G7’den Ukrayna’ya Tam Destek; Rusya’ya Yeni Yaptırımlar

Japonya, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Fransa, İngiltere, İtalya ve Kanada’dan oluşan G7’nin liderleri Japonya’nın Hiroşima kentinde yapılan zirvede, küresel siyasi meseleleri ele aldılar.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin de davet edildiği zirvenin gündem maddeleri arasında Ukrayna Savaşı, Moskova’ya yönelik yaklaşımlar, Çin’in nüfuz iddialarına Batı’nın vereceği tepki ve küresel ekonomik konular oldu.

G7 Zirvesi’nde liderler Ukrayna’ya “gerektiği sürece tam destek” vereceklerini belirtirken, ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna’ya ABD yapımı F-16 savaş uçağı tedarik etme onayı verdi. G7 liderleriyle görüşen Biden’ın, Ukraynalı pilotlara yönelik ortak eğitim programlarına ABD’nin de destek verdiğini söylediği açıklandı.

Rusya’nın “savaş makinesine” darbe

G7 liderleri, Rusya’ya ve Rusya’nın saldırı savaşına destek verenlere yönelik yaptırımları artırma konusunda mutabakata varırken, Moskova’ya yönelik mevcut yaptırımlardaki boşlukların kapatılmasına da karar verildi.

Zirvede, Rusya’yı “savaşı destekleyecek teknoloji, endüstriyel ekipman ve hizmetlerden” mahrum bırakmak istendiği belirtildi. G7 liderleri Rusya’nın milyar dolarlık ham elmas ticaretine de kısıtlamalar getirilmesi yönünde irade beyan etti.

Elmas ticareti, elmas üretiminde dünyada ilk sırada bulunan Rusya’nın önemli gelir kaynaklarından. Devlete ait elmas madenciliği şirketi Alrosa’nın 2021 yılında elde ettiği gelirin yaklaşık 4 milyar euro civarında olduğu biliniyor.

Çin risklerini en aza indirmek

Zirveyi takip eden uzmanlar, ABD ile Avrupa ülkelerinin küresel ticaretteki farklı çıkarları sebebiyle Çin konusunda ortak bir duruş sergilemelerinin zor olduğunu belirtiyor.

Liderler, ekonomik bir “ayrışma” olmaması, ancak tedarik zincirleri çeşitlendirilerek dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin’e bağımlılık risklerinin azaltılması konusunda anlaştı.

G7 ülkeleri, hızla silahlanan Çin’in Asya-Pasifik bölgesindeki “askerileştirme faaliyetlerine” karşı uyarıda bulunurken, Pekin’den de Rusya’ya askerlerini Ukrayna’dan bir an önce çekmesi için baskı yapmasını talep etti.

Nükleer silahsızlanmaya yönelik ilk açıklama

G7, 1945 yılında ABD’nin atom bombası saldırısıyla yerle bir olan Hiroşima’da ilk kez nükleer silahsızlanmaya ilişkin kendi deklarasyonunu yayınladı. Bildiride Çin’in hızla büyüyen nükleer cephaneliğinden duyulan endişe dile getirildi.

Ayrıca Moskova’nın Ukrayna savaşında nükleer silah kullanma tehdidini ve Belarus’ta konuşlandırılacağı duyurulan nükleer silahları “tehlikeli ve kabul edilemez” olduğu ifade edildi. G7 liderleri Kuzey Kore’ye de nükleer silahlardan tamamen vazgeçmesi çağrısında bulundu.

İklim politikaları

G7 ülkeleri, küresel ısınmanın 1,5 derece ile sınırlandırılması amacıyla, yeni araç kayıtlarında elektrikli araçların payının 2035 yılına kadar yüzde 100’e çıkarılmasını hedeflediklerini belirtti.

Ayrıca gaz sektöründe devlet destekli yatırımlara belirli koşullar altında ve Rus kaynaklarına bağımlılığı sona erdirmek için “geçici bir önlem olarak” izin verilebileceği belirtildi. Ancak G7’nin iklim politikasındaki genel hedefin “en geç 2050 yılına kadar net sıfır sera gazı emisyonuna ulaşmak” olarak kaldığı vurgulandı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

G7 Zirvesi Öncesi ABD’den Rusya’ya Yeni Yaptırım Sinyali

ABD Başkanı Joe Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan G7 deklarasyonuna bağlı olarak bir yaptırım paketi açıklayacaklarını söyledi. Sullivan zirve deklarasyonunun mevcut cezai tedbirlerin uygulanmasına odaklanacağını belirtti.

