Akşener’in ‘Tek Aday’ Önerisine Kılıçdaroğlu’ndan Yanıt

Akşener’in “ittifak ilk tura tek adayla gitmeli” açıklamasına cevap veren Kılıçdaroğlu, “Kafamda yüzde yüz şu olsun diye belirlenmiş bir model yok. Meral Hanım’ı dikkatle dinliyorum. Tek adayla gitmenin avantajından söz ediyor. Olabilir. İttifak olarak bir araya gelip tek aday üzerinde anlaşabilirsek tek aday üzerinden gidilebilir. Bir sakıncası yok.” ifadelerini kullandı.

Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşmeyi köşesine taşıdı. Kılıçdaroğlu’na İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “ittifak ilk tura tek adayla gitmeli” yorumunu da anımsattım. Şu karşılığı verdi:

“Kafamda yüzde yüz şu olsun diye belirlenmiş bir model yok. Meral Hanım’ı dikkatle dinliyorum. Tek adayla gitmenin avantajından söz ediyor. Olabilir. İttifak olarak bir araya gelip tek aday üzerinde anlaşabilirsek tek aday üzerinden gidilebilir. Bir sakıncası yok.

Hangisinde daha başarılı olunur bugünden kestirmek zor. Önümüzdeki süreç içinde kamuoyu yoklamalarıyla ya da bu işi iyi bilen kişilerle oturup konuşmak lazım.

Biz illa çok adayla ya da tek adayla gidin gibi bir dayatma içinde olmayacağız. Zaten ittifakımızın özelliği de demokratik olması, liderlerin rahatlıkla birbirleriyle konuşabilmesi, düşüncelerini paylaşabilmeleri. Biz bu özelliğimizle Cumhur İttifakı’ndan ayrışıyoruz.”

Deniz Zeyrek’in “Kılıçdaroğlu: Seçim yasasını değiştiren iktidar gidicidir” başlıklı yazısının tamamını okumak için TIKLAYIN

 

Paylaşın

İYİ Parti Lideri Akşener: İçim Acıdı, Canım Yandı

Çorum’da bir kişinin CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na yönelik tavrına sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamayla tepki gösteren İYİ Parti Lideri Akşener, “Biz bu değiliz. Biz alçakgönüllü, kocaman yürekli, asil bir milletiz. Nefret tohumları ekmeye çalışanlara inat; sevgiden, güzellikten ve iyilikten vazgeçmeden, kardeşliği yeniden tesis edeceğiz” dedi.

Haber Merkezi / İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik Çorum’da bir kişinin sergilediği davranışla ilgili sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı bir paylaşımla tepki gösterdi.

“Kardeşliği yeniden tesis edeceğiz”

İYİ Parti Lideri Akşener, paylaşımında, “İçim acıdı, canım yandı. Biz bu değiliz. Biz alçakgönüllü, kocaman yürekli, asil bir milletiz. Nefret tohumları ekmeye çalışanlara inat; sevgiden, güzellikten ve iyilikten vazgeçmeden, kardeşliği yeniden tesis edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

İYİ Parti Lideri Akşener: Patates, soğan güle güle Erdoğan

Partisinin TBMM’deki düzenlenen grup toplantısında açıklamalarda bulunan İYİ Parti Lideri Akşener, iktidara ekonomik kriz üzerinden yüklenerek, “Sayın Erdoğan, eşin, dostun, yandaşın istediği kadar şahlansın. Bunlar artık son şahlanışlarınız. O sandık gelecek ve kutlu karar göklerden tepenize inecek. Sizin gidişiniz milletimizin şahlanışı olacak. Geliyor gelmekte olan. Patates, soğan güle güle Erdoğan.” dedi.

Haber Merkezi / İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) düzenlenen grup toplantısında açıklamalarda bulundu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndaki (TCMB) 128 milyar doların akıbetini yeniden soran Akşener, “Masal dinliyoruz. Peki sonuç? Sonuç ortada. Milletimizin alın teri döviz rezervimiz birilerinin cebine girmiş. Allah korusun bugün başımıza bir şey gelse cep delikli cepken delik. 2001 krizinde bile MB döviz rezervi 27.5 milyar dolardı. İşte size ekonomi dehası Sayın Erdoğan ve beş maaşlı danışmanlarının Türkiye’yi getirdiği nokta” dedi.

“Sayın Erdoğan ve ekibinin millet menfaatine söylenmiş hiçbir söze kulak asmamak gibi garip bir huyu var. Salgın konusunda da ilk günden beri tüm uyarılarımızı yaptık” diyen Akşener, şöyle devam etti:

“Bilim insanlarıyla alan insanlarıyla çalışıp önerilerde bulunduk. Doktor milletvekili arkadaşlarımız arı gibi çalışıp önerilerde bulundular. Biz bu önerileri iktidarı oluşturan muhteremlere ilettik. İstedik ki milletimiz iktidarın beceriksiz ellerinde bari bu kon uda hırpalanmasın ancak maalesef tıp ne derse desin Sayın Erdoğan o meşhur inadıyla bildiğini okumaya devam etti. Bilim ’15 gün tam kapanma’ dedi duymazdan geldi.

Salgın büyüdü, bilim ’28 gün kapanma şart’ dedi. Kendisi oralı bile olmadı. Geçen gün yine bilim ve uzmanlara direndi, sonuç ortada. Salgın tam gaz devam ediyor. Büyük illüzyonist Sayın Erdoğan’ın becerikli ellerinde memleket adeta bir kayıplar ülkesi oldu. Sipariş edildiği söylenen aşılar kayıp, gri pasaportla yurt dışına gönderilen belediye görevlileri kayıp, Ege’de adalar, Mısır’da Rabia kayıp; uçan ekonomi masalları anlatılırken 128 milyar dolarlık rezerv kayıp.

‘Milletin derdine düşenler için demokrasi kayıp’

Kayıpların peşine düşenler için adalet kayıp, milletin derdine düşenler için demokrasi kayıp, milletimiz için hak, hukuk kayıp, gençlerimizin umudu kayıp, e tabi haliyle 128 milyarı kaybeden Power Point sunumlarının efendisi damat bakan da kayıp. Ülkemizde birileri, bir şeyler sürekli kayboluyor.”

İyi Parti Lideri Akşener’in konuşmasından satır başları şöyle:

“101 yıl sonra bugün ise maalesef millet iradesini hiçe sayan bir iktidarla ve çocuklarımıza yapılan her türlü kötü muameleye sessiz kalabilen çirkin bir anlayışla yüz yüzeyiz. Ne kadar yazık değil mi, nereden dereye!

Sayın Erdoğan ve ekibinin millet menfaatine söylenen sözlere kulak asmamak gibi zararlı bir huyu var. Salgın konusunda ilk günden beri bütün uyarılarımız yaptık, önerilerimiz sunduk.

Doktor vekil arkadaşlarımız önerilerde bulundular. Biz bu önerileri iktidarı oluşturan muhteremlere ilettik. Milletimiz, iktidarın beceriksiz ellerinde hırpalanmasın istedik.

Ancak Sayın Erdoğan meşhur inadıyla bildiğini okumaya devam etti. Bilim 15 gün tam kapanma dedi kendisi duymazdan geldi. Salgın büyüdü, bilim 28 gün kapanma dedi. Salgın yavaşlamadı, tam gaz devam ediyor.

Sayın Erdoğan’ın becerikli ellerinde memleket bir kayıplar ülkesi oldu. Sipariş edildi denilen aşılar kayıp, gri pasaportla yurt dışına gönderilen belediye personelleri kayıp, Mısır’da Rabia kayıp, 128 Milyar dolarlık kayıp, adalet kayıp, demokrasi, hak, hukuk, huzur kayıp.

Kadınlarımızın mutluluğu, gençlerimizin umudu kayıp. Haliyle 128 Milyarı kaybeden sunumların efendisi damat bakan da kayıp. Milletimizin dertlerinin yapay gündemlere kurban verilmesine izin vermeyeceğiz. Hangi partiye oy vermiş olursa olsun milletimiz 128 milyar doların akıbetini soruyor.

Cevap geliyor. Sayın Erdoğan’ın ekonomi gurusu danışmanlarından biri öyle bir para olmadı diyor. Biri çıkıyor şuna dağıttık diyor. Bir başkası çıkıyor milletin cebinde diyor.

Merkez Bankası Başkanı paranın bozdurulduğunu söylüyor. Hazine Bakanı çıkıyor, Merkez Bankası bilgilendirme yapmalı diyor. Dün de küçük ortak çıkıyor para Merkez Bankası’nın kasasında diyor.

Ekonominin İnek Şabanı ile Badi Ekrem’i el ele verip döviz kurunu baskılamak için Hazine’deki dövizi sattı.

Bu pandemide olmadı. Bir puan artırmamak için sattılar da sattılar. Şimdide bilançoda eksilen bir şey yok diyorlar. Bir yandan kredi ve swaplarla borçlandığınız dövizleri ölü fiyata sattınız.

Böyle ciddiyetsizlik olabilir mi? Kendi dolarını satıp bunu swapla kasana geri koyunca hiçbir şey değişmemiş mi oluyor?

Gerçekten kaybolan bir şey yoksa hadi o 128 milyar doları yerine koyun da hep beraber görelim.

Sayın Erdoğan, eşin, dostun, yandaşın istediği kadar şahlansın. Bunlar artık son şahlanışlarınız. O sandık gelecek ve kutlu karar göklerden tepenize inecek. Sizin gidişiniz milletimizin şahlanışı olacak. Geliyor gelmekte olan. Patates, soğan güle güle Erdoğan.

Bakın, yaşanmış bir başka örnek daha vereyim;4B Sözleşmeli bir hemşire kardeşimiz, doğum yapıyor. 4 hafta doğumdan önce, 4 hafta da doğum sonrasında, iznini kullandıktan sonra bebeğini, Mersin’deki annesine bırakıp, görev yaptığı Mardin’e geri dönüyor.

Bu arada, eşi de Diyarbakır’da sözleşmeli personel… Tabi, sözleşmeli personel olduğu için, tayin hakkı yok, eş durumu, mazeret tayini gibi hakları da yok.

Bu hemşire kardeşim, mecburen anne sütünü sağıyor, eczaneden aldığı saklama poşetine koyup, kargoyla, Mardin’den Mersin’e gönderiyor. Kargo süresi uzayınca, anne sütü bozuluyor. Bir anneye reva görülen zulme bakar mısınız?

Şimdi biz bu annenin çaresizliğini nasıl görmezden gelelim? Pandemi döneminde, el üstünde tutmamız gereken bir sağlık çalışanımızın, düşürüldüğü bu zor duruma, nasıl sessiz kalalım?

Dönüp dönüp, aynı mevzulardan sorun üretiyor, dönüp dönüp, aynı yalanlardan siyaset devşirmeye çalışıyor. Dönüp dönüp, aynı masalları anlatıyor.

Bakın size bazı örnekler vereyim; ‘2016 yılı, Türkiye için şahlanma yılı olacak.’ ‘2017, Türkiye için şahlanma yılı olacak.’ ‘Türkiye, 2018’de eşik atlayacak.’ ‘2019 yılı, dünyada Türkiye’nin yılı olacak.’ ‘2020, Türkiye’nin yılı olacak. Ekonomide şahlanma dönemi olacak.’ Bütün bu sözler, bizzat Sayın Erdoğan’a ait. Ve ne acıdır ki, her yeni yıl, bir öncekinden kötü oldu.

