Bir Öğrencinin Beslenme Çantasının Günlük Maliyeti En Az 50 Lira

Partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantıda konuşan CHP’li Lale Karabıyık, “Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca dedi ki ‘Okul çağındaki çocuklarımızın dengeli ve yeterli beslenmeleri gerekir. Üç ana ve en az iki ara öğün olacak şekilde beslenmeleri uzmanlarca önerilmektedir.’ Çok doğru bir şey söyledi. Ama Sayın Bakan keşke bunu milletin bakanı da duysa, keşke bunu ekonomiyi yönetenler de duysa ve bunun gereğini yapsa” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Alım gücü geriledi, yoksulluk var. Okulda öğle yemeği var mı acaba? Bırakın yemeği, sağlıklı içecek bir su var mı? Bugün okul kantinlerinde su 5-10 lira. Bir öğrencinin beslenme çantasının günlük maliyeti 50 lira oldu, haftanın 5 günü koyacak 3 çocuğu varsa çarpı 3, nasıl olacak Sayın Bakan.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) CHP Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, eğitimde yaşanan sorunlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Karabıyık, şunları söyledi:

“İlk ve ortaöğretim kurumlarındaki 20 milyondan fazla öğrenci ve 1 milyon 178 bin öğretmen için eğitim öğretim yılı başladı.

Okulların tatile girdiği dönemde yine bir basın açıklamamız olmuştu, demiştik ki “Tatil dönemi MEB için en verimli kullanılması gereken dönemdir, Eğitim sistemi ve okulların tüm sorunları masaya yatırılarak çözülmesi, eksiklerin tamamlanması için verimli değerledirilmelidir” demiştik. Yine o basın açıklamamızda Eğitim Sisteminin çözülmesi gereken acil sorunlarını da sıralamıştık.

Evet, Tatil bitti okullar açıldı ama sorunlar çözüldü mü? Hayır, hatta daha da derinleşti.

Bu sorunları eğitime erişim, eğitimin niteliği ve eğitim yönetimine ilişkin sorunlar olarak üç grupta toplayabiliriz.

– Eğitime erişimde karşımıza en fazla çıkan sorun okul kayıtları, kalabalık sınıflar, okula ulaşım, okul malzemelerinin edinilmesi, barınma ve beslenme gibi sorunlardır.
– Nitelikle ilgili sorunlar ise, eğitimin amaçları, eğitim programları, öğretim teknikleri, ölçme ve değerlendirme, okullarda kullanılan eğitim teknolojileri, merkezi sınavlar vb.
– Yönetsel sorunlar ise, mali kaynakların yetersizliği, öğretmen ve diğer personel eksikliğinin giderilmemesi türünden sorunlardır.

Halen kayıtlarda velilerden para isteniyor. Sayın Bakan Özer her okula ihtiyaçlarını karşılamaları için para gönderdik demişti, ama biz halen toplandığını, ihtiyaçları karşılanmadığı için para toplamak zorunda kalındığına dair örnekler vermiştik.

Sayın Bakan Tekin geldi, aynı şeyi söyledi, para toplanmaz, bağış yok falan, ama velilerden para isteniyor, aynen şöyle deniyor velilere” Çocuklarınızın temiz bir tuvalete girmesini istiyorsanız temizlik hizmetleri için personele ihtiyacımız var, sizden aldığımız para ile bunu sağlayacağız” Bu bir örnek.

Okullarda temizlik görevlisi yok, güvenlik yok bu ihtiyaçlar karşılanmıyor, büyük okullarda birkaç personel, onlar da yeterli sayıda değil, küçük okullarda o da yok.

Değerli Basın Mensupları aslında MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay 2002 yılında yüzde 17.18 iken bu oran 2023 yılında 9.18’ e geriledi. MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesine oranı bu yılki gerilemeyle yüzde 9.64’e düştü.

Mesele budur. Yani Devlet Eğitime ayırdığı bütçeyi kıstıkça vatandaşlara yük biniyor.

Eğitime yapılan kamu harcamaları için dünya genelinde kabul edilen bazı oranlar vardır. Buna göre devletin eğitim harcamalarının GSYH içindeki payının en az %4 ile 6 arasında olması kabul edilir. 2021 yılında Türkiye’nin %4 sınırının da altına düştüğünü görüyoruz. Eğitimin GSYH içindeki payının düşmesi, harcama miktarı artsa dahi aslında ülkenin toplam kaynakları içinden eğitime daha az kaynak ayrıldığı anlamına gelmektedir.

Türkiye, OECD ülkeleri arasında eğitime ayrılan özel kaynakların payının en yüksek olduğu ülkelerden biridir. OECD ülkelerinde eğitim harcamalarının ortalama yüzde 90’ı kamu, yüzde 8’i hane halkları tarafından yapılmaktadır. Türkiye’de 2021’de devletin yaptığı harcamalar oran olarak düşmüş, hane halklarının harcaması ise artmıştır. 2020 yılında %20 olan hane halkı harcamaları 2021 yılında %22’ye yükselmiştir.

Diğer taraftan bir diğer sorun çocuklarımızı yetiştiren öğretmenlerimiz için ne yapıldı? Sözleşmeli ücretli öğretmen uygulamaları devam ediyor. 1 milyon ataması yapılmayan öğretmen var ancak; MEB boş geçen dersleri ücretli öğretmenler ile doldurmayı başarı olarak görüyor, sorun olarak görmüyor.

Ücretli öğretmenler asgari ücretin altında gelir elde ediyor, sözleşmeli ve kadrolu öğretmenler yoksulluk sınırının altında yaşamaya çalışıyor. Öğretmenlerimiz bu sorunlarıyla uğraşırken nitelikli eğitim nasıl olacak? Ayrıca; yeni uygulamayla öğretmenlik mesleği 4 gruba ayrıldı. Aynı işi yapan öğretmenlere farklı ücret veriyorlar, bu nedenle öğretmenler odası da bölünmüş oldu.

Ulaşım ayrı bir sorun, Eğitim Zorunlu ise okula ulaşım hakkı söz konusudur. Bunu da devlet sağlamalıdır, desteklemelidir.

Ve gelelim en önemli gündemimize Beslenme Çantası, nasıl doldurulacak, Sağlık Bakanı Koca dedi ki” Okul çağı çocuklarımızın dengeli ve yeterli beslenmeleri gerekir, 3 ana ve en az 2 ara öğün olacak şekilde beslenmeleri uzmanlarca önerilmektedir, dedi.

Evet doğru, doğru da peki nasıl, vatandaş enflasyona yenik düştü, alım gücü geriledi, her şey iyiymiş gibi gösterilirken mutfaklarda yangın var.

Evdeki koşullar zor, yoksulluk, yoksunluk, okulda öğle yemeği var mı, bırakın yemeği sağlıklı bir su var mı?

Biz dedik ki en az bir öğün yemek verilsin okullarda beraberinde de sağlıklı bir su, bu bizim ilk gerçekleştireceğimiz vaatlerimizde de vardı, mecliste en son Ekim 2022 ve Kasım ayında 2023 bütçesi görüşmelerinde teklifler verdik AKP-MHP oylarıyla red edildi.

Peki Sayın Bakan doğru söylüyorsunuz da bunu keşke Bakan Tekin de bilse, Ekonomi zaten iyi yönetilmiyor bir de bu ihtiyaçlar göz ardı ediliyor.

Kaldı ki vatandaş çocuğunun yanına Beslenme çantası koyacak, günlük sağlıklı bir beslenme için, minimum çeşitle beslenme çantasının maliyeti 50 TL, haftanın 5 günü koyacak 3 çocuğu varsa çarpı 3, nasıl olacak Sayın Bakan.

Ve diğer taraftan bir de beslenme dışındaki diğer maliyetlere bakalım, enflasyonun artan etkisiyle nerelere tırmanmış; Okula Başlamanın Maliyeti, Okula Devamın Maliyeti

Okula başlangıç giderleri

Okula başlamada ekonomik maliyetin son 4 yılda geldiği noktayı piyasadaki 137 ürünün gerçek fiyatları üzerinden yaptığımız araştırma ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca araştırmamız, okula başlayan bir öğrencinin veliye getirdiği yükü de ortaya koymaktadır.