Sullivan, Rusyaya yönelik “yaptırımların uygulanması” ve “bunların baypas edilmesi için kurulan ağların işlevsiz hale getirilmesi ve boşlukların kapatılması” konularının ele alınacağını, böylece yaptırımların etkisinin gelecek aylarda artırılacağını söyledi.

Japonya’nın Hiroşima kentinde Cuma ile Pazar günleri arasında yapılacak G7 zirvesi öncesinde ABD hükümeti Rusya’ya yeni bir yaptırım paketi açıklayacağının sinyalini verdi.

ABD Başkanı Joe Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan G7 deklarasyonuna bağlı olarak bir yaptırım paketi açıklayacaklarını söyledi. Sullivan zirve deklarasyonunun mevcut cezai tedbirlerin uygulanmasına odaklanacağını belirtti.

Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Direktörü John Kirby geçen günlerde yaptığı açıklamada Rusya ile İran arasındaki silah ticaretlerine dahil olanlara yeni yaptırımlar getireceklerini söylemişti. ABD İran’ın Moskova’nın askeri destekçileri arasında olduğuna ve Rusya’ya geniş bir kapsamda SİHA sağladığına inanıyor.

G7 zirvesinde başlıca gündem maddeleri arasında Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaş geliyor. Sullivan Hiroşima’daki görüşmelerde Rusyaya yönelik “yaptırımların uygulanması” ve “bunların baypas edilmesi için kurulan ağların işlevsiz hale getirilmesi ve boşlukların kapatılması” konularının ele alınacağını, böylece yaptırımların etkisinin gelecek aylarda artırılacağını söyledi. Sullivan Rusya’ya genel bir ithalat yasağının getirilmesinin ise düşünülmediğini belirtti.

Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, İngiltere ve ABD’den oluşan G7’nin zirvesine Avrupa Birliği temsilcileri de katılım gösteriyor. Japonya’nın ev sahipliğinde düzenlenen zirveye katılmak için liderler bugün Hiroşima’ya gidiyor.

Üç gün süren zirvede Rusya’ya yönelik yaptırımların yanı sıra Çin’in “ekonomik baskısına” karşı önlemler de ele alınacak. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin de G7 ülkelerinin liderlerine videokonferans yöntemiyle hitap etmesi bekleniyor.

Paylaşın

G7’de Moskova’ya Yardım Edenlere “Yüksek Bir Bedel” Ödetme Sözü

Almanya, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Birleşik Krallık, İtalya, Fransa, Japonya ve Kanada’dan oluşan G7, Rusya’ya yönelik sert yaptırımların arttırılması ve uygulanması konusunda kararlı olduklarını duyurdu.

G7’i oluşturan ülkelerin liderlerinin gelecek ay Japonya’nın Hiroşima kentinde düzenlenecek zirvede bir araya gelmesi bekleniyor.

Japonya’da yapılan dışişleri bakanları toplantısında, Moskova’ya yardım edenlere “yüksek bir bedel” ödetme sözü verildi.

G7’nin uyarısı, Çin Savunma Bakanı’nın Rusya ile ilişkilerde “yeni bir dönemi” işaret ederek siyasi ve güvenlik işbirliğini derinleştirme sözü vermesinden bir gün sonra geldi.

Birçok ülkenin Rusya ile ticari bağlarını korumak istemesi ve Batı’nın eylemlerine şüpheyle yaklaşması nedeniyle Moskova’ya karşı uygulanan yaptırımların etkisiz kaldığı eleştirisi yapılıyor.

Dışişleri Bakanları yayınladıkları bildiride, üçüncü ülkelerin yaptırımları delmesini engellemek için çabalarını iki katına çıkarma sözünü verdiğini duyurdu.

Açıklamada,”Rusya’ya yönelik yaptırımların yoğunlaştırılması, koordine edilmesi ve tam olarak uygulanması konusundaki kararlılığımızı sürdürüyoruz” denildi. Ayrıca Ukrayna’nın kendini savunması için “ne kadar sürerse sürsün” destek verileceği belirtildi.

Bildiride, “Rusya’nın sivillere ve kritik sivil altyapıya yönelik saldırıları gibi savaş suçları ve diğer zulümlerin cezasız kalması söz konusu değil” ifadesine yer verildi.

