri Özel, konuşmasının devamında, “Cumhuriyetin 100’üncü yılında bazı seçmenlerin kendilerine yerel yönetici seçebildiği, bazılarının yerel yöneticilerinin seçemediği, seçseler dahi yönetmelerine izin verilmediği bir ülkeyi kabul etmemiz mümkün değildir. O yüzden bu kayyım siyasetini bir kez daha kesin ve net bir dille reddediyoruz. Bu ülkenin 81 ilinde, bu ülkenin 1000’e aşkın ilçesinde, bu ülkede her seçmen kendisini kimin yöneteceğini seçebilmeli ve seçtiği kişiler kendisini yönetmeye devam edebilmelidir” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Merkezi’nde Genel Başkan Özgür Özel ile bir araya geldi. Hatimoğulları, Bakırhan ve beraberindeki heyeti, CHP Genel Başkan Yardımcıları Gül Çiftçi ve Gökhan Zeybek kapıda karşıladı.

Eş başkanlar, daha sonra CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile görüşmek üzere toplantı salonuna geçti. Yaklaşık iki saat süren görüşmede taraflar 31 Mart Yerel Seçimlerini ana gündem maddesi yaptı. Hatimoğulları ve Bakırhan ile Özel, toplantı sonrası ortak basın açıklaması yaptı.

Basın açıklamasında ilk olarak CHP Lideri Özgür Özel konuştu. Görüşmenin iki parti arasında sürdürülen iletişimin ilk adımı olduğunu söyleyen Özgür Özel, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

“DEM Parti’nin çok değerli Eş Genel Başkanları bugün heyetleriyle birlikte Genel Merkezimizi ziyaret etti. Kongrelerinin ardından kendilerini kutlamak ve başarı dilemek üzere geçtiğimiz günlerde biz DEM Parti Genel Merkezindeydik, bugün de onlar bize iadeyi ziyarette bulundu. Bundan duyduğumuz memnuniyeti dile getirmek, kendilerine ve kendileri şahsında tüm üyelerine hoş geldiniz demek isterim. Bugünkü ziyaret bir nezaket ziyareti olmakla birlikte iki partinin genel merkezleri düzeyinde sürdürülen iletişimin de ilk adımlarıdır.

Meclis’te temsil edilen, Meclis’te en çok sandalyesi olan 3’üncü parti olan DEM Parti ile ilişkilerimizi bundan sonra kamuoyu önünde açık ve şeffaf biçimde sürdürmeyi, karşılıklı ziyaretleri yapmayı ve Türkiye’nin çok önemli meseleleri konusunda görüş alışverişinde bulunmayı sürdüreceğiz. Bugün ülke meselelerini konuştuk. En çok emekliler açısından yakıcı halde olan ekonomik krizi ve satın alma güçlüklerini, işsizliği ve Türkiye’nin içinde bulunduğu tüm krizleri konuşma imkanı bulduk. Ülke meselelerini konuşurken işin hem ekonomik boyutunu hem de siyasi boyutunu konuştuk. Tabii ki bugünkü toplantının gündemi, yerel seçimler bu kadar yakınken yerel seçimlerden bağımsız değildi. Daha önce de ifade ettiğim bir konuyu burada da ifade etmek isterim.

Cumhuriyet’i kurmuş ve çok partili rejimi getirmiş olan, ülkeye çok partili demokrasiyi getirmekle haklı olarak övünen bir siyasi partinin genel başkanı olarak; Cumhuriyetin 100’üncü yılında bazı seçmenlerin kendilerine yerel yönetici seçebildiği, bazılarının yerel yöneticilerinin seçemediği, seçseler dahi yönetmelerine izin verilmediği bir ülkeyi kabul etmemiz mümkün değildir. O yüzden bu kayyım siyasetini bir kez daha kesin ve net bir dille reddediyoruz. Bu ülkenin 81 ilinde, bu ülkenin 1000’e aşkın ilçesinde, bu ülkede her seçmen kendisini kimin yöneteceğini seçebilmeli ve seçtiği kişiler kendisini yönetmeye devam edebilmelidir.

Bunun yanı sıra elbette ülke büyük bir anayasa krizi yaşamaktadır. Seçilmiş Can Atalay’ın yemin edemediği, ‘Hataylılar olarak seçtiğiniz milletvekiline milletvekilliği sıfatını siz veremezsiniz, biz talimat alırsak Saray’dan, tutarız salmayız onu’ dedikleri bir noktada Meclis Başkanının da üzerini düşeni yapmadığı bir sürecin içindeyiz. Biz bu meseleyi sadece Can Atalay meselesi olarak görmüyoruz; Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı açısından, gerçek ve tüzel kişiler açısından bağlayıcı olduğuna ilişkin Anayasa metninin kabul edilmemesini, bir anayasa ihlal girişiminden öte tek adam anlayışının anayasal düzene karşı darbe anlayışı olarak görüyoruz.

Bugün AYM’yi yok sayan, yarın Meclis’i, diğer gün diğer mahkemeleri yok sayacak ve tüm toplum için mal ve can güvenliğinin ihlal edildiği bir noktaya evrilmesi muhtemel olacaktır. Bunun için biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu pazar günü saat 13:00’e Tandoğan Meydanına bir çağrıda bulunduk. Bu çağrıyı bütün siyasi partilerle paylaştık. Bu çağrıyı tüm demokratik kitle örgütleri, STK’lar ve meslek örgütlerine yaptık. Siyasi görüşü ne olursa olsun Anayasaya sahip çıkan, özgürlüklere ve demokrasiye, örgütlenme özgürlüğüne sahip çıkan, emeğine ve ekmeğine sahip çıkan herkesi mitingimize davet ettik. Bir kez daha bütün vatandaşları mitingimize davet ediyoruz.

Bütün siyasi partileri, sendikaları, meslek örgütlerini davet ediyoruz. Gelin ortak geleceğimize hep beraber Tandoğan’da sahip çıkalım. Sorunlarıma sahip çıkılsın diyen işsizleri, gençleri, emeklileri ve emekçileri; biz size sahip çıkıyoruz diyen ve bu ülkenin ortak geleceğine sahip çıkmak isteyen herkesi pazar günkü mitingimize bir kez daha davet ediyorum. Sayın Eş Genel Başkanların şahsında tüm siyasetçi arkadaşlarına, üyelerine bir kez daha saygılarımızı sunuyoruz. Önümüzdeki yerel seçimlerin ülkenin ortak geleceğine hep beraber sahip çıkma seçimleri olduğunun altını çiziyorum. Nazik ziyaretleri için kendilerine teşekkür ediyorum.”

Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesinin kapıları aralanmalı”

Özel’in ardından Tülay Hatimoğluları konuştu. Bugünkü görüşmenin iade-i ziyaret olduğunu söyleyen Tülay Hatimoğluları, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

“Biliyorsunuz Cumhuriyet Halk Partisi’nin birkaç hafta önce bize bir ziyareti olmuştu. Bizler de bugün iadeyi ziyarette bulunduk kendilerine. Sıcak karşılamalarından dolayı kendilerine teşekkürlerimi sunuyorum. Sayın Özel’in de ifade ettiği gibi bugün bizler çok sayıda başlığı görüştük. Türkiye ve dünyanın içinden geçtiği siyasal süreci konuştuk. Özellikle Türkiye’de yaşanan ekonomik sorunları, yargı krizini, anti demokratik uygulamaları değerlendirmeye çalıştık.

Yargı krizi öyle derin bir boyuta gelmiş ki Sevgili Can Atalay bir deprem bölgesinin, deprem kentinin milletvekili olarak parlamentoda olmalıyken şu an cezaevinde. HDP’nin Eş Genel Başkanları şu an kendi görevlerinde olmalıyken, halkla birlikte iç içe çalışmalarını sürdürmeliyken, tamamen siyasi ve hukukta asla yeri olmayan gerekçelerle yargılamaları Kobanî Kumpas Davasında devam ediyor. Tahmin ediyoruz ki yakın zamanda da karara bağlanacak. Bunlar işte yargının içinde bulunduğu anti demokratik uygulamalara, Anayasayı ve hukuku tanımayan uygulamalara örnektir.

Yerel seçimlerin yaklaştığı bir dönemde belki bu sorunlar az konuşuluyor ama ekonomik kriz bizim mutfağımızda, tenceremizde, hepimizin yakından hissettiği bir sorun. Türkiye’de 50 milyona yakın insan açlıkla ve yoksullukla baş başa kalmışken, bizler bu durumun belli kesimler tarafından görünmez kılınmasına müsaade etmemeliyiz ve buna karşı bir duruş sergilemeliyiz. DEM Parti olarak sıklıkla ifade ettiğimiz üzere, bu ülkenin demokratikleşmesinin önündeki en temel sorunlardan biri olan Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesinin kapılarının aralanmasının önemini burada bir kez daha vurguluyoruz.

Bugün bu ülkeyi demokratikleştirmek, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında demokratik bir cumhuriyeti inşa etmek hepimizin görevidir. 100 yıl boyunca eksik bıraktıklarımızı tamamlamak ve yeterince oturtulamamış demokrasinin taşlarının yerine oturtulması bizim için tarihi bir fırsattır. İkinci yüzyılda bu mücadeleyi vermeyi ve bu mücadeleyi kesinlikle bütün kesimlerle, bütün siyasal ve toplumsal kesimlerle vermeyi önemsiyoruz.

Bugün yerel seçimleri de değerlendirdik. Yerel seçimler bazen genel siyasetin gölgesinde değerlendiriliyor ki bu çok da yanlış bir şey değil ama eksiktir. Yerel seçimleri aynı zamanda kentin kendi dinamikleri üzerinden, kent hizmetleri ve şehir hizmetleri üzerinden değerlendirmek durumundayız. Bizler yerel seçim politikalarımızı ilk belirlediğimiz ve kamuoyuna açıkladığımız zaman kent uzlaşısından bahsettik.

Kent uzlaşısında sadece o kentin siyasi partilerine ve siyasi dinamiklerine hitap eden bir şey değildir; aynı zamanda oradaki tüm toplumsal dinamikleri, kadın hareketini, gençlik hareketini, doğa ve insan hakları savunucularını, ezcümle o kentte yaşayan her kesimi temsil eden adaylarla yola çıkma konusudur. Bizler bugün elbette bu konularda neler yapılabileceğini konuştuk. İşbirliği konusunda, yol ve yöntemler nasıl olur, olur mu, olmaz mı bütün bunlarla ilgili derinlemesine olmasa da bir görüşme gerçekleştirdik. Ümit ediyoruz ki yerel seçimler ülkenin demokrasisinin ve biraz önce konuştuğumuz bütün sorun alanlarının önünün açılmasını sağlayacak bir nitelikte geçer.

Tekrar ev sahipliğinden dolayı CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel ve heyetine teşekkürlerimi sunuyorum. Diyalogların sürmesi önemlidir. Ayrıştırılıp kutuplaştırıldığımız bir dönemde, siyasetin ve siyasetçilerin kriminalize edildiği bir dönemde yan yana durmak, dayanışmak, konuşabilmek, farklılıkların bir arada bulunabilmesi demokrasi örneğidir. Bu örneğin daha da güçlenmesine ihtiyaç var. Ümit ediyoruz ki önümüzdeki günlerde bunu daha da güçlendirmek için hep beraber bütün demokrasi güçleri olarak emek verebiliriz.”

Kayyımlar sadece partimizin sorunu değil, muhalefet bu konuda tutarlı olmalı”

Tülay Hatimoğluları’nın ardından Tuncer Bakırhan konuştu. Bakırhan, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Bugünün sadece bir iadeyi ziyaret olmadığını Eş Genel Başkanımız ve Özgür Başkan dile getirdiler. Türkiye hem bölgede hem kendi içinde çok önemli sorunlar ve önemli krizler yaşıyor. Hem ana muhalefet partisi hem de muhalefette bulunan partimizin Türkiye’nin yaşadığı bu sorunlar üzerinde fikir alışverişinde bulunması kadar doğal bir şey yok.

Eş Genel Başkanımız ve CHP Genel Başkanının dediği gibi birçok şey konuşuldu, tartışıldı. Türkiye’nin temel gündemlerinden olan yerel seçimleri de konuştuk, tartıştık. Siz de takip ediyorsunuz Türkiye’de hem çözülmemiş bir Kürt sorunu var hem de bölgede ikili bir hukuk uygulanıyor. İki dönemdir Kürt halkının, halklarımızın seçmiş olduğu iradesine kayyım atanıyor. Bu kayyımlar sadece DEM Partinin, seçmenlerimizin ve Kürtlerin sorunu değil; bu kayyımlar Türkiye’de kendisine çağdaş, ilerici, sol, sosyal demokrat diyen hem siyasi partilerin hem de kişilerin temel sorunudur.

