Kahramanmaraş Merkezli 7,7 Ve 7,6’lık Depremler Dünya Basınında

Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6’lık depremler dünya basınında da geniş yer buldu. Depreme ilişkin yapılan haberlerde, depremin geniş bir coğrafyada hissedildiği ve ilk depremin ardından pek çok artçı çok yaşandığı belirtildi.

Haberlerde, depremin Türkiye’de son on yıllarda yaşanan en kötü depremi olduğuna dikkat çekildi. Depremin, Türkiye ile Suriye’nin yanı sıra Irak, Mısır, Lübnan, İsrail ve Kıbrıs’ta da hissedildiği vurgulandı.

Maraş’ın Pazarcık ilçesinde bu sabah meydana gelen 7,7 büyüklüğündeki deprem ile bugün13.24’te Maraş’ın Elbistan ilçesinde meydana gelen 7,6’lık deprem dünya basınında da geniş yer buldu.

ABD’nin The New York Times gazetesi, manşetten duyurduğu haberinde, bugün Türkiye saatiyle 14.00 itibariyle, Türkiye ve Suriye’de deprem nedeniyle en az bin 200 kişinin hayatını kaybettiğini yazdı.

ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu’nun (USGS) açıklaması uyarınca depremin büyüklüğünü 7,8 olarak duyuran gazete, sarsıntının Suriye, İsrail ve Lübnan ile birlikte dört ülkede hissedildiğine dikkat çekti

ABD’nin The Wall Street Journal gazetesi de bugün yaşanan depremde Türkiye ve Suriye’de bin 300’ün üzerinde kişinin yaşamını yitirdiğini duyurdu.

Depremin geniş bir coğrafyada hissedildiğini ve ilk depremin ardından pek çok artçı çok yaşandığını belirten gazete, depremin Türkiye’de son on yıllarda yaşanan en kötü depremi olduğuna dikkat çekti.

“Çok tehlikeli” fay hattı üzerinde

İngiltere’nin The Guardian gazetesi de Türkiye ve Suriye’de yüzlerce yurttaşın hayatını kaybettiği depreme geniş yer ayırdı.

Gazete, haberinde, ilk depremin üzerinden henüz 12 saat geçmeden ikinci bir deprem daha yaşandığını duyurdu.

Gazetenin aktardığına göre, Suriye devlet medyası da Maraş’ın Elbistan ilçesinde bugün öğle saatlerinde yaşanan 7,6 büyüklüğündeki ikinci depremin başkent Şam bölgesinde etkili olduğunu açıkladı.

İngiltere’nin BBC haber sitesi de Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın paylaştığı son bilgilere atıfta bulunduğu haberinde, 912 kişinin hayatını kaybettiğini yazdı.

Depremin Doğu Anadolu fay hattı olarak bilinen hat üzerinde yaşandığını ataran BBC, deprem bilimcilerin son 100 yıl içinde önemli bir hareket olmasa da bu fay hattını “çok tehlikeli” olarak nitelendirdiğine dikkat çekti.

Suriye’de en az 473 ölü

Fransa’nın France 24 haber sitesi, konuyla ilgili haberinde Türkiye ve Suriye’de yüzlerce kişinin hayatını kaybettiğini yazdı.

Depremin bu iki ülke dışında Mısır, Kıbrıs ve Irak’ta da hissedildiğini hatırlatan France 24, Suriye’nin SANA haber ajansına dayandırdığı haberinde, ülkede en az 473 kişinin öldüğünü aktardı.

Fransa’nın Le Monde gazetesi ise diğer yayın kuruluşlarına benzer şekilde büyüklüğünü 7,8 olarak duyurduğu depremin, Orta Doğu’da perşembe gününe (9 Şubat) kadar sürmesi beklenen kar yağışı ve şiddetli fırtına şartlarında meydana geldiğine dikkat çekti.

“İki oğlum göçük altında, onları bekliyorum”

Almanya’nın Die Tageszeitung gazetesi, deprem haberini okuyucularına “Bin 400’den fazla ölü: Yeni depremler” başlığıyla duyurdu.

Maraş’ın Elbistan ilçesinde yaşanan 7,6 büyüklüğündeki depremin Suriye ve Lübnan’da da hissedildiğini kaydeden gazete, Suriye’deki ölü sayısını 547, yaralı sayısını en az bin 600 olarak açıkladı.

Almanya’nın Der Spiegel dergisi, haberi depremzedelerin ağzından bir cümleyle duyurdu: “İki oğlum göçük altında, onları bekliyorum.”

Dergi, haberinde, depremin ardından İtalya’nın tsunami uyarısı yaptığını da hatırlatarak ölü sayısının bini geçtiğini yazdı.

