Afganistan’da 23 Milyon Kişi İnsani Yardıma Muhtaç

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), 2025 yılında Afganistan’da 12,4 milyonu çocuk olmak üzere 22,9 milyon kişinin insani yardıma ihtiyaç duyacağını bildirdi.

Haber Merkezi / UNICEF kamuoyuna açıkladığı raporda, Afganistan’daki insani durumun iç karartıcı bir görünüm sergilediğini belirtti. Raporda, UNICEF’in Afganistan genelinde varlığını sürdürmesinin ve hizmet sunmasının hayati önem taşıdığını vurguladı.

UNICEF’in raporunda, Taliban’ın kadınları ve kız çocuklarını etkileyen kısıtlayıcı politikalarının Afganistan’ın geleceğini derinden etkilediğini belirterek, bu kısıtlamaların sosyal ve ekonomik izolasyona, ruh sağlığı sorunlarına ve olumsuz sonuçlara yol açtığını belirtti.

BM kuruluşu raporunda, artan krize yanıt vermek için Afganistan genelinde 10,3 milyonu çocuk olmak üzere 19 milyon kişiye insani yardım ve temel destek sağlamak için acilen 1,2 milyar dolara ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Programı (WFP), Afganistan nüfusunun üçte birini temsil eden yaklaşık 15 milyon insanın kışı atlatmak için gıda yardımına ihtiyaç duyacağını bildirmişti. BM kuruluşu, bu dönemde krizi ele almak ve açlığı önlemek için 787 milyon dolar talep etmişti.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

UNICEF’ten Dikkat Çeken Rapor: Çocukların Geleceği Tehlikede

UNICEF Direktörü Catherine Russell, çocukların yaşanan iklim değişikliklerine bağlı şoklarından çevrimiçi tehlikelere kadar sayısız kriz içinde yaşadığını vurguladı. Russell, “2050 ve sonrasında çocuklara daha iyi bir gelecek yaratmak için sadece hayal gücü değil, eylem de gerektiriyor” dedi.

VOA Türkçe’den Can Kamiloğlu’nun haberine göre; Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), yayımladığı son “Dünya Çocuklarının Durumu 2024” raporunda, giderek değişen dünyamızda çocuk haklarının korunması için acilen harekete geçilmemesi halinde çocukların geleceğinin tehlikede olduğu uyarısında bulundu. UNICEF tarafından hazırlanan “Dünya Çocuklarının Durumu 2024” raporunda, değişen dünyamızda çocukların geleceği son verilerle kapsamlı olarak değerlendirildi.

Rapor, üç mega eğilim; demografik değişimler, iklim ve çevre krizleri ile yeni teknolojilerin bugün ile 2050 arasında çocukların yaşamlarını derinden etkileyeceğini vurguluyor. Raporda, gelecekte çocukların yaşamlarını değiştirecek bu eğilimler sonucunda yaşayabilecekleri zorluklar, tehlikeler, pozitif etki yaratabilecek faktörler ve fırsatlarla ilgili öngörüler verilerle paylaşılıyor.

UNICEF Direktörü Catherine Russell, kapsamlı raporla ilgili yaptığı değerlendirmede, çocukların yaşanan iklim değişikliklerine bağlı şoklarından çevrimiçi tehlikelere kadar sayısız kriz içinde yaşadığını vurguladı. Russel, bu faktörlerin önümüzdeki yıllarda çok daha yoğunlaşarak artacağını belirterek “Bu raporda yer alan öngörüler, dünya liderlerinin bugün aldıkları ya da alamadıkları kararların çocukların gelecekte bir miras olarak devralacaklarını ortaya koymaktadır. 2050 ve sonrasında çocuklara daha iyi bir gelecek yaratmak için sadece hayal gücü değil, eylem de gerektiriyor. Özellikle kız çocukları için onlarca yıldır kaydedilen ilerlemeler çok büyük tehdit altında” dedi.

Raporda, iklim değişikliğine karşı çocukları korumak ve karşılaştıkları riskleri azaltmak için hedefe yönelik çevresel eylemlere duyulan acil ihtiyaçlar da vurgulandı.