Okula başlama maliyetleri için 2019, 2022 ve 2023 yılları karşılaştırılmıştır. Yaptığımız bu araştırmada, belirtilen rakamlar içerisinde, okula zorunlu alınan bağışlar, sınıfların düzenlenmesi için toplanan paralar, velilerin çocuklarına verdikleri harçlıklar bulunmamaktadır. Zorunlu bağış adında alınan bu ücretleri de eklediğimizde, özellikle alt ve orta gelir düzeyindeki ailelere, okul giderleri ciddi bir yük olacaktır.

– Okulöncesi düzeyde okula başlama maliyetleri 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 285,26, 2023 yılında ise yüzde 654,36 oranında artmıştır.
– İlkokul düzeyinde okula başlama maliyetleri 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 316, 2023 yılında ise yüzde 493,8 oranında artmıştır.
– Ortaokul düzeyinde okula başlama maliyetleri 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 304,1, 2023 yılında ise yüzde 450,5 oranında artmıştır.
– Lise düzeyinde okula başlama maliyetleri 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 286,8, 2023 yılında ise yüzde 486,4 oranında artmıştır.”

Paylaşın

Dikkat Çeken Rapor: Eğitim Masrafları Dört Yılda Yüzde 654 Arttı

Okul masraflarına ilişkin hazırlanan bir raporda, okul öncesi düzeyde okula başlama maliyetlerinin 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 285,26, 2023 yılında ise yüzde 654,36 oranında arttığı ifade edildi.

Raporda, ilkokul düzeyinde okula başlama maliyetlerinin 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 316, 2023 yılında ise yüzde 493,8 oranında yükseldiği, ortaokul düzeyinde okula başlama maliyetlerinin 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 304,1, 2023 yılında ise yüzde 450,5 oranında artığı, lise düzeyinde okula başlama maliyetleri 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 286,8, 2023 yılında ise yüzde 486,4 oranına çıktığı belirtildi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık, 11 Eylül’de başlayacak yeni eğitim-öğretim dönemi öncesinde okul masraflarına ilişkin hazırladıkları raporu açıkladı. Karabıyık, okul masraflarının son dört yılda giderek arttığını söyledi ve piyasadaki 137 ürünün gerçek fiyatları üzerinden yaptıkları araştırmayı paylaştı.

Karabıyık, yaptıkları araştırmaya ilişkin şunları söyledi: “Okul öncesi düzeyde okula başlama maliyetleri 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 285,26, 2023 yılında ise yüzde 654,36 oranında arttı.

İlkokul düzeyinde okula başlama maliyetleri 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 316, 2023 yılında ise yüzde 493,8 oranında yükseldi. Ortaokul düzeyinde okula başlama maliyetleri 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 304,1, 2023 yılında ise yüzde 450,5 oranında arttı. Lise düzeyinde okula başlama maliyetleri 2019 yılına göre; 2022 yılında yüzde 286,8, 2023 yılında ise yüzde 486,4 oranına çıktı.

Her yıl olduğu gibi okullarımız yine eğitim öğretim yılına birçok eksik ile başlayacak. Fiziksel eksikliklerin yanı sıra temizlik, güvenlik personeli gibi eksiklikleri hala devam ediyor. Kadrolu yardımcı hizmetli ve güvenlik görevlisi ataması yapılmadı.

Yaklaşık 63 bin güvenlik, 105 bin de temizlik görevlisine ihtiyaç bulunuyor. Yeteri kadar öğretmen ataması yapılmadı. Önceki öğretim yılında 90 binin üzerinde ücretli öğretmen çalıştırıldığı düşünülürse en az 100 bin öğretmen ataması yapılmadığı takdirde öğrenciler öğretmensiz, öğretmenler öğrencisiz kalacağı ortadadır.

Yapılan 45 bin atama, emekli olup sistem dışına çıkanlar düşünüldüğünde ihtiyaç duyulan öğretmenin yarısı bile değildir. Dolayısıyla öğretmen açığı yine ücretli öğretmenlik sistemi ile kapatılmaya çalışılacak.

