GP Lideri Davutoğlu’ndan HDP tepkisi

Yargıtay tarafından HDP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) dava açılmasına bir tepki de Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’ndan geldi. Davutoğlu, “Sonuna kadar demokrasiyi ve siyaseti savunacağız” dedi.

Haber Merkezi / Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, Halkların Demokratik Partisinin (HDP) kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) dava açmıştı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu’da sosyal medya hesabından yaptığı açıklama ile davaya tepkisini dile getirirken, şunları söyledi;

“Siyasi partileri kapatmak, seçilmiş milletvekillerinin haklarını ellerinden almak Türkiye’nin önünü açmaz; toplumsal barışı bozar. 2053 hedefi koyanlar, yeni Anayasadan bahsedenler Türkiye’yi 1990’ların girdabına sokmak istiyor. Sonuna kadar demokrasiyi ve siyaseti savunacağız.”

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, Halkların Demokratik Partisinin (HDP) kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) dava açmıştı. HDP, Eş Genel Başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar imzasıyla bir açıklama yayımlayarak karara sert tepki göstermişti.

Öte yandan TBMM Genel Kurulu’nda, HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında mahkemece verilen ve kesinleşmiş cezaya ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi okunmuştu. Genel Kurul’da okunan tezkerenin ardından Gergerlioğlu’nun milletvekilliği düşmüştü.

Paylaşın

Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’ndan ortak basın açıklaması

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ı DEVA Genel Merkezi’nde ziyaret etti. Yaklaşık bir buçuk saat süren görüşmenin ardından iki lider birlikte basın açıklamasında bulundu. Babacan, basın açıklamasında “Mevcut iktidarın şu an sorun çözme kabiliyetinin olmadığını görüyoruz.” ifadelerini kullanırken, Davutoğlu, “Ekonomik tablonun göstergelerdeki görüntüsü açıktır. Ekonomi alanında da tablo hiç iç açıcı değil. Böyle bir dönemde karşılıklı istişare çok önemli.” dedi.

Haber Merkezi / Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ı DEVA Genel Merkezi’nde ziyaret etti. İki lider yaklaşık bir buçuk saat süren görüşmenin ardından birlikte basının karşısına geçti. Her iki liderde basın açıklamasında iktidara ekonomi üzerinden eleştirilerde bulundu.

“Ekonomik tablonun göstergelerdeki görüntüsü açıktır. Ekonomi alanında da tablo hiç iç açıcı değil. Böyle bir dönemde karşılıklı istişare çok önemli.” ifadelerini kullanan Davutoğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle;

“İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’e, hem de Kadınlar Günü’nün olduğu bir hafta içinde insanlık onuruna da kadınlık onuruna da yakışmayan saldırıların yapılmış olması siyasetin seviyesinin nasıl düştüğünün çarpıcı bir göstergesi.

İktidar da bir hukuk problemi olduğunu görüyor. Hukuk problemi olduğunu görmek gereğini yapmak anlamına gelmez. Aksine son dönemde bir hukuk faciası yaşanıyor. Hepimizin buna karşı ortak bir tavır sergilemesi lazım.

Genel Başkan Yardımcımız Selçuk Özdağ’a yapılan saldırı sonrasında saldırganların iki üç hafta tutulduktan sonra serbest bırakılmalarının doğurduğu hazin tablo ortada.

Düşünün ki Ankara’nın ortasında bir siyasi terör faaliyeti oluyor ve ölüme teşebbüsle yaralayanlar serbest bırakılıyorlar. Son olarak da İstanbul’da Levent Gültekin’e saldırı oldu.

Hangi İnsan Hakları Eylem Planı, hangi gerekçeyle ikna edici olabilir ve iyi niyetli olabilir?

Siyasetin alanı daraltılmaya çalışılırken, fezlekeler gündeme getirilirken, parti kapatmalar 90’lı yıllardaki gibi gündeme getirilirken herkesin omuz omuza vermesi lazım.

“Ekonomik tablonun göstergeleri açıktır”

Herkes şu anda 128 milyar doları tartışırken Sayın Cumhurbaşkanı ilk kez damadını savunma ihtiyacı hissetti ama ekonomik tablonun göstergeleri açıktır.”

Bir taraftan eleştirel bir slogan için gözaltı yapılırken diğer taraftan bir genel başkan yardımcısını 17 dikiş atılacak şekilde başından yaralayacaksınız, yaralayanlar belli, zanlılar belli.