Önümüzdeki dönem bu kayyım rejiminin, bu kayyım sisteminin son bulmasını istiyoruz. Muhalefetin bu ikili hukuk karşısında tutarlı bir dil ve siyaset ortaya koyması gerektiğini düşünüyoruz. Siz de takip ettiniz, yaklaşık 90 yerleşim yerinde 100 bin delege ile bugüne kadar Türkiye’nin hiçbir yerinde eşi benzeri görülmemiş bir halk oylaması yapmaya çalışıyoruz. Biz yerel demokrasiyi, yerinden yönetimi önemseyen bir siyasi parti olarak halkımızın verdiği kararları esas alan bir yöntem izleyeceğiz.

Doğaldır ki yereli ve yerel demokrasiyi önemseyen bir parti, aynı zamanda batıda yerel seçimlerde hangi nitelikte ve özellikte olacağı belli olan adayların seçimlerini de dikkatle izliyor. Kent uzlaşısı çerçevesinde Türkiye’de demokrat, halkçı, şeffaf, toplumcu belediyeciliği esas alan yöneticilerin seçimi için bir hassasiyet içinde olacağız. Önümüzdeki günlerde yerel yönetimler anlayışımızın batıda karşılık bulması için işbirliği ve güç birliği dahil olmak üzere seçeneklerin tartışılması gerektiğini bugün dile getirdik.

Arkadaşlarımız kent uzlaşısının, yerel yönetimlerde işbirliği sağlanacak kentlerin hangileri olacağı, hangi kentlerde bu çalışmanın yürütülebileceği konusunda bir çalışma yürütecekler. Önümüzdeki yerel seçimlerde emekçilerin, yoksulların ve onların iradelerinin yansıdığı halkçı ve toplumcu adayların kazanması için biz parti olarak elimizden gelen bütün çabayı ortaya koyacağız. Bize gösterdikleri bu sıcak ev sahipliğinden dolayı Sayın Özgür Özel şahsında CHP Genel Merkezi çalışanlarına ve yöneticilerine de teşekkürlerimi iletiyorum. Hepinize kolay gelsin.”

Paylaşın

Hatimoğulları: Bu Seçimlerde 2014’teki Ruhu Yeniden Yaratacağız

Yerel seçimlere ilişkin konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, kayyum atanan belediyeleri geri alacaklarını yineleyerek, “Bu seçimlerde 2014’teki ruhu yeniden yaratacağız. 2014’te nasıl o belediyeleri kazandıysak, emeklerimizle 2024’te de o belediyelerimizin hepsini tek tek geri alacağız. Çalışmalarımız ve motivasyonumuz bu yönde” dedi.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Kürt sorununun demokratik çözümü için Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması gerektiğini belirterek, diyalog çağrısı yaptı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Bitlis’te 2’nci Olağan Kongresini gerçekleştirdi. Kentteki bir düğün salonunda gerçekleşen kongreye, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın yanı sıra çok sayıda siyasetçi ve kurum temsilcisi de katıldı.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, AKP’nin demokratik siyasete tahammülünün olmadığına işaret ederek, partilerinin kapatılmalara rağmen güçlü bir şekilde yoluna devam ettiğini vurguladı.

Kürt sorununun demokratik bir şekilde çözülmesinin kapılarının açılması gerektiğine vurgu yapan Hatimoğulları, 3 yılı aşkındır İmralı’da tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın durumunu işaret ederek, “Ağırlaştırmış tecridin derhal kalkması gerekiyor. Bunun için devleti derhal diyaloğa davet ediyoruz” dedi. Hatimoğulları, 106 cezaevinde Öcalan’ın üzerindeki tecridin kalkması hem de Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözülmesi için açlık grevinin sürdüğünü belirtti.

Mecliste geçen bütçeyle ilgili de konuşan Hatimoğulları, iktidarın bütçe tercihini eleştirerek, “Bütçe demek Türkiye ve Kürdistan’da bir tane insanın aç kalmamasının planlanması demektir. Oysa bunlar Türkiye’nin bütün varlıklarını kendi yandaşlarına peşkeş çekmeye; savaşa, İHA’lara, SİHA’lara, bombalara, mermilere para vermeye devam eden bir bütçe açığa çıkardılar” dedi.

“Kürt sorununun çözülmediğini, daha derinleştiğini hepimiz görüyoruz”

İktidarın güvenlik politikalarına para ayırarak Kürt sorununun üzerini örteceğini zannettiğine dikkat çeken Hatimoğulları Rojava ve Irak Kürdistan Bölgesinde süren sınır ötesi operasyonları işaret ederek, “Oysa buraya yatırım yapmadıkça Kürt sorununun çözülmediğini, daha derinleştiğini hepimiz görüyoruz. Türkiye’nin sınırlarının nasıl daha güvensiz hale geldiğini, IŞİD ve el Nusra’ya nasıl açıldığını hepimiz görüyoruz. Sınırlar hallaç pamuğuna dönmüş durumda. Şu anda Türkiye’nin sınırları 100 yıllık tarihi boyunca hiç olmadığı kadar güvensiz. Çünkü IŞİD ve el Nusra elini kolunu sallayarak sınırlardan geçiyor. Sınır kentlerinde yaşayan halk bunu çok iyi biliyor, görüyor” ifadelerini kullandı.

Yerel seçimlere ilişkin de konuşan Hatimoğulları, kayyum atanan belediyeleri geri alacaklarını yineleyerek, “Bu seçimlerde 2014’teki ruhu yeniden yaratacağız. 2014’te nasıl o belediyeleri kazandıysak, emeklerimizle 2024’te de o belediyelerimizin hepsini tek tek geri alacağız. Çalışmalarımız ve motivasyonumuz bu yönde” dedi. Konuşmaların ardından seçimler yapıldı. DEM Parti il eş başkanlığı görevine Fikret Birlik ve Sakine Olan seçildi.

Paylaşın

DEM Parti’den Eleştirilere Sert Yanıt: Halkını Üç Kuruşa Satacak…

Partisinin genel merkezinde açıklamalarda bulunan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “İktidar, asker cenazlerini bile kendisinin bu ülkeyi nasıl yönettiğinin sorgulanmasını engellemek üzerine kullanacak kadar vicdansızca davrandı. Çatışmalarda yaşamını yitiren her gencin acısını yüreklerimizde hissettik” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Çatışmaların derinleştirildiği bir dönemden geçiyoruz. 40 yıldır bu ülkenin dört bir tarafına cenazeler gidiyor, birileri iktidarını korumak için bu çatışmaları körüklüyor. Biz herkesi barış için çalışmaya davet ediyoruz. Bahçeli ve diğerleri, bizleri karanlık odakların hedefleri haline getiren konuşmalar sıraladı. Sizin karşınızda dolandırıcılar, halkını üç kuruşa satacak sizin gibi insanlar yok. Sizin karşınızda bu laflardan korkacak cesaret yoksunu bir parti yok.”

