Meral Akşener Hakkında Çarpıcı İddia: AK Partili İsimlerle Görüştükten Sonra Döndü

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Ankara’da bulunan Togo Kuleleri’nde eski AK Partili iki isimle yaptığı görüşme olduğunu ve bu görüşmeden sonra 180 derece dönüşüm yaşadığı iddia edildi.

İddiada bulunan İYİ Parti’den istifa eden İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Grup Başkanvekili İbrahim Özkan.

İYİ Partisi’ndeki istifa ve görevden alma dalgaları sürerken İYİ Parti’den geçtiğimiz haftalarda istifa eden İbrahim Özkan, Halk TV’de Meral Akşener’e ilişkin çarpıcı iddialarda bulundu.

İbrahim Özkan, İYİ Parti’nin CHP’nin iş birliği tekliflerini reddetmesinin nedeninin İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Ankara’da bulunan Togo Kuleleri’nde eski AKP’li iki isimle yaptığı görüşme olduğunu ve bu görüşmeden sonra 180 derece dönüşüm yaşadığını iddia etti.

İşte Özkan’ın yaptığı açıklamalardan öne çıkanlar: “Çok üzerinde durulmadı ama ben söylemek isterim. Sayın Meral Akşener’in, Togo Kuleleri’ndeki AK Partili Cemil Çiçek ve Abdulkadir Aksu ile yaptığı görüşmeleri inceleyin.

Muhalefette bulunan bir siyasi partinin genel başkanının, orada iki tane AK Partili eski bakanla ne görüştüğünü merak ediyorum. Benim kafam buradaki görüşmeye takılmış durumda.

Toplantıdan hemen sonra enteresan dönüşümler yaşandı. Mesela 26 Ağustos’ta Afyonkarahisar’a dönün. Ben oradaydım ve yerel dinamiklerde iş birliği yapılacağı söylendi. 2 gün sonra sayın Fatih Altaylı’nın programında yaptığı açıklamalara tamamen şoke oldum.”

Muhalefetle iş birliğine bütün kapıları kapatır bir hale döndü. Orada ne olduğunu çözemedik ve biz de tabii ki komplo teorisyeni olduk. Biz bu dönüşümü seçmene de anlatamıyoruz. Ne oldu diye soruyor insanlar. Çünkü bu yerel seçimler çok önemli.”

Paylaşın

İYİ Parti’nin Ankara Adayı Belli Oldu!

31 Mart’ta yapılacak olan yerel seçimlere “hür ve müstakil” girme kararı alan İYİ Parti’de genel başkan Meral Akşener, partisinin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayının Cengiz Topel Yıldırım olduğunu açıkladı.

Cengiz Topel Yıldırım, 2016 yılından itibaren eski Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başdanışmanlığını üstlenmişti.

Akşener, partisinin grup toplantısında, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı’nın Teşkilat Başkanı Buğra Kavuncu, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı’nın da Balıkesir Milletvekilli Turhan Çömez olduğunu duyurmuştu.

İYİ Parti Lideri Akşener, aday tanıtım toplantısında, “ismiyle müsemma kardeşim” olarak tanıttığı Cengiz Topel Yıldırım’ın başkan adaylığı teklifini “Tabii ki, Ankara’ya hizmet etmek benim için bir şereftir” diyerek kabul ettiğini söyledi.

Akşener, “Aramıza hoş geldiniz” dediği Yıldırım’ı kürsüye davet etmeden önce şunları söyledi: Ankara’yı İYİ Parti’nin kazandığı, iyi belediyeciliğin uygulandığı, 2028’de iktidar olmamızda, cumhurbaşkanı adayının şudur dediğimizde onun seçildiği bir sistemin, bir iddianın oluşmasında yol başcısı ve başrolde olacağınıza duyduğum güven ve inançla sahneye davet ediyorum.

Cumhuriyetin 100. yılında Ankara’nın belediye başkan adaylığına layık görülmenin kendisi için “tarifsiz bir onur ve büyük bir mesuliyet” olduğunu belirten Yıldırım, “Modern dünyanın imkanlarına baktığımızda Ankara’nın ve Ankaralının sinesine düşen kocaman bir hayal kırıklığıdır. Ankara hak ettiği yerde değildir. Ankara adına, şanına ve mazisine yakışan bir konumdan fersah fersah uzaktır” dedi.

Yıldırım, 5 yıllık Mansur Yavaş yönetimini de eleştirerek şunları söyledi: Tam bir asırdır ülkemize başkentlik yapan Ankara, mevcut potansiyelini bir türlü harekete geçirememiştir. Ankara, durağanlığın kenti olmuştur. Ankara’ya memat gelmemiş, fakat hayat Ankara’dan gitmiştir.

Son 30 yıla baktığımızda Ankaramız ziyandadır. Yaklaşık 25 sene uçuk projelerle enerjisini tüketen Ankara, son 5 yılda ayağa kalkacağına tembellik ve ihmalkarlığın pençesine düşürülmüştür.”

Adaylığının Akşener tarafından İYİ Parti Meclis Grup Toplantısı’nda açıklanacağından haberi olmadığını belirten Kavuncu ise “Vazife, görev her şeyin üstündedir. Bir görev düştüğünde, bugün partimiz için, yarın da ülke için, en zoru sırtlanmak zorunda olduğumuzun şuuruyla yetiştik” dedi.

Cengiz Topel Yıldırım kimdir?

Cengiz Topel Yıldırım, lise yılları içerisinde Etlikspor’da amatör lisanslı futbol oynadı. Cengiz Topel Yıldırım, futbola ve Ankara’ya olan tutkusunu, Ankaragücü’nde birleştirmişti. 2008 yılında, Ankaragücü Yönetim Kurulu’nda bulundu.

Bir dönem Ankaragücü Spor Kulübü başkanlığı da yapan Yıldırım 2014’te büyükşehir belediye başkanlığı için aday adayı oldu, ancak o dönem parti tercihini Mansur Yavaş’tan yana kullandı.

Yavaş’ın adaylığı kesinleşmeden önce 2019 yerel seçimlerinde de siyasi kulislerde ismi adaylar arasında konuşuldu.
Yıldırım, 2016’dan itibaren eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başdanışmanlığını üstlenmişti.

Paylaşın

Akşener, Partisinin İstanbul Adayını Duyurdu: Buğra Kavuncu

Partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti Lideri Meral Akşener, 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adaylarının Buğra Kavuncu olduğunu açıkladı.

Haber Merkezi / İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Akşener’in konuşmasının satırbaşları şöyle:

“Sözlerimin başında; Dün, Gazi Meclisimizde gerçekleşen, çok önemli bir oylamaya, değinmek istiyorum. Biliyorsunuz; İsveç’in, NATO’ya katılım protokolü; İYİ Partimizin, “hayır” oyuna rağmen; Cumhur İttifakı ve CHP oylarıyla, maalesef kabul edildi.

Ve böylece; Milli güvenliğimiz için, talep ettiğimiz hususlar; henüz yerine getirilmemiş; muhataplarımız tarafından, kabul edilebilir adımlar, henüz atılmamış olduğu halde; ülkemizin elindeki, çok önemli bir koz; adeta bir muammayla, elimizden uçup, gitmiş oldu…

Ancak, öyle bir oylama yaşadık ki; Adeta, bir turnusol kağıdı niteliğindeydi… Bir tarafta; madde madde şartlar açıklayıp, bol keseden atanların; içerde efelenip, dışarda sus pus olanların; daha önce, nicesine şahit olduğumuz, tornistanlarını izledik.