Uzmanlar, yaptırımların Rusya ekonomisini felce uğrattığını ifade ederken, IMF Şubat ayında, Rusya’nın 2023 yılında resesyona girmeyeceğini öngörmüştü.

Toplantıda Rusya’nın Belarus’a nükleer silah yerleştirme tehdidi “kabul edilemez” ve “sorumsuz nükleer retorik” olarak değerlendirildi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya’nın taktik nükleer silahlarının Belarus’ta konuşlandırılacağını söylemişti. AB’nin dış politika şefi Joserp Borrel, Moskova’nın bu hamlesini “Avrupa güvenliğine yönelik bir tehdit” olduğunu kaydetti.

G7’nin toplantısında, Tayvan’a yönelik tehditlere devam eden Çin ve nükleer denemelere devam eden Kuzey Kore eleştirildi.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Tunus Açıklarında Göçmen Tekneleri Battı: En Az 29 Ölü

Tunus Sahil Güvenliği, Akdeniz üzerinden İtalya’ya ulaşmak isteyen göçmenleri taşıyan üç teknenin alabora olması sonucu en az 29 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.

Tunus son dönemde Afrika ve Ortadoğu ülkelerinden Avrupa’da daha iyi bir hayat umuduyla Avrupa kıyılarına ulaşmaya çalışan göçmenlerin izlediği rotada Afrika’dan ayrılma noktası olarak Libya’nın yerini almış durumda.

Avrupa’ya ulaşmak için Afrika ülkelerinden yola çıkan göçmenlerin rotaları üzerinde bulunan Tunus kıyılarında son günlerde üst üste çok sayıda tekne alabora oldu.

Göçmen teknelerinin sayısının arttığı Sfaks kıyılarında son dört günde 5 tekne battı. Bu teknelerde bulunan göçmenlerden 67’si kaybolurken 29’unun cansız bedenine ulaşıldı.

Sfaks kıyılarında tekneleri alabora olan 5 kişi de Mahdia açıklarında sahil güvenlik ekipleri tarafından kurtarıldı.

Tunus sahil güvenlik ekipleri, sadece son dört günde İtalya’ya doğru yola çıkan 80 tekneyi durdurduklarını ve 3 binden fazla göçmeni gözetim altına aldıklarını açıkladı.

İtalya sahil güvenlik ekipleri de perşembe günü yaptıkları iki operasyonda 750 kişiyi kurtardıklarını duyurmuştu.

Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre bu yıl İtalya’ya Tunus’tan 12 bin sığınmacı düzensiz geçiş yaptı. Geçen yıl aynı dönemde bu rakam bin 300 düzeyindeydi.

Aynı dönemde Tunus sahil güvenliği 14 bin göçmeni taşıyan onlarca teknenin denize açılmasına engel oldu. Geçen yıl bu sayının yaklaşık 3 bin olduğu kaydedildi.

İtalya’dan ekonomik yardım çağrısı

İtalya sahil güvenlik yetkilileri ise son iki kurtarma operasyonunda İtalya açıklarında 750 göçmenlerin kurtardıklarını duyurdu.

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni Tunus’un finansal istikrarı göçmenlerin Avrupa’nın artan sığınmacı akını riski altında olduğunu söyledi. Meloni, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve bazı ülkelere Tunus’a yardım çağrısında bulundu.

Paylaşın

İtalya Açıklarında Göçmen Faciası: En Az 58 Ölü

İtalya’nın Crotone kentine bağlı Steccato di Cutro beldesi açıklarında bu sabah yaklaşık 250 düzensiz göçmeni taşıyan tekne kıyıya yakın bir noktada ortadan ikiye ayrılarak battı. Faciada ilk belirlemelere göre 58 kişi öldü.

Haber Merkezi / İtalya Sahil Güvenlik’ten yapılan açıklamada 80 kişi sağ olarak kurtarıldığı duyuruldu. Kurtarılan 80 göçmenden 20’si de Crotone kentindeki hastaneye kaldırıldı.

İtalyan basınında yer alan haberlere göre can kaybının 100’ü geçmesinden endişe ediliyor.

Yerel bir hükümet yetkilisi olan Manuela Curra, Reuters haber ajansına teknenin İzmir’den üç veya dört gün önce ayrıldığını söyledi.

İtalyan yetkililere göre gemidekilerin çoğu Afganistan, Pakistan, Somali ve İran’dandı. İtalya Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella, birçoğunun “çok zor koşullardan” kaçtığını söyledi.

