Niğde: Kınık Höyük
Kınık Höyük; Niğde’nin Altunhisar İlçesine bağlı Yeşilyurt Beldesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.
İtalya’nın Pavia Üniversitesi’nden bir ekip tarafından 2006-2009 yılları arasında Güney Kapadokya Bölgesi’nde sistematik bir yüzey araştırması çalışması gerçekleştirilmiştir.
(d’Alfonso 2010). Söz konusu yüzey araştırmasının gerçekleştirildiği bölge tarihsel süreç ve arkeolojik veriler açısından oldukça zengin bir bölgedir. Buna karşın bölgede yapılan araştırmalar son derece sınırlıdır. (Gürel – Lermi 2010). Bu yüzey araştırmaları sırasında 800 km2 bir alan taranmış ve bu alanda 40 yerleşim birimi tespit edilmiştir. Araştırmalar sırasında Niğde Üniversitesi’nden jeologlarla yapılan işbirliği sonucunda tespit edilen yerleşmelerde 8.000 yılda meydana gelen iklim değişimlerine bağlı olarak yerleşim modellerinde yaşanan değişiklikler daha net bir şekilde anlaşılabilmiştir.
Bu araştırmalar sırasında tespit edilen yerleşimler arasında Kınık Höyük sahip olduğu özelliklerle Klasik Dönem öncesi için bir anahtar yerleşim olarak dikkati çekmektedir. (d’Alfonso – Mora 2011). 2010 yılında Kınık Höyük’te gerçekleştirilen jeofizik araştırmaları, yüzey toprağı altında iyi korunmuş durumda anıtsal yapıların varlığını göstermiştir. Yüzey araştırmaları ve jeofizik araştırmalarının sonuçları sayesinde ve Türk Hükümeti’nden gerekli iznin alınmasıyla Kınık Höyük Kazıları 2011’de başlatılmıştır. İlk yıl için Kınık Höyük’teki proje uluslararası bir nitelik kazanmıştır.
Kınık Höyük kazıları projesine Pavia Üniversitesi’nin yanı sıra New York Üniversitesi, ISAW Enstitüsü de destek vermektedir. Ayrıca bölge ve yerleşimin “paleo-coğrafya” araştırmaları için Niğde Üniversitesi Jeoloji Bölümü ile var olan işbirliği devam etmektedir. Diğer yandan bu yıl kazının eş başkanı olarak Erzurum Atatürk Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mehmet Işıklı öğrencilerinden oluşan bir ekiple çalışmalara katılmıştır. Kınık Höyük 300×300 m ölçülerinde, 20 m yüksekliğinde, kabaca kare şekle sahip bir tepedir. Yerleşimin merkezi, höyüğün zirvesinde ve teras kısımlarında yer alıyor olmalıydı. Bununla birlikte, höyüğün çevresinde yapılan yoğun yüzey araştırmaları yaklaşık 24 hektarlık büyük bir aşağı şehrin olduğunu göstermektedir.
Bu kesimden gelen yüzey araştırması materyallerine baktığımızda höyüğün Erken Bronz Çağı’ndan Orta Çağ’a değin yerleşim gördüğü anlaşılmaktadır; fakat keramik ağırlıklı yüzey araştırması verileriyerleşimin özellikle Demir Çağı’nda önemli ve gelişkin bir süreç yaşadığına işaret etmektedir. Bu durum, yörede varlığı bilinen ve yine Demir Çağ’a tarihlenen yazıtlar, kaya ve taş kabartmaları/steller dikkate alındığında çok da şaşırtıcı değildir. Bölge ve Kınık Höyük civarı Demir Çağı’nda önemli bir bölgesel merkez olmalıdır. Özellikle yazılı belgelerden bilinen fakat arkeolojik olarak neredeysehiç bilinmeyen Geç Hitit Dönemi’nin unutulan krallığı Tuwana’ya ev sahipliği yapıyor olmalıdır.
Kınık Höyük’ün tanımlanmasıyla ilgili bazı bilgilere sahibiz: Meriggi bir yayınında (1962: 270-272) Hitit metinlerinde geçen Uda, daha geç metinlerde geçen Hydekentiyle Kınık Höyük’ü özdeşleştirir. Bölgeden söz eden Helenistik Dönem yazılı belgelerinde ise Kınık Höyük’ün adının Dratai olarak geçtiği düşünülmektedir. Bu isim Bizans Dönemi yazılı belgelerinde Frourion Drizion veya Idrizion olarak geçmektedir.
Roma Dönemi’nin ünlü atlası Tabula Peutingeriana’da ise yerleşim Tracias olarak gösterilmektedir.Sonuç olarak yukarıdaki bu önerilerin tartışmaya halâ açık olduğunu ve kesin kanıtlara henüz ulaşılamadığını belirtmeliyiz.
2011 yılının Ağustos ayı sonlarında başlayıp, Ekim ayı başlarında sona eren Kınık Höyük 2011 kazı sezonu çalışmaları A, B ve C olmak üzere 3 ayrı alanda gerçekleştirilmiştir. Höyüğün tepe kesiminde yer alan 10×30 m. ölçülerindeki B açmasında Selçuklu Dönemi’ne tarihlenen en geç evre olanLevel Itespit edilmiştir. B alanının güneyindeki yanık ve küllü alanda, cam ve keramik cüruşarı içeren kültürel bir dolgu tabakası kazılırken kuzey kısmında ise yerel dere taşlarından inşa edilmiş evsel bir mimari açığa çıkarılmıştır (Res. 7-9).
Güneydeki dolgu tabakasının üretimle ilgili bir alan olabileceği düşünülmektedir. Bu, üretim alanının kazı alanından çokta uzakta olmadığını göstermektedir Bu kesimde ayrıca Selçuklu Dönemi’ne tarihlenen Level I’in hemen altında Helenistik Dönem’e tarihlenen malzemeler veren ve Level II olarak adlandırılan bir tabaka daha tespit edilmiştir.
Diğer iki çalışma alanı olan A ve C açmaları höyüğün kuzey ve güneybatı yamacında yer almaktadır. A açması yamaç profilindeki jeomorfolojik çöküntünün hemen yanında yer almaktadır.
Höyüğe yaptığımız ilk ziyaret sırasında gördüğümüz bu çöküntü alan yerleşime ait surlar üzerinde anıtsal gizli bir kapı için en uygun yerin burası olabileceğini bize düşündürmektedir. Bir derinlik sondajı açması olan A açmasında ilk önce yüzey birikintisi toprak temizlenmiş ve hemen altından Level IA olarak tanımlanan kerpiç blokları ve kısmen düzgün bir duvardan oluşan ikinci bir birimle karşılaşılmıştır. Bunun altında ise yerleşime ışık tutan etkileyici kale/sur duvarları açığa çıkartıldı. Bu sur duvarı 4 m’den daha geniş ve tamamıyla taşlardan örülmüştür.
Duvarı oluşturan taşlar işlenmemiş ve orta büyüklüktedir (Ø~30 cm.). Söz konusu sur duvarının dış tarafında açılan derinlik sondajında toplam 5.50 m. derine inilmiş ve bu iki mimari evre tespit edilmiştir. İlk evre, korunmuş sur duvarının en yukarısından yaklaşık 3.50 m ye kadar devam eder. Anıtsal surun üzerinde tespit edilen orijinal, kaba parçacıklardan arındırılmış pütürsüz kilden yapılmış sıva olağanüstüdür ve korunması gerekmektedir. Bu sıvalı duvarın hemen altında ikinci evre mimarisi gözlenmektedir. Bu mimari ile bağlantılı olan fakat sur duvarına dik olarak duran başka bir taş duvar burada bulunmaktadır. Olasılıkla bu duvar kapı yapısıyla alakalıdır.
Höyüğün güney yamacında yer alan C açması, yerleşimi çevreleyen sur duvarları hakkında daha fazla bilgi vermektedir. Höyüğün güney yamacında hemen hemen orta kesiminde yer alan bu açma 6 m. aralıklarla açılmış 4 sondaj alanından oluşmaktadır. Her bir sondaj alanında iç kalenin taş duvarları tespit edilmiştir. Kuzeydeki A açmasındaki sur duvarının aksine buradaki açmalarda sitadel duvarının iç kısmının açığa çıkartılması ve daha net bir tabakalanmanın yakalanabilmesi mümkün olmaktadır.
C açmasındaki sur duvarı Geç ve Orta Demir Çağ malzemesi sunan ve iyi korunmuş bir mimari barındıran tabakalara dayanmaktadır. Bu tabakalardan aynı zamanda iyi bir şekilde bezenmiş (boyanmış veya kalıpta yapılmış) oldukça kaliteli seramik parçaları ele geçmektedir. 2011 Kınık Höyük kazıları, yerleşimin çok iyi korunmuş iç kale surlarının gün ışığına çıkarılması açısından çok önemli bir yıl olmuştur. Bu surlar bölgede (Güney Kapadokya’da Klasik Dönem öncesi için karşılaştırılabilecek başka bir örnek yoktur ve bu nedenle eşsiz bir örnektir.