AİHM, Türkiye’den Cizre İçin Savunma İstedi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Şırnak’ın Cizre ilçesinde 137 kişinin üç binanın bodrum katında öldürülmesi ve yaşanan ihlallere dair Türkiye’den savunma istedi.

Şırnak’ın Cizre ilçesinde 14 Aralık 2015 tarihinde ilan edilen 79 günlük sokağa çıkma yasağının devam ettiği 7 Şubat 2016’da 137 kişi mahsur kaldıkları 3 binanın bodrum katında öldürülmüştü.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 22 Mayıs’ta yaptığı bildirimde; Şırnak’ın Cizre ilçesinde 2015-2016 yılları arasında ilan edilen sokağa çıkma yasakları döneminde 137 kişinin mahsur kaldıkları 3 binanın bodrum katında öldürülmesi ve yaşanan ihlallere dair Türkiye’den savunma istedi.

AİHM, “askeri operasyonları sırsında başvurucuların yaşam haklarının ihlal edilip edilmediği, sivillerin yaşamına dair gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı, yaralı kişilere tıbbi yardımın ulaştırılıp ulaştırılmadığı, ilgili soruşturmaların yapılıp yapılmadığını” sordu.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) aynı dava üzerinden 13 Kasım 2019 tarihinde, iç hukuk yollarının tüketilmediğine işaret etmiş, Anayasa Mahkemesi (AYM) kararının beklenmesine karar vermiş ve davayı “kabul edilemez” bulmuştu.

Avukatlar, bunun üzerine Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. AYM’nin ret kararı üzerine AİHM’e yeni bir başvuru yapıldı. AİHM, 22 Mayıs’ta yaptığı bildirimle Türkiye’den savunma istedi.

Dosya avukatlarından Ramazan Demir, AİHM’in “ciddi ve ayrıntılı bir savunma” istediğini söyledi. Demir, 2019’da AİHM’de görülen duruşmaya işaret ederek, “Biz o gün AYM’nin nasıl bir karar vereceğini, savcılıklar ve diğer adli makamların olaya yaklaşımını belgeleriyle ortaya koymuştuk. Ancak AİHM bunlara rağmen AYM’nin konu ile ilgili ne diyeceğini görmek istediğini söyleyerek, başvuruları AYM’nin vicdanına terk etmişti. Geldiğimiz noktada biz haklı çıktık. AYM devletin beyanını esas aldı, bütün başvurulara reddetti. Olan ailelere ve mağdurlara oldu, 7 yıl boşuna kaybedildi” dedi.

Demir, “AİHM’den beklentimiz; bağımsız insan hakları kuruluşlarının raporlarını da dikkate alarak, ölümlerle bağlantılı olarak işlenen insanlık suçlarını tespit eden hızlı ve hakkaniyetli bir yargılama” diye konuştu.

AİHM, Türkiye’den şu sorulara yanıt istedi:

Başvurucuların yakınlarının yaşam hakkı; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesi kapsamında, Cizre’de uygulanan sokağa çıkma yasakları sürecinde yürütülen askeri operasyonlar sırasında devlet güçlerinin güç kullanımı nedeniyle ihlal edilmiş midir?

Güvenlik operasyonlarını planlayan ve yürüten yetkililer, sivillerin yaşamını korumak için gerekli özeni göstermiş midir? Özellikle, sivillerin yoğun şekilde bulunduğu bölgelerde operasyonların başlatılması ve sürdürülmesi sırasında sivil can kayıplarının önlenmesi adına gerekli tedbirler alınmış mıdır?

Devlet, başvurucuların yakınlarının yaşamlarını koruma yükümlülüğü kapsamında, yaralı kişilere tıbbi yardımın ulaştırılmasını sağlamayarak -özellikle bodrum katlarında mahsur kalan yaralılara ambulans gönderilmesini engelleyerek- Sözleşme’nin 2. maddesini ihlal etmiş midir?

Devletin yetkili organlarının, yardım çağrısında bulunan ve hayatta olan kişilerin bulundukları yerlerde uzun süre yaralı şekilde bekletildikten sonra yaşamlarını yitirmesine ve bazı vakalarda bu kişilerin bedenlerinin yakılarak öldürülmesine yol açacak şekilde hareket etmesi, yaşam hakkı bakımından devletin doğrudan sorumluluğunu doğurmakta mıdır?

Yaşam hakkının usule ilişkin korunması bağlamında, Cizre’de gerçekleşen ölümlerle ilgili olarak yürütülen iç hukuk soruşturmaları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesi kapsamında gerekli etkinlik, tarafsızlık ve şeffaflık ölçütlerini karşılamış mıdır?

Türk adli makamlarının, başvurucuların yakınlarının ölümlerine yönelik tutumu, olaylarda devlet yetkililerinin sorumluluğunu ortaya koymuş mudur? Devletin bu olaylara dair iç hukuktaki yaşam hakkını güvence altına alan düzenlemeleri etkili şekilde uyguladığı söylenebilir mi?

İlgili soruşturma ve yargı süreçleri -hem olayların ilk inceleme aşamasında hem de Anayasa Mahkemesi aşamasında- gerekli hızda, ciddiyetle ve tarafsızlıkla yürütülmüş müdür?

Soruşturmayı yürüten savcılık makamları, olayın koşullarını aydınlatmak ve tüm delilleri nesnel biçimde değerlendirerek sorumluları belirlemek adına elindeki tüm olanakları yeterince kullanmış mıdır?

Yürütülen soruşturmalar, başvurucuların olaylara dair meşru menfaatlerini koruyacak ölçüde erişilebilir olmuş mudur?”

Ne olmuştu?

Şırnak’ın Cizre ilçesinde 14 Aralık 2015 tarihinde ilan edilen 79 günlük sokağa çıkma yasağının devam ettiği 7 Şubat 2016’da 137 kişi mahsur kaldıkları 3 binanın bodrum katında öldürülmüştü. Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, yaşananlar için “Kıyamet benzeri bir tablo” tanımlaması yapmıştı.