40’tan fazla ülke yardım teklif etti

İsrail’in Haaretz haber sitesi, Türkiye ve Suriye’de etkili olan depremin İsrail’de de hissedildiğini hatırlattığı haberinde, ülkede deprem nedeniyle herhangi bir can kaybı, yaralanma ya da hasar rapor edilmediğini belirtti.

Gazetenin haberine göre, “Türkiye’nin talebi üzerine” İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, tıbbi yardım ve arama-kurtarma ekiplerinin Türkiye’ye gitmesi talimatı verdi. Gazete, 40’tan fazla ülkenin Türkiye’ye yardım açıklamasında bulunduğunu kaydetti.

Yunanistan’ın Ekathimerini haber sitesi, depremi, “Erdoğan, ölü sayısının 912’ye yükseldiğini açıkladı” başlığıyla duyurdu. Erdoğan’ın açıklamalarını paylaşan gazete, Cumhurbaşkanı’nın sözlerine atıfla bugünkü depremin “1939’dan bu yana en büyük felaket” olduğunu yazdı.

Son olarak, Balkan Insight haber sitesi, Türkiye’nin güneyi ile Suriye’nin kuzeyini vuran depremin ardından göçük altında kalanları arama-kurtarma çalışmalarının sürdüğü bilgisini paylaştı. Site, ölü sayısının artabileceği uyarısında da bulundu.

Paylaşın

Babacan: Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e Geçeceğiz

Partisinin Gaziantep mitinginde konuşan DEVA Partisi Lideri Babacan, “Hukuku biz ayağa kaldıracağız. Demokrasimizi biz yükselteceğiz. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçeceğiz. Bu pahalılık, bu yoksulluk, bu baskı dönemi bitecek. Özgür ve zengin bir ülke olacağız.” dedi.

Haber Merkezi / Babacan, konuşmasının devamında, “Sakın unutmayın kardeşlerim. DEVA Partisi varsa umut vardır. DEVA Partisi varsa adalet vardır. Güven bizde. Çözüm bizde. Anahtar bizde. Türkiye’nin demokrasi maratonunu hep beraber koşacağız. Yerle bir ettikleri demokrasimizi hep beraber ayağa kaldıracağız. Umudu hep beraber yükselteceğiz. Heyecanımızı hiçbir zaman yitirmeyeceğiz. Bu iş çözülecek. Az kaldı.” ifadelerini kullandı.

Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) ilk mitingini Gaziantep’te düzenledi. Parti lideri Ali Babacan, mitingde konuştu. Babacan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Mitingimizi ulaşımı en zor yere göndermeye çalıştılar. Ne oldu? İşte buradayız. On binler akın akın bu meydana geldi. Ey Beştepe, görüyor musun? Duyuyor musun? Biz dimdik ayaktayız.

DEVA Partisi, kendi adıyla sanıyla, kendi şanıyla namıyla, kendi logosuyla bayrağıyla seçime girecek ve inşallah bu seçimi kazanacak. Hodri meydan. Buradan onlara sesleniyorum: İstediğiniz kadar seçim yasasını değiştirmeye çalışın. İstediğiniz kadar Valilikleri, Belediyeleri maşa olarak kullanıp bizi durdurmaya çalışın. DEVA Partisi’ni engellemeyi ancak rüyanızda görürsünüz.

Valiliğin ve belediyenin çıkardığı engellere karşı DEVA Partili olmasa da bizimle dayanışma içinde olan, demokrasi mücadelemizde bugün yanımızda olan herkese teşekkür ediyorum. Sizler, demokrasi ve atılım yolunda engel tanımadınız. Türkiye’nin demokrasi ve atılım hikayesini sizler yazacaksınız. Tüm Türkiye şahittir bugüne. Bu coşkuya tarih şahittir. Tarihi, sizler yazacaksınız.

“Yurdun dört bir yanından iktidara yürüyoruz”

Sayın Erdoğan; duy burayı. Gaziantep’i, duy. O krizlerin ortağı Bahçeli’yi de al yanına, iyi dinle. DEVA Partisi gümbür gümbür geliyor. Damla damla yurdun dört bir yanından iktidara yürüyoruz. Emaneti teslim almaya geliyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti’nin hudutları yol geçen hanına döndü. Milyonlarca insanı, hesapsız kitapsız bu ülkeye aldınız.  Her yerden geliyorlar. Gelmeye de devam ediyorlar.  Daha geçtiğimiz aylarda binlerce Afgan Türkiye’ye giriş yaptı. Hepsi erkek, hepsi genç. Ben hükûmete sordum, yine soruyorum: Yahu arkadaş, siz ya bu ülkenin hudut güvenliğini sağlayamıyorsunuz ya da Amerika ile anlaşıp Taliban rejiminden kaçanları Türkiye’ye yığıyorsunuz. Bunların hangisi doğru? Çıkın söyleyin. Yetmedi, 200.000 Suriyeliye vatandaşlık verdik diyorsunuz. Bu vatandaşlıkları hangi kritere göre veriyorsunuz?