Tülay Hatimoğulları, açıklamasının devamında, “Şeref ve onurdan payesini almayanlara pabuç bırakmayız. Cürmünüz kadar yer yakarsınız, haddinizi bileceksiniz. Bahçeli’nin konuşmalarından nefret ve küfrü çıkarsanız yazacak bir şey bulamazsınız. Bizler çok katledildik, çok tehdit edildik, işkence gördük, çok hapsedildik. Kürt sorununun barışçıl yollarla çözülmesi için çok çaba sarf ettik, bugünlere geldik. Bizi Meclis’e leylekler getirmedi, halk taşıdı. Halkı kin ve nefrete teşvik eden Bahçeli’nin dilinin tarihin en kirli çöp sepetinde yer alacağından hiç kuşkumuz yok” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin genel merkezinde açıklama yaptı. Mezopotamya Ajansı’nın aktardığına göre; Hatimoğulları, Cumhuriyetin ikinci yüz yılının ilk bütçe yapım sürecinin tamamlandığını, bütçenin iktidar ile küçük ortağının adaletsiz gelir dağılımını derinleştiren kararlarıyla sonuçlandığını belirtti. Hatimoğulları, bütçe görüşmelerinden sonra gündemlerinin artık yerel seçimler olduğunu ifade ederek, “Yerel seçimlerde bütün vekillerimiz artık kendi sahalarında olacaklar. 7/24 tam takım artık çalışmalarımızı yürüteceğiz” dedi.

Hatimoğulları, iktidar ve küçük ortağının kin ve nefreti diri tutarak ülkede yaşanan ekonomik krizi, açlığı ve yoksulluğu konuşmalarını engellemek istediğini kaydederek, “Çatışmalarda yaşamını yitiren her gencin acısını yüreğimizin derinliklerinde hissediyoruz. Bu çatışmalarda yaşamını yitiren bütün gençlerin ailelerine ve Türkiye halklarına başsağlığı dileklerimizi bir kez daha buradan iletiyoruz. Savaştan, çatışmadan, kandan, ölümden, acıdan, gözyaşından, adaletsizlikten beslenen ve bundan siyaset devşirmek isteyen iktidar ve ortağının bu tutumunu ayrıca şiddetle kınadığımızı belirtiyorum” diye belirtti.

Hatimoğulları konuşmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye siyasi ve toplumsal tarihinin çok önemli dönemeçlerinden birini yaşıyoruz. Kürt sorununun çatışmayla, ölümle çözülemeyeceğinin, çatışmaların ve savaşın derinleştirildiği bir evreden geçiyoruz. 40 yıldır bu ülkenin dört bir tarafına cenazeler gidiyor. Birileri iktidarını korumak için bu savaşı ne yazık ki körüklüyor. Bizse bütün bu ölümlere rağmen her zaman döndük ve şunu söyledik; lütfen barış olsun bu ülkede. Bizler, gelin hep birlikte barış için çalışalım dedik ve buradan da sözümüzü yineliyoruz, biz barış için çalışıyoruz ve herkesi barış için çalışmaya davet ediyoruz.

Son asker ölümlerinden sonra Bahçeli efendi başta olmak üzere, iktidarın diğer temsilcileri partimizi, seçmenimizi ve halkımızı tehdit etti ve hedef haline getirmek istedi. Karanlık odakların hedefi haline getiren konuşmalar sıraladı. Bahçeli efendi ve MHP’nin yönlendirilmesiyle konuşan AKP’li beyefendilere sesleniyorum; hele kulağınızı bize verin, sizin karşınızda foncular, dolandırıcılar, halkını, davasını üç kuruşa satacak sizin gibi insanlar yok. Sizin karşınızda bu lafları duyacak, korkacak, ürkecek bilinç yoksunu bir parti yok. Cesaret yoksunu bir parti hiç yok. Yaptığı her konuşmada barış çağrısı yapan Eş Genel Başkanımız Sayın Tuncer Bakırhan ve milletvekillerimizi pespaye bir dille ağza alınmayacak kelimelerle tehdit eden ve kullandıkları bütün lafları kendilerine iade ediyoruz.

Şunu iyi bilin ki şeref ve onurdan payesini almamış olanlara pabuç bırakmayız. Cürmünüz kadar yer yakarsınız, Haddinizi bileceksiniz. Konuşurken karşınızda kimin olduğunu çok iyi bileceksiniz. Bahçeli’nin konuşmalarından kin nefret ve küfür kelimelerini çıkarın, geriye bir şey kalır mı? Sayfanız bomboş kalır. Yazacak iki kelime bulamazsınız. Çünkü sadece küfür ve tehditlerle konuşmasını bilen bir insan. Partimiz tarih boyunca ağır bedellerle bugüne kadar tarih yazarak gelmiştir. Bizler çok katledildik, çok faili meçhullere kurban edildik, çok işkence gördük, çok tehdit edildik, çok yargılandık çok hapsedildik.

Fırtınada büyüyen fidanlar rüzgarla sarsılmaz. Bizler onların estirdiği bu sahte rüzgarla hiç sarsılmayız. Bir adım bile geri durmadık. Adalet eşitlik özgürlük için Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi için bir milim sapmadan mücadelemizde dimdik ayakta durduk ve bugüne geldik. Bunun en büyük kanıtlarından biri, şuan hali hazırda devam eden Kobanê kumpas davasıdır. Bakın Kobanê kumpas davasında bizleri hukuksuzca siyasi intikam amacıyla yargılamaya çalışanları, arkadaşlarımız tek tek yargılıyor. Bugün hali hazırda savunmasını sevgili Selahattin Demirtaş yapıyor ve her gün bu iktidarı, bu tekçi ırkçı devlet anlayışını sorguluyor. Sebahat’lar, Figen’ler, Ayla’lar, Gültan’lar… hepsi tek tek bu adaletsiz yargı sistemini ve bu ceberut egemen sistemi yargılıyor.