Kamuoyunda büyük tepkiye neden olan ve birçok kişinin sırf tedavi edilmediklerinden kaynaklı hayatını kaybettiği bodrumların birincisinde 31, ikincisinde 62 ve üçüncüsünde 44 kişi can verdi. Söz konusu bodrumlarda hayatını kaybedenler arasında, Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanları Mehmet Tunç ve Asya Yüksel, gazeteci Rohat Aktaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) PM üyeleri, MKM sanatçıları, KJA üyeleri ve çok sayıda öğrencinin yanı sıra çocuklar da bulunuyordu.

Bodrumlarda hayatını kaybedenlerin bazılarının cenazelerine halen ulaşılmış değil. Olayın yaşanmasının ardından binalar yıkılarak, molozlarla doldurulan alanda Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından yeni konutlar inşa edildi.

Tüm girişimlere rağmen öldürülen kişilerin ölümlerine ilişkin başlatılan soruşturmaların birçoğu hakkında “takipsizlik” kararı verildi. “Örgüt üyesi” iddiasıyla verilen kararların birçoğunda, ölümler “hukuka uygun” kabul edildi.

(MA)

Paylaşın

AYM’nin Can Atalay Kararı Meclis’te Okundu; Tutanaklara Geçti

AYM’nin Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesine ilişkin verdiği “yok hükmünde” kararı, TBMM’de okundu. Meclis’in sitesinde yer alan tutanakta, kararın okunduğu bölüm sansürlendi.

Haber Merkezi / TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, kararın açıklandığı TBMM diyaloglarının sisteme yeniden yüklendiğini açıkladı. Kadıgil, “Can Atalay’la ilgili AYM Kararının okunduğu fasıl 6 saatin ardından nihayet tekrar sisteme yüklendi. Teşekkürler. Zahmet verdik” dedi.

14 Mayıs 2023 Genel Seçimlerinde TİP Hatay Milletvekili seçilen Can Atalay’ın vekilliği, 30 Ocak 2024’te Meclis’te Yargıtay kararı okunarak düşürülmüştü.

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Türkiye İşçi Partili (TİP) Şerafettin Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin verdiği “yok hükmünde” kararı, TBMM Genel Kurulu’nda okundu.  Cumhuriyet Halk Partili (CHP) Meclis Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca, Anayasa’nın 153. maddesini hatırlattı ve AYM kararlarının herkes için bağlayıcı olduğunu vurguladı:

“Hatay halkının iradesiyle seçilen Can Atalay Anayasamızın 6. maddesinde düzenlenmiş olan ve kayıtsız şartsız egemenlik hakkını burada temsil etmek üzere seçtiği milletvekili arkadaşımızı seçildiği günden bu yana aldığı görevi ifa edemediği ve bunun anayasaya uygun olmadığı defalarca dile getirildi.

Anayasamızın 153’üncü maddesine göre Anayasa Mahkemesi kararları başta yasama organı olmak üzere tüm kurum ve kuruluşları bağlayıcı olduğu aşikar olması ve amir hüküm olması hasebiyle bugün Anayasa Mahkemesi kararının Milli Egemenlik Haftasına girdiğimiz bu süreçte hüküm kısmını bir kez daha hatırlatmak bakımından okunmasına karar verdim ve bu hüküm kısmını Sayın Katip üye arkadaşıma okutuyorum.”

TBMM tutanağında ise Biçer Karaca’nın konuşmasının giriş kısmı verilirken; kararın okutulduğu kısma yer verilmedi.

CHP Grup Başkanvekil Murat Emir, sansüre sosyal medya hesabından tepki gösterdi. Murat Emir, “TBMM Başkanvekilimiz Gülizar Biçer Karaca Anayasa ve İçtüzüğe uygun davranarak AYM kararını okutmuştur. Anayasa ve İçtüzük tanımayan AKP bu kez de tutanakları değiştirmeye ve AYM kararının okunduğu bölümü tutanaklardan çıkartmaya çalışıyor. Başta TBMM Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş olmak üzere tüm yetkilileri uyarıyoruz. Tutanaklar Meclisimizin namusudur. Beğenmediğiniz bölümlerini sonradan çıkartabileceğiniz sıradan metinler değildir. Yeni bir hukuksuzluk daha yaratmayın. İzin vermeyiz” ifadelerini kullandı.

TİP Milletvekili Sera Kadıgil de sosyal medya hesabından tutanağın sansüre uğramadan önceki ve sonraki hallerinin fotoğraflarını paylaşıp “Can Atalay’la ilgili AYM hükmünün okunduğu fasıl son tutanakta an itibariyle görünmüyor. Genel Kurul açıkken Meclis Başkan Vekili’nin talimatıyla Divan Üyesi tarafından söylenen sözlerin tutanaktan çıkartılması kararını Genel Kurul kapalıyken kim, nasıl veriyor diye sormak için tutanak hizmetleriyle görüştüm. Tartışmalı bir an olduğunu, beyanlarda hata olmasın diye ilgi faslın kontrolde olduğunu kısa süre içerisinde yükleneceğini ifade ettiler. Bekliyoruz” açıklaması yaptı.

TİP’ten yapılan açıklamada, Atalay hakkındaki AYM kararını bugün Genel Kurul’da okutmasına ilişkin, “Sayın Karaca’ya bu Anayasal gerekliliği yerine getirdiği için teşekkür ederiz. Halkın iradesi tanınmalı, AYM kararları uygulanmalı, Can Atalay’a vekilliği iade edilmeli ve vekilimiz derhal serbest bırakılmalıdır” ifadeleri kullanıldı.

TİP’in sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, şunlar kaydedildi: “TBMM Başkanvekili Sayın Gülizar Biçer Karaca, Hatay’ın seçilmiş milletvekili Can Atalay hakkındaki Anayasa Mahkemesi (AYM) kararını bugün Genel Kurul’da okutmuştur. Sayın Karaca’ya bu Anayasal gerekliliği yerine getirdiği için teşekkür ederiz. Halkın iradesini alenen gasp edenlerin de çok iyi bildiği ve bugün yüzlerine bir kez daha vurulduğu üzere Can Atalay’ın cezaevinde geçirdiği her dakika hukuka aykırıdır. Halkın iradesi tanınmalı, AYM kararları uygulanmalı, Can Atalay’a vekilliği iade edilmeli ve vekilimiz derhal serbest bırakılmalıdır.”