Diğer taraftaysa; “İktidar ile hizalanmayacağız.” diyenlerin; “Ak Parti’yle, aynı bildiriye imza atmayız.” diyenlerin; iktidarla birlikte, aynı vahim yanlışa, şaşırtıcı bir uyum içerisinde, el kaldırışlarına şahit olduk.

TÜİK’in “hissedilen enflasyon” açıklaması

“Gerçeklerin, bir gün mutlaka, ortaya çıkmak gibi; çok güzel bir huyu vardır…” Nitekim; bunun yeni bir örneğine de, birkaç gün önce; milletimize yıllardır, utanmadan yalan söyleyen TÜİK’in; basına yansıyan, itiraf niteliğindeki, fevkalade çarpıcı bir tespitiyle, şahit olduk.  Neymiş? Vatandaş, açıklanan enflasyonun, 2 katını “hissediyormuş”… Yani; TÜİK’in, yüzde 64,7 olarak açıkladığı, 2023 yılı, tüketici enflasyonu; Yine TÜİK’in yaptığı, hesaplamalara göre; vatandaşlarımızca, yüzde 129,4 olarak “hissediliyormuş”… Güler misin, ağlar mısın?… İstatistik kurumu değil; meteoroloji enstitüsü mübarek…

Üstelik, aradaki farkın sebebi de; böyle ciddiyetsiz bir tespitten beklenenin aksine; balkanlardan gelen, yüksek enflasyon dalgası; veya, döviz kurlarındaki, yüksek nem oranı değil; Tüketim alışkanlıkları ve harcama kalıplarıymış…

Yani sorun, TÜİK’te değil; 85 milyon olarak, bizzat bizlerdeymiş… Sorun, TÜİK’in, uydurma rakamlarında değil; bizim, tüketim alışkanlıklarımızdaymış… Sorun, iktidarın, yanlış ekonomi politikalarında değil; bizim, harcama kalıplarımızdaymış…

Allah aşkına; siz bu milletle, dalga mı geçiyorsunuz?

Kardeşim; İnsanlarımız, demir mi yiyor? Çimento, tuğla mı yiyor?

Et, süt, yumurta yiyor. Ekmek yiyor, peynir yiyor, sebze yiyor. Tutup da, “Milletin tüketim alışkanlıkları yanlış.” demek; Millete, “Ekmek bulamazsan, git tuğla ye.” demekle aynı şeydir. Bir büyük ciddiyetsizliktir, bir büyük saygısızlıktır.

Tam 3 yıldır; iktidara bu soruyu soruyoruz! Tam 3 yıldır; bu garabete, bir an önce, son verilmesini istiyoruz! Tam 3 yıldır; “Emekli maaşlarını, asgari ücretle eşitleyin.” çağrısını yapıyoruz. Ama bu 3 yılın sonunda; Bırakın, iktidar tarafından bir adım atılmasını; emeklilerimiz için, her geçen gün, daha da kötüleşen bir tabloyla, karşı karşıyayız.

2002 yılında, en düşük emekli maaşı, asgari ücretin, 1.3 katıyken; bugün, yüzde 60’ına düştü…10 yıl önce, asgari ücret, 850 lirayken; en düşük emekli maaşı, 1050 liraydı. Bugün ise; asgari ücret, 17 bin liraya çıktı; ama en düşük emekli maaşı, 10 bin lirada kaldı.

Daha 10 yıl önce; asgari ücretin, yüzde 24 üzerinde maaş alan emeklilerimiz; bugün, asgari ücretlinin, neredeyse yarısı kadar maaş alıyor.

Memlekette açlık sınırı, 14 bin 431 lirayı bulmuş; Yoksulluk sınırı, 47 bin 9 lira olmuş;

İktidar ise; en düşük emekli maaşını, 10 bin lira yapmakla övünüyor… Gerçekten ibretlik…

Sayın Erdoğan; Emeklilerimizin üzerindeki ağır yükü, derhâl kaldırın. En düşük emekli maaşını, bir an önce, asgari ücret seviyesine çıkartın. En düşük emekli maaşında yapılan artışlardan, tüm emeklilerimizin, faydalanmasını sağlayın. Kök maaş işinden, derhal vazgeçin. Yüksek ücret üzerinden ve yüksek günle prim ödeyenleri, daha fazla cezalandırmayın.

İstanbul adayı Buğra Kavuncu

Meral Akşener İstanbul Büyükşehir adayını Buğra Kavuncu’yu Balıkesir’de Turhan Çömez’i ve Sincan’da da Fatih Koca’yı aday gösterdiklerini söyledi.

Bir cami imamının, hutbede; şehitlerimizle ilgili bölümü, okumaması rezaleti üzerinden; yine bir kavga çıktı. Üstelik, o kadar vahim bir kavga ki… Bir yanda imam, kendisine baskı yapıldığını söylüyor. Diğer yanda ise, imama görevini hatırlatan kaymakamla ilgili; sözde iddialar havada uçuşuyor. Kaymakamın bıyığının şekli bile; şehitlerimizin, aziz hatırasına yapılan saygısızlığın, önüne geçiyor.

Allah aşkına, böyle bir rezalet olabilir mi? Bu devletin imamına kim, neden ve nasıl baskı yapıyor? Hayırdır? Türkiye’de bölgelere göre, çok hukuklu bir düzene mi geçtik? Yerine göre, camisine göre, baskısına göre; farklı hutbeler okutmaya mı başladık? Devleti yönetenler, bunları neden açığa çıkarmıyor? Diyanet neden sessiz kalıyor?

Biliyorsunuz, 19 Ocak gecesi; Cumhuriyet tarihimizde, bir ilk yaşandı. Astronotumuz, Alper Gezeravcı; uzaya çıkan, ilk Türk oldu. Cumhuriyetimizin, 100’üncü yılında yaşanan, bu güzel gelişme; aslında her Türk’ün, mutlu olacağı bir gelişmeydi. Şanlı bayrağımızın, uluslararası uzay istasyonuna çıkması, her Türk’ün, gururlanacağı bir tabloydu. Ama maalesef; bu konuda bile, utanmazca ayrıştırıldık…

İlk başta; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, iktidardan ibaret görenlerle, onları küçümseyenler arasında; bir garip tartışma başladı. Sonrasında ise, astronotumuzun, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzü anarak; “İstikbal göklerdedir!” demesi üzerinden; bu sefer de, tersine bir meydan okuma alanı oluşturuldu. Atatürk’ümüze düşman olanlarla; kendi tapulu mülkü zannedenlerin; bol gürültülü, horoz dövüşünün ortasında; millet olarak, yine bir sevincimizde, bir gururumuzda, ortaklaşamadık.

Oysa; Bir yandan gururlanırken; Bir yandan da, tartışılması gereken şeyler yok muydu?Elbette vardı. Ama tartışmamız gereken şey; Atatürk değildi. Tartışmamız gereken şey; Astronotumuzun, siyasi tercihleri değildi. Tartışmamız gereken şey; milletimize verilen sözlerdi.

