İmamoğlu’ndan ’17 Bakan’ Eleştirisi: Toplanmışlar, İstanbul’a Gelmişler

Silivri’de halka seslenen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 17 bakanın İstanbul’a seçim çalışması yapmasını eleştirerek, “Toplanmışlar, Ankara’dan İstanbul’a gelmişler. Bütün bakanlar burada. Sanki Türkiye’nin dış ilişkilerle ilgili hiçbir sorunu yok. Dışişleri Bakanı burada. İçişleri Bakanı burada. Yetmez; Sağlık Bakanı burada. Daha da yetmez; Adalet Bakanı burada” dedi ve ekledi:

“Yahu hepiniz toplandınız, geldiniz. Hepiniz gelin, önemli değil. Ama adayınıza yazık, adayınıza. Bu kadar küçük düşürmeyin. Bakın küçük düşürmeyin. Bu neye benziyor biliyor musunuz? ‘Toplanalım Silivri’ye gidelim.’ Kardeşim, bizim burada aslan gibi başkanımız var, ekip arkadaşları var, ilçe başkanı var, meclis üyeleri var; çalışıyor. Biz seçim boyunca iki defa geliriz, yeter. Ama onlar, Ankara’dan toplanmış gelmişler. E iyi yapmışlar, hoş gelmişler.”

İmamoğlu konuşmasının devamında, “Dertleri ne biliyor musunuz? Bunların derdi, milletin seçim kazanması değil. Bunların derdi, bir avuç insanın seçim kazanması. Korkuyorlar. En çok da neden korkuyorlar biliyor musunuz? Bir kişiye hesap verememekten, bir kişiye. Bizim bir tek Allah korkumuz var. Bir de milletimize mahcup olma korkumuz var. Onun dışında Allah kulundan korkmayız biz. Biz, 100 yıl önce, bu topraklara Cumhuriyeti emanet eden, ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün ışığından giden, Cumhuriyetin, milletin evlatlarıyız. Bundan hiç vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP’nin başkan adayı Ekrem İmamoğlu, yerel seçimler kapsamında partisinin Silivri halk buluşmasında konuştu. İmamoğlu’nun konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:

“Yaklaşık 1 hafta sonra sandığa gidileceğiz. Sandıktan çıkacak sonuç, hepimizin tabii ki başının üstüne. Biz, milletçe seçim sonuçlarını saygıyla karşılamayı biliriz. Öyle değil mi? sonuç ne olursa olsun, vatandaşlar olarak, birbirimize saygı gösteririz; öyle değil mi? Ama bu ülkede sonuçları beğenmediği zaman, seçimleri yok sayan bir anlayış var.

Aynı zarftan dört pusula çıkarıp, sadece birini geçersiz sayan ve geçersiz gösteren o anlayışı hatırlıyoruz değil mi? Seçimi iptal ettirdi. Bununla yetinmedi ne yaptı? Bizi çalmakla suçladı. Sandık görevlilerini terörist ilan etti. ‘Hırsız’ dedi mi? İftira attı mı? Ama ne yaparlarsa yapsınlar, mahkemeden döndü, milletten döndü. Millet, onlara yalanlarının bedellerini ödetti mi? İşte hep söyledik; o iftiraları, yalanları söylemeyin. Onlar ne yaptılar? Yalanları söylediler, iftiraları attılar. Seçim bitti, 806 bin oy farkı yediler. Millet gereken cevabı verdi. Hiçbir şey yokmuş gibi seçimden sonra ne dedi; hatırlayın? ‘Siyaseten söyledik’ dediler. Birine siyaseten yalan söylenir mi? Birine siyaseten iftira atılır mı? Böyle bir şey olabilir mi?

2019’da neyseler, bugün de aynısını yapıyorlar. Dürüst ve adil değildiler; bugün de değiller. O zaman da demokrat değildiler, bugün de değiller. O zaman da kumpas yaptılar, öyle değil mi? Bugün de yapıyorlar. Kurgular, kışkırtmalar… Seçimi bütün bu ayak oyunlarıyla kazanmaya çalışıyorlar. Ama 31 Mart; yalanla, iftirayla milleti bölmeyle, ayrıştırmayla siyasetin hangi günü biliyor musunuz? Onların hepsini tarihe gömme günü. Tarihe gömeceğiz. Siz, ayrımcılık yapanı değil, birleştireni seçeceksiniz. Onlar particilik yapıyorlar, partizanlık yapıyorlar. Ama siz, partizanları değil, belediyecilik yapanı seçeceksiniz. Çünkü siz, farkı gördünüz. İcraat nasıl yapılır, gördünüz.