Sayın Erdoğan, bırak millete hikâye anlatmayı. Tek yetkili cumhurbaşkanı olduktan sonra memleket ne hale geldi, sen onu anlat. Şu dört yıllık karnenden bir haber ver. O karnede hayat pahalılığı var mı? Var. Yüksek enflasyon var mı? Var. Son 20 yılın en yüksek enflasyonu, yüzde 150’lerde. Karnede derin yoksulluk var mı? Var. İnsanlar çöpten yemek topluyor. Karnede işsizlik var mı? Var. İşte karne bu. Tek başına tek imzayla yönetilen ülkenin hali bu.

“İçi boş baklava satılıyor, gel Gaziantep sokaklarında bir tur atalım”

“Gaziantep en güzel baklavayı üretiyor fakat Gaziantepli baklavayı yiyemiyor. Bu memlekette içi boş baklava satılmaya başladı. Sayın Erdoğan, gel beraberce Gaziantep’in sokaklarında şöyle bir tur atalım. Tabakhane’de, Cinderesi’nde, Şoför Ali Caddesi’nde, Perilikaya’da, Akyol’da bir gezelim de esnafın, vatandaşın halini gör. Çok değil 1 saat. Boş tost satışları başladı. Benim sanayideki arkadaşım boş tost ile karnını doyuruyor.

Bunlar bazılarının varlığına varlık kattılar, ülkenin kalanını ise yoksulluğun dibine attılar.  İbrahimli’de bir daire olmuş 4 milyon lira, 5 milyon lira. Ama Düztepe’de insanlar ekmek alabilmek için belediyeden kupon sırasına giriyor. Belediye ekmek karnesi dağıtıyor. Yazık günah. Memlekete karne dönemini geri getirdiler.

2002-2008 yılları arasında, petrol fiyatları 20 dolardan 150 dolara çıkarken biz bu ülkede enflasyonu tek haneye düşürdük. İnsan ‘Ali Babacan, zamanında sen bunu nasıl başardın’ diye sormaz mı? ‘Petrol fiyatları 7,5 kat artarken bu enflasyonu nasıl düşürdün, bu ekonomiyi nasıl büyüttün?’ diye sormaz mı? ‘Ben imza atmasaydım yapamazdı’ diyor. Madem hikmet imzada, haydi at o imzayı da enflasyonu düşürüver bakalım.

“Krizin sorumlusu Sayın Erdoğan ve ortaklarıdır”

“Bu krizin sorumlusu; dolar kurunu patlatan Sayın Erdoğan’dır. Sayın Erdoğan ve yanına aldığı ortaklarıdır. Dolar kuru patlamasaydı, benzinin mazotun fiyatı 6-7 liradan en fazla 9-10 liraya çıkardı. Eğer bugün benzin mazot, 8-9 lira değil de 22-23 liraysa, bunun sebebi dolar kurundaki artıştır. Dolar kurundaki artışın sebebi de Sayın Erdoğan’dır.

Bir yanında, her konuşmasında öfke nöbeti geçiren, hakaret etmeden konuşamayan laf üreticisi, krizlerin ortağı Bahçeli. Diğer yanında, 28 Şubatçı Çin muhibi Perinçek. Üçü kafa kafaya verdi, başımıza her türlü krizi açtılar. Bu krizlerin ortağı Bahçeli var ya, 2001 ekonomik krizinde de memleketi mahveden hükûmette de ortaktı. Hatırlayın. Bankaları batırdılar, esnafı borca gömdüler. Bugün Bahçeli hükümete yine ortak ve ülkede yine kriz var.

İhracatçının dövizinin yüzde 40’ına el koyuyorlar. Burada Gaziantep’teki üreticinin, ihracatçının emeği olan dövizi onlardan zorla alıyorlar. Sonra o dövizi ne yapıyorlar? Gidip Merkez Bankası’nın arka kapısında cayır cayır satıyorlar.

Şu ortadan yok edilen meşhur 130 milyar dolar meselesini ilk gündeme getiren genel başkan benim. Bir yıldır soruyorum. Bu dövizi ne yaptınız diyorum. Sayın Erdoğan’dan bir cevap duydunuz mu? Çünkü cevap veremez. Yaptığı doğru olsaydı, hesaptan kaçmazdı. Dahası arka kapıdan döviz satmaya hâlâ devam ediyorlar. Şu son 5 ayda en az 30 milyar dolar daha döviz yaktılar. Yazık günah. Durmak bilmiyor. Madde bağımlılığına döndürdü işi. Zararlı alışkanlık bataklığına girdiler.

“200 lira tedavüle çıktığında 123 dolardı, bugün 12,5 dolar”

“Paramızı pul ettiler, pul. Şu para var ya, şu para 200 lira. Demokrasimizi de ekonomimizi de güçlendirdiğimiz dönemde tedavüle çıkmıştı. O günkü değeri 123 dolardı. Bugün kaç dolar? 12,5 dolar. Hiçe döndü, pula döndü. Memleketi düşürdükleri durumun özeti bu.

Bizim bir Türkiye hedefimiz var. Eksik gedik değil, tam demokratik Türkiye. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin eşit ve birinci sınıf vatandaş olduğu bir Türkiye. Herkesin insan onuruna yakışır bir hayat yaşayacağı Türkiye.

Ülkemizi asla öfkeye teslim etmeyeceğiz Türkiye’yi barışın, huzurun, özgürlüğün limanına sağ salim yanaştıracağız. Haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik son bulacak. Ayrımcılık, torpil son bulacak. Kamuda mülakatı kaldırıp atacağız. Adaleti biz tesis edeceğiz.

“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçeceğiz”

“Hukuku biz ayağa kaldıracağız. Demokrasimizi biz yükselteceğiz. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçeceğiz. Bu pahalılık, bu yoksulluk, bu baskı dönemi bitecek. Özgür ve zengin bir ülke olacağız.

Sakın unutmayın kardeşlerim. DEVA Partisi varsa umut vardır. DEVA Partisi varsa adalet vardır. Güven bizde. Çözüm bizde. Anahtar bizde. Türkiye’nin demokrasi maratonunu hep beraber koşacağız. Yerle bir ettikleri demokrasimizi hep beraber ayağa kaldıracağız. Umudu hep beraber yükselteceğiz. Heyecanımızı hiçbir zaman yitirmeyeceğiz. Bu iş çözülecek. Az kaldı.”

Paylaşın

Gaziantep: Karkamış Kalesi

Karkamış Kalesi; Gaziantep’in Karkamış İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

İlçe merkezine 1 Km. uzaklıkta bulunan Karkamış kalesi, tarih öncesi kalıntılar yanında Erken ve Geç Neo Hitit dönemlerine ait iki ana yerleşim alanı bulunmuştur. Yapılan kazılarda büyük boyutlarda kerpiç duvarlı,basamaklı,iki katlı bir yapı topluluğu ortaya çıkmıştır.

Kent duvarları, yapılar artostatlı taş temeller, tapınak kalıntıları önemli buluntulardır. Kale kapıları İmparatorluk döneminde olduğu gibi üç geçitlidir.

Kentin duvarlarında ise,daha geç dönemlerinde yapıldığını gösteren izler vardır. Burada da çift duvarlı surlar ve düzensiz yerleştirilmiş burçların olduğu ve buluntular Neo Hitit dönemi, Hitit-Asur uslübunda konut ve dinsel mimariye ilişkin bilgileri artmıştır.

Karkamış’ta Yunan Meporonların Hitit yapılarında karşılığı olan Hilani türünün geliştirilmiş örnekleri ortaya çıkmıştır. Artostat kabartılarında Hitit-Asur üslubundadır.

Karkamış’ta bugün iç ve dış şehir surları, tapınak ve hilani tipi evlerin kalıntıları halen göze çarpmaktadır. Buradan elde edilen eserler günümüzde Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.

Paylaşın

Gaziantep: Nurdağı Kalesi

Nurdağı Kalesi; Gaziantep’in Nurdağı İlçesi, Kurudere Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Kim tarafından ve ne zaman yapıldığı hakkında bilgi bulunmamaktadır. Kale duvarlarının yüksekliği 30 metredir. 30.000 m2’lik kayalık alanı kapsamaktadır. Muhteşem doğası ve manzarası ile kale alanı, kent sakinleri ve misafirlerine temiz havada piknik ve dinlenme imkanı sunmaktadır.

2005 yılında inşasına başlanan kale içerisinde; çocuk oyun grubu, park bahçe düzenlemesi, peyzaj çalışmaları, kamelyalar, kafeterya, piknik alanı, hayvan figürleri ve yöre kültürünü canlandırmak, yaşatmak amacıyla kıl çadırdan yapılmış, içerisi tamamen ahşap işçiliği ile donatılmış otantik bir düğün salonu bulunmaktadır.

Paylaşın

Gaziantep: Barşavma Manastırı

Barşavma Manastırı; Gaziantep’in Yavuzeli İlçesi, Kasaba Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Rumkale içinde kuzeyde yer alır. 13. yüzyılda Yakubi azizi Barşavma kendi adına inşa ettirmiştir. Birbirine bitişik iki yapıdan bazı bölümler ayakta kalmıştır.

Yakınında bir de kuyu mevcuttur. Kuzey cephesini kaya kütlesi oluşturur. Kare planlı olan yapı haç tonozlarla örtülmüştür.

