Gültan Kışanak: Özgürlüğe Ve Barışa İhtiyacımız Var

8 yıldır tutulduğu Kandıra Cezaevi çıkışında açıklama yapan Gültan Kışanak, “Bizim aslında tahliyeye değil, özgürlüğe ve barışa ihtiyacımız var” dedi ve ekledi: Umarım hep beraber bu ülkede tüm sorunları özgürlük temelinde çözecek bir mücadeleyi birlikte yürütüp kazanacağız.

Gültan Kışanak, açıklamasının devamında, “Mesele bir davayı kazanmak ya da tahliye olmak değil. Mesele bu ülkenin sorunlarını çözebileceği bir ortamı yaratmak. Kadınların özgür olduğu, halkların özgür olduğu, inançların özgür olduğu, kimliklerin sorun olmadığı, dillerin sorun olmadığı, bir ülkede yaşamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Kobani Davası’nda 4 yılın ardından karar çıktı, yattığı süre gözönünde bulundurularak hakkında tahliye kararı verilen Gültan Kışanak tahliye edildi. Yaklaşık 8 yıldır tutulduğu Kandıra Cezaevi çıkışında Kışanak çiçeklerle karşılandı.

Cezaevi önünde açıklama yapan Gültan Kışanak “Bugün Kobanê Kumpas davasında ne yazık ki kumpası devam ettiren bir karar çıktı. Arkadaşlarımız özgürlüklerine kavuşamadılar. Bu nedenle hepimiz çok buruk bir durumdayız” dedi.

“Bizim aslında tahliyeye değil, özgürlüğe ve barışa ihtiyacımız var” ifadelerini kullanan Kışanak şöyle devam etti: “Umarım hep beraber bu ülkede tüm sorunları özgürlük temelinde çözecek bir mücadeleyi birlikte yürütüp kazanacağız. Mesele bir davayı kazanmak ya da tahliye olmak değil. Mesele bu ülkenin sorunlarını çözebileceği bir ortamı yaratmak.

Kadınların özgür olduğu, halkların özgür olduğu, inançların özgür olduğu, kimliklerin sorun olmadığı, dillerin sorun olmadığı, bir ülkede yaşamak istiyoruz. İçeride ya da dışarıda özgür yaşamak istiyoruz. Dışarıda olmanın tek başına özgürlük olmadığını biliyorum.

Hukukun, adaletin, barışın olmadığı bir yerde özgürlüğü ne yazık ki doyasıya hiçbirimiz teneffüs edemiyoruz. Ben bütün Türkiye için, halklarımız için, kadınlar için, çocuklar için özgür bir gelecek istiyorum.”

“Örgüt üyeliği” iddiasıyla hakkında verilen 8 yıl ceza 12 yıla çıkarılan, ancak tahliye kararı verilen Sebahat Tuncel de yaklaşık 8 yıllık tutukluluğun ardından akşam saatlerinde Sincan Cezaevi’nden çıktı.

Tahliye edilen Ayla Akat Ata, Ayşe Yağcı ve Meryem Adıbelli’yle birlikte cezaevi önünde çiçeklerle karşılanan Tuncel “Bugün aslında öfkeliyiz. Kobanê Davası başından beri bir hukuksuzluk davasıdır. Bir intikam davasıdır. Dayanışma cezalandırıldı bugün. Yoldaşlarımızı, arkadaşlarımızı cezaevinde bırakarak çıktık. Adalet sağlanmış falan değil. Aksine adalet bugün bir kez daha katledildi” dedi.

“Bunun nedeninin ne olduğunu biliyoruz. 3 yıldır mahkeme salonunda bunu teşhir etmeye çalıştık” ifadelerini kullanan Sebahat Tuncel şunları söyledi: “Kürt sorununun çözümsüzlüğü, AKP’nin inkar, imha, asimilasyon politikasının bir sonucu olarak Kürtlere yönelik bir intikam davası olduğunu, bir kumpas davası olduğunu söyledik. Bizi yargılayan heyet değildi, cübbe giymiş AKP’lilerdi, Cumhur İttifakı’ydı. Hep bunu söyedik. Bugün bu kanıtlanmış oldu… Biliyoruz ki mücadele bitmedi, devam ediyor.”

Kabani Davası görüldü

IŞİD’in Kobani’ye dönük saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde gelişen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında olduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçi hakkında açılan davanın karar duruşması görüldü.

Cezaevi önünde ve duruşma salonunun içinde yoğun güvenlik önlemleri alınırken, duruşmaya gelen izleyiciler ayrı bir salona, arasında Hüda-Parlı’ların olduğu müştekiler başka bir salona alındı.

Sanıklar, avukatlar, milletvekilleri, gazeteciler ve yabancı kurumların temsilcileri ise ana duruşma salonunda duruşmayı izledi. Duruşmaya yaklaşık 500 avukat katıldı. DEM Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları’nın arasında bulunduğu DEM Parti milletvekilleri, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftçi ve Grup Başkan Vekili Ali Mahir Başarır’dan oluşan CHP heyeti ile TİP Eş Genel Başkanı Erkan Baş ve EMEP Milletvekili Sevda Karaca da salonda yer aldı.

Duruşmayı açan Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, duruşmaya katılanların isimleri ile sanıklar ve avukatların mahkemeye verdikleri dilekçeleri okudu. Daha sonra avukatlara söz verildi. Davanın avukatlarından DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Başkanı Sevda Çelik Özbingöl, yargılama sırasında tüm ceza yargılaması ilkelerinin açıkça ihlal edildiğini belirterek, “Mahkeme, tüm aşamalarda retçi bir tutum sergiledi. Silahların eşitliği ilkesi, çelişmeli yargılanma ilkesi ihlal edildi. Adil yargılanma hakkı ağır bir şekilde ihlal edildi” dedi. Demokratik siyasi hedef alan bir yargılama yapıldığını belirten Özbingöl, adalete, hakkaniyete ve toplum vicdanına uygun karar verilmesini istedi. Özbingöl, tüm tutuklu siyasetçilerin tahliye edilmesini istedi.

Avukat Özgür Erol, bugün duruşmaya yeni evraklar girdiğini belirterek, “Biz bu evrakları henüz incelemedik. Öncelikle bugün karar kurmayınız. Bugün yalnızca tutuk incelemesi yapın” dedi. Son dönemde Can Atalay, Sinan Ateş, Ayhan Bora Kaplan davaları ile Yargıtay Başkanlığı seçimleri özelinde yaşananları anımsatan Erol, yargı bürokrasisi ve güvenlik bürokrasisi içindeki gelişmelerin kaygı verici olduğunu kaydetti. Erol, bu davanın açılmasında Ankara TEM Şube Müdürlüğü’nün 2018’de savcılığa gönderdiği bilgi notuyla yönlendirdiğini ifade etti.

Mahkeme, duruşmanın başka bir tarihe ertelenmesi talebinin, “dava sürecinde 36 sanık yönünden savunmalarının alındığı, diğer sanıkların ise yargılamanın başından beri kaçak durumunda bulunduğu, davaya gelen belgelerin yoğunlukla kaçak durumunda olan sanıklara yönelik olduğunu ancak söz konusu durumun yargılamanın geldiği aşama itibariyle savunması alınan ve bu sanıklar yönünden yürütülen yargılama neticesinde hüküm verilmesinin engelleyici bir durum olmadığı” gerekçesiyle reddine karar verdi. Mahkeme, tahliye talebinin ise hükümle birlikte değerlendirilmesine oybirliğiyle hükmetti.

Mahkeme başkanı, “Bu vicdani kanaate varırken, dosyadaki deliller incelendi ve böyle bir vicdani kanaate varıldı” diyerek sözlerine başladı. 130 sayfalık karar olduğunu, ancak bunun özetini okuyacağını belirtti. Karar okunmaya başlanınca avukatlar “Bijî berxwedana HDP” sloganları atarak alkışlarla kararı protesto etti. Avukatların salonu terk etmeye başlamasının ardından mahkeme başkanı kararı okumayı durdurdu. Avukatların salondan çıkması beklendi. Mahkeme başkanı, avukatların salonu terk etmesinin ardından kararı alfabetik olarak okumaya devam etti.

Mahkeme kararları şöyle:

Ahmet Türk: “Örgüt üyeliğinden” 10 yıl hapis cezası verildi
Ali Ürküt: Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası 16 yıl hapse indirildi. Yargılama sürecindeki tutumu gerekçesiyle cezası 13 yıl 4 aya indirildi. Tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Alp Altınörs: “Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma” iddiasıyla 18 yıl hapis cezası verildi. Takdiri indirimi yapılmadı. Tutukluluk halinin devamına karar verildi. “Suç işlemeye tahrik” iddiasıyla 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
Altan Tan: CMK 223’ten beraatine karar verildi.

Ayhan Bilgen: 302’den ve “örgüt üyeliğinden” ayrı ayrı beraatine karar verildi.
Ayla Akat Ata: “Örgüt üyeliği” gerekçesiyle 6 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Artırım ve indirimle birlikte 9 yıl 9 ay hapis cezası verildi. Tutukluluk halinin göz önünde bulundurulmasıyla tahliyesine karar verildi.
Aynur Aşan: “Örgüt üyeliği” gerekçesiyle 9 yıl ceza verildi. Kaçma şüphesi gerekçesiyle tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Aysel Tuğluk: “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak” iddiasından beraatine karar verildi.

Ayşe Yağcı: “Örgüt üyeliği” gerekçesiyle 9 yıl ceza verildi. Tutukluluk hali göz önünde bulundurularak tahliyesine karar verildi.
Bülent Parmaksız: 16 yıl ceza verildi. İndirim yapılmadı. Tutukluluk halinin devamına karar verildi. “Suç işlemeye tahrik” iddiasıyla 2 yıl ceza verildi. Söz konusu cezada arttırım yapılarak, 4 yıl 6 aya çıkarıldı.
Dilek Yağlı: 16 yıl ceza verildi. “Suç işlemeye tahrik” iddiasıyla 2 yıl verildi. Cezada arttırım yapılarak, 4 yıl 6 aya çıkarıldı. Tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Emine Ayna: “Devletin birliği ve bütünlüğünü bozmak” iddiası yönünden beraat, “örgüt üyeliğinden” 10 yıl hapis cezası kararı verildi.

Beyza Üstün: “Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak” iddiası yönünden beraat kararı verildi. Adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına karar verildi.
Figen Yüksekdağ: 19 yıl hapis cezası verilerek, indirim yapılmadı. Tutukluluk halinin devamına karar verildi. “Örgüt üyeliği ve örgüt yönetmek” iddiaları yönünden ceza verilmedi. “Tahrik” iddiasıyla da 4 yıl 6 ay ceza verildi. “Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılma” gerekçesiyle 2 yıl, “örgüt propagandası”ndan 1 yıl 6 ay ceza aldı. Mehmet Tunç’un cenazesinde yaptığı bir başka konuşma sebebiyle 1 yıl 6 ay, “seçim yasaklarına aykırı hareket” etmekten 3 ay ceza verildi. Wan’da yaptığı bir konuşmadan 1 yıl 6 ay ceza verildi. Toplam 30 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Tahliye kararı çıkmadı.
Gülfer Akkaya: “Devletin birliği ve bütünlüğünü bozmak” iddiası yönünden beraat kararı verildi. Adli kontrol tedbirleri kaldırıldı.
Gültan Kışanak: “Devletin birliği ve bütünlüğünü bozmak” iddiası yönünden beraat kararı verildi. “Örgüt üyeliği” iddiası gerekçesiyle 8 yıl ceza verildi. Ceza yarı oranında arttırılarak 12 yıla çıkarıldı. Hakkında tahliye kararı verildi.

Günay Kubilay: 16 yıl hapis cezası ve tutukluluk halinin devamına karar verildi. “Suç işlemeye tahrik” iddiasıyla 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
İsmail Şengül: 16 yıl hapis cezası verildi. İndirim yapılmadı. Tutukluluk halinin devamına karar verildi.
İbrahim Binici: Beraat kararı verildi.
Meryem Adıbelli: 9 yıl hapis cezası verildi. Hakkında tahliye kararı verildi.

Mesut Bağcık: 9 yıl hapis cezası verildi. Adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına karar verildi.
Nazmi Gür: Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilerek, ceza 18 yıl hapse indirildi. “Suç işlemeye tahrik” iddiasıyla 4 yıl 6 hapis cezası verildi.
Pervin Oduncu: Ağırlaştırılmış müebbet cezası verilerek, ceza 18 yıl hapse indirildi. Tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sebahat Tuncel: “Örgüt üyeliği” iddiasıyla 8 yıl ceza verildi. Ceza 12 yıl çıkarıldı. Tutukluluk süreci göz önünde bulundurularak, tahliye edilmesine karar verildi.

Selahattin Demirtaş: “Devletin birliği ve bütünlüğünü bozmaya yardım” iddiasıyla 20 yıl, “suç işlemeye tahrik” iddiasıyla 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Newroz etkinliğinde yaptığı konuşma gerekçesiyle 2 yıl 6 ay ceza verildi. Farklı tarihlerdeki açıklamaları gerekçe gösterilerek “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla 1 yıl 6 ay, 2 yıl 30 ay, 3 yıl, 1 yıl 6 ay, 1 yıl, 1 yıl 6 ay, 2 yıl ceza verildi. Demirtaş’a verilen toplam ceza 42 yıl oldu. Tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sibel Akdeniz: Beraat kararı verildi.
Sırrı Süreyya Önder: Hakkındaki tüm iddialardan beraat kararı verildi.
Zeki Çelik: “Devletin birliği ve bütünlüğünü bozma” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Söz konusu ceza “yardımdan” dolayı 18 yıla düşürüldü. Yakalama emrinin infazının beklenmesine karar verildi. Ayrıca “suçu tahrik” iddiasıyla 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi.

Zeynep Karaman: “Devletin birliği ve bütünlüğünü bozmak” iddiasıyla müebbet, bu ceza da “yardım” gerekçesiyle 18 yıla indirildi. “Suça tahrik” gerekçesiyle 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
Zeynep Ölbeci: “Ülkenin birliğini ve bütünlüğünü bozmak” ve “üyelik” iddialarıyla toplam 12 yıl 9 ay hapis cezası verildi. Tutukluluk halinin devamına karar verildi.

36 kişi, çeşitli kentlerdeki protestolardaki can kayıplarından sorumlu bulunmayarak beraat etti. Mahkeme, savunmaları alınmayan ve geriye kalan isimlerin dosyası hakkında tefrik kararı verdi. Kobani Davası’nda tutuklu bulunan Gültan Kışanak, Sabahat Tuncel, Ayla Akat, Ayşe Yağcı ve Meryem Adıbelli hakkında tahliye kararı verilmiş oldu.

Paylaşın

Gültan Kışanak: Altılı Masa Bileşenleri Seçime Asılmadı

14 ve 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik değerlendirmelerde bulunan eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak, “HDP’nin Millet İttifakı’nın adayını destekleme kararı alması, seçimi birinci turda muhalefet adayının kazanma ihtimalini, imkânını yarattı. Ancak, süreç iyi yönetilemedi, Altılı Masa’nın bileşenleri seçime asılmadı” dedi ve ekledi:

“En basitinden, Erdoğan tamamen gerçek dışı bir video ile kampanya yürütürken, bunu durdurmak için dava açmak bile akıllarına gelmedi. HDP-YSP güçlü bir özeleştiri sürecine girdi, ama bu, cumhurbaşkanlığı seçiminin kaybedilmesinin sorumluluğunun Altılı Masa’da olduğu gerçeğini gölgelememeli. Oy verse de vermese de her halükârda Kürtleri sorumlu tutma yaklaşımı asla kabul edilemez.”

TİP’in ayrı liste ile seçime girmesini de eleştiren Gültan Kışanak, “Ayrı liste kararına demokratik Kürt siyaseti ile sol-sosyalist ve demokratik güçleri birbirinden ayrıştırma yaklaşımı içerdiği için karşı çıktım. Bu yaklaşım çift yönlü olumsuz etki yaratıyor. Bir kere, Kürtlerden, Kürt sorunundan uzak duran sol-sosyalist güçlerin iktidarın toplumsal zeminde yarattığı milliyetçilik dalgasına karşı durma direncini kırıyor. Kürtlerdeyse ittifak politikalarına güvensizliğe neden oluyor ve içe büzülmeyi getiriyor.

Maalesef yanlış ittifak taktikleriyle bir kez daha toplumsal zeminde ve siyasi söylemlerde bu hata tekrarlanmıştır. Kürt sorununu çözümsüz bırakan da demokrasi krizi yaratan da zaten bu milliyetçilik sarmalı ve ayrıştırma politikasıdır. Bu sarmalı kırma görevi Emek ve Özgürlük İttifakı’nın öncelikli hedeflerinden biri olmalıydı. Öyle olduğunu da düşünüyorum. Ancak listelerde ayrışma bu hedefe zarar vermiştir.” iadelerini kullandı.

1+1 Express Dergisi’nden İrfan Aktan’ın sorularını yanıtlayan Kışanak, seçimlerin ardından tartışma konusu olan HDP’nin kendi adayını çıkarmamasının doğru olup olmadığı konusunda şu değerlendirmelerde bulundu:

“HDP’nin 2019’da yerel seçimlerde izlediği ‘kaybettirme’ taktiği önemliydi, uyarı niteliğindeydi ve güçlü bir demokrasi ittifakı kurulabilmesi için fedakârlıktı. Fakat seçimden sonra bu taktiğin pratik politikası yapılmadı. HDP verdiği oylara sahip çıkamadı, CHP ve İYİ Parti bu oylar yokmuş gibi davrandı. Aradan geçen dört yıl boyunca, halka gidilse, sahada toplumsal uzlaşı, demokrasi ve barış temaları işlenseydi, bu seçim milliyetçilik yarışına dönüşmez, gerçek mânâda demokrasi ittifakı kurulabilirdi.

“Cumhurbaşkanlığı seçimi için HDP bir dizi demokratik ilke açıklayarak bekleme politikası izledi. Bu pasif tutum HDP’nin seçim sürecini iyi yönetememesine ve geç kalmasına neden oldu. HDP’nin üçüncü yol paradigması, cumhurbaşkanı adayını erkenden çıkarmasını, ancak demokratik uzlaşıya da açık olduğunu deklare etmesini gerektiriyordu.

“Altılı Masa bileşenleri seçime asılmadı”

“Ayrıca, şunun altını da çizmek gerekir: HDP’nin Millet İttifakı’nın adayını destekleme kararı alması, seçimi birinci turda muhalefet adayının kazanma ihtimalini, imkânını yarattı. Ancak, süreç iyi yönetilemedi, Altılı Masa’nın bileşenleri seçime asılmadı. En basitinden, Erdoğan tamamen gerçek dışı bir video ile kampanya yürütürken, bunu durdurmak için dava açmak bile akıllarına gelmedi. HDP-YSP güçlü bir özeleştiri sürecine girdi, ama bu, cumhurbaşkanlığı seçiminin kaybedilmesinin sorumluluğunun Altılı Masa’da olduğu gerçeğini gölgelememeli. Oy verse de vermese de her halükârda Kürtleri sorumlu tutma yaklaşımı asla kabul edilemez.”

“Yanlış ittifak taktikleriyle…”

TİP’in ayrı listeyle seçime girmesinin sonuçları sorulan Kışınak, şöyle dedi:

“Ayrı liste kararına demokratik Kürt siyaseti ile sol-sosyalist ve demokratik güçleri birbirinden ayrıştırma yaklaşımı içerdiği için karşı çıktım. Bu yaklaşım çift yönlü olumsuz etki yaratıyor. Bir kere, Kürtlerden, Kürt sorunundan uzak duran sol-sosyalist güçlerin iktidarın toplumsal zeminde yarattığı milliyetçilik dalgasına karşı durma direncini kırıyor. Kürtlerdeyse ittifak politikalarına güvensizliğe neden oluyor ve içe büzülmeyi getiriyor.

Maalesef yanlış ittifak taktikleriyle bir kez daha toplumsal zeminde ve siyasi söylemlerde bu hata tekrarlanmıştır. Kürt sorununu çözümsüz bırakan da demokrasi krizi yaratan da zaten bu milliyetçilik sarmalı ve ayrıştırma politikasıdır. Bu sarmalı kırma görevi Emek ve Özgürlük İttifakı’nın öncelikli hedeflerinden biri olmalıydı. Öyle olduğunu da düşünüyorum. Ancak listelerde ayrışma bu hedefe zarar vermiştir.”

“Demokrasi ve barışı birlikte inşa etmeli”

Kışanak, “Yeşil Sol Parti’nin 14 Mayıs’ta elde ettiği sonuç, HDP paradigması üzerine de tartışma yarattı. Kimilerine göre, ‘Türkiyelileşme’ projesi yanlıştı. Selahattin Demirtaş ise ‘HDP paradigması hayati önemdedir, hata HDP çizgisinde değil, pratiktedir’ diyor. Sizin değerlendirmeniz ne yönde?” sorusuna ise şöyle yanıt verdi:

“Ben de aynı kanaatteyim. Türkiye’nin demokratikleşme sorunları ile Kürt sorunu birbirinden bağımsız değil. Aksine, bunlar ancak birlikte çözülebilecek sorunlardır. Bu anlamda HDP demokrasi ve barışı birlikte inşa etmeyi hedefleyen önemli bir paradigmaya sahiptir. Birini önceleyip diğerini ötelemek her iki sorunu da çözümsüz bırakıyor.

Bu konuda pratik politikalarda eksiklikler yaşandığını düşünüyorum. HDP bir çatı partisi olarak kuruldu, ancak pratikte yaşanan yetersizlikler nedeniyle bir koalisyon partisi algısı yaratıyor. Bunun aşılması için ortak hedefe kenetlenen, parti içi demokrasinin tam işlediği güçlü bir örgütsel yapıya ihtiyaç var. Bir diğer konu da HDP ile HDK arasındaki iş ve rol bölüşümünün, koordinasyonun tam yerine oturmaması.”

Paylaşın