SP Lideri Karamollaoğlu: Bu zihniyetle sorunlar çözülemez

Partisinin genel merkezinde haftalık basın toplantısına gündeme dair açıklamalarda bulunan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, yeni anayasa tartışmalarına dair değerlendirmelerde bulundu. Karamollaoğlu, açıklamasında “1921 Anayasası’nın ruhu esas alınmalıdır.” vurgusunu yaptı.

HABER MERKEZİ / SP Lideri Karamollaoğlu, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün açıklamalarını değerlendirerek “1921 Anayasası’nın ruhu, ruh çağırmakla gelmez! Ancak ciddi bir zihniyet değişikliği ve bu ruhtan aldığımız ilhamla geleceğe emin adımlarla yürüyebiliriz.” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanının açıklayacağını duyurduğu müjdeler konusunu da değerlendiren Karamollaoğlu; Türkiye’nin ve insanımızın faydasına olan her türlü adımı destekleyeceğini vurgulayarak, “Yeter ki son zamanlarda umutsuzluğa, karamsarlığa, ekonomik sıkıntılara gark olmuş milletimize, son günlerde ihtiyaç duyduğu güzel haberler verilsin. Yeter ki toplumumuzda kısır çekişmelere neden olan, insanımızı yoran, bıktıran kutuplaşmaya bir son verilsin!” dedi.

Gazetelerin son zamanlarda atmış olduğu manşetleri de değerlendiren Karamollaoğlu, “Son 5 yılda 1370 kişinin intihar ettiği bir ülkede alışveriş önerisi adı altında millete fakirlik, çaresizlik aşılanmakta.” ifadelerini kullanarak “Bu zihniyetin oluşmasına sebep olanlar, ‘Geçinemiyoruz!’ diyen vatandaşa, ‘Al, keyif çayı iç!’ diye cevap verenlerdir.” ifadelerini kullandı.

Karamollaoğlu’nun basın toplantısında yaptığı açıklamalardan öne çıkanlar şöyle;

“Son günlerde ülkemizin en önemli meselesi olarak anayasa değişikliği gündeme getirildi. Anayasa önemli bir konu elbette ama bu değişikliği gerçekleştirecek çoğunluğu bile olmayan iktidarın, bunu bir numaralı gündem maddesi yapması aslında bizi biraz şaşırttı.

Daha doğrusu şaşırtmadı, çünkü gündemi değiştirmek iktidarın bir numaralı meselesi. Son zamanlarda bütün dikkatlerini gündemi değiştirmeye odakladılar.

Bugün burada ruhunu I. Meclis’in çeşitliliğinden, mayasını Mehmet Akif’in Çanakkale Destanı ile İstiklal Marşı’ndan, omurgasını 1921 Anayasası’ndan alan, ihtilaflarımızı ayrılık vesilesi görmeyen, farklı inanma ve düşünme imkanını Allah’ın lütfu olarak bilen bir anlayışın önemini vurgulayarak basın toplantımıza başlamak istiyorum. Biz inanıyoruz ki

-Kendisi için istediğini başkası için de isteyen Müşfik Bir Toplum,

-Milletinin tüm fertlerini eşit gören Hadim Bir Devlet,

-Adil bir düzeni en temel hedef olarak gören Siyasal Bir Mekanizma,

-Evrensel hukuk normları ve demokrasiyi, kendi kadim birikimi ile harmanlayarak içselleştirmiş ve bunları geliştirmeye kararlı yeni bir Ortak Anlayış,

Yeniden Büyük Türkiye’yi kuracaktır. Bu minvalde atılacak anayasa çalışması adımlarına her zaman destek vereceğimizi belirtmek isterim.

“Zihniyet değişikliği şart”

Sn. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül Bey’in; yeni bir toplumsal sözleşmenin, 1921 Anayasası ruhuyla taçlanacağına inandıklarını söylemesini değerli buluyorum. Ama unutulmamalı ki 1921 Anayasası, ortak bir mutabakatın ürünüdür.

Türkiye, o gün savaş şartlarında ve binbir zorluğa göğüs gerildiği bir ortamda böylesine ortak bir mutabakatı sağlayabilmişken, ardından gelen sürecin bugüne dek hüsran olduğu ise açıktır.

Bu sebeple yeni anayasa için 1921 ruhu ortaya konacaksa I. Meclis’in ruhu, Türkiye’de tekrar diriltilmelidir. Peki, nedir I. Meclis’in ruhu?

  1. Meclis ruhu; farklılıkların düşmanlık sebebi sayılmadığı, ülke menfaatlerinin siyasi menfaatlerden üstün tutulduğu ve tam bağımsızlık yolunda emin adımlarla yürümenin adıdır. Bugüne geldiğimizde ise 1921 Anayasası’nın ruhu, ruh çağırmakla gelmez!
  2. Ancak ciddi bir zihniyet değişikliği ve bu ruhtan aldığımız ilhamla geleceğe emin adımlarla yürüyebiliriz.

“Toplumun güzel haberlere ihtiyacı var”

Sn. Cumhurbaşkanı pazartesi günü, bugün akşam yapacağı konuşmasında bazı güzel haberler vereceğini açıklamıştı. Hakikaten milletimizin her bir ferdinin güzel haberler almaya çok ihtiyacı var.

Umut ediyoruz ki Sn. Erdoğan, milletin beklentilerine denk düşecek ve insanımıza bir nebze de olsa nefes aldıracak müjdeleri kamuoyuna açıklar.

Bizim, Saadet Partisi olarak bu konuda hiçbir kompleksimiz yoktur. Milletin hayrına olacak ve yüzlerin gülmesine vesile olacak her adımı destekler, takdir ederiz.

