“Abdullah Gül’e Yasak Konulmasını Erdoğan İstedi” İddiası

“AKP’nin getirdiği, 31 Mayıs 2007 tarihli kanun Cumhurbaşkanlığı’nın kurallarını belirliyordu. Buna göre Cumhurbaşkanlığı süresi 7 yıldan 5 yıla düşmüş, Cumhurbaşkanı 2 kez seçilebilir hale gelmişti. 31 Ekim 2007’de resmen yürürlüğe girdi.

Bu sırada Abdullah Gül, 11. cumhurbaşkanı seçilmişti. Haliyle, Gül için soru, 5 yıl mı 7 yıl mı, 1 kez mi 2 kez mi şeklindeydi. İşin ilginci, yanıtını Gül bile bilmiyordu.

Açık kapı bırakmamak için Erdoğan, 19 Ocak 2012’de yasaya bir madde ekletti. Gül’ün görev süresinin 7 yıl olduğunu ifade ettikten sonra özetle şunu söylüyordu: ‘Değişikliğin yürürlüğe girmesinden önce seçilmiş olan cumhurbaşkanları ikinci defa seçilemez.’

Kişiye özel bir kanundu. Açıkça ‘Abdullah Gül yeniden aday olamaz’ maddesiydi. Bu kanunu da bir zamanlar AKP’nin başında olan Gül’ün arkadaşları hazırlamıştı.”

Seçimlere beş aydan az bir sürenin kaldığı Türkiye’de siyasetin başlıca gündem maddesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üçüncü kez aday olup olamayacağı. Yasalar açık bir şekilde cumhurbaşkanının iki kez seçilebileceğini söylüyor; ancak muhalefet liderleri, konuyu hukukçuların uyarısına rağmen “Yirmi yıllık iktidar ardından yine mağduru oynamaya kalkmasın” diye özetlenebilecek bir tavırla açmak dahi istemiyor. İktidara yakın çevreler ise Erdoğan’ın bir kez daha aday olabilmesinin önünde hiçbir engelin olmadığını iddia ediyor.

Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu, bu tartışmaları ‘Cumhurbaşkanı aday olamaz’ diyen AKP’liler’ başlıklı yazısıyla köşesine taşıdı. Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kanunlar tarihine geçecek şekilde “Bir daha aday olamaz” maddesiyle sınandığını öne süren Terkoğlu, Ahmet Sever’den alıntılar yaparak perde arkasında yaşananları şöyle paylaştı:

“AKP’nin getirdiği, 31 Mayıs 2007 tarihli kanun Cumhurbaşkanlığı’nın kurallarını belirliyordu. Buna göre Cumhurbaşkanlığı süresi 7 yıldan 5 yıla düşmüş, Cumhurbaşkanı 2 kez seçilebilir hale gelmişti. 31 Ekim 2007’de resmen yürürlüğe girdi. Bu sırada Abdullah Gül, 11. cumhurbaşkanı seçilmişti. Haliyle, Gül için soru, 5 yıl mı 7 yıl mı, 1 kez mi 2 kez mi şeklindeydi. İşin ilginci, yanıtını Gül bile bilmiyordu.

Açık kapı bırakmamak için Erdoğan, 19 Ocak 2012’de yasaya bir madde ekletti. Gül’ün görev süresinin 7 yıl olduğunu ifade ettikten sonra özetle şunu söylüyordu: ‘Değişikliğin yürürlüğe girmesinden önce seçilmiş olan cumhurbaşkanları ikinci defa seçilemez.’

Kişiye özel bir kanundu. Açıkça ‘Abdullah Gül yeniden aday olamaz’ maddesiydi. Bu kanunu da bir zamanlar AKP’nin başında olan Gül’ün arkadaşları hazırlamıştı.

Gül’ün basın müşavirliğini yapan Ahmet Sever, söz konusu yasanın içerdeki yansımasını, ‘Abdullah Gül ile 12 yıl’ kitabında şöyle anlattı:

‘Bana, Cumhurbaşkanı Gül’ü 7 yıl boyunca en fazla nelerin üzdüğü ve kırdığı sorulsa, görev süresinin neredeyse 5 yıl boyunca belirsiz bırakılmasını ve arkasından da bir daha aday olamayacağına dair yasak konulmasını bunların başında sayabilirim. (…) Kendi partisinden ve arkadaşlarından gelen bu tavır, cumhurbaşkanının çok ağırına gitti. Ne olmuştu da kendisine böyle bir yasak reva görülmüştü? Buna bir anlam veremiyordu. Çok kırılmış ve incinmişti.’