Öte yandan eğitim iş görenleri ciddi oranda mali zorluk çekiyor. 25 yıllık bir öğretmen 25.154 lira maaş alıyor.  Bu nedenle eğitim öğretime hazırlık ödeneği en az bir maaş tutarında ödenmeli ve en düşük öğretmen maaşı yoksulluk sınırının üzerinde olmalıdır.

Okul bütçeleri oluşturulmadığı sürece velilerden para toplanmaya devam ediliyor. Okula başlama maliyetleri bu kadar artmış iken velilerin üzerinden mali yükün alınabilmesi ancak okul bütçelerinin oluşturulmasıyla mümkün olacak.

Zorunlu eğitim kapsamında, devlet okullarında örgün eğitim içerisinde 15.189.878 öğrenci bulunuyor. MEB’in bütçesi 435 milyar liradır. Okullara her eğitim öğretim yılının başında eğitim öğretime hazırlık amacı ile öğrenci başına en az 500 lira bütçe gönderilmelidir. Öğrenci başına 500 lira gönderildiği takdirde MEB’in bütçesinin sadece 7,5 milyar lirası (yüzde 1,72) kullanılmış olacak.

“Bir maaştan fazlası okul masrafına gidiyor”

Yaşanan hayat pahalılığı öğrencilerin kullandıkları malzemelere de yansımış, geçen yıllara oranla bütün malzemelerde büyük bir artış oluştu. Asgari ücretle hayatını devam ettiren bir aile, ilkokula başlayan çocuğu için, bir aylık maaşından fazlasını, en düşük maaş alan memur ise maaşının yarısını okul masrafı olarak harcamak zorunda.

Sonuç olarak anayasanın 42’nci maddesine göre, temel eğitim, tüm vatandaşlarımıza eşit ve parasızdır. Bu nedenle devlet, çocuklarımızın eşit koşullarda eğitim almalarını sağlamak zorundadır. Velilerin eğitim harcamaları göstermektedir ki devlet okullarında bu sağlanamamaktadır. Bu nedenle de okullarımız toplumdaki bütün eşitsizlikleri yansıtan kurumlar haline dönüşmüştür.”

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

CHP MYK Üyelerinin Tamamı İstifa Etti

CHP MYK üyeleri, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun elini rahatlatmak ve yeni yönetimini belirlemesi için istifalarını sundu. MYK’da yeni görevlendirmeler yapılması bekleniyor.

Haber Merkezi / Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kaybedilmesinin ardından Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Toplantısı, Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında Genel Merkez binasında gerçekleştirildi.

Basına kapalı gerçekleştirilen toplantı yaklaşık 4 buçuk saat sürdü. Toplantının ardından henüz açıklama yapılmazken MYK üyelerinin tamamı istifa etti. Kemal Kılıçdaroğlu istifaları onayladı. MYK’da yeni görevlendirmeler yapılması bekleniyor.

Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri

Ahmet Akın, Ali Öztunç, Bülent Kuşoğlu, Bülent Tezcan, Devrim Barış Çelik, Faik Öztrak, Fethi Açıkel, Gamze Akkuş İlgezdi, Gökçe Gökçen, Gülizar Biçer Karaca, Lale Karabıyık, Muharrem Erkek, Oğuz Kaan Salıcı, Selin Sayek Böke, Seyit Torun, Veli Ağbaba, Yüksel Taşkın.

CHP Genel Başkan Yardımcılarından Feti Açıkel toplantıda seçimlerin siyasi sonuçlarına dair sunum yaparken Bilgi ve İletişim Teknolojilerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Devrim Barış Çelik de seçimlerin teknik sonuçlarına dair MYK’ya bilgi verdi.

CHP Parti Meclisi (PM) de Cumartesi günü toplanarak, hem seçim sonuçlarını değerlendirecek, hem de bundan sonraki sürece ilişkin yol haritasını belirleyecek.

CHP’nin yeni MYK’sının da PM toplantısından sonra ve büyük olasılıkla Pazar günü açıklanacağı dile getiriliyor.

CHP’nin Cumartesi günü basına kapalı olarak gerçekleştirilecek Meclis grup toplantısında da yeni grup başkanvekilleri ve TBMM Başkanlık Divanı’nda görev alacak isimler belirlenecek.