Milletimiz fakirleşti, paramız pul oldu, işsizlik arttı, gençlerin umudu soldu. Şimdi kalkmış yine, aynı hikayeyi anlatıyor. Diyor ki; ‘2021 Türkiye için şahlanış yılı olacak.’ Güler misin, ağlar mısın?

Pandemi sürecinde yoğun çalışma şartlarında, çocuğu olan 4B’lilerin çoğu, sağlık çalışanı oldukları için, çocuklarına bakıcı bulamadılar. Aralarında evine kamera taktırıp, kapıyı da dışarıdan kilitleyip, çocuklarını Allah’a emanet ederek, göreve gidenler var.

Bu insanlara yazık değil mi? Bu insanlara günah değil mi? Böyle vicdansızlık, böyle umursamazlık olur mu? Allah aşkına, çoluğunuz çocuğunuz yok mu sizin? Hiç mi yüreğiniz sızlamıyor? Yazıklar olsun hepinize!

Çok önemli bir projemiz var. Adını ‘Artagan’ koyduk. Bu projemizle kayıt dışı ekonomiyle sözde değil özde mücadele edecek bir seferberlik başlatacağız.

Ezcümle Sayın Erdoğan’ın icat ettiği bu ucube sistemle vatandaşımızın sırtına yüklediği yükü indireceğiz. Kamudaki personel adaletsizliğinden vergideki adaletsizliğe, milli gelirden pay almadaki adaletsizlikten fırsat eşitsizliğine kadar her alanda çalışan üreten vatandaşlarımızdan yana olacağız.

Onlar eşi dostu yandaşı dinler, İYİ Parti milleti dinler. Vizyonumuz, işinin ehli insanlarımız ile emin adımlarla geliyoruz. Her geçen gün büyüyoruz. Milletimiz bize inanıyor, güveniyor.

İYİ Parti iktidarında hiçbir bakan yönettiği bakanlığa mal satmayacak, satamayacak. Ticaret Bakanı, Ticaret Bakanlığı ile ticaret yapamayacak. Biz eşin, dostun, doymak bilmeyen 5 müteahhitin cebini değil, vatandaşın cebini doldurmaya niyetliyiz. Türkiye çözümsüz, sahipsiz değil.”

Paylaşın

Akşener: Yeni Türkiye’nin karnını eski Türkiye doyuruyor

İktidarın ekonomi politikalarını sert şekilde eleştiren İYİ Parti Lideri Akşener, “AK Parti’nin ve Erdoğan’ın övündüğü “Yeni Türkiye” karnını, beğenmedikleri eski Türkiye’nin birikimleri doyuruyor. Erdoğan’ın yeni Türkiyesi’nde gençlerimiz çarkı eski Türkiye’nin büyüklerine verdiği hakların desteğiyle döndürüyor. Bu sıradan bir tespit değil. Bu, acıtan bir gerçeğimiz. Bu, AK Parti iktidarlarının bir gerçeği.” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, emekli amirallere ilişkin alınan kararları doğru bulmadığını ifade etti ve “Ülkelerine yıllarca hizmet etmiş, bu hizmetler dolayısıyla bazı ülkelerin, terörün hedefindeki emekli komutanların korumalarının çekilmesini, lojmandan çıkarılarak ailelerinin mağdur edilmesini ayıplıyorum” ifadelerini kullandı.

Akşener, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstanbul ve Montrö sözleşmeleri gibi konularda, “gerçekte olmadığı halde kendi kendine yetki verdiğini” vurguladı. Montrö tartışmaları ile başlayan ve emekli amirallerin bildirisiyle gelişen sürecin “muhalefeti kapsayan bir girişim olduğunu” savunan Akşener, “Bir kişi kendine bir yetki veriyor, sonra da o yetkiye dayanarak milletin Meclisi’nin attığı imzayı çekiyor. Bu milli irade gaspıdır. Montrö’nün konuşulmasına sebep olan Meclis Başkanı, ‘yanlış anlaşıldığını’ belirterek, durumu toparladı. Orada bir deneme mi yaptılar, bilemem” dedi.

Vesayetin her türlüsüne karşı olduklarını sürekli dile getirdiklerini anlatan Akşener, “Cumhurbaşkanı da (takkeli amiral konusunda) ‘Rahatsızız’ dedi ama o günden beri maşallah pek rahatlar” ifadelerini kullandı. Akşener, “yargının sinmiş durumda olmasına karşın muhalefetin sinmeyeceğine” de işaret etti.

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, amirallerin bildirisinden Montrö’ye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yetkilerinden yaşanan ekonomik ve salgın krizine dek pek çok konuda Cumhuriyet Gazetesi’nin sorularını yanıtladı…

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, partisinin seçimlere parti odaklı değil Türkiye odaklı baktığını söyledi ve şunları ifade etti:

“İYİ Parti olarak seçimlere parti odaklı değil, Türkiye odaklı bakıyoruz. Seçim sözü edilmeden, ülke o atmosfere girmeden yapılacak tüm değerlendirmelerin bir ayağı eksik olur. Bizim hedefimiz milletimizden yetkiyi alıp, iktidar olmak. İktidar olup, AK Parti’nin ve Erdoğan’ın keyfiyetinden doğan hasarları onarmak. Öncelik bu liyakatsiz, beceriksiz ve her geçen gün ülkemize, milletimize yük olan iktidardan kurtulmak. Bunu sağlayabilmenin yolu neyse, İYİ Parti olarak konuşmaya değer buluruz. Zaten Millet İttifakı’nın genel olarak bakışı, tespitleri de bu yönde. Millet İttifakı, ortak aklın etrafındaki bir beraberlik. Değerlerimizi korumak kaydıyla, milletine yabancılaşmış ve sadece şahsi ikbalinin peşine düşmüş bu iktidardan kurtulmak için gereken neyse İYİ Parti onu yapacak.”

‘Amiraller konusunu İYİ Parti’yle ilişkilendirmeye çalıştılar’

Akşener, “MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, bir emekli amiralin ismini de vererek, yayımlanan bildirinin ‘İYİ Parti le bağlantılı olup olmadığını’ sorguladı, ilginiz var mı?” sorusuna ise şu şekilde yanıt verdi:

“Sayın Bahçeli’nin önüne bir şeyler koyuyorlar, o da okuyor. Önüne konanı sorgulamıyor ki bizi sorgulasın. Amirallerin bildirisiyle ilgili olarak, ilk dakikadan itibaren dikkatimizi çeken bir nokta var. Kısa bir dönem partimizde görev almış ancak sonra kendi isteğiyle ayrılmış bir emekli amiral üzerinden bu mesele “İYİ Parti ile birlikte anılsın” istediler. Dikkat buyurun, MHP’nin gazetesi, televizyonu, yandaş yayın organlarında, ortak bir dille, emekli Amiral Ergün Mengi üzerinden, konuyu İYİ Parti’yle ilişkilendirmeye çalıştılar. Bunu 28 Şubat’ta, tankların, apoletlerin karşısında durmuş Meral Akşener’e rağmen yapmaya kalktılar. Bu gerçek ışığında baktığınızda “ölü doğmuş” bir siyasi çirkinlikti, tezgâhtı.”

‘Kurmay akıl hayati noktayı düşünemiyorsa yapılan iş yanlıştır’

İYİ Parti lideri Akşener, bildiriye yönelik ‘zevzeklik’ değerlendirmesine ilişkin de konuştu:

“Bakın; İYİ Parti olarak biz, diğer muhalefet partileri, Montrö ve Silahlı Kuvvetlerimizdeki bazı gelişmelere dair en yüksek tondan görüşlerimizi beyan ettik. Hatta Montrö’nün konuşulmasına sebep olan Meclis Başkanı da tepkiler üzerine “yanlış anlaşıldığını” belirterek, durumu toparladı. Orada bir deneme mi yaptılar, bilemem. Ama şu bir gerçek ki siyaset kurumu devrede ve gereğini yapmış. Bu konuda iktidara geri adımı da attırmış. Türkiye’deki her kişinin, kurumun, alanı ile ilgili görüş beyan etmek hakkı vardır elbette. Fikir hürriyeti her vatandaşımızın hakkı. Ancak bu hürriyeti kullanırken sorumlu ve dikkatli davranmak gerekir. Türkiye’ye uzun yıllar hizmet etmiş, kurmay akla sahip bir grup emekli amiralimizin bu hakkı kullanırken, “muhtıra ve darbe” konularında acı tecrübeleri dikkate alarak, daha akıllıca davranmaları gerektiğine inanıyorum. Milletimizin acı hatıraları var ve hafızalarda çok taze. Bu gerçek ortadayken, gece yarısı ilan edilen bir bildirinin nasıl etki yapacağı, nasıl bir algı yaratacağı ve iktidar tarafından da nasıl kullanılacağı belli. Bugün, “Böyle algılanacağını düşünemedik, bir iletişim kazası oldu” diyorlar ya, işte ben de tam olarak bunu dedim: Kurmay akıl, bu hayati noktayı düşünemiyor, hesap edemiyorsa, yapılan iş yanlıştır. Bir kurmay zekâ, sonuçlarını kestiremeden bir adım atmaya kalksa, muhtemelen komutanı da ona aynı tarifi yapar.”

‘İYİ Parti amiraller üzerinden oynanmak istenen oyunu bozdu’

Akşener, emekli amirallerin bildirisine ilişkin İYİ Parti’nin kritik bir adım attığına dikkat çekti:

“Bakın, biz İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına bambaşka bir noktadan itiraz ettik. Dedik ki: Erdoğan Cumhurbaşkanlığı kararıyla, yani kendi kendine verdiği yetkiyle uluslararası bir sözleşmeden çıkamaz. Hukuken mümkün değil. Aynı konu Montrö için de geçerli. Şimdi bu meseleyi sadece İstanbul Sözleşmesi ya da sadece Montrö üzerinden tartışmak, yapılabilecek en büyük hatadır. Ondan önce anayasa ve yasalar açısından sorun var. Bir kişi kendine bir yetki veriyor, sonra da o yetkiye dayanarak, milletin Meclisi’nin attığı imzayı çekiyor. Bu, milli irade gaspıdır ve asıl büyük sorun budur. Eğer bunu görmezden gelirseniz, aynı hukuk dışı yetkiyi öne sürüp, Montrö’yü de Lozan’ı da hatta anayasamızın ilk dört maddesini de tartışmaya açabilirler. Biz orada başka bir test etmeyi gördük. Bu pencereden bakıldığında, benim çıkışımdaki tonun, bir büyük oyunu bozduğunu bugün herkes kabul ediyor. İYİ Parti; gece yarısının seçildiği, Cumhurbaşkanı’nın Marmaris’te olduğu, besleme basının manşetlerinin bile hazır olduğu ve amiraller üzerinden oynanmak istenen bir oyunu bozmuştur. Siyaset tarihimiz bunu böyle yazacak.”

‘Amirallere ilişkin kararları doğru bulmuyorum’

Meral Akşener, amirallere yönelik alınan kararları onaylamadığının altını çizdi ve ekledi:

“Ben, olayın ardından Sayın Cumhurbaşkanı’nın pazartesi günü yaptığı ilk açıklamayı daha dikkatli ve isabetli buldum. Çok kırmadan, dökmeden konuştu. Ancak iki gün sonra, çarşamba günü gördük ki saray bürokrasisi yine devreye girmiş, videolar hazırlatmış ve “İşte darbeci CHP” başlıklı bir konuşma metni hazırlamış. Yani bir anlamda, “İYİ Parti olmadı, CHP verelim” demiş. Uzun zamandır Sayın Erdoğan’ı uyarıyorum: “Sarayın duvarlarını aş, çevrendeki iş bilmezleri uzaklaştır. Bu sana da ama daha önemlisi Türkiye’ye ve milletimize de zarar veriyor” diyorum. Amirallere ilişkin kararları doğru bulmuyorum. Silahlı Kuvvetler’in kendi içinde bazı kuralları olabilir. Ancak ülkelerine yıllarca hizmet etmiş, bu hizmetler dolayısıyla bazı ülkelerin, terörün hedefindeki emekli komutanların korumalarının çekilmesini, lojmandan çıkarılarak ailelerinin mağdur edilmesini ayıplıyorum. Hukuki olarak bir sorun varsa, yasalar ışığında gereği yapılır. Ama bu iş, mahalle aralarındaki çocuk kavgaları gibi yapılmaz. Ciddiyetle yapılır, özenle yapılır.”

‘Din temelli ilişkilerin devlet yönetiminde etkin olmasına karşıyız’

İYİ Parti lideri ‘insanların inançlarına karışmanın karşısındayız’ dedi ve şunları ifade etti:

“Öncelikle bizim fikrimizi paylaşayım. Bundan 5 yıl önce, bu tür ilişkilerin ya da yapıların güvenlik bürokrasimize, yargımıza sızmasının ne kadar tehlikeli olduğunu yaşayarak öğrendik. Dini mevzular, insanların özelidir. Dilediklerine inanır, içlerinden geldiği gibi de yaşarlar. Buna kimse itiraz edemez. Ancak dinimiz bile emreder ki mesele devlet idaresiyse, gereği neyse o yapılacak. Silahlı  Kuvvetlerimizin kendini “cemaat” olarak kabul ettiren bir yapının kontrolüne geçtiğinde başımıza neler gelebileceğini, 15 Temmuz ihanetinde yaşayarak gördük. Bu konuda da milletimizin hafızası taze. Dolayısıyla kanunlar, kurallar neyi gerektiriyorsa, sistem o şekilde işleyecek. Bakın, Cumhurbaşkanı da “Rahatsızız” dedi ama o günden beri maşallah pek rahatlar. Daha tek bir adım görmedik, bir karar duymadık. İnsanların inançlarına karışmanın da din temelli ilişkilerin devlet yönetiminde etkin ve belirleyici olmasına da karşıyız.”

‘Ayasofya İmamı milletvekillerine ayar vermeye kalktı’

Akşener, “Bazı din görevlilerinin toplumun bir kesiminin tepkisini çekecek şekilde açıklamalar yapması sizce doğru mu?” sorusuna ise şu şekilde yanıt verdi:

“Din görevlileri bazen toplumun bir kesiminin tepkisini çekeceğini bilse de aldıkları eğitim ve misyonları gereği sözlerini esirgememeli. Ancak bu, alanlarının dışına çıkmalarını, hatta saçmalamayı gerektirmez. Aldıkları eğitim, gördükleri terbiye ışığında vatandaşları bilgilendirmek gibi bir görevleri var evet, ama siyasete ayar vermek, milletimiz arasına nifak sokacak türden laflar etmek, alan ihlali yaparak, ekonomiden diplomasiye, siyasetten güvenliğe her konuda “bilen cakası satmak,” cumhuriyet rejiminin kabullenebileceği bir şey değildir. Kaldı ki burada ilk ders çıkarması gereken Sayın Erdoğan’dır. Sözgelimi Ayasofya İmamı, partisinin üst düzey isimlerine, milletvekillerine bile ayar vermeye kalktı. Bu ne demek?  Çok açık, “vesayet” demek.”

‘940 milyar lira nerede?’

Akşener, ‘128 milyar dolar’ tartışmalarına ilişkin de konuştu ve şu cümleleri kullandı:

“Görünen o ki milletimiz bu haklı soruyu özümsedi. Üstelik sadece muhalefet partilerine oy vermiş vatandaşlarımız değil, iktidar partilerine oy vermiş vatandaşlarımız da bu haklı sorunun yanıtını bekliyor. İktidar, bırakın soruyu cevaplamayı, hata üstüne hata yapmaya devam ediyor. Nurettin Canikli gibi tecrübeli bir siyasetçi çıkıp, “Nerede olacak, milletimizin cebinde” diyebiliyor. İşin şirazesi kaydı. Muhalefet iktidara “128 milyar dolar nerede?” diye soruyor, iktidar “Milletin cebinde” diyerek, milleti itham ediyor. Tıpkı Sağlık Bakanı’nın salgından milleti sorumlu tutması gibi… Bakın, çok daha vahim bir şey oldu. AK Parti’nin “trollükte mahir” bir ismi çıktı, yapılan sosyal yardımları ve pandemi desteklerini sıralayıp “128 milyar işte burada” dedi. Güler misin, ağlar mısın? Biri çıkıp, “Kaybolduğu yok, kasada” diyor, diğeri çıkıp, “Milletin cebinde” diyor. Bir başkası da “Sosyal yardım ve pandemide destek olarak dağıttık” demeye getiriyor. Birbirlerinden haberleri yok ki milletten haberleri olsun. Sosyal yardım ve destek dediklerinin toplamı da 60 milyar lira. Millet, “1 trilyon lira nerede” diyor, bunlar “60 milyar lira senin cebinde” diye cevap veriyor. Peki 940 milyar lira nerede? Türkiye böyle ciddiyetsizlik görmedi.”

‘Türk siyasetine taarruz etti’

Akşener, “Doğu Türkistan’a ilişkin açıklamanızın ardından Çin Büyükelçiliği doğrudan sizi hedef aldı. Bu, ‘diplomatik nezaketsizlik’ olarak yorumlandı. Hükümetin bu noktada gösterdiği tepki yeterli miydi?” sorusunu ise şu şekilde yanıtladı:

“Doğu Türkistan ve Uygur kardeşlerimizin yaşadıkları bizim için bir insanlık sorunu. Bu konunun ısrarla takipçisi olacağız. Çin Büyükelçiliği, diplomasinin teamüllerine ve nezakete aykırı bir tavır sergiledi. Beni ve Mansur Yavaş’ı tehdit etti. Edebilir. Doğu Türkistan’da insanlığı ayaklar altına alanların, Ankara’da nezaketi çiğnemelerine şaşırmam. Ancak Çin Büyükelçisi’ni Dışişleri Bakanlığı’na çağırıp, sonra da parmağını oynatmayan iktidarın tavrına şaşırırım. Bakın, o Büyükelçi o tavrıyla, Türkiye’nin başkentinde Türk siyasetine taarruz etti. Bunun bir bedeli olmalıydı. Bakın, İtalya Başbakanı Erdoğan’a hitaben kabul edilemez sözler ettiğinde biz; “İç siyasette kavgamızı veririz. Ancak Cumhurbaşkanlığı makamı bir dış saldırıya uğradığında duracağımız yeri biliriz” dedik. Biz, İtalya Başbakanı’nın nezaketsizliğine karşı durmamız gereken yerde durduk. Ancak Sayın Erdoğan, Çin’den gelen taarruzda, kayıplara karıştı.”

‘Vatandaşın ayağına gidiyorum’

Akşener, ‘İYİ Parti’nin çalışma gayretinin’ görüldüğünü de ifade etti ve ekledi:

“Saha çalışmalarımız parti propagandasını ya da siyasi nabzı ölçmeyi hedeflemiyor. Ben vatandaşın ayağına gidiyorum ve sorunlarını dinliyorum. Amacımız bu zor günlerde, onlara söz imkânı verip, dertlerini, sorunlarını iktidarın duymasına aracı olmak. Bunu Meclis’te, Milletin Kürsüsü’nde vatandaşlarımızı konuşturarak da yapıyoruz. O yüzden siyasi bir ölçüm için gezmiyorum. Ancak şunu da görüyoruz, daha önce de defalarca gittiğimiz yerlerde, partimize olan ilgi eskiye nazaran oldukça arttı. Bakın size bir şey söyleyeyim mi; milletimizin feraseti yüksektir. Siyaseti kim, ne amaçla yapıyor, anlar. Milletimiz gayretimizi görüyor, projelerimiz milletimize ulaşmaya başladı, sorumlu ve çözüm odaklı bir siyasetimiz var. Dolayısıyla, milletimiz bunu görüyor. Son kongremizde kullandığımız “Millet bizi çağırıyor” sloganı, üretilmiş bir slogan değildi. Vatandaşlarımızla buluştuğumuzda ortaya çıkan bir gerçekti. Milletimize şunu müjdeleyebilirim ki İYİ Parti iktidarına hazır olsunlar. Bu kadar ağır bir yükün, kısa zamanda ortadan kalkacağı, huzurlu bir Türkiye’ye hazır olsunlar.”

‘Yeni Türkiye’nin karnını eski Türkiye doyuruyor’

İYi Parti lideri, işsizlik rakamlarının arttığına da dikkat çekti ve “Vatandaşımızla sohbet ederken çok önemli bir gerçeği gördüm. Türkiye’de aile içi dayanışmanın seyri değişti. İşsizlik çok arttı. İş bulan da kazancının hesabını yapamıyor, sadece şükrediyor. Ve ne oldu biliyor musunuz? Sömürü sınır tanımadı, “en düşük” olarak algılanması gereken asgari ücret, ortalama ücret oldu. Bekâr ya da evli gençlerimizin çok büyük bir bölümü, anne ve babalarının emekli maaşlarından destek görüyor. Çocukların okul parasını büyükanneler, dedeler ödüyor. Ya da başka şekillerde evlatlarının ekonomisine destek oluyorlar. Bu o kadar yaygınlaştı ki. Bu ne demek biliyor musunuz? AK Parti’nin ve Erdoğan’ın övündüğü “Yeni Türkiye” karnını, beğenmedikleri eski Türkiye’nin birikimleri doyuruyor. Erdoğan’ın yeni Türkiyesi’nde gençlerimiz çarkı eski Türkiye’nin büyüklerine verdiği hakların desteğiyle döndürüyor. Bu sıradan bir tespit değil. Bu, acıtan bir gerçeğimiz. Bu, AK Parti iktidarlarının bir gerçeği. O yüzden yönetemiyorlar. Her planları, kendi ikballeri ve ülkeyi yağmalattıkları kodamanların menfaatleri üzerine bina ediliyor. Bu sebeple de “kesin bilgidir, yayalım”, bu iktidar miadını doldurdu” dedi.