O zanlıları yakalayan ve iddianame hazırlayan savcı tehdit edilecek ve o zanlılar Ankara sokaklarında serbestçe dolaşacak. Bu iki tablo da aynı Türkiye. Hangi Türkiye’yi istiyorsunuz siz?”

Albayrak, bir dönem Enerji Bakanlığı yaptığında ben Başbakandım. Yürütülen projeler, Barbaros Hayrettin Gemisi de dahil olmak üzere, projelerin çoğu önceki dönemlerde başlatılmış, benim başbakanlığım döneminde sürdürülmüş ve sonra devam ettirilmiş projelerdir.

Bu yapılan açıklama daha önce Enerji Bakanlığı yapmış arkadaşların tümüne de saygısızlıktır. Yenilenebilir enerji de dahil olmak üzere bütün o projelendirmlerde ve enerji alanında atılan adımlarda Sayın Albayrak’ın herhangi bir öncü rolü yoktur.

Başarılı olup olmaması ayrı bir değerlendirme ama bütün olumlu adımları ve sanki enerjide büyük bir devrim yapmış da onun eseriymiş dediğinizde kendi iktidarınızın iktidar sürekliliğini yok saymış olursunuz.”

Önümüzdeki dönemin en önemli konu başlıklarından birisinin güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili partisinin ikili bazda yürüttüğü çalışmalar olduğunu söyleyen DEVA Partisi lideri Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Hükûmetin en büyük tutarsızlık gösterdiği konulardan birisi Doğu Türkistan konusu. Sözüm ona insan hakları eylem planı açıklayan, uluslararası sözleşmelerin altında imzası olan bir ülkenin hükümeti Çin’de yaşanan insan hakları ihlallerine karşı sessiz duramaz. Akıl alır bir şey değil. Bu, iktidarın hem ana ortağına hem de küçük ortağına her gün her gün sorulmalı. Üçüncü ortağın diğer ortakların üzerinde nasıl bir etki alanı kurup da bu konuyu gündeme getirmelerini engellediği de soru işareti. Zaten Sayın Perinçek “geminin rotasını biz çiziyoruz” dedi.

“Hepimiz net, açık ve dik durmalıyız”

Sayın Akşener’in diğer siyasi partilerin genel başkanların tarafından her türlü ahlak sınırını aşacak bir tarz, üslup ve içerikle hedeflenmesi bir acziyetin ifadesidir. Başka türlü sonuç elde edilemeyince ahlak sınırları aşılıyor. Sayın Akşener’e dönük ithamlar, bu ithamlarda bulunanların acziyetidir. Biz tüm kadın siyasetçilerin yanındayız. Bu olanlar kadınların cesaretini asla kırmasın, siyasetin kadınlara ihtiyacı var. Hepimiz net, açık ve dik durmalıyız.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü anayasal bir haktır. Sayın Erdoğan’a dönük herhangi bir eleştiri rahatlıkla cumhurbaşkanına hakaretten işleme sokulabilirken, diğer partilerin genel başkanlarıyla ilgili eleştiriler bambaşka bir kategoride değerlendiriliyorsa burada adalet yoktur. Kendisi diğer genel başkanlarla ilgili ağır ifadeler kullanabiliyor ama kendisiyle ilgili daha hafif ifadelere ‘yargı süreci işlesin’ diyor. Hukuk devletinde ifadeyle değil, şiddetle mücadele edilir. Daha yeni Levent Gültekin’e, öncesinde Orhan Uğuroğlu’na ve Selçuk Özdağ’a siyasal şiddet oldu. Cumhurbaşkanı gazetecilerin alenen siyasal şiddetle baskı altına alındığı bir tabloya sessiz kalamaz. Özel kayırma yöntemleriyle yargı sisteminin kötüye kullanılmasına müsamaha gösterilemez.

“Cumhurbaşkanlığı yetki olduğu kadar hesap verme makamıdır”

Merkez Bankası’nın eksi rezervinin olması ne demek? Sayın Erdoğan, ‘Cüzdanımda 95 milyar dolar var’ diyor ama 139 milyar dolarlık kredi kartı borcundan bahsetmiyor. O rezervinden 44 milyar dolar daha fazla piyasaya borcu var. Niye Merkez Bankasının borcu 139 milyar dolara çıktı? Cumhurbaşkanı’nın bunu ortaya koyması lazım. Türkiye böylesi bir tabloyla ilk defa karşı karşıya kaldı. Cumhurbaşkanı’nın hiçbir sorumluluktan kaçması mümkün değil. Çok istiyordu, vatandaş ‘çok istiyorsan al görelim bakalım ne olacak’ dedi. Bütün yetkileri aldı, artık mazeret yok. Cumhurbaşkanlığı yetki olduğu kadar hesap verme makamıdır.