Gümrük polisi, hayatta kalan bir kişinin göçmen kaçakçılığı suçlamasıyla tutuklandığını söyledi.

Geçen yıl seçilen ve göçmenlerin İtalya’ya gelişini durdurmak da taahhütlerinden biri olan Başbakanı Giorgia Meloni, yaptığı yazılı açıklamada, “İnsan kaçakçıları tarafından yaşamları yarım bırakılan çok sayıdaki insan için derin üzüntü duyuyorum. Sadece 20 metre uzunluğundaki tekneyi olumsuz hava koşullarında 200 kadar kişiyle denize indirmek suçtur” ifadelerini kullandı.

Meloni, ölenlerin üzerinden spekülasyon yapılmaması gerektiğini belirterek, “Hükümet, göçmen teknelerinin kalkış noktalarından hareket etmelerini, dolayısıyla bu trajedileri önlemeye kararlıdır ve menşe devletlerden en üst düzeyde işbirliği talep ederek bunu yapmaya devam edecektir.” değerlendirmesini yaptı.

İçişleri Bakanı Matteo Piantedosi de yaşananın büyük bir trajedi olduğunu, düzensiz göçmen teknelerinin hareket etmesini önlemeye yönelik her türlü girişime devam etmelerinin esas olduğunu belirtti.

İtalya’nın eski Ekonomi Bakanı Carlo Calenda, denizde zor durumda kalan insanların “ne pahasına olursa olsun” kurtarılması gerektiğini söylerken, “yasadışı göç yollarının kapatılması gerektiğini” de sözlerine ekledi.

Meloni’nin sağcı hükümeti, göçmenlerin İtalya kıyılarına ulaşmasını durdurma sözü verdi ve son birkaç gün içinde kurtarma kurallarını sıkılaştıran yeni bir yasa çıkardı.

İzleme gruplarına göre, 2014’ten bu yana Akdeniz’in orta kesiminde 20.000’den fazla insan denizde öldü veya kayboldu.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula van der Leyen, olaydan “derin üzüntü duyduğunu” belirterek, “masum göçmenlerin hayatını kaybetmesinin bir trajedi olduğunu” sözlerine ekledi.

Paylaşın

“Bankalar İçin Riskler Devam Ediyor” Uyarısı

Aksiyom Alternatif Yatırımları’ndan (Axiom Alternative Investments) Jerome Legras, “Bir taraftan faizlerin yükselmesi bankalara fayda sağlarken diğer taraftan ekonomik görünümdeki belirsizlik ve batık kredi riski çok yüksek” dedi.

Merkez bankalarının faizleri yükseltmesi ile artan borçlanma maliyetleri uzun süredir bekleyişte olan Avrupalı bankaların karlılıklarına önemli katkıda bulundu fakat bu defa da ekonominin yavaşlaması riskiyle karşı karşıya kaldılar.

Amerikan Merkez Bankası Fed ve Avrupa Merkez Bankası, geçen sene 10 yıldır neredeyse sıfır düzeyinde tuttukları politika faizini yükseltmeye başladı. Bunun etkisi ilk olarak bankaların bilançolarına yansıdı.

Avrupa’nın iki önde gelen bankası İsveçli SEB ve İspanyol Sabadell 2022’de güçlü karlar açıkladı. Fakat faizlerin yükselmesi bankalar için iyi bir gelişme olsa da artan hayat pahalılığı ve savaşın etkisiyle yavaşlayan ekonomi özellikle emlak gibi şişen balonların patlamasına yol açabilir.

Reuters’e konuşan Axiom Alternative Investments’tan Jerome Legras, “Bir taraftan faizlerin yükselmesi bankalara fayda sağlarken diğer taraftan ekonomik görünümdeki belirsizlik ve batık kredi riski çok yüksek,” ifadelerini kullandı.

İsviçreli UBS, İtalyan Unicredit ve Hollandalı ING gibi Avrupa’nın en büyük bankaları 2022 performanslarını önümüzdeki günlerde açıklayacak.

Faizlerin en hızlı yükseldiği İngiltere’de ise bankalar gelecekten biraz daha umutlu. Finans kuruluşları 2023’te karlarının yükselmeye devam edeceği sinyallerini verdi.