Hatırlayın; Daha 2021 yılında, Sayın Erdoğan, bir söz vermişti. Demişti ki; “İlk aşamada, 2023 yılı sonunda, yakın dünya yörüngesinde ateşleyeceğimiz, kendi millî ve özgün, hibrit roketimizle, aya ulaşarak, sert iniş gerçekleştireceğiz.” 2023 bitti, ama aya sert iniş yapılamadı. Asıl sorgulanması, asıl tartışılması gereken, işte buydu.

Yıl oldu 2024… Ama biz, bir başka ülkenin, ticari bir şirketi aracılıyla; bir vatandaşımızı, uzaya gönderebildik. İşte bizim asıl tartışmamız gereken; Bunu, kendi imkân ve kabiliyetlerimizle; kendi teknolojimizle; neden hâlâ yapamadığımızdı!

Bizim asıl tartışmamız gereken; Küresel rekabetin, en önemli merkezlerinden birinde olup da; uluslararası rekabet gücümüzü, neden hâlâ artıramadığımızdı. Ve her şeyden önce, bizim asıl tartışmamız gereken şey; Tüm bunları yapabilecek güçte bir ekonomiye, neden hâlâ sahip olamadığımızdı.

“Millete tepeden bakan, bu kibirli siyaseti reddediyoruz!”

Ortada, Türkiye için, bir vizyon, bir proje, bir iddia yok! Sadece, “Ben gelmezsem o gelir.” diyerek, korku salıp; kendini milletimize dayatmak var! Ortada, memleket için, bir fikir, bir amaç, bir hedef yok! Her fikri, her ideolojiyi, her hedefi, kendi çıkarına göre, eğip bükmek; sonra da kullanıp atmak var!

İşte biz, İYİ Parti olarak; Millete tepeden bakan, bu kibirli siyaseti reddediyoruz! Memlekete hiçbir faydası olmayan, bu çıkarcı siyaseti reddediyoruz! Milletimizin iradesini, ipotek altına alan, bu mecburiyet siyasetini reddediyoruz!

Bu sebeple, buradan milletimizin her bir ferdine, tek tek seslenmek istiyorum. Her bir vatandaşımıza, bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Ey Türk Milleti’nin asil evladı! Seni anlamayana, görmeyene, bilmeyene, artık mecbur değilsin. Hayat tarzın üzerinden yargılayana, artık mecbur değilsin. Sandıktaki keklik olmaya, cepteki seçmen kalmaya, içine sinmeden, oy kullanmaya; artık mecbur değilsin.

Şeyh Sait’i övenlere, katile selam duranlara, demokrasi diye, Türksüz Türkiye pazarlayanlara, artık mecbur değilsin.  Yani artık; cumhuriyete savaş açana da teröre alan açana da mecbur değilsin.”

Paylaşın

Akşener Hakkında ‘Siyasi Cinayetler’ Sözleri Nedeniyle Suç Duyurusu

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in geçen hafta yaptığı bir konuşmasında söylediği “Biz geçmişimizde siyasi cinayetlere tanık olduk ama mertçeydi, onun için de hiçbirimiz korkmadık” sözlerine ilişkin suç duyurusunda bulunuldu.

Suç duyurusunda, İYİ Parti Lideri Meral Akşener’in şahit olduğu ve övdüğü kere, bahse konu cinayetlerle ilgili bağlantısı ve sorumluluğu ölçeğinde TCK’nin suçuna denk gelen maddelerinden cezalandırılması talep edildi.

Gazete Duvar’da Selçuk Arslan’ın habere göre; Bodrum Cumhuriyet Savcılığı’na verilen suç duyurusu dilekçesinde, Akşener’in sözleri itiraf olarak değerlendirilerek araştırılması talep edildi.

Bodrum Yurttaş İnisiyatifi Sözcüsü Ayhan Karahan, suç dilekçesiyle ilgili şu açıklamada bulundu:

“Bilindiği üzere faili meçhul cinayetler bu ülkenin kanayan yarasıdır. Ve faili meçhul cinayetlere kurban gidenlerin anneleri 982 haftadır hiç olmazsa çocuklarının kemiklerine ulaşabilmek için bir araya geliyorlar. Ancak bu ortalama insan vicdanının kabul etmeyeceği acı gerçekle ilgili 4 gün önce önemli bir itiraf geldi. Meral Akşener isimli şüpheli bu cinayetlere alenen şahit olduğunu söylüyor.

Şüpheli Akşener’den; hangi siyasi cinayetlere ve ne ölçüde tanık olduğunun mutlaka sorulması gerektiği aşikardır. Bu kadar siyasi cinayetlere vakıf ise ayrıca iştirakinin olup olmadığının da araştırılması hukuken elzem bir durum olsa gerek. Ancak daha vahimi bu siyasi ya da faili meçhul cinayetleri, ‘mertçe’ şeklinde tanımlıyor. Yani cinayetlere ve katillere ya da tetikçilere de bir övgü söz konusudur.”

“Siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi”

31 Mart’ta yapılması planlanan yerel seçim çalışmaları kapsamında Sivas’ta partililerle bir araya gelen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ankara’da, 30 Aralık 2022 tarihinde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in kendisini ziyaret ettiğini anlattı

Akşener, “Ben ısrarla her şeyi takip ederim ama siyasi malzeme haline getirmem. Ama bunu kendisi anlattığı için sizlerle paylaşmak isterim. Ayşe benim evladım gibi. Telefon açtı bana dedi ki, ‘Abla çocuklarla sana gelmek istiyoruz’. Ben de dedim ki, ‘Eve mi?’; ‘Her yere olabilir’ dedi. Dedim ki ‘Partiye olabilir mi çocuklar da eğlensin, işte herkes seviyor onları, kalabalık’. ‘Olur’ dedi” ifadelerini kullandı.

Akşener sözlerinin devamında, “Küçük kızı elleri buz gibi, ayaklar buz gibi, burun buz gibi. Neden biliyor musunuz? Haykıra haykıra ağlayasım var. ‘Anne gözümün önünden ayrılma ya seni de babam gibi vururlarsa’. Nasıl biliyor musunuz, titriyor. Çünkü torbacılar öldürdü, katletti. Biz geçmişimizde siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi.

Onun için de hiçbirimiz korkmadık ama o çocuğun babasını katledenler torbacılar, torbacılar. Ve onların yarın ne yapacaklarını o çocuk bilmiyor. Koruma polisleri çocuğu aldılar, bütün telefon numaralarını verdiler. Bir çocuğa bunu yaşatmaya kimsenin hakkı yok. Bu çocukların ahının yerde kalmaması için bizi seçin.” dedi.

Paylaşın

Akşener’e Bir Tepki De Cumartesi Anneleri’nden: Kalleşçe…

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in ‘siyasi cinayetler’ açıklamasına tepki gösteren Cumartesi Annesi / İnsanı Hanife Yıldız, “Ben bir anne olarak size oğlumu mertçe getirdim, siz benim evladımı kalleşçe yok ettiniz” dedi ve ekledi:

“Meral hanım, sen kim oluyorsun? Mertlik kim sen kim. Bırak Kürt düşmanlığını, Alevi düşmanlığını, halk düşmanlığını. Lanet olsun sizin siyasetinize de. Başkanlığınız da sizin başınızı yesin. Yeter artık gençlerin başını yediniz.”

Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 982. hafta buluşması bugün Galatasaray Meydanı’ndaydı. Eylemde, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e tepki gösterilirken, gözaltında kaybedilen Abdullah Canan’ın davasındaki cezasızlığa dikkat çekildi.