Sizden korkan sizin gibi olsun. Haddinizi bileceksiniz ve Türkiye’nin milyonlarca yurttaşının oyunu almış bir partiye dil uzatmak aynı zamanda bize oy verenlere ve topluma dil uzatmak demektir. Bizi Meclis’e leylekler getirmedi, bizi Meclis’e halk taşıdı. Sizin aldığınız oyların benzeri bir şekilde bizler de oy alarak seçildik. Bu zehirli ayrıştırıcı kutuplaştırıcı ve suç işleyen hatta halkı kin ve nefrete teşvik eden Bahçeli’nin dilinin, tarihin çöp sepetinde yer aldığından hiç şüphemiz yoktur.

Irak’ın kuzeyinde karın, buzun ortasında naylon çadırlarda savaşa gönderilen yoksul halkın çocuklarıdır. Savaş kararını verenler, ağzından çıkan her kelimesi kanla karışık olanlar çocuklarını askere göndermiyor. Yakınlarını askere göndermiyor. Onlar sırça köşklerinde, sıcacık evlerinde zevk ü sefa içinde yaşarken, o kerpiç evlerde oturan yoksul ailelerin çocukları sınırın ötesinde neyle karşılaşacaklarını bilmedikleri yerlere gönderiliyor.

Bizler DEM Parti olarak dedik ki; sınır ötesi operasyonları derhal durdurun. Libya’da, Irak’ta. Suriye’de ne işiniz var dedik. İktidar bundan acayip rahatsız oldu. Her seferinde ‘sınırı, sınırın ötesini de koruyacağız’ diyerek Türkiye’yi daha güvenliksiz hale getirdiler. Biz bir kez daha soruyoruz, hakikaten ne işiniz var? Güvenlik dedikçe, sınırlarımız dünyanın en güvenliksiz sınırları haline gelmiş durumdadır. IŞİD’i, El Nusra’yı Kürtlerin yerine ikame ederek, Kürtlerin yerine onları komşu olmaya addederek, sınırlarımız dünyanın en güvensiz sınırları haline geldi. Bun kim yaptı? Şu anki iktidar ve karar vericiler yaptı.

Dünyanın en garantili, en güvenli olan şeyi barıştır. Ancak ne yazık bu iktidar barış siyasetinden uzaklaşalı çok oldu. Bu ülkenin kanayan yarası; Kürt sorununa her daim dedik ki gelin çözüm bulalım. Bu ülkeye en büyük zararı veren, bölen, çatıştıran; ‘Kürt yoktur, Alevi yoktur, bu halk tektir tek ırktır’ diyen ve ‘tek dille konuşmak zorundasınız’ diyen anlayışın kendisidir. Bu ülkede yaklaşık 40 yıldır çatışmalar devam ediyor. Bugüne kadar ne çözüldü? Her gelen asker cenazesinde, her gelen Kürt cenazesinde anaların gözyaşları aynı renk akmadı mı? Fosilleşmiş, yüreği nasırlaşmış, organize kötülük şeflerinin umurunda değil. Onlar birer rakam değil, birer hayat. Onların her birinin bir sevdiği, bir ailesi var. Onlar yitip gidiyor ama AKP ve MHP bundan siyaset devşirmeye çalışıyor. Ant olsun ki kan kusan siyasetinize rağmen bizler bu ülkede en güzel barışı tesis edeceğiz.

Kürt sorununun çözümü için devlet 93’te Özal üzerinden temaslarda bulundu, 96’da Erbakan temasta bulundu. O dönemin başbakanıydı. 97’de Genelkurmay doğrudan ilişki kurdu. 99’da Genelkurmay devlet adına yüz yüze temaslarda bulundu. 2000 ve 2005 yılları arasında askeri kanat sürekli görüşmeler yaptı. 2005’ten sonra 2010 ağırlıklı olmak üzere MİT bu görüşmelerde aktif rol adlı. MİT’in yanında çeşitli bakanlıklar ve bürokratlar görev aldı. Geçmiş dönemde başbakan ve ulaştırma bakanı olarak görev yapan Binali Yıldırım, 2010 yılında Van ziyareti sırasında yaptığı konuşmasında ‘Bu savaşın bütçesi 1 trilyon dolar. 40 bin insanımızı kaybettik’ demiş. ‘Sona ersin, bu çıkmaz yoldur’ demiş.

Şimdiki Meclis Başkanı’nın 14 Eylül 2013 tarihinde Bursa’da yaptığı konuşmasında ‘28 yıllık süreçte Türkiye’de yaklaşık 50 bin insan yaşamını yitirdi. Yaşananların ülke ekonomisine tahmini maliyetinin en azını söylüyorum, 1 trilyon 144 milyon. Dolar olarak da baktığımızda; 620 milyar dolar. Bu parayla Türkiye’nin bugün var olan tüm ailelerinin hepsine araba ve ev alabilirdik’ demiş. Peki bütün bu görüşmeler, bütün bu konuşmalar yanlış mıydı? Hayır yanlış değildir, bilakis hepsi dosdoğruydu. Ve olması gereken de bu zaten. Kürt sorunu hamasetten daha büyük bir meseledir. Bahçeli zihniyetine kalsa 10 milyonlarca Kürt’ü bu ülkeden sürecek. Fakat bunun hayal olduğunu devlet biliyor.

Değerli yurttaşlarımız, bu iktidar ve ortağı çözüm değil, intikam peşinde. En son DEM Parti Gençlik Meclisi Kongresi’nin çıkışında çok sayıda genç gözaltına alındı. Gözaltılar bitmedi, ertesi günler de devam etti ve yine aynı günlerde yine intikam amaçlı Rojava’ya, Kuzey ve Doğu Suriye’ye hunharca saldırılar düzenlendi. Dışişleri Bakanı, bu saldırılarda tek bir sivilin dahi katledilmediğini söylemişti. Eski MİT müsteşarı, kaç sivilin katledildiğini bizden daha çok iyi biliyor. Rakamlar onda mevcuttur. Sadece son birkaç günde Rojava’da buğday siloları, tekstil atölyeleri ve fabrikaları, matbaalar, sivil alanlar vuruldu. Buradan eski MİT müsteşarı ve şimdiki Dış İşleri Bakanı’na soruyoruz; burada asker mi yaşıyordu? Burada silahlı unsurları mı matbaa işletiyor ve tekstil atölyesini çalıştırıyor? Burada yaşayan Kürt sivil halkın öldüğünün, öldürdüğünü bilmeyecek kim vardır bu ülkede ve bu dünyada? Bunu bir kere daha kendilerine hatırlatıyoruz.

Filistin halkı için döktüğümüz gözyaşını Kürt halkı için de dökmemiz gerekiyor. Bir ümmet olmanın da ötesinde insanlık adına ve savaş karşıtlığı adına da Filistin için döktüğümüz gözyaşını mazlum Kürt halkı için de, Rojava’da katledilen Kürt halkı için de dökmeliyiz. Buradan Türkiye’de bütün siyasi partilere, demokrasi güçleri ve siz değerli halkımıza sesleniyorum; Türkiye halklarının vicdanı eminim bu sese kulak verecektir. Savaş sevicilerine lütfen kulaklarımızı kapatalım, onlar gerçekleri gizliyorlar. Kendilerine safahat ve yoksulu emekçi halka ölümü ve cefayı reva görüyorlar. Kendileri para pul içinde, zenginlikler içinde offshore hesapları ile gemicikleriyle yurtdışında yedi cetlerine kadar sermaye biriktirdiler ama yoksul halk çocuklarının ve Türkiye halklarının çocuklarını ölüme terk etmeyi uygun buluyorlar.

MHP Lideri Bahçeli’ye tepki

Şerefli olmak yoksul halkın gencecik evlatlarının ölümünü seyretmek midir? Yoksa bu gençlerin ölümünü engelleyecek siyaseti ortak bir akılla üretmek midir? Şerefli olmak gençlerin yaşamasını istemek midir, onurlu olmak Türk’ün, Kürt’ün Alevi’nin, Sünni’nin, özgürce barış ortamında yaşamasını eşit yurttaşlık temelinde yaşamasını talep etmekte midir?

İşte Bahçeli oturacak, kendini şeref temsilinden geçirecek. Bizim ismimiz sürekli değişiyorsa dönüp o parlamento kendine bakacak. O zaman ismimizin değişmesinin nedenini görecek. İsmimiz hukuksuzluklardan dolayı değişti. İsmimizi sürekli değişime mahkum edenler 12 kez partimiz kapatmaya yeltenenlerdir. İsmimizin değişiminde aynı zamanda ‘ben muhalefetim’ diyen ama partimize dönük açılan kapatma davası dahil olmak üzere bizler üzerindeki baskılara seyirci kalanlardır. Onlar sırtlarını 90’lı yılların karanlık tarihine dayamış. Biz, desteğimizi gücümüzü halkımızdan aldık. Sırtımızı da halkımıza dayıyoruz. Bu böyle biline. Muhalefet, ne yazık ki önemli bir bölümü, söz konusu biz olunca eşitleniyor. Umarız ki bu eşitlik bozulur, umarız ki muhalefetin diğer kesimlerinin aklı başına gelir. Umarız 90’ların zihniyetini taşıyan bu anlayışların zihniyeti de derhal değişir.”

Paylaşın

DEM Parti: AKP Hileyle İrademizi Gasp Etmeye Çalışıyor

Partisinin genel merkezinde açıklama yapan DEM Parti Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, “AKP’yi demokratik bir seçim yarışına davet ediyoruz, mert bir seçim yarışına davet ediyoruz” dedi ve ekledi:

“Asıl çağrıyı AKP’ye yapmayacağım. Çünkü AKP bildiği şeyi yapıyor. Hilelerle seçim sonuçlarını manipüle etmeye çalışıyor. Ben halklarımıza bir çağrı yapmak isterim; AKP hile ile hurda irademizi gasp etmeye çalışıyor. Lütfen buna izin vermeyin. AKP sizin oylarınızla değil, taşıdığı memurlar askerler ve korucu aileleri ile belediye başkanı belirlemek istiyor. Buna izin vermeyin. Halkın gücünü AKP’ye de bütün halk düşmanlarına gösterin.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Batman Milletvekili ve Yerel Yönetimlerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Rüştü Tiryaki, partisinin genel merkezinde taşınan seçmenlere ilişkin açıklama yaptı.

Tiryaki, Iğdır, Kars, Diyarbakır’ın Kulp, Hazro, Mardin’in Savur, Dargeçit, Batman’ın Hasankeyf, Gercüş, Hakkari Çukurca, Şemdinli, Yüksekova, Şırnak merkez, Uludere, Silopi ilçeleri ile Muş’ta birçok adrese seçmen kaydedildiğini söyledi.

Seçim güvenliğine dair DEM Parti seçmenine seslenen Tiryaki, “AKP’yi demokratik bir seçim yarışına davet ediyoruz, mert bir seçim yarışına davet ediyoruz” diyen Tiryaki, “Asıl çağrıyı AKP’ye yapmayacağım. Çünkü AKP bildiği şeyi yapıyor. Hilelerle seçim sonuçlarını manipüle etmeye çalışıyor. Ben halklarımıza bir çağrı yapmak isterim; AKP hile ile hurda irademizi gasp etmeye çalışıyor. Lütfen buna izin vermeyin. AKP sizin oylarınızla değil, taşıdığı memurlar askerler ve korucu aileleri ile belediye başkanı belirlemek istiyor. Buna izin vermeyin. Halkın gücünü AKP’ye de bütün halk düşmanlarına gösterin” dedi.

Tiryarki, taşınan seçmen profiline dair bilgi de verdi ve seçmenin büyük çoğunluğunun erkeklerden ve askerlerden oluştuğunu söyledi.

Tiryaki’nin verdiği örneklerden bazıları şöyle: “HDP’nin bin 514 farkla kazandığı Iğdır merkezinde seçim sonucunu etkilemek için bakın AKP ne yapmış; Pir Sultan Abdal mahallesi, 831. Sokak, No:5, bu adres yeni bir adres. Bu adrese tam bin 450 seçmen kaydedilmiş. Bunların yalnızca 5 tanesi, 14 Mayıs seçimlerinde Iğdır merkezinde oy kullanmış. Bin 445 seçmen Iğdır merkeze dışarıdan getirilmiş.

Konaklı Mahallesindeki Kazım Karabekir Caddesi üzerinde bulunan 220 numaralı adrese 6 ay önce toplam 743 erkek seçmen kaydedilmiş. Adres sorgulama sisteminde söz konusu adres İl Emniyet Müdürlüğü olarak geçiyor. Bir işyeri. Bu işyerine 743 erkek seçmen kaydedilmiş. Adres olarak belirtilmeyecek yerden bahsediyoruz. 2023 seçimlerinde yurtdışı seçmen kütüğüne kayıtlı bin 186 seçmen, 2024 yerel seçimlerinde oy kullanabilmeleri için Iğdır merkeze kaydedilmiş. Bu da yeni bir şey. Adeta bir seyyar seçmenden bahsediyoruz. Güvenlik görevlilerini, jandarmayı, polisi bir seyyar seçmen gibi bir dönem yurt dışına, bir dönem istedikleri şehirlere, köylere, ilçelere, kasabalara taşıyan bir siyasi iktidar var.