CHP MYK ve PM toplantılarında, kongre süreçlerinin de başlatılması bekleniyor. CHP kulislerinde, il ilçe kongrelerinin yaz aylarında tamamlanıp, Eylül-Ekim gibi de 38. Olağan Büyük Kurultay’ın yapılabileceği belirtiliyor.

Öte yandan Kılıçdaroğlu kritik MYK toplantısı öncesinde CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile bir görüşme gerçekleştirdi. CHP Genel Merkezi’ndeki görüşme bir saate yakın sürdü.

Paylaşın

CHP’li Karabıyık: Bir Kişinin İnadıyla Ekonomi Yönetilemez

İktidarın mevcut ekonomi politikasını bianet’ten Hikmet Adal’a değerlendiren CHP’li Karabıyık düşük faiz uygulamasıyla ilgili “Böyle bir iktisat teorisi yok” dedi. Karabıyık, Erdoğan’ın düşük faiz politikasını kastederek “Bir kişinin inadıyla bu şekilde ekonomi yönetilmez” diye konuştu.

Türk Lirasındaki geçen haftaki tarihi değer kaybının ardından piyasaların kapalı olduğu hafta sonunda da ekonomi cephesinden peşi sıra açıklamalar geldi.

Önce CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Simone Kaslowski’yi aradığını açıkladı. Bu açıklama sonrası TÜSİAD’dan hükümete “Genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönülmeli” çağrısı geldi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’sa çağrıya “Ey TÜSİAD ve yavruları… Size sesleniyorum. Sizin tek göreviniz var, yatırım, üretim, istihdam ve büyüme. Siz bunda ne yapıyorsunuz önce onu ortaya koyun. Kalkıp da hükümete saldırmanın değişik yollarını aramayın, bizimle mücadele edemezsiniz. Sizin cinsinizi de cibilliyetinizi de gayet iyi biliyoruz” diyerek karşılık verdi.

İktidara yakınlığıyla bilinen Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği de (MÜSİAD) Erdoğan’a destek vererek düşük faiz odaklı politikayı savundu. Türkiye ekonomisinin ayakta olduğunu söyledi.

“Faiz düşüyor ama Türkiye’nin borcu katlanıyor”

Açıklamaları ve iktidarın mevcut ekonomi politikasını bianet’ten Hikmet Adal’a değerlendiren CHP Genel Başkan Yardımcısı ve finans profesörü Lale Karabıyık düşük faiz uygulamasıyla ilgili “Böyle bir iktisat teorisi yok” dedi.

Karabıyık, Erdoğan’ın düşük faiz politikasını kastederek “Bir kişinin inadıyla bu şekilde ekonomi yönetilmez” diye konuştu.

Merkezi yönetiminin borçlarının yüzde 80’inin faize ve dövize endeksli, borcun yüzde 60’ının da döviz cinsinden olduğunu dile getiren Karabıyık, iktidarın Türkiye’yi borca batırdığını söyledi. Tek çözüm olarak erken seçime işaret eden Prof. Dr. Lale Karabıyık şöyle konuştu:

“Mevcut siyasal rejimin ve onun alt yapısı olarak ekonomik sistemin çöktüğü artık daha net görülebiliyoruz. Merkez Bankası’nın attığı her adım Türkiye’yi daha kötüye götürüyor. Faiz indiriyor, dolar yükseliyor. Erdoğan faizi eleştiriyor ama Merkez Bankası, bankalardan aldığı borca karşılık daha fazla faiz ödemesi yapıyor. Politika faizi düşüyor ama Türkiye’nin borcu katlanıyor.

“Şu anki durumda, Merkez Bankası’nı yerden yere vurup üstünde tepiniyorlar. Merkez Bankası’nı perişan ediyorlar. Yani bir tarafta faiz indirimi, diğer tarafta daha çok borçlanma. Sırf yanlış politikalar yüzünden merkezi yönetimin brüt borç stoku son birkaç ayda 2.2 trilyon TL’ye çıktı.

