Antalya: Ariassos Antik Kenti

Ariassos Antik Kenti; Antalya’nın Döşemealtı İlçesi, Akkoç Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Akkoç Köyü taşıma araçları ile ulaşım mümkündür. 

Kentin resmi kuruluş yılı Manlius Vulso’nun seferi ve Apameia Barışı’yla bağlantılı olarak M.Ö. 189/188 yılıdır. Kent M.Ö. I. yüzyıldan Gallienus Dönemi’ne (253-267) kadar sikke basımına devam etmiştir. Hierokles tarafından kent, Geç Antik Dönem’de Pamphylia Eyaleti’nde gösterilmektedir. 12’nci yüzyıla kadar Notitia Episcopatum’da Pamphylia II Bölgesi’nin piskoposluğu olarak adlandırılmaktadır.

Diğer Pisidya kentleri ile birlik içerisinde olan Ariassos, Roma Dönemi’nde yollarının inşa edildiği bir geçit olarak yer almaktaydı.Bizans Dönemi’nden sonra kentte yaşam sona ermiştir. Ariassos kent planı incelendiğinde, doğudan batıya doğru ilk önce bir nekropol alanı, şehir surlarının güney köşesi ve sivil yapılar, şehir kapısı, kapıdan batıya doğru uzanan olası bir sütunlu cadde, bu caddenin kuzey tarafında esas kent yerleşimi, batısında yine bir nekropol alanı yer almaktadır.

Kent doğu-batı doğrultusunda uzanan bu caddeye paralel olarak kuzey yamaçta oluşturulan teraslar üzerine yerleştirilmiştir. En önemli yapıları hemen hemen tam olarak ayakta duran şehir kapısı, mozole tipi mezar yapıları, şehir surları, Roma Yolu, suyolu, Nymphaion, Bouleuterion, oldukça yıkılmış bir bölümü kaybolmuş Gymnasion, hamam ve tiyatro yapılarıdır. Ariassos Kenti’ne girilen vadinin başlangıcında kentin en görkemli kalıntısı olan anıtsal giriş kapısı yükselir.

Üç kemerli şehir kapısının Severus Alexander zamanında kullanılmakta olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca şehir kapısı ile çeşme binası arasında var olduğu kabul edilen sütunlu cadde üzerinde iki, kentin kuzeybatı bölümünde ise bir adet olmak üzere üç adet küçük kilise binası tespit edilmiştir. Kentin batı yamacında bugünkü Akkoç Köyü yolunu keserek inen Antik Roma Yolu kalıntısı mevcuttur.

Düzgün döşenmiş iri bloklarla yapılmıştır. Bu yol, Termessos tarafından Ariassos’un batı kapısına gelen yoldur. Ariassos’un şehir kapısından sonra en göz alıcı yapıları anıtsal mezarlardır. Şehir yerleşimi ile bütünleşmiş olarak doğu ve batı tarafta iki nekropol alanı bulunmaktadır. Batı nekropolünün kuzey tarafında 9 tane mozole tipi mezar bulunmaktadır. Bunlar iki krepisli stylobat üzerine oturmuş ortostatlı bir podyum üzerine çift tonoz örtülüdür. Anteler arasındaki 6 merdivenle lahitin bulunduğu odalara çıkılır.

Batı nekropolünde dörtgen planlı bir veya iki basamaklı platform üzerine oturmuş doğrudan girişli kırk adet daha basit yapılı mezar binası daha tespit edilmiştir. Doğu nekropolünde ise dokuz adet mezar yapısı karşımıza çıkar. Bunların dışında kireç taşından yapılmış, yanları tabula ansatalı, dar yüzleri Pisidia tipi kalkanlı lahitler ve doğrudan kayaya oyulmuş basit gömü şekilleri de kullanılmıştır.

Paylaşın

Antalya: Kırkgöz Hanı

Kırkgöz Hanı; Antalya’nın Döşemealtı İlçesi, Bıyıklı Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Bıyıklı Mahallesi araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır. 