Fakat İngiltere’de iflas eden şirket sayılarındaki artış ve 2022’nin dördüncü çeyreğinde konut fiyatlarında görülen yüzde 2,5’lik gerileme ekonominin gidişatı ile ilgili olumsuz bir tablo çiziyor.

Almanya’nın en büyük bankası Deutsche Bank da yükselen faizlerden olumlu etkilendi. Bankanın son çeyrekte de kar açıklayarak üst üste onuncu çeyrekte pozitifte olması bekleniyor.

Fakat Almanya ve Avusturya’da bankaların özellikle ticari gayrimenkul alanında aktif olmaları emlak piyasasında yaşanacak problemlerden daha fazla etkilenebilecekleri anlamına geliyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

İtalyan Voleybol Yıldızı, ‘Irkçılık’ Nedeniyle Milli Takımdan Ayrılmayı Düşünüyor

Dünyanın en iyi voleybol oyuncuları arasında sayılan Paola Egonu, ırkçılık nedeniyle İtalya Milli Takımı’ndan  ayrılmayı düşündüğünü söyledi. Egonu’nun milli takımdan ayrılacağı haberi hızla yayılırken spor ve siyaset dünyasından ırkçılık karşıtı mesajlarla sporcuya destek yağdı.

Dünya Voleybol Şampiyonası’nda dün ABD’yi yenerek 3. olan İtalya ekibinde oynayan Egonu, maç sonrası ağlayarak menajeriyle konuşurken görüntülendi.

Bir taraftarın çektiği anlaşılan videoda Egonu’nun menajeri Marco Raguzzoni’ye, “Anlayamazsın, anlayamazsın… Bu milli takımdaki son maçımdı. Bana neden İtalyan olduğumu sordular. Yoruldum” dediği duyuluyordu.

Bu video ve Egonu’nun milli takımdan ayrılacağı haberi hızla yayılırken spor ve siyaset dünyasından ırkçılık karşıtı mesajlarla sporcuya destek yağdı.

Fırsat Eşitliği ve Aile Bakanı Elena Bonetti sosyal medyada, “Sevgili Paola, buna ırkçılık denir, bunu yapanlara ırkçı denir ve çok can yakarlar. Ama yalnız değilsin, bu mücadele bizim” diye yazdı.

Eski başbakanlardan, 5 Yıldız Hareketi lideri Giuseppe Conte, “İtalya’nın gururu” diyerek Egonu’yla dayanışma mesajı verdi.

Merkez soldaki Demokratik Parti lideri Enrico Letta da Egonu’nun İtalyan bayrağı renklerinde bir kıyafetle görüldüğü çizimi paylaşarak voleybolcuya destek verdi.

“Irkçılığın gölgesi Egonu’yu ezdi”

Dünyanın en iyi voleybol oyuncuları arasında sayılan Paola Egonu’nun ırkçılık nedeniyle İtalya Milli Takımı’ndan ayrılmak istediği haberi bugünkü ulusal gazetelerin hemen hepsinin baş sayfalarında yer aldı.

Il Giornale gazetesi, “Irkçılığın gölgesi Egonu’yu ezdi” başlığını kullandı. Corriere dello Sport da sürmanşetten verdiği haberde Egonu’nun fotoğrafının yanına “İtalyan gururu” diye yazdı.

İtalya basını Egonu’ya ulaşarak bu konuda kararlı olup olmadığını da sordu. Kamu yayıncısı Rai’ye konuşan sporcu, “Şu anda bir molaya ihtiyacım var. Bugün sahada milli marşı dinlerken hissettiğim acı yüzünden ağladım. Aldığım mesajlar ve hakaretler canımı acıtıyor” dedi.

Egonu, söz konusu hakaretler ve ırkçı mesajların kimlerden geldiğini ise açıklamadı. Milli takımdan ayrılmakla ilgili nihai kararını gelecek Ocak ayında açıklayacağını da söyledi.

Menajeri Marco Raguzzoni ise “Bana söylediği şey, sanki birini öldürmüş gibi eleştirilmekten yorulduğuydu. Henüz 23 yaşında ve bir maçta hata yaptığında böyle eleştiriler almak ağır geliyor” dedi.

Raguzzoni, Egonu’nun İtalyan olup olmadığını sorgulayanların kim olduğunu bilmediğini de söyledi ve “Muhtemelen bazı taraftarlardır. Egonu İtalyan ve hâlâ bunu açıklamak zorunda kalmak onu yaralıyor” diye devam etti.

Paola Egonu, La Repubblica gazetesine verdiği söyleşide de şunları söyledi:

“Bana neden İtalyan olduğumu soranlar, neden onları bu formayla temsil etmem gerektiğini düşünmeme neden oluyor. Ben bu işe ruhumu ve kalbimi koyuyorum, kimseye saygısızlık etmiyorum. Bunlar canımı acıtıyor.”

Yeni sezonda Vakıfbank’ta oynamak üzere Türkiye’ye gitmeye hazırlanan Egonu, bu konudaki bir soruyu yanıtlarken de İtalyan antrenör Giovanni Guidetti yönetiminde oynamak için sabırsızlandığını söyledi. “Yeni bir tecrübe olacak, nasıl olacağını göreceğiz” diyen Egonu, “Muhteşem bir antrenörden bir şeyler öğrenmek için sabırsızlanıyorum. Heyecanlıyım” diye konuştu.

İtalya’da başta futbol olmak üzere spor dünyasında ırkçılık sorunu sıklıkla gündeme geliyor. Özellikle Afrika kökenli sporculara yönelik ırkçı hakaretlere karşı, spor ve siyaset dünyasından zaman zaman tepkiler ve bilinçlendirme kampanyaları gibi girişimler geliyor.

Futbol birinci ligi Serie A’daki tüm ekipler 3 yıl önce “ırkçılıkla ortak mücadele” amaçlı bir kampanya başlatarak ırkçı eylemlere karşı daha sıkı yasa ve kurallar getirilmesi için çalışma sözü vermişti.

Nijeryalı bir ailenin çocuğu olarak İtalya’da doğup büyüyen Paola Egonu da, karşılaştığı ırkçılık örnekleriyle ilgili geçmişte de açıklamalar yapmıştı.

Mediaset televizyonunda yayımlanan Le Iene programında geçen yıl bu konuda bir konuşma yapan Egonu, “İnsanların üzerine yapıştırdığı etiketlerden hoşlanmadığını” söylemişti:

“Beni kimi sevdiğime, ten rengime, pasaportuma bakarak yargılamayı seçenler. Buna tahammül edemiyorum.”

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

İtalya’da Aşırı Sağcı Parti Sandıktan Birinci Çıktı

Giorgia Meloni liderliğindeki aşırı sağcı İtalya’nın Kardeşleri partisi, İtalya’da Temsilciler Meclisi ve Senato üyelerinin belirlendiği genel seçimlerde birinci oldu. Salvini, yaptığı açıklamada koalisyonun “hem Meclis’te hem de Senato’da açık bir avantaja” sahip olduğunu söyledi. 

Haber Merkezi / Seçime katılım oranı yüzde 64 oldu, bu oran 2018’deki son genel seçimlerden 10 puan daha düşük.

Seçimde, kendilerini 5 yıllığına temsil edecek 200 sandalyeli parlamentonun üst kanadı Cumhuriyet Senatosu ile 400 sandalyeli parlamentonun alt kanadı Temsilciler Meclisinin yeni üyeleri belirleniyor.

İtalya’nın Kardeşleri (FDI) oyların yüzde 22 ila 26’sını alırken, koalisyon ortakları Matteo Salvini’nin aşırı sağcı Lig Partisi ve Silvio Berlusconi’nin muhafazakar Forza Italia (FI) partisi sırasıyla yüzde 8,5 ila 12,5 ve yüzde 6 ila 8 aralığında oy aldı.

Resmi olmayan rakamlara göre FDI, FI ve Lig koalisyonunun hem Temsilciler Meclisi hem de Senato’da çoğunluğu garantilemesiyle 1945’ten bu yana ilk kez aşırı sağcı bir parti İtalya’yı yönetebilir. 45 yaşındaki Meloni, partisinin kazandığı nispeten yüksek oy oranıyla ülkenin ilk kadın ve aşırı sağcı başbakanı olmaya çok yakın.

Meloni’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yanaki en aşırı sağcı İtalyan hükümetini kurması bekleniyor. Ancak İtalya’nın bir sonraki liderinin kim olacağı kararı İtalyan Cumhurbaşkanına ait ve bu süreç zaman alabilir.

AB’nin en büyük üçüncü ekonomisindeki bu durumun Avrupa’nın büyük bölümünde kaygı yaratması bekleniyor.

