Türkiye, Basın Özgürlüğünde ‘Çok Vahim’ Kategorisinde

2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye, 180 ülke içerisinde 158’inci sırada yer aldı. Türkiye, medya özgürlüğü durumu itibariyle “çok vahim” kategorisinde kaldı.

Türkiye, 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 165. sırada yer alıyordu. 2024 ile 2023 arasındaki yedi sıralık ilerleyişin Türkiye’de medya özgürlüğü kapsamında durumun iyiye gittiğinin bir işareti olmadığı vurgulandı.

Bu yükselişin, geçen yıl endekste Türkiye’nin önünde yer alan Rusya, Azerbaycan ve Hindistan gibi ülkelerde durumun kötüleşmesinden kaynaklandığı belirtiliyor.

Türkiye Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) tek başına iktidara geldiği 2002 yılında 99. sıradaydı. Darbe girişiminin yaşandığı 2016 yılında 151, 2017’de 155, 2018 ve 2019’da 157’inciliğe geriledi. 2020’de 154, 2021’de 153, 2022’de 149, geçtiğimiz yıl da 165. sırada endekste yer aldı.

Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ni açıkladı. Türkiye, 180 ülke içerisinde 158’inci sırada yer aldı.

Bianet’in aktardığına göre; RSF, “Geçen yıl 165’inci sırada yer bulan Türkiye’nin bu yedi sıralık ilerleyişi, medya özgürlüğü olarak durumun iyiye gittiğinin bir işareti değil” değerlendirmesinde bulundu. Türkiye’nin, endekste “çok vahim” kategorisinde kaldığını belirten RSF, şunları kaydetti:

“Endekste 158’inci sıraya yükseliş, geçen yılki endekste Türkiye’nin önünde yer alan Hindistan, Azerbaycan, Rusya, Belarus ve Bangladeş gibi ülkelerin son bir yılda, özellikle de ‘politik’ ve ‘güvenlik’ göstergeleri bakımından daha büyük kayıp vermesinden kaynaklanıyor.

Ayrıca seçim sürecinde kamu yayıncılığının tarafgirliği, onlarca gazetecinin tutuklanması ve cezasızlık gibi gelişmeler Türkiye’yi medyaya yönelik ‘politik’ faktörler bakımından en çok gerileyen ülkelerden biri haline getirdi. Keza, 6 Şubat depremlerinin ardından gazeteciler hakkında ‘dezenformasyon’ iddiasıyla yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar da işlerin ‘yasal’ alanda da iyi gitmediğini gözler önüne serdi.”

RSF Endeksi, uzmanların yanıtladığı soru kitapçığının “Politik”, “Güvenlik”, “Ekonomik”, “Sosyo-kültürel” ve “Yasal” olarak beş göstergeye yansıtılması ve katsayılara bağlanmasıyla ortaya çıkıyor. Hem Türkiye hem de dünya geneli için gerileme gösteren “Politik” gösterge, devletin ve diğer politik aktörlerin giriştiği siyasi baskılar karşısında medyanın bağımsızlığına yönelik destek ve saygının derecesini belirliyor.

Buna göre Türkiye, Doğu Avrupa ve Orta Asya (EECA) bölgesinde siyasi gösterge olarak en ciddi gerileme yaşayan ülkelerden oldu. Genel skor olarak 2023’te 100 üzerinden 33,97 puan toplayan Türkiye, 2024’te 31,6 ile (2,37 puanlık kayıp) yetinmek zorunda kaldı.

RSF bildirisinde, “Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin yeniden seçilmesi endişe kaynağı. Türkiye, gazeteci tutuklamaya devam ediyor, neredeyse sistematik online sansür ve yargı kontrolüyle medyayı zayıflatmayı sürdürüyor” tespitine de yer verildi.

Türkiye, 2002 yılında 99’uncu sırada kendine yer bulduğu sıralamada 2016’da 151, 2017’de 155, 2018 ve 2019’da 157’nciliğe kadar gerilemiş, 2020’de 154, 2021’de 153, 2022’de 149, geçtiğimiz yıl da 165’inci sırada gösterilmişti.

Devletler gazeteciliği korumakta başarısız

“Artan sayıda hükümet ve siyasi otorite, gazeteciliğin icrası ve halkın güvenilir, bağımsız ve çoğulcu bilgi edinme hakkı için örnek bir çerçevenin garantörleri olma rollerinde başarısız oldu” diyen RSF, medya bağımsızlığına destek ve saygıda ‘endişe verici’ bir gerileme gözlemlediğini, devletler veya diğer siyasi aktörlerin sorumluluğunda gelişen baskılarda artış yaşandığını kaydetti.

RSF Yayın Direktörü Anne Bocandé, 2024’te dünya nüfusunun yarısından fazlası sandık başına giderken 2024 Basın Özgürlüğü Endeksi’nin beş göstergesinden biri olan ‘siyasi gösterge’deki düşüş konusunda şu uyarıyı yaptı:

“Devletler ve siyasi güçler, siyasi bağlantıları ne olursa olsun, basın özgürlüğünü koruma yükümlülüklerini yerine getirmede gittikçe daha az rol oynuyor. Bu zayıflama, bazen gazetecilerin rolünün sorgulanması, hatta medyanın araçsallaştırılması ya da taciz veya dezenformasyon kampanyalarına dahil edilmesiyle el ele gidiyor. Adına yaraşır gazetecilik ise tam tersine demokratik bir sistemden ve siyasi özgürlüklerden yararlanmanın koşuludur.”