2009 yılında onarımı tamamlananan Kırkgöz Han, hâlihazırda turistik tesis olarak kullanılmaktadır. Kuzey-güney yönünde uzanan dikdörtgen bir oturum alanı üzerine oturan han, geniş bir avlu etrafında sıralanan mekânları ve kapalı/barınak bölümüyle iki yapı kütlesi halinde inşa edilmiştir. Hanın dış cephe duvarları, cephe yüksekliğine varan ve dışa taşkın kütleler halinde tasarlanmış kare prizmal formlu payanda ve köşe kuleleri ile desteklenmiştir.

Güney cephesinin ortasındaki taçkapısı, cephe duvarlarını aşarak yükselen dışa taşkın yatay dikdörtgen prizmal bir kütle halinde tasarlanmıştır; işlenmeden yalın olarak bırakılmış enli bordür ve silmelerle yanlardan ve üstten kuşatılan sivri kemer gözü halinde cepheye açılan bir eyvandan ibarettir.

Taçkapının basık kemerli kapı açıklığı vasıtasıyla ulaşılan sivri beşik tonoz örtülü giriş eyvanıyla dahil olunan dikdörtgen planlı avlu, etrafı kapalı ve yarı açık mekânlarla çevrili geniş bir alandır; doğu ve batı kenarlarında, karşılıklı olarak, kare planlı ayaklara oturan ve sivri kemerlerle birbirine ve duvarlara bağlanarak avluya açılan çift sıralı bir revak kuruluşu yer alır. Avlunun kuzey-batı ve kuzey-doğu köşesindeki karşılıklı iki mekân, sivri beşik tonoz örtülü birer odadır. Avlunun güney kanadında ve taçkapıya iki kenarından bitişik iki oda, doğu-batı yönünde uzanan sivri beşik tonozlarla örtülüdür.

Hanın onarımı sırasında, avlunun ortasında ve zemin kotunun altında bir sarnıcın ağız kısmı ortaya çıkartıldığı gibi, avlunun güney-doğu köşesinde de bir seramik fırınının kalıntılarına tesadüf edilmiştir. Avlunun kuzey kanadında ve cephenin ortasındaki basık kemerli bir kapı açıklığıyla dahil olunan kapalı/barınak bölümü, doğu-batı yönünde uzanan ve sivri beşik tonozla örtülü mütemâdi bir mekândır; tonoz karnı, kuzey-güney yönünde uzanan altı sivri kemerle takviye edilmiştir.

Avlu taçkapısındaki altı satırlık kitâbesinde ribat olarak nitelendirilen yapının bânîsinin, İsmetü’d-Dünyâ ve’d-Dîn olduğu bilinmektedir. Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan’ın oğlu Mugiseddîn Tuğrul Şâh’ın kızı olan İsmetü’d-Dünyâ ve’d-Dîn’in, Uluborlu’daki Alâeddîn Camii’nin kuzey kapısında iken 1909’da vuku bulan yangın sonrasında yerinden alınarak Halk Eğitim Merkezi’ne taşınan mermer üzerine sülüs hatla yazılmış 1232 tarihli inşa kitâbesinde de bânî olarak adının geçtiği bilinmektedir.

Kırkgöz Hanı kitâbesinde, yapının, Selçuklu Sultanı II. Gıyâseddîn Keyhüsrev zamanında (M. 1237-46) inşa edildiği belirtilmiş olmakla birlikte, kitâbenin tarih ihtiva eden son satırında sadece onüç yazılıdır. Sözkonusu kitâbe, Sultan II. Gıyâseddîn Keyhüsrev’i, daha önceki Selçuklu hükümdarlık alâmetleri arasında hiç görülmeyen taç, sancak ve kuşağın sahibi olarak tasvir ettiği gibi, aynı zamanda, inşa edilen ribatın işlevinin, ilk kez,doğudan batıya seyahat edenlerin misafir edileceği bir yer olarak belirtilmiş olmasıyla da özgün ve eşsiz bir örnektir.

Paylaşın

Antalya: Kocain Mağarası

Kocain Mağarası; Antalya’nın Döşemealtı İlçesi, Ahırtaş Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Ahırtaş mevkiine özel araçlarla ulaşılabilir.