Kitleselleşmiş ve söylemini nispeten merkeze yaklaştırmış olmakla kökenindeki neo-faşist baskın karakteri koruya gelen İtalya’nın Biraderleri’nin  ittifak yaptığı göçmen karşıtı Matteo Salvini ve eski Başbakan Silvio Berlusconi ile bir koalisyon hükümeti kurarak iktidara yükselmesi mümkün görünüyor.

Solun en büyük gücü Demokrat Parti (PD) yüzde 17 ila 21 arasında bir oya ulaşacak görünüyor. 5 Yıldız Hareketi (M5S) ise yüzde 13,5 ila 17,5 oy oranı ile 2018’deki 30’u aşan tarihsel başarısının oldukça gerisinde kaldı.

İtalya’nın Biraderleri , Lega  ve Forza Italia  ile bazı küçük partilerden oluşan sağ ittifakın toplam oy oranı yüzde 41-45 dolaylarına çıkarken PD’nin şemsiyesi altındaki merkez sol ittifakın oy oranı yüzde 25,5-29,5 arasında kaldı.

Erken seçim kararı, Şubat 2021’de pandemi sonrası toparlanmayı yönetmek üzere başbakanlığa atanan Mario Draghi hükümetinin geçen Temmuz’da düşmesi üzerine alınmıştı.

İtalya’da genel seçimlerde doğrudan başbakan adayları yarışmasa da seçimi kazanan ittifakın liderinin hükümeti kurmakla görevlendirilmesi öngörülüyor. Hükümeti kurma görevini verme yetkisi cumhurbaşkanına ait ve sürecin haftalar sürebileceği belirtiliyor.

Paylaşın

İtalya’da Altı Aylık Yağmur Bir Günde Yağdı: En Az 10 ölü

İtalya’nın Marche bölgesinde aşırı yağışların yol açtığı sellerde en az 10 kişi hayatını kaybetti. Ulusal meteoroloji ajansı Italia Meteo’nun direktörü Carlo Cacciamani, Marche’deki sellerde iklim değişikliğinin büyük rol oynadığını ve bu gibi olayları öngörmenin güç olduğunu belirtti.

Aşırı yağışlar Ancona şehri ve çevresinde büyük yıkıma yol açtı. Gece boyunca onlarca kişi mahsur kaldıkları bina çatıları ve ağaç tepelerinden kurtarılırken sabah saatlerinde 10 kişinin cansız bedenine ulaşıldığı haberi geldi.

Hipotermi ve yaralanmalar nedeniyle yaklaşık 50 kişi hastanelere kaldırıldı. Yerel yetkililer 2’si çocuk 4 kişinin de halen kayıp olduğunu bildiriyor.

Sel nedeniyle Otra, Trecastelli ve Senigallia gibi yerleşim yerlerinde de cadde ve sokaklar yer yer su ve çamurla kaplandı. Bazı noktalarda zor durumda kalan yaşlılar, itfaiye ekiplerince şişme botlarla kurtarıldı.

Marche’deki sel sonrasında bu bölgeye, Lombardiya, Abruzzo ve Emilia-Romagna gibi komşu yakın bölgelerden arama-kurtarma çalışmaları için takviye itfaiye ekipleri sevk edildi.

Bölgeye giden Sivil Savunma Başkanı Fabrizio Curcio, “Gerçekten olağanüstü miktarlarda su ile bölgede dehşet anları yaşanmış.” diye konuştu.

Marche Bölgesel Yönetim Başkanı Francesco Acquaroli de bölgelerinde meydana gelen sel felaketi sonrasında Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella ve Başbakan Mario Draghi’den destek ve dayanışma telefonu aldığını açıkladı.

Selin vurduğu Castelleone di Suasa kasabasının Belediye Başkanı Carlo Manfredi, bölgedeki durumu ‘’kıyamet gibi’’ sözleriyle özetledi.

Marche bölgesi Sivil Savunma Müdürü Stefano Stefoni, dünkü yağışların sıra dışı biçimde yoğun olduğunu belirterek ‘2-3 saat içerisinde, normalde bölgeye bir yılda düşen yağışın yarısına denk gelen 420 mm yağış gerçekleştiğini kaydetti.

Sassoferrato Belediye Başkanı Maurizio Greci ise sel felaketi öncesinde yalnızca düşük seviyede bir yağmur ve rüzgar uyarısı geldiğini, böylesine sıra dışı bir olayı beklemediklerini söyledi.

