Öcalan Çağrıyı Ne Zaman Yapacak? DEM Parti’den Açıklama

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin açıklamalarıyla başlayan yeni sürece ilişkin ne zaman çağrı yapacağı tartışılırken, DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, Öcalan’ın yapması beklenen çağrının tarihinin belli olmadığını ancak en kısa zamanda yapılacağını belirtti.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Sezai Temelli, DW Türkçe’den Gülsen Solaker‘in konuya ilişkin sorularını yanıtladı.
Temelli, İmralı heyetinin birinci ziyaretinin ardından kamuoyuna 7 maddelik bir çerçeve açıklandığını hatırlatarak, heyetin bu çerçeve kapsamında TBMM’deki partiler, cezaevindekiler ve parti bileşenleri ile farklı görüşmeler yaptığını ve bunların sonuçlarını ikinci ziyarette Öcalan’a götürdüklerini aktardı.
Temelli sözlerini şöyle sürdürdü: “Öcalan çalışmalarını sürdürmeye devam ediyordu. Şimdi bu çalışmaların tamamlanması bekleniyor. Bir yandan da en kısa sürede bir İmralı ziyareti ve sonrasında da Öcalan’ın beklenen tarihi açıklaması söz konusu olacak.”
DEM Parti Eş Başkanı Tuncer Bakırhan son grup toplantısının ardından “Öcalan’ın çağrıyı Kenya’da yakalanıp Türkiye’ye getirildiği 15 Şubat’ta mı yapacak” sorusuna “15 Şubat mı bilmiyorum ama önümüzdeki günlerde çağrısı olacak” yanıtını vermişti.
Temelli de çağrının tarihinin netleşmediğini tekrarlayarak, bu tarihi DEM Parti olarak kendilerinin de bilmediğini, 15 Şubat tarihinin yapılan bir yorumdan çıktığını, bu tarihi ne Öcalan ne de kendilerinin hiçbir zaman açıklamadığını ifade etti.
Çağrının yönteminin de henüz belli olmadığını söyleyen Temelli, olası içeriğine dair ise şunları kaydetti: “Bugüne kadar barış ve demokrasi mücadelesi ve Türkiye ile Kürt meselesinin çözümü konusunda açıklamaları olmuştu biliyorsunuz. İlk İmralı görüşmesinden sonra da yine altını çizmişti; demokratik ve siyasi zeminde Kürt meselesinin çözümü için bir çabanın içinde olduğunu. Yani meselenin demokratik siyasi zeminde çözümüne dair bir açıklama olması beklentisi hakim.”
Öcalan’ın beklenen çağrısı ile ilgili tartışılan bir başka husus da Cumhur İttifakı’nın yasal veya hukuki zeminde herhangi bir adım atmayacağı ve Öcalan ile DEM Parti’nin beklentilerinin ne olduğu.
Temelli bu soru üzerine şu yanıtı verdi: “Öcalan tarihi bir kişilik ve bu kişiliğine uygun olarak açıklamasını yapacak. Siyasetin hiçbir hesabına sıkışmadan, hiçbir çıkar hesabına girmeden Kürt meselesinin demokratik çözümüne dair çağrıları olmuştu zaten. Dolayısıyla şimdi de bu tarihi kişiliğiyle tarihi bir açıklama yapacak. Ama o açıklamanın karşılığında yapılması gerekenler ya da üstlenilmesi gereken sorumluluklar onlar ayrı bir tartışma konusu. Çünkü bu yapılan açıklama ile değil de açıklamaya karşı siyasetin alacağı sorumlulukla ilgili.”
Öcalan’ın çağrısı karşılığında iktidarın ve herkesin yapacaklarının ayrı bir yere karşılık geldiğini belirten Temelli, “Bir hesabın içinden değil, gerçek anlamda bu krizin, bu sorunun, bu çatışmanın sonlanmasına yönelik bir yaklaşımı var” dedi.
Son süreç ile ilgili tartışmaya açılan bir başka nokta ise bu gelişmelerin ve atılan adımların şu anda yargı eliyle çeşitli kesimlere baskının söz konusu olduğu Türkiye’ye topyekun bir demokrasi getirip getirmeyeceği.
Temelli, bütün siyasetin ajandasında Kürt meselesinin çözümü olması gerektiğini söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun için herkes çaba göstermeli. İktidarın da yapacağı işler var, muhalefetin de. Neler yapılması gerektiği aslında belli. Her şeyden önce Türkiye’nin demokratikleşmesi ve hukuk devleti zeminine oturması için atılması gereken adımlar var.
Çünkü Kürt meselesinin demokratik çözümü aslında Türkiye’nin demokratikleşmesiyle hukuk devleti olmasıyla aynı denklem içinde okunacak bir mesele. Dolayısıyla gerçekten bu denklemi çözmek istiyorsanız, demokrasi, hukuk devleti, barış adına herkes sorumluluk almalı, adım atmalı.”
Ortada bir “pazarlık masası” bulunmadığını, amaçlarının demokratik mücadele zeminini hep birlikte örmek olduğunu söyleyen Temelli, “Yoksa bir pazarlığa indirgediğinizde zaten herkes böyle bir durumda kendi hesabına göre hareket edecekse nasıl bir müzakere zemini olabilir ki?” diye konuştu.
Temelli, Öcalan’ın TBMM’den başlamayı işaret ederek ilk ağızdan bir “müzakere zeminine” işaret ettiğini belirterek, herkesin iyi niyetle, samimi olarak bu zemini inşa etmesi gerektiğini kaydetti. Bu süreçte Öcalan’ın ilk Bahçeli’nin sözünü ettiği “umut hakkı” ile serbest kalıp kalmayacağı ya da şartlarının hafifletilmesi ve tecridinin kaldırılıp kaldırılmayacağı da merak konusu.
Temelli bu konularda çok fazla şeyin yazılıp çizildiğini söyleyerek kendi bakışlarını şöyle anlattı: “Biz şuna işaret ettik. Geride bıraktığımız 26 yıl boyunca bir tecrit anlayışı vardı, bir istisnai hukuk anlayışı vardı. Bu istisnai hukuk anlayışı içinde ülkeyi demokratikleştirmeniz ve herhangi bir meseleyi demokratik zeminde çözmeniz zaten mümkün değil. Hele hele Kürt meselesini bu anlayışla çözmeniz mümkün değil. O yüzden gerçekten tecride son vermek gerekiyor. Bunu bir pazarlık meselesi bir talep olarak değil bir anlayış olarak ele alıyoruz.”
Temelli sözlerini şöyle sürdürdü: “İkincisi; bir müzakereden bahsedeceksek eğer önümüzdeki süreçte Kürt meselesinin demokratik bir çözümünün müzakere koşulları yaratılacaksa, Kürt Özgürlük Hareketi olsun, biz olalım, birçok kesim tarafından hatta küresel siyasette bile bu konunun baş müzakerecisi olarak gösterilen Öcalan’ın siyasi çalışmalarını yapabileceği koşullara kavuşmadan bunu sürdürmesi ne kadar mümkün olabilir?”
Temelli, bu meseleye samimi yaklaşılıyorsa herkesin bu diyalog zeminini müzakereye ve bir sürece evirmek için çaba göstermesi gerektiğini söylerken, çağrı sonrasında nasıl bir zemin arzu ettikleri sorusuna şu yanıtı verdi:
“Bir çatışmasızlık hali diyelim ki başladı. Bir çatışmasızlık halinin olduğu an artık demek ki demokratik siyaset içinde gelişmelerin ön plana çıkacağı bir andır. Bu meselenin demokratik siyaset zemininde çözülmesini istiyorsak bunun istişareleri, görüşmeleri, diyalog zeminleri, müzakere zeminleri bu işin doğasında olan bir şey. Aksi halde o zaman meseleleri nasıl konuşacaksınız? Bu meseleleri çözmek için bu zeminlere de ihtiyacınız vardır. Eğer bu zemin yoksa zaten çatışma vardır. Biz bu çatışmalar, savaş dursun; barış siyasete hakim olsun diye bunca yıldır mücadele veriyoruz.”
Abdullah Öcalan’ın çağrısı Suriye’nin kuzeydoğusuna da olur mu?
Beşşar Esad’ın devrilmesinin ardından Suriye’deki geçici yönetim ile Kürtlerin çoğunluğundaki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında müzakereler devam ederken, Öcalan’ın yapacağı çağrının Suriye’nin kuzeydoğusunda da yönelip olup olmayacağı da takip ediliyor.
Temelli, bu sorunun yanıtını bilmediklerini çünkü Öcalan’ın çağrısının kapsamı ve içeriği ile ilgili İmralı heyetine ipucu vermediğini söyleyerek, “Biz bu süreç şeffaf yürüsün istiyoruz. Gelen bilgileri de paylaşıyoruz. Dolayısıyla gizemli bir tarafı yok” diye konuştu.
Bu son süreci Suriye bağlamında nasıl bir yere oturttukları sorusuna ise Temelli şu yanıtı verdi: “Türkiye’nin dış politikası özellikle Suriye politikası uzun yıllardır yanlış bir zeminde gelişti. Türkiye’nin dış politikasının doğru bir zemine oturma ihtiyacı var hem Ortadoğu hem Suriye açısından.
Burada en önemli mesele bu dış politikanın yeni dönem koşullarına göre yeniden oluşturulma meselesidir ki burada muhalefetiyle, iktidarıyla dış politika konusunda Suriye gerçekliğini bütün boyutlarıyla gerçekliğini dikkate alan bir yerden bir yeni politika üretim sürecine ihtiyaç var. Umarım Öcalan’ın açıklaması sonrası da bu konuda önemli katkılar ortaya çıkar.”