Açıklamaya, hak savunucularından sadece 10 kişinin basın açıklamasına katılmasına izin verildi. Yoğun yağmura rağmen düzenlenen eylemde haftanın açıklamasını İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi (İHD) Başkanı Avukat Gülseren Yoleri okudu.

Yoleri, açıklamayı okumadan önce İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in 18 Ocak Perşembe günü partisinin Sivas Belediye Başkan adayı Mehmet Ceylan’ı açıkladığı buluşmadaki ‘siyasi cinayetler’ açıklamasına tepki gösterdi.

Yoleri, şunları söyledi: “Meral Akşener yaptığı açıklamada, 90’larda işlenen siyasi cinayetlere işaret ederek mertçe ifadesini kullandı. Biz bu açıklamanın fecaat olduğunun altını çizmek istiyoruz. O yıllarda karanlık içinde karanlık güçler tarafından yapıldığını iddia bugüne kadar bu şekilde açıklanan bu siyasi cinayetlerin kayıpların mertçe istendiğini söylemek o gün işlenen suçların aynı zamanda övülmesidir.

Eğer mertçe işlendiyse neden halen bu suçlar karanlıkta. Neden failler kendilerini açıklamaktan korkuyorlar neden halen yargılanmaktan korkuyorlar. Neden biz 28 yıldır hakikatlerin açığa çıkması faillerin yargılanması için mücadele ediyoruz? Her hafta hakikatlerin katillerin kamuoyu önünde açıkladığımız için baskılarla yasaklarla susturulmak isteniyoruz? Bunu kamuoyu önünde sormak istiyoruz.”

Daha sonra açıklamayı okuyan Yoleri, “Abdullah Canan için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz” diye seslendi, şöyle dedi: Bu topraklarda yaşanan gözaltında kaybetmelere ve bu suça eşlik eden cezasızlık olgusuna karşı kamuoyunu bilgilendirmek ve haklı taleplerimizi duyurmak amacıyla 982 haftadır barışçıl buluşmalarımızı sürdürüyoruz.

Cezasızlık; suç işleyen kişilerin işledikleri suçun hukuki sonuçlarından muaf tutulması durumu olarak karşımıza çıkmakta ve adalet sisteminin zayıf bir halkası olarak hukuku etkisizleştirmeye, Türkiye’yi evrensel demokrasi ilkelerinden uzaklaştırmaya devam etmektedir.

982. haftamızda bir kez daha hatırlatıyoruz: Hukukun temel değerlerine olan inancı sarsan, toplumun huzur ve barışını tehdit eden cezasızlık son bulmadan hukukun üstünlüğü korunamaz ve herkes için adil bir yargı sistemi sağlanamaz. 982. haftamızda bilinen failleri cezasız bırakılan Abdullah Canan için adalet istiyoruz.

Üç kuşak Abdullah Canan’ı arıyorlar 

Açıklama sonrasında Abdullah Canan’ın oğlu Vahap Canan da konuştu, şöyle dedi: “90’lı yıllardaki cinayetlerde babasını yitiren biri olarak söylüyorum. Mertçe olarak dediğiniz cinayetler, lanetli cinayetlerdir. O yıllar lanetli yıllardı. Sayın Akşener bunlar namertçe cinayetlerdir, bunlar geleceğimize ipotek koyan cinayetlerdir. Babamız için açılan davada gördük katil Mehmet Emin Yurdakul olduğunu gördük.”

“Yüksekova çetesini aklamaya çalışanlar vardı biz bunları da lanetliyoruz. Bizi buraya 10 kişilik bir grupla sıkıştırmaya çalışıyorlar, biz burada tüm kayıplarımızın sesiyiz sesi olmaya devam edeceğiz. Bizden öncekiler ve sonraki kuşaklar hak arayışından vazgeçmeyecek. ‘Dünya karanlığın tamamı birleşse dahi mum ışığını söndüremez’. Bizi kimse söndüremez. Biz bu ülkenin mum ışığıyı. Katil Mehmet Emin Yurdakul’u lanetliyoruz.”

Açıklamanın ardından oğlu Murat Yıldız 1995’te kaybedilen Cumartesi Annesi Hanife Yıldız da Akşener’e tepki gösterdi: Ben bir anne olarak size oğlumu mertçe getirdim, siz benim evladımı kalleşçe yok ettiniz. Meral hanım, sen kim oluyorsun? Mertlik kim sen kim. Bırak Kürt düşmanlığını, Alevi düşmanlığını, halk düşmanlığını. Lanet olsun sizin siyasetinize de. Başkanlığınız da sizin başınızı yesin. Yeter artık gençlerin başını yediniz.

Kayıp yakınları, Galatasaray Meydanı’na çiçek bırakması ile eylem sona erdi.

Abdullah Canan nasıl kaybedildi?

43 yaşındaki Abdullah Canan, Yüksekova’da yaşayan bir iş insanıydı. 17 Ocak 1996 sabahı Hakkâri’ye gitmek üzere Yüksekova’daki evinden ayrıldı. Tanık beyanlarına göre Yüksekova – Van karayolunda askerler tarafından otomobili durdurularak gözaltına alındı. Askeri bir araçla Yüksekova Dağ Komando Taburu’na götürüldü.

Ailesi yerel ve ulusal tüm makamlara başvurarak, Canan’ın bulunmasını istedi. Ancak Canan’ın gözaltına alındığı inkâr edildi. 21 Şubat 1996 tarihinde Abdullah Canan’ın ağır işkence görmüş cansız bedeni köylüler tarafından bulundu.

Canan Ailesi, Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak, Abdullah Canan’ın öldürülmesinden sorumlu olduğu gerekçesiyle Yüksekova Dağ Komando Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul aleyhine suç duyurusunda bulundu.

Yüksekova taburunda görev yapan itirafçı Kahraman Bilgiç, savcıya verdiği ifadede; Abdullah Canan’ın taburda işkence ile sorgulandığını, Tabur Komutanı Binbaşı Yurdakul’un talimatı ile Bölük Komutanı Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından silahla öldürüldüğünü detaylarıyla anlattı. Albay Kamber Oğur, Yüksekova Savcılığına başvurarak, gözaltına alındığı inkâr edilen Abdullah Canan’ı o dönem tabur karargâhındaki revirde gördüğünü söyledi.

Kahraman Bilgiç, Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul, Yüzbaşı Nihat Yiğiter ve Üsteğmen Bülent Yetüt hakkında Diyarbakır DGM Savcılığı’nca soruşturma açıldı. Bu kişiler, Abdullah Canan’ı tasarlayarak öldürmekle suçlandı.

Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, ailenin ve tanıkların iddiaları yeterli ve inandırıcı bulunmadı. 12 Kasım 1999 tarihinde sanıklar hakkında beraat kararı verildi. 2 Nisan 2001 tarihinde de Yargıtay 1. Ceza Dairesi beraat kararını onadı. (Karar No: 2001/1226)

Bunun üzerine Canan Ailesi, 1 Aralık 1997 tarihinde AİHM’e başvurdu. AİHM, “Aralarında askeri personelin de yer aldığı tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere Abdullah Canan’ın gözaltında öldürüldüğü mahkememizce saptanmıştır.” tespitinde bulundu. Türkiye’nin iç hukuktaki yaklaşımını şaşkınlık verici olarak değerlendirip oy birliği ile mahkûmiyet kararı verdi. (Başvuru No:39436/98)

Gözaltında kaybedilişinin 28. yılında bir kez daha hatırlatıyoruz: Savcılık ifadelerinde, mahkeme tutanaklarında, TBMM Araştırma Komisyonu Raporu’nda, Yargıtay Başsavcısı’nın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na yaptığı itiraz yazısında, AİHM kararında Abdullah Canan’ı gözaltına alanlar, işkence ile katleden ve kaybedenlerin isimleri yazılıdır.