‘Lebaleb kongrelerle sorumsuzluğun alasını yaptılar’

Meral Akşener’in Kovid-19 pandemisi yönetimine karşı da eleştirileri vardı. Akşener şunları ifade etti:

“Yönetemeyen iktidarların genel hastalığı budur. Planlı hareket edemezler. Uzun vadeli düşünemezler. Günü kurtarmanın hesabını yaparlar. Aşı konusunda verdikleri taahhütler yalan oldu. Esnafın kepengini indirip, yaş almışlarımızı, çocuklarımızı eve kapatırken, lebaleb kongrelerle sorumsuzluğun dik alasını yaptılar. Aylardır tarımla ilgili, üreticimizin perişanlığıyla ilgili uyarılarda bulunduk, kulak asmadılar. İş şova gelince de en önde koşanlar onlar. İşin özeti şu: Hayaller Ay’a çıkmak, gerçeğimiz önlerine bayrak asılmış patates-soğan kamyonları… İktidarın karnesi budur. Patates-soğan mevzuunda da depolarda çürümek üzere olan ürün miktarı 1.3 milyon ton ama satın alıp törenlerle şehirlere taşıdıkları ürün, 300 bin ton. Hayal kurarak geldiler, her şeyi sattılar, yediler-yedirdiler, şimdi sadece hayal satıyorlar. “Yeni Türkiye” diye pazarladıkları hayal işte bu. Her gün bir uçak dolusu vatandaşımızı kaybediyoruz. On binlerce vaka tespit ediliyor. Bilim, “Tam kapanma şart” diyor, oralı değiller. Doktor da ekonomist de çitçi de öğretmen de sanayici de sadece Erdoğan. Her şeyi o biliyor, her şeye o karar veriyor. Böyle olunca da ortak akıl yok, hatta hiç akıl yok. Bir ülke bu kafayla yönetilemez.”

‘Yargı sinmiş ama muhalefet sinmeyecek’

Akşener, ‘CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında hazırlanan fezleke’ konusunda ise “Bu hamle de muhalefeti korkutma, sindirme amacının bir parçası. Ama en başta söyleyeyim, Sayın Kılıçdaroğlu bizzat çıkıp, “Getirin” demiş, meydan okumuştu. Dolayısıyla, korkutabileceği ya da sindirebileceği biri yok karşısında. Ama vahim olan şu: Türkiye’de sorumluluk makamında olmayan herkes için fezleke hazırlanabiliyor. Ama sadece bütün bu kötü gidişin, kanunsuzlukların, soygunların tek sorumlu hakkında tek bir hukuki hamle yok. Tuz kokmuş ki koca ülkede. Cumhuriyetin tek bir savcısı çıkıp, bir soruşturma başlatmıyor. Muhalefeti sindirmek için her adımı atacaklarını biliyoruz. Doğru değil ama sıradan bir durum. Muhalefet sinmeyecek ama daha vahimi, yargı sinmiş” ifadelerini kullandı.

‘Herkes yanlış, kendisi doğru’

Akşener son olarak ‘adalet ve fezlekeler’ hakkında da eleştirilerde bulundu:

“Hani bir fıkra var, bilirsiniz. Nüktedan bir Karadenizli kardeşimiz Almanya’daki bir otoyola ters istikâmette girmiş. Bütün sürücüler ne yapacağını şaşırıyor, trafik altüstü oluyor. O sırada radyodan bir anons yapılıp, sürücüler uyarılıyor. Spiker diyor ki: Birisi otoyolda ters yönde ilerliyor, dikkatli olun. Karadenizli vatandaşımızın tepkisi: Ne birisi, hepsi, hepsi… Yani demem o ki Erdoğan’a göre herkes yanlış, sadece kendisi doğru. Türkiye’de herkesin bir kabahati var ama sorumluluk makamında olmasına rağmen, bir tek Sayın Erdoğan ve ortaklarının yok. Fezlekeler ya da adalet konusundaki durumumuz işte tam da bu.”

 

Paylaşın

İYİ Parti Lideri Akşener: İlk seçimde gideceksiniz

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan İYİ Parti Lideri Akşener, konuşmasında iktidara yüklenerek, “Bu milleti aldattınız, bununla sizi yüzleştireceğim, üzgünüm. Ya bu ülkeyi seçime kadar adam gibi yöneteceksiniz ya da milletimize sizi öyle anlatacağım ki ilk seçimde bu ülkenin yönetiminden gideceksiniz.” dedi.

Haber Merkezi / İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Konuşmasında iktidara sert sözlerle yüklenen Akşener’in açıklamalarından satır başları şöyle;

“11 kişilik bir listemiz oluyor, teknik ekibimiz oluyor. Bir milletin kürsüsünde derdini anlatan arkadaşımız oluyor. Biz lebalep bu salonu doldurmuyor. Önlemlerimizi alıyoruz ama dün akşam 17.30’dan itibaren müthiş bir kriz yaşandı.

‘Kimse giremez’ denildi. Abiler bana çok kızmış. Üzgünüm rahatsız etmeye devam edeceğim. Anadolu’yu gezmeye devam edeceğim. Bu milleti aldattınız bununla sizi yüzleştireceğim. Yaptığınız her çirkinliği ifşa edeceğim.

Ya milletin emrinde hizmetkar olacaksınız, 5 maaşlarınızı söyleye söyleye milletin karşısına çıkamaz edeceğim ya da milletimize sizi öyle anlatacağım ki, milletimizin iradesiyle bu ülkenin yönetiminden demokrasiyle gideceksiniz. Üzgünüm

Anadolu’yu dolaşmaya devam edeceğim, üzgünüm. Sizin yaptırmadıklarınızı yapmaya gayret edeceğim. Yaptığınız her çirkinliği ifşa edeceğim üzgünüm.

Küçük ortak ve arkadaşlarına söyleyeyim, aranıza girmeye niyetim yok endişelenmeyim. Cumhur İttifakı, et-tırnak asla orada olmam, aranıza girmem merak etmeyin. TBMM’ye insan mı almıyorsunuz, biz milletin sesini duyurmaya gayret ederiz.

Bu milleti aldattınız, bununla sizi yüzleştireceğim, üzgünüm. Ya bu ülkeyi seçime kadar adam gibi yöneteceksiniz ya da milletimize sizi öyle anlatacağım ki ilk seçimde bu ülkenin yönetiminden gideceksiniz.

Salgının başından beri iktidarı defalarca uyardık, neler yapılması gerektiğini gün gün anlattık.

Bilim insanlarına kulak verin, milletimizin canı yanmasın dedik. Üç hafta tam kapanma için gecikmeyin dedik.

Aşı tedariğini ciddiye alıp, getirin dedik. Dar gelirli vatandaşlarımızı, öğretmenlerimizi öncelikli olarak aşılayın dedik.

Sağlık ordumuz yoruldu, yüklerini hafifletin dedik. Esnek mesai uygulamasına acilen dönün dedik. Ekonomik destek paketleri önerdik. Kaynaklarını gösterdik.

Bir kulaklarından girdi, birinden çıktı. Onlar lebaleb kongreler yapıp, virüse davetiye çağırdılar.

Türkiye dünyada en çok vaka görülen birinci ülke oldu. Biz bu tabloyu hak etmedik. Sağlık ordumuzun uyarısını dinlemeyenler, Türkiye’yi maalesef bu tablo ile baş başa bıraktı.

Büyük bir beceriksizliğin sonucudur. Bilim Kurulu’na sizi susturuyorlarsa istifa edin demiştim. Pazartesi yine toplanıldı. Bilim Kurulu’nun çözümü bir tavsiye muamelesi gördü. 24 saat daha heba edildi.

Sayın Erdoğan inceleyip, karar verecekmiş. Hangi bilgi, birikimle belli değil… Sen doktor musun? Sen enfeksiyon uzmanı mısın?

Böyle ciddiyetsizlik olmaz böyle devlet yönetilmez yazıktır günahtır aylardır acilen üç haftalık tam kapanmaya geçin diyoruz esnafımızı çalışanlarımızı koruyacak önlemleri alın ülkemizi üç haftalık bir kapanmayla rahatladın diyoruz bilim bunu söylüyor. İşin uzmanları bunu söylüyor sen hala kafana göre takılıyor Sayın Erdoğan ülkeler birer birer Türkiye uçuşları durduruyor.

Türkiye’nin en önemli gelir kaynağı olan turizm sezonu yaklaşırken milyonlarca çalışanın ekmeğiyle oynadın mutlu musun vatandaşlarımız hastanelerde yatak bulamıyor mutlu musun? Milletimiz aşı beklerken Libya’ya 150.000 aşı gönderip caka satmaya utanmıyor musun hiç mi Allah’tan korkmuyorsun yazıklar olsun!

Hadi bizi duymamazlıktan geliyorsun onu anladı ama Türk Tabipler Birliği çıktı ‘üçüncü ve en yüksek zirvedeyiz’ dedi onu da mı duymadınız… İstanbul Tabipler Odası ‘hastaneler doldu hastalar sıra bekliyor’ dedi onu da mı duymadınız.

Ankara Tabipler Odası seslendi ’12 saat sedyede bekleyen hastalarımız var’ dedi onu da mı duymadınız. Adana ‘bir yılın sonunda başa döndük tam kapanma şart’ dedi onu da mı duymadınız.

Bursa ‘sözün bittiği yerdeyiz durum tespiti işe yaramaz’ dedi onu da mı duymadınız. Giresun ‘vakalar pik yaptığı görmüyorlar mı’ diye sordu, Diyarbakır ‘vakalar 6-7 kat arttı bu yükü taşıyamayız’ dedi, Samsun ‘tükenme noktasındayız’ dedi onları da mı duymadınız.

Duymadınız, merak etmediniz umurunuzda bile olmadı çünkü milletimiz canı ile uğraşırken siz başka hesapların başka planların peşindeydiniz. Şimdi de çıkıp utanmadan salgının bu noktaya ulaşmasından 84 milyon hepimiz sorumluyuz diyerek suçu milletin üzerine atmaya çalışıyorsunuz.

Kurallara uymayanları önlem almayanları ayrı tutuyorum ama hayır bu tablonun sorumlusu milletimiz değil bu tablonun sorumlusu salgını yönetemeyen aşıyı getiremeyen milleti yokluğa mahkum eden sizsiniz. Bu kadar basit.

Yetti arkadaş ayıptır günahtır. Bırakın da millet biraz nefes alsın. Bir kere de milletimizin yüzünü nasıl güldürürüz onu konuşalım.

Nasıl öldüğümüzü değil nasıl ölmeyeceğiz onu konuşalım. Ama maalesef konuşamazlar, çünkü korkuyorlar, o saray sefalarını kaybetmekten, altlarındaki arabaları kaybetmekten, beş farklı yerden aldıkları maaşlar kesilir diye korkuyorlar.

Öyle korkuyorlar ki artık AK Partili belediye çalışanları bile bize duyduğu derin kıskançlıkla tanıdığımız Almanya’ya iltica ediyor. Malatya Yeşilyurt Belediyesi’nin AKP’li başkanının 42 kişilik grubu Almanya’ya eğitim için yollamış. 2 kişi hariç 40 kişi giden o gidiş.

Birkaç belediyede daha aynı şey olduğu söyleniyor. Sayın Erdoğan’ın yönettiği Türkiye’den ardına bakmadan kaçıyor. Zamanında Sovyetler’den kaçan devlet görevlileri gibi. Filmlerini izlerdik hatırlıyor musunuz? Herhalde Türkiye’de de bu kaçışların filmleri daha sonra yapılacaktır. İşte Erdoğan’ın Türkiye’yi düşürdüğü durum. Güler misin ağlar mısın!

Aylardır patatesler soğanlar depolarda çürüyor diyoruz. İktidardan çıt yok. Millet İttifakı belediyeleri patatesleri satın alıp ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza dağıttı.

Bunu gören Tarım Bakanlığımız nihayet harekete geçti. Sıkıntı sadece patates, soğanla sınırlı değil. Elma üreticilerinin de sıkıntısı var. İktidardan beklentileri açık.

Sadece kilo başına 30 kuruş destek istiyorlar. Buradan iktidara seslenmek istiyorum. Millet İttifakı belediyelerini beklemeyin, geç de olsa attığınız adımı elma üreticileri için de atın.

Sayın Erdoğan ve damadının el birliği ile zora soktuğu Türkiye ekonomisi, pandemi ile birlikte daha da zorluklarla karşı karşıya. Merkez Bankası’nın rezervlerini buharlaştıran beceriksizlik nereden, nasıl para bulurum diye çırpınıyor.

Turizm tek başında dış ticaret açığımızı kapatacak potansiyele sahip. Turizm, Türkiye’nin birinci derece öneme sahip sektörlerinden biri. Devletin kaynaklarından öncelikli olarak faydalandırılması demektir. Turizm ihmal edilmemelidir. Aşılama yapılacaksa, sektör çalışanları önceliklendirilmelidir.

Bugün turizm başlıklı, üçüncü grup konuşmamdır. Önlemlerinizi alın, Türk Turizmi bu sezonu kaçırırsa bedeli ağır olur diyoruz.

Avrupa’da asgari ücretle çalışan biri, Türkiye’de 5 yıldızlı otelde 15 gün tatil yapabiliyor. Ekonomi dehası damat ve kayınpederi sağ olsun, Türkiye’de tatil yapmak hiç bu kadar ucuz olmamıştı. Buna rağmen Türkiye’nin dünya turizminden aldığı pay değişmiyorsa bu düpedüz başarısızlıktır.

Ülkenizde demokrasi yoksa, turizm de olmaz. Ülkenizde adalet yoksa, turizm de olmaz. Ülkenizde huzur yoksa, turizm de olmaz. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıp Türkiye’yi dünya aleme rezil ederseniz, turizm de rezil olur.

Paylaşın

İYİ Parti Lideri Akşener’den ‘Cumhur İttifakı’na sert sözler!

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan İYİ Parti Lideri Akşener, konuşmasında AK Parti ve MHP’yi hedef alarak, “Bu çarpık zihniyet, işler istediği gibi gitmeyince AYM’yi kapatma yeltenecek kadar şımarık, koltuğu tehlikeye girince Cumhuriyet’in kurucu değerlerini tartışmaya açacak kadar şuursuz. İktidarını korumak için milleti birbirine düşürecek kadar zalim bir zihniyet.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İYİ Parti Akşener, konuşmasında, 104 emekli amiralin Montrö bildirisi üzerine yaptığı “Zevzeklik” yorumu üzerine “Kim ne der kim ne düşünür diye düşünmeden hakkın ve hakikatin yanında durduk” dedi.

Konuşmasında, emekli amirallere seslenen Akşener, “Türkiye’ye dair endişeleri olanların, bu endişeleri, zamanını ve zeminini doğru ayarlayarak dile getirmelidir” diye belirterek, “Vesayetin üniformalısına da cübbelisine de karşıyız” ifadelerini kullandı.

Akşener, konuşmasının devamında iktidarı hedef alarak “Her itiraz edeni hainlikle, teröristlikle, darbecilikle suçlayıp buradan siyaset devşirmeyi alışkanlık haline getirmiş bir zihniyet yönetiyor. Bu çarpık zihniyet, işler istediği gibi gitmeyince AYM’yi kapatma yeltenecek kadar şımarık, koltuğu tehlikeye girince Cumhuriyet’in kurucu değerlerini tartışmaya açacak kadar şuursuz” dedi.

Konuşmasına, “Siyaset olanı bileni okuyabilme, gerçeği görebilme ve gösterebilme sanatıdır. Yaşananları doğru analiz etmek yetmez, akıntıya karşı kürek çekmeyi de gerektirir.” cümleleriyle başlayan Akşener’in açıklamalrından satır başları şöyle;

“Son üç buçuk yılda yaşadıklarımızı hatırladıkça bize koltuk hesabıyla değil millet ve demokrasi hesabıyla siyaset yaptıran Cenabı Allah’a şükürler ediyorum. En büyük gücümüz milletimize asla yalan söylememek, hakikatin izinden asla ayrılmamaktır. Bu bizim için pek seçenektir.

Bugün vesayete kafa tutuyormuş gibi duranlar dün 28 Şubat’ta masaların altında saklananlar dün biz yine aynı yerdeydik. Geçtiğimiz hafta sonu yaşadığımız olaydaki gibi kim ne düşünür ya da kimi kızdırırız diye düşünmeden hakkın ve hakikatin yanında durduk.

Son dönemde bir modadır gidiyor. Gece vakti ortalığı karıştırma modası. İstifa eden bakan mı dersiniz, görevden alan bürokrat mı, fesih edilen anlaşma mı dersiniz…

Uykusu kaçan acaba ne yapsam da ortalığı nasıl karıştırsam diye iş başına geçiyor, bedelini ödemek maalesef milletimize düşüyor. Bu modanın son örneği olarak 104 emekli amiral bir bildiri paylaştılar. İktidar, darbe edebiyatıyla 4 gün daha milletin dertlerini konuşmaktan kurtuldu.

“Millet olarak bazı hassasiyetlerimiz var”

Cumhur İttifakı’nın oyları her ay düşerken kimsenin iktidarın değirmenine su taşımasına müsaade edemeyiz, etmeyeceğiz. Kimse de kusura bakmasın. Bu işler böyle yapılmaz.

Kaygıları olanlar bireysel olarak her platformda, basında, yayında görüş ve önerilerini elbette açıklayabilirler ancak bunu gizemli gece yarısı bildirileri ile yapamazlar.

Yapanlar da karşılarında önce bizi bulurlar. Biz söz de karar da milletindir diyenleriz.

Son 60 yılda 9 darbe, post modern darbe, muhtıra ve e-muhtıra görmüş bir millet olarak bazı hassasiyetlerimiz var. Bu yüzden Türkiye’ye dair endişeleri olanların bu endişeleri usulünce, zamanını ve zeminini doğru ayarlayarak dile getirmeleri çok önemlidir.

Hele ki ülkesine yıllarca hizmet etmiş, çok kritik makam ve mevki bulunmuş olanların bu konuda çok daha sorumlu davranmaları gerekir. Her itiraz edeni hainlikle, teröristlikle, darbecilikle suçlayıp buradan siyaset devşirmeyi alışkanlık haline getirmiş bir zihniyet yönetiyor.

Bu çarpık zihniyet, işler istediği gibi gitmeyince AYM’yi kapatma yeltenecek kadar şımarık, koltuğu tehlikeye girince Cumhuriyet’in kurucu değerlerini tartışmaya açacak kadar şuursuz.

İktidarını korumak için milleti birbirine düşürecek kadar zalim bir zihniyet. Dolayısıyla milletini düşünen herkesin bu durumun bilinci, sorumluluğu ile hareket etmesi gerekir.

Türkiye’nin bunca sorunu varken, milletimiz siyasetçilerden çözüm talep ederken, Cumhur İttifakı’nın oyları her ay düşerken, kimsenin çıkıp da iktidarın değirmenine su taşımasına, milletinden tamamen kopmuş bitik siyasetine can suyu vermesine müsaade edemeyiz, etmeyeceğiz. Kimse de kusura bakmasın. Bu işler böyle yapılmaz.

Ülkeye dair kaygıları olanlar bireysel olarak her platformda ya da STK şemsiyesi altında görüş ve önerilerini açıklayabilirler ancak bunu gizemli gece yarısı bildirileriyle yapamazlar.

“Biz hürriyetin ve istikbalin partisiyiz”

Yapanlar da karşılarında bizi bulurlar. Biz söz de karar da milletindir diyenleriz. Dün 28 Şubat karanlığında da böyleydi, 27 Nisan gecesi de böyleydi, bugün de böyleydi.

Vesayetin cübbelisine de, üniformalısına da lacivert takımlısına da her zaman karşı durduk, durmaya devam edeceğiz. Biz hürriyetin ve istikbalin partisiyiz.

Millet seni oraya sarayda sefa sür diye oturtmadı. Bir kez olsun eşin dostun yandaşın yerine milletimize faydan dokunsun.

Milletimiz geçim derdinde kıvranırken bunlar hala darbe mi darbeci mi konuşturuyorlar, buna sebep olanları da fırsat bilenleri de kınıyorum. Aziz milletimizin çaresizliğini perdeleyen her tavrı reddediyorum.

Kim ne yazarsa yazsın, konuşursa konuşsun biz Hakkarili babalıların feryadını, Konyalı otizmli bir gencin ‘evde ekmek yok’ demesini konuşacağız. O gencin kulağına indim, ‘ne istiyorsun’ dedim. ‘Kuş istiyorum’ dedi. Bunları duyun be, herkes bunları duysun! Yazıktır günahtır!

Hem Konya’da hem Hakkari’de aynı yoksulluk, çaresizlik olamaz! Konya’da da küçücük çocukların hem tableti hem interneti yok, Hakkari’de de… Olamaz bu! Olamamlı…

Sayın Erdoğan, o sarayda gece nasıl uyuyorsun sen? Bunları çözme makamı sizsiniz. İnternet olmadığı için derslere katılamayan evlatlarımızın çaresizliğini konuşmaya devam edeceğiz.

Sabah 8’de açtığı dükkanda, 4’te hâlâ siftah yapamayan esnafı konuşacağız, insanlarımız iş yerlerini kapatmak zorunda bırakılırken, utanmadan yapılan lebalep kongreleri konuşmaya devam edeceğiz.

Nedense bu bildiriyle ilgili duruşumuza AK Parti değil, küçük ortağı daha çok bozulmuş. Sayın Erdoğan teşekkür etti diye olsa gerek, küçük ortak köpürdükçe köpürdü.

AYM’den sonra hızını alamayıp yakında Deniz Kuvvetleri’nin de kapatılmasını isterse şaşırmayın. Allah Sayın Erdoğan’a sabır versin, çok içtenlikle yapıyorum bu duayı.

Dün şerefsiz dediğine bugün mübarek deyip, dün mektup yazıp ‘iktidarı uyarın’ diye yalvardıklarına da bugün şerefsiz diyebilen tutarsız duruş ve söylemleriyle ülkeyi germekten başka fonksiyonu olmayan birinin üstünde gereğinden fazla durmak istemiyorum.

Ama Sayın Erdoğan’ı uyarmak zorundayım: Sakın ola, öfke kontrol problemi olan küçük ortağının dolduruşuna gelip, bildiriyi yazanlara abuk sabuk cezalar verdirmeye kalkma.

Buradaki anahtar kelime verdirme. Sağduyuyla yürüttüğünü zannettiğimiz bu süreci, böyle şaibeli bir yola sokup da milleti huzursuz etme.

Dün küçük ortağın haftalık öfke nöbetinin hemen sonrasında enteresan bir şey oldu. Çin Büyükelçiliği, Twitter’dan beni ve Sayın Mansur Yavaş’ı tehdit etti.

Bu tehditler bize sökmez. Biz, bu mücadeleyi bugün Türkiye’de bu kürsüden veririz. Yarın, gün gelip de iktidar olduğumuzda uluslararası toplumu karşınıza diker, öyle mücadele veririz. Ama bu mücadeleden asla vazgeçmeyiz.

Ve o pis elinizi, Uygur’un sinesinden çekene kadar da mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Bunu böyle bilesiniz.

Çiftçilerimizin durumu nasıl? Bir dokun bin ah işit. Toprağı işleyip karnımızı doyuran çiftçimiz borç batağında. Ne ekim, dikim yapacak parası, ne de hayvanına verecek yemi var. Kendi kaynağı ile işletmesini çevirecek parası yok.

Çiftçimiz borçla boğulurken, iktidar ithalat lobilerine teslim olmuş hatta esir olmuş. Türkiye’de tarım bitsin diye elinden geleni yapıyor. Çiftçimizin ocak ayı itibariyle bankalara borcu 143 milyar lira. Tarım Kredi Kooperatiflerine de 12 milyar borçları var. Çiftçimizin toplam borcu 200 milyar lirayı aşıyor.

Buradan Tarım Bakanı’na sesleniyorum. Çiftçi bu haldeyken ortalıkta bakanım diye gezmeye utanmıyor musun? Tarımla alakalası olmayan vasıfsız yönetim anlayışını hak etmiyor.

Senin bakan olmadan önce yönetim kurulunda yer aldığın şirkette 100 bin Avro huzur hakkı alınıyormuş. Huzura bakar mısınız? Bir an önce git Sayın Erdoğan’dan rica et seni huzura kavuştursun. Çiftçimizin de huzuru daha fazla kaçmasın.

“Varsa yoksa eş, dost, yandaş”

Biz yapacaklarımızı söyleyince, ilk sözleri hep aynı; Kaynak nerede? Türkiye’nin kaynağı var. Sorun şu: AK Parti iktidarı ve Sayın Erdoğan, memlekette üreten, istihdam sağlayan kim varsa hepsine düşman. Varsa yoksa eş, dost, yandaş.

Türkiye’nin kaynakları, o beş müteahhidin ayaklarına seriliyor. Bu kifayetsiz yönetim anlayışının, ve müteahhit aşkının sonucunda, ekonomide oluşan hasar ortada. Pandeminin etkisiyle de, artık her sektör dertli.

Peki, durum böyleyken, “Üreteni, istihdam yaratanı koruyayım, kollayayım.” demesi gereken iktidar ne yapıyor? Kurumlar vergisini artırıyor.

Yani iş dünyasına destek olacağına, sırtına yeni bir yük daha veriyor. Kurumlar vergisini, 2020 yılı için yüzde 23’e,2021 için de yüzde 25’e çıkarmaya hazırlanıyor. İşte size, AK Parti’nin olağanüstü ekonomi vizyonu.

“Özel sektör nasıl küstürülür?” temalı bir kanun çıkarın deseler, ortaya ancak bu çıkar. Allah aşkına, siz bu ülkenin çalışanından, üreteninden ne istiyorsunuz? Hakkıyla, helaliyle kazanmaya çalışana neden gıcık oluyorsunuz? Böyle iş bilmez bir ekonomi yönetimi olabilir mi?

Böyle ahmaklık olabilir mi? Bu akıl dolu adımlar yetmiyormuş gibi, Bir de üstüne, utanmadan kısa çalışma ödeneğini kaldırdılar. Neymiş, İşsizlik Sigortası Fonu’na çok yüklenmişler. O fon, sanki babalarının malı! Şubat 2021’de, 1 milyon 296 bin kişi kısa çalışma ödeneği aldı.

Bu çalışanlarımıza yapılan ödeme ortalama 1588 lira. Bu parayı kesince ne olacak? İşveren o işçileri çıkaracak. Peki o zaman devlet ne yapacak?

Ortalama 1360 lira işsizlik maaşı ödeyecek. Yani o fondan neredeyse aynı para çıkacak. Bir de üstüne, eğer 1 buçuk milyon kardeşimiz, işsiz kalırsa, yani üretimden çıkarsa, en az 45 milyar liralık bir milli gelir kaybıyla karşı karşıya kalacağız.

Sayın Erdoğan; Anladık, devlet yönetmeyi bilmiyorsun. Anladık, ekonomiden de anlamıyorsun. Allah aşkına matematik de mi bilmiyorsun? Böyle bir hesap kitap kabiliyetiyle, ülke mi yönetilir? Allah akıl fikir versin!

Paylaşın

Akşener’den ’emekli amirallerin bildirisi’ üzerine yeni açıklama

Ankara’da vefatının 24’üncü yılında Alparslan Türkeş anısına düzenlenen “Türk Milliyetçiliğine Adanmış Bir Ömür” konferansına katılan İYİ Parti Lideri Akşener, program sonrası gazetecilere yaptığı açıklamada, emekli amirallerin gözaltına alınmasına tepki göstererek, “Atanmışların zevzekliklerini de gözaltına alarak soruşturun bakalım. Bunun da takipçisi olacağız” dedi.

Haber Merkezi / İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ankara’da vefatının 24’üncü yılında Alparslan Türkeş anısına düzenlenen “Türk Milliyetçiliğine Adanmış Bir Ömür” konferansına katıldı. İYİ Parti Lideri Akşener, konferansın ardından gazetecilere açıklamada bulundu.

Akşener, 104 emekli amiralin yayınladığı bildiri üzerine yaptığı değerlendirmede, “Emekli general de edebilir, emekli hakim de edebilir; herkes edebilir. Ama gündüz vakti fikrini söylemek başka bir şey, bir araya gelip, adını ‘bildiri’ koyup gece yarısı paylaşmak başka bir şey. Eski hatıraları canlandıran, sonuç itibarıyla iktidarın üzerinde tepineceği bir argüman oluşan bir gerekçe oluştan bu meseleyi, tırnak içi ‘bildiri’ konusunu zevzeklik olarak değerlendirdim” ifadelerini kullandı.

Akşener, bildiri konusunu şekil olarak yanlış bulduklarını ifade ederek, “Bunun üzerine siz bu insanları gözaltına alma yoluna giderseniz, bizim bu defa iktidara şunu sorma söyleme hakkımız doğar; bu zevzekliğin yapıldığı pek çok iktidar partisi bürokratları var. Yani siyasi partilere ayar vermeye çalışan, ‘iktidar partisini öveceğim’ derken hadsizlik ve saygısızlık yapan, tanzim etmeye çalışanlar var. Madem burada bir gözaltı süreci başlattınız, zevzeklik olarak tanımladığım bu bildiri üzerinden bir süreç başlattınız; muhalefet partilerine, ana muhalefet partisi genel başkanına hakaret eden, İYİ Parti’nin Genel Başkanına hakaret eden yargıçlardan tutun, saray şürekasına kadar atanmışların zevzekliklerini de gözaltına alarak soruşturun bakalım. Bunun da takipçisi olacağız” dedi.

Emekli amiraller bildirisi;

“Son zamanlarda gerek Kanal İstanbul, gerekse Uluslararası Antlaşmaların iptali yetkisi kapsamında Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması endişe ile karşılanmaktadır.

Türk Boğazları, dünyanın en önemli suyollarından biri olup, tarih boyunca çok uluslu antlaşmalara göre yönetilmiştir. Bu antlaşmaların sonuncusu ve Türkiye’nin haklarını en iyi şekilde koruyan Montrö; sadece Türk Boğazlarından geçişi düzenleyen bir sözleşme değil, Türkiye’ye İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi ve Boğazlardaki tam egemenlik haklarını geri kazandıran, Lozan Barış Antlaşmasını tamamlayan büyük bir diplomasi zaferidir. Montrö, Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin güvenliğinin temel belgesi olup Karadeniz’i barış denizi yapan sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin II. Dünya Savaşında tarafsızlığını korumasına imkân yaratmıştır. Bu ve benzeri nedenlerle, Türkiye’nin bekasında önemli bir yer tutan Montrö Sözleşmesinin tartışma konusu yapılmasına/masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz.

Diğer taraftan; son günlerde basında ve sosyal medyada yer alan kabul edilemez nitelikteki bazı görüntüler, haber ve tartışmalar ömrünü bu mesleğe adamış bizler için çok derin bir üzüntü kaynağı olmuştur. TSK ve özellikle Deniz Kuvvetlerimiz son yıllarda; çok bilinçli bir FETÖ saldırısı yaşamış ve çok değerli kadrolarını bu hain kumpaslara kurban vermiştir. Bu kumpaslardan çıkarılacak en önemli ders; TSK’nin, anayasanın değişmez, değiştirilmesi teklif edilemez temel değerlerini titizlikle sürdürmesi zaruretidir.

Bu gerekçelerle, TSK ve Deniz Kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, Atatürk’ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz. Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir.

Türk Milletinin bağrından çıkan şanlı bir geçmişe sahip, Ana ve Mavi Vatan’ın koruyucusu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda yetiştirilmesi elzemdir. Ülkemizin her köşesinde denizde, karada, havada, iç güvenlik bölgesinde ve sınır ötesinde fedakârca görev yapan, Mavi Vatandaki hak ve menfaatlerimizin korunması için Atatürk’ün gösterdiği yolda canla başla çalışan cefakâr Türk Denizcilerimizin yanındayız.

Deniz Şehitlerimizi anarak Saygıyla duyururuz.”

Paylaşın

Akşener’den ’emekli amiraller bildirisi’ açıklaması: Zevzeklik

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 104 emekli amiralin Montrö açıklamasına ilişkin yaptığı açıklamada, “Sabah bir uyandık emekli amirallerin canı sıkılmış ve gece bir bildiri yayınlamışlar. Bu bir zevzekliktir. Türkiye bu zevzekliklerden çok çekti.” ifadelerini kullandı. Akşener, açıklamasının devamında, İYİ Parti’nin demokrasinin yanında vesayetin karşında olduğunu dile getirdi.

Haber Merkezi / İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 103 emekli amiralin Montrö açıklamasına ilişkin basın toplantısı düzenledi.

Akşener, açıklamasında bildiriye tepki göstererek, “Siyaset, siyasetçi tarafından yapılır. Bu arkadaşlarımız bilgilerini ve görgülerini elbette çeşitli STK’lar ve varsa siyasi partiler içerisinde o bilgileri o görgüleri kamuoyuyla paylaşabilirler. Milletimizin, vatandaşımızın derdine çare olmak için ortaya koyabilirler. Muhalefet partilerini, muhalefet siyasilerini beğenmiyorlarsa, derhal bir siyasi parti kurup onun üzerinden yürüyebilirler.” dedi.

İYİ Parti’nin demokrasinin yanında vesayetin karşında olduğunu dile getiren İyi Parti Lideri Akşener, açıklamasında, “Sabah bir uyandık emekli amirallerin canı sıkılmış ve gece bir bildiri yayınlamışlar. Bu bir zevzekliktir. Türkiye bu zevzekliklerden çok çekti.” ifadelerini kullandı.

Açıklamasının devamında, “İYİ Parti, siyaset kurumunun yerine geçmeye çalışan herkesin karşısında olacaktır. Siyaset kurumu milletin derdini çözmekle mükellefir. Siyasetçi, siyasetçinin rakibidir ve o rekabet demokrasi yoluyla sandıkta ve seçim usulü ile olur.” diyen Akşener, basın açıklamasında özetle şunları söyledi;

“Bugün bu toplantıyı, gece yarısı 104 emekli amiralin bildiri yayınlaması üzerine yapıyoruz. Partimizin ve benim görüşlerimi paylaşmak üzere bir araya geldik.

İYİ Parti, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve kurumlarının değer ve kazanımları ile demokrasi geleneğimiz konusunda samimi ve kararlı bir şekilde taraftır. Yargısından, diplomasisine siyasetinden ordusuna Cumhuriyetimizin tüm kurumlarının ortak değerler konusunda, ortak bir akılla hareket etmesinin de ülkemizin bekası açısından önemli olduğuna inanıyoruz. Partimizin duruşu budur.