UNICEF Direktörü Russell, dünyanın yaşadığı iklim krizinin daha şimdiden vahim boyutlara ulaştığını, 2023 yılının kayıtlara geçen yaşanılan en sıcak yıl olarak kayıtlara geçeceğini belirterek “Rapora göre 2050-2059 yılları arasındaki on yıllık dönemde iklim ve çevre krizlerinin daha da yaygınlaşması beklenmektedir. 2000’li yıllara kıyasla sekiz kat daha fazla çocuk aşırı sıcak hava dalgalarına, üç kat daha fazla çocuk aşırı nehir taşkınlarına ve neredeyse iki kat daha fazla çocuk aşırı orman yangınlarına maruz kalacaktır. Bu iklim tehlikelerinin çocukları nasıl etkileyeceği yaşlarına, sağlık durumlarına, sosyoekonomik ortamlarına ve kaynaklara erişimlerine göre belirlenecektir” dedi.

Raporda, Afrika ve Güney Asya’nın 2050 yılı ve sonrasında en büyük çocuk nüfusuna sahip olacağı, Afrika’da 2000’li yıllarda yüzde 50 olan çocuk nüfus oranının, hala yüksek olmakla birlikte yüzde 40’ın altına düşmesinin tahmin edildiği belirtildi.

Raporda, yapay zekâ gibi teknolojilerin, uygulamalara, oyuncaklara, sanal asistanlara, oyunlara ve eğitim yazılımlarına yerleştirilmiş olmasının çocuklar ve gelecekleri için fayda sağlasa da bir taraftan büyük tehlikeler yaratabileceği özellikle vurgulandı. Raporda, çocukların internete erişim oranlarında, “dijital bir uçurum” olduğu vurgulanarak, 2024 yılında, yüksek gelirli ülkelerdeki insanların yüzde 95’inden fazlasının internete ulaştığı ancak düşük gelirli ülkelerdeki insanların sadece yüzde 26’sının internete bağlanabildiği belirtildi.

Raporda, dünya genelinde çocukların eğitime erişiminde son 100 yılda elde edilen kazanımların devam edeceği, 2000’li yıllarda yüzde 80 olan küresel çocuk nüfusunun yaklaşık yüzde 96’sının 2050’lerde en az ilkokul eğitimi alması beklendiği kaydedildi.

Raporda, eğitim ile kamu sağlığına yapılan yatırımların artmasının, çevrenin daha sıkı bir şekilde korunmasının çocuklar için pozitif etkiler yaratacağı, eğitimde cinsiyetler arasındaki uçurumun daralacağı ve çevresel tehlikelere maruz kalma oranının azalacağı belirtildi.

Raporda, devletlere çocukların geleceği için öneriler de yer aldı. Hükümetlerin, demografik geçişlere hazırlıklı olması gerektiği vurgulandı. Eğitimin erken çocukluk döneminde başlaması, ilk ve orta öğretime yatırım yapılması, öğretmen eğitiminin arttırılması, gençler için yeni iş sahaları açılması çağrısı yapıldı. Rapor, çocuklara yönelik sosyal koruma sistemlerinin genişletilmesi, bilinçli aile planlamasının teşvik edilmesi, çocuk ve anne sağlığı hizmetlerine erişiminin arttırılması, çocuk dostu şehirler oluşturulması, nüfus azalmasının yaşandığı kırsal alanlarda hizmetlere adil erişimin sürdürülmesi ve yaşlanan toplumlarda nesiller arası eşitliğin sağlanması ve çocuk haklarına ve çocukları kamu hizmetlerinden yararlanmasına öncelik verilmesi gerektiği kaydedildi.

Paylaşın

370 Milyondan Fazla Kız Çocuğu Cinsel Şiddet Mağduru

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’na (UNICEF) göre, dünya genelinde 18 yaş altı 370 milyondan fazla kız çocuğu ve genç kadın tecavüze veya cinsel saldırıya maruz kalıyor.

Haber Merkezi / Veriler, her sekiz kız çocuğundan birinin bu şiddet türüne maruz kaldığını gösteriyor.

UNICEF, verilerin çevrimiçi veya sözlü şiddet gibi diğer cinsel şiddet biçimlerini de içermesi durumunda sayının 650 milyonu aşacağını, bunun da her beş kız çocuğundan birinin bir tür şiddetle karşı karşıya kaldığı anlamına geleceğini söyledi.

Durum, kurumların daha zayıf olduğu, Birleşmiş Milletler barış gücünün bulunduğu veya şiddet ve güvensizlikten kaçan çok sayıda mültecinin bulunduğu en savunmasız bölgelerde daha da karmaşıktır.

Bu durumlarda tecavüz ve cinsel saldırı oranı dört kız çocuğundan birden fazlasına çıkabiliyor.

UNICEF’e göre erkek çocukları ve genç erkekler de cinsel şiddetten etkileniyor. 240 ila 310 milyon erkek çocuğunun (yaklaşık 11 çocuktan biri) çocukluk döneminde cinsel şiddete veya saldırıya maruz kaldığı tahmin ediliyor.

Verilere göre en sık cinsel şiddet vakaları ergenlik döneminde yaşanıyor.

Çocuklara yönelik cinsel şiddet vakalarının en fazla görüldüğü bölgeler ise Sahra Altı Afrika, bunu Doğu ve Güneydoğu Asya, Orta ve Güney Asya ve ardından Avrupa ve Kuzey Amerika izliyor.

UNICEF, raporun 2010 – 2022 döneminde 120’den fazla ülke ve bölgede yapılan anketlerin ardından derlendiğini söyledi.

UNICEF İcra Direktörü Catherine Russell, çocuklara yönelik cinsel şiddeti, “ahlaki bilincimizdeki bir leke” olarak tanımladı.

Russell, “ağır ve uzun süreli travmalara” yol açan bu cinsel şiddetin faillerinin çoğunlukla “çocuğun tanıdığı ve itimat ettiği” kişiler olduğunu ve bu eylemlerin de aslında çocukların “kendilerini güvende hissetmeleri gereken yerlerde” gerçekleştirildiğini söyledi.

Paylaşın

Her Gün En Az Bin Çocuk Kirli Sular Nedeniyle Ölüyor

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) verilerine göre, dünya genelinde her gün, beş yaşın altında binden fazla çocuk, büyük oranda kirli suların neden olduğu hastalıklar nedeniyle hayatını kaybediyor.

UNICEF, Dünya Su Konferansı’nın katılımcılarından, su, sıhhi tesisler ve hijyen hizmetleri ile iklimin korunması için daha fazla yatırım yapılmasını talep ediyor. UNICEF ayrıca, su krizinden en fazla etkilenen ülke ve devletlerin, alınan siyasi kararlar ve yardım programlarında öncelikli olmasını istiyor.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) tarafından yapılan bir çalışma, Afrika’da yaşanan su krizinin, kıta çapında yaklaşık 190 milyon çocuğun hayatını tehlikeye attığını ortaya koydu.

22 Mart Dünya Su Günü için hazırlanan ve Almanya’nın Köln kentinde kamuoyu ile paylaşılan çalışmada, özellikle sudaki kirlenme, yetersiz sıhhi tesisler ve hijyen ile iklim değişikliğinin yarattığı sonuçların etkisinin büyük olduğu vurgulandı. Afrika’da bu bağlamda en fazla sıkıntı çekilen ülkelerin ise, kıtanın batısı ile ortasında yer alan, Benin, Burkina Faso, Kamerun, Çad, Fildişi Sahilleri, Gine, Mali, Nijer, Nijerya ve Somali olduğu da ilgili analiz de yer aldı.

Söz konusu UNICEF çalışması, 22-24 Mart tarihlerinde Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) New York kentinde yapılacak olan Birleşmiş Milletler (BM) Su Konferansı için hazırlandı.

Temiz suya ve sıhhi hizmetlere erişim dünya çapında, insan haklarının önemli bir maddesi olarak kabul görüyor. BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma için 2030 Ajandası’nın 17 hedefinden biri de bu maddeden oluşuyor. New York’ta yapılacak olan zirvede, söz konusu ajandadaki hedeflere daha hızlı ulaşabilmek için yollar aranacağı bildirildi.

UNICEF verilerine göre, dünya genelinde her gün, beş yaşın altında binden fazla çocuk, büyük oranda kirli suların neden olduğu hastalıklar nedeniyle hayatını kaybediyor. Örgüt, Dünya Su Konferansı’nın katılımcılarından, su, sıhhi tesisler ve hijyen hizmetleri ile iklimin korunması için daha fazla yatırım yapılmasını talep ediyor. UNICEF ayrıca, su krizinden en fazla etkilenen ülke ve devletlerin, alınan siyasi kararlar ve yardım programlarında öncelikli olmasını istiyor.

“Afrika bir su felaketi ile karşı karşıya” diyen UNICEF Program Direktörü Sanjay Wijesekera, yıkıcı fırtınaların, su taşkınlarının, tarihi kuraklıkların, tesisleri ve konutları yok ettiğini dile getirerek, bu olayların su kaynaklarını kirlettiğini, açlık krizlerine neden olduğunu ve hastalıkların yayılmasına sebebiyet verdiğini vurguladı.

Burkina Faso’da yaşananları örnek olarak dile getiren Wijesekera, bu ülkede su tesislerine yıllardır saldırılarda bulunulduğunu ve insanların yaşadıkları yerleri terk etmelerini sağlamak için su kaynaklarının sistematik bir şekilde sabote edildiğini ve kirletildiğini ifade etti. Sanjay Wijesekera, bunun sonucunda sadece geçen yıl, yarısından çoğu çocuklar olmak üzere 800 bin kişinin temiz suya erişimini kaybettiğini bildirdi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Depremlerden Etkilenen 11 İl İçin “Erken Evlilik” Uyarısı

Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerin büyük yıkıma neden olduğu, Adıyaman, Hatay, Adana, Kilis, Malatya, Hatay, Osmaniye, Kaharmanmaraş, Diyarbakır, Osmaniye ve Şanlıurfa için çocuk yaşta evlilik uyarısı geldi:

“Deprem bölgesinde çocuk yaşta evlilikler konusunda bölgede ciddi bir artış beklendiği tespit edildi maalesef. 11 ilde, etkilenen 11 ilde gerçekleştirilen araştırmaya göre, bu konuda erken ve zorla evliliklerin artacağına dair bir risk tespit edildi. Afet ve acil durumlarda çok fazla konuşulmayan ama aynı derecede risk taşıyan bir başka konu insani yardım koşullarında gerçekleşen cinsel istismar ve sömürü olayları”

TBMM Çocuk İstismarının Araştırılması Komisyonu UNICEF temsilcileri ile akademisyenleri dinledi.

DW Türkçe’den Kıvanç El’in aktardığına göre, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Çocuk Koruma Uzmanı Pınar Öktem Arıkan, çocuk yaşta erken ve zorla evliliklere dair tespitlerini paylaşarak, “Suriyeli sığınmacılar arasında yüzde 44’lere kadar çıkan, Türkiye vatandaşları arasında yüzde 14,7 olarak görülen bir yaygınlık söz konusu. Hem çocuğun ev işlerinde ya da bakım hizmetlerinde ya da tarımda çalıştırılmak üzere evlendirilmesi hem namus algısı ya da yoksulluk dolayısıyla evlendirilmesi söz konusu ama aileler çocuğu eğer evde şiddet ortamı varsa ‘korumak’ için de evlendirdiklerini ifade edebiliyorlar” dedi.

Tüm dünyada afet ve acil durumlar sonrasında cinsel istismar vakalarında artış olduğunu söyleyen Arıkan, “Dünyada, bizim de ülkemizde maalesef yaşamış̧ olduğumuz depreme benzer başka afetlerin, depremlerin yaşandığı Haiti 2021, Nepal 2015 ve 2022 depremlerinin ardından yapılan araştırmalar kadına yönelik şiddetin ve cinsel şiddetin afetlerden sonra arttığını göstermekte” dedi.

Depremler sonrasında BM örgütlerinin 11 ilde 120 ilçede 466 “kilit bilgi sağlayıcı” ile bir araştırma gerçekleştirdiğini kaydeden Arıkan, “Deprem bölgesinde çocuk yaşta evlilikler konusunda bölgede ciddi bir artış beklendiği tespit edildi maalesef. 11 ilde, etkilenen 11 ilde gerçekleştirilen araştırmaya göre, bu konuda erken ve zorla evliliklerin artacağına dair bir risk tespit edildi. Afet ve acil durumlarda çok fazla konuşulmayan ama aynı derecede risk taşıyan bir başka konu insani yardım koşullarında gerçekleşen cinsel istismar ve sömürü olayları” değerlendirmesi yaptı.

“Bilinçlendirme şart”

Pınar Öktem Arıkan çocuk istismarı konusunun sadece “psikopatolojik bir davranış,” “alkol kullanımı,” “çocuğun savunmasız oluşu” gibi sebeplerle açıklanamayacağını vurgulayarak, “Daha kurumsal ve sosyal normlar düzeyinde bir perspektifle konuya yaklaşmak isteriz. Tekil sebeple açıklamalar çok yardımcı olmuyor, aksine konunun arka planındaki sosyal normların konuşulmasını biraz engelliyor” dedi.