Duvarlarda büyük taş bloklar halinde kesme taşlar, payelerde ve batı mekanın kapısında düzgün kesme taşlar, kemerlerde ve örtü sisteminde ise tuğla görünümü verilmiş kesme taşlar burada da kullanılmıştır.

Paylaşın

Gaziantep: Şair Aziz Nerses Kilisesi

Şair Aziz Nerses Kilisesi; Gaziantep’in Yavuzeli İlçesi, Kasaba Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Rumkalenin güneyinde yer alan hükümranlık kilisesini 1173’te Şair Aziz Nerses yaptırmıştır. 18. Yüzyılda Rumkale’yi ziyaret eden Richard Peacock bu yapıdan ”Gotik” tarzda küçük ama güzel bir kilise olarak bahsetmiştir.

Doğu-batı doğrultusundaki kilise dikdörtgen planlı, üç nefli ve üç apsislidir. Batısında narteks yer alır. Sadece absisin doğu cephesinin bir bölümü toprak üstündedir. Doğu cephesinin ortasında silmeli çerçevenin iki yanında birbirine benzer kabartmalı levha bulunur.

Sol levhada haç ve rumi süslemenin olduğu kabartmanın altında başlarını geriye çevirmiş karşılıklı duran iki aslan, sağ levhada ise iki palmet arasında başını sağa çevirmiş, kanatlarını açmış bir kartal kabartması vardır. Bu kilise İslami dönemde cami olarak kullanılmıştır.

Paylaşın

Gaziantep: İslahiye, Zincirli Höyüğü

Zincirli Höyüğü; Gaziantep’in İslahiye İlçesi, Zincirli Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Hitit imparatorluğunun M.Ö. XII. yüzyıl başlarında yıkılmasından sonra kurulan Geç Hitit Krallıklarını birinin merkezi olan kent M.Ö. 920’de aramilerin egemenliği altına girdi. Daha sonra Sam’al M.Ö. 743’de asur’a bağımlı bir devlet haline geldi. M.Ö. 725’de bu imparatorluğun topraklarına katıldı.

Zincirli Höyükteki kazılar,1883’de Osman Hamdi bey’in çok sayıda kabartmalı taş levha bulmasıyla başlamıştır. 1888-1902 arasında, alman araştırmacılar Karl Humman, Robert Koldewey ve Felix Von Luschan tarafından kazılar yapılmıştır. Bu kazılar sonucu Zincirli(sam’al)kentinin sarayları, önemli yapıların yer aldığı akropolisi ve dış surları ortaya  çıkarılmıştır. Kentin ilk kez M.Ö. 1300 yıllarında surlarla  çevrildiği anlaşıldı. Kent alanının merkezinde yer alan bir yükseltinin üzerinde bir kale kurulmuştur; kalenin içinde bir saray inşa edilmiştir. Daha sonra M.Ö. 10.-9. yüzyıllar arasında iki yeni saray daha yapıldı.

Kentin etrafında yer alan çember biçimindeki sur M.Ö. 7.yüzyılda ilkine koşut ikinci bir duvarla belirtildi.  Savunma sisteminde Sam’al surları, çapı 7.2 m olan bir alanı çevirir. Savunmanın güçlü olmasını sağlamak amacıyla surlar,  iç içe  iki çember halinde,7.30 m aralıklı çift kale bedeni olarak yapılmıştır. Her iki çember, birbirinden eşit aralıklarla bulunan kuleler- le sağlamlaştırılmıştır.

Kentin yapısı akropolis’teki yapıların en büyük özelliği “Hilanı” yapısı adı verilen bir plana uygun olmalıdır. İmparatorluk Dönemi tapınak mimarlığında kullanılan ve Hilamar adındaki sütunlu avlu girişiyle ad ve tasarım yönünden benzerlik gösterdiği anlaşılan bu  tür, uzun kenarına açılmış sütunlu bir girişi olan dikdörtgen bir  ana salon ve arkasındaki birkaç ikincil odadan oluşmaktaydı. Özel- likle Kuzey Suriye’de bu dönem yapılarını sıklıkla uygulanan bu plan genişletilmeye uygun olmadığından, Sam’al kentindeki örnekler- de de görüldüğü gibi,bir avlu çevresine birkaç Hilanı yapılarak da- ha fazla mekanlı  yapı kompleksleri elde edilmiştir.

