Bir Hafta İçinde İzmir’de 4, Türkiye Genelinde 9 Kadın Öldürüldü

Kadına yönelik şiddet her geçen gün artarak devam ediyor. Son bir hafta içinde İzmir’de dört, Türkiye genelinde dokuz kadının katledildi. Cinayetleri protesto eden kadınlar, devletin kadınları korumamasına tepki gösterdi. 

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP), bir hafta içerisinde gerçekleşen cinayetleri İzmir, Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde protesto etti.

Eylemde bu hafta katledilen kadınların hikayeleri okunarak, adalet istendi. Katledilen kadınların fotoğraflarının taşındığı eylemde kadın katliamlarına karşı sık sık sloganlar atılarak, hesap sorulacağı vurgulandı.

Devlet korumuyor

Açıklamayı yapan KCDP üyesi Elif Tunca, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasından bu yana 409 kadın cinayeti ve 328 şüpheli ölüm gerçekleştiğini söyledi. Sözü edilenin sayılar değil, yaşamlar olduğunu ifade eden Tunca, “O yaşamlar devlet için önemsiz olacak ki, hiçbirini korumadı, önlemedi. Üstüne faillere cesaret verdi” dedi.

Katledilen kadınlar haklarını biliyorlardı

Son haftada katledilen kadınlara dikkati çeken Tunca, “Ezgi defalarca koruma kararı çıkartmış, Beyza’nın babası 35 kere şikayetçi olmuş. Hanife’nin koruma kararı mevcutmuş. Bu kadınlar haklarını bilmeyen kadınlar değildi, aileleri de bunun farkındaydı.” dedi.

“Artık çoğu kadın hakkını biliyor, hukuki imkanlarını biliyor. Kadınlar şiddete uğrarsa nerelere başvurabilir biliyor ve o kurumlar ne yapmak zorunda olduğunu biliyor. Onlar yapılmadığında kadınlar defalarca başvurmaya devam ediyor” diye belirtti.

Tunca, kadın katliamlarını durduracaklarını yineleyerek,”Kadınları devlet korumuyor” dedi. “Bunun için mücadeleye devam edeceğiz.”

(Görsel: MA)

Paylaşın

Erkekler, Haziran Ayında 31 Kadını Katletti

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, haziran ayında katledilen kadınlara ilişkin hazırladığı raporu açıkladı. Platform tarafından hazırlanan rapora göre haziran ayında 31 kadın cinayeti işlenirken, 22 kadın da şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Haziran ayında en çok kadın cinayeti ise İstanbul’da işlendi.

Haber Merkezi / Rakamlara göre İstanbul’da dört, Zonguldak’ta üç, Ankara, İzmir, Antalya ve Balıkesir’de iki, Adana, Bursa, Isparta, Malatya, Denizli, Manisa, Van, Edirne, Muş, Erzurum, Kayseri, Batman, Giresun, Kütahya ve Tekirdağ’da bir kadın katledildi.

Haziran ayında katledilen 31 kadından 10’u evli olduğu erkek, ikisi eskiden birlikte olduğu erkek, yedisi birlikte olduğu erkek, biri eskiden evli olduğu erkek, biri oğlu, dördü babası, biri akrabası ve üçü de tanıdığı bir erkek tarafından öldürüldü. İki kadının ise faille yakınlığı tespit edilemedi. Kadın cinayetlerinin büyük bölümü evlerde işlenirken, kadınların 23’ü evinde öldürüldü. İki kadın sokak ortasında katledilirken, bir kadın yol kenarında ve biri de rüzgar türbini arazisinde öldürüldü. 4 kadının ise nerede öldürüldüğü tespit edilemedi.

Rapora göre öldürülen 31 kadından 11’i boşanmak istediği, barışmayı reddettiği, evlenmeyi reddettiği, ilişkiyi reddettiği gerekçesiyle katledildi. İki kadın ise ekonomik bahanelerle öldürülürken, 18 kadının katledilme nedeni tespit edilemedi.

İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasından bu yana 259 cinayet

1 Temmuz 2021 tarihinde İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılmasının üzerinden geçen son bir yılda ise 259 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 239 kadın ise şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Haziran ayında gerçekleşen 5 kadın cinayetinde kadınlar, çocuklarıyla birlikte öldürüldüğüne de dikkat çekilen raporda, “Korunmaya çalışan, kutsal sayılan “aile yapısı” kadınları ve çocukları korumazken, İstanbul Sözleşmesi koruyor. İstanbul Sözleşmesi’ne göre eğer bir çocuk şiddete tanık oluyorsa, şiddet mağdurudur. Bu ülkede çocuklar sadece şiddete tanık olmuyor; anneleriyle birlikte öldürülüyorlar. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi çocuğun temel yaşam hakkını tanımlamaktadır ve devletler çocukları korumakla yükümlüdür. Daha fazla çocuğun öldürülmesine izin vermeyeceğiz! İstanbul Sözleşmesini, Çocuk Hakları Sözleşmesini ve Lanzorate Sözleşmesini etkin uygulayın” denildi.

İzmir’de iki kadın katledildi

Öte yandan İzmir’de ise haziran ayında iki kadın cinayeti işlendi. İzmir’de evli olduğu Gülşah Alpay ile tayin meselesi yüzünden tartışan Murat Alpay beylik silahı ile kızları 14 yaşındaki Selin Alpay ve 10 yaşındaki Duru Sıla Alpay’ı öldürdü. Ardından intihar etti. Çeşme ilçesinde yaşayan ve kendisinden üç gündür haber alınamayan Nahide Yoğurt ise şüpheli şekilde ölü bulundu.

Paylaşın

KCDP’den Dikkat Çeken ‘Yargıda Cinsiyetçilik’ Raporu

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP), takip ettiği davalarla ilgili Yargıda Cinsiyetçilik Raporu’nu yayımladı. Raporda, “Covid-19 Pandemisi, kadınlar için “Gölge Pandemi” olarak adlandırılmaya neden olabilecek biçimde kadınları çok yönlü etkilemiş, bu durum adalet mekanizmasına da yansıyan sonuçlar doğurmuştur” ifadelerine yer verildi.

Haber Merkezi / Rapor, bu dönemi Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi süreciyle birlikte ele alıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu dava takibinde en sık rastlanan ayrımcı uygulamaları şöyle sıralıyor:

  • Son dönemde artış gösteren “şüpheli kadın ölümleri” ile ilgili davalarda etkin soruşturma ve kovuşturma süreçlerinin işletilmediğine, “delil yetersizliği” gerekçe gösterilerek dosyaların hızla kapatıldığına tanık oluyoruz.
  • Dava açılabilmiş dosyalarda ya hızla beraat kararları ya da “kasten öldürme” yerine faillerin daha düşük ceza almalarını sağlayan suç türlerinden(taksirle öldürme, yaralama, cinsel saldırı gibi) ceza verildiğini görüyoruz.
  • Ayrımcı ceza indirimleri sıkça karşımıza çıkıyor. Sanığın pişmanlığı, giyim kuşamı, cezanın geleceği üzerine etkileri, sabıkasız olması gibi gerekçelerle “iyi hal” olarak bilinen takdir indirimi uygulanabiliyor.
  • Benzer biçimde “sadakatsizlik” gibi cinsiyetçi bahanelere dayandırılan “haksız tahrik” indirimi uygulanması ya da “gönüllü vazgeçme” maddesi gibi ayrımcı indirim uygulamanın yeni yöntemleri uygulanıyor.
  • Göz göre göre gelen kadın cinayetlerinde bile “tasarlamayı” yok sayan kararlara, bu kararların “bir anlık öfke”, “kabul etse öldürmezdi” gibi ayrımcı gerekçelere dayandırılmasına tanık oluyoruz.
  • Sadece şüpheli ölüm davalarında değil, tüm şiddet davalarında suç türünün değiştirilerek daha düşük cezalı bir suça çevrilmesi sıklıkla karşılaştığımız bir durum oluşturuyor.

  • Tutuklamalarda “somut delil şartı” aranması, özellikle takip ettiğimiz cinsel şiddet ve çocuk istismarı davalarına; tahliye, beraat ve ayrımcı indirimler olarak yansıyor.
  • Sanığa verilen cezanın paraya çevrilmesi ya da ertelenmesi, kadına yönelik suçlarda caydırıcılığı ortadan kaldırıyor, cezasızlığa neden oluyor.
  • Ceza Kanunu’nda suç tipleri tanımlanırken “toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle işlenen suçlar” ya da “kadına yönelik şiddet” benzeri bir suç tanımlaması bulunmuyor. Bu durum, ceza kanunu reformu, ceza infaz kanunu değişikliği gibi gündemlerde yetkililer tarafından sık sık sarf edilen “kadına yönelik şiddet suçlarını düzenliyoruz” ve “reform” tarzı ifadelerin ne kadar gerçeği yansıtmadığını ortaya koyuyor.
  • İstanbul Sözleşmesi ile ilgili gelişmeler, hukuki mekanizmalardaki ayrımcılık olarak; bir cinsel taciz davasında, sanık avukatının “İstanbul sözleşmesi kalktı, kadının beyanını esas almayın” ifadesinde olduğu gibi duruşmalardaki tutumlara doğrudan yansıyor.

Raporun tamamına ulaşmak için TIKLAYIN

Paylaşın