Sabah bir uyandık emekli amiraller bir bildiri yazmış ve iktidar partisi ve mensupları bunun üzerinde tepiniyor iş 15 Temmuz’a kadar gitmiş.

Benim bildiğim -60 İhtilalinde 4 yaşındaydım hatırlamıyorum ama daha sonraki bütün muhtıraları 72 muhtırasını, 80 ihtilalini, 28 Şubat’ın içinde yer alarak, yani maruz kalarak yaşamış ve 27 Nisan Bildirisi’ni de yaşamış biri olarak bildiğim- bir şey var.

Bu tür gece yarısı emekli de olsa gece yarısı yapılan silahlı bürokrasi mensubu kişilerin yaptığı açıklamalar genellikle Türkiye’deki demokrasinin kesintisine sebep olan muhtıraları, darbeleri hatırlatır. O nedenle iktidar partisini bu konuda çok önemli bir üzerinde tepinme fırsatı tanınmıştır.

Partimiz Türkiye’nin demokrasisinin yanında vesayet ve diğer odakların net bir biçimde karşısındadır. Ama bildiğim bir şey var bugüne kadar genellikle darbe ve muhtıralar, iktidar partisinin karşısında muhalefetin tutumunu beğenmeyen silahlı bürokratlar tarafından yapılmıştır.

‘Muhalefet bu işi yapamıyor, biz daha iyi yapıyoruz diyerek’ yapılmıştır. Sonuçta gerek darbe gerek muhtıraların sonucunda Türkiye’de sadece iktidar değil muhalefetin de tümü değişmiş ve paketlenip gönderilmiş.

Bugün burada Türkiye’de muhalefet, özellikle İYİ Parti kurulduğundan itibaren son derece millet odaklı, milletin problemleri, dertleri odaklı ve suni gündemlerden uzak, kutuplaşmanın dışında bir muhalefet sistemi Türkiye’ye getirmiştir İYİ Parti ve muhalefet görevini yapmaktadır.

31 Mart yerel seçimlerinde İYİ Parti’nin önderliğinde, alınamaz denilen, mümkün değil olamaz denilen pekçok şehir İstanbul ve Ankara başta olmak üzere iktidar partisinin elinden demokrasiyle sandık yoluyla alınmıştır.

Bugün bütün anketler iktidar partilerinin toplamının 2023’te veya daha önce olacak bir seçimde gerekli başarıyı 19 yıldır gösterdikleri başarıyı gösteremeyeceklerini ortaya koymaktadır.

Sabah bir uyandık emekli amirallerin canı sıkılmış ve gece bir bildiri yayınlamışlar. Bu bir zevzekliktir. Türkiye bu zevzekliklerden çok çekti. Ben dün Hakkari’de perşembe günü ise Konya’daydım.

Biz bu ülkede 104 işsiz gencin derdini konuşmak durumundayız, biz bu ülkede 104 tabletsiz çocukların derdini konuşmak zorundayız. Biz bu ülkede 104 siftahsız esnafın derdini konuşmak zorundayız.

Biz bu ülkede tencereye kaynatamayan 104 kadının derdini konuşmak zorundayız. 5 çeşit emekli maaşıyla inim inim inleyen 104 emeklinin derdini konuşmak zorundayız.

2020 20 Ocak’ından beri 15 aydır geziyorum bu insanların derdini anlatıyorum ve 104 dakika, 104 saniye maalesef basın yayın organlarında yer bulmuyor.

“Yunanistan’ın işgal ettiği Adalar konusunda bir tavır göremedik”

Bugün sabahtan itibaren 104 emekli amiralin gece yarısı ortaya koydukları bir itirazı darbe oluyor çağrıları altında üzerinde tepiniliyor. Buradan herkese, emekli silahlı bürokratlara sesleniyorum.

Herkes görevini, işin başındayken yapmalıydı. Ben bu arkadaşlar görevdeyken maalesef Yunanistan’ın işgal ettiği Adalar konusunda bir tavır göremedik.

Siyaset, siyasetçi tarafından yapılır. Bu arkadaşlarımız bilgilerini ve görgülerini elbette çeşitli STK’lar ve varsa siyasi partiler içerisinde o bilgileri o görgüleri kamuoyuyla paylaşabilirler.

Milletimizin, vatandaşımızın derdine çare olmak için ortaya koyabilirler. Muhalefet partilerini, muhalefet siyasilerini beğenmiyorlarsa, derhal bir siyasi parti kurup onun üzerinden yürüyebilirler.

Ama bugün darbe çağrıştıracak bütün gerçek gündemi örtecek herhangi bir yolun oluşmasına sebep olamazlar. Böyle bir hakları da yoktur hadleri de yoktur.

Elbette herkes fikrini söyler. Zamanı içinde, zemini içinde en sert biçimde söyle ama bunu demokrasiye bir tehditmiş gibi algılanabilecek bir tehditmiş gibi yolu açmaktan intina ederler.

Bugün ortaya çıkan bu meseleyi ciddiyetle ve manidar bularak takip ettiğimizi ifade etmek isterim. İYİ Parti milletimizin derdiyle hem hal olmaya devam edecektir.

Suni gündem oluşturmaya çalışanların ortaya koyduğu o perdeyi derhal indirecektir. İYİ Parti, demokrasinin yanında dün olduğu gibi bugün de durmaya devam edecektir. Demokrasinin yanında durmaya devam ederken milletin dertlerinin de yanında durmaya devam edecektir.

İYİ Parti, siyaset kurumunun yerine geçmeye çalışan herkesin karşısında olacaktır. Siyaset kurumu milletin derdini çözmekle mükellefir. Siyasetçi, siyasetçinin rakibidir ve o rekabet demokrasi yoluyla sandıkta ve seçim usulü ile olur.

“İYİ Parti milletimizin yanında olmaya devam edecektir”

Projelerin rekabet ettiği, projeler üzerinde hizmetin tartışıldığı bir sürecin sonunda sandıkta milletimiz teveccühünü bir siyasi partiye gösterir, ona da amenna denir. İYİ Parti bu yoldan dönmeyecektir.

İYİ Parti milletimizin yanında olmaya devam edecektir. Bugün itibariyle iktidarı uyarmaya, iktidar gidiyor, sandıkta gidiyor. Milletimizin dertleriyle ilgilenmediği için gidiyor. Böyle bir gitme eyleminin içinde iktidar olacaktır İYİ Parti ve bütün bu dertleri çözecektir.

Bu bildirinin öznesi Möntrö Anlaşması’yla ilgili Meclis Başkanı’nın söylediği sözler… İYİ Parti başta olmak üzere bu konuda çok sert tavır koyduk biz ve bütün siyasiler tavır koydular iktidar partisi destek vermedi ve Sayın Meclis Başkanı da yanlış anlaşıldım diyerek durumu düzeltti.

Aradan 1 hafta geçip de bu bildiri sahiplerinin bu zevzekliği yapmasına neyin sebep olduğunun da dikkate değer bulduğumu sizlerle paylaşmak isterim.

Türkiye yoluna devam edecektir. İYİ Parti bu tür yanlışlıkların sürdürülmesine müsaade etmeyecektir, milletinin yanında durmaya devam edecektir.”

Paylaşın

İYİ Parti Lideri Akşener’den iktidara sert sözler

Partisinin Meclis’teki grup toplantısında konuşan İYİ Parti Lideri Akşener, Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınmasını eleştirerek, “Sayın Erdoğan’ın attığı her düşüncesiz adım, milletimizin aleyhine çalışıyor. Bu aralar, 7’den 70’e herkeste bir tedirginlik var; ‘Eyvah, yoksa damat geri mi dönüyor?’ sorusu, her mecrada dillendirilmeye başlandı” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu. Yaptığı konuşmada iktidarın ekonomi yönetimini eleştiren Akşener, “Gece yarısı yapılan gizemli atamalarla koskoca Türkiye’nin itibarı ayaklar altına alınıyor. Bu kendini bilmezliğin ekonomide yarattığı tahribatın hesabını kim verecek?” dedi.

Akşener, konuşmasının devamında “Sayın Erdoğan ve AK Parti iktidarının keyfi yönetim anlayışının, memleketimize olan maliyeti, her geçen gün artıyor. İnsan haklarında artıyor, kadın haklarında artıyor, demokrasi için artıyor, ekonomi için artıyor, çevre için artıyor. Sayın Erdoğan’ın attığı her düşüncesiz adım, milletimizin aleyhine çalışıyor. Bu aralar, 7’den 70’e herkeste bir tedirginlik var; ‘Eyvah, yoksa damat geri mi dönüyor?’ sorusu, her mecrada dillendirilmeye başlandı” ifadelerini kullandı.

Konuşmasında “Üç beş kişi bir araya gelince salgın yayılıyor da kongrelerinizde virüs tatile mi çıkıyor?” diyerek Ramazan ayı tedbirlerine tepki gösteren Akşener’in konuşmasından öne çıkan satırbaşları şöyle;

‘Eyvah damat geri mi dönüyor’ sorusu her mecrada dillendirilmeye başladı. Başarısızlıklarla dolu 2.5 yılın sonunda nihayet bu hatadan dönüldü. Bugün biri damat bakan ile ekonomi kavramını aynı cümle içinde kullansa dolar fırlıyor.

Bu işi beceremediğini defalarca kanıtlamış bir insanın tekrar bu konularla anılmasını bile sakıncalı buluyorum. Sayın Erdoğan saçmalama konusunda çıtayı uzaya çıkardığından maalesef kesin konuşamıyorum.

Merkez Bankası Başkanı’nın bir gece kararnamesiyle görevden alındığı bir ülkede istikrardan bahsedilemez. Ağbal’ı faizleri artırdığı için görevden aldın değil mi? En azından kamuoyuna böyle yansımasına izin verdin. Madem yeni başkan faiz düşürmeyecekti, o zaman Sayın Ağbal’ı neden görevden aldın? Madem yeni başkan aynı politikaları sürdürecekti, o zaman neden bizi bir gecede yüzde 15 fakirleştirdin?

“Enflasyonu tutabilene aşk olsun”

Mesela, ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ cümlesi hala dillendiriliyor. Gelin birlikte hatırlayalım; Sayın Erdoğan bu müthiş doktrinini, ilk kez ortaya attığında, dolar 2 liraydı. Enflasyon, tek haneliydi.

Faizler de yüzde 6’ydı. Şimdi geldiğimiz durumda ise, faiz yüzde 19. Dolar, neredeyse 8 buçuk lira. Enflasyonu tutabilene aşk olsun.

Sayın Erdoğan; kurumlar ve kurumsal değerlerle oynayarak, devlet yönetilmez. 6 ayda bir Merkez Bankası Başkanı değiştirerek, ekonomi yönetilmez. Merkez Bankası Başkanı’nın bir gece kararnamesiyle görevden alındığı bir ülkede, istikrardan bahsedemezsin.

Eski başkan Sayın Ağbal’ı, faizleri artırdığı için görevden aldın değil mi? En azından, kamuoyuna böyle yansımasına izin verdin. Ama nedense, yeni gelen başkanın ilk beyanatı, yüksek faiz politikasını, sürdürmekten yana oldu.