Sam’al kentinde, yaklaşık M.Ö. 900-700 yılları arasında egemen olan krallar arasında Kilamuwa ve Bar-Rakip’in kentte geniş çaplı bayındırlık eyleminde bulundukları anlaşılmaktadır. Kentin, bütün  tarihi boyunca Asur yanlısı ya da bağlaşığı (müttefiki) bir politika  izlediği ve ancak böylelikle varlığını sürdürebildiği yazıt- lardan anlaşılmaktadır.  Zincirli-Sam’al da M.Ö. 9. yüzyılın ikinci yarısından itibaren  saray yapılarında Arami sanatının egemen olduğu izlenmektedir. Bu eserlerin en iyi örnekleri, kral Kilamuwaya (M.Ö. 832-810) ait hükümdarın  rölyefi ve Arami yazıtlı bazalt ortostat ve aynı kralın  oğlu veya bir saraylı ile betimleyen küçük boyda bazalttan steldir.

Sanat tarihi açısından son derece önemli olan bu iki özgün eser  Almanya’daki  Berlin müzesinde sergilenmektedir. Kral başlıkları daha çok stilize bitkisel motiflerle  bezemeli sütunları yer aldığı görünmektedir. Barrakab çağına tanık olan ortostatlar, Kuzey Direkli Yapı’nın doğu kanadında ortaya çıkarılmıştır. ve bunlardan bazıları in-situ olarak bulunmuştur. bunların içindeki birbirini tamamlayan iki ortostat İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi’nde, Barrakab’ın  egemen olduğu yıllarda iç kalenin saray yapılarında heykel, kabartma ve kaideleri ile geri kalanlar ise Berlin Müzesinde sergilenmektedir.

Kazı çalışmaları sırasında bir çok heykelin yanı sıra özellikle kabartmalarda çok sayıda süslü stel ve ortostat ortaya çıkarıldı. Bu eserler M.Ö. 9.-7. yüzyıllar arasında Geç Hitit sanatının en  güzel örneklerini oluşturmaktadır. Yapıldıkları döneme göre üslupsal  değişiklikler gösteren bu kabartmalarda, saray ve din çevreleri  üzerine zengin bilgiler veren çeşitli sahneler canlandırılmıştır: Masa başına oturan bir kadın tahtında oturan Kral Barrakab ile bir yazıcı, bir savaş arabasına binmiş savaşçılar, elinde mızrak ve kalkan  tutan savaş tanrısı, savaşçıların ve çalgıcıların yer aldığı bir geçit töreni,bir ziyafet sahnesi, bir atlı, bir boğa, düşsel hayvanlar, aslan gövdeli ve iki başlı, biri aslan, öbürü insan başı karma yaratıklardır. Bunların içinde en ilgi çekici eser M.Ö. 800 yılına ait olduğu ve  kralın halkına güven beratı verdiği görünmektedir. Bu eserde duvara yaslanmış ve antik Finike dilinde ‘Ben kralın barış ve huzur bırakı- yorum, zenginle fakir arasındaki uçurumu kaldırdım’ diye yazmaktadır.

Bugün Zincirli (Sam’al)’de bu eski kazıların izleri dışında görülebilen bir kalıntı yoktur. Zincirli Hüyük’ün önemli bir bölümünün üzerinde bugün modern Zincirli köyü yerleşmesi bulunmaktadır. Kamulaştırma çalışması yapılarak köyün Höyük alanı dışında başka  bir yere taşınması planlanmaktadır. Bu çalışmalar şu anda sürmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ABD’deki Chicago Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. David Schloen Başkanlığında yapılan kazılar devam etmektedir.

Paylaşın

Gaziantep: İslahiye, Cıncıklı Ören Yeri

Cıncıklı Ören Yeri; Gaziantep’in İslahiye İlçesi, Boğaziçi Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Buraya yüzeyde çok miktarda mozaik taşı görüldüğünden yöre halkı tarafından “Cıncıklı” adı verilmiştir. Cıncıklı ören yerinin çevresinde bazalt taşlardan yapılmış bir çok yapı kalıntısı mevcut olmasına rağmen bunların ne tür yapılar olduğu tam olarak anlaşılamamıştır.

Bu yapıların içerisinde boyut olarak en büyüğü, duvarları yaklaşık 0.50-0.70 ml. yükseklikte kalabilmiş olan kilisedir. Uzunluğu 28 m. genişliği ise 15 m. olan kilisenin apsisi uzun tarafta olup, nef ayrımı bulunmamaktadır, ayrıca yanlardan iki girişi bulunmaktadır.

Ortadaki yarım elips biçimli, bozulmuş harçlı taban ise Bema’nın bulunduğu yerdir. Apsis, salondan bir basamak yüksek olup, iki yanında Diakonikon ve Martyrion bölümleri yer almaktadır. Tüm bu alanlardaki döşeme mozaikli olup, salon kısmındaki tabana zürafa, fil, ayı, kaplan gibi bölgeye yabancı hayvanlar ile kuş ve bitki motifleri serpiştirilmiştir.