Bakanı, yardımcılarını, üst düzey bürokrasiyi cumhurbaşkanının kendisi görevlendiriyor. Başarıda da başarısızlıkta da bir numaralı yetki de sorumluluk da kendisindedir. Yanlışlar, hatalar varsa onu da ağırlıklı olarak tek bir kişide değerlendirmemiz lazım. Bir kişinin yaptığı yanlış tercihlerin bedelini, maliyetini, külfetini bütün millet ödüyor.

Fezlekeler yargıyla başlayıp, ara durakta meclise gelen ve yine yargıyla devam edebilecek olan bir konu. Bu konu mutlaka bağımsız ve tarafsız yargı tarafından ele alınmalı. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığında ciddi kuşkuların olduğu bir ülkede her bir fezlekenin münferiden, detaylıca incelenmesi gerekir. Ne parti kapatma ne de dokunulmazlık konusu günlük siyasi oyunların bir parçası olarak kullanılmamalı.”

Paylaşın

DEVA Lideri Babacan ve GP Lideri Davutoğlu’ndan ortak açıklama

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nu ziyaret etti. İki genel başkan arasında yaklaşık 1,5 saat süren görüşmeye Babacan’a DEVA Partisi genel başkan yardımcıları Sadullah Ergin, İdris Şahin, Burak Dalgın ve Elif Esen eşlik etti. Gelecek Partisi heyetinde ise genel başkan yardımcıları Nedim Yamalı, Selim Temurci, Ayhan Sefer Üstün ve Serap Yazıcı yer aldı.

HABER MERKEZİ / DEVA lideri Babacan, Gelecek Partisi lideri Davutoğlu’nu partisinin genel merkezinde ziyaret etti.  Görüşmenin ardından Babacan ve Davutoğlu, ortak basın açıklaması düzenledi.

İktidar değişmediği müddetçe yönetim zihniyetinin değişmeyeceğini vurgulayan Babacan, basın açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Partili cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte hukukun üstünlüğü ilkesi kalmadı. Türkiye Cumhuriyeti, hukuk devleti niteliğini kaybetti. Anayasanın bağlayıcı bir metin olarak kabul edilmediği bir ülkede hukukun üstünlüğünden de hukuk devletinden de bahsedilemez.

Problemlerin büyüdüğü gerçeğini kendi seçmeni de görmesine rağmen Sayın Erdoğan’ın ‘bana saldırıyorlar’ demesi bir konsolidasyon hissi oluşturabiliyor. Boğaziçili öğrenci diyor ki ‘rektör istifa etsin’. Cumhurbaşkanı ise Cuma namazından sonra çıkıp, ‘Beni istifa etmeye zorluyorlar’ diyor. Propaganda makinesinin düğmesine basıyor. Bu oyunlara kimsenin kanmaması lazım. Asıl yapmaları gereken işi yapamadıkları için tartışmaları sürekli farklı noktalara çekiyorlar. Laf üretmekte mahirler ama peynir gemisi lafla yürümüyor.

Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı birdenbire anayasa gündemi ortaya attı. Zaten kendilerinin açıklaması ile ertesi gün küçük ortağın açıklamasını yan yana koyduğunuzda bu işin bir yere gitmeyeceğini görüyorsunuz. ‘Yeni anayasa’ diyor, küçük ortak her zaman olduğu gibi çerçeveyi çiziyor. Güçler ayrımına ve yargının bağımsızlığına inanan bir zihniyet var mı? Bunları sorgulayınca oradan bir şey beklemek mümkün olmuyor.