Devlet, Abdullah Canan’ın gözaltında kaybedilmesindeki sorumluluğunu üstlenmeli, fail ve sorumlular üzerindeki koruma kalkanı kaldırılarak yeniden yargılanıp cezalandırılmaları sağlanmalıdır. Kaç yıl geçerse geçsin Abdullah Canan için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Buldan’dan Akşener’in “Siyasi Cinayetler Mertçeydi” Sözlerine Tek Kelimelik Tepki

DEM Parti Milletvekili Pervin Buldan, İYİ Parti Lideri Meral Akşener’in “Geçmişte siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi” ifadelerine “namertçe” diyerek tek kelimelik tepki gösterdi.

Haber Merkezi / Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Van Milletvekili Pervin Buldan, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in katıldığı bir etkinlikte yaptığı konuşmada kullandığı “Biz geçmişimizde siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi” sözlerine, sosyal medya hesabından yaptığı tek kelimelik paylaşımla tepki gösterdi: Namertçe.

Pervin Buldan’ın eşi Savaş Buldan 1994’te kaçırılarak öldürülen Kürt iş insanlarının arasında yer alıyordu. Savaş Buldan’ın cenazesi İstanbul’da Yeşilköy’de bir otelin çıkışında kaçırıldıktan iki gün sonra 3 Haziran 1994 tarihinde bulunmuştu. Mahkeme tutanaklarında Savaş Buldan ile aynı gün öldürülen Adnan Yıldırım ve Hacı Karay’ın isimlerinin “Öldürülecek Kürt İşadamları Listesi”nde olduğu ortaya çıkmıştı.

3 Kasım 1996’daki Susurluk kazası sonrası hazırlanan Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın 1998 tarihli raporunda, “Susurluk olayının başlangıcı belki de zamanın Başbakanı Çiller’in bir cümlesinde gizlidir. ‘PKK’ya yardım eden iş adamlarının listesi elimizde’ diyordu. Sonra da infazlar başladı. İnfazların kararını kim veriyordu? Bozulmanın başlaması ve vatan – millet hesaplarının yerini kişisel hesapların alması kaçınılmazdı ve öyle oldu” yazıyordu.

“Siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi”

31 Mart’ta yapılması planlanan yerel seçim çalışmaları kapsamında Sivas’ta partililerle bir araya gelen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ankara’da, 30 Aralık 2022 tarihinde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in kendisini ziyaret ettiğini anlattı

Akşener, “Ben ısrarla her şeyi takip ederim ama siyasi malzeme haline getirmem. Ama bunu kendisi anlattığı için sizlerle paylaşmak isterim. Ayşe benim evladım gibi. Telefon açtı bana dedi ki, ‘Abla çocuklarla sana gelmek istiyoruz’. Ben de dedim ki, ‘Eve mi?’; ‘Her yere olabilir’ dedi. Dedim ki ‘Partiye olabilir mi çocuklar da eğlensin, işte herkes seviyor onları, kalabalık’. ‘Olur’ dedi” ifadelerini kullandı.

Akşener sözlerinin devamında, “Küçük kızı elleri buz gibi, ayaklar buz gibi, burun buz gibi. Neden biliyor musunuz? Haykıra haykıra ağlayasım var. ‘Anne gözümün önünden ayrılma ya seni de babam gibi vururlarsa’. Nasıl biliyor musunuz, titriyor. Çünkü torbacılar öldürdü, katletti. Biz geçmişimizde siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi.

Onun için de hiçbirimiz korkmadık ama o çocuğun babasını katledenler torbacılar, torbacılar. Ve onların yarın ne yapacaklarını o çocuk bilmiyor. Koruma polisleri çocuğu aldılar, bütün telefon numaralarını verdiler. Bir çocuğa bunu yaşatmaya kimsenin hakkı yok. Bu çocukların ahının yerde kalmaması için bizi seçin.” dedi.

Paylaşın

Akşener’den Çarpıcı “Siyasi Cinayetler” Açıklaması: Mertçeydi

Sinan Ateş cinayetine ilişkin açıklamada bulunan İYİ Parti Lideri Meral Akşener, “Biz geçmişimizde siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi. Onun için de hiçbirimiz korkmadık ama o çocuğun babasını katledenler torbacılar, torbacılar” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 31 Mart’ta yapılması planlanan yerel seçim çalışmaları kapsamında Sivas’ta partililerle bir araya geldi.

Partisinin il başkanlık binasında konuşan Akşener şunları söyledi: Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu da bu şehrin evladıdır. Nedense Sivas’tan yetişip Türkiye sevgisi, millet sevgisi, vatan sevgisiyle dolu olanlar çok ağır eziyetler gördüler, çok acılar çektiler. Rahmetli Muhsin başkan da onlardan birisi. Onun da burada bir emaneti var, onun da burada Mehmet Ceylan’a ve bizlere yüklediği bir görev var.

Rahmetlinin cinayetinin aydınlatılabilmesi için ailesi de biliyor ki bütün elimden ne geliyorsa, imkanlarım neyse onları sonuna kadar kullanmış bir şahısım. Çünkü rahmetliyle bir ağabey kardeştik, 2 yaş vardı aramızda ama ağabey kardeştik. O nedenle inşallah burası kazanıldıktan sonra elbette İYİ Parti de iktidara doğru yürüyecek. Şu sözü verebilirim ben İYİ Parti’nin Genel Başkanı olarak hem Muhsin başkanın hem Sinan Ateş’in katillerini yakalayıp hukuka teslim edip gereğinin yapılmasını sağlamak bizim için bir namus sözüdür. Onun için inşallah bunları başaracağız.

Ankara’da, 30 Aralık 2022 tarihinde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in kendisini ziyaret ettiğini anlatan Akşener, “Ben ısrarla her şeyi takip ederim ama siyasi malzeme haline getirmem. Ama bunu kendisi anlattığı için sizlerle paylaşmak isterim. Ayşe benim evladım gibi. Telefon açtı bana dedi ki, ‘Abla çocuklarla sana gelmek istiyoruz’. Ben de dedim ki, ‘Eve mi?’; ‘Her yere olabilir’ dedi. Dedim ki ‘Partiye olabilir mi çocuklar da eğlensin, işte herkes seviyor onları, kalabalık’. ‘Olur’ dedi” ifadelerini kullandı.

“Siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi”

Akşener sözlerinin devamında, “Küçük kızı elleri buz gibi, ayaklar buz gibi, burun buz gibi. Neden biliyor musunuz? Haykıra haykıra ağlayasım var. ‘Anne gözümün önünden ayrılma ya seni de babam gibi vururlarsa’. Nasıl biliyor musunuz, titriyor. Çünkü torbacılar öldürdü, katletti. Biz geçmişimizde siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi. Onun için de hiçbirimiz korkmadık ama o çocuğun babasını katledenler torbacılar, torbacılar. Ve onların yarın ne yapacaklarını o çocuk bilmiyor. Koruma polisleri çocuğu aldılar, bütün telefon numaralarını verdiler. Bir çocuğa bunu yaşatmaya kimsenin hakkı yok. Bu çocukların ahının yerde kalmaması için bizi seçin.” dedi.