“Dünya nüfusunun sadece yüzde 1’i basın özgürlüğünün olduğu bir ülkede yaşıyor” tespitine yer verilen RSF Sıralaması’nda, küresel boyutta net olan bir tespit yer aldı: “Basın özgürlüğü, onu güvence altına alması gerekenlerin, siyasi yetkililerin tehdidi altında.”

Ülke puanını oluşturan beş gösterge arasında yer alan “siyasi” gösterge, 2024 yılında dünyada toplam 7.6 puanlık düşüşle en fazla düşüş gösteren gösterge oldu.

Uluslararası alanda bu yıla, başta BM Güvenlik Konseyi’nin 2222 sayılı kararı olmak üzere, gazetecilerin korunmasına ilişkin ilkelerin hayata geçirilmesi konusunda uluslararası toplumun siyasi irade eksikliği damgasını vurdu.

Gazze’deki savaş, Ekim 2023’ten bu yana gazetecilere ve medyaya karşı işlenen rekor sayıda ihlale sahne oldu: En az 22’si görev başında olmak üzere 100’den fazla Filistinli gazeteci İsrail ordusu tarafından öldürüldü.

2024 RSF Endeksi’nde, işgal altındaki ve İsrail bombaları altındaki Filistin (157’nci), gazeteciler için güvenlik açısından dünyanın en kötü on ülkesinden biri haline geldi. (2024 Endeksi’nde “Güvenlik” sıralamasına erişmek için tıklayın)

Endekse dayanak oluşturan ankete katılan uzmanlar 180 ülkeden en az 138’i için, siyasi aktörlerin düzenli olarak propaganda veya dezenformasyon kampanyalarına dahil olduklarını bildirdi. RSF, söz konusu uygulamaların 31 ülke açısından “sistematik” olduğunu belirterek şunları kaydetti:

“2024 dünya tarihindeki en yaygın seçim yılı olsa da, 2023’te özellikle Latin Amerika’da, basın özgürlüğü ve çoğulcu haberin açık düşmanlarının (örneğin; 26 sıra kaybedip 66’ncı sıraya gerileyen Arjantin’de Javier Milei’nin endişe verici bir sembolik hareketle ülkenin en büyük basın ajansını kapatması) iktidara gelmesiyle birlikte bazı belirleyici seçimler de gerçekleşti.”

Siyasi amaçlı dezenformasyon kampanyalarında, gerekli düzenlemenin olmadığı bir bağlamda Yapay Zeka’nın kullanımının da ‘endişe kaynağı’ olduğunu belirten RSF, “Deepfake’lerin seçimlerin seyrini etkilemede artık kilit bir yeri var. Endekste 12 sıra gerileyerek 29’uncu olan Slovakya’daki parlamento seçimleri sırasında gazeteci Monika Todova’yı hedef alan sesli deepfake saldırısı, demokratik bir seçimi etkileme amacını taşımış ve bir gazeteciye yönelik geliştirilmiş olmasıyla bugüne kadar belgelenmiş ilk vakalarından biridir” dedi.

Seçimlere hazırlanan ve siyasetçilerin kısmi, ancak açık şekilde medyaya düşmanlık beslediği, kimi zaman da gazetecilerin hapse atılması yönünde çağrıların gözlendiği ABD, endekste 10 sıra birden gerileyerek 55’inci sırada yer aldı.

RSF ayrıca, “Avrupa Birliği, Avrupa Basın Özgürlüğü Yasası’na (EMFA) kaynaklık etse de bir ‘Orbanlaşma’ tehlikesiyle karşı karşıya” tespitinde bulunarak şunları kaydetti:

“Tehlikeli bir dinamik geliştiren Macaristan’da (67’nci) Victor Orban ve Slovakya’da (29’uncu) Robert Fico gibi liderler bağımsız gazeteciliği boğma çabası içinde. AB’de ilk sırada yer alan Norveç’in bile basın özgürlüğü puanı düşerken siyasi partilerin medyayı sindirmeye dönük yargısal girişimleri nedeniyle İrlanda (8’inci) Avrupa Birliği’ndeki lider konumunu Danimarka’ya (2’nci) kaptırdı. Bu ülkeyi ise İsveç (3’üncü) izliyor. Endekste Almanya 10’uncu, Fransa 21’inci, Britanya 23’üncü, İtalya 46’ncı, Bulgaristan 59’uncu, Yunanistan 88’inci gösterildi.”

“Vladimir Putin’in beklendiği gibi yeniden başkan seçildiği Rusya (162’nci), Ukrayna’ya (61’inci) karşı savaşı sürdürürken medyanın ekosistemine ve gazeteci güvenliğine önemli ölçüde zarar veriyor” diyen RSF; Belarus (167’nci, -10 sıra), Gürcistan (103’üncü), Kırgızistan (120’nci) ve Azerbaycan’ın (164’üncü, -13 sıra) “Rusya’nın baskılarını taklit ederek” medya sansürünü ağırlaştırdığını belirtti.