Apsisin içinde, geometrik şekiller arasına yerleştirilmiş dinsel anlamlar taşıyan hayvan figürleri yer almaktadır. Diakonikon ve Martyrion ile muhtelif yerlerde, panolar içinde Grekçe ve Süryanice yazıtlar görülmekte, bunlar bazen tek dilli bazen çift dilli olarak izlenmektedir. Özellikle Süryanice yazıtlar Gaziantep yöresinde ünik örnekler olması açısından çok önem taşımaktadırlar.

Cıncıklı kilisesi mozaiklerindeki figürler, bölgede tanınmayan bir sanat biçeminin eseridir. Olasılıkla, daha güneydeki sanat akımlarından kopya edilmiş olsa gerekir. Çünkü kilisenin bulunduğu coğrafyaya uygun olmayan fil gibi hayvanlar ile bunların işleniş tarzı, bu yöreye yabancı sanat özellikleri içermektedir.

Gerek panolar içindeki ve gerekse serbest yazıtlar, kiliseye varlıklı ruhban sınıfından kimselerin zaman zaman adak ya da hayır için bağışta bulunduklarına işaret eden ithaf yazıtlardır. Yazıtlı mozaikler, ilk paleografik saptamalara göre en erken M.S. 7- 8. yüzyıllara tarihlenmektedir.

Günümüzde koruma amaçlı üzeri toprakla kapalı olarak tutulan Cıncıklı ören yerinde, önümüzdeki yıllarda yapılacak olan kazı çalışmaları ve çevre düzenlemesi ile bölge turizmi açısından önemli ziyaret yerlerinden birisi haline gelecektir.

Paylaşın

Gaziantep: İslahiye, Taşlıgeçit Höyüğü

Taşlıgeçit Höyüğü; Gaziantep’in İslahiye İlçesi, Yesemek Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Taşlıgeçit Höyüğünün yüksekliği 9 m eni ise 80 m civarındadır. M.Ö. 2000- 1600 yıllarını kapsayan Orta Tunç Dönemine ait bir yerleşim yeri  olan Taşlıgeçit Höyüğünün şehir devletlerine ev sahipliği yaparak  önemli bir ticaret merkezi olduğu yapılan çalışmalar sonucunda tespit edilmiştir.

Türk ve İtalyan öğrencilerle çok sayıda işçinin çalıştığı kazıda ;Bir kule kalıntısı ,kent surları ,elit ve sıradan ailelere ait ev kalıntıları, mühürle ve depolar gün ışığına çıkarılmıştır.

Yüzey de çok sayıda Tunç çağına ait seramik parçaları görülmüştür. Arkeolojik  çalışmaların bitmesinin ardından Taşlıgeçit Höyük, Tilmen Höyük gibi Arkeolojik Park haline getirilerek 12.10.2010’da Türk Turizminin hizmetine sunulmuştur.

Paylaşın

Gaziantep: İslahiye, Tilmen Höyüğü

Tilmen Höyüğü; Gaziantep’in İslahiye İlçesi, Yelliburun Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Tilmen Höyük Sit alanı,1958’de, İslahiye Bölgesi yüzey  araştırması çerçevesinde, Bahadır Alkım başkanlığındaki bir heyet  tarafından keşfedildi. Alkım’ın asistanı Refik Duru 1959’da sit alanında bir sondaj gerçekleştirildi; ardından 1960-1964 ve  1969-1972 yıllarında Alkım yönetiminde düzenli kazı çalışmaları sürdürüldü. Türk kazılarıyla aşağı kentte, kazematlı  geniş berkitme alanları, büyük bir kent kapısı (sur boyunca yanlarda iki kuleyle) ve daha küçük iki kapı gün ışına çıkarıldı.

Akropolis’le ilgili olarak, kuzey yanda bazı kazematlar, doğuda anıtsal bir giriş ve özellikle güney yan boyunca kamu alanı-krallık sarayı burada bulunuyordu-araştırıldı. Kamu alanı önünde derin bir sondaj da gerçekleştirildi; burada İÖ IV. bin tabakalarına ve Ana Toprak’a ulaşıldı.  Kazıları yapılan anıtların büyük ölçüde tahrip olduğunu gözlemleyen  Prof. R. Duru, Gaziantep Müzesi ile birlikte,2002’de,sit alanının korunması ve incelenmesi projesini başlattı.

Güneybatı Anadolu’nun önemli Neolitik sit alanlarında 1970’li yılardan  bu yana başarılı araştırmalar sürdüren Duru tarafından gerçekleştirilen  bu ilk restorasyon ve anastylosi s çalışmasından sonra,2003’te,Türk-İtalyan ortak kazı çalışmasına giçildi. Kazı, Nicolo Marchetti tarafından, Bologna Üniversitesi adına; İtalya, Eğitim, Üniversite ve Araştırma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’nın destekleriyle sürdürüldü. R. Duru, ortak heyetle bilimsel eşgüdüm çalışmasını sağlamaktadır. Gaziantep Valisi, Belediye Başkanı ve İslahiye Kaymakamı, heyetin çalışmalarını yoğun bir ilgiyle izlediler.