Burayı, başka partili değil görmezden gelmedik. Burada bazı konularda bizi yok saysalar da arkamızdan kötü konuşsalar da ekranda siyaset yapsalar da biz, Silivri halkına hizmet etmekte en önde koştuk. 39 ilçede aynısını koştuk. İstanbul’da çok çalıştık. İcraatçı, halkçı belediyeciliği size yaşatmak istedik. Şimdi o icraatçı, halkçı, cumhuriyetçi, vatandaşını seven, insanını seven, siyasi talimat geldiğinde ‘pıt’ deyip susan değil, vatandaşının hakkını arayan, hukukunu koruyan bir Belediye Başkanı İstanbul’da.

Ekrem İmamoğlu İstanbul’da, Bora Balcıoğlu Silivri’de belediye başkanı olacak. Biz, kim hangi partiden, hangi görüşten, hangi inançtan; dönüp bakmadık, bakmayız. Böyle bir şeyi aklımızın ucuna getirmeyiz. Canla, başla çalışırız. O sayede biz, Silivri’ye 5 yılda, yıllardır görmediği hizmeti sunduk. Bunlar, her yolu kendine mubah görsünler; biz çalışmaya devam edeceğiz.

Toplanmışlar, Ankara’dan İstanbul’a gelmişler. Bütün bakanlar burada. Sanki Türkiye’nin dış ilişkilerle ilgili hiçbir sorunu yok. Dışişleri Bakanı burada. İçişleri Bakanı burada. Yetmez; Sağlık Bakanı burada. Daha da yetmez; Adalet Bakanı burada. Yahu hepiniz toplandınız, geldiniz. Hepiniz gelin, önemli değil. Ama adayınıza yazık, adayınıza. Bu kadar küçük düşürmeyin. Bakın küçük düşürmeyin. Bu neye benziyor biliyor musunuz? ‘Toplanalım Silivri’ye gidelim.’ Kardeşim, bizim burada aslan gibi başkanımız var, ekip arkadaşları var, ilçe başkanı var, meclis üyeleri var; çalışıyor.

“Korkuyorlar”

Biz seçim boyunca iki defa geliriz, yeter. Ama onlar, Ankara’dan toplanmış gelmişler. E iyi yapmışlar, hoş gelmişler. Dertleri ne biliyor musunuz? Bunların derdi, milletin seçim kazanması değil. Bunların derdi, bir avuç insanın seçim kazanması. Korkuyorlar. En çok da neden korkuyorlar biliyor musunuz? Bir kişiye hesap verememekten, bir kişiye. Bizim bir tek Allah korkumuz var. Bir de milletimize mahcup olma korkumuz var. Onun dışında Allah kulundan korkmayız biz. Biz, 100 yıl önce, bu topraklara Cumhuriyeti emanet eden, ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün ışığından giden, Cumhuriyetin, milletin evlatlarıyız. Bundan hiç vazgeçmeyeceğiz.

Silivri’de; Selimpaşa’dan Ortaköy’e, Kadıköy’den Çanta’ya, Seymen’den Silivri’nin merkezine kadar hemen her noktayı sayabilirim. O bir tane sayamaz, onu söyleyeyim. Listeyi verseniz okuyamaz. Vallahi ‘Ortaköy’ deseniz, zanneder ki bu Beşiktaş’taki Ortaköy, üstünü çizer. ‘Kadıköy’ deseniz; zanneder öbür Kadıköy, üstünü çizer. ‘Arkadaşlar yanlış yazmış’ der, söyleyeyim. Neyse, daha fazla bahsetmeyelim. Şimdi onun da canını sıkmayalım, inşallah 31 Mart’ı çıkarsın, bir hayat dersi alsın.

Zaten Sayın Cumhurbaşkanı ona ne dedi televizyonda? Hatırlayın. Bakın bunu anlatacağım. Ne dedi? ‘Metrolara sahip çık ha’ dedi. Yahu, sanki kendi babasının malına sahip çıkacak. Yahu, onu yapan bakanlık kimin? Milletin. Benim, senin; öyle değil mi? Bizim yaptığımız metrolar kimin? Senin, benim, milletin; öyle değil mi? O diyor, ‘Sahip çık’ ona. Ben de dedim ki, ‘Yeni görevi belli oldu. İstanbul merkezden Gayrettepe’den, Halkalı’dan İstanbul Havalimanı’na gidecek metroların herhalde güvenlik şefi yapacak onu’ dedim. Bu kadar anlayışları bozulmuş bir düzene, artık kendi görevlerini hatırlama zamanı. Geçmişten bugüne notlarını verdiğiniz bu insanlara, 31 Mart’ta, hak ettikleri notu verecek misiniz? Tabii ki sıfır değil mi?

“Onlar ‘kanal’ diyor, biz ‘İstanbul’ diyoruz”

Onlar ‘kanal’ diyor, biz ‘İstanbul’ diyoruz. Yatıyorlar, kalkıyorlar ‘kanal.’ Gündemlerinde yokmuş gibi davranıyorlar ama inanmayın. İnanmıyorsunuz değil mi? Allah korusun; sakın ha. Çünkü onlar, Kanal İstanbul’u yapmaya mecburdurlar. Şimdi bakın; ne Büyükşehir adayları ‘Kanala karşıyım’ diyebilir ne buradaki ne Silivri’deki ne başka bir yerdeki diyemez. Korkarlar, fırça yerler diye. Öyle değil mi? Onun için, bir yandan ihalelere devam ediyorlar. Verilmiş sözleri var, taahhütleri var. Hem de çoğu yurt dışından, buradan da değil.

Onlar İstanbul’un kaynaklarını yerli, yabancı, bir avuç insana aktarmaya çalışıyorlar. Vatandaşa kaşıkla verdiklerini, kepçeyle geri alıyorlar. Size söz; şart olsun, görevimin son anına kadar, milletimin en zor anında yanında olacağım. Milletin parasını, millet vereceğiz. Ben, halka ait alanları halka açacağım. Ben İstanbul’un muhafızı olmayı, bu şehrin doğal ve tarihi zenginliklerine gözüm gibi bakmayı bilirim. Siz beni bu şehri israftan, ranttan, ihanetten koruyun diye işbaşına getirdiniz; öyle değil mi? Ben sizin yüzünüzü kara çıkarmayacağım. Yeter ki siz bizim arkamızda durun, bizi desteklemeye devam edin. Ben size layık olmaya devam edeceğim.

5 yılda 25 yıla bedel iş yaptık, 10 yılda 50 yıla bedel iş yapacağız. Bizi engellemeye çalıştılar. Başaramayacaklar. Yeter ki siz onlara izin vermeyin. Yeter ki siz, 31 Mart’ta israfçıları tarihe gömün. Yeter ki siz, rantçıları tarihe gömün. Bir daha ‘israf, rant’ diyen insanlar, İstanbul’da bir göreve gelemeyecekler. İstanbul’da, bir daha ihaneti gözünden okuduğunuz hiç kimseyi, bu şehirde yönetime getirmeyeceksiniz. Bu şehir artık bağışıklık kazandı, bağışıklık; bu virüslere karşı bağışıklık kazandı. 5 yıl boyunca bunu öğrendi. Dolayısıyla, bir avuç insana çalışana, asla oy vermeyin. Onlara oy vermemek yetmez. Oylarınızı, güçlerinizi birleştirin.

Birleşe birleşe kazanacağız. Silivri, birleşe birleşe kazanacağız. Particilik zamanı değil. Zaman, birlikte olma zamanı. Zaman, hep birlikte mücadele etme zamanı. Zaman, İstanbul ittifakı zamanı. Zaman, halkçı büyük bir ittifak kurmanın zamanı. Zaman, vicdan ittifakı kurma zamanı. Süreç, partiler ötesi bir süreçtir. Onların gözü, ranttan başka bir şey görmüyor. Biz ise, 16 milyon vicdanlı mert, çalışkan, İstanbul’un muhafızı, milletin ittifakının neferleriyiz. Biz kazanacağız. 31 Mart’ta millet kazanacak. 16 milyon kazanacak. İnşallah mertlik kazanacak, mertlik. Belediyecilik kazanacak. Hep birlikte kazanacağız.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir