Altı Muhalefet Partisi ‘Ekonomi Masası’nda Anlaştı

Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş için yürütülen çalışmada olduğu gibi CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’nin ortak bir ekonomi masası kurulması gerektiği konusunda anlaştığı öğrenildi.

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uyarıları sonrası beklendiği gibi politika faizini yüzde 16’dan 15’e indirmesinin ardından Türk Lirası’ndaki değer kaybı artış gösterdi. Muhalefet cephesi, ekonomide iyi yönetim ilkelerini birlikte belirleme kararı aldı.

Altı parti anlaştı

Merkez Bankası’nın faiz kararından önce bir araya gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş için yürütülen çalışmada olduğu gibi altı muhalefet partisinin ortak bir ekonomi masası kurması gerektiği görüşünde anlaştığı öğrenildi.

DW Türkçe’den Hilal Köylü’nün haberine göre; CHP ve İYİ Parti kurmayları altılı ekonomi masasında CHP ve İYİ Parti’nin yanı sıra DEVA, Gelecek, Saadet ve Demokrat Parti’nin olacağını ve bu partilere davetin yapıldığını aktardı. Bu dört partinin de CHP ve İYİ Parti’nin davetine olumlu yaklaştığı öğrenildi. Muhalefet partileri, ekonomideki sorunları belli başlıklar altında toplayıp çözüm önerileriyle toplumun karşısına çıkmayı planlıyor.

Cumhur İttifakı dışında seçenek olmayı planlayan muhalefet cephesi, halkla buluşmalarını kesintisiz sürdürmeyi ve bu buluşmalarda ekonomiye çözüm önerilerini tek tek anlatmayı hedefliyor.

Asgari Ücret ve EYT

CHP ve İYİ Parti’nin öncelikli gündeminde, vergi ve sigorta kesintilerinin ardından asgari ücretlinin eline geçen 2 bin 825 liralık ücretin 4 bin lira seviyesine yükseltilmesi ve emeklilikte yaşa takılanların (EYT) sorunlarına dönük iktidar üzerindeki baskının artırılması yer alıyor.

CHP ve İYİ Parti’de yapılan çalışmaya göre gelir vergisi, SGK işçi payı, işsizlik sigortası primi payı ve damga vergisi kesintilerinden sonra asgari ücretlinin eline bugün 2 bin 825 TL geçiyor. Kesintilerin 752 TL’yi bulduğunu, bu kesintinin yapılmadığı durumda asgari ücretlinin eline 3 bin 577 lira geçeceğini hesaplayan CHP ile İYİ Parti, asgari ücretin bugün 4 bin lira seviyesine çıkarılmasında ısrar ediyor. İki partinin asgari ücretin artırılması talebine Saadet, DEVA, Gelecek ve Demokrat Parti de destek veriyor.

Paylaşın

Babacan’dan Erdoğan’a Dikkat Çeken ’50+1′ Göndermesi

Son dönemin öne çıkan başlıklarından ’50+1’e ilişkin değerlendirmede bulunan DEVA Lideri Babacan, “50+1’ ile artık olmuyor, ne yapalım? 40 +1’ mi yapalım? 30+1’ mi yapalım? Ne istiyorlar? Kendileri çok istediği için bu anayasa değişikliği yapıldı” dedi.

Haber Merkezi / DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin genel merkezinde DSP Genel Başkanı Önder Aksakal’ı ağırladı. Yaklaşık bir saat süren görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Babacan şu ifadeleri kullandı:

“İktidar, oyunun mevcut kurallarına göre yeniden seçilemeyeceğinin farkına varmış olmalı ki Kuralları değiştirerek tekrar seçilebilir miyim’ hesabına girmiş durumda. Bunu seçim yasasıyla ilgili yapılan hazırlıklar ve bu hazırlıklarla ilgili kamuoyuna yansıyan bilgilerde görüyoruz. Tartışmaya açılan 50+1′ meselesinde görüyoruz. Mevcut kurallarla seçime girseler artık kazanamayacaklar. Zihinlerinin gerisine iyice yer etmiş. Bir hükûmet, oyunun kurallarını değiştirerek iktidara devam etme hesabına girmişse artık o hükûmetin ayrılma zamanı gelmiştir. 50+1ile artık olmuyor, ne yapalım? 40 +1mi yapalım? 30+1mi yapalım? Ne istiyorlar? Kendileri çok istediği için bu anayasa değişikliği yapıldı.

Siyasi partiler açısından dönem dönem bir iç muhasebe, özeleştiri yapmak ve bunun sonunda stratejiyi gözden geçirmek değerli çalışmalardır. Sayın Kılıçdaroğlunun değerlendirmelerini bu çerçevede dinledim, anladım. Kuşkusuz siyasi partiler kendi yakın geçmişinden, diğer siyasi partilerin yaşadığı tecrübelerden, ülkenin geçmiş olduğu evrelerden yeni bilgiler elde edebilir, yeni görüşler ve bu görüşler ışığında yeni stratejiler oluşturabilir. Bu değerlendirmeler, iç muhasebe ve özeleştiri samimiyetle yapıldığında güzel sonuçlar verir.

“Böyle bir skandal yok”

Hükûmet ciddi bir skandalın içine düşmüş durumda. Cumhuriyet tarihinde böyle büyük bir skandal görülmemiştir. Siz 2,5 milyar doları S-400e verin, kapağını bile açamayın… 1 milyar 400 milyon dolar F35 projesine harcayın, F35leri de alamayın… Böyle bir skandal yok. Bu kadar büyük bir başarısızlık, fiyasko yok. Benim alanım ekonomi, Kitabını yazdık’ gibi Ben her şeyi bilirim’ tarzı ve tavrı işte ülkeyi bu noktaya düşürüyor.

F35 vermiyorsunuz, F16 alalım; onun parasını ona sayın’ yaklaşımı çok yanlış. Türkiyenin F35lerle ilgili hakkını sonuna kadar savunması lazım. O projeye katkımız sadece 1 milyar 400 milyon dolar değil, biz o projenin dört ana hissedarından birisiyiz. Türkiyenin F35ler konusunda sonuna kadar ısrarcı olması lazım. Kısa vadede F16ya ihtiyaç varsa onun pazarlığının ayrı yürümesi lazım. F35 ile F16 pazarlığının aynı çuvala konmasını büyük bir hata olarak görüyoruz.

Sayın Erdoğan, Ekonominin kitabını yazdık’ diyor. Doğru, gerçekten iktisat bilimcilerin çok iyi incelemesi gereken bir AK Parti dönemi var. Millî gelirimiz 3 bin 500 dolardan 12 bin 500 dolara çıkarken bu başarının arkasındaki faktörler, ana sebepler neydi, herkes gördü. 6-7 yıldır ekonomimiz sürekli olarak merdiven basamağı gibi aşağı doğru inerken bunun arkasındaki sebepler ne? Bunun gerçekten kitabı yazılır. Ama Benim alanım ekonomi, ‘Ben ekonomistimdiyen herkesin kitap yazmasıyla olmaz bu iş. Bağımsız, tarafsız gözlem yapabilen, dünyayı ve yakın iktisat tarihini bilen insanların bu dönemle ilgili kitap yazmasında büyük fayda var.”

Paylaşın

Altı Partiden ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ Açıklaması: Tüm Temel İlkelerde Anlaşıyoruz

CHP, İYİ Parti, Gelecek Partisi, DEVA Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti temsilcileri, TBMM’de devam eden ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ toplantılarına ilişkin yaptıkları açıklamada, “tüm temel ilkelerde anlaşıyoruz” mesajı verdiler. mesajı verdi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya, Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Şahinalp, Halk TV’ye konuk oldu.

Siyasi parti temsilcilerinin konuşmalarından öne çıkan bölümler şöyle;

CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek: Türkiye’nin yeni bir siyaset kültürüne ihtiyacı var. 6 parti birlikte çalışmamızın da aslında anlamı bu. Anlaşamadığımız hiçbir temel ilke yok. Farklılıklarımızla bir aradayız ama merkezimizde demokrasi var. Hukukun üstünlüğü var. Siyaset yapma şeklimizi değiştirmemiz lazım. Bugüne kadar hep geçmişi deşerek siyaset yapıldı. Biz geçmişteki hataları da göz önünde bulundurarak geleceği de inşa etmek için siyaset yapmalıyız.”

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem: Çalışmalarımızın bir sırası var. Öncelikle anayasaya uygun olarak yasama yürütme ve yargı şeklimde çalışmalarımızı yürüttük. Her partinin kendi açıkladığı ilkeleri var. Bizim de iyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter sistem ilkelerimiz var.

Biz koltuk uğruna siyaset yapmıyoruz. Yüzde 50+1’lik sistem milleti gerçekten bölmek, parçalamak, kendi seçmeninizi konsolide etmek için karşı tarafta bir düşman kesim yaratmak bakımından son derece uygun bir anayasal düzen. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi değişikliği esnasında bunun ülkenin birliğine hizmet etmeyeceğini söyledik ve nitekim etmedi. Bunun sonucunu 83 milyon yaşıyoruz.

“Yüzde 100 bir uzlaşıyı sağlamış durumdayız”

Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Şahinalp: Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olarak adlandırılan sisteme geçildikten sonra uzlaşma ortadan kalktı. 6 partinin bu yaptığı çalışma bu anlamda çok değerli ve önemli. İlk 2 toplantı sonucunda gördük ki aslında birbirimize çok yakınız. Bu çok memnuniyet verici.

Hayalimizdeki Türkiye’de aşağı yukarı paralel görüşlere sahibiz. Bu güvenle 3. toplantıdan itibaren meclis çatısı altında toplanıp yazmaya karar verdik. Şu ana kadar kaleme aldığımız bölümleri büyük bir engel ve sıkıntıyla karşılaşmadan tamamlama şansına sahip olduk. Kaleme aldığımız metinde yüzde 100 bir uzlaşıyı sağlamış durumdayız.

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya: Bu çalışma bir seçim kazanmak, bir iktidarı devirmek ya da bir ittifak kurmak için yapılan bir çalışma değil. Burada iktidarın da içinde yer aldığı bir gelecek Türkiye’si tahayyül edip tasavvur edebilir miyiz çalışması. Bu çalışma 84 milyon için, sadece iktidara karşı yapılan bir çalışma değil. İktidar partisine oy vermiş seçmenlerin de içerisinde yer aldığı bir Türkiye hayali ortaya çıkarmaya çalışıyoruz.

“Türkiye’nin asgari mutabakatı özgürlükçü demokratik devlet olmalı”

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu: Bugün ülkemizin önünde en önemli aşamalardan birisi, cumhuriyetin demokrasiyle taçlandırılması meselesi vardır. İnşallah biz bir araya gelen 6 siyasi parti bunun önünü açabiliriz. Helalleşmek için detaya inmek, yüz yüze gelmek, karşılıklı olarak duygulanmak gerekiyor.

Bugün Tayyip Erdoğan maalesef bu otoriter devlet anlayışını, herkesi ciddi manada tehdit eden, başta AKP’ye destek veren insanları da yarın öbürsü gün tehdit edecek adeta bir korku cumhuriyetine dönüştürdü. Her birimiz bu sorunu iliklerimize kadar hissediyoruz. Bundan sonraki süreçte Türkiye’nin asgari mutabakatı özgürlükçü demokratik devlet olmalı.

“İnsanlar bizden çözüm bekliyor”

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün: Helalleşmek birbirimizin arasında olması lazım. İkinci helalleşme değişik toplum kesimleriyle olmalı. 2001’de AKP’yi çok samimi duygularla kurduk. Maalesef daha sonra bir güç yozlaşmasına kapıldı partinin üst yönetimi. Biz 2015’te bunu gördük, restorasyon süreci ilan ettik ama buna karşı gelindi. Siyasetçinin ahlaklı olmasını arzu ettik ama bu engellendi. Birileri siyasetçilerin ahlaksız olmasını istedi.

Değişik kaynaklardan gelen partilerin temsilcilerinin bir araya oturması havayı yakalamak adına yapılmış adımlardır. Vatandaş bu masanın üzerine titriyor. Vatandaş ‘ötekileştirmeden bıktık’ diyor. İnsanlara ümit olmak için bir araya geldik. İnsanlar bizden çözüm bekliyor.

(Kaynak: Sözcü)

Paylaşın

DEVA Lideri Ali Babacan’dan ‘Dolar’ Tepkisi

Dolar kurunun 10 lira olmasını değerlendiren DEVA Lideri Babacan, “Bu ülkenin alın terine, akıl terine, emeğe ihtiyacı var. Siz hukuku tanımazsanız, dürüst ve liyakatli kadrolarla çalışmazsanız, adaleti yerlerde süründürürseniz, işte millî paranız da böyle yerlerde sürünür” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Babacan,” ‘Maaşınızı dolarla mı alıyorsunuz’ diyenler, ‘rekabetçi kur’ diyenler, paramızın değersiz ve itibarsız hale gelmesiyle milletimize çok ağır bedeller ödettiler, ödetiyorlar” dedi. Babacan, “Döviz kuru artınca iğneden ipliğe her şeye zam geleceğini ilkokul çocukları bile biliyor” ifadelerini kullandı.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, sosyal medya hesabından yaptığı canlı yayınla dolar kurunun 10 lira olmasını değerlendirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2012’deki “Para tıpkı bayrak gibi milli marş gibi bir ülkenin gücünü, itibarını, bağımsızlığını simgeler. Paranın itibarı milletin itibarıdır” ifadelerini ekrana getiren Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Bu iktidar, bu milletin parasını da itibarını da pul etti. O gün bugündür, Türk Lirası, sadece dolar karşısında değil, adı sanı duyulmamış ülkelerin parası karşısında bile değer kaybetti. Papua Yeni Gine Kinası, bu sözün söylendiği döneme göre Türk Lirası karşısında yüzde 86 daha değerli. Bulgar Levasının, Türk Lirası karşısındaki değeri yüzde 110 daha fazla. ‘Maaşınızı dolarla mı alıyorsunuz’ diyenler, ‘rekabetçi kur’ diyenler, paramızın değersiz ve itibarsız hale gelmesiyle milletimize çok ağır bedeller ödettiler, ödetiyorlar.

Kahroluyorum, çok üzgünüm ama asla umutsuz değilim. Bu ülkenin potansiyelinin çok yüksek olduğunu biliyorum. Çünkü 2008’de tüm Avrupa krizden geçerken, Avrupa’da insanlar yoksullaşırken, biz ülkemizi o krizlerden korumayı başardık. Amerika’da, milyonlarca insan işsiz kalırken, trilyonlarca dolarlık zararlar yaşanırken, biz ülkemizde istihdamı artırdık. Çok daha kötü günlerde, ülkemizi başarıya ulaştırdık. Daha önce yaptık, yine yaparız.

“Paramızın pula dönmesine son vereceğiz”

Bu kabustan uyanacağız. Tıpkı korkulu bir rüyanın ardından bir bardak su içme rahatlığıyla nefes alacağız. Ülkemizi gidemeyenlerin ülkesi olma utancından kurtaracağız. Asgari ücreti, açlık sınırının altında olması utancından çıkaracağız. Paramızın, sokağa çıktığımız an pula dönmesine son vereceğiz. Bu ülkeyi mutlu insanların ülkesi yapacağız. İnanın bu olacak.

Bizlerin hükûmetten ayrıldığı tarihte; 1 dolar, 2 lira 92 kuruştu. Sayın Erdoğan, tüm yetkiyi tek elde toplayarak taraflı, partili cumhurbaşkanı seçildiği tarihte, 25 Haziran 2018’de 1 dolar, 4 lira 65 kuruştu. Bugün dolar kuru 10 liraya dayandı. Partili taraflı cumhurbaşkanı göreve başladı başlayalı dolar kuru 2 kattan fazla arttı. Gerçekten, aklımız havsalamız almıyor. Bu iktidar, tam bir mirasyedi gibi, varımızı yoğumuzu harcadı, ülkemizi değersizleştirdi. Bu ülkenin mirasyedilere ihtiyacı yok.

Burası, 84 milyonuyla birbirini ve ülkesini çok seven insanların ülkesi. Bu ülkenin alın terine, akıl terine, emeğe ihtiyacı var. Siz hukuku tanımazsanız, dürüst ve liyakatli kadrolarla çalışmazsanız, adaleti yerlerde süründürürseniz, işte millî paranız da böyle yerlerde sürünür. 1 dolar tam 10 lira olur. Şu anda Türk Lirası’nın değeri hem nominal hem de reel olarak tarihin en düşük seviyesinde.

Bu ülkenin insanları Dolar 10 lira olunca ekmeğin 2 buçuk lira olacağını iyi biliyor. Döviz kuru artınca iğneden ipliğe her şeye zam geleceğini ilkokul çocukları bile biliyor.  Dolar 10 lira demek, bu kış evimizi, doğalgaz faturasından endişe edip, ısıtmaya korkmak demek.  Evinde doğalgaz var, elektrik var ama insanlar soba alıyor.  Doğalgazlı evlerde insanlar kömür yakmaya başladı. Soba satışları artıyor. Soba da kurtarmıyor çünkü kömür fiyatları aldı başını gidiyor.

“Abartıyorsun diyenlere itibar etmeyin”

Gençlere de seslenen Babacan sözlerini şöyle sürdürdü: “Yaşadığınız hayal kırıklığını biliyorum, anlıyorum. 25 yaşında, 18 yaşında ve 11 yaşında üç çocuk babası olarak; onların yaşadığı duyguları ben de yaşıyorum. Bütün bu adaletsizlik ortasında bir yandan iyi eğitim almaya çalışırken, bir yandan da iş bulup bulamayacağınızı düşünüyorsunuz. İş bulsanız da kazanacağınız parayla geçinip geçinemeyeceğinizin endişesini yaşıyorsunuz. Bir bilgisayar almaya kalksanız, Avrupa’da, Amerika’daki akranınız, birkaç haftalık maaşıyla rahatça alabiliyorken bu ülkede 6 aylık asgari ücretle bile bir bilgisayar almanın ne kadar zor olduğunu biliyorsunuz. Türkiye, ülkedeki devlet başkanı maaşı ile asgari ücret arasında farkın en yüksek olduğu ülkelerden birisi. O size ‘Telefonunu çıkar’ diyenlere, açım diyen vatandaşa ‘Abartıyorsunuz’ diyenlere itibar etmeyin. Ülkenin başındaki kişi ile vatandaşları arasında makas bu kadar açılıyorsa; esas bu makası açanlar çok abartıyor. Abartan arıyorlarsa aynaya baksınlar.”

Paylaşın

DEVA Lideri Babacan’dan “Doktor Göçü” Tepkisi

DEVA Lideri Babacan, “Ülkemizin özgürlüklerle ilgili genel iklimi ve çalışma koşullarıyla ilgili sorunlar sebebiyle hekimlerimizi başka ülkelere kaybetmeye başladık. Bu ülkede kendisinin ve ailesinin yarınlarını göremeyip, hayatını başka ülkelerde kurmak isteyen hekimlerimizin sayısında oldukça artış görüyoruz. Türkiye gitmek, kaçmak isteyenlerin ülkesi haline geldi” dedi.

Haber Merkezi / DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin genel merkezinde Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı’yı ağırladı. Babacan ve Fincancı yaklaşık yaklaşık bir saat süren görüşmenin ardından basının karşısına birlikte çıktı. Babacan, şu ifadeleri kullandı:

“Partimiz kurulduğundan bu yana TTB ile yakın bir diyalog içindeyiz. Sorunları doğru teşhis etmek için Türkiye’de hekimlerimizi temsil eden en geniş meslek örgütü olan TTB ile yakın çalışmayı önemsiyoruz.

Ülkemizin özgürlüklerle ilgili genel iklimi ve çalışma koşullarıyla ilgili sorunlar sebebiyle hekimlerimizi başka ülkelere kaybetmeye başladık. Bu ülkede kendisinin ve ailesinin yarınlarını göremeyip, hayatını başka ülkelerde kurmak isteyen hekimlerimizin sayısında oldukça artış görüyoruz. Türkiye gitmek, kaçmak isteyenlerin ülkesi haline geldi.

Pandemi dönemiyle beraber olağanüstü uzun mesai ve nöbet saatlerinin yanı sıra, randevu süresinin kısaltılmasıyla beraber yoğun iş yükü tescil edilmiş oldu. Sağlıkta şiddet bir başka sorun. Siyasetin dilinin, hekimliğin onuruna yakışır bir saygı dili olması gerekiyor. Maalesef siyaset hasta-doktor ilişkisinin iklimini olumsuz etkileyebiliyor. Özlük haklarıyla ilgili sorunlar var. Bunların rasyonel, adil bir şekilde çözülmesi gerekiyor. Sağlık çalışanlarımızın haklarını ödeyemeyiz.

“Sağlık eylem planımızı çalışıyoruz”

Sağlık eylem planımızı çalışıyoruz. Seçimlerden sonra kurulacak hükûmetin ilk 90 ve 360 gününde sağlık alanında neler yapılması gerektiğinin çok detaylı çalışmasını yapıyoruz. Taslağı bittikten sonra TTB başta olmak üzere sağlıkla ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla ve meslek örgütleriyle istişare yapacağız.”

Babacan’ın ardından açıklamalarda bulunan TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı ise şunları söyledi;

“Biz 73. büyük kongremizde sağlığı toplumsallaştırmaktan ve bu temelde sağlık politikalarını da toplumla birlikte oluşturmaktan söz etmiştik. O yüzden de özellikle siyasi partilerin toplumun temsilcileri olarak burada yer almaları ve toplumun sesini taşımaları bizler için kıymetli.

“Her hafta 1500 insanı yitiriyoruz”

Pandemi sürecinde hepimize sağlığın aslında bir değişim değeri olamayacağını çok açık bir biçimde gösterdi. Son yıllarda değer temelli  sağlık hizmetleri tartışmaları yürüyor. Oya değer temelli dediğimizde, biz etik değerlerimizi algılarken, o değer temeli piyasada bir değişim değerine tekabül ediyor ve bu değişim değerinin bedeli de aslında salgında bugün itibariyle fazladan ölümleri de katığımızda 200 binden fazla insanımızı yitirmiş olmamızdır. Her hafta 1500 insanı yitiriyor olmamızdır.

Sağlık çalışanlarının üzerindeki yükünde ne kadar ağır olduğunu hepimiz biliyoruz. Saatler süren nöbetlerin ardından hiç dinlenmeden hastalara en nitelikli sağlık hizmetine kavuşturma çabası içindeyken bu yükü artık taşıyamaz oldu meslektaşlarımız, sağlık çalışanları ve biz onları yitirmeye başladık.

“23 Kasım itibariyle İstanbul’da bir beyaz yürüyüşü başlatıyoruz”

Sağlık gücünü yitiriyor bu ülke Türk Tabipler Birliği olarak da bu hedefte Sağlık Bakanlığı’ndan istediğimiz randevuya yanıt alamayınca sizlerin de bildiği gibi 11 Ekim’de bir eylem planı açıkladık ve bunu da her hafta bir konuyu, özellikle sorunlarımızı dile getirerek 23 Kasım itibariyle İstanbul’da bir beyaz yürüyüşü başlatıyoruz.

Bu gün buraya geliş nedenimiz de aslında sağlığı toplumsallaştırmak temelinde DEVA Partisi ve onların da birlikte hareket ettiği insanlarımıza ulaşmak ve bu sürece katmak için davette bulunmaktı. 23 Kasım’dan 27 Kasım’a kadar Kocaeli, Bursa ve Eskişehir duraklarından sonra 27 Kasım’da Türk Tabipler Birliği önünde buluşacağız ve bir beyaz forum yapacağız.

Bu beyaz forum aslında hepimize önümüzdeki süreci nasıl görmemiz gerektiğini gösterecek. Tüm sağlık çalışanları ve tabi toplumun temsilcilerinin söz alacağı ve renklerini o foruma yansıtacağı, buradan da çok sesli, çok renkli bir sözün ortaya çıkacağını umuyoruz. Biz emek bizim söz bizim diyoruz, o nedenle herkesi emeğinin sahibi olmaya davet ediyoruz.”

Görüşmede Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Vedat Bulut, Ankara Tabip Odası Genel Sekreteri Muharrem Baytemür, DEVA Partisi Genel Sekreteri Medeni Yılmaz ile DEVA Partisi genel başkan yardımcıları Aysun Hatipoğlu, Hasan Karal ve İbrahim Çanakcı yer aldı.

Paylaşın

Babacan’dan Bahçeli’ye Çok Sert AYM Yanıtı: Haddinize Değil

Partisinin Maltepe ilçe kongresinde konuşan DEVA Lideri Babacan “Anayasa Mahkemesi, iktidar ortakları tarafından, bakanlar tarafından tehdit ediliyor. Anayasa Mahkemesi’nin başkanı bizzat hedef gösteriliyor. Ayıptır ya. Hatta ve hatta, krizlerin ortağı sayın Bahçeli, defalarca ‘Anayasa Mahkemesi’ni kapatmak lazım’ dedi. Kusura bakmayın, bu sizin haddinize değil.” dedi.