RSF ayrıca, “Rusya’nın etkisi, hükümet yanlısı medyanın Rus propagandası yaptığı ve yetkililerin sürgündeki Rus gazetecileri tehdit ettiği Sırbistan’a (98’inci, 7 sıra gerileme) kadar uzandı” dedi.

Endeksin el alt sırasında yer verilen ülkeler ise Çin (172’nci), Vietnam (174’üncü), İran (176’ncı), Kuzey Kore (177’nci), Afganistan (178’inci), Suriye (179’uncu) ve Eritre (180’inci) oldu.

Paylaşın

Türkiye’de 57 Gazeteci Tutuklu, 280 Gazeteci Yargılanıyor

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, 2023 yılında sansürden haber takibinin engellenmesine, tutuklamalardan basın ve medya organlarına yönelik baskılara kadar tüm engellemelere rağmen, gazetecilerin karşı karşıya kaldıkları saldırılara karşı direndiğini söyledi ve ekledi:

“Başta özgür basın emekçileri olmak üzere onurlu gazeteciler bu saldırılar karşısında kalemi, fotoğraf makinesi ve kamerasını hakikatten yana tutarak gerçeğin karartılamayacağını ortaya koydu.”

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) kuruluşunun 4’üncü yılında 2023 yılı Gazetecilere Yönelik Hak İhlalleri Raporu’nu açıkladı. Dernek binasında yapılan açıklamanın Kürtçesini Hakkı Boltan, Türkçesini ise DFG Eşbaşkanı Serdar Altan okudu. Raporda, 2023 yılında yaşanan hak ihlallerine yer verilerek, mücadele ve dayanışmanın önemine işaret edildi.

Bugün aynı zamanda kuruluş yıldönümleri olduğunu dile getiren ve kuruldukları günden bu yana gazetecilere yönelik haksızlıklara ve baskılara karşı mücadele edildiğini dile getiren Altan, 4 yılda önemli çalışmalara imza atıldığını belirtti.

Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre; 2023 yılı için de kara bir tablonun oluştuğunu ifade eden Altan, “Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’nun (IFJ) 31 Aralık’ta yaptığı açıklamaya göre, 2023 yılında 11’i kadın 120 gazeteci ve medya çalışanı öldürüldü. Federasyon, bu yıl dünya çapında öldürülen gazetecilerin ve medya çalışanlarının yüzde 68’inin Gazze’de öldürüldüğünü kaydetti. Gazze’deki savaş sonucunda 75 Filistinli, 4 İsrailli, 3 Lübnanlı gazeteci öldürüldü. Suriye’de ise 3 gazeteci cinayeti işlendi. KDP asayişi tarafından 25 Ekim’de alıkonulan Rojnews editörü Silêman Ehmed’ten ise 72 gündür haber alınamıyor” dedi.

Türkiye’de her yıl olduğu gibi 2023 yılında da gazetecilere yönelik şiddet ve baskı tutumundan vazgeçilmediğini altını çizen Altan, şunları söyledi: “Deprem gibi büyük bir krizin yaşandığı zamanlarda bile depremi sahada takip eden meslektaşlarımız defalarca kolluk kuvvetleri tarafından engellendi. Onlarca gazeteciye deprem merkezli yaptıkları haberlerden ötürü soruşturmalar açıldı. Kriz anlarında toplumun ihtiyacı olan doğru ve faydacı gazetecilik iktidar eliyle engellenerek, insanların haber alma hakkı da bu şekilde yok sayıldı. Bu vesileyle geçtiğimiz yıl yaşanan Şubat depremlerinde alınmayan önlemlerden ötürü hayatını kaybeden 25 basın emekçisi arkadaşımızı bir kez daha saygıyla anıyoruz.”

Yıl içerisinde onlarca gazetecinin soruşturmalara, gözaltılara, haksız hukuksuz tutuklamalara maruz kaldığına da dikkat çeken Altan, “8 Haziran 2022 tarihinde Diyarbakır merkezli soruşturma kapsamında gözaltına alınan ve tutuklanan 16 Kürt gazeteci, 13 ay boyunca cezaevinde tutuldu. 25 Ekim 2022 tarihli Ankara merkezli soruşturma kapsamında gözaltına alınıp tutuklanan ve ilk duruşmada serbest bırakılan 9 Kürt gazeteci de benzer bir şekilde zulme tabi tutuldular. Aynı şekilde 25 Nisan ve 29 Nisan 2023 tarihinde iki ayrı soruşturma kapsamında gözaltına alının gazeteciler, aylarca hapiste tutuldular.

Bu gazeteciler içerisinde yer alan Eşbaşkanımız Dicle Müftüoğlu halen hukuksuz bir şekilde hapiste tutulmaktadır. Tüm bu örnekler ile birlikte 2023 yılında Türkiye, gazeteci tutuklamakta bir ilke de imza attı. ‘Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek’le suçlanarak gözaltına alınan 5 gazeteci arasında yer alan Fırat Can Arslan, 1991 tarihli TMK 6/1’den tutuklanan ilk gazeteci oldu. Yine Gerçek Gündem editörü Furkan Karabay, ‘Terörle mücadelede görev almış kişiyi hedef gösterme’ ve ‘İftira’ suçlamalarıyla yılın son günlerinde tutuklandı” diye belirtti.