“Elbette hiçbir yönetim yüksek faiz istemez, biz de istemeyiz yüksek faiz. Ama bu politikalarla değil. Faiz böyle düşürülmez. Öncelikle doğru bir ekonomi politikası inşa edeceksiniz. Bunu çok iyi ayrıntılandırıp anlatacaksınız, düzen telkin edeceksiniz. O güven üzerine yeni bir ekonomi inşa edeceksiniz. Ancak bu şekilde faiz indirebilirsiniz. Eğer bunları yapmadan indirirseniz, maliyeti bu şekilde olur, halk öder, hepimiz öderiz.”

“İhracatta da dışa bağımlıyız”

Faiz indiriminin, ihracatı artırma amacı taşıdığı iddialarına ilişkin de konuşan Karabıyık “Türkiye için kur yükselişi ihracatla direkt ilgili değil…” dedi.

Geçmiş senelerden örnek veren Karabıyık “8 yılın ortalamasında döviz sepetindeki 1 birimlik artış, ihracata 0,33 birim olarak yansımış. Kaldı ki Türkiye’nin ihracatı ithalata bağlı. Normal ihracatta yüzde 70-71. Petro-kimyada yüzde 95 oranında dışa bağımlıyız. Her faiz indirimi maliyeti yükseliyor. Faizi indirip, kuru yükseltecekmişiz, ihracat artacakmış ya… Söyledikleri gibi bir iktisat teorisi yok” diye konuştu.

“Fakirden zengine sermaye transferi”

Karabıyık, TÜSİAD’ın ve İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan’ın ekonomi politikasından duydukları rahatsızlığı son derece açık bir şekilde dile getirdiğini kaydetti ve şöyle devam etti:

“İktidar Türk Lirasını doların önüne attı, pul etti. Varlık Fonu’nun içerisindeki mal varlığı 34.5 milyar dolardan 22.5 milyar dolarlara düştü. Bir haftada oldu bu.

“2004’ten bugüne 24 paket açıkladılar. 17’si istihdam teşvik paketi, 7’si ekonomi paketi. 24 paket sonucunda ortada hiçbir şey yok. Halk artık bunların yalan olduğu, iktidara inanılmayacağını, güvenilmeyeceğini biliyor.

“Ülkenin yarısı asgari ücretle geçinmeye çalışıyor. Fakirden zengine doğru sermaye transferi yapılıyor. Parası olan dolarına dolar katıyor veya ranttan bir gecede malının değerini katlıyor. Diğer insanlar küçük maaşlarıyla geçinmeye çalışıyor.

“Halk peynire yeniden zam gelmesin, nohuta yeniden zam gelmesin, alayım stoklayayım derdinde. Stoklanacak şey var, stoklanamayacak şey var. Ama insanlar bugün alabildikleri şeyi yarın alıp alamayacaklarını bildikleri için kaygı duyuyor. Bütçesini yapamıyor. Asgari ücret güya artı ama alım gücünü her geçen gün eriyor. Dolar artıyor, kirada oturarak geçinmeye çalışan yoksul kesim her geçen gün fakirleşiyor.

“Tek çare erken seçim”

Karabıyık “Buradan bir dönüş istiyorsak erken seçim tek çare. Çünkü bu iktidar bu ekonomiyi düzeltemez. Halk artık her şeyin göstermelik olduğunu gördü. Orta Vadeli Program yapılıyor, içindekiler bir öncekinin kopyası. Artık güveni kaybettiler. Ekonomi yönetimi doğru adımları atsa bile artık güven telkin edecek pozisyonda değil. Onun için yepyeni bir iktidar, yepyeni teoriler, yepyeni kadrolar, güven verecek yöneticiler lazım. Dış ilişkilerde düzelme, hukukun üstünlüğünde geri dönüş lazım” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.

Paylaşın

“İşsizlik sosyal bozulmaları da getiriyor”

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Lale Karabıyık, “Ülkemizde ekonomik ve sosyal sorunların, işsizliğin ve yoksulluğun tetiklediği bunalım, sosyal bozulmaları da beraberinde getiriyor” dedi. 