Sinan Ateş cinayeti

30 Aralık 2022 tarihinde eski Ülkü Ocakları Başkanı ve akademisyen Sinan Ateş, akrabası Selman Bozkurt ile Çankaya’nın Kızılırmak Mahallesi’ndeki 1456. Sokak’ta, bir aracın arkasına saklanmış Eray Özyağcı’nın silahlı saldırısına uğradı. Özyağcı tarafından sıkılan bir mermi Bozkurt’a, beş mermi ise Ateş’e isabet etti. Bozkurt omzundan yaralandı, Ateş ise ağır yaralandı ve kaldırıldığı hastanede öldü.

Yapılan otopsi raporuna göre, Ateş’e isabet eden beş kurşunun; biri çenesinden girip başının üstünden, biri karnının solundan girip belinden, sol bacağının kasık bölgesinden giren bir kurşunun vücudundan çıkış noktası bulunurken; aynı yerden giren bir diğer kurşunun ve sağ kasığından giren bir kurşunun vücudundan çıkış noktası bulunamadı.

Saldırı, basında; “Sinan Ateş cinayeti”, “Sinan Ateş suikastı” veya “Çukurambar cinayeti” olarak anıldı ve Ateş; bazı kişiler tarafından şehit ilan edildi. Ateş; vurulan ikinci, vurulma sonucu ölen ilk Ülkü Ocakları başkanıdır.

Paylaşın

İYİ Parti’den CHP Açıklaması: İlişkiler Cıvıklaşmıştı

31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere “hür ve müstakil” girme kararı alan İYİ Parti’de Yerel Yönetimler Başkanı Burak Akbura, “İlişkiler o kadar girift ve cıvık hale gelmiş ki bizim belediyelerdeki arkadaşlarımızla CHP’li belediyeler arasında” dedi ve ekledi:

“Bu girift ve cıvık yapı, beş sene daha üstüne konacak şekilde değildi. Biz bu süreçte hem kendi yapımızı görmüş olduk hem CHP’li belediyelerle olan ilişkilerimizi tekrar gözden geçirdik.”

Ankara’da gazeteciler ile bir araya gelen İYİ Parti Yerel Yönetimler Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burak Akburak, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Gazete Pencere‘nin aktardığına göre Burak Akburak, şu ifadeleri kullandı: Kimine göre bir buçuk, kimine göre iki puan artış söyleniyor. Biz de çevremizden de görüyoruz. Bu henüz kamuoyu tarafından satın alınmadı aslında. Tam olarak anlamlandırılamadı. Televizyonlarda her gün bu konuşuldu.

46 yaşındayım hayatımda ilk defa meclis üyesi istifa etti diye ana habere konu olduğunu gördüm. Bizim üçüncü yol denklemimizle CHP değil aslında, AK Parti kaybediyor. Şehir şehir analiz ederseniz bazı yerlerde CHP, bazı yerlerde AK Parti, çok büyük sıkıntıya girecek. Bizim derdimiz kendimiziz. CHP’nin yanında yedek güç gibi durmuyoruz. Artık bize oy verebilirsiniz diyoruz rahat rahat. Ben bunun konforunu aday belirleme sürecinde yaşıyorum.

Üçüncü yol tercihinin zamanlaması ile ilgili kendilerine “Diyorlar ki yerel seçimlerde bu olur mu?” sorusunun yöneltildiğini kaydeden Akburak, şöyle devam etti: İlişkiler o kadar girift ve cıvık hale gelmiş ki bizim belediyelerdeki arkadaşlarımızla CHP’li belediyeler arasında. Bu girift ve cıvık yapı, beş sene daha üstüne konacak şekilde değildi. Biz bu süreçte hem kendi yapımızı görmüş olduk hem CHP’li belediyelerle olan ilişkilerimizi tekrar gözden geçirdik.

Akburak, İstanbul ve Ankara adaylarının sorulması üzerine de şöyle konuştu: İstanbul’da da Ankara’da da görüştüğümüz isimler var. Özellikle İstanbul’da hemen hemen bütün ilçe adaylarımız belli diyebiliriz. Ankara’da çoğu yerde adaylarımız var. Ocak ayını biraz geçebilir açıklanması. İkisini yakın zamanlarda açıklayabiliriz. En geç 2 hafta içinde, şubatın başı gibi açıklanır. Herkesin oy verebileceği bir aday profili herkesin önünü açar.

Siyasette mesafe almadan önce kale almanız lazım. Günü kazanmadan geleceği kazanmazsınız. 22 yıllık güçlü bir iktidara karşı yol yürüyeceğiz, siyasi tarihin en eski partisine karşı yol yürüyeceğiz. Akşener, isteseydi cumhurbaşkanı yardımcısı olamaz mıydı. Niye bu yolu yürüyor? Bizim bu sarmaldan kurtulmamız lazım. Bu ülkede hem AKP hem CHP üzerinden siyaset yapılmamalı. Bu yolu İyi Parti açmalı. Başarılı olmalı ki, Herkesin oy verebileceği bir aday olacak.

Paylaşın

Akşener, Erdoğan’la Telefon Görüşmesine Açıklık Getirdi

Partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti Lideri Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile telefon görüşmesine açıklık getirerek, “Ben her büyük terör hadisesinden sonra her önemli dış politika krizinden sonra ilgili bakanlıkları ve cumhurbaşkanını bugüne kadar telefonla aramışımdır” dedi ve ekledi:

“33 şehidimizde de her şeyi iptal edip hem kendilerini arayıp yani 3 bakanı arayıp, hep aramış bilgi almışımdır. Bu defa da aynını yaptık. Anlayamadığım bir biçimde bu defa çok enteresan sayın cumhurbaşkanını sayın dışişleri bakanını sayın milli savunma bakanını aramamı, mesela milli savunma bakanı geri dönmesi ama hakan fidan ve sayın Erdoğan geri döndüler, bilgi verdiler, öğrendim, arkadaşlarıma bunu aktardım.”

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Akşener’in açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Bugün ayrı bir coşku görüyorum. Yalnız bu coşkuyu görenlerin siniri bozulacak. Yeni yılın ilk grup toplantısındayız gönül isterdi ki milletimizle yeni mutlulukları paylaşalım, ancak maalesef hepimizi kahreden acılarımız var. Geçtiğimiz hafta 9 Mehmetçiğimizi daha teröre şehit verdik. 9 kahramanımız Pençe Kilit Harekatı’nda vatanımızı terör örgütüne karşı savunurken şehit düştüler. Başımız sağ olsun. Şehitler ölmez, bu vatan bölünemez, bölmeye kalkan görür gününü.

Unutmayalım ki bugün bu salonlarda güven içerisinde konuşabiliyorsak, evlerimizde rahatça uyuyabiliyorsak bunu bu millet bu memleket için göğsünü siper eden nice vatan evladına borçludur. Biz bugün fedailerimiz için acılarımızı yüreğimize basacağız düşmanı güldürmeyeceğiz, biz bugün acımızı içimizde söndürecek birliğimizden geçit vermeyeceğiz.