AK Parti’den tepki

Konuya ilişkin açıklama yapan AK Parti Grup Başkanvekili Leyla Şahin Usta, Karaca’nın AYM’nin iade kararını TBMM’de okutmasına tepki gösterdi. AK Partili Usta, CHP’li Karaca’nın “görevini kötüye kullandığını, korsan eylem yaptığını ve tarafsızlığını yitirdiğini” savunarak “Artık hiçbir oturumda görev almaması, Meclis Başkanvekilliği görevinin sonlandırılmasını talep ediyoruz” dedi.

Usta, şunları söyledi: “Başkanvekilleri, birleşimleri TBMM Başkanı adına vekaleten yönetirler, hangi oturumların yönetileceğine başkan karar verilir. Meclis Başkanı tarafından gündeme alınmayan herhangi bir husus Genel Kurul’a sunulamaz. Başkanvekillerinin takdir yetkisi bulunmaz. Sayın Karaca, Başkan adına görev yaptığını biliyor. Başkan’ın onayı olmadan gündeme ekleme yapamayacağını biliyor. İç tüzüğü ihlal etmiştir. Meclis Başkanvekilliği görevini kötüye kullanmış ve korsan bir eylem yapmıştır.

Görünen o ki, CHP hazırlıklı gelmiştir. Divan katip üyemizin kalkmasının ardından, kendisinin uyarılmasına rağmen ara vermemiştir. Yasama uzmanlarının kendisini ikaz etmesine rağmen, ‘ara vermeniz gerekir’ denilmesine rağmen ara vermemiştir. Tamamıyla iradesiz, iç tüzüğe aykırı bir eylem içine girmişlerdir, millet iradesine aykırıdır. Biz Önder’e geçmiş olsun dileklerimizi bildirmek için bir aradaydık. Böyle bir günde böyle korsan bir eylemi yapacak kadar aciz duruma düşmelerini milletin takdirine bırakıyoruz. Artık Meclis Başkanvekili olarak görev yapması, oturum yönetmesi mümkün değildir.

Bu konudan diğer siyasi partilerin haberi yoktu. DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Koçyiğit ile konuştum, onların da haberi olmadığını, üzüldüklerini, böyle bir günde böyle bir davranışın sergilenmesinden üzgün olduklarını bildirdiler. Bilerek ve kasten iç tüzük ihlalidir… Meclis Başkanı’nın kendisine verdiği yetkiyi kötüye kullanmıştır. Taraflı olarak başkanlık yapmaya devam etmiştir. İç tüzüğe aykırıdır; hiçbir oturumda görev almaması, Meclis Başkanvekilliği görevinin sonlandırılmasını talep ediyoruz.”

14 Mayıs 2023 Genel Seçimlerinde TİP Hatay Milletvekili seçilen Atalay’ın vekilliği, 30 Ocak 2024’te Meclis’te Yargıtay kararı okunarak düşürülmüştü. Atalay’ın avukatları, TBMM’de yapılan bu işlem üzerine AYM’ye başvurmuştu. AYM 22 Şubat 2024’te kararın “yok hükmü”nde olduğuna karar vermişrti.

1 Ağustos 2024 gerekçeli kararını da açıklayan AYM, “Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararı okunarak Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesinin yok hükmünde olduğu”nu belirtmişti.

Paylaşın

Can Atalay Yazdı: Mücadelemizi Sürdüreceğiz

Cezaevindeki 1000. gününde açıklama yapan Can Atalay, “Demokrasi ve hukuktan yana mücadelemizi ısrarla sürdürecek, adaleti, kardeşliği, vicdanı, özgürlüğü ve elbette Gezi’yi savunmaya devam edeceğiz” dedi.

Haber Merkezi / Gezi Parkı Davası’nda 18 yıl hapse çarptırılan, Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay milletvekili seçilmesine ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına rağmen cezaevinde tutulan Can Atalay, sosyal medya hesabından 1000 günü değerlendirdiği bir açıklama yaptı.

Can Atalay, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Tam 1000 gün oldu. Anayasal haklarımızı kullanarak demokratik itirazımızı zulümle ezmeye çalışanlara boyun eğmediğimiz için Silivri’deyiz, Bakırköy’deyiz. Ancak bu süre boyunca dayanışmanız hep yanı başımızdaydı. Bizlere güç verdiniz. Hiç yalnızlık duygusu yaşamadık çünkü bizlerin içeride, sizlerin dışarıda derdi, tasası aynı: Özgür, demokratik bir ülke istiyoruz.

Keyfiliğin değil hukukun, kuralların egemen olduğu, bütün yurttaşların kanun önünde eşit olduğu bir Türkiye istiyoruz. Üzgünüz, ancak 1000 gündür içeride olduğumuz için değil; adalet ve hukuktan günbegün uzaklaşan memleketimiz için, demokrasi adına kaybettiğimiz değerler için üzgünüz. Ülkemizde bugün bir ikili hukuk ve ikili işleyiş egemen durumda. İktidara sımsıkı yapışmış bir çevre, kendi devamı uğruna ayağına dolanan her yurttaşı, her kurumu tasfiye etmek için, başta adalet olmak üzere, tüm kurumları bir sopa olarak kullanıyor.

Bu 1000 günde neler oldu, bir bakalım: Gezi Mahkumiyetlerine duyulan tepkinin de etkisiyle yaklaşık 80 bin oyla Hatay’dan milletvekili seçildim. Anayasaya ve ilgili yasalara göre yapılması gereken çok netti. Ancak ikili hukuk hemen devreye girdi. Yasalar ve Anayasa çiğnendi. Görülmemiş biçimde Anayasa Mahkemesi üyeleri için suç duyuruları yapıldı. Meclis, yasadışılığa boyun eğerek saygınlığını tartışmalı hale getirdi. Meclis’in merdivenleri kana bulandı.