Kocain Mağarası anıtsal sarkıt ve dikitleri ile tabiat tarihini, tarih öncesi buluntuları ve okunabilen yazıtlarıyla da Antalya ile çevresinin tarih ve arkeolojisini yansıtan en önemli mağaralardan bir tanesidir. İlk kez 1919 yılında keşfedilen mağaradaki arkeolojik araştırmalar 1946 yılından sonra çeşitli dönemlerde Ankara Üniversitesi Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi Prehistorya Bölümü’nden Prof. Dr. İ. Kılıç Kökten tarafından yapılmıştır. Speleollojik yönden ilk araştırması ise 1972 yılında Dr. Temuçin Aygen ekibi ve Fransız mağaracılar tarafından gerçekleştirilmiştir.

İçinde bulunan dev sarkıt-dikitler ve kar beyazı oluşumları ile doğa harikası olan mağaranın giriş ağzı yaklaşık 20 metre yüksekliğinde ve 75 metre genişliğindedir. Uzunluğu ise 633 metre olup ana hatlarıyla iki büyük salondan oluşmakta, tavan yüksekliği yer yer 80 metreye varmaktadır. Prehistorik Dönem’den Bizans Dönemi’ne kadar bölge arkeolojisine ışık tutan mağaranın okunabilen yazıtlarından erken Hıristiyanlık döneminde de dinsel bir işlevi olduğu anlaşılmaktadır.

Paylaşın

Antalya: Evdir Han

Evdir Han; Antalya’nın Döşemealtı İlçesi, Düzlerçamı Mahallesi, Evdirhanı Caddesi üzerinde yer almaktadır. Şehir içi toplu ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Evdir Han okunmuş kitabesinden, hanın I. İzzeddin Keykavus Bin Keyhusrev tarafından H. 607-616 / M. 1210-1219 yıllarında yaptırıldığı anlaşılmaktadır. 67×55 metrekare ebadında kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Beden duvarlarının tümü kesme taş, üst örtü moloz taştır.

Dört eyvanlı hanlar grubunda bulunan yapının özellikle portali dikkat çekicidir. Beden duvarından ileri çıkıntı yapan portalin üst iki köşesi yıkılmıştır. En dışta ince bir bordür, onun içinde de sonsuza açılan yıldızlardan kalınca bir bordür sırası bulunur. Bu ikisinin üst kısımları yok olmuştur.

Üçüncü bordür sırası ise geometrik şekillerden oluşmaktadır. Portalin sivri kemeri sanki küçük sütunceler tarafından taşınıyormuş gibi şekillendirilmiştir. İçe devam eden nişin iki yan duvarında birer küçük mihrabiye bulunmaktadır. Portal nişinin üst kısmı ise mukarnaslarla doldurulmuş ve kapı basık kemer ile sonlandırılmıştır.

Hanın iç avlusu etrafında, kalın kesme taş payeler üzerine oturan kesme taş örgülü sivri kemerli revaklar bulunmaktadır. Dört eyvanın da üstü sivri beşik tonoz ile örtülüdür. Revaklara açılan kapalı mekanlar şeklinde olan hücreler bulunmaktadır.

Paylaşın

Antalya: Termessos Antik Kenti

Termessos Antik Kenti; Antalya’nın Döşemealtı İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Taksiyle veya doğrudan özel araçlarla ulaşılabilir.

Termessos Antik Kenti, Pisidia Bölgesi’nin “Milyas” olarak anılan güneybatı bölümünde, bugün “Güllük” adını taşıyan Solymos Dağı’nın dorukları arasındaki vadide, Anadolu’nun en eski halklarından Luvi’lerin soyundan gelme Solym’ler tarafından kurulmuş önemli bir antik kenttir.

Orman içinde korunan ören yerlerinin en çarpıcılarından biri olup, aynı adı taşıyan Milli Park içinde yer alır. Antalya-Korkuteli karayolunun 24’üncü kilometresinden sola tırmanan özel yolla, Güllük Dağı’ndaki kalıntılara ulaşılabilir. Şehrin tarih sahnesine çıkışı Büyük İskender’in İ.Ö.333’de kenti kuşatması ve Termesosluların güçlü bir savunma yaparak kenti teslim etmemesiyle olmuştur.