Herkes peşini bıraksa bile andımız olsun ki biz bu davayı kıyamete kadar güdeceğiz. Mehmetçiklerimiz sahada amansız bir mücadele vermeye devam ediyor aklımız fikrimiz yüreğimiz onlarla, ayakları taşa değmesin, attıkları boşa gitmesin, rabbim onları korusun, acılarını göstermesin. Allah her birinden razı olsun. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilelebet payidar olsun.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile telefon görüşmesi

Bir konuya açıklık getirmek istiyorum; ben her büyük terör hadisesinden sonra her önemli dış politika krizinden sonra ilgili bakanlıkları ve cumhurbaşkanını bugüne kadar telefonla aramışımdır. 33 şehidimizde de her şeyi iptal edip hem kendilerini arayıp yani 3 bakanı arayıp, hep aramış bilgi almışımdır. Bu defa da aynını yaptık.

Anlayamadığım bir biçimde bu defa çok enteresan sayın cumhurbaşkanını sayın dışişleri bakanını sayın Milli Savunma Bakanını aramamı, mesela Milli Savunma Bakanı geri dönmesi ama Hakan Fidan ve sayın Erdoğan geri döndüler, bilgi verdiler, öğrendim, arkadaşlarıma bunu aktardım. Ben milletvekili değilim Meclis grubumuz tutumumuz bir tutum aldı.

Günlük siyasette birbirimizi kıyasıya eleştirebiliriz ama dış dünyaya karşı bu tür konularda elbette ortak bir tutum belirlemeliyiz. Bunun için de Sayın Dervişoğlu, Sayın Aydın, ve Sayın Usta’nın organizasyonunda biz meclisin ortak bir beyanat ortak bir bildiri imzalamasını teklif ettik. Ve Saadet Partisi, İyi Parti, MHP ve AK Parti bizim teklifimize evet diyerek imza attılar. Anlayamadığım bir biçimde çok da ayıpladığım bir biçimde bir bildiri savaşı çıktı. PK’lılar herhalde çok mutlu olmuştur. PKK’lılar herhalde bu birbirine düşen gazi meclisin mensuplarına çok gülmüşlerdir.

AK Parti’ye gıcık olmak onun yaptığı işleri eleştirmek onu sandıkta yenmek bu iddia ile ortaya çıkmak elbette bizim hakkımız ama şehit ailelerinin karşısında bu milletin temsilcileri olarak bizler kaya gibi durmak zorundayız o PKK’lı şerefsizlere karşı. Neyse sakin sakin geçirdik konuyu. Şımardıkça şımardılar hadsizleştikçe hadsizleştiler. Şimdi yine şehitlerimiz oldu. Yine ben aradım, ya bu rutin. Aradım.

Benzer bir meclis bildirisini, DEM’in imzalamasını beklemiyoruz ama buradan da bir cingar çıktı. Dün bir toplantı oldu o toplantıda bu 3 siyasi parti imza atacak diğer siyasi partiler imza atmayacak bu parçalı görüntüden vazgeçildi, burası çok enteresan… Numan Kurtulmuş’un imzasıyla ortak tezkere meclise sunuldu, ilginç bir biçimde ayrı bir bildiri yayımlayanların hepsi bu tezkereyi destekledi. Soru şu; karın ağrısı İYİ Parti miydi?

“Bu milletin sesi olacağız ve kazanacağız”

Eğer AK Parti ile bir el sıkışmamız olsa idi bizden ayrılan bizi çok üzen bizi kandırmış hissettiğimiz daha başka bir söz derim de ayıp olur bir milletvekilini, bizden seçilip koşa koşa AK Parti’ye geçip Eskişehir’den aday gösterilmesi mümkün olur muydu? İnanıyorum Eskişehir dümenci bir insanı seçmeyecektir. Demek ki biz kimseye yanlamıyoruz ama yahu nasıl bir dünya bu her iki tarafın da argümanları aynı. Bunların her birini ahlaksızlık görüyorum, gereğini yapmayan namerttir. İstediğiniz kadar zırlayın hür ve müstakil olarak gidip bu ülkede üçüncü yolu açıp, bu milletin sesi olacağız ve kazanacağız.

Irak’ta bölgesel yönetimle görüşüyorsunuz o zaman neden bu konuda adım atmaları için kesin ve net bir dille uyarıda bulunmuyorsunuz? Aynı şekilde Suriye’nin kuzeydoğusunda PKK varlığının ortadan kaldırılması için neden tüm imkanlarınızı kullanmıyorsunuz? Neden bir taraftan Rusya’nın bir taraftan ABD’nin PKK-PYD varlığını kabul eden politikaları konusunda net bir tavır koyamıyorsunuz? Terörle mücadeleyi suçlu arayıp şikâyet ederek yönetemezsiniz!

Yargıtay 3. Dairesi’nin AYM’yi alenen yok saydığı bir ortamda, eğer ki iktidar Anayasa’nın çiğnenmesine göz yumuyorsa, gayrı meşruluktan siyasi çıkar elde etmeye çalışıyorsa, ortaya çıkan anayasal devlet krizine engel olamıyorsa o zaman yetkiyi aldığı milletine karşı sorumluluğunu yerine getiremiyor demektir.

“Deprem bölgesinde bine yakın çocuk kayıp”

ABD’de bir çocuk istismarcısını ifşa eden korkunç gelişmeler yaşandı. Dosyadaki birçok ülkeyle beraber, 17 Ağustos 1999 depremi sonrasında Türkiye’den de çocuklarımızın kaçırıldığı ve bu şebekenin eline düşürüldüğü ortaya çıktı.

6 Şubat’ta yaşadığımız depremlerin ardından herkesin aklına aynı soru geldi. Bu depremlerde kaybolan çocuklarımız var mı? 99 depreminden sonra hala ailelerinin ulaşamadığı ama öldüklerine dair bir kanıtın olmadığı kayıp çocuklarımız olduğunun bilinciyle yaptım.

Kahramanmaraş’ta Yeşilada Apartmanı’nda yaşayan 6 yaşındaki Talha Demirel nerede? Ebrar Sitesi’nde yaşayan Alya Kılınç nerede? Antakya Rönesans Rezidans’ta yaşayan  3 yaşındaki Mustafa Kemal Koşar, 1 yaşındaki Mehmet Akif Koşar nerede? Adıyaman’daki Arzıklar Apartmanı’nda yaşayan 9 yaşındaki Muhammed Enes Demir nerede?

7 yaşındaki ikiz kardeşler Elif ve Esma Yapar, 17 yaşındaki şükran Yapar nerede? Deprem bölgesinde toplamda bine yakın çocuğun kayıp olduğu iddiası var, sadece deprem mağdurları ve kayıp yakınlarıyla dayanışma derneğine 142 kayıp çocuk başvurusu yapılmış. Madem bu çocuklar kayıp değil, neden ailelerin bundan haberi yok?

Buradan suç duyurusu yapıyorum ben ve ailemle ilgili bilgisi olan yamukluğa dair hissi olan savcılara gitmezse zaten şerefsiz ve ahlaksızlardır ama buradan savcılara da hareket etmelerine davet ediyorum. Sonucunda iftira atmanın da bu kadar kolay olmadığını söylemek isterim.