Son olarak, bizleri mahkum ettirme inadıyla beraat ettiğimiz davanın Yargıtay’ca bozma gerekçesi olan ‘eylemi bulacağınız yer’ olarak gösterilen Çarşı Davası beraatle sonuçlandı. Böylece Geziciler üçüncü kez beraat etmiş oldu. Ancak bu beraatler, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce ard arda verilen hak ihlali kararlarının sonuç vermediği bir durumdayız. Çünkü bizlerin 1000 gündür yaşadıkları, kayyumlarla yaşananlar, algı yaratmak için yürütülen operasyonlar, medya üzerindeki baskılar. Bunların hepsi iktidara yapışma durumunun sonuçlarıdır.

“Birlikte mücadele edecek, birlikte kazanacağız”

Sevgili arkadaşlar, her hal ve şartta muhatabı olduğumuz zulmün karşısında karamsarlığa teslim olmuyoruz. Umudumuzu asla kaybetmiyoruz. Hiç birimiz! Demokrasi ve hukuktan yana mücadelemizi ısrarla sürdürecek, adaleti, kardeşliği, vicdanı, özgürlüğü ve elbette Gezi’yi savunmaya devam edeceğiz. Bu kilidi sizlerin bugün, bu buluşmalarda ve alanlarda yan yana duruşunuz çözecek.

Çözüm için, siyaseten teferruata takılmadan, ana sorunumuzun bugün yaşadığımız ikili hukuku ve ikili işleyişi aşmak olduğunu bilerek, kararlılıkla yan yana duruşumuzu güçlendirmeliyiz. Baskı karşısında enseyi karartmayacağız. Birlikte mücadele edecek, birlikte kazanacağız. Hukuka, özgürlüğe gönül vermiş, bu yolda yürüyen tüm yurttaşlarımızı sevgiyle kucaklıyorum.”

Paylaşın

AİHM, Can Atalay İçin Türkiye’den Savunma İstedi

Merkezi Fransa’nın Strasbourg kentinde bulunan AİHM, AYM’nin TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın tahliye edilmesi kararına uyulmadığı için Türkiye’den savunma istedi.

Şerafettin Can Atalay’ın milletvekili seçilmesi sonrası serbest bırakılmaması ve de yargılamasının yenilenmemesi ayrıca milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi (AYM) arasındaki sürtüşmeye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), müdahil oldu.

AİHM, biraz önce yayımladığı bildirisine göre Can Atalay’ın milletvekili seçilmesi sonrası serbest bırakılmaması ve de yargılamasının yenilenmemesi ayrıca milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin Türk Hükümetinden savunmasını sunmaya davet etti.

Ne olmuştu?

Atalay, 14 Mayıs 2023’te yapılan genel seçimde TİP’ten Hatay Milletvekili seçildi. Atalay’a verilen hapis cezası, 28 Eylül 2023’te Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nce onaylandı. AYM ise milletvekili seçilmesi nedeniyle 25 Ekim 2023’te Atalay hakkında hak ihlali kararı verdi.

Yüksek Mahkeme; yargılamanın durdurulmasına, vekilliğinin kabulüne ve Atalay’ın tahliyesine karar verilmesine hükmetti.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, bu kararı uygulamadı ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi. Daire, 8 Kasım 2023’te AYM’nin süper temyiz mahkemesi gibi davranarak böyle bir hüküm kuramayacağı gerekçesiyle karara uyulmayacağını açıklayarak AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu.

AYM bunun üzerine anayasal zorunlulukları anımsatarak 21 Aralık 2023’te ikinci kez hak ihlali kararı verdi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise 3 Ocak’ta bu kararın yok hükmünde olduğu yönünde bir karar aldı.

Yargıtay’ın kararının 30 Ocak’ta TBMM Genel Kurulu’nda okunmasıyla Atalay’ın milletvekilliği düşürüldü. Atalay’ın avukatlarının yanı sıra TİP, CHP ve DEM Parti; bu kararın iptali için AYM’ye başvurdu.

AYM’nin 1 Ağustos’ta Resmi Gazete’de yayımlanan gerekçeli kararında, Atalay’ın milletvekilliğinden düşürülmesi kararının “yok hükmünde” olduğu ifade edildi. Bu kararın ardından, Atalay’ın milletvekilliği haklarının iade edilip edilmemesi konusunda gözler Meclis’e çevrildi.

CHP, bu gelişme üzerine Can Atalay’ın durumunu görüşmek Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırdı. 16 Ağustos’taki olağanüstü toplantıda AK Parti İzmir Milletvekili ve İdare Amiri Alpay Özalan, TİP Milletvekili Ahmet Şık’a yumruklu saldırıda bulundu.

Saldırıyı engellemeye çalışan DEM Parti Grup Başkanvekili ve Kars Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit de şiddete uğradı ve kaşı yarıldı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Can Atalay için Meclis’i  tekrar olağanüstü toplantıya çağırdı. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un “Meclis Genel Kurulu’nun aynı konuda ikinci kez olağanüstü toplantıya çağrılmayacağı” gerekçesiyle CHP’nin Can Atalay başvurusunu reddettiği açıklandı.

Paylaşın

TBMM Başkanı Kurtulmuş, CHP’nin Can Atalay Başvurusunu Reddetti

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un “Meclis Genel Kurulu’nun aynı konuda ikinci kez olağanüstü toplantıya çağrılmayacağı” gerekçesiyle CHP’nin Can Atalay başvurusunu reddettiği açıklandı.

Haber Merkezi / Gezi Parkı davası kapsamında tutuklanan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına rağmen tahliye edilmemesine tepkiler gelmeye devam ederken, CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un toplantı çağrısını reddettiğini açıkladı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Can Atalay için Meclis’i 10 Eylül Salı günü saat 14.00’te tekrar olağanüstü toplantıya çağırmıştı.

Ali Mahir Başarır, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Anayasa Mahkemesi’nin Hatay Milletvekili Can Atalay kararı üzerine yapmış olduğumuz olağanüstü toplantı çağrımızı reddetti. Bu; Meclis’in itibarına da, milletvekili haklarına da, ülkemiz ve Meclis’imizin tarihine de bir hakarettir! Bu kararı kabul etmiyoruz!” ifadelerini kullandı.

Kurtulmuş’un reddetme gerekçesinin ise Meclis Genel Kurulu’nun aynı konuda ikinci kez olağanüstü toplantıya çağrılması olduğu belirtildi.

Numan Kurtulmuş, Can Atalay’ın milletvekilliğini düşürülmesine yönelik tutumuna ilişkin eleştirilere, “Bizim prosedürlerimiz içerisinde Anayasa Mahkemesi’nin bize yazdığı bir metin yok. Dolayısıyla biz Anayasa Mahkemesinin hangi kararını okutacağız?

Bana birisi ‘TBMM Başkanı yazı yazmış ve falanca mahkemenin verdiği yargı kararını ortadan kaldırmış’ diye bir yol söylesin. TBMM olarak her şeyi yapabiliriz. İsterse yüksek yargı kurumlarının fonksiyonlarını bile değiştirebilir, Anayasa değişikliği yapar, yasamanın böyle bir gücü var ama yasamanın bir mahkeme kararını değiştirme gücü yok” şeklinde yanıt vermişti.

Paylaşın

Meclis Başkanı’ndan Can Atalay Açıklaması: Mahkeme Kararını Değiştiremeyiz

Can Atalay’ın AYM kararına rağmen tahliye edilmemesine ilişkin konuşan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “Bizim prosedürlerimiz içerisinde Anayasa Mahkemesi’nin bize yazdığı bir metin yok. Dolayısıyla biz Anayasa Mahkemesinin hangi kararını okutacağız?” dedi ve ekledi:

“Bana birisi ‘TBMM Başkanı yazı yazmış ve falanca mahkemenin verdiği yargı kararını ortadan kaldırmış’ diye bir yol söylesin. TBMM olarak her şeyi yapabiliriz. İsterse yüksek yargı kurumlarının fonksiyonlarını bile değiştirebilir, Anayasa değişikliği yapar, yasamanın böyle bir gücü var ama yasamanın bir mahkeme kararını değiştirme gücü yok.”

Gezi Parkı davası kapsamında tutuklanan ve Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına rağmen tahliye edilmemesine tepkiler gelmeye devam ederken, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’tan yeni bir açıklama geldi.

Habertürk canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Numan Kurtulmuş, “İlk 4 madde tartışması yapmanın ben zaman kaybı olduğuna, Türkiye’de lüzumsuz tartışmaların kapısını açacağına, bu anayasa tartışmalarını da başından zehirleyeceğine inanıyorum” dedi. Kurtulmuş, parlamentoda bulunan büyük bir çoğunluğun ilk 4 maddeyle ilgili değişiklik talebinin olmadığını vurguladı.

Meclis’te bulunan partilerin tamamının ya yeni anayasa ya çok köklü bir anayasa değişiklik teklifini ya seçim beyannamelerinde ya da parti programlarında ifade ettiğini dile getiren Kurtulmuş, şöyle devam etti: “Şimdi birinci tur bitti. Bundan sonrasını inşallah güzel, açık bir şekilde yürüteceğiz. Sadece siyasi partiler değil, bütün toplum kesimlerine yayacağız. TBMM’nin öncülüğünde bu süreç yürütülecek.”

‘Mahkeme kararını değiştiremeyiz’

Can Atalay’ın milletvekilliğini düşürülmesine yönelik tutumuna ilişkin eleştirilerle ilgili soru üzerine de Kurtulmuş, şunları kaydetti: “Bizim prosedürlerimiz içerisinde Anayasa Mahkemesi’nin bize yazdığı bir metin yok. Dolayısıyla biz Anayasa Mahkemesinin hangi kararını okutacağız?

Bana birisi ‘TBMM Başkanı yazı yazmış ve falanca mahkemenin verdiği yargı kararını ortadan kaldırmış’ diye bir yol söylesin. TBMM olarak her şeyi yapabiliriz. İsterse yüksek yargı kurumlarının fonksiyonlarını bile değiştirebilir, Anayasa değişikliği yapar, yasamanın böyle bir gücü var ama yasamanın bir mahkeme kararını değiştirme gücü yok.”

Paylaşın

Can Atalay’dan Yeni Mesaj: Çözüm Meclis Başkanlığı’nda

TBMM’de yaşanan kavgalı oturuma ilişkin yazılı bir açıklama yapan TİP Milletvekili Can Atalay, “Bitirilmek için aylardır uğraşılan ‘olay’ her aşamada hukuku, adaleti, kurumları ve en sonunda Meclis’i nasıl içine alarak, tüketerek, kirleterek ve genişleyerek devam ediyor” dedi.

Haber Merkezi / Açıklamasının devamında, yaşanan sürecin ancak hukukun açık emri yerine getirildiği zaman durabileceğini vurgulayan Atalay, “Can Atalay’ı bir süre daha hapiste tutmanın derdinde ve çabasında olanlar bile yol açtıkları tahribatı görüyorlar. Can Atalay’ı hapiste tutmayı başarabilmek konunun en önemsiz detayı. Ancak ne var ki Anayasa’ya uymak, hukuka bağlılık basit bir işleme, Can Atalay’ın milletvekili listesine yeniden yazılmasına gelip düğümlendiği için etrafından dolaşılamıyor, bastırıldıkça daha zorlayıcı biçimde ortaya çıkıyor” ifadelerini kullandı.

Can Atalay, sözlerini, “Bitti denilenin, bitmesi için her türlü usul, erkan, kurum kimliği, yasa, Anayasa’yı ayaklar altına almanın sonuç getirmediğini, olayın dönüp dolaşıp tekrar tekrar önlerine geldiğini/geleceğini artık herkesin gördüğünü” ifadeleriyle devam ettirdi. Atalay, AYM kararının basit bir işlem gerektirdiğini ve hem sorumluluk hem de çözümün Meclis Başkanı’nda olduğunu kaydetti.

Gezi Parkı Davası’nda aldığı 18 yıl hapis cezası mahkumiyeti nedeniyle Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay milletvekili seçildikten sonra milletvekilliği düşürülen Can Atalay, TBMM’de yaşanan kavgalı oturuma ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Can Atalay açıklamasında, son oturum sonrasında ‘Can Atalay Olayı’nın kapanmadığını, daha da büyüdüğünü belirtti ve şöyle dedi:

“Konu ismim ile anılsa da özünde Anayasa’ya, yasalara, hukuka, hakka ve adalete sahip çıkma mücadelesini veren, keyfiliğe karşı duran, hakkımdaki uygulamanın yarattığı ve daha da yaratacağı vahim sonuçların farkında olarak eylemde bulunan, çaba gösteren, savunan, destekleyen, dayanışan, şiddete boyun eğmeyen herkese, milletvekillerine, partilere teşekkür ediyorum.

Çabalarınız ülkemizin bugünü ve geleceği bakımından çok kıymetli. Mevcut duruma bir bakalım: ‘Can Atalay Olayı kapandı mı?’ yoksa Meclis’i de içine alarak daha devasa bir boyuta mı taşındı? ‘Bitirilmek için aylardır uğraşılan ‘Olay’ her aşamada hukuku, adaleti, kurumları ve en sonunda Meclis’i nasıl içine alarak, tüketerek, kirleterek ve genişleyerek devam ediyor.

Bu süreç hukukun açık emri yerine getirildiği zaman ancak durabilir. Can Atalay’ı bir süre daha hapiste tutmanın derdinde ve çabasında olanlar bile yol açtıkları tahribatı görüyorlar. Can Atalay’ı hapiste tutmayı başarabilmek konunun en önemsiz detayı. Ancak ne var ki Anayasa’ya uymak, hukuka bağlılık basit bir işleme, Can Atalay’ın milletvekili listesine yeniden yazılmasına gelip düğümlendiği için etrafından dolaşılamıyor, bastırıldıkça daha zorlayıcı biçimde ortaya çıkıyor.

Anayasa’nın çiğnendiği yerde, çiğneyen her kurumun kendi meşruiyetini tartışmaya açtığı bir yerde artık olay Can Atalay Olayı’nı kat ve kat aşmış bir hal alıyor. ‘Bitti’ denilenin, bitmesi için her türlü usul, erkan, kurum kimliği, yasa, Anayasa’yı ayaklar altına almanın sonuç getirmediği, olay’ın dönüp dolaşıp tekrar tekrar önlerine geldiğini/geleceğini artık herkes görüyor.

Meclis’in yeniden toplantıya çağrılması yeni bir fırsattır. “Olay” zaten kaçınılmaz olarak Meclis yeniden açıldığında her gün baş gündem olacaktır. Çünkü Anayasa’nın korunması ve uygulanması için yemin eden, birinci derece sorumlu olan Meclis, kendisi Anayasa’yı çiğneyerek varlığını sürdüremez. Bu durumun görüleceğini, söyleyenin de çok iyi bildiği hukuken dayanaksız gerekçelerin arkasına sığınılmadan adım atılmasını umuyorum.

Anayasa Mahkemesi kararı basit bir işlem gerektiriyor. Sorumluluk ve çözüm Meclis Başkanı’ndadır. Milletvekilleri listesine adım yazılacak, eğer gerekli görülüyorsa karar Meclis kürsüsünden okunacak. Bütün işlem bu basitliktedir.

‘Can Atalay Olayı’nda, Anayasa hukuk mu geçerli olacak keyfilik mi baskın gelecek mücadelesinin odaklandığı bilinciyle davranan, yeniden toplantı çağrısı için çaba gösteren bütün milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyor, başarılar diliyorum.”

Ne olmuştu?

TBMM, 16 Ağustos’ta Gezi Parkı davası nedeniyle olarak hapis cezası verilen ve Anayasa mahkemesinin kararına rağmen milletvekilliği düşürülen Can Atalay için Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un çağrısıyla toplandı. Olağanüstü oturum AKP’lilerin toplu saldırısına sahne oldu.

TİP Milletvekili Ahmet Şık’ın konuşması sırasında AKP’li Meclis İdare Amiri Alpay Özalan, kürsüye koşarak Şık’a vurdu. Özalan’a karşılık verirken yere düşen Şık’ı, Özalan’ın peşinden gelen kalabalık AKP’li grup linç etmeye çalıştı. AKP’lileri durdurmaya çalışan muhalefet milletvekilleri de saldırıya uğradı. DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit’in kaşı yarıldı. Koçyiğit’in kaşından damlayan kanlar görüntülendi.

Paylaşın

İYİ Parti’de “Can Atalay” Çatlağı

İYİ Parti Lideri Müsavat Dervişoğlu, İYİ Parti’nin CHP’nin “Can Atalay” çağrısına katılım sağlanmayacağını ifade eden İYİ Partili Kürşad Zorlu’yu yalanlayarak, “ Zorlu, şahsi görüşünü beyan etmiş. Partimizde bu kararlar kurullarda alınıyor” dedi.

Müsavat Dervişoğlu açıklamasının devamında, “Bazı arkadaşlarımızın bağımsız milletvekili gibi davranmalarını, kendilerinin başka bir gerekçeleri yoksa tecrübesizliklerine bağlıyoruz” ifadelerini kullandı.

Dervişoğlu’nun açıklamalarına yanıt veren Zorlu, “Şahsi görüşünü açıkladığını ancak parti kararına uyacağını belirterek, “Konuyu başka yerlere çekmenin de bir manası yoktur!” dedi.

İYİ Parti Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Can Atalay hakkındaki kararı dolayısıyla TBMM Genel Kurulu’nu 10 Eylül’de tekrar olağanüstü toplantıya çağıracaklarını açıklamasına ilişkin, “Can Atalay için normal yasama dönemi beklenmeli. Oylama da yapıldı zaten” demişti.

Halk TV’den İsmail Saymaz, İYİ Parti Milletvekili Kürşad Zorlu’nun Can Atalay için TBMM’nin olağanüstü toplanmasına karşı olduklarına ilişkin açıklamasını İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’na sordu.

İsmail Saymaz’ın aktardığına göre; Müsavat Dervişoğlu, partinin böyle bir kararının olmadığını belirterek, şöyle dedi: “Zorlu, şahsi görüşünü beyan etmiş. Partimizde bu kararlar yetkili kurullarda alınıyor. Bazı arkadaşlarımızın bağımsız milletvekili gibi davranmalarını, kendilerinin başka bir gerekçeleri yoksa tecrübesizliklerine bağlıyoruz.”

“Konuyu başka yerlere çekmenin…”

Müsavat Dervişoğlu’nun açıklamalarına yanıt veren İYİ Parti Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu, şu ifadeleri kullandı: “Benim Can Atalay konusunda tavrım nettir. Yargıtay önüne arkadaşlarımızla birlikte giderek Anayasa kitapçığını ilk biz teslim ettik. İlk önergeyi de sanırım ben verdim. Ancak gelinen noktada onun da haklılığına zarar getirebilecek bazı görüntüler meydana gelmektedir.

İlk olağanüstü toplantıya katıldım. Bu kez ise yeni bir gerginliğin daha da olumsuz yansıyacağını düşünmekteyim. Bu benim şahsi görüşümdür ve ancak daha önce de ifade etiğim gibi partimin resmi görüşü esastır ve yetkili kurullarımızda bir karar alınır ise elbette buna saygı duyarak katılırım. Konuyu başka yerlere çekmenin de bir manası yoktur!”

Paylaşın

İYİ Parti’den CHP’nin “Can Atalay” Çağrısına Ret

İYİ Parti Milletvekili Kürşad Zorlu, Ekol TV’de yaptığı açıklamada, CHP’nin Can Atalay için TBMM’yi tekrar olağanüstü toplantıya çağırma girişimine katılmayacaklarını ifade etti.

Kürşat Zorlu, geçmişte yaşanan olağanüstü toplantılarda hoş olmayan görüntülerin ortaya çıktığını hatırlatarak, “Parlamento, bu tür durumlarla anılmamalı. Bu durum beni hem üzüyor hem de mahcup ediyor. Can Atalay için normal yasama dönemini beklemeliyiz; zaten gerekli oylama da yapıldı” diye konuştu.

Ayrıca, partinin alacağı karara saygı duyacağını belirten Zorlu, “Parlamenter demokrasiye dönüş çağrıları yapılırken, böyle bir ortam yaratılması milletimizin kafasını karıştırıyor. Milletimiz haklı olarak, ‘Böyle mi parlamenter sisteme döneceksiniz?’ diye soruyor. Ben, bu toplantıya katılarak gergin ve kavgacı bir ortamda bulunmak istemiyorum” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Murat Emir, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Meclis’i 10 Eylül’de bu gündemde yeniden olağanüstü gündemle toplantıya çağıracaklarını söylemişti. Emir, çağrıyı Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesinin “yok hükmünde” olduğuna karar veren AYM kararının TBMM Genel Kurulu’nda okutulması istemine dayandıracaklarını açıklamıştı.

TİP’ten Hatay milletvekili seçildiği halde cezaevinden tahliye edilmeyen Can Atalay hakkındaki AYM kararlarının uygulanmamasıyla ilgili TBMM’de genel görüşme yapılması önerisi oy çokluğuyla reddedilmişti. Önergelerin kabul edilmemesinin ardından TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, birleşimi 1 Ekim Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere kapatmıştı.

Can Atalay için düzenlenen oturumda, TİP Milletvekili Ahmet Şık’a AK Partili milletvekillerin saldırmasıyla başlayan ve ardından çıkan büyük arbedede Şık’ın yanı sıra CHP Milletvekili Okan Konuralp ile DEM Partili Gülistan Kılıç Koçyiğit’in yaralanmasına neden olan kavga kamuoyunda büyük tepki çekmişti.

Meclis’te kavga nasıl başlamıştı?

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş tarafından toplantıyı yönetmekle görevlendirilen TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ ilk sözü Türkiye İşçi Partisi adına İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’a vermişti.

Şık, sözlerine, “Bir tespitle başlayacağım. Sizde hiç utanma yok. Zerre miskal, utanmanız yok, haysiyetiniz yok. O yüzden burada usulü konuşmaya da gerek yok” demişti. O sırada bazı AK Parti milletvekillerinin parmak sallaması ve “şerefsiz” demesi üzerine TİP milletvekili “Hakikat her zaman acıtır, o parmağını kırarız, sensin şerefsiz” yanıtı vermişti.

Bu sırada AK Partili milletvekilleri kürsünün etrafını kuşattı, küçük çaplı itiş kakış yaşanmıştı. Gerilimin artması üzerine TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ oturuma ara vermişti. 10 dakikalık aradan sonra yeniden kürsüye gelen Ahmet Şık, iktidar partisine yönelik eleştirilerini sürdürmüştü.

Şık, “Burada usülü konuşmaya hiç gerek yok. Çünkü anayasasızlığın hüküm sürdüğü, kanunsuzluğun teamül haline geldiği bu ülkede size mevzuat anlatacak falan değilim. Din şarlatanlığınıza, göstermelik milliyetçiliğinize kanan, hırsızlığınızı, hukuksuzluğunuzu görmezden gelenleri makbul vatandaş olarak gören sizlerden en çok duyduğumuz söz, vatan haini, bölücü, hain, FETÖ’cü, terörist. Sizden olmayan herkese terörist dediğiniz için Can Atalay’a da terörist demeniz hiç şaşırtıcı değil. Ama herkes bilsin bu ülkenin en büyük terör örgütü hanedanlık ile devlete çöken işte bu sıralarda oturanlardır” demesi üzerine Bozdağ bir kez daha oturuma ara verdiğini duyurmuştu.