Aile içi şiddetin engellenmesi için çalışmalara vurgu yapan Arıkan, “UN Women’ın yaptırmış olduğu araştırma çok önemli sonuçlar veriyor. Araştırmaya katılan erkeklerin yüzde 25’i 15 yaşından sonra bir kız çocuğunun artık çocuk olarak değerlendirilmeyeceğini ifade etmiş, yüzde 10’u bir kız çocuğunun adet görmeye başladıktan sonra evliliğe hazır olduğunu değerlendirmiş, dolayısıyla hem çocukluğun tanımı, çocuğun kim olduğu, çocuğun hakları ve bununla ilgili normlar konusunda bir genel bilgilendirme ve bilinç çalışması yapılması gerekliliği aşikârdır” dedi.

Arıkan, acil acil çalışmayı da komisyona önererek, “Çocuk Koruma Kanunu’nun hem çocuk koruma hem de adli alandaki etkisinin kapsamlı şekilde analiz edilmesi gerekiyor. İkincisi, dünyadaki iyi uygulamalar örneklerine uygun şekilde Çocuk Koruma Kanunu içerisinde tüm kurumların rol ve sorumluluklarının önleme, tespit, erişim, erken uyarı, yüksek yarar değerlendirmesi, yönlendirme, yönlendirmede kullanacak usuller, formlar dâhil olmak üzere ve hatta sivil toplum kuruluşlarının görev ve sorumlulukları da dâhil olmak üzere yetki alanları açıkça belirlenmesi gerekiyor” dedi.

“Devlet sorumludur”

TBMM’de komisyona bilgi veren UNICEF Çocuk Koruma Uzmanı Ekin Bozkurt da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını hatırlatarak, “Kararda özel kişiler arasında gerçekleşen hak ihlalleri eğer sistematik hâle geldiyse bundan devlet sorumludur yani sistematik gerçekleşen ihlallerden ve onların önlenmesinden devlet sorumludur. Önleme, koruma, soruşturma, kovuşturma, cezalandırma ve politika alanlarında devletin tüm kaynaklarıyla gerekeni yapması gerekir” değerlendirmesi yaptı.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı anabilim dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Betül Ulukol, deprem ve afet bölgelerinde çocukların daha fazla istismar edilebileceğini ifade ederek, “Şimdi, bu çocukların bir kısmı bir de anadan babadan uzaktalar artık. Eskiden evi vardı, odası vardı, kendi yatağı vardı, kapısını kapatabiliyordu. Şimdi artık ya çadırda kalıyor ya konteynerlerde kalıyorlar ve ortalıkta bile olmayabiliyorlar. Misal, birisi yardım için geldiğini söyledi, ‘telefonun yok, iletişim problemin var, al sana bu telefon. Bak, bunu sana yalnızca yardım için veriyorum’ dediğinde benim içim kaynıyor yani böyle bir şey olamaz” dedi.

“Yardım etmek de istismar mı?” sorusu üzerine Ulukol, “Yardım vermenin amacı eğer çocuğa yardım etmekse bu doğrudan çocuk üzerinden olmamalı; anasına, babasına, bulunduğu topluma verirsiniz, o da çocuğuna bunu verir. Ama çocuğun eline verdiğiniz zaman onun o çocuktan bir beklentisi olacağını düşünmemiz lazım ve çocukları gözümüzün önünde çok tutmamız lazım” yanıtını verdi.

Paylaşın

“Depremlerden Etkilenen 2,5 Milyon Çocuğun Yardıma İhtiyacı Var”

11 ilde büyük yıkıma neden olan Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerden etkilenen 2,5 milyon çocuğun acil insani yardıma ihtiyacı olduğu bildirildi.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Türkiye’de depremlerin ardından yaklaşık 2,5 milyon çocuğun acil insani yardıma ihtiyaç duyduğunu belirtti.

UNICEF İcra Direktörü Catherine Russell, 2 gün süren Türkiye ziyareti sırasında depremden etkilenen aileler ve çocuklarla biraraya geldi.