İskender’in ölümünden sonra kent Ptolemy’ler tarafından alınmıştır. İ.Ö. 189 yılında komşu şehir İsinda’yı zapteden Termessos’lular İsinda halkının şikayeti üzerine Anadolu’daki Roma Kuvvetleri Komutanı Manlius Vulso tarafından cezalandırılmışlardır. Büyük ihtimalle aynı tarihlerde Termessos ile Likya Birliği arasında bir savaş da söz konusuydu. İ.Ö. 71’de Roma ile arasında “dostluk ve ittifak” bulunan Termessos’un işlerinde bağımsız olduğu ve kendi kanunlarını kendileri yapacakları konusu da Roma senatosunca kabul ve tasdik edilmiştir.

İ.Ö. 36’dan 25’e kadar Galatialı Amyntas’ın Pisidya’nın diğer kentleriyle Termessos’u da yönettiği bilinmektedir. Roma İmparatorluk döneminde ise şehrin bağımsızlığını koruduğu bastığı sikkelerden anlaşılmaktadır. Şehrin Bizans döneminde ve sonraki devirlerdeki durumu hakkında hiçbir bilgi bulunmamaktadır.

Termessos kenti terk edildikten sonra yeni bir yerleşmeye tanık olmadığı gibi deprem ve doğal tahribin dışında oldukça sağlam ve iyi korunmuş ören yerlerinden biri olarak gösterilebilir. Şehrin kalıntıları Antalya-Korkuteli karayolu üzerindeki Yenicekahve yakınında bulunan Hellenistik Devir suru ile başlar ve Güllük Dağı’nın zirvesine kadar devam eder.

Otoparktan sonra şehre tırmanan patika takip edildiğinde, sağ yanda İmparator Hadrian devrinde yapılmış İon düzenindeki tapınağın basamak ve anıtsal girişine rastlanır. Aşağı şehir surları ve su kaynağının bulunduğu alandan güneye doğru tırmanmaya devam edilirse, solda yer yer birinci katı ayakta kalmış Gymnasium’a ulaşılır. Birçok oda ve salondan oluşan yapının güneybatısında, arkalarında dükkânlar bulunan sütunlu cadde yer alır.

Hemen yakınında kanalizasyon şebekesinin mükemmelliğini gösteren kanallar hala görülebilir. Düzlüğe çıkıldığında, orman gözetleme noktasına giden patikanın solunda şehrin birçok resmi yapısının bulunduğu alana ulaşılmış olur. Düzlükteki ilk kalıntı agoraya aittir. Batısındaki portiko veya stoa, II. Attalos zamanında (İ.Ö. 159–138) inşa edilmiş olup Dor düzenindedir. Agoranın doğusunda, yamaca yaslanmış olan ve Antalya Körfezi’ni görebilen konumdaki tiyatro yer alır.

Tiyatronun yaklaşık 100 metre güneybatısında çatı yüksekliğine kadar ayakta duran meclis binası bulunmaktadır. Agoranın doğusundaki düzlükte ise birbirine geçişli 5 adet sarnıç, derinlik ve genişlik açısından benzersizdir. Şehrin güneybatısında, “Kurucunun Evi” ola-rak adlandırılan Roma tipinde fevkalade güzel bir villanın kalıntıları yer almaktadır. Cephe duvarı Dor düzeninde olan ve 6 m yüksekliğe erişen yapı, kapısının sol tarafındaki kitabeden dolayı ‘Kurucunun Evi” adını almıştır.

Termessos, çok sayıda tapınağa ve çok geniş mezarlık alanlarına sahiptir. Mezarlarının çeşitliliği ve bezemeleri oldukça zengindir. Bunlardan Büyük İskender döneminin önemli komutanlarından Alketas’ın mezarı (İ.Ö. 319) ve diğerleri şehir tarihine ışık tutmaları açısından da önemlidir.

Anıtsal mezarların yanında çok sayıda savaşçılıklarını betimleyen kalkan motifli lahit, mezarlık alanında oldukça geniş bir yer kaplar. Antalya Müzesi’nde Termessos’a ait en ilginç eser “Lahitler Salonu”nda sergilenen “Köpek Lahdi” dir. Stefanos adlı köpeğe sahibesi tarafından yazılmış şiirsel kitabe benzersiz olmasıyla ayrı bir önem taşır.

Paylaşın