Haber Merkezi / DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İstanbul’da partisinin Maltepe ilçe kongresinde konuştu. İktidarı ‘Artık hiçbir alanda politikası yok. Hiçbir alanda çözüm önerisi yok. Geliştiremiyorlar’ sözleriyle eleştiren Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Rekabet Kurumu hükûmetin elinde oyuncak olmaması gereken bir kurum. Sayın Erdoğan ‘fahiş fiyat etiketi’ diye bir şey uydurdu. Bazı marketleri hedef gösterdi, Rekabet Kurumu bu marketlere cezayı kesti. Peki marketlerde fiyatlar fahiş de bakkalda, manavda, pazarda fiyatlar çok mu uygun? Fiyatlar her yerde yüksek. Ortada bir fahiş fiyat problemi var ancak, fahiş fiyatların en önemli sebebi fahiş döviz kurlarıdır.

İlkokul çocukları biliyor, kimi kandırıyorsunuz? Kur arttığında her şeye zam geliyor. Fahiş döviz kurlarının sebebi, ekonominin kötü yönetilmesidir. Fahiş fiyatların tek bir sorumlusu var. Bu fahiş fiyatların altında tek bir imza var. Fahiş fiyatların altında partili, taraflı cumhurbaşkanlığı sisteminin imzası var. Sayın Erdoğan’ın imzası var.

Osman Kavala krizi yaşanıyor. Ülkeyi yönetenler, ‘Türkiye’nin altına imza attığı sözleşmelere uymuyoruz’ diyor. İnadına sürdürülen bu hukuksuzluk yüzünden Türkiye, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin bazı kararlarıyla karşı karşıya kalabilir. Avrupa Konseyi ile bu denli büyük kriz en son 12 Eylül darbesinin ardından yaşanmıştı. Sadece bu bile içinde bulunduğumuz hukuksuzluğun en çarpıcı örneği.

Ülkeyi neredeyse askeri darbe dönemlerinin hukuksuzluk dönemine döndürdüler, o seviyeye getirdiler. Tam 19 sene önce, 12 Eylül anayasasının izlerini silme vaadiyle iş başına gelen bu iktidar, şu anda, 12 Eylül dönemine benzer hukuksuzlukların içinde. Zamanında asker vesayetine karşı çıkanlar, şu anda, yeni bir vesayet anlayışının odağı oldu.

Elin adamı, bu ülkeyi yönetenlere ‘Sen kendi vatandaşının temel haklarını yok sayıyorsun’ diyor. Sen niye konuşturuyorsun ki bunları? Onların haddine mi, onlara mı düşmüş? Bir hükûmetin, kendi vatandaşlarının haklarını ihlal etmekte olduğunu, elin adamlarından duyması kadar kötü bir şey olabilir mi? Bırakın şu yargının yakasını da adalet neyse o yerine gelsin.”

Takvim gazetesinin ‘Bu haberi okumadan markete gitmeyin”, Akit gazetesinin ‘İşte 4 lezzetli bayat ekmek tarifi’ haberlerini ve doğalgaz zamlarının ardından ‘Evi daha az ısıtın’ diyen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in açıklamasını kürsüye yansıtan Babacan, “Bunlar iyiden iyiye bu milletle artık dalga geçmeye başladılar. Bu, işi tam yüzsüzlüğe vurmak demektir’ dedi. Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz, dünyanın en ileri hava savunma sistemlerinden birisi olan F35 projesinin dört ana ortağından birisi olarak işe başladık. Parasını ödediğimiz, tescilini yaptırdığımız, tapusunu aldığımız uçakları bu hükûmet teslim alamadı. Ey naraları atmakla bu iş olmuyor. 1 milyar 400 milyon dolar F35 projesine ver, uçakları alama; 2 buçuk milyar dolar S400’e ver, kullanama… Ne anladık? Şimdi ‘Madem F35’i vermiyorsunuz, biraz daha F16 verin” pazarlığı dönüyor. Böyle dış politika mı olur? Niye en son nesil uçağa zaten hakkın varken, tapusu varken alamıyorsun da ta 25-30 sene öncenin teknolojisine müşteri oluyorsun? Beceriksizlik, iş bilmezlik, politikasızlık…

“İktidar, dış politika ve güvenlik meselelerini kendi çıkarları için kullanıyor”

Geçen hafta, sınır ötesi operasyon ile ilgili mecliste oylanan tezkere gündemdeydi. Ne büyük ortak ne de küçük ortak sınır ötesi operasyona gerekçe olan tehditleri açık açık saymadı. Sınır ötesi operasyon yetkisinin, hangi gerekçe ile, 2 yıllık bir süre için, yani önümüzdeki seçimleri de kapsayacak şekilde alındığının açıklaması yapılmadı.  Bundan önceki operasyonlarla, hangi başarıların kazanıldığı veya hangi eksiklerin kaldığı izah edilmedi. Elbette ülkemizin güvenliği önemli. Ancak, iktidar, özellikle son yıllarda, dış politika ve dış güvenlik meselelerini kendi iç siyasi çıkarları için kullanıyor.

“Anayasa Mahkemesi’ni kapatmak haddinize değil”

Anayasa Mahkemesi, iktidar ortakları tarafından, bakanlar tarafından tehdit ediliyor. Anayasa Mahkemesi’nin başkanı bizzat hedef gösteriliyor. Ayıptır ya. Hatta ve hatta, krizlerin ortağı sayın Bahçeli, defalarca ‘Anayasa Mahkemesi’ni kapatmak lazım’ dedi. Kusura bakmayın, bu sizin haddinize değil.

Biz DEVA kadroları olarak bu ‘yok’ devrini kapatacağız. Biz, geçmişin vesayetçi ve katı devletçi aklına da karşıyız, bugünün popülist otokratik uygulamalarına da karşıyız. Biz, tüm vatandaşlarımızı, yepyeni bir sözleşmeye davet ediyoruz. Biz, vatandaşlarımızı, tam demokratik, özgür ve zengin bir Türkiye’ye davet ediyoruz. Bugün Yükseköğretim Kurumu’nun, YÖK’ün kuruluş yıldönümü. Kırkıncı yıl. Muhtemelen bu son yıl dönümlerinden biri olacak. Çünkü ilk seçimde iktidara geldiğimizde YÖK’ü kapatacağız.”

Paylaşın

Babacan’dan Erdoğan’a: Enflasyon Akılla, Bilimle Düşer

TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarını değerlendiren DEVA Lideri Babacan, “Sayın Cumhurbaşkanı’na seslenmek istiyorum… Enflasyon hukukla, adaletle düşer. Temel hak ve özgürlüklerle düşer. Şeffaflıkla, hesap verebilir bir yönetim anlayışıyla düşer. Enflasyon gerçek bir demokrasiyle düşer. Enflasyon, dürüst ve ehil kadrolar iş başına geldiğinde düşer. Plan, programlı ekonomi yönetimliyle düşer. Akılla, bilimle düşer” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin genel merkezinde yaptığı açıklamada Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı enflasyon oranlarını değerlendirdi. TÜİK’e göre tüketici fiyatlarındaki yüzde 20 artışı “Makyajlanmış rakamlar dahi çok vahim” sözleriyle değerlendiren Babacan, bağımsız kuruluşların açıkladığı rakamın yüzde 50’ye ulaştığını söyledi. Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Sayın Erdoğan, ısrarla inatla aynı şeyi tekrar edip duruyor. ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ diyor. Ne oldu? Merkez Bankası’nın faizi Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla 3 puan düşürüldü. Aynı dönemde Hazine’nin borçlanma faizleri yüzde 3 arttı. Dolar kuru 8,30’dan 9,70’e çıktı. Bu artışın bir süre sonra enflasyona yansıması mukadder. Kur arttığında fiyatlar artıyor. 2 kere 2 nasıl 4 ediyorsa, kur artışı bu ülkede enflasyonu artırıyor. Bazı temel ürünlerin fiyatında tüm dünyada bir miktar artış var ancak Türkiye’deki enflasyonun ana sürükleyicisi kur artışıdır. Bunu hiç kimse inkâr edemez. Hükûmet döviz kurundaki kontrolü elinden kaçırmıştır.

Sayın Cumhurbaşkanı’na seslenmek istiyorum. O yanlış tezinizi sisteme dayata dayata ülkenin ekonomisini berbat ediyorsunuz, mahvediyorsunuz. Ben kendisine enflasyon ile faiz nasıl düşer söyleyeceğim: Enflasyon hukukla, adaletle düşer. Temel hak ve özgürlüklerle düşer. Şeffaflıkla, hesap verebilir bir yönetim anlayışıyla düşer. Enflasyon gerçek bir demokrasiyle düşer. Enflasyon, dürüst ve ehil kadrolar iş başına geldiğinde düşer. Plan, programlı ekonomi yönetimliyle düşer. Akılla, bilimle düşer.

“Güvenin olmadığı bir ülkede ekonomi asla düzelmez”

Enflasyonu düşürmek istiyorsanız, önce ülkede güven ortamını oluşturun. Güven olmadan hepsi hayal; yatırım, üretim, ihracat olmaz. Alın teri, akıl teri, bilek gücü olmadan bu ülkede enflasyon düşmez. İşsizlik artmaya devam eder. Güvenin olmadığı bir ülkede ekonomi asla düzelemez. Ekonomi düzelmedikçe bu bereketli topraklardan bolluk akmaz.

Bugün açıklanan rakamlar sadece bugünkü yüksek enflasyonu haber vermiyor. Aynı zamanda üretici fiyatlarındaki artışın bir sene sonra tüketici fiyatlarına yansıyarak enflasyonun daha da artmaya devam edeceğini söylüyor.

Bugün günlerden 3 Kasım. 2002 seçimlerinden bu yana tam 19 yıl geçmiş. Bugün geldiğimiz noktada; üretici enflasyonu, o dönemle karşılaştırıldığında, dönemin dahi yüzde 13 üstünde. Bugünkü iktidar, 19 yıl öncesinin enflasyonunun bile 13 puan üstüne çıkartmış durumda. Yakın tarihin en yüksek üretici enflasyonuyla karşı karşıyayız. Bu üretici enflasyonu bir süre sonra tüketici enflasyonuna dönüyor. Artan maliyetler, vatandaşlarımıza yüksek fiyatlar olarak yansıyor.

“Çok kısa zamanda hukuku ayağa kaldırmak zorundayız”

Biraz önce Ankara’nın Çamlıdere ilçesindeydim. Çamlıdere ilçe başkanımızın vefatı sebebiyle bir cenaze ortamındaydım. Cenaze ortamında dahi bir emekli vatandaşımız, ‘Herhalde biz emeklileri canlı canlı şu tabutlara koyacaklar’ dedi. Cenaze ortamında oluyor. Bir başka vatandaşımız geldi, ‘Geçinemiyoruz, durum berbat. Hayat pahalılığına artık yetişemiyoruz’ dedi.

Çok kısa zamanda hukuku ayağa kaldırmak zorundayız. İnşallah ilk seçimlerden sonra tek kişilik keyfi yönetim anlayışına bir nokta koyacağız. ‘DEVA Ekonomisi’yle zenginleşeceğiz. Türkiye’yi içine düştüğü bu dar boğazdan kurtaracak olan ‘DEVA Ekonomisi’dir. Rahat bir nefes almamızı sağlayacak olan DEVA iktidarıdır. İşinin ehli ve dürüst kadrolarımızla ‘DEVA Ekonomisi’ni uygulamaya başladığımızda bu ülke yeniden ayağa kalkacaktır.”

Paylaşın

Babacan: Ev Kadınları Yirmi Yılın En Zor Zamanlarını Geçiriyor

Partisinin Fatih ilçe kongresinde konuşan DEVA Lideri Babacan, “Çalışsın çalışmasın, bizim ülkemizin ev ekonomisi aslında kadınların elinde. Mutfağı da evi de kadınlar çekip çeviriyor. Özellikle, emeği görülmeyen ev kadınları, yani tüm emeğini hane içine vakfeden kadınlar, son yirmi yılın en zor zamanlarını geçiriyorlar. Alım gücünün düşmesini iliklerine kadar hissediyorlar” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İstanbul’da partisinin Fatih ilçe kongresinde konuştu. Konuşmasında kadın haklarına vurgu yapan Babacan, kadınları partisine davet ederek şu ifadeleri kullandı:

“Kadınların siyasetteki ve toplumdaki yerini hak ettikleri gibi güçlendireceğiz. Hedefimiz her alanda eşitlik. Ülkemizin içinde olduğu çoklu krizden kurtuluşun yolu kadınların aklıdır. Ekonomik dar boğazdan, politik sıkışmışlıktan kurtuluş yolu kadınların fikridir. Hukuksuzluktan, şiddetten kurtuluşun yolu kadınların emeğidir.

“Erdoğan, kendi başbakanlığı döneminde, Türkiye’nin öncülüğünde, İstanbul’da imzaya açılan, adı ‘İstanbul’ olan, tek amacı da kadına şiddeti önlemek olan bir sözleşmeden ansızın çekiliverdi.Her mahalleden kadın ses çıkardı. Dindar, muhafazakâr kadınlar, AK Partili kadınlar da tepki gösterdi. ‘Kol kırılır yen içinde kalır’ demeden, eleştiri oklarını göğüslemek pahasına sözleşmeyi savundular. Erdoğan, o birlikte yola çıktığı, 1994, 2002 zaferlerini kendisine kazandıran kadınları dinlemedi, fikirlerine önem vermedi.

Bir zamanlar kendisini zirveye taşıyan kadınlar artık elini Erdoğan’dan çekiyor. Bunu meydanlarda, araştırmalarda, sokakta görüyoruz. Kulaktan kulağa Sayın Erdoğan’a duyuralım. Malum, kendisi artık sokağa pek çıkmadığı için olanlardan haberdar değil.

“Erkeklerin kadınlara yönelik hadsiz nasihatleri arttı”

Senelerce bu ülkede laiklik, kadınların kıyafeti üzerinden tartışıldı. Erkekler rahat tabii. Kadınların başındaki örtüyle kavga ettiler. Gün oldu, devran döndü, kadınların kılık kıyafetiyle kavgaya tutuşan bir başka zihniyet peyda oldu. Kullanılan bu dil, tüm toplumu etkiledi. Erkeklerin kadınlara yönelik baskıları, hadsiz nasihatleri arttı. Erkeklerin her konuda kadınlara kuracağı bir baskı, durduk yere vereceği tavsiyeler oldu. Buradan iktidara ve kadınlara dil uzatan herkese net bir şekilde sesleniyoruz: Kadınları rahat bırakmanın zamanı geldi.

Kıyafeti yüzünden taciz edilen kadınların yanındayız. Hayat tarzı, dini, inancı, etnik kimliği nedeniyle dışlanan, işe alınmayan, daha az ücret alan bütün kadınların yanındayız. Şiddet mağduru olan her kadının, ‘Kimlerden? Üzerinde ne vardı? Saat kaçta neredeydi?’ demeden yanındayız. Kadına karşı şiddet faillerinin tümü, hukuk önünde hesap verene kadar kadınların yanındayız. İstanbul Sözleşmesi’nin yanındayız. Netliğimizi ve cesaretimizi iktidarın baskıcı politikalarına karşı sesini gür çıkaran, çeşitliliğini koruyarak her kesime seslenmeyi başaran, hiçbir şekilde amacından vazgeçmeyen kadın hareketinden alıyoruz.

“Hıncını kadınlardan alan tüm rövanşist uygulamaları reddediyoruz”

Rövanşist hislerle sopa sallayanların dilinden endişe eden kadınlar, kat sayı korkusunu da hâlâ yaşıyor. Geçmişte o yanlış uygulamadan en çok zarar gören yine kadınlar olmuştu. Eğitim hayatları engellenmişti. O yüzden mahalle ayrımı yapan, ‘öteki’ne kızıp hıncını kadınlardan alan, tüm bu rövanşist uygulamaları reddediyoruz. Kimsenin endişesi olmasın, biz bu çağdışı uygulamalara geçit vermeyiz, vermeyeceğiz.

Kadınların, partinin ana kademelerinden kopuk, izole bir şekilde siyaset yapmalarının artık karşılığı yok. Kadınların, siyasette hak ettikleri yeri bulmaları için, özel bir gayret içinde olmamız gerektiğinin bilincindeyiz. Bu ülke, kadın mücadelesini iyi bilir. Halide Edip’i iyi bilir. ‘Bize vermeseler de biz alacağız. Hak azmindir, liyakatindir’ diyen Nezihe Muhiddin’i iyi bilir. Biz o yüzden bu mücadeleyi kadın-erkek yan yana veriyoruz. Ülkemizi, içinde bulunduğu bu karanlık tünelden, ancak yan yana olursak çıkartabileceğimizi iyi biliyoruz.

“Ev kadınları yirmi yılın en zor zamanlarını geçiriyor”

Kadınların emeği, daha alınlarındaki ter kurumadan eriyip gidiyor. Çalışsın çalışmasın, bizim ülkemizin ev ekonomisi aslında kadınların elinde. Mutfağı da evi de kadınlar çekip çeviriyor.Özellikle, emeği görülmeyen ev kadınları, yani tüm emeğini hane içine vakfeden kadınlar, son yirmi yılın en zor zamanlarını geçiriyorlar. Alım gücünün düşmesini iliklerine kadar hissediyorlar.

Esenyurt’ta kurduğumuz meydana terlikleriyle gelen kadınlar vardı. Terlikli kadın ne demek? Maddi durumu iyi olmadığı için kendisine değil, önce çocuklarına, torunlarına ayakkabı alınan haneler demek. Bugün de yanımızdalar, yarın da yanımızda olacaklar. Çünkü umut burada yeşeriyor. DEVA Partisi terlikli teyzelerin, terlikli kadınların umudunu büyütüyor.

STEM denilen alan var: Fen, teknoloji, mühendislik, matematik. Kız çocuklarının bu dört alana daha fazla ilgi duyması için özel çaba gerekiyor. Çünkü bu dört alan maalesef daha çok erkek çocukların ilgi gösterdiği alanlar. Kız çocuklarımızı bu alana yöneltmemiz gerekiyor.”

Paylaşın

Babacan’dan Dikkat Çeken ‘Cumhurbaşkanı Adaylığı’ Açıklaması

Cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin önemli açıklamalarda bulunan DEVA Lideri Babacan, “Her partinin başkanı doğal bir başbakan adayı. Eğer öyle olmasa parti neden var. Birliktelik olmaması durumunda Cumhurbaşkanı adayıyım” ifadelerini kullandı.

Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Osman Kavala için söylediği ‘Soros artığı’ sözlerinin ardından George Soros’la görüştüğü görsellerin ortaya çıkmasına ilişkin “Erdoğan’ın Soros’la en az iki üç defa yüz yüze görüşmüşlüğü var. Bir tanesinde ben de vardım hatırladığım kadarıyla. ‘Türkiye’ye yatırım yapın’ türü görüşmeler bunlar. O gün öyle, bugün böyle. Sayın Erdoğan’ın tutumunda bir tutarlılık aramayın” dedi.

İttifaklara da ilişkin değerlendirmede bulunan Babacan, “Şu anda bir arayışımız yok bizim. Ancak seçim atmosferine girildiğinde, seçim sayacı çalışmaya başladığında o günkü şartlara göre bir karar vereceğiz.” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’ın ‘Ekonomi durumu çok kötü, size ihtiyaç var’ diyerek kendisine hükümette görev almasını teklif etmesi durumunda vereceği yanıtı çok net açıklayan Babacan,  “Asla. Sayın Erdoğan işin başında olduğu sürece, bu ülkenin ekonomisi düzelmez. Böyle bir şey mümkün değil ve olmaz. Ben değil, 10 tane Nobel ödüllü iktisatçı gelsin, onlar da yapamaz” dedi.

Halk TV’de ‘Liderler Özel Söyleşisi’ programına konuk olan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

DEVA Partisi’nin yayınladığı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı videosu için Babacan, “Kucaklayıcı bir siyaset anlayışının çok önemli olduğunu vurgulamaya çalıştık. Birleştiren, buluşturan, farklılıkları zenginlik kabul edip, ülkenin meşru demokratik siyaset zemininde sorunlarına çözüm üretmesi ve yeni bir Türkiye’nin yarınlarının arayışı, böyle okumak mümkün” diye konuştu.

Babacan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açılışını yaptığı Atatürk Kültür Merkezi açılış törenine çağrıldığını açıklayarak, “Kültür ve Turizm Bakanlığı beni davet etti. Ancak benim de bir başka programım vardı. Biz davet edildik ama katılamadık” dedi.

Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın grup toplantısında izlettiği ‘linç videosu’ için, “Türkiye’de şu an siyasal şiddet var” dedi. Babacan, Erdoğan’ın videoyu izlettirmesini, “Zihin dünyalarında ne dolaşıyor bilmek çok zor. Ne olursa olsun bunlar hastalıklı yaklaşımlar” diye yorumladı.

Babacan, Erdoğan’ın geçmiş dönemde George Soros ile yaptığı görüşmeleri de tek tek anlattı. Erdoğan ile Soros’un defalarca görüştüğünü ve Erdoğan’ın Türkiye’ye yatırım talebinde bulunduğunu belirten Babacan, o görüşmeleri şöyle anlattı:

Sayın Erdoğan’ın Soros ile en az 2-3 defa yüz yüze görüşmüşlüğü var. En az bir tanesinde ben vardım. Yüz yüze konuştu, Türkiye’ye yatırım için davet ettiği, Türkiye’ye daha çok finansman getirmesiyle ilgili. Tema buydu. ‘Türkiye’ye yatırım yapın, Türkiye’de daha çok iş yapın’ türü görüşmeler bunlar. Bir yatırımcı ve iş insanı olarak, o dönemlerde pek çok uluslararası yatırımcıyla yapılan görüşme gibi Soros’la da görüşmeler oldu. En az bir tanesinde ben vardım.

“O gün işine öyle geliyordu, bugün işine böyle geliyor”

O gün öyle, bugün böyle. İktidarın ve Sayın Erdoğan’ın tutumunda bir tutarlılık aramayın. O gün işine öyle geliyordu, bugün işine böyle geliyor. Hesap soran falan da yok. Bu tutarsızlıkları hatırlatmadıktan sonra daha pervasız bir siyaset yapılabiliyor. Kitlelerin hafızası balık hafızasıdır. Bugün geçerli akçe hangisi, hangi söylem gider, bir hafta da olsa insanların dikkatini nereye çekebiliriz diye söyleyip geçiyor.

2002 yılında çekilen kendisinin de yer aldığı fotoğraf hakkında konuşan Babacan, “Hükümet kurulduktan sonra Kasım 2002’deki bir fotoğraf. Ben ekonomi bakanıydım. Rahmetli Kemal Unakıtan, Abdüllatif Şener ve Erdoğan vardı. O günlerde bu tür görüşmeleri çok yapıyorduk. Türkiye’nin yerli veya uluslararası sermaye ve yatırıma çok ihtiyacı vardı. Türkiye’ye sermaye getirecek kim var kim yoksa yoğun görüşmeler yapılıyordu. Bu görüşmeler Türkiye’de de yurt dışında da yapılıyordu” ifadelerini kullandı. Davos’taki görüşme içinse Babacan, “O görüşme trafiğinde böyle bir görüşme yapılmıştı. Benim olmadığım, fotoğraf karesi alınmayan görüşmeleri de oldu” dedi.

Osman Kavala’nın tutukluluğu hakkında konuşan Babacan, şunları söyledi; Osman Kavala ile ilgili konu gerçekten bir hukuk garabeti. Soruşturma safhasında gizli soruşturmayla yürüyen konular birden bire ortadan çıkıyor ama konu yargıya taşındığı anda dosyalara ulaşmak mümkün. Ulaşılan dosyalarda bizim arkadaşlarımızın gördüğü, delile dayanan bir suç unsuru yok. 3 ayrı konu var. Gezi olaylarıyla ilgili var ve oradan beraat etti. Beraat ettiği gün hiç kimsenin bilmediği dosyadan tutuklandı. Arkasından ‘Bu casusluk yapmış’ dendi. Böyle iddialar.

Açığa çıkan, bizim arkadaşlarımızın incelediği dosyaların hiçbirisinde bir suç unsuru yok. Bunu hem kendi Anayasa Mahkememiz hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de tespit etmiş durumda. ‘Burada suç unsuru taşıyan bir şey yok dolayısıyla derhal beraat edilmesi lazım’ diye. Burada bir şahsi inatlaşma var. Başka bir şey değil. Sayın Erdoğan, bir şekilde bu kişinin serbest bırakılmasını istemiyor. O istemediği için serbest bırakılmıyor. Bunun çok yönlü zararı var Türkiye’ye. Bu olay devam ettiği sürece ‘Türkiye bir hukuk devletidir’ diyemiyorsunuz.