Gaziantep’te UNICEF’in desteklediği; çocuklar ve ailelerin psikolojik destek ve danışmanlık hizmeti aldıkları bir merkezi ziyaret eden Russell, sosyal hizmetler, su ve hijyen hizmetleri ve çocuklara yönelik psikolojik desteğin öneminin altını çizdi.

Kahramanmaraş’ta da Suriyeli mülteci aileler dahil depremden etkilenen ailelerle biraraya gelen Russell üçte biri çocuk olmak üzere 17 bin kişinin kaldığı geçici barınma merkezini ziyaret etti.

“Yarım kalan genç hayatların kalıntıları”

UNICEF’ten ziyarete ilişkin yapılan yazılı açıklamaya göre İcra Direktörü Catherine Russell, “Depremler çocuklar için büyük sarsıntıya yol açan bir olay. Etrafta dolaşırken sanki zaman donmuş gibi ailelerin günlük hayatlarının parçalarına tanık oluyorsunuz.

Hayal edilemez bir yıkımın içinde bir battaniye, oyuncak ya da çocuk kitabı görüyorsunuz. Yarım kalan ya da sekteye uğrayan genç hayatların kalıntılarını görüyorsunuz’’ ifadelerini kullandı.

Açıklamada UNICEF’in Türk hükümeti ve İçişleri Bakanlığı’na bağlı AFAD ile yakın çalışarak depremden etkilenen ailelere ve çocuklara psikolojik destek sağladığı; geçici öğrenme mekanları oluşturduğu; ailesinden ayrı düşmüş ya da annesi-babası olmayan çocukların tespit edilmesi ve bu çocukların aileleriyle biraraya getirilmesi için çalıştığı belirtildi.

UNICEF’in şimdiye kadar 163 bin çocuk dahil 277 bin kişiye hijyen kitleri, kışlık giysi, elektrikli ısıtıcı ve battaniye tedarik ettiği kaydedildi. UNICEF’in ortakları aracılığıyla da 198 bin kişiye psikolojik ilk yardım sağladığı ifade edildi.

“Çocukların en kısa zamanda okula dönmeleri için çalışıyoruz”

UNICEF depremden etkilenen çocukların mümkün olan en kısa zamanda okula dönmeleri için de çalışıyor.

Yapılan yazılı açıklamada bu kapsamda okul binalarında hasarın değerlendirildiği, acil onarım ve geçici öğrenme alanlarının oluşturulması için hazırlıkların yapıldığı belirtildi.

Türkiye’de UNICEF’in yarısı çocuk 3 milyon kişiye yardım malzemesi iletmek, sağlık ve beslenme hizmetinin yanısıra eğitim desteği sağlamak üzere 196 milyon dolar talep ettiği ifade edildi.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Rusya – Ukrayna Savaşı Dört Milyon Çocuğu Yoksulluğa İtti

Ukrayna savaşı üzerine UNICEF’in yayınladığı rapora göre, 22 ülke genelinde, savaş koşulları ve artan enflasyon nedeniyle yoksulluğa itilen çocuk sayısı 2021’e göre yüzde 19 artarak 4 milyona ulaştı. Rapora göre, yetişkinler dahil edildiğinde bölge ülkelerinde, 8 milyondan fazlası Rusya’da olmak üzere 10 milyonu aşkın kişi yoksulluğa sürüklendi.

Raporda, acil önlemler alınmazsa söz konusu ülkelerde 4 bin 500 çocuğun ilk doğum gününü görmeden ölebileceği ve 117 bin çocuğun eğitim sistemi dışında kalacağı uyarısı yapıldı.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF), Ukrayna savaşının Doğu Avrupa ve Orta Asya bölgesindeki etkileriyle ilgili 16 Ekim’de yayımladığı rapora göre, sadece Rusya’da şubat ayından bu yana 2,8 milyon çocuk yoksulluk sınırının altında yaşamaya başladı.

Raporun kapsamındaki 22 ülke genelindeyse, savaş koşulları ve artan enflasyon nedeniyle yoksulluğa itilen çocuk sayısı 2021’e göre yüzde 19 artarak 4 milyona ulaştı.

Bazı bölgeleri işgal altındaki Ukrayna’da da yarım milyon civarında çocuğun yoksulluğa düştüğü tahmin edilirken, Türkiye ve Romanya için bu sayının 110 bin civarında olduğu belirtildi. Çeşitli ülkelerdeki Ukraynalı mültecilerin bu değerlendirmeye dahil edilmediği kaydedildi.