Sit alanı yaklaşık 5 hektarlık bir alanı kapsar ve sağlam bir  şekilde berkitilmiş bir aşağı kentle, berkitilmiş dış merkezli bir akropolis içerir; alan,tüm bölgenin en anıtsal sit alanlarından biri olarak belirir. Bunlar da ,İÖ II. binin çeşitli dönemlerine  tarihlendirilirler ve sit çevresinde bolca buluna bir taş olan iri bazalt bloklarından yapılmışlardır. Aşağı kent, küçük boyutlu iki girişin(K2 ve K3 olarak adlandırılırlar)ve ileri doğru gelişen bedenli anıtsal bir kapının (K6) açıldığı kesintisiz kazemat sistemiyle berkitilmiştir.

Bedenin sağında ve solunda, girişin yanlarına yontulmuş iki  aslanlı iki kule yer alır; giriş, merkezdeki bir boş alanı belirleyen iki büyük kuleden oluşan daha büyük bir kapıyla (K5) bağlantılıdır. K1’in iç yanı önünde anıtsal bir merdiven (K5) akropolise yükselir; akropolisin tepesinde taş döşeli bir yol güneye, anıtsal saray alanına doğru yönelir. Akropolisin kuzey yanındaysa, yükseklikleri 3 m’yi aşan dış duvarlarıyla kazematlar yer alır.Akropolis’in mer- kez alanı ile tüm aşağı kentte, bugüne kadar herhangi bir kazı  yapılmamıştır.

Olasıdır ki,Tilmen Höyük MÖ 1750-1375 arasında önce Yamhat (halep),daha sonra Mitanni  Krallıklarına bağımlı olan (vasal) bir krallığın başkenti idi. Bu krallılar Ön Asya’nın iki büyük gücü olan  Hammurabi’nin Babil’i ile Mısır Yeni Krallığının rakipleri idi. Tilmen Höyük, gerek mimari, gerekse keramik  alanlarında önemli Anadolu kültür ögeleri barındırsa da,Eski ve Osta-Suriye kültürüne aittir. Eski kentin adı Zalbar olabilir.  Sadece iki yıllık kazı çalışmasında sonra oldukça çok sayıda yeni veri elde edildi .Krallık sarayı (A),Akropolis’in  güneyindeki anıtsal kamu  alanında yükseliyordu.

Saray, İÖ yaklaşık 1750 yılında inşa edildi ve  olasılıkla, şiddetli bir yangınla yok olduğu İÖ 1375’e kadar kullanıldı. Binanın yapı tekniği, duvarların tabanındaki büyük ortostatları ve mobilyaların yerleştirildiği geniş salonlarıyla özgün bir Suriye saray yapısını yansıtır (en iyi örnek, ünlü antik Ebla’da belgelenmiştir).Taht salonundaki taht yeri, dip duvarından çıkıntı yapan güçlü bir destek duvarıyla belirlenmiştir. Zemin katı, temsil işlevini üstlenmişti; iki geniş merdiven, üst kattaki dairelere ulaşır. Kuruluşundan iki yüzyıl sonra, sarayın kuzey cephesi karşısına ikinci bağımsız yapı (C) inşa edildi.

Sarayın yanında ,büyük ,ancak geniş ölçüde tahrip olmuş durumda bir yapı (E) yer alır;yapının esas cephesindeki, birkaç kez yeniden yapılmış olan porticus’un planşmetre analizi, Anadolu tipi bir tapınağın söz konusu  olduğunu akla getirir(antik kaneş olan Kültepe’de yakın örnekleri vardır). Nitekim, Yakın  Doğu’da belli başlı kent tapınakları, İÖ II. binin birinci yarısında, sıkı bir topoğrafya ve ideoloji bağlantısı içinde, her zaman krallık sarayı yanında yer almışlardır. Tilmen Höyük, gerek eski bir başkentin kentsel yapısını kapsamlı bir şekilde araştırmak, gerekse İÖ II. binde Anadolu’yla Suriye arasındaki ilişkileri yeniden kurmak açısından temel sit alanlarından birini temsil eder. Sadece iki yeni kazı döneminin sonuçlarının zengin ürünleri, bu  amaçlarıyla, özellikle umut verici gözükmektedir.

2007 yılında resmi olarak kazı çalışmaları sonlandırılmış ve 2006 yılı kazı çalışmaları kapsamında yapılmaya başlanan “Arkeolojik Park” projesini uygulamalarla bitirilerek 24.10.2007 tarihinde törenle hizmete açılmıştır.

Paylaşın