‘Propaganda makinesi bakkalı, marketi suçlu gösteriyor’

Propaganda makinesi, vatandaşlara yoksulluğa alışmaları için ne yapmaları gerektiğini öğretmeye başladı. ‘Yoksulluk vatandaşların kaderidir, buna sabredeceksiniz’ diyorlar. Markette nasıl alışveriş edileceğini öneriyorlar. Bu, hükûmetin bir itirafıdır. İnatla sürdürülen yanlış para politikalarının sonucunda hem kur hem de enflasyon arttı. Bunun sorumlusu sayın Erdoğan ve ortakları olduğu halde, hayat pahalılığının suçlusu olarak marketleri gösteriyorlar. Bazen pazarcı esnafı, bazen bakkal, bazen market, bazen de Boğaziçili öğrenci terörist ilan ediliyor. Propaganda makinesi artık böyle çalışıyor.

Devletin sahip olduğu basın kuruluşları bu ülkenin sorunlarıyla ilgilensin. TRT, 84 milyonun kullandığı elektrikten pay alıp, tek bir partinin propaganda aygıtı haline geldi. Bu adil değildir, hukuka aykırıdır. Kendilerine bir an önce çekidüzen vermeleri lazım. Anadolu Ajansı ve TRT’nin yöneticileri bundan sonraki dönemdeki meslek itibarlarını lütfen dikkate alsınlar. Bu iktidar ilelebet devam etmeyecek.

Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde çok ciddi insan hakkı ihlalleri var. Bazı uluslararası çalışmalarda soykırım tanımı yapılıyor. Sayın Erdoğan ve Bahçeli’nin bunu görmezden gelmesini hayretler içinde izliyoruz. Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde işler hangi noktaya geldi de iki ortak sessiz? Mazlumların yanında olmalıyız. Şu andaki yönetim çok daha küçük meseleleri büyütüp farklı algılara sebep olurken, dünya çapında önemli bir meselede niçin susuyor? O ülkeyle olan ikili ilişkilerde bilmediğimiz farklı yönler mi var? Ya da çıkıp ‘Burada bir insan hakları ihlali görmüyoruz’ deyin.

İnsanın annesinin konuştuğu dili konuşması, bu dili öğrenmesi ve dilin yaşatılması temel bir insan hakkıdır. Kimse anadili üzerinden topluma fitne tohumları atmasın. Bu ülkeyi kimse bölmeye, parçalamaya kalkmasın. Her bir vatandaşımızın annesinin konuştuğu dili konuşması, öğrenmesi, yaşatması ve geliştirmesi en doğal hakkıdır.”

“Bütün bu yaşananlar derin bir krizi ortaya koyuyor”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “yeni anayasa” açıklamasına, “Gündem değiştirme çabasıdır, burada samimiyet görmüyoruz, iklim oluşturma çabası görmüyoruz” diyen Davutoğlu’nun basın açıklamasında öne çıkan açıklamaları söyle;

“Son dönemde bütün partiler arasında yakın temasın artmış olması sevindirici. Ama iktidar partileri kendileri dışında kimseyle görüşmemekte ısrar ediyor. Diğer partiler arasında son derece artan bir görüşme trafiği var, memnuniyet duyuyoruz.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni eleştirmekle yetinmemiş, güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili bir çalışma yapmıştı heyetlerimiz, kamuoyuyla paylaşmıştık ve partilerden randevu talep etmiştik. DEVA Partisi yoğun bir kongre trafiği içindeydiler, çünkü Türkiye’de her an seçim kapıyı çalabilir. Bugün Genel Başkanı ağırladık, hem geçmiş olsun hem hayırlı olsun ziyaretinde bulundular. Bizim geçmiş olsun Covid değil, Selçuk Bey ve gazetecilere yönelik saldırılar nedeniyle bize geçmiş olsun dediler.

Görüşmemizde ana gündem maddemiz güçlendirilmiş parlamenter sistemdir. Genel Başkan da görüşlerini ve çalışmalarını lütfettiler, bundan sonra sadece bu konuda değil diğer alanlarda da Gelecek ve DEVA Partisi’nin daha sık görüşmesi ve ortak önerilerle kamuoyunun gündeme gelmesi konusunda mutabık kaldık, ikili bazda temaslar artacak.

(Yeni anayasa) Gündem değiştirme çabasıdır, burada samimiyet görmüyoruz, iklim oluşturma çabası görmüyoruz. Ülke gündeminin yasaklarla boğulduğu dönemde suni bir ümit uyandırmak isteniyor…

(Takvim gazetesi) iktidar yandaşı gazetenin, Türk basın ve ahlak tarihine büyük bir rezalet olarak geçecek baş sayfası. Bunu çerçeveletmek ve Erdoğan ve Bahçeli’ye göndermek lazım, mesulleri sizsiniz diye.

Gerçek gündem, kendi görüşlerini ifade eden ve toplantı gösteri yapan öğrencilere, kitleye terörist suçlamasında bulunarak terör kavramının içini boşaltmaktır. Bütün bu yaşananlar derin bir krizi ortaya koyuyor. Biz bütün partilerle temasımızı sürdüreceğiz.

(Dış politika) Bir vizyon ve zihniyet meselesidir. Bugün özellikle ABD Trump’tan Biden dönemine geçerken, bütün yatırımını Trump’a yapan bir dış politika anlaşının itibar argümanları olamaz. Avrupa bir gün düşman oluyor, Biden bir gün sohbet edeceği bir muhatap, diğer gün Türkiye’ye her an müdahale eden bir dış mihrak oluyor. Maalesef Türkiye, Erdoğan’ın psikolojisine uygun bir şekilde uluslararası ilişkilerde dalgalı bir seyir takip ediyor.  Kaybeden Türkiye oluyor. İddialı ve itibarlı bir Türkiye inşa edecek altyapıya sahiptir Türkiye.

(Erdoğan’ın yanındayız kampanyası) Ülkenin Cumhurbaşkanının iki günde bir ‘yanındayız’ kampanyasıyla ayakta kalmaya çalışması en büyük zaaftır. Böyle bir destek kampanyasına ihtiyacı olmaz, görevini yapar, iki günde bir yanındayız kampanyaları yapılması zaaf göstergesidir. Niye sık sık yapılıyor, buna ihtiyaç var? Dikkatler başka yöne çekilmek isteniyor ve koruma saiki oluşturulmak isteniyor.

Vali iktidar partisinin değil, kamunun görevlisidir. Bu tür kampanyalara valilerin katılması da zaaftır. Cumhurbaşkanlığı makamı valiliğin desteğine ihtiyaç duyuyorsa kendilerini tartışmaya açmışlar demektir. Görevlerini yapmalarını isteyebilir, kendisine saygısı varsa beni destekleyin diyemez, demez. Bu liderlik zaafıdır. Önce sistem değişimi, ardından da zihniyet değişikliği gerekiyor, biz bunu yapacağız.

(Erdoğan’ın ve Soylu’nun LGBTİ+’ları hedef göstermesi) İktidar ve Cumhurbaşkanı bütün BOUN camiasının ortak meselesi olarak başlayan tepkiyi, toplumun bir kesimi tarafından olumsuz şekilde algılanacak düşüncesiyle bir gruba mahkum ettiriyor, herkesi onun içine sokuyor. Haklı taleplerin gözardı edilmesinin önünü açıyor. Biz Gelecek Partisi olarak aile değerlerini esas alan bir anlayışa sahibiz ama TC vatandaşları kanun önünde ve bu anlamda anayasa hakları bakımından hepsi birbirine eşittir, görüş beyan etmesi konusunda da baskı altına alamaz. İktidara düşen, o üniversitenin iklimi gözetilerek toplumsal barışı sağlayarak iç dokusunda tepkilere sebep vermektense makul bir çözümün yolunu arar.

Türkiye’nin acil bir hukuk reformuna, hukuku tahsis edecek hukuk yönetimine ihtiyaç vardır. Arınç’ın açıklaması durumu doğru tasvir ediyor. Bu sebeple biz bazı yerlerde değiliz, bizim neden iktidarın içinde olmadığımızın tespiti Arınç’ın sözlerinde gizli.

TRT ve AA’nın tek görevi var bugünlerde, yolsuzluklar, yoksulluklar konusunda mazur gösterecek döküman arıyorlar. Bunu Japonya’da aramışlar, yanlış yapmışlar, Türkiye’nin Japonya’yla kıyaslanamayacağını herkes biliyor. Türkiye’nin enflasyon, işsizlik oranları Japonya’yla değil Afrika ülkelerini andırır hale geldi. Mardin’deydim, Seydişehir Pazarı’ndaydım, Yalıhöyük’teydim, kadınlar geride kalan pazar malzemelerini toplamaya çalışıyorlardı. Hepsinde feryat var. Birileri saraylarda bu feryatları duyamaz hale geldi, biz duyuyoruz. Bütün bunlar acziyet, tükenmişlik ve erken seçimin de işaretleridir, her zamankinden daha hazır olacağız. “

Paylaşın