Talimatı Erdoğan vermiş

Düğümü CHP çözdü. 22 Mart 2012’de kişiye özel kanunun iptali için AYM’ye gitti. AYM, 16 Haziran 2012’de ‘Gül tekrar aday olamaz’ maddesini iptal etti.

Ahmet Sever’in anlattığına göre CHP sayesinde, herkes gibi adaylık hakkına kavuşan Gül, şunu söyledi: ‘Bakar mısın, nereden nereye geldik’.

AYM, AKP’nin seçtirdiği Gül için, ‘yine aday olabilir’ kararı vermişti. AYM’nin ‘Eski yeni olmaz, anayasada yazan hak herkes için geçerlidir’ hükmüne AKP’den gelen tepkiler neydi dersiniz?

En önemlisi, bugün Adalet bakanı olan dönemin Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, şunu söylemiş: ‘İkinci kez seçilme kararı anayasaya aykırıdır. (…) Anayasa Mahkemesi seçme ve seçilme hakkını veya eşitlik ilkesini düşünmüş olabilir. Ancak anayasada ikinci kez seçilememe hükmü varken bu hükmü görmemezlikten gelmesi de düşünülemez.’

AKP’den Gül kararına tepkiler o kadar çoktu ki Abdullah Gül’ün izniyle, Ahmet Sever, Vatan gazetesine ‘Cumhurbaşkanı pekâlâ yeniden aday olabilir, neden olmasın’ başlıklı bir röportaj verdi. Tepkiler daha da büyüdü. Erdoğan ile Gül’ün o röportajdan sonra gerçekleştirdiği diyaloğu Sever, şöyle aktarıyor:

‘Erdoğan: Basın müşaviriniz böyle bir açıklamayı nasıl yapar? Bu hiç doğru olmadı.

Gül: Onun yerine ben konuşsam daha mı iyi olurdu?’

Sever, sonraki kitabı, İçimde Kalmasın’da, meseleyi ayrıntılandırıyor. Dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile konuşan Sever, Ergin’in açıklamasını şöyle aktarıyor:

‘Adalet Bakanlığı’nın Bakanlar Kurulu’na sevk ettiği tasarı metninde, ‘görev yapan cumhurbaşkanlarının yeniden aday olamayacağına dair geçici 1’inci madde’ yer almıyordu. Aynı şekilde, Bakanlar Kurulu’ndan TBMM’ye gönderilen hükümet tasarısında da yoktu. Bu madde, TBMM Alt Komisyonu’nda eklendi. Komisyonda bu madde görüşülürken bunun doğrudan Sayın Gül’ü hedef aldığı ve son derece yanlış anlamalara yol açacağı konusunda uyarıda bulundum.’

Erdoğan’ı da bu konuda uyardığını belirten Ergin, devam ediyor:

‘Hiç beklemediğim bir şekilde, madde son anda yeniden eklendi. Sonradan öğrendim ki, talimat doğrudan Sayın Başbakan Erdoğan’dan gelmişti.’

Kısacası Gül’e yasak konulmasını bizzat Erdoğan istemişti.

Aday olmasın diye yasa

Peki neden? Neden Erdoğan böyle bir şey yaptı?

Sever, Gül’e kadar ulaşan sebebi, İçimde Kalmasın’da anlatıyor:

‘İsmi bende saklı bu gazeteci, Erdoğan’a bir görüşmesinde açıkça, ‘Neden Sayın Gül’e böyle bir yasak koyma ihtiyacı duydunuz?’ diye sormuş. ‘Son anda çıkıp adaylığını koyabilir. O yüzden koydurdum yasağı’ cevabını vermiş.’

Erdoğan sayesinde oldu sanıyoruz ama… Sever’in aktardığına göre 367 krizinin ardından seçimi iptal edilen Gül, aslında Erdoğan’a bir basın toplantısıyla emrivaki yaparak aday olmuş:

‘Abdullah Gül de cumhurbaşkanı seçildikten bir süre sonra makamında Büyükelçi Gürcan Türkoğlu ve benim yanımda, ‘O gün o basın toplantısını yapıp adaylığımı açıklamasaymışım bugün cumhurbaşkanı ben olmayacakmışım’ diyecekti.”

Paylaşın

Abdullah Gül’e Yakın Kaynak: Gül’ü Adaylık İçin Arayan Olmadı

Türkiye, yavaş yavaş seçim sürecine girerken, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan Altılı Masa ortak cumhurbaşkanı adayı için özel bir ekip kurmayı planlıyor.

Ekip ortak aday için kamuoyu anketlerinin de içinde yer alacağı çalışmalar yapacak, adayın kim olacağına ilişkin çalışma yürütecek. Ortak aday konusunda ismi yeniden gündeme gelen Abdullah Gül’e yakın bir kaynaksa, “Kendisinin bu konuda herhangi bir teması, herhangi bir görüşmesi yok. Ama 2018’de sağlanamayan mutabakat sağlanabilirse, Abdullah Bey’in de birtakım şartları olur. Tek aday olmak ister” dedi.

Altılı masa 14 Kasım Pazartesi günü DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın ev sahipliğinde sekizinci kez toplanacak. Masanın gündeminde, ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Geçiş Sürecinin Yol Haritası’ ve ‘önemli temel politika alanları için kurulan ortak çalışma grubunun’ yaptıkları çalışmalar yer alacak. Toplantıdan bu alışmaların kamuoyu ile paylaşılmasına dair bir karar çıkması bekleniyor.

Milliyet’ten Mehtap Gökdemir’in haberine göre, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş’ın altılı masaya ve Millet İttifakı’na katılma talebinin de masada olacağı 14 Kasım toplantısına ilişkin parti kurmayları, “Ortak aday konusundan önce geçiş sürecinin yol haritası, temel konulardaki ortak söylemin kararlaştırılması benimsenmişti. Bu iki başlıkta anlaşma sağlandıktan sonra aday konusu gündeme gelecek. Adayın kim olacağına ilişkin çalışma yürütülecek. 14’ünde geçiş sürecinin yol haritasıyla ilişkin somut bir açıklama yapılırsa, ‘şu şartlarda anlaştık’ denilirse bilin ki bir ay sonra adayın kim olduğu da açıklanabilir” ifadelerini kullandılar.

Kaynaklar, liderlerin sekizinci toplantısında 14 Kasım’daki toplantıda geçiş sürecinin yol haritası ve ortak söylem konusunda uzlaşma sağlanması durumunda, ortak aday çıkarma konusunun da ele alınabileceğini belirtiyor.

Ortak aday kararının netleşmesinin akabinde de bu konuda özel bir çalışma ekibinin kurulabileceğine işaret eden kaynaklar, kurulacak ekibin gerekirse kamuoyu anketlerinin de içinde yer alacağı bir ön çalışma yürüteceğini, ekipte mevcut altı partiden temsilcilerin yer alacağını aktarırken, “Ekip doğrudan adayın kim olacağı için çalışma yürütecek. Bütün partilerin en güvendiği anket firmaları belirlendikten sonra, bu firmaların yaptıkları anketlerden çıkan isimlerin ortalamasına bakılacak. Ancak sadece anket sonuçlarına bakılarak aday belirlenmez. Anketlerin bu konudaki etkisi yüzde 20 olur. Anket sonuçlarının yanısıra adı geçen isimlerin geçmişte ne yaptığı, diğer partilerden oy alıp alamayacağına da bakılır” görüşünü dile getirdiler.

‘Herhangi bir teması, herhangi bir görüşmesi yok’

Ortak aday konusunda son dönemde kulislerde ismi yeniden gündeme gelen 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün durumuna ilişkin ise altılı masa kurmayları, kendisiyle bu anlamda bir görüşme ve temas yapılmadığını söyleyerek, “Öncelik altılı masadan bir ismin aday olarak çıkması. Çıkmazsa, dışarıdan bir isim konuşulur ama altılı masada uygun isimler var” değerlendirmesini yaptılar.

Gül’e yakın bir kaynak ise “Kendisinin bu konuda herhangi bir teması, herhangi bir görüşmesi yok. Kendisinin dışında gelişen bir durum söz konusu. Abdullah Bey’den bağımsız gelişiyor” ifadesini kullandı. Gül’ün altılı masanın ortak adayı olma ihtimali için ‘o biraz zayıf bir ihtimal gibi duruyor’ görüşünü dile getiren aynı kaynak, “Ama 2018’de sağlanamayan mutabakat sağlanabilirse, Abdullah Bey’in de birtakım şartları olur. Tek aday olmak ister” dedi.

Paylaşın

Karamollaoğlu’ndan Çok Konuşulacak Sözler: Abdullah Gül’ün Adaylığını…

CHP, İYİ Parti, Deva Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti’yle birlikte Altılı Masayı oluşturan Saadet Partisi’nin lideri Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanlığı Adaylığına ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, 6’lı masada ‘cumhurbaşkanı adayı’ konusunda müzakere edilmediğini belirterek, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün adaylığını ‘garipsemeyeceğini’ ifade etti.

Karamollaoğlu, “Abdullah Bey’in öyle bir intiba (izlenim) doğuracak adımlar atması bence menfi değil müspettir. Abdullah Bey’in bir tecrübesi var” görüşünü savundu.

TV 5’te Mehmet Yılmaz’ın sorularını yanıtlayarak gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Karamollaoğlu, cumhurbaşkanı adayı konusundaki görüşünü şu şekilde ifade etti:

“Bir cumhurbaşkanı adayı üzerinde hiç müzakere edilmedi. Geçen sefer Abdullah Bey’in (Gül) adaylığını ben teklif etmiştim kabul görmüştü ama o zamanki şartlar altında önceden cumhurbaşkanı adayı olduğunu ilan edenler başta Meral Hanım olmak üzere bir ittifak sağlanamadı. Sağlansaydı o da seçilir miydi seçilmez miydi ayrı bir konu.

Bugün Abdullah Bey’in öyle bir intiba doğuracak adımlar atması bence menfi değil müspettir. Düşünülebilir, olur olmaz ama şuan için kesin bir fikir ifade etmek doğru değil. Ama Abdullah Bey’in bir tecrübesi var. Aynı zamanda buradaki tavrı da net. Geçen sefer “aday olabilirim ittifak olursa” demişti. O da gündeme gelebilir, ben bunu garipsemem.”

Paylaşın

Abdullah Gül’den Ekonomi Üzerinden İktidara Eleştiriler

AK Partinin kurucularından, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “En çok hayret ettiğim şey enflasyonun bu kadar hafife alınması. Enflasyonla çok kararlı, rasyonel, güçlü bir şekilde mücadele etmek için artık son vakit” dedi.

Karar gazetesinden Mehmet Ocaktan’a konuşan Gül, “Enflasyonun ne olduğunu, enflasyonun nasıl büyük bir bela, kötülük, ahlaksızlık, hastalık olduğu ve bir kamu hırsızlığı olduğu gerçekten idrak edilmezse enflasyonla amansızca bir mücadele içerisine girilemez” ifadelerini kullandı.

“Bunun farkında olunmadığını gördüğünü” söyleyen Gül, “iktidar için bir seçim mağlubiyeti söz konusu olursa bunun en büyük sebebinin enflasyonu hafife almak olacağını” vurguladı.

Gül, bundan 2 ay kadar önce açıklanan son milli gelir tabloları, ücret, maaş ve sabit gelirlilerin toplam milli gelirdeki paylarının ne kadar ciddi bir şekilde düştüğünü gösterdiğini” söylerken, “Bunun ötesinde karların, rantların, faizlerin, bunların da nasıl arttığını. Bu çok dehşet verici bir şey. Bu orta sınıfın nasıl gerilediğini, bu gelir dağılımının nasıl bozulduğunu, tablolarla, matematiksel şekilde ortaya koyuyor. Bunun bütün müsebbibi enflasyon” diye devam etti.

Abdullah Gül, “özellikle dini değerleri önemseyen iktidarların ekonomi politikalarında sadece faizi düşük seviyede tutmak amacıyla değil, diğer kötülüklerden de halkı koruyabilmeleri için enflasyonu birinci öncelik olarak gözaltında tutmaları gerektiğini” vurguladı.

Gül “Dünyada enflasyonun % 6-7 olduğu ülkelerde olağanüstü seferberlik varken Türkiye’nin daha büyük bir mücadele içerisine girmesi gerektiğine inanıyorum. Birinci şart bununla mücadele edecek kadronun, yani ekonomi ve finanstan sorumlu kadroların içeride ve dışarıda kredibilitesinin, güveninin oluşturulması lazım” “dedi.

‘Ağbal ve Elvan dönemi büyük fırsat kaçtı’

Naci Ağbal’ın Merkez Bankası Başkanı, Lütfi Elvan’da Hazine ve Maliye Bakanı olduğu dönem “büyük bir fırsatın kaçırıldığını” vurgulayan Gül “Arkadaşların cumhurbaşkanına sadakatinde bir tereddüt söz konusu değildi. Ama yaptıkları şey rasyonel, test edilmiş, dünyada benzer krizlerde denenmiş ve netice alınmış politikaları kararlılıkla uygulamalarıydı. Bunun neticesi olarak da güven oluşmaya başlamıştı. O hafta Naci Bey’in görevden alınması büyük bir talihsizlik oldu” diye devam etti.

Birinci mesele inandırıcı ve güven verici bir kadronun göreve getirilmesi, ikinci mesele ise tabii ki o ekibin kapsamlı enflasyonla mücadele programını açıklaması ve bunun uygulanacağına dair siyasi iradenin ortaya konmasıdır” diyen Abdullah Gül şöyle devam etti

“Bazen üzülerek görüyorum, hükümetteki bazı arkadaşlar, bize ezberletilen politikalarla Türkiye fasit daireden çıkamaz, zincirlerini kırıp şahlanamaz gibi açıklamalar yapıyorlar, çok yetkili makamlardaki kişiler, çok şaşırıyorum doğrusu. Çarpan cetveli de bize ezberletilmiş ona bakarsanız. Bu tip retorikler bizi felakete götürür. Seçimlere bir sene kalmışken son fırsat, enflasyonla mücadele açısından büyük bir hamle yapmak lazım.”

‘Merkez Bankası bağımsız olmalı’

Abdullah Gül “Merkez Bankası enflasyonla mücadele konusunda hükümete yardımcı oluyor mu?” sorusunu da şöyle yanıtladı.

“Çok üzücü ki tam tersine, yasayla birinci görevi ülkede finans istikrarını sağlamak olan banka, sanki böyle bir yasal sorumluluğu yokmuş gibi davranıyor. Finans istikrarı enflasyonun en düşük seviyede tutulması demek. Yani ekonomik faaliyetlerde karar alınırken enflasyonun dikkate alınmayacak kadar düşük seviyede olması demek. Merkez Bankası esas sorumluluğunu unutmadan büyüme ve istihdam politikalarına destek verirse o zaman hükümete yardımcı olur ve başarısına katkı sağlayabilir. Doğrusunun yapılabilmesi için siyasi direktiflerden Merkez Bankası’nın bağımsız olması gerekir. Güven ve inandırıcılığın kaybedilmesindeki en büyük faktör bu.”

‘Helal olsun’ dedirtecek ekip kurmak

Abdullah Gül, “Erdoğan’ın yerinde olsa ne yapacağı sorusunu ise “Benim yapacağım iş, finans ve iş çevrelerinin, herkesin ‘Helal olsun çok doğru insanları buldu ve göreve getirdi’ diyebileceği bir ekibi kurmak olur ve bu ekibin de kararlı şekilde çalışması için müsaade eder, yetkiyi veririm” diye yanıtladı.

“Siz bunu deklare edin, inanın enflasyon bugünden düşmeye başlar” diyen Abdullah Gül “Gelecek yılki seçim için popülist politikalar yapılır, yanlış harcamalar içerisine girilir ve ekonomik göstergeler açık gizli çok daha negatif durumlara gelirse, Türkiye’nin gelecek nesillerini etkileyecek bir durum ortaya çıkar. Kim iktidar olursa olsun Türkiye dünyadan daha da kopar ve geriye düşer. Toparlanması da daha zor ve maliyetli olur. Türkiye kaybeder, gelecek nesiller, hepimiz kaybederiz” ifadelerini kullandı.

‘Din herhangi bir şekilde araç olmamalı’

Abdullah Gül, din-siyaset ilişkisi konusundaki soruya da “Kendinizi bir dinin temsilcisi veya partinizi bir din partisi gibi sunmaya başlarsanız bütün bu yanlışlıklar, noksanlıklar sonunda dine atfedilir. Bu çok tehlikeli bir durum. Bu dinin anlatılmasına da, tebliğine de en büyük zararı veren büyük bir sorumsuzluk olur.” dedi.

Din özgürlüğünün önünde hangi engeller varsa kaldırılması gerektiğin söyleyen Gül “Bunun ötesinde dinin herhangi bir şekilde araçsallaştırılmasına asla fırsat vermemek gerekir” dedi.

Paylaşın