“Sansür yasası devrede”

2022 yılının en tartışmalı yasalarından biri olan ve “sansür yasası” olarak bilinen 7418 sayılı dezenformasyon yasasının amaç dışı kullanıldığına da tanıklık edildiğini vurgulayan Altan, bu yasadan tutuklanan ilk gazetecinin de Sinan Aygül olduğunu belirtti. Yine aynı yasa gerekçesiyle gazeteci Tolga Şardan, editör Dinçer Gökçe ve muhabir Cengiz Erdinç’in gözaltına alındığını, gazeteci Şardan’ın tutuklandığını hatırlatan Altan, “Yasanın yürürlüğe girişinin birinci yılında en az 26 gazeteci gözaltına alındı, tutuklandı, yargılandı. Toplamda 29 vaka kayıtlara geçti. Tüm bu yaşananlara baktığımızda 2023 yılında gazetecilerin mesailerinin büyük bölümünü adliyede geçirdiğini görmekteyiz. Şöyle ki; bir yıl içerisinde 280 gazeteci en az 821 kez hakim karşısına çıktı” diye belirtti.

2023 yılında onlarca kez gazetecilerin haber takibinin engellendiğini ve saldırıya uğradığını ifade eden Altan, “Bitlis’in Tatvan ilçesinde gazetecilik yapan ve belediyedeki usulsüzlük iddialarını yazan gazeteci Sinan Aygül, Tatvan Belediye Başkanı Emin Geylani’nin korumalığını yapan polis memuru ve belediye çalışanının saldırısına uğradı. Verilerde de aktaracağımız üzere yıl içerisinde çok sayıda internet sitesi kapatılırken binlerce habere ve sanal medya içeriğine erişim engeli getirildi” dedi.

2023 yılında sansürden haber takibinin engellenmesine, tutuklamalardan basın ve medya organlarına yönelik baskılara kadar tüm engellemelere rağmen, gazetecilerin karşı karşıya kaldıkları saldırılara karşı direndiğini aktaran Altan, “Başta özgür basın emekçileri olmak üzere onurlu gazeteciler bu saldırılar karşısında kalemi, fotoğraf makinesi ve kamerasını hakikatten yana tutarak gerçeğin karartılamayacağını ortaya koydu. Yeni yıla girdiğimiz şu günlerde 2024 yılının başta derneğimizin Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu olmak üzere tüm gazetecilerin özgür olduğu, güvenli bir ortamda mesleğini icra ettiği bir yıl olması dileğiyle” diyerek, sözlerini noktaladı.

DFG tarafından 2023 yılında yaşanan hak ihlallerine ilişkin hazırlanan raporun detaylarında ise şu veriler yer aldı: “ 36 gazeteci saldırıya uğradı, 43 gazetecinin evi basıldı, 119 gazeteci gözaltına alındı, 36 gazeteci tutuklandı. Yıl içerisinde 64 gazeteci kötü muameleye maruz kalırken, 38 gazeteci tehdit ve ajanlık dayatmasına, 110 gazeteci de haber takibinde engellemelerle karşılaştı. 37 gazeteci cezaevinde ihlallere maruz kaldı.”

Yine Gazeteciye yönelik düşünce ve ifade özgürlüğü İhlalleri kapsamında şu veriler paylaşıldı: 75 gazeteci hakkında soruşturma açıldı. 66 gazeteci hakkında dava açılırken, 44 gazeteci ceza aldı. Toplamda gazetecilere 48 yıl 9 ay 14 gün hapis, 147 bin 486 TL para cezası verildi. 280 gazetecinin yargılaması devam ederken, gazeteciler 821 kez hakim karşısına çıktı. Tutuklu gazeteci sayısı (04 Ocak 2024 itibariyle) 57, işine son verilen gazeteciler 58, RTÜK 68 yayına 84 ceza verdi, 112 habere yayın yasağı getirildi. 83 internet sitesi kapatılırken, 7 bin 106 habere erişim engeli getirildi, 3 bin 761 sosyal medya içeriğine engel. “

Paylaşın

Uluslararası Basın Özgürlüğü Ve Gazetecilik Kuruluşlarından Türkiye’ye Eleştiri

Türkiye’de temaslarda bulunan beş uluslararası basın özgürlüğü ve gazetecilik kuruluşu, temaslarının ardından yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin basın özgürlüğü krizinin geçtiğimiz yıl daha da derinleştiği” ifadelerine yer verildi ve eklendi:

“Gazetecilerin keyfi tutukluluk ve kovuşturma dahil olmak üzere, mesleki faaliyetlerinden ötürü ağır tehditlerle karşı karşıya kaldığı ve basına yönelik saldırı ve tehditlerden sorumlu olanlara karşı cezasızlığın artarak devam etti.”

Açıklamada ayrıca, “Gazetecilerin fiziksel güvenliği ciddi bir endişe konusu olmaya devam ediyor. Heyet, gazetecilerle yaptığı görüşmelerde, muhabirlerin güvenliğini tehdit eden birçok endişe verici örnekle karşılaştı ve yetkililerin bazı durumlarda etkili bir soruşturma yürütme ve güvenlik önlemleri sağlama görevlerini yerine getirmek yerine bu tehditlere göz yumduklarını gördü” denildi.

Açıklamanın devamında, siyasetçiler, hükümet yetkilileri ve mahkemelerin, eleştirel gazeteciliği “terör propagandası”, dezenformasyon veya ulusal güvenliğe tehditle eş tutmaya devam ettiği vurgulanırken, bu durumun “gazetecilerin fiziksel ve yasal savunmasızlığını daha da artırdığını” belirtildi.

Türkiye’yi ziyaret ederek çeşitli temaslarda bulunan beş uluslararası basın özgürlüğü ve gazetecilik kuruluşu misyonunu tamamlamasının ardından bir açıklama yayınladı.

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) ve IPI Türkiye Ulusal Komitesi öncülüğünde Türkiye’ye gelen heyette yer alan Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF), Transavrupa Balkanlar ve Kafkasya Gözlemevi (OBCT) ve Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütlerinin temsilcileri tarafından yapılan açıklamada, “Türkiye’nin basın özgürlüğü krizinin geçtiğimiz yıl daha da derinleştiği. Gazetecilerin keyfi tutukluluk ve kovuşturma dahil olmak üzere, mesleki faaliyetlerinden ötürü ağır tehditlerle karşı karşıya kaldığı ve basına yönelik saldırı ve tehditlerden sorumlu olanlara karşı cezasızlığın artarak devam ettiği” ifade edildi.

Bu yıl yapılan TBMM ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından, Türkiye’de basın özgürlüğü açısından herhangi bir rahatlama görülmediği belirtilen açıklamada, “Aksine, gelecek yıl yapılacak yerel seçimler öncesinde eleştirel gazeteciler üzerindeki baskı artmaya devam ediyor. Şubat 2023’te meydana gelen yıkıcı depremler sırasında yerel medyanın özellikle hedef alınması, yetkililerin haber ve bilgi akışını kontrol etmeye yönelik çabalarının açık bir örneğiydi” denildi.

Türkiye’deki temasları esnasında gazetecilik kuruluşları, sivil toplum grupları, Anayasa Mahkemesi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ile Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu gibi kişi ve kurumlarla görüşen uluslararası gazetecilik kuruluşu üyeleri, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Demokrasi ve İlerleme Partisi (DEVA), Emek Partisi (EMEP) ve Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (YSP) milletvekilleriyle de bir araya geldi.

Uluslararası heyetin, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Derya Yanık, Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman, Adalet Komisyonu Başkanı Cüneyt Yüksel, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ile görüşme talebi ise yanıtsız kaldı.

Heyetin açıklamasında, “Temel hakların ve hukukun üstünlüğünün korunmasından ve ülkede medya özgürlüğü ve medyada çok sesliliğin sağlanmasından sorumlu görevliler ve kamu makamlarıyla diyalog kurma fırsatı bulamamaktan üzüntü duyulduğu” dile getirildi.

Heyet, bu yıl yapılan ziyaretlerin öne çıkan başlıklarından birinin dezenformasyon yasası olduğunu, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun AKP’li başkanı tarafından geçn yıl, dezenformasyon yasasının gazetecileri cezalandırmak için kullanılmayacağı konusunda kendilerine güvence verildiğini, ancak geçen süreçte başta deprem haberleriyle ilgili olmak üzere, en az 20 gazetecinin dezenformasyon yasasına dayanılarak hedef alındığını ve bunlardan üçünün hapse atıldığını aktardı.

Beş basın özgürlüğü ve gazetecilik kuruluşunun açıklamasında, “Gazetecilerin fiziksel güvenliği ciddi bir endişe konusu olmaya devam ediyor. Heyet, gazetecilerle yaptığı görüşmelerde, muhabirlerin güvenliğini tehdit eden birçok endişe verici örnekle karşılaştı ve yetkililerin bazı durumlarda etkili bir soruşturma yürütme ve güvenlik önlemleri sağlama görevlerini yerine getirmek yerine bu tehditlere göz yumduklarını gördü” ifadelerini kullandı.

Açıklamanın devamında, siyasetçiler, hükümet yetkilileri ve mahkemelerin, eleştirel gazeteciliği “terör propagandası”, dezenformasyon veya ulusal güvenliğe tehditle eş tutmaya devam ettiğini vurgulayan heyet, bu durumun “gazetecilerin fiziksel ve yasal savunmasızlığını daha da artırdığını” belirtti.

Bir sonraki yerel seçimlerin önümüzdeki yıl Mart ayında yapılmasının planlandığını hayırlatan heyet, “Bağımsız haber ve bilginin serbest dolaşımı tüm demokratik seçimler için hayati bir koşul” ifadesini kullanarak, Türk hükümetini, “Özellikle seçim döneminde gazetecilerin işlerini tehditlere ve ihlallere maruz kalmadan yapabilmelerini güvence altına almaya” davet etti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Türkiye’de Cezaevinde Bulunan Gazeteci Sayısı 21’e Yükseldi

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Sekreteri Sibel Güneş, “Eleştirel gazeteciliğe iktidarın tahammülünün hiç kalmadığını anlıyoruz. Son olarak da Barış Pehlivan 5. kez cezaevine girdi. Bu olaylar iktidarın anayasal bir hak olan basın özgürlüğünü hiçe saydığını gösteriyor” dedi ve ekledi:

“Yargının gazetecileri sindirmek için kötüye kullanıldığına tanıklık ediyoruz. Barış Pehlivan’ın denetimli serbestlik talebinin görmezden gelinmesi ciddi bir haksızlık. Çünkü tüm adil suçluların bu haklardan bu haktan yararlandığını görüyoruz.”

Sibel Güneş, “Meslektaşlarımıza yönelik ağır baskılardan vazgeçilmesini istiyoruz. Başta Merdan Yanardağ ve Barış Pehlivan olmak üzere tutuklu toplam 21 gazetecinin serbest bırakılmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

2016 ve 2017 yıllarında dünyada en fazla gazetecinin hapsedildiği ülke olan Türkiye, son yıllarda bu kötü sicilinden uzaklaşıyordu. Ancak son bir yıl içinde tutuklamalar yeniden arttı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne göre en son tutuklamalarla cezaevinde bulunan gazeteci sayısı 21’e yükseldi.

Seçimlerden önce Nisan ayında Diyarbakır’da Abdurrahman Gök, Beritan Canözer, Mehmet Şah Oruç ve Remzi Akkaya adlı gazeteciler tutuklandı. Ardından seçimler sonrası Tele 1 TV Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, bir yayında Abdullah Öcalan’ı övdüğü iddiasıyla cezaevine gönderildi.

En son iki gün önce de Barış Pehlivan 3 yıl 9 ay hapse mahkum olduğu bir davadan yeni İnfaz Yasası’ndaki denetim serbestliğinden yararlandırılmadığı için Silivri Açık Cezaevi’ne teslim oldu. Son dönemde gazetecilere yönelik artan tutuklamalar basın kuruluşlarının tepkisine neden oluyor.

“Yargının gazetecileri sindirmek için kötüye kullanıldığına tanıklık ediyoruz”

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Sekreteri Sibel Güneş, yeni İnfaz Yasası’na rağmen Barış Pehlivan’ın tutuklanmasına tepki gösterirken iktidarın eleştirel gazeteciye tahammülünün kalmadığına işaret etti.

VOA Türkçe’den Hilmi Hacaloğlu‘na değerlendirmelerde bulunan Güneş, “Önce Merdan Yanardağ’ın, televizyonda ifade özgürlüğünü kullanması ile ilgili olarak bir hedef gösterme ve linç söz konusu oldu. İşaret fişeği atıldı ve meslektaşımız maalesef tutuklandı. Ardından Tele 1’in de kapandığına tanıklık ettik. Eleştirel gazeteciliğe iktidarın tahammülünün hiç kalmadığını anlıyoruz. Son olarak da Barış Pehlivan 5. kez cezaevine girdi.

Bu olaylar iktidarın anayasal bir hak olan basın özgürlüğünü hiçe saydığını gösteriyor. Yargının gazetecileri sindirmek için kötüye kullanıldığına tanıklık ediyoruz. Barış Pehlivan’ın denetimli serbestlik talebinin görmezden gelinmesi ciddi bir haksızlık. Çünkü tüm adil suçluların bu haklardan bu haktan yararlandığını görüyoruz” dedi.

“Haksız gözaltı ve tutuklamalar…”

TGC Genel Sekreteri yalnız Yanardağ ve Pehlivan için değil seçimlerden önce tutuklanan dört Kürt gazetecinin de dahil olduğu tüm tutuklu gazeteciler için özgürlük çağrısında bulunuyor.

Sibel Güneş, “Güneydoğu’da görev yapmak gazetecilik açısından her zaman çok zor oldu. Güneydoğu’da görev yapan meslektaşlarımızın sindirilmeye çalışıldığına tanıklık ediyoruz. Gerçekler üzerinden haksız gözaltı ve tutuklamalar bir Demokles’in kılıcı gibi sürekli baskıyı hatırlatacak şekilde gazetecilerin üzerinde tutuluyor. Güneydoğu’da arkadaşlarımızla da dayanışma içerisindeyiz.

Biliyorsunuz bir önceki yıl haksız yere tutuklanan meslektaşlarımıza Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ‘basın özgürlüğü ödülü’ verdi. Meslektaşlarımıza yönelik ağır baskılardan vazgeçilmesini istiyoruz. Başta Merdan Yanardağ ve Barış Pehlivan olmak üzere tutuklu toplam 21 gazetecinin serbest bırakılmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

“Gerçek gazeteciler kalemlerini satmıyor”

Önceki gün Barış Pehlivan cezaevine teslim olurken onu uğurlamaya Silivri Cezaevi’ne giden gazetecilerden biri olan Timur Soykan da yeni infaz düzenlemesinden katiller ve uyuşturucu kaçakçıları dahi yararlanırken bir gazetecinin kapsam dışı bırakılma çabasının hukukla bağdaşmadığına dikkat çekiyor.

Timur Soykan, “Yeni bir infaz yasasıyla yine katillerin, tecavüzcülerin, uyuşturucu kaçakçılarının, hırsızların tahliye edildiği günlerdeyiz. Ve yine biz arkadaşımız Barış’ı Silivri cezaevine gönderdik. Bu adaletsizlik, bu hukuksuzluk, bu zorbalık biz gazetecilere sürekli bunu yaşatıyor. Ama Barış da pes etmeyecek yazmaya devam edecek.

En iyi bildiği şeyi, gazeteciliği yapmaya devam edecek. Çünkü bu ülkenin gerçek vatanseverleri gerçek gazetecileri gözlerini kulaklarını hakikate kapatmıyor, kalemlerini de satmıyor, mücadeleye devam ediyorlar. Kimileri ceplerini dolduruyor olabilir ama bu ülkenin gerçek gazetecileri var ve onlar bu hakikat mücadelesine devam ediyorlar” dedi.

Timur Soykan, gazetecilerin ve hak savunucularının iktidar baskısına karşı yalnız bırakıldığı görüşünde: “Bu ülkenin de bir vefasızlığı var mücadele eden gazetecilere karşı. Çok bedeller ödeniyor. Arkamda gördüğünüz Silivri Cezaevi’nde (Gezi davası tutukluları) Can Atalay Tayfun Kahraman, Hakan Altınay, Osman Kavala var.

Bu ülkedeki adaletsizlik insanların hayatlarından çalıyor. Tayfun Kahraman’ı kızından uzak tutuyor Hakan’ı oğlundan uzak tutuyor. Can Atalay bir milletvekili ama hapisten çıkartılmıyor. Ama işte bütün bu korku iklimine karşı -Türkiye’deki insanlar o korku iklimine teslim olmuş görünebilir- hiçbir zaman hakikatin mücadelesi bitmez.”

Paylaşın

İfade Özgürlüğü Derneği: Kamu Yararı Olan İçerikler Sansürleniyor

Merkezi Washington’da Freedom House’un “özgür olmayan ülkeler” arasında gösterdiği Türkiye’deki son duruma ilişkin değerlendirme yapan İfade Özgürlüğü Derneği (İFÖD), açıklamasında “Yayınlanmasında kamu yararı bulunan binlerce haber ve içerik erişime engellenerek ve yayından çıkarılarak sansürlenmekte ve dolayısıyla yok edilmektedir” ifadelerini kullandı.

İFÖD, şeffaf olmadığı için analizi zaman alan 2021 yılı verilerine ilişkin İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz ve uzman araştırmacı Ozan Güven’in hazırladığı raporunu bugün paylaştı.

VOA Türkçe’den Yıldız Yazıcıoğlu’nun aktardığına göre, İFÖD, raporuyla 2021 sonu itibarıyla Türkiye’den 574 bin 798 internet sitesine 789 farklı kurum (mahkemeler ve yetkili kurumlar) tarafından alınan 504 bin 700 farklı kararla erişim engeli uygulandığını açıkladı.

Dernek, “Üst Düzey Kamu Şahsiyetlerinin İncinen İtibar, Onur ve Haysiyet Yılı” başlığıyla 2021 yılı raporunda, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle kamu yararı olan haberlere erişim engellemesi yapıldığına dikkat çekti. Raporda, “devletin karmaşık internet sansür mekanizması daha önce olmadığı kadar canlı ve aktif şekilde işlemeye ve gelişmeye devam ediyor” denildi.

Raporda, “2021 yılına ise damgayı itibar, onur ve haysiyeti incinen üst düzey kamu şahsiyetler vurdu” ifadesiyle Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, aile fertleri yanı sıra hakkında pek çok iddia haber konusu olan üst düzey eski veya şimdiki yönetici isimlerce erişim engeli talep edildiği açıklandı.

Raporda, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle “sulh ceza hakimlikleri karar verirken ifade ve basın özgürlüğü, AYM ve AİHM içtihatları hiçe sayılmıştır” tespiti yapıldı.

Organize suç örgütü hükümlüsü Sedat Peker’in açıklamalarıyla gündeme taşıdığı yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları sonrasında Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı Siber Suçlarla Mücadele Başkanlığı’nın erişim engellemesi talebiyle yargıya başvurduğu da belirtildi.

“Türkiye’den toplam 107 bin 706 alan adı erişime engellenmiştir”

İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz ve uzman araştırmacı Ozan Güven tarafından hazırlanan rapora göre, 509 farklı hakimlik tarafından verilen 5 bin 986 farklı kararla erişimi engellenmiş 28 bin 474 haber (URL adresi) ve kaldırılan, çıkartılan veya silinen 22 bin 941 haber (URL adresi) olduğu tespit edildi.

Bunun yanı sıra, 251 farklı sulh ceza hakimliği tarafından verilen toplam 839 farklı karar ile erişime engellenen 5 bin 436 haber adresi (URL) tespiti yapıldı.

Bu erişim engellemesi kararlarına ek olarak 4 bin 445 haberi ise içerik sağlayıcısı olan haber siteleri yayından kaldırdı. Raporda, “EngelliWeb projesi kapsamında 2021 yılı içinde tespit edildiği kadarıyla Türkiye’den toplam 107 bin 706 alan adı erişime engellenmiştir” bilgisi aktarıldı.

Ayrıca, “Bu erişim engellemelerinden yüzde 91’nin ise Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı tarafından 5651 sayılı Kanun’un 8. maddesi kapsamında tarafından 5651 sayılı Kanun’un 8. maddesi kapsamında erişime engellenmiştir” denildi.

İçerik kaldırma oranı 2021’de yüzde 82’ye ulaştı

İFÖD’un raporunda, “5651 sayılı Kanun’da Temmuz 2020’de yapılan değişiklikler sonrasında ise içeriklerin yayından kaldırma yüzdelerinde artış tespit edilmiş, 2019 içerik kaldırma ortalaması yüzde 76 civarında iken 2020 ortalaması yüzde 81’e çıkmıştır. 2021’de ise bu oran yüzde 82 olarak hesaplanmıştır” vurgusu yapıldı.

İFÖD’un işaret ettiği üzere; AKP ile MHP’nin ortaklaşa imza attığı yasal düzenlemeyle 2020 yılında Temmuz ayı sonunda zaten internet ortamına yönelik var olan denetim mekanizmaları arttırılmıştı. Resmi Gazete’de 30 Temmuz’da yayımlanan düzenlemeyle “kişilik hakları ihlali” ile “unutulma hakkı” gerekçeleriyle erişim engeli kararları alınması adeta kolaylaştırılmıştı. Uluslararası nitelikteki Facebook, Twitter, Youtube gibi sosyal medya platformu kuruluşları açısından daha önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı temsilci belirleme zorunluluğu zaten hayata geçirilmişti.

İFÖD’un bugünkü raporuyla ortaya koyduğu üzere Temmuz 2020’deki düzenleme sonucunda internetteki erişim engellemesi kararlarındaki artış eğilimi gözlemleniyor.

İFÖD’un işaret ettiği yeni kısıtlamalar neler?

İFÖD’un raporunda, “Güçlendirilmiş sansür ve kontrol mekanizmasının yakıcı ve yıkıcı etkisi devam ediyor” ifadesi yanı sıra Türkiye’de internet ortamında ve sosyal medyada yeni kısıtlamalar tartışması yaşandığı da vurgulandı.

İFÖD’un işaret ettiği medya ve sosyal medya alanında yeni kontrol mekanizmaları ise, dezenformasyon mücadele gerekçesiyle 18 Ekim’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan yeni yasal düzenlemede yer alıyor.

Facebook, Twitter, Youtube gibi sosyal medya platformu kuruluşları açısından hali hazırda Türk hükümetine bildirme zorunluluğu olan temsilciler için Türkiye’de yaşama zorunluluğu ve ofis açma zorunluluğu getirildi.

Bunun internet ortamındaki platformlar üzerindeki baskı mekanizması yaratacağı ve böylece iktidarca söz konusu sosyal medya platformlarına yönelik erişim engellemesi taleplerinde daha fazla artış olabileceği kaydedildi.

Yeni yasaya göre, ilgili sosyal medya platformu temsilcisi düzenli aralıklarla içerikler, platformdaki etiketler ve algoritmasıyla ilgili raporları Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) sunacak.

Temsilci, istenmesi halinde internet içerikleriyle ilgili kişisel bilgileri dolayısıyla kullanıcılara ait kimlik bilgilerini mahkemelere vermek zorunda olacak.

Aksi takdirde o sosyal medya platformuna erişim hızı, bant genişliği daraltılarak yavaşlatılacak. BTK Başkanı, sosyal medya platformuna herhangi bir yargı kararı olmaksızın altı aya kadar reklam yasağı uygulayabilecek.

Yasada “şebekeler üstü hizmet sağlayıcılar” şeklindeki tanımlanan kişiler arasında anlık mesajlaşma veya görüşme olanağı sağlayan Whatsapp gibi uygulamalar da artık BTK’ya detaylı kişisel bilgileri vermek zorunda olacak. Şebekeler üstü hizmet sağlayıcılar, Türkiye’deki aktif bireysel ve kurumsal kullanıcı sayısı, sesli arama sayısı ve süresi, görüntülü görüşme sayısı ve süresi, anlık mesaj sayısı gibi bilgileri, BTK’ya bildirecek.

BTK’ya gerekli bilgileri vermeksizin hizmet sunanlara ise, 1 milyon liradan 30 milyon liraya kadar idari para cezası verilebilecek. Bu cezayı süresinde ödemeyen ve BTK’nın uyarılarına rağmen altı ay içinde kişilere ilişkin bilgi paylaşımı yapmayanlar hakkında internet erişimi kısıtlanacak. Yüzde 95’e kadar internet trafiği bant daraltılması uygulanacak ve böylece bu şebekelere erişim imkansız hale getirilecek.

Paylaşın