Babacan, Kavala’nın tutukluluğuyla Erdoğan’ın tüm iş dünyasına mesaj verdiğini savundu. Babacan, bu konuda şöyle konuştu: Bir kişi üzerinden bütün iş dünyamıza, bütün düşünürlerimize, bütün sivil toplumumuza bir mesaj veriyor. ‘Bak kardeşim, benim canım sıkılırsa böyle insanı içeri attırırım, kim ne derse desin de çıkartmam’ mesajı veriyor.

Bir kişi üzerinden sisteme mesaj veriyor, bir bakıma korku salıyor. Bir tane görünür vaka herkeste o korku iklimini oluşturuyor. İş dünyası da ‘Biz en iyisi ayağımızı denk alalım, onu kızdıracak bir şey söylemeyelim’ diyor. Ekonomiyi mahvettiler. Siz yine de iş dünyasından güçlü bir ses duyabiliyor musunuz?

“Partinin lideri de iddialı bir liderse doğal bir cumhurbaşkanı adayıdır”

“Cumhurbaşkanlığına aday mısınız?” sorusunu yanıtlayan Babacan, şu cevabı verdi: Şu andaki sistem Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi. Her siyasi partinin genel başkanı doğal olarak bir cumhurbaşkanı adayı şu anda. İddialı bir siyasi partiyseniz, o siyasi partinin lideri de iddialı bir liderse doğal bir cumhurbaşkanı adayı.

Parlamenter sisteme geçildiğindeyse, parlamenter sistemde her partinin genel başkanı doğal bir başbakan adayı. Eğer öyle olmazsa parti niye var? Biz DEVA Partisi’ne oy verecek vatandaşlara sorsak, herhalde beni söyleyecekler. Bu işin tabiatı böyle.

Mevcut sistemde bir ittifak ve ortak cumhurbaşkanı adayı modeli var. 2018 seçimlerinde bunu en azından Cumhur İttifakı uyguladı. AKP ve MHP tek bir adayı gösterdi cumhurbaşkanlığına. Muhalefetteki partilerin her biri kendi adayıyla çıktı. Önümüzdeki seçimde partilerin kimisi tek tek, kimisi ittifak halinde girecektir.

Tek tek veya ittifak halinde girenler belki münferit, belki ortak aday çıkaracaktır. Dolayısıyla bütün bunların nihai kararı seçim atmosferiyle beraber alınır. Benim aday olma ihtimalim de tabi ki var. Hiçbir şey olmazsa, birliktelik olmazsa, ortak adaylık olmazsa, ittifak olmazsa ben doğal Cumhurbaşkanı adayıyım. Parlamenter sisteme geçildikten sonra eğer bir ittifak, eğer bir koalisyon olmazsa tabi ki ben başbakan adayıyım. Gayet doğal.

“Şu anda bir ittifak arayışımız yok bizim”

İttifak arayışı olup olmadığı sorusuna Babacan, şu yanıtı verdi: Şu anda bir arayışımız yok bizim. Ancak seçim atmosferine girildiğinde, seçim sayacı çalışmaya başladığında o günkü şartlara göre bir karar vereceğiz.

Münferit mi gireriz yoksa bugün var olan veya ileride şekillenebilecek bir ittifakın içinde mi oluruz o kararı biz o gün vereceğiz. Bugünden doğru görmüyoruz. İttifak aslında bir seçim ittifakı. Seçim bittikten sonra ittifak hukuki niteliğini kaybediyor. Şu anda hukuken Cumhur İttifakı diye de, Millet İttifakı diye de bir şey yok. Fiili durumu ise aslında biraz koalisyonlara benziyor. Bahçeli ‘bu işten çekiliyorum’ dese o anda biter. Daha önce yapmadığı iş değil.

6 partinin parlamenter sistemi görüşmelerine değinen Babacan, “Bir gündem oluşturuldu. O gündem maddeleri her hafta yapılan toplantılarda sırayla ilerliyor. Bugüne kadar ciddi bir sorun ortaya çıkmadı. Parlamenter sistem isteyen partilerin yaptıkları çalışmaların ortak tek bir çalışma haline gelmesi Türkiye için çok kıymetli” değerlendirmesi yaptı. Babacan, toplantılarda DEVA Partisi’nin önerisini şöyle açıkladı:

Bu 6’lı masa çalışmayı tamamlayınca hemen arkasından geçiş sürecini çalışmaya başlasın, biz bunu önerdik. Yol haritasını çalışmaya başlasın. Önerimize siyasi partiler olumlu bakıyor.

Biz arzu ederiz ki 6 siyasi parti bu geçiş süreci konusunda uzlaşsın. Eğer o geçiş süreci muğlak bırakılırsa, süresi belli olmazsa vatandaşlarımız destek vermek istemeyebilir. Genel başkanlarla yaptığım görüşmelerde bu önerimize aykırı bir cevap almadım. İlk hedef olarak parlamenter sistemle ilgili bir ortak metin çıkarmak.

Eğer parlamenter sistemle ilgili biraz daha detaylarda mutabakat sağlanırsa, bu mutabakat seçimden önce netleşirse, geçiş süreciyle alakalı da net bir tablo ortaya çıkarsa, biz parlamenter sistemle ilgili anayasa oylamasının 6 ay içinde yapılabileceğini düşünüyoruz.

DEVA Partisi olarak bizim tercihimiz seçimlerden önce mümkün olduğunca detaylı bir şekilde hem parlamenter sistem üzerinde mutabık kalmak hem de geçiş süreciyle ilgili mutabık kalmak. Seçimden sonra bu konularda müzakereye gerek kalmaması ve hemen uygulama başlaması.

Madem parlamenter sistem iyi bir şey acele edeceğiz. Niye ayağımızı sürüyelim ki? Madem iyi bir şey, madem hedefliyoruz, niye öyle 2-3 yıl bekliyoruz? Ne oluyor yani? O süre 2-3 yıl olursa bu ne demek? ‘Biz bu eski başkanlık sisteminin yetkilerini kullanalım güç elimize geçmişken, 2-3 sene sonra parlamenter sisteme geçeriz’ bu olmaz.

Madem başkanlık sistemi hızlı restorasyon için gerekli, o zaman hiç vazgeçmeyelim. O tutarlı bir yaklaşım değil. Burada çok hızlı bir şekilde parlamenter sisteme geçmek ve ülkenin sorunlarını bu sistem içerisinde çözmek gerekiyor.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, parlamenter sisteme geçiş sürecinde ‘bir başkan yardımcısının başbakan gibi çalışabileceği’ yönündeki görüşünü değerlendiren Babacan, şu ifadeleri kullandı:

Her partinin kendi çalışmaları ve tezleri olabilir bu konuda. Bu konular geçiş sürecinin konuları. Bu geçiş sürecinin konuları da partiler arasındaki ortak masada konuşulmalı. CHP’nin ve bizim başka bir teklifimiz olabilir. Eğer buradaki niyet, beraberce, ittifakla, bir ortaklıkla yönetmekse, o zaman o ittifakın ya da ortaklığın taraflarının bunda mutabık kalması lazım.

Eğer bir ittifak olacaksa o zaman ortaklık içerisinde olabilecek partilerin bunları oturup beraber konuşmaları lazım. Cumhurbaşkanı adayının veya adaylarının bu taahüde baştan girmesi ve siyasi taahhütlerle seçime girmek, vatandaşımız için net bir tablo oluşturacaktır. Aksi halde karışık, bilinmeyen, herkesin farklı farklı şeyler söylediği bir tablo olursa, vatandaşlarımız daha iyi bildiği ve anladığı bir seçeneği, belirsiz, muallak, ne olacağı belli olmayan bir tabloya göre tercih edebilir.

Sonra ‘Ne oldu da Sayın Erdoğan bu seçimi kazandı’ diye, nerede hata yaptı diye düşünülür. Bu seçim çok önemli. Bu ülke meselesi. Gençlerimizin, gelecek nesillerin, yarınların meselesi. Bizim dersimizi iyi çalışmamız lazım.