DEM ve HÜDA- PAR’a mahkum oldular

Bu seçimler ceketimizi koysak kazanırız diyenlere karşı, milletin istediği kazanır diyen İYİ Parti’nin mücadelesidir. Bu seçimler; koltuk peşinde, rant peşinde koşup; millete tepeden bakan, siyaset simsarlarına karşı; Millet iradesini, yeniden hakim kılma kavgası veren; İYİ Parti’nin mücadelesidir.

Ayrıca bu seçimlerde; sadece belediyeler değil, başka şeyler de oylanacak: Mesela; DEM’e mahkûm olanlar mı? Hüdapar’a boyun eğenler mi? Yoksa; İYİ Parti’nin, dimdik duruşu mu? İşte bu oylanacak! Mesela; Oy uğruna, bölücülerin sözlerini yutanlar mı? Oy uğruna, terörist başının mektubunu okutanlar mı? Yoksa; Bu iki kirli anlayışa da karşı çıkan, İYİ Parti mi? İşte bu oylanacak! Mesela; Cumhuriyetimizi, tapulu malı görenler mi? Yüce dinimizin, hamiliğine soyunanlar mı? Yoksa, tüm milli ve manevi değerlerimize sahip çıkan, İYİ Parti mi? İşte bu oylanacak!

Mesela; Kendininkinden başka, hiçbir fikre tahammülü olmayan, tek adam monarşisi mi? Kendininkinden başka, hiçbir karara saygısı olmayan, eş başkanlar oligarşisi mi? Yoksa; Türkiye’nin milli demokratik yükselişini başlatan, İYİ Parti mi? İşte bu oylanacak! Türkiye’nin, iyi ve cesur evlatları! Bugüne kadar, Milletimizin, millî ve manevi duygularını, istismar ederek, konfor alanlarını koruyan, iki kutuplu sistemin aktörleri; şüphesiz ki, yerel seçimlerde de; türlü tezgahlarla, karşımıza çıkacaklar.

Koltuklarını ve rantlarını kaybetme korkusunu, sanki bir memleket meselesiymiş gibi, anlatıp duracaklar… “Bize oy vermezseniz…” ile başlayan tehditlerini, havada uçuşturacaklar. Bir taraf, “28 Şubat geliyor!” diyecek; Diğer taraf, “Şeriat geliyor! diye karşılık verecek.”

Paylaşın

İYİ Parti Lideri Akşener, Partiden İstifa Edenleri Engelledi

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere “hür ve müstakil” girme kararı sonrası partiden istifa eden veya ilişiği kesilen isimleri, sosyal medyada engellediği ortaya çıktı.

Partiden istifa eden eski İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) İYİ Parti Grup Başkanvekili İbrahim Özkan, sosyal medyadan ekran görüntüsü paylaşarak, “Ben sade bir halkım.. Ne bir saygısızlık ettim ne kötü bir söz söyledim. Sn. Akşener Önce takipten çıktı sonra engelledi.. Canı sağ olsun…” dedi.

Özkan’ın ardından benzer bir paylaşım eski İYİ Parti İBB Meclis üyesi olan Kıdık’tan geldi. Ali Kıdık, “Ben öyle bir sır küpüyüm ki gökte yıldız kalmayana dek konuşurum. Ancak çok değil bir kaç yıldız indirip sonrasına bakacağım” ifadeleriyle başladığı paylaşımında Anayasa referandumunda Akşener’le arasında geçen diyaloğu şöyle anlattı:

“16 Nisan 2017 henüz parti kurulmadı. Anayasa oylamasının sonuçlarını Meral Akşener hanımefendi ile birlikte Ankara Çukurambar’daki Ataköşk Otel’de izliyoruz. Otel salonu hınca hınç dolu. Herkes ‘Hayır’ geçecek modunda. Ancak gecenin ilerleyen saatlerinde ‘Evet’ sonucu belirmeye başlayınca ‘hayır’ isteyenler oteli terk etmeye başladı. Kimseler kalmadı. Meral Hanım tek başına kaldı. Ben hariç otelde kimse kalmamıştı. Sadede Sami Dayı dediğimiz Sami Özsoy ile ben vardım. Meral Akşener hanımı ikimiz ver korumalar getirdik İstanbul’a. Gerede’de otobüslerin mola verdiği tesislerde çorba içtik.

Dedi ki bana ‘Oğlum siyaset böyle. Güçlü olursun herkes yanına koşar, Güçsüz olurdun herkes kaçar. Sen beni bırakmadın, bundan sonra asıl ekibimin en başındasın’ dedi. Evine götürüp içeri girene kadar bekledik. Evet, çok haklıydı. Güçlendirdik, herkes yanında. 31 Mart’tan sonra kim kalacak onu göreceğiz. Meral Hanım, ‘Kocamı sana emanet ettim. Senden başka kimseye güvenemeyiz’ dediğin adamı engelledin. Sana sonsuz teşekkür ederim. Kendini son kez tanıttığın için. Ha bu arada dün senin teşkilatından bir ilçeye 10 bin adet bayrak göndermiştim. Onu da cümle alem bilsin.”

İYİ Parti’nin milletvekili sayısı 38’e düştü

Öte yandan 14 Mayıs Genel Seçimlerinde İYİ Parti’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne giren 44 milletvekilinden 1’i ihraç edilirken 5’i istifa etti. Buna göre, İYİ Parti’nin Meclis’te bulunan milletvekili sayısı 38’e düştü.

İYİ Parti’de ilk milletvekili istifası Eskişehir Milletvekili İdris Nebi Hatipoğlu’nun istifa ile başladı. Hatipoğlu, 2 Kasım 2023’te partisinden istifa ederek AK Parti’ye geçti. Hatipoğlu, AK Parti’de Eskişehir Belediye Başkan Adayı olarak gösterildi.

İYİ Parti’de ikinci istifa Ankara Milletvekili Adnan Beker’den geldi. Beker, 16 Kasım’da partisinden istifa ettiğini duyurdu. Parti’de üçüncü istifa İYİ Parti 28. Dönem İstanbul Milletvekili ve Kurucular Kurulu Üyesi Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu’ndan geldi. Yanıkömeroğlu, partisinin kuruluş amaç ve ilkelerinden bir süredir uzaklaştığını belirterek istifa ettiğini 6 Aralık’ta duyurdu.

15 Aralık’ta ise İYİ Parti İstanbul Milletvekili Salim Ensarioğlu, partisinden istifa ettiğini duyurdu. Son milletvekili istifası ise İYİ Parti Ankara Milletvekili Yüksel Arslan’dan geldi. Arslan, 21 Aralık’ta partisinden istifa ettiğini duyurdu. 5 Aralık 2023’te ise İYİ Parti Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır partisinden ihraç edildi. Böylelikle İYİ Parti’nin Meclis’teki vekil sayısı 38’e indi.

Son dönemde İYİ Parti’de istifa eden ve görevden alınan diğer önemli isimler ise şöyle:

“İYİ Parti Adıyaman Kurucular Kurulu üyesi olan Mithat Solgun,
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Zeki Üçok (Görevden alındı)
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ece Güner,
İYİ Parti İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Grup Başkanvekili İbrahim Özkan ve beraberindeki 6 Meclis üyesi,
2023 Genel seçimlerde İYİ Parti’den Hatay 2. sıra milletvekili adayı olan eski futbolcu Gökhan Zan.

Ayrıca, partide il yönetimlerdeki istifalar ise hala devam ediyor.

Paylaşın