Ramazan ayında toplu iftar yasakmış. Bu şartlarda doğru bir karar. Bu fevkalade duyarlı arkadaşlara sormak istiyorum, sizin lebaleb kongrelerindeki keyfiniz Allah’ın sofrasından daha mı önemliydi? Kongrelerinize yasak getirecek durum yoktu da, mübarek sofralarda mı aklınız başınıza geldi.

“Kongrelerinizde virüs tatile mi çıkıyor?”

On binlerce işletme yeniden kapatılacakmış. Bir işletmeci diyor ki, her açma ve kapama bize 35 bin liraya mal oluyor. Yiyecek, et, sebze vs. ya dağıtmak ya da çürürse atmak zorunda kalıyoruz dediler. Siz ne vicdansızsınız. Üç beş kişi bir araya gelince salgın yayılıyor da kongrelerinizde virüs tatile mi çıkıyor?

Bu maliyeti, saray zenginleri ödemeyecek. Bu maliyeti, üç beş yerden maaş alan kardeşler, yeğenler, kayınçolar ödemeyecek. Bu maliyeti, o 5 müteahhit ve havuz medyası da ödemeyecek. Bu maliyeti, çiftçilerimiz ödeyecek, esnaflarımız ödeyecek, sanayicilerimiz ödeyecek.

Bu maliyeti, emeklilerimiz ödeyecek, memurlarımız ödeyecek, çalışanlarımız ödeyecek. Bu maliyeti, gençlerimiz ödeyecek, kadınlarımız ödeyecek. Bu maliyeti, hepimiz ödeyeceğiz, bir tek onlar ödemeyecek…

Çünkü bu maliyet, bu ucube sistemin ve onun arkasındaki bu çarpık zihniyetin sonucudur. Biz, İYİ Parti olarak, Merkez Bankası’nın bağımsızlığını önemsiyoruz ve bunu her fırsatta vurguluyoruz. Merkez Bankası yönetiminin bağımsızlığı ve güvencesiyle ilgili olarak, yüce Meclis’e bir de kanun teklifi verdik.

Teklifimize göre, Merkez Bankası başkanları, beş yıl süreyle atanabilecek ve görev süresi dolmadan görevden alınamayacak. Çünkü, Cumhurbaşkanı’nın bir gece, rüyasında görüp, görevden alabildiği bir Merkez Bankası Başkanı’nın, görevini hakkıyla yapabilmesinden söz edemeyiz.

O yüzden, süresinden önce görevden alınamamasını, hüküm altına alıp, görev güvencesi sağlıyoruz. Ayrıca, Para Politikası Kurulu’nun üyelerinden birinin de reel sektör temsilcisi olmasını sağlıyoruz.

TOBB’un önereceği üç adaydan birinin, Cumhurbaşkanı tarafından, para politikası kuruluna atanması hükmünü getiriyoruz.

Bu vesileyle, kanun teklifimize, başta, sözde reformsever Ak Parti ve küçük ortağı olmak üzere, Meclis’teki tüm partilerin desteğini bekliyoruz.

Son üç ayda; arabasında, 100 kilo eroin ile yakalanan, eski büyükelçilik basın müşaviri, Samsun Büyükşehir Belediyesi’nde yolsuzluktan tutuklanıp, evinde, on milyon bulunan daire başkanı derken, her geçen gün, ‘Asım’ın neslini yaratacağız’ diyerek iktidara gelenlerin, düştükleri hazin durumun, yeni örneklerine şahit oluyoruz.

“Hata yapan gençlerle değil, onları hak yolundan ayıran bu karanlık zihniyetledir”

Benim meselem, hata yapan gençlerle değil, onları hak yolundan ayıran bu karanlık zihniyetledir. O gencimiz ne diyor; ‘AK Parti’de görev alırsam, daha çok kazanmamın önü açılır diye düşündüm.’ Ne kadar acı değil mi? ‘Çok çalışırsam, çabalarsam, emek verirsem, sonunda başarırım, helaliyle kazanırım’ değil, ‘AK Parti’de görev alırsam, daha çok kazanırım.’ Gençlerimizi böyle düşünmek zorunda bırakanlara, yazıklar olsun.

Gençlerimizi dolambaçlı yollara sokan bu karanlığı, sorgulamak zorundayız. O gençlerin, hayat zannettikleri, hak zannettikleri, bu maskeli baloyu, sorgulamak zorundayız.

Bunların gençlerimize, doğru diye işaret ettikleri o yanlış düşünceler, kim bilir daha kaç gencimizi, büyük yanlışlara sürükledi? Bunları sorgulamak zorundayız.

Salgınla mücadelede durum aynı. Ekonomide durum aynı. Hukukta, insan haklarında, demokraside durum aynı. Kendileri çalıp, kendileri oynuyorlar.

Öyle olmasa, kendi kendilerine verdikleri yetkiyle, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilebilirler miydi? Milletin Meclisi onaylamış, Sayın Erdoğan’ın aklına esmiş, kendi kendine verdiği yetkiyle, sözleşmeyi iptal ediyor.

“Böyle şımarıklık olmaz. Böyle devlet yönetilmez”

Buradan çok net olarak vurgulamak istiyorum: Kim ne derse desin, şunu herkes bilsin ki, o sözleşme hâlâ geçerlidir. Yöntem de açıklanan karar da hem hukuken hem de siyaseten geçersizdir.

Sayın Erdoğan; burası muz cumhuriyeti değil, burası memleketi benzetmeye çalıştığın bir üçüncü dünya ülkesi de değil. Burası binlerce yıllık devlet geleneğinin sonucu olan, büyük Türkiye Cumhuriyeti. Aklını başına devşir. Böyle şımarıklık olmaz. Böyle devlet yönetilmez.

Kendisi bir de çıkmış, Cuma Namazı sonrasında, kadınlarımızı tehdit eder gibi diyor ki; ‘O iş bitti. Önünü ardını kurcalamayın.’ Aynen böyle diyor. Bak sen… Şu tarza, şu tavra bakar mısınız? Emrin olur ağam!

Bu tehditler, kadınlara sökmez Sayın Erdoğan. Elinden geleni ardına koyma. Tacize, tecavüze, hakarete, dayağa boyun eğmemiş o kadınlar, senin tehditlerine hiç boyun eğmez.

Kurtuluş savaşını yapmış gazi meclisin başkanı değil sanki sarayın meclisteki irtibat bürosu şefi konuşuyor. Yazıklar olsun sana da! Şimdiden uyarıyorum aklınızdan bile geçirmeyin.

Ege’deki adalarımıza çöken Yunanistan karşısındaki ezikliğinizi izlemek için Lozan’a Kanal İstanbul saçmalığınıza kılıç uydurmak için de Montrö’ye göz dikmeyin.

Sayın Erdoğan, bilim insanlarının tüm uyarılarına rağmen, Kanal İstanbul’dan vazgeçmemekte ısrarlı görünüyor. Deniz bilimciler uyarıyor. Jeoloji uzmanları uyarıyor.

“Ekolojik açıdan felaket olur” deniyor. “Milyonlarca vatandaşımızı küçücük bir adacığa sıkıştırmak, felakete davetiyedir” deniyor. Ama kendisi oralı bile değil. “İlle de kanal, inadına kanal.” diye tutturdu, gidiyor. Daha önce de söyledim, tekrar edeyim;

İlla bir kanal açacaksan, Urfalıların feryadını duy, git GAP’ta sulama kanalları aç, yağmurlama sistemleri kur, toprak ana bire beş versin, çiftçimiz de ülkemiz de zenginleşsin. Kırk yılda bir, memlekete bir hayrın dokunsun. Ama nafile.

Tabiata zarar vereceği kesin, Marmara Denizi’ni mahvedeceği kesin, Ama inadından vazgeçmiyor. Çünkü, doğa umurunda değil. Çünkü, deniz umurunda değil. Çünkü, yeşil umurunda değil. Çünkü, milletimiz umurunda değil. Çünkü, kendinden başka hiçbir şey umurunda değil.

Onların umurunda olmayabilir, ama bizim umurumuzda. Sayın Erdoğan ve arkadaşları, kanal diye, beton diye tutturmuşken, dünya, önemli bir değişime sahne oluyor. Artık bütün dünya, denetimsiz, kontrolsüz büyümenin getirdiği, İklim Krizi’yle mücadele etmek için, kolları sıvadı.

“Türkiye için de alarm zili artık çalıyor”

En az gelişmiş ülkesinden, en gelişmiş ülkesine, çöl ülkesinden, orman ülkelerine kadar herkes, doğaya nasıl daha az zarar veririz diye düşünüyor, hesap yapıyor. Çünkü herkes biliyor ki, doğa katliamı ve kirlenme bu hızla giderse, yaşayacak bir dünyamız kalmayacak.

İşte o nedenle biz diyoruz ki; “Türkiye bu mücadelenin dışında kalamaz.” Hele de çılgın proje denilen saçmalıklarla, bu tükenişin değirmenine su taşıyamaz.

Bu kadar basit. Bu kadar net. Rakamlar alarm veriyor. Yalnızca 2021 yılında, yani bu üç aylık süreçte, atmosfere 9,9 milyar ton karbondioksit salındı.

173 milyar ton buzul eridi. 222 milyon ton gıda israf oldu. Denizlere 2 milyon ton plastik atık bırakıldı. Bu hızlı yok oluşa rağmen, maalesef önlem almakta geç kalıyoruz.

Eğer, gerekli önlemleri almazsak; Yalnızca 28 yıl içinde, denizlerde balıktan çok plastik atık olacak. 18 yıl içinde, dünyada temiz su bulmak mümkün olmayacak. Ve 48 yıl içinde de, ozon tabakası geri döndürülemez biçimde tahrip olacak.

Rakamlara lütfen dikkat edin. Uzak bir gelecekten değil, çocuklarımızın ve torunlarımızın bizzat yaşayacağı bir felaketten söz ediyorum. Türkiye için de alarm zili artık çalıyor. İktidar, bu süreci hızlandırmak yerine, bir an önce, çözüm için somut adımlar atmak zorunda.

Paylaşın

İYİ Parti Lideri Akşener, İstanbul Sözleşmesi’ni Danıştay’a taşıdı

Türkiye, Cumhurbaşkanı Kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılmıştı. Son dakika gelişmesine göre; İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptali için Danıştay’a başvurdu.

Haber Merkezi / İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptali için Danıştay’a başvuru yaptı. İYİ Parti Lideri’nin başvuru dilekçesinde kararın Anayasa’nın 6, 87, 90 ve 104’üncü maddelerine aykırı olduğu ifade edildi.

Meral Akşener, partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) düzenlenen grup toplantısında Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesiyle ilgili “İktidar tecavüzü, ölümleri izlemeye devam etsin. Biz biliyoruz ki İstanbul Sözleşmesi yaşatır” demişti.

Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden ayrıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasını taşıyan kararda şu ifadeler yer aldı:

“Türkiye Cumhuriyeti adına 11/5/2011 tarihinde imzalanan ve 10/2/2012 tarihli ve 2012/2816 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3’üncü maddesi gereğince karar verilmiştir.”

İstanbul Sözleşmesi

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ya da bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan uluslararası insan hakları sözleşmesidir.

Sözleşme, Avrupa Konseyi tarafından desteklenmektedir ve taraf devletleri hukukî olarak bağlar. Sözleşmenin dört temel ilkesi; kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesidir. Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenlemedir. Tarafların sözleşme kapsamında vermiş oldukları taahhütler, bağımsız uzmanlar grubu GREVIO tarafından izlenmektedir.

Paylaşın