‘Kötü hava değil iklim krizi’

Ulusal meteoroloji ajansı Italia Meteo’nun direktörü Carlo Cacciamani, Marche’deki sellerde iklim değişikliğinin büyük rol oynadığını ve bu gibi olayları öngörmenin güç olduğunu belirtti.

RaiNews24 kanalına konuşan Cacciamani, iklim değişikliği nedeniyle bu gibi sıradışı meteorolojik olayların sıklığı ve yıkıcılığının arttığını söyledi, bunu antroposen çağın bir özelliği olarak tanımladı.

Çevre eylemcileri ise iklim krizini görmezden gelen siyasetçileri suçladı. Fridays for Future Italia hareketi sel görüntülerini sosyal medyada paylaşarak ‘’Bunun adı kötü hava değil İKLİM KRİZİ’’ dedi.

İtalya’da 25 Eylül’deki seçimler öncesinde çevre ve iklim meselelerinin yeterince gündeme gelmemesinden ve enerji krizine çözüm formüllerinden şikayet eden grup, ‘’İklim krizini görmezden gelen, kömür santrallerini yeniden açan, doğalgaz boru hatları inşa eden bir politika var. Bir de gerçekler var’’ diye yazdı.

Paylaşın

Deniz Yoluyla İtalya’ya Ulaşmaya Çalışan 6 Mülteci Açlık Ve Susuzluktan Öldü

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), deniz yoluyla İtalya’ya ulaşmaya çalışan ve Sicilya Adası’ndaki Pozzallo kıyısına gelen altı Suriyeli mültecinin hayatını kaybettiğini açıkladı.

BMMYK, Orta Akdeniz’de günlerdir sürüklendiği tahmin edilen ve içinde mültecilerin bulunduğu bir tekneden ikisi bebek (1 ve 2 yaşında), biri 12 yaşında ve üçü kadın olmak üzere Suriyeli toplam altı kişinin “büyük olasılıkla açlık ve susuzluktan öldüğünü” kaydetti.

BMMYK İtalya Temsilcisi Claudia Cardoletti de dün (12 Eylül) sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “Aralarında kadınlar, çocuklar ve gençlerin de olduğu altı Suriyeli mülteci denizde hayatını kaybetti. Susuzluk, açlık ve ağır [güneş] yanıklar[ı] sebebiyle öldüler” dedi.

Claudia Cardoletti, mesajında, “Bu kabul edilemez. Denizde kurtarma [çalışmalarını] güçlendirmek bu trajedilerin önüne geçmenin tek yolu. BMMYK İtalya, hayatta kalanlara yardım etmek için Pozallo’da” dedi.

Teknedeki diğer mültecilerin durumuyla ilgili de açıklamada bulunan BMMYK, tekneden sağ kurtulan 26 mültecinin oldukça bitkin olduğunu, bazılarının sağlık durumlarının ciddi olduğunu belirtti.

“Akdeniz daha ölümcül hale geldi”

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) 10 Haziran 2022’de bir açıklama yaparak, Akdeniz üzerinden Avrupa’ya geçen mültecilerin sayısının 2015’den bu yana düşüş gösterdiğini, fakat geçişler sırasında hayatını kaybeden mültecilerin sayısının arttığını kaydetmişti.

Açıklamada özetle şu bilgiler paylaşılmıştı:

“Üç milyondan fazla mülteci ve göçmenin Akdeniz’den Avrupa’ya geçtiği ve bu açıdan zirvenin görüldüğü 2015 yılından bu yana, bu yolculukları yapanların sayısında COVID-19 pandemisinden de önce başlayan bir düşüş eğilimi var. 2021 yılında 123 bin 300 bireysel geçiş bildirildi. Bu sayı, 2020 yılında 95 bin 800, 2019’da 123 bin 700 ve 2018 yılında 141 bin 500 idi.

Düşen geçiş sayılarına rağmen ölü sayısında ciddi bir artış oldu.

Geçen yıl Akdeniz ve kuzeybatı Atlantik’te 3 bin 231 kişinin öldüğü veya kaybolduğu bildirildi. Bu sayı, 2020 yılında bin 881, 2019 yılında bin 510 ve 2018 yılından 2 bin 277’nin üzerindeydi.

Çok daha fazla sayıda kişi ise Sahra Çölü ve uzak sınır bölgelerinden karayoluyla gelirken hayatını kaybetmiş veya kaybolmuş olabilir.”

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın