Kazimierz Kelles-Krauz Ve Marksist Milliyetçilik Teorisi

Modern milliyetçiliğin öncülerinden biri olarak kabul edilen Kelles-Krauz’un Marksist milliyetçilik teorisi, ulusal kimlik ve sınıf mücadelesi arasındaki ilişkiyi anlamak isteyenler için tarihsel bir perspektif sunmaya devam ediyor.

Kurtuluş Aladağ / Marksizmin temel ilkelerini benimseyen Kelles-Krauz, ulusal kimlik ve milliyetçilik meselelerini tarihsel materyalizm çerçevesinde ele almıştır. Kelles-Krauz’un Marksist milliyetçilik teorisi, milliyetçiliği burjuva ideolojisi olarak reddeden katı Marksist yaklaşımlardan ayrılır ve ulusal hareketleri işçi sınıfı mücadelesinin bir parçası olarak değerlendirir.

Ulusal Kimlik ve İşçi Sınıfı Mücadelesi

Ulusal bilincin ve milliyetçiliğin, kapitalizmin gelişimiyle birlikte tarihsel bir gerçeklik olarak ortaya çıktığını savunan Kelles-Krauz, ulusal kimliğin, işçi sınıfının kendi çıkarlarını savunmasında bir araç olabileceğini öne sürer. Kelles-Krauz, özellikle sömürge ya da yarı-sömürge durumunda olan ülkelerde, ulusal bağımsızlık mücadelesinin, aynı zamanda işçi sınıfının özgürleşme sürecinin bir aşaması olduğunu kabul eder.

Bu bakış açısı, ulusal kurtuluş hareketlerini devrimci bir aşama olarak değerlendirir ve işçi sınıfının bu hareketlerde öncü bir rol oynaması gerektiğini vurgular.

Tarihsel Materyalizm ve Milliyetçilik

Milliyetçiliği, tarihsel materyalist bir perspektiften değerlendiren Kelles-Krauz’a göre, ulusal hareketler, kapitalist üretim ilişkilerinin bir sonucu olarak ortaya çıkar ve kapitalizmin ulus devletler temelinde örgütlenmesiyle bağlantılıdır. Ancak, ulusal hareketlerin devrimci ya da gerici olup olmadığı, bu hareketlerin hangi sınıfın çıkarlarına hizmet ettiğine bağlıdır. İşçi sınıfı önderliğinde gerçekleşen ulusal hareketler, sosyalist devrimin bir parçası olabilir.

Demokrasi ve Ulusal Devlet

Kelles-Krauz, ulusal devletin, kapitalizmin gelişimi için gerekli olduğunu ve bu süreçte demokrasinin önemli bir rol oynadığını belirtir. Ulusal devlet, yerel ve bölgesel ayrıcalıkları ortadan kaldırarak kapitalist üretim ilişkilerinin yaygınlaşmasını sağlar. Ancak, bu süreçte işçi sınıfı, ulusal devletin demokratik bir şekilde örgütlenmesini talep ederek kendi çıkarlarını savunmalıdır. Kelles-Krauz’a göre, ulusal bağımsızlık, işçi sınıfının siyasi özgürlüklerini genişletmesi için bir zemin oluşturur.

Enternasyonalizm ve Ulusalcılık Arasındaki Denge

Kelles-Krauz’a göre, enternasyonalizm, ulusal kimliklerin yok sayılması anlamına gelmez; aksine, ulusal kurtuluş mücadeleleri, uluslararası işçi sınıfı dayanışmasının bir parçası olarak görülmelidir. Özellikle sömürge ya da yarı – sömürge durumunda olan ülkelerdeki ulusal hareketlerin işçi sınıfı tarafından sahiplenilmesi gerektiğini savunur.

Geriye Dönük Devrim Yasası

Kelles-Krauz’un sosyolojiye en önemli katkılarından biri, “Geriye Dönük Devrim Yasası”dır. Bu yasa, her reform hareketinin mevcut toplumsal normları değiştirmek için önerdiği ideallerin, geçmişteki bir dönemin normlarına benzer olduğunu öne sürer. Teori, milliyetçilik bağlamında, ulusal hareketlerin geçmişteki ulusal değerlere ve kimliklere vurgu yaparak harekete geçtiğini ortaya koyar. Kelles-Krauz, Geriye Dönük Devrim Yasası’nı kullanarak, milliyetçiliğin tarihsel bir olgu olarak nasıl işlediğini açıklamaya çalışır.

Polonya Bağlamında Kelles-Krauz’un Teorisi

Kelles-Krauz’un teorisi, 19. yüzyılda, Rus Çarlığı, Prusya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu arasında bölünmüş Polonya’nın tarihsel koşulları bağlamında anlam kazanmıştır. Polonya Sosyalist Partisi (PPS) içinde aktif rol alan Kelles-Krauz, ulusal bağımsızlık taleplerini sosyalist bir perspektifle birleştirmeye çalışmıştır. Kelles-Krauz’a göre, Polonya’nın bağımsızlığı, işçi sınıfının siyasi ve ekonomik özgürleşmesi için bir önkoşuldur. Ancak, bu bağımsızlık, burjuva sınıfının değil, işçi sınıfının önderliğinde gerçekleşmelidir.

Polonya burjuvazisinin, Rus Çarlığı ile uzlaşarak ulusal bağımsızlık mücadelesinden vazgeçebileceğini ve işçi sınıfına karşı mevcut düzeni savunabileceğini belirten Kelles-Krauz, bu nedenle, işçi sınıfının ulusal hareketin liderliğini ele alması gerektiğini savunur.

Kelles-Krauz, bu yaklaşımıyla, dönemin diğer Marksist düşünürlerinden, özellikle de enternasyonalizmi ulusal taleplerin önüne koyan Rosa Luxemburg gibi isimlerden ayrılır. Luxemburg, Polonya’nın bağımsızlığını desteklemeyi, sosyalist devrimin enternasyonal hedeflerini zayıflatacağı gerekçesiyle reddetmiştir. Buna karşılık, Kelles-Krauz, ulusal bağımsızlığın sosyalist devrimin bir aşaması olduğunu savunarak daha pragmatik bir yaklaşım sergilemiştir.

Kelles-Krauz’un Teorisinin Modern Milliyetçilik Çalışmalarındaki Yeri

Kelles-Krauz’un Marksist milliyetçilik teorisi, modern milliyetçi yaklaşımların öncülerinden biri olarak kabul edilir. Kelles-Krauz, milliyetçiliğin kökenlerini ve etkilerini sistematik bir şekilde incelemiş ve bu olguyu Marksist bir çerçevede açıklamaya çalışmıştır. Kelles-Krauz’un teorisi, milliyetçiliği sadece bir ideoloji olarak değil, aynı zamanda toplumsal ve ekonomik ilişkilerin bir ürünü olarak görmesi açısından önemlidir.

Kelles-Krauz’un teorisi, özellikle sömürgecilik karşıtı mücadelelerin yoğunlaştığı 20. yüzyılda, ulusal kurtuluş hareketlerini sosyalist bir perspektiften destekleyen Marksist düşünürler için bir ilham kaynağı olmuştur.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir