“İklim Krizi İnsan Neslinin Tükenmesine Neden Olabilir”

Uluslararası araştırmacılardan oluşan bir ekip, hükümetleri iklim krizi nedeniyle yaşanabilecek “en kötü senaryoya” karşı dikkatli olmaya çağırdı. Araştırmacılara göre, bu senaryo insan neslinin tükenmesi, kitlesel iklim göçü ve toplumsal çöküş gibi felaketleri içeriyor.

Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan makalede uzmanlar, “En kötü senaryoları görmezden gelerek iklim değişikliğini hızlandıran bir gelecekle yüzleşmek en iyi ihtimalle safça bir risk yönetimi, en kötü ihtimalle ise ölümcül bir aptallık olur” ifadelerini kullandı.

Dünya iklim felaketine doğru mu gidiyor?

Paris İklim Anlaşması’na göre, küresel ısınmanın 2 derecenin altında tutulması gerekiyor.

Dünyanın 1,5 derece ısınması halinde nüfusun yüzde 14’ü her 5 yılda bir aşırı sıcak hava dalgalarına maruz kalacak. 2 derecelik bir ısınmadan bahsedildiği takdirde bu oran yüzde 37’lere çıkıyor.

Cambridge Üniversitesi’nin Varoluşsal Risk Araştırmaları Merkezi’nden Luke Kemp’e göre, ısınmanın 2 dereceyi de aştığı durumda neler olabileceğine dair yeterince araştırma yok.

Bugüne kadar verilen sera gazı azaltma taahhütleri yerine getirilirse küresel ısınma 2100’de 1,9 ila 3 derece arasında gerçekleşecek. Eğer bugünün sera gazı eğilimleri devam ederse küresel ısınma 3,9 dereceye kadar çıkabilir.

‘İklim değişikliği 5 kitlesel yok oluşta da rol oynadı’

Makalenin yazarlarından biri olan Kemp, “En önemli senaryolara ilişkin bilgimiz en az seviyede” şeklinde konuşuyor.

İnsan neslinin inanılmaz derecede dayanıklı olduğunu belirten Kemp, gelecek yüzyılda yok olma ihtimalinin oldukça düşük olduğunu söylüyor ancak ekliyor: “Ancak küresel bir felaket yaşama, gelecek yüzyılda yok olma riskimiz yüzde 1 bile olsa bu çok yüksek bir oran”.

Uzmanlar ayrıca henüz öngöremediğimiz ancak geri dönüşü olmayan kritik eşiklerin de olabileceğini söylüyor ve bunları “bilinmeyenlerin bilinmeyen riski” olarak adlandırıyor. Stratokümülüs bulutlarının kaybolma ihtimali üzerinden örnek veren araştırmacılar, eğer yüksek karbondioksit yoğunlaşmaları bu bulutların kaybına yol açarsa dünyanın birden 8 derece ısınabileceğini söylüyor.

Araştırmacılar, “Tarihe dönüp bakılması gerekiyor. İklim değişikliği daha önce çok sayıda toplumun çöküşünde ya da dönüşümünde, dünya tarihindeki 5 kitlesel yok oluşta da rol oynadı” hatırlatmasını yapıyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Dünyanın Önde Gelen Bankaları İklim Hedeflerinin Çok Uzağında Kaldı

Dünyanın en etkin bankalarının Paris İklim Anlaşması’nda küresel ısınmaya karşı belirlenen hedeflere ulaşma konusunda attığı adımlar yetersiz kaldı. Verilerin finans sektörünün içerisinde önemli oyunculardan gelmesi ayrı bir önem taşıyor.

Euronews Türkçe’de yer alan habere göre, İklim Değişimi Kurumsal Yatırımcılar Grubu (IDKYG) tarafından hazırlanan bir rapora göre Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya merkezli 27 dev banka küresel ısınmayı 1,5 derecenin altında tutmak için belirlenen önlem alanların her birinde hedeflerin çok uzağında kaldı.

AP’nin ulaştığı raporda hiç bir önde gelen bankanın yeni petrol ve doğal gaz arama projelerine finansman sağlamama sözü vermediği sadece bir bankanın Uluslararası Enerji Ajansı yönergelerine göre kömür finansmanını kesme sözü verdiği vurgulandı.

Barclay’s’in İngiltere Emeklilik Fonu, BlackRock ve Goldman Sachs Varlık Yönetimi gibi birimlerin üyesi olduğu IDKYG’nin internet sitesine göre 350’den fazla üyesi toplamda 51 trilyon euroluk yatırımı yönetiyor ya da danışmanlık veriyor.

Raporun finans sektörünün içerisinde önemli oyunculardan gelmesi ayrı bir önem taşıyor. Kurumların karbon emisyon salımlarını takip eden araştırma kuruluşu Geçiş Yolu Girişimi de rapora katkıda bulundu.

Wharton İşletme Okulu Dekan Yardımcısı Witold Henisz çalışmanın bankaların henüz net sıfır hedeflerine hatta kendi verdikleri sözlere ulaşmak için yeterli ilerleme kaydetmediklerini ortaya koyduğunu belirtti. Henisz çalışmanın metodolojisine getirilecek eleştirilerin ortaya çıkan açık sonucu etkileyemeyeceğine de vurgu yaptı.

Çalışmada bankalar iklim hedeflerine ulaşma konusunda 6 başlık altında değerlendirildi. Bunlar net sıfır hedeflerine bağlılık; kısa ve orta vadeli emisyon hedefleri; kirlilik yaratan sektörlerden çıkma anlamına gelen karbonsuzlaştırma stratejisi; iklim düzenlemeleri konusunda lobi çalışmaları, iklim duyarlılığının liderlik yapısını etkilemesi.

Paylaşın

Paris İklim Anlaşması, TBMM Dışişleri Komisyonu’nda Kabul Edildi

Paris İklim Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi, AK Parti İstanbul Milletvekili Akif Çağatay Kılıç başkanlığında toplanan TBMM Dışişleri Komisyonu’nda kabul edildi.

Haber Merkezi / Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda, Paris İklim Anlaşması’nı ekim ayında TBMM’nin onayına sunmayı planladıklarını açıklayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu yönde bir adım atarak Paris İklim Anlaşması’nı TBMM’ye göndermişti.

Paris İklim Anlaşması, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) kapsamında, iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı hakkında 2015 yılında imzalanan, 2016 yılında yürürlüğe giren bir anlaşmadır.

Mart 2021 itibarıyla, BMİDÇS’nin 191 üyesi anlaşmaya taraftır. Anlaşmayı onaylamayan altı BMİDÇS üye devlet vardır: Eritre, İran, Irak, Libya, Yemen ve Türkiye. Bu altı ülke içinde en büyük emisyon kaynağı ilk 20 içinde yer alan İran ve Türkiye’dir. Amerika Birleşik Devletleri 2020’de anlaşmadan çekildi, ancak 2021’de yeniden katıldı.

Paris İklim Anlaşması’nın uzun vadeli sıcaklık hedefi, küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerden 2°C (3,6°F) artış seviyesi ile sınırlı tutmaktır ve hatta 1,5°C çaba harcanmasıdır. Çünkü sıcaklık artışını 2°C yerine 1,5 ile sınırlamak riskler ve etkiler anlamında iklim değişikliğinin risklerini ve etkilerini önemli ölçüde azaltacağını kabul edilmektedir.

Bunu sağlamak için emisyonların mümkün olan en kısa sürede azaltılması ve 21. yüzyılın ikinci yarısına kadar salınan ve tutulan sera gazlarının dengelenmesi hedeflenmektedir. Anlaşma ayrıca, tarafların iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine uyum sağlama yeteneğini artırmayı ve “düşük sera gazı emisyonları ve iklime dirençli kalkınma yolunda tutarlı bir finansman akışı” sağlamayı hedefliyor.

Paris İklim Anlaşması uyarınca, her ülke küresel ısınmayı azaltmak için üstlendiği katkıyı belirlemeli, planlamalı ve düzenli olarak raporlamalıdır. Hiçbir mekanizma, bir ülkeyi belirli bir tarihe kadar belirli bir emisyon hedefi koymaya zorlamaz, ancak her hedef önceden belirlenmiş hedeflerin ötesine geçmelidir. 1997 Kyoto Protokolü’nün aksine, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki ayrım bulanıktır, bu nedenle gelişmekte olan ülkeler de emisyon azaltma planları sunmalıdır.

Paylaşın

Paris İklim Anlaşması TBMM’de

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda, Paris İklim Anlaşması’nı ekim ayında TBMM’nin onayına sunmayı planladıklarını açıklayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu yönde bir adım atarak Paris İklim Anlaşması’nı TBMM’ye gönderdi.

Haber Merkezi / Paris İklim Anlaşması, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) kapsamında, iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı hakkında 2015 yılında imzalanan, 2016 yılında yürürlüğe giren bir anlaşmadır.

Mart 2021 itibarıyla, BMİDÇS’nin 191 üyesi anlaşmaya taraftır. Anlaşmayı onaylamayan altı BMİDÇS üye devlet vardır: Eritre, İran, Irak, Libya, Yemen ve Türkiye. Bu altı ülke içinde en büyük emisyon kaynağı ilk 20 içinde yer alan İran ve Türkiye’dir. Amerika Birleşik Devletleri 2020’de anlaşmadan çekildi, ancak 2021’de yeniden katıldı.

Paris İklim Anlaşması’nın uzun vadeli sıcaklık hedefi, küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerden 2°C (3,6°F) artış seviyesi ile sınırlı tutmaktır ve hatta 1,5°C çaba harcanmasıdır. Çünkü sıcaklık artışını 2°C yerine 1,5 ile sınırlamak riskler ve etkiler anlamında iklim değişikliğinin risklerini ve etkilerini önemli ölçüde azaltacağını kabul edilmektedir.

Bunu sağlamak için emisyonların mümkün olan en kısa sürede azaltılması ve 21. yüzyılın ikinci yarısına kadar salınan ve tutulan sera gazlarının dengelenmesi hedeflenmektedir. Anlaşma ayrıca, tarafların iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine uyum sağlama yeteneğini artırmayı ve “düşük sera gazı emisyonları ve iklime dirençli kalkınma yolunda tutarlı bir finansman akışı” sağlamayı hedefliyor.

Paris İklim Anlaşması uyarınca, her ülke küresel ısınmayı azaltmak için üstlendiği katkıyı belirlemeli, planlamalı ve düzenli olarak raporlamalıdır. Hiçbir mekanizma, bir ülkeyi belirli bir tarihe kadar belirli bir emisyon hedefi koymaya zorlamaz, ancak her hedef önceden belirlenmiş hedeflerin ötesine geçmelidir. 1997 Kyoto Protokolü’nün aksine, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki ayrım bulanıktır, bu nedenle gelişmekte olan ülkeler de emisyon azaltma planları sunmalıdır.

 

Paylaşın