UNICEF Fransa Başkanı Adeline Hazan, raporla ilgili AFP’ye şöyle konuştu: Ukrayna’daki çatışmanın Rusya’daki etkileri son derece önemli çünkü savaş; belli başlı temel ürünlere, yakıta ve hatta enflasyon yüzünden normal bir alım gücüne erişimi engelliyor.

Hazan, UNICEF’in hükümetlere çocuklu ailelere nakit para desteği ve sosyal koruma programları sağlaması için çağrı yaptıklarını hatırlattı.

Raporda, acil önlemler alınmazsa söz konusu ülkelerde 4 bin 500 çocuğun ilk doğum gününü görmeden ölebileceği ve 117 bin çocuğun eğitim sistemi dışında kalacağı uyarısı yapıldı.

UNICEF Avrupa ve Orta Asya Bölge Direktörü Afshan Khan şu ifadeleri kullandı: Çocukların öldürülmesi, sakat kalması ve yerinden edilmesi gibi belli korkunçluklarının yanında, Ukrayna’daki savaşın ekonomik sonuçları Doğu Avrupa’da ve Orta Asya’da çocuklar üzerinde çok büyük yıkıcı etkide bulunuyor.

Rapora göre, yetişkinler dahil edildiğinde bölge ülkelerinde, 8 milyondan fazlası Rusya’da olmak üzere 10 milyonu aşkın kişi yoksulluğa sürüklendi.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Orta Ve Batı Afrika’da 57 Milyon Çocuk Okula Gidemiyor

NRC ile UNICEF’in birlikte hazırladığı ortak rapora göre Orta ve Batı Afrika’da 57 milyon çocuk okula gidemiyor. NRC’nin Orta ve Batı Afrika Direktörü Maureen Magee yaptığı açıklamada, “Orta ve Batı Afrika’daki ülkelerin devlet ve hükümet başkanları her çocuğun okula gidebilmesini sağlamak için elinden geleni yapmak zorundadır” dedi.

Bugün açıklanan iki farklı rapor, Afrika kıtasında yaşam koşullarının giderek zorlaştığını ortaya koydu.

Norveç Mülteci Konseyi’nin (NRC) Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ile birlikte hazırladığı ortak rapora göre Orta ve Batı Afrika’da 57 milyon çocuk okula gidemiyor. NRC’nin Orta ve Batı Afrika Direktörü Maureen Magee yaptığı açıklamada, “Ortave Batı Afrika’daki ülkelerin devlet ve hükümet başkanları her çocuğun okula gidebilmesini sağlamak için elinden geleni yapmak zorundadır” dedi.

Rapora göre Orta ve Batı Afrika’da geçen yıl 12 bin 400 okul kapandı. Burkino Faso, Çad, Mali ve Nijer’de çocuk ve gençlerin yarısından fazlası okula gidemiyor. Bu bölgelerde okullar ya silahlı grupların doğrudan hedefi oluyor ya da çatışmalar yüzünden kapatılıyor.

İklim değişikliği nedeniyle göç

Afrika kıtasında eğitimin yanı sıra iklim değişikliğinin sonuçları da ciddi sorunlara neden oluyor. WMO’nun (Dünya Meteoroloji Teşkilatı) açıkladığı iklim raporuna göre geçen yıl Afrika’da 2 milyon 500 bin insan seller, kuraklık ve deniz seviyesindeki yükselme nedeniyle yerini yurdunu terketmek zorunda kaldı. Rapora göre Afrika’da son 30 yılda sıcaklık 0,3 derece arttı. Böylece küresel ısınma 1961-1990 yılları döneme kıyasla 0,1 derece hızlandı.

İklim değişikliğinin etkileri Afrika’da son yıllarda daha somut görülüyor. Etiyopya, Somali, Kenya’nın bir bölümü ve Madagaskar’ın güneyinde kuraklık yaşanırken, Sudan’ın güneyi, Nijerya, Kongo ve Burundi’de sık sık seller oldu.