CHP Milletvekili Lale Karabıyık, yaptığı basın açıklaması ile TUİK tarafından önceki gün açıklanan Haziran ayı işsizlik oranlarını ve işsizliğin sosyal etkilerini değerlendirdi.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun yüzde 13.3 olarak açıkladığı Haziran ayı işsizlik oranının, tarım dışı işsizlikte yüzde 15.3 seviyesinde gerçekleştiğini, genç işsizlik oranının ise yüzde 24.8 olduğunu dile getiren Karabıyık, “Ülkemizde ekonomik ve sosyal sorunların, işsizliğin ve yoksulluğun tetiklediği bunalım, sosyal bozulmaları da beraberinde getiriyor. 2018 yılının aynı ayına göre 938 bin kişi artarak 4 milyon 253 bin kişiye ulaşan işsiz vatandaşlarımızın aileleri de eklendiğinde, işsizlik neredeyse 15 milyon vatandaşımızı doğrudan ilgilendirmektedir; çünkü oğlunun işsizliği, eşinin emeklilik sorunları, kızının istihdam edilemeyişi, ailenin bütününü etkiliyor. İşsizlik ve yoksulluk vatandaşlarımızın ruh sağlığını etkilemekte, suçlanmada oranlarında, boşanmalarda, şiddet ve cinayetlerde, depresyon ve hatta intihar oranlarında ciddi bir artış yaşanmaktadır. Hırsızlık ve yüz kızartıcı suçlarda artış, kayıt dışı istihdam, kredi kartı borçları nedeniyle cinnet geçirip uygulanan şiddet ve işlenen cinayetler, kadına karşı şiddet, evden kaçma ve cinsel istismar, beyin göçü gibi birçok sorunla karşı karşıyayız. İşsizlik korkusu gençlerimizi üniversite sıralarında sarmakta, geleceğimizin temeli gençlerimiz yurtdışına yerleşmeyi hedeflemektedir. Toplumumuzu ileri götürecek eğitimli gençlerimizin işsizlik ve gelecek kaygısı nedeniyle yaşadığı beyin göçü, kısa ve uzun vadede önemli sorunlar yaratmaktadır. Bu nedenle işsizliği yalnızca ekonomik bir sorun olarak değil sosyal bozulmalara neden olan toplumsal bir sorun olarak değerlendirmek gerekir” açıklamasında bulundu.

“İşsizlik sosyal bozulmaları da beraberinde getirmektedir”

Hazırladıkları “Sosyal Bozulmalar Raporu” ile ekonomik sorunların neden olduğu ve toplumu derinden etkileyen tahribatları incelediklerini kaydeden Karabıyık, “Stres, huzursuzluk, mutsuzluk, endişe ve kaos pek çok insanın hayatını adeta bir kabusa dönüştürmektedir. Günümüzde karşı karşıya olduğumuz önemli bir sorun toplumun temelini oluşturan sosyal yapılardaki bozulmadır. Bu bozulma, vatandaşlar arasında birleştirici ve kaynaştırıcı özelliği ile en önemli unsur olan sosyal değerleri tahrip ettiğinde, işsizliğin, yoksulluğun, enflasyonun, ekonomik krizin asıl faturası toplumsal huzurumuza kesilmektedir. Toplumsal çöküş değişik şekillerde kendini göstermektedir; AKP’nin 17 yıllık tahribatının sonucunda, boşanmalar %49, kadına şiddet davaları %366 (2010-2017 arası), cinsel taciz %449, kadın cinayetleri %566, adam öldürme %358, çocukların cinsel istismarı %700, uyuşturucuya bağlı ölümler %550, cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü sayısı, %337,7 artmıştır ve bu tablo, ekonomi yönetimindeki hataların yarattığı toplumsal sorunun boyutunu açıkça göstermektedir” sözleriyle açıklamasını tamamladı.

Paylaşın

CHP’li Karabıyık: Asgari Ücretliler İftar Sofrasını Borçla Kuruyor

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Lale Karabıyık, Asgari ücretli bir çalışanın başka hiçbir gideri olmasa dahi 29 günlük iftar sofrasını borçla kurduğunu söyledi.

Lale Karabıyık, mübarek Ramazan ayının ilk günlerinde cep yakan iftariyelik fiyatlarını yaptığı basın açıklaması ile gündeme taşıdı.
Sağlıkçıların 2019 yılında günlük yaklaşık 17 saat sürecek oruç ibadetinin ardından, kişinin sağlıklı bir şekilde enerji ihtiyacını gidermesi ve günlük gereksinim duyduğu besinleri alması için yaklaşık 3 bin kalorilik bir iftara ihtiyaç duyduğu tavsiyesine dikkat çeken Karabıyık, yüzde 32 olarak açıklanan gıda enflasyonunun yanısıra iftariyeliklere yapılan zamlar nedeniyle dört kişilik bir ailenin sadece peynir, zeytin, domates, salatalık ve çaydan oluşan iftar yemeğinin bile günlük 15-20TL tuttuğunu ve yalnızca ekmek, peynir, zeytin, çay ve şeker ile orucunu bozacak vatandaşın, sofrasını geçtiğimiz yıla göre yaklaşık %22 zamlı kurduğunu dile getirdi.

CHP’li Karabıyık, “Aynı ailenin mercimek çorbası, etsiz kuru fasulye yemeği, pirinç pilavı ve güllaçtan oluşan 4 çeşit yemekli ramazan sofrasının maliyeti ise en düşük fiyatlı ürünler kullanıldığında 40-45 TL’ye mal oluyor. Bu menüye pide/ekmek, su, meşrubat, meyve, hurma vs. de eklendiğinde, etli bir yemek ile birlikte günlük iftar maliyeti 90 TL’yi buluyor. Yani; tavsiye edilen 3 bin kalorilik menu ile yalnızca oruç açmanın ramazan boyunca yaklaşık maliyeti 2600 TL’yi aşıyor. 2018 yılındaki fiyatlar doğrultusunda aynı hesap yapıldığında, günlük yaklaşık 65-70 TL’ye malolan iftar sofrası, Ramazan ayı 2019 yılında 29 gün sürecek olmasına rağmen, geçtiğimiz yıldan bugüne ortalama yaklaşık %25 oranında artan fiyatlar nedeniyle vatandaşın yaklaşık 500 TL daha fazla harcayacağını gösteriyor” dedi.

“Asgari ücretliler iftar sofrasını borçla kuruyor”

Bütün bu zamlar nedeniyle bereketi kalmayan iftar sofralarının maliyeti göz önüne alındığında, asgari ücretli bir çalışanın başka hiçbir gideri olmasa dahi 29 günlük iftar sofrasını borçla kurduğunun altını çizen Karabıyık, “Ortalama memur maaşının 3 bin 785 TL olduğu ülkemizde bir memurun maaşının %70’ini yalnızca oruç açmak için ayırmak zorunda kaldığını görüyoruz. Asgari ücrete ve memur maaşlarına yapılan zamlar, temel tüketim ürünlerine yapılan zamlar karşısında günden güne erirken, 2019 yılında iftar sofrası kurmak bile bu zamlar nedeniyle bir hayale dönüşüyor. Diyanet İşleri Başkanlığı, asgari şartlara göre belirlenen fitre miktarını bu zamlar nedeniyle artırarak 23 TL olarak belirlemişken, gelinen noktada dört kişilik bir ailenin aylık harcaması 2 bin 760 iken asgari ücretin 2 bin 20 lira olması asgari ücretle çalışan vatandaşımızın fitreye muhtaç olduğunu gösteriyor” sözleriyle konunun önemine dikkat çekti.

Ramazan Bayramı’nda yapılacak ev ziyaretlerinin de, geleneksel ikramlardaki zamlardan etkilendiğini söyleyen CHP’li vekil, “Misafirlerine çay/kahve ve ev baklavası hazırlayacak bir aile, undaki %66, cevizdeki %25, nişastadaki %33’lük ve toz şekerdeki yüzde 5’lik artışla, cevizli baklavayı ortalama yüzde 32’lik zam ile ikram edecek. Misafirler orta şekerli kahveyi de küp şekerdeki %43, Türk kahvesindeki %15’lik zam ile içecek” sözleriyle açıklamasını tamamladı.

Paylaşın