“Erdoğan işin başında olduğu sürece, bu ülkenin ekonomisi düzelmez”

Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Ekonomi durumu çok kötü, size ihtiyaç var’ diyerek kendisine hükümette görev almasını teklif etmesi durumunda vereceği yanıtı çok net açıkladı. Babacan, “”Asla. Sayın Erdoğan işin başında olduğu sürece, bu ülkenin ekonomisi düzelmez. Böyle bir şey mümkün değil ve olmaz. Ben değil, 10 tane Nobel ödüllü iktisatçı gelsin, onlar da yapamaz” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Babacan, Partisinin ‘Yarına Atılım Eylem Planı’nı Tanıttı

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin ‘Yarına Atılım Eylem Planı’nı tanıttı. DEVA Partisi iktidarının ilk 90 ve 360 gününde uygulanacak 38 maddeden oluşan eylem planı, üç ana başlıktan oluşuyor. Babacan, programa ilişkin yaptığı açıklamada, Cumhuriyet dönemindeki hiçbir hükûmet programının DEVA Partisi’nin eylem planları kadar detaylı olmadığını vurguladı.

Haber Merkezi / ‘Dünyayla yarışan, özgür ve zengin bir Türkiye için dijital dönüşüm’ sloganıyla sunulan planın ayrıntılarını DEVA Partisi Dijital Dönüşüm ve Teknoloji Politikaları Başkanı Burak Dalgın anlattı. Üç ana başlıktan oluşan planın “7’den 70’e dünyayla bütünleşen Türkiye” başlığını taşıyan ilk bölümünde fırsat eşitliği vurgulanıyor. 6 ila 25 yaş arasındaki bütün öğrencilere bedelsiz internet hizmeti ve müfredatın yenilenmesi vaat ediliyor.

İkinci bölümün başlığı; ‘Yoksullaşan değil, zenginleşen Türkiye’. Dijital dönüşümle beraber ekonomik atılımın hedeflendiği bu bölümde girişimcilik alanında ve özel sektöre ilişkin atılacak adımlar sıralanıyor. Kripto para ve Dijital-TL ile ilgili düzenlemelerin de önerildiği bu bölümde ayrıca teknoloji alanında tek başına çalışılan (freelance) işlerde sosyal güvencenin altı çiziliyor.

Eylem planının üçüncü bölümü ise ‘Yeni dünyaya uygun kamu hizmeti ve mimarisi’ başlığını taşıyor. Dijital dönüşüm, teknoloji ve girişimcilik odaklı yeni bir bakanlık ve bu kapsamda yeni kurumlar kurulmasını amaçlayan DEVA Partisi, dijital dönüşümle ilgili hukukî düzenlemeleri bu bölümde ele alıyor.

Cumhuriyet dönemindeki hiçbir hükûmet programının DEVA Partisi’nin eylem planları kadar detaylı olmadığını vurgulayan Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Değişimden korkmuyoruz. Ne istediğimizi, ülkemizin neye ihtiyacı olduğunu çok iyi bilerek hareket ediyoruz. İktidardaki zihniyetin Türkiye’yi dünyadan koparmasına, özgürlüklerimizi, ekonomimizi geriletmesine izin vermeyeceğiz. Dünyaya gururla ve onurumuzla bakacağız. Refah seviyemizi yükseltmek amacıyla çıktığımız yolda pusulamız özgürlükler, adalet, hukuk olacak.

“Ülkemizin içine kapanarak bir yol alamayacağını iyi biliyoruz”

Dijital dönüşümle birlikte yepyeni bir dünya düzeni kuruluyor. Dijitalleşme, toplumsal ve ekonomik hayatı köklü bir şekilde değiştirdi, değiştiriyor. Türkiye, bu değişime seyirci kalamayacak kadar önemli bir ülke. Yeni bir dünya kurulurken, ülkemizin içine kapanarak bir yol alamayacağını iyi biliyoruz.

Türkiye’yi yeni buluşların ve yaratıcı fikirlerin ülkesi yapmakta kararlıyız. Kimseye ‘İcat çıkarma’ demeyeceğiz. ‘Söz büyüğün’ diyerek gençlerimizin elinden mikrofonu almayacağız. O yüzden, sevgili gençler, ne olur başımıza icat çıkarın. Başımıza yeni işler açın. Bu özellikle sizden rica ediyoruz.

Fikir ve üretim üssü olan bir Türkiye olmayı hak ediyoruz. Kendi geliştirdiği teknolojileri, kendi geliştirdiği markalarla dünyaya ihraç eden bir Türkiye hayalimiz var. Yeni teknolojilerin pınarı olmuş bir Türkiye hayal ediyoruz. Finansın, paranın oluk oluk akacağı, yatırım üssü olmuş bir Türkiye hayalimiz var. Fırsat eşitliği temelinde yükselen, hiçbir vatandaşımızın geride kalmadığı bir Türkiye hayalimiz var.

“Eylem planımız, gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkı hızla kapatacak”

Arabayı sadece dikiz aynasına bakarak kullanırsak kesin kaza yaparız. Gözümüz hep ileride olacak. Ülkenin yarınlarına kilitleneceğiz. Açıklayacağımız eylem planımız, bu ülkenin hızla özgürleşmesini ve zenginleşmesini sağlayacak, gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkı hızla kapatacak bir program.

İnternet, artık gündelik hayatımızın ayrılmaz bir parçası. Nefes almak gibi bir ihtiyaç. Ülkeyi yönetenlere bakıyoruz, ‘Çıkar telefonunu’ diyenleri pek anlamıyoruz.  Hızlı, hesaplı, hür, hizmet odaklı ve her yerde olan internetin vatandaşın en temel haklarından birisi olduğuna inanıyoruz. İnternet ortamında özgürlükleri garanti altına almadığımız müddetçe, internetteki iyileştirmeler bir işe yaramaz. Yeni kurulacak hükûmetin diyeceği çok basit: ‘Gençler, rahatlayın. Öyle ‘Silivri soğuktur’ muhabbetini unutun, artık bunlar gündemde olmayacak. Sosyal medyada istediğiniz paylaşımı yapın. Gecenin yarısında polis kapınızda belirmeyecek. Biz ülkenin yeni yöneticileri olarak talimatı verdik: Artık hiç kimsenin kendi özgürlük alanına ilişmeyeceksiniz.’”

Babacan’ın ardından konuşan DEVA Partisi Dijital Dönüşüm ve Teknoloji Politikaları Başkanı Burak Dalgın ise şunları söyledi:

 “Eylem planımız Van’da EBA’ya ulaşamayan çocuğun, İzmir’de uluslararası tahsilat alamayan freelance çalışanın işine yarayacak, Diyarbakır’da internete giremeyen gencin, Konya’da e-ihracat yapmak isteyen KOBİ’nin, Adana’da dijital tarım yapmak isteyen çiftçinin, İstanbul’da bu toplantıya gelmeye çalışırken taksi bekleyenlerin, Sinop’ta kripto parayla nasıl para kazanırım diyenlerin işine yarayacak. Yani bütün Türkiye’nin işine yarayacak.”

Dalgın, kamuda şeffaflığın ve hesap verebilirliğin sağlanması amacıyla üç yeni internet sitesi kuracaklarını söyledi:

“Bir tanesi saydamlık.gov.tr olacak. İhale şartnamelerinin ve kamu verilerinin paylaşıldığı bir platform. Vatandaş oraya gidip kendi parasının nasıl harcandığına bakacak. Bir diğeri takip.gov.tr. Devlete bir başvuruda bulunduğunuzda bu başvurunun ne durumda görmek lazım. Tıpkı bir kargo yolladığınızda onu takip etmeniz gibi… Bir diğeri ise düzenleme.gov.tr. Dijital anketlerle vatandaşlarımızdan öneriler toplayacağız.

Start-Up konusunda yenilikçi ve devrimci bir perspektifimiz var. Bu arkadaşlarımızın hukuki statüsünü, mali yükümlülüklerini, yatırım enstrümanlarını, teşviklerini, kapatılması için gereken süreleri tamamen değiştireceğiz. Bırakalım büyüsünler, birkaç sene sonra serpildiklerinde zaten bakarız.

“Teknoloji magazini değil, toplumsal değişim”

En lüks telefonları, en iyi bilgisayarları, en hızlı interneti kullanmanız tabii ki güzel bir şey ama o kendi başına bir şeyi başarmıyor. Özgürlükleri kısıtlıyorsanız, girişimcinin önüne duvarlar çekiyorsanız o aletler pek bir işe yaramıyor. Eylem planımız; bu işi bir teknoloji magazininden kurtarıp toplumsal değişime doğru ittirme planı. Bilgi çağına ulaşırken hiçbir vatandaşımızı geride bırakmayacağız. Bütün meselemiz bunun etrafında şekilleniyor.”

Paylaşın