Siirt merkezde en az 6 bin şüpheli seçmen tespit edilmiş. Hayali seçmenden bahsetmiyorum. Bunların her birisi seçmen. Fakat seçimlerde adresleri Siirt merkeze nakledilmiş binlerce kişiden bahsediyoruz. Yeni mahalle, Cengiz Topel caddesi, No: 40; Bu adrese Mayıs 2023 seçimlerinde 10 tane seçmen kaydedilmiş. Şimdi ne kadar artmış? Yüzde 20 bin 890 artmış, yani 2 bin 99 kişi kaydedilmiş. Bunlardan yalnızca 10 tanesi Siirt merkez seçmeni. Diğerlerinin tamamı dışarıdan getirilmiş kişiler.

Doğan mahallesi Abdurrahman Kavak caddesi, No: 75; Burası da adres sorgulama sisteminde Emniyet Müdürlüğü Özel Hareket Şube Müdürlüğü olarak geçiyor. Emniyet Müdürlüğü Özel Hareket Şube Müdürlüğü’nde 7 olan seçmen sayısı bin 989’a yükselmiş.

AKP, 2019 yılında Şırnak Belediyesi’ni 8 bin 500 oyla kazanmış. Yanına bir parantez açmak gerekiyor. Şırnak’ta ahırlara bile seçmen kaydı yaptırılmıştı. Biz bunların hepsini belgeledik, YSK’ya başvurduk ama sonuç alamadık.

2023 Mayıs seçimlerinde Şırnak merkezi kazanamayacağını anlayan AKP, bu mühendisliği bir başka biçimde sürüyor. Yeşilyurt Mahallesi, Şehit Tümgeneral Erdoğan Aydın caddesi; adres sorgulama sisteminde burası askeri alan. Seçmen taşınan en yoğun alandır. Bu yerleşkeye kayıtlı seçmen 752.

Yüzde bin 600 artışla şu anda 5 bin seçmene ulaşmıştır. Bu seçmenlerin 4 bin 368’i yeni kayıtlı seçmen. Hiçbiri Şırnaklı değil. 4 bin 368’li yeni seçmen garip bir şekilde AKP’nin seçimi hiçbir şekilde kazanamayacağını bildiği Silopi ve Cizre’den Şırnak merkeze getirilmiş.

AKP, Hakkari Çukurca’yı 2019 seçimlerinde 94 oyla kazanmış. Aslında büyük bir rakam. AKP Çukurca’yı olağan koşullarda kazanamayacağı için inanılmaz seçmen taşımış. Çukurca Yeşilçeşme mahallesinin yalnızca yüzde 15’i Hakkarililerden oluşuyor. Bu mahallede seçmen yalnızca 801’i Hakkârili. Üstelik bu adreslerden bir tanesi No :6/2.

14 Mayıs seçimlerinde tek bir tane seçmeni olan bir adres. Adı soyadı bizde. Buradaki seçmen artışı yüzde 92 artarak, 923’e ulaşmış. 923 tane yeni seçmen kaydedilmiş. Yine bir başka adresteki 67 seçmen sayısı bin 224’e çıkmış. Yüzde bin 726 artış olmuş. Bir başka adres 501 seçmeni bin 455’e ulaşmış. Yüzde yüz 90’lık bir artış olmuş. Bunlara AKP adına biri konuşacaktır. Ama şunu bilsinler ki her adresi bütün ayrıntıları ile biliyoruz ve bunlara itirazlarımızı yapacağız. Polis evi, askeri yer, emniyet özel hareket yeri diyerek kurtulamayacaklar.

Kulp ilçesinde 2019 yerel seçimlerinde HDP belediyeyi bin 757 oy ile kazanmış. Turgut Özal mahallesi, Turgut Özal Bulvarı, No:103; Adres sorgulama sisteminde Jandarma Misafirhanesi olarak gözüküyor. 6 ay önce böyle bir misafirhane kayıtlarda yoktu.  Ekim 2023 itibariyle bu adrese bin 62 tane seçmen kaydedilmiş. Bunlardan sadece 13 tanesi 14 Mayıs seçimlerinde Kulp’ta oy kullanmış. Kulp’a gelen, Kulp’ta olmayan toplam 2 bin 100 seçmenin bin 49’u bu adrese kaydedilmiş. Misafirhanede bulunan askerlerin 572 tanesi de kazanma ihtimalinin olmadığı düşündüğü Lice’den Kulp’a getirilmiş kişilerden oluşuyor.”

“Kazanan biz olacağız, kazanan halkımız olacak”

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, polis ve askerlerin gezici seçmen olarak kaydedilmesine dair sanal medya hesaplarında yaptıkları paylaşımlarla tepki gösterdi.

Hatimoğulları, sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımda şunları belirtti: “İktidar ölülere bile oy kullandırın talimatıyla başladığı yolda seyyar seçmenle Kürt halkının iradesini gasp etmek istiyor. Bunların hile ve hurdalarını bir araya getirsek fizana yol olur. Sadece birkaç örnek vermek istiyorum:

Siirt İl Emniyet Müdürlüğü Özel Harekât Şube Müdürlüğü olarak görünen bu adresin Mayıs seçimlerindeki seçmen sayısı 7 iken %28314,29 artarak 1.989 olmuştur. Şırnak’ta askeri alandaki bir yerleşkeye kayıtlı seçmen sayısı Mayıs 2023’te 752 iken %692 artışla şu anda 5.956 seçmene ulaşmıştır. Bu seçmenlerin 4.368’i yeni kayıtlı seçmendir ve hiçbiri Şırnaklı değildir. Yine Şırnak’ta polisevi olarak görünen adreste Mayıs seçiminde seçmen sayısı 14 iken %3514 artarak 506 olmuştur. 506 kişinin yalnızca 10’u daha önce Şırnak merkez seçmenidir.

Kars’ta orduevi olarak görünen adresin Mayıs 2023 seçimlerindeki seçmen sayısı 13 iken %23015,38 artarak 3.005 olmuştur ve bu 3.005 kişiden yalnızca 10 tanesi daha önceden Kars Merkez seçmenidir. Emniyet, jandarma ve güvenlik bürokrasisini seferber edip hile ve usulsüzlüğe başvurarak Kürt halkına ve iradesine düşman hukukuyla yaklaştıklarını bir kez daha gösteriyorlar.