Bu sırada kürsüye yürüyen Alpay Özalan, Ahmet Şık’ın boğazına sarılmıştı. Karşılıklı atılan yumruklardan sonra Şık dengesini yitirirken Özalan da kürsünün çevresinden uzaklaşmıştı. Ancak Özalan ile birlikte kürsüye yürüyenlerden AK Parti Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Eyyupoğlu ve İzmir Milletvekili Eyyup Kadir İnan ön saflarda yer almıştı. TİP Genel Başkanı Erkan Baş da kavga anlarında öne çıkan isimlerdendi. Kürsü çevresindeki şiddet olayları yaklaşık beş dakika sürmüştü.

DEM Parti TBMM Grup Başkanvekili Gülistan Koçyiğit ve CHP Ankara Milletvekili Okan Konuralp yaralanmıştı. İktidar partisi milletvekillerinin saldırılarında DEM Parti TBMM Grup Başkanvekili Gülistan Koçyiğit’in kaşı açılmış ve CHP Ankara Milletvekili Okan Konuralp de başından yaralanmıştı. Koçyiğit’e ilk müdahaleyi CHP Ankara Milletvekili Murat Emir yapmıştı. Bu sırada kürsüye çıkan basamaklarda kan izleri görülmüştü.

Paylaşın

CHP, Can Atalay İçin TBMM’yi Tekrar Olağanüstü Toplantıya Çağırıyor

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında “10 Eylül’de Meclis’in olağanüstü toplanmasını ve Can Atalay’ın milletvekili olduğunun bir kez de Genel Kurul’da tekraren bildirilmesini, okunmasını talep ediyoruz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay milletvekili seçilen ancak Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) tahliye kararına rağmen vekilliği düşürülen Can Atalay’ın durumunu görüşmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni (TBMM) yeniden olağanüstü toplantıya çağırma kararı aldı.

Muhalefet, Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesini geçersiz sayılan AYM kararının okutularak, Atalay’ın özlük haklarının iade edilmesini talep ediyor.

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Meclis’i 10 Eylül’de bu gündemde yeniden olağanüstü gündemle toplantıya çağıracaklarını söyledi. Emir, çağrıyı Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesinin “yok hükmünde” olduğuna karar veren AYM kararının TBMM Genel Kurulu’nda okutulması istemine dayandıracaklarını açıkladı.

TİP’ten Hatay milletvekili seçildiği halde cezaevinden tahliye edilmeyen Can Atalay hakkındaki AYM kararlarının uygulanmamasıyla ilgili TBMM’de genel görüşme yapılması önerisi oy çokluğuyla reddedilmişti. Önergelerin kabul edilmemesinin ardından TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, birleşimi 1 Ekim Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere kapatmıştı.

Can Atalay için düzenlenen oturumda, TİP Milletvekili Ahmet Şık’a AK Partili milletvekillerin saldırmasıyla başlayan ve ardından çıkan büyük arbedede Şık’ın yanı sıra CHP Milletvekili Okan Konuralp ile DEM Partili Gülistan Kılıç Koçyiğit’in yaralanmasına neden olan kavga kamuoyunda büyük tepki çekmişti.

Meclis’te kavga nasıl başlamıştı?

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş tarafından toplantıyı yönetmekle görevlendirilen TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ ilk sözü Türkiye İşçi Partisi adına İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’a vermişti.

Şık, sözlerine, “Bir tespitle başlayacağım. Sizde hiç utanma yok. Zerre miskal, utanmanız yok, haysiyetiniz yok. O yüzden burada usulü konuşmaya da gerek yok” demişti. O sırada bazı AK Parti milletvekillerinin parmak sallaması ve “şerefsiz” demesi üzerine TİP milletvekili “Hakikat her zaman acıtır, o parmağını kırarız, sensin şerefsiz” yanıtı vermişti.

Bu sırada AK Partili milletvekilleri kürsünün etrafını kuşattı, küçük çaplı itiş kakış yaşanmıştı. Gerilimin artması üzerine TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ oturuma ara vermişti. 10 dakikalık aradan sonra yeniden kürsüye gelen Ahmet Şık, iktidar partisine yönelik eleştirilerini sürdürmüştü.

Şık, “Burada usülü konuşmaya hiç gerek yok. Çünkü anayasasızlığın hüküm sürdüğü, kanunsuzluğun teamül haline geldiği bu ülkede size mevzuat anlatacak falan değilim. Din şarlatanlığınıza, göstermelik milliyetçiliğinize kanan, hırsızlığınızı, hukuksuzluğunuzu görmezden gelenleri makbul vatandaş olarak gören sizlerden en çok duyduğumuz söz, vatan haini, bölücü, hain, FETÖ’cü, terörist. Sizden olmayan herkese terörist dediğiniz için Can Atalay’a da terörist demeniz hiç şaşırtıcı değil. Ama herkes bilsin bu ülkenin en büyük terör örgütü hanedanlık ile devlete çöken işte bu sıralarda oturanlardır” demesi üzerine Bozdağ bir kez daha oturuma ara verdiğini duyurmuştu.

Bu sırada kürsüye yürüyen Alpay Özalan, Ahmet Şık’ın boğazına sarılmıştı. Karşılıklı atılan yumruklardan sonra Şık dengesini yitirirken Özalan da kürsünün çevresinden uzaklaşmıştı. Ancak Özalan ile birlikte kürsüye yürüyenlerden AK Parti Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Eyyupoğlu ve İzmir Milletvekili Eyyup Kadir İnan ön saflarda yer almıştı. TİP Genel Başkanı Erkan Baş da kavga anlarında öne çıkan isimlerdendi. Kürsü çevresindeki şiddet olayları yaklaşık beş dakika sürmüştü.

DEM Parti TBMM Grup Başkanvekili Gülistan Koçyiğit ve CHP Ankara Milletvekili Okan Konuralp yaralanmıştı. İktidar partisi milletvekillerinin saldırılarında DEM Parti TBMM Grup Başkanvekili Gülistan Koçyiğit’in kaşı açılmış ve CHP Ankara Milletvekili Okan Konuralp de başından yaralanmıştı. Koçyiğit’e ilk müdahaleyi CHP Ankara Milletvekili Murat Emir yapmıştı. Bu sırada kürsüye çıkan basamaklarda kan izleri görülmüştü.

Paylaşın