Sıcaklığın artması, gıda konusunda sıkıntı yaşanmasınında en önemli sebeplerinden biri. 1961 yılından bu yana Afrika’da tarımsal üretim üçte bir oranında azaldı. Küresel ısınmanın 1,5 derece ile sınırlandırılması başarılsa dahi Kuzey ve Güney Afrika’daki bölgelerde tarım ürünlerinde yüzde 60 oranında kayıp yaşanacak. Afrika’da 58 milyon insan gıdaya erişimde sıkıntı çekiyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

BM: 30 Yılda Çocuk Aşılamalarındaki En Büyük Gerileme Kaydedildi

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Kovid 19 salgınının küresel sağlık sistemine olumsuz etkilerinden dolayı çocuk aşılama oranında son 30 yıldaki en büyük düşüşün yaşandığını açıkladı.

İki kurum yaptığı açıklamada, çocuklar için en önemli bağışıklık araçlarından difteri, tetanos ve boğmaca (DTP) aşılarının uygulanma oranının 2019’dan 2021’e kadar yüzde 5 azalma gösterdiğini belirtti. Ayrıca sadece 2021’de 25 milyon çocuğun birinci veya ikinci doz DTP aşısını yaptıramadığını bildirdi.

Kovid 19’dan sonra HPV virüsüne karşı küresel aşılamaların yüzde 15’e yakın düştüğü ve bu eksikliğin kız çocuklarının sağlık riskini artırdığı kaydedildi.

Çocuk aşılamalarında en büyük azalma ise kızamıkta görüldü. 2021’de kızamık aşılama oranı yüzde 81 düşerek 2008’den bu yana en düşük seviyeye geriledi. Geçen yıl 24,7 milyon çocuğun kızamık aşısı yaptırmadığı ve bu rakamın 2019’dakinden 5,3 milyon daha fazla olduğu bilgisi paylaşıldı.

Aşılamalardaki bu azalmanın çocuk sağlığı için alarm verici olduğunu vurgulayan UNICEF Direktörü Catherine Russell, “Bir kuşak boyunca çocuk aşılamalarındaki en büyük gerilemeye şahitlik ediyoruz. Gerekli aşılarını yaptıramayan milyonlarca çocuk için bağışıklık telafisi yapmak zorundayız” dedi.

DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus ise Kovid-19 ile halihazırdaki mücadelenin, kızamık ve zatürre gibi ölümcül hastalıklara karşı mücadeleyle beraber yürütülmesi gerektiğinin altını çizdi ve “Bu iki seçenek arasında bir seçim olmamalıdır. İki mücadeleyi de sürdürmek mümkündür” değerlendirmesinde bulundu.

Paylaşın

8 Milyon Çocuk Açlıktan Ölmek Üzere

UNICEF, 5 yaş ve altındaki 8 milyon çocuğun yetersiz beslenmeden dolayı ölme riskiyle karşı karşıya olduğunu açıkladı. UNICEF, çocuklar için G7 liderlerinden 1,2 milyar dolarlık yardım paketi talep etti.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) gıda kıtlığından en çok etkilenen 15 ülkedeki milyonlarca çocuk için harekete geçti.

Afganistan, Burkina Faso, Çad, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Etiyopya, Haiti, Kenya, Madagaskar, Mali, Nijer, Nijerya, Somali, Güney Sudan, Sudan ve Yemen’de 5 yaş ve altındaki 8 milyon çocuğun yetersiz beslenmeden dolayı ölme riskiyle karşı karşıya olduğunu açıklayan UNICEF, çocuk ölümlerinde yaşanması muhtemel patlamanın engellenmesine yardımcı olunması için bu ülkeleri bir “hızlandırma planına dâhil ettiğini” duyurdu.

UNICEF, küresel gıda krizinin etkilerinin ağırlaşmasından ötürü sene başından beri 260 bin çocuğun daha ölüm riski seviyesine geldiğini ve bunun dakikada bir çocuk anlamına geldiğini belirterek alınması gereken önlemlerin aciliyetine dikkat çekti. Yaşanan krizin derinleşmesinde, Ukrayna savaşı sebebiyle artan gıda fiyatları, birçok ülkede iklim değişikliği nedeniyle görülen uzun süreli kuraklık ve pandeminin ekonomik etkilerinin rol oynadığı belirtildi.

Söz konusu 15 ülkenin acilen gıda ve ilaç yardımına ihtiyaç duyduğunu ifade eden UNICEF, önümüzdeki günlerde Almanya’da bir araya gelecek olan G7 liderlerine çağrıda bulundu.

UNICEF; Almanya, ABD, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya ve Kanada’dan oluşan G7 liderlerinden 1,2 milyar dolarlık bir yardım paketi talep etti.

Paylaşın