Bu hukuksuzluğa karşı halkın hakkını savunacağız. Tek bir şüpheli seçmene bile izin vermeyecek şekilde itirazlarda bulunacağız. Siz halkın iradesini çalmak için hilelere devam edin. Biz halkın gönlündeyiz ve size boyun eğmeyecek, kazanacağız.”

Bakırhan ise sosyal medya hesabına yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı: “Her türlü devlet imkanını kullanarak, halkın iradesine kayyım atayarak Kürt kentlerindeki iflasını engelleyemeyen iktidar şimdi de seçmen kaydırmayla sonuç almaya çalışıyor.

Sadece İdil’deki tek bir hanede beş olan seçmen sayısını bin 450’ye çıkararak, Iğdır’da Emniyet Müdürlüğü’ne ait bir adrese 743 seçmen ekleyerek hukuksuzlukta çığır açtınız.

Siirt Kurtalan’da misafirhane olarak görünen adreste Mayıs 2023 seçimlerinde 13 seçmen kayıtlıyken şu anda 1.003 seçmen kaydedilmiş. 1.003 seçmenin 994’u önceki seçimde Kurtalan seçmeni değildi. Bunun gibi birçok yerde hile ve usulsüzlük yaptığınızı biliyoruz. Ensenizde olacağız. Bu hile ve usulsüzlük irade hırsızlığıdır. Vicdanınız olsa kuruyup giderdi. Ahlakınız olsa çürür, kokardı. Sizin pusulanız hile, usulsüzlük; bizim pusulamız halktır! Ne yaparsanız yapın. Kazanan biz olacağız. Kazanan halkımız olacak.”

Paylaşın

CHP’den DEM Parti’ye Ziyaret: Diyalog Ve Müzakere Vurgusu

DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile görüşen CHP Lideri Özgür Özel, “Biz bu diyaloğun, bu görüşmenin Türkiye demokrasisine çok önemli katkılar sağlayacağını düşünüyoruz. Ben bir kez daha kendilerine ve Dem Genel Merkezi’nde bizleri ağırlayan hem tüm siyasilere hem de emekçilere Cumhuriyet Halk Partisi adına teşekkür ediyorum” dedi.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Bugün genel merkezimizde CHP genel başkanı sayın Özgür Özel ve heyetini karşıladık. Çok verimli bir görüşme oldu. Başta ekonomik kriz olmak üzere demokrasi, Kürt meselesi, kayyumlar ve çevre gibi Türkiye’nin yaşamış olduğu meseleleri konuştuk” ifadelerini kullanırken, Tülay Hatimoğulları ise, “Demokrasiye model olması gereken siyasi partilerin sorunlara dair konuşmasını, diyalog yolunun açık olmasını özlemiştik” dedi. Hatimoğulları, “Çözüm kanallarının açık olacağını ümit ediyoruz” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel ile Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile DEM Parti Genel Merkezi’nde bir araya geldi. CHP heyetini, DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcıları Özlem Gündüz ile Mehmet Rüştü Tiryaki karşıladı.

Toplantı sonrası genel başkanlar ortak açıklama yaptı. Mezopotamya Ajansı’nın aktardığına göre; İlk olarak söz alan DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan, Özel ile gerçekleştirilen görüşmede Türkiye’nin içerisinde bulunduğu ekonomik, siyasal ve toplumsal boyutları olan çoklu krizler ve bu krizlerin çözümü üzerine istişarelerde bulunduklarını söyledi.

Tuncer Bakırhan, “Siz de bilirsiniz partimizin sürekli dile getirdiği bir şey var: Muhalefet, siyasi partiler sorunları diyalogla, müzakereyle çözer. Bu kadar yoğun sorun yaşadığımız bu süreçte, muhalefet partilerinin daha fazla müzakere ve diyaloga ihtiyacı var. Umarım önümüzdeki günlerde de Türkiye’de bulunan siyasi partiler diyalog ve müzakere sürecini büyüterek devam ettirirler. Biz kendilerine hoş geldiniz diyoruz” dedi.

CHP Lideri Özgür Özel ise, “Dem Partisi’ni Genel merkezinde ziyaret ettik. Daha önce Meclis’te görev yaptığım her aşamada da şunu vurgulamıştım; siyasi partilerin arasındaki diyalog hem o ülkenin demokrasisi açısından hem o parlamentonun üretkenliği açısından hem de o ülkedeki toplumsal barış açısından en önemli temel taşlardan biridir. Bu olmazsa olmaz. Biz kurultayımızı yaptık. Kurultayımızı yaptıktan sonra Sayın Eş Genel Başkanlarım arayarak kutlamışlardı. Sonra takvime baktığımda onlar da bizden hemen önce kurultaylarını yapmışlardı.

Bizim kurultay yoğunluğumuz için de bir hayırlı olsun ziyareti gerçekleşmemişti. Ben bugün heyetimizle birlikte o ziyareti gerçekleştirdim.Tabi görevlerinde başarılar diledik, karşılıklı bu başarı dileklerini ifade ettik. Sayın Eş Genel Başkanın da ifade ettiği gibi bir araya gelmişken yapmamız gereken bir şeyi yaptık; Türkiye’yi değerlendirdik, dünyayı değerlendirdik ve önümüzdeki süreci değerlendirdik. Çok verimli, çok yapıcı bir görüşme gerçekleştirdiğimizi ifade etmek isterim” ifadelerini kullandı.

Görüşmelerin devam edeceğini söyleyen Özel, “Biz bu diyaloğun, bu görüşmenin Türkiye demokrasisine çok önemli katkılar sağlayacağını düşünüyoruz. Ben bir kez daha kendilerine ve Dem Genel Merkezi’nde bizleri ağırlayan hem tüm siyasilere hem de emekçilere Cumhuriyet Halk Partisi adına teşekkür ediyorum” diye konuştu.

Özel’den sonra kısa bir açıklama da DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları yaptı. Tüşlay Hatimoğulları, şunları söyledi: “Gerçekten demokrasiye model olması gereken, Türkiye’deki bütün siyasi partilerin esasen Türkiye’nin sorunlarını görüşmek ve konuşmak üzere ve hep birlikte çözüm üretmek üzere diyalog yolunun açık olması özlediğimiz bir şeydir. Ne yazık ki Türkiye tarihine dönüp baktığımızda, bu konuda siyasi partilerin tarihi çok zengin deneyimlere sahip değil.  Ümit ediyoruz ki biz böylesi bir tabloyu hep birlikte Türkiye’deki bütün siyasi partiler ve Türkiye’deki demokrasi gücünün vicdanı olan yapılarla birlikte yol alırız.”

Paylaşın