Yeter ki son zamanlarda umutsuzluğa, karamsarlığa, ekonomik sıkıntılara gark olmuş milletimize, ihtiyaç duyduğu güzel haberler verilsin.

Yeter ki toplumumuzda kısır çekişmelere neden olan, insanımızı yoran, bıktıran kutuplaşmaya bir son verilsin!

Yeter ki her gün bir başka kesimin ve yüz binlerce insanın mağdur edildiği, KHK’larla insanların sorgusuz sualsiz işinden atıldığı bu çarpık adalet anlayışına son verecek; hukukun üstünlüğünü esas alan düzenlemelerin müjdesi verilsin!

Biz isteriz ki bu müjdeler, toplumun her bir kesiminin kanayan yarasına merhem olsun!

Açıklanacak pakette:

-İşsizliği azaltacak, istihdamı artıracak müjdeler olsun!

-Artan hayat pahalılığı ile mücadele etmekte zorlanan emeklilerimize ve açlık sınırının dahi altında bir ücretle evini geçindirmeye çalışan milyonlarca asgari ücretli çalışanlarımıza, toplu sözleşme dönemlerinde esirgenen zamlara dair müjdeler olsun!

-Aylardır ekmek teknesi kapalı olan esnaflarımıza ve artık toprağını işleyemez hale gelen, haciz üstüne hacizle perişan olan çiftçilerimize; hibe, faizsiz kredi, kira, mazot ve gübre desteği gibi somut desteklerle devletin yardım elini uzatacağına dair müjdeler olsun!

-Başta öğretmen kardeşlerimiz olmak üzere atama bekleyen tüm meslek gruplarına yıllardır beklediği müjdeli haber verilsin!

-Her yeni güne zam üstüne zam haberleriyle uyanan insanımıza, enflasyonu azaltacak ve artan hayat pahalılığına çare olacak müjdeler verilsin!

-Yıllardır alın teri döküp elde ettiği emeklilik hakkı kendilerine verilmeyen EYT’lilere, üniversiteyi bitirip omuzlarında binlerce liralık kredi borcuyla ‘diplomalı işsizler’ kervanına katılan KYK borçlusu gençlerimize dair müjdeler olsun!

-Eskilerin tabiriyle yıllarca dirsek çürüttüğü halde bir yerlerde dayısı olmadığı için hakkı gasp edilen gençlerimize, bundan sonra işe alımlarda liyakatin esas alınacağına dair bir müjde verilsin!

-Tüketime, borca ve bir avuç insanı zengin etme anlayışına dayalı yatırım anlayışına son verecek; üretime, istihdamı artırmaya, kaynaklarımızı verimli kullanmaya, gelir dağılımında adaleti tesis etmeye dayalı ve toplumun tümünün yararını gözeten yatırım müjdeleri verilsin!

-İsrafa ve yolsuzluğa artık dur diyeceklerine ve bundan sonra kamu malına yetime sahip çıkar gibi sahip çıkacaklarına dair somut adımları içeren güzel haberler verilsin!

Sn. Cumhurbaşkanının açıklayacağı müjdelerin, toplumun birlik ve beraberliğine katkı sunmasını, yeni suni tartışmalara sebep olmak yerine milletin gerçek gündemi olan ekonomik dar boğaza çare olmasını temenni ediyoruz. Emin olun bütün bunları hiçbir oy kaygısı gütmeden söylüyorum.

Cumhurbaşkanının bugün açıklayacağı hususlar, milletimizin beklentilerine karşılık versin, insanımızın derdine derman olsun. Samimi olarak ifade ediyorum ki söylediğim bu hususlar dikkate alınarak açıklamalar yapılırsa oy kaybeden iktidar yeniden oy kazanacak bir duruma gelecektir ve bu bizi asla üzmez. Çünkü milletin derdi ile ilgilenildiği görülecektir.

“Bu zihniyetle sorunlar çözülemez”

Bakın, bunu ifade ederken çok üzülüyorum ama geçim sıkıntısı nedeniyle, son 5 yılda 1370 kişinin intihar ettiği bir ülkede alışveriş önerisi adı altında millete fakirlik, çaresizlik aşılanmakta. Eskiden gazeteler çanak çömlek verirdi, şimdi ise fakirlik rehberi veriyor!

Peki, şimdi soruyorum; bu hodgam, şımarık, duygusuz tavır gücünü nereden alıyor? Bu zihniyet gücünü “Evimize ekmek götüremiyoruz.” diyen vatandaşa; “Al, keyif çayı iç!” diyenlerden alıyor!

“Bu ülkede yoksulluk, sorun olmaktan çıktı.” diyenlerden alıyor!

Gençlerimizin, çiftçimizin cebindeki 3 – 4 bin liralık telefonu milletimize çok gören zihniyetten alıyor!

Çiftçilerimiz, alması gereken desteği alamadığı gibi bir de en temel ihtiyacı olan tarım aletlerinin haczedilmesiyle karşı karşıya bırakılıyor.

Çiftçilerimiz sorunlarını dile getirip; “Mahvolduk, çiftçinin problemleri var.” dediğinde “Cebinde Iphone var, o halde senin sorunun yok.” denilebiliyor.

Kıymetli arkadaşlar;

Çiftçinin borcunu ve sıkıntısını dertlenmek yerine, cebindeki telefonu hesap edenlerin bu yaklaşımı ile Türkiye’nin sorunlarının çözülebilmesi mümkün değildir.

UCM Filistin kararı

Basın toplantımıza, bir konuya daha temas ederek son vermek istiyorum.

Uluslararası Ceza Mahkemesi, aslında beklenmedik bir karar aldı.  Mahkeme, Filistin topraklarında işlenen savaş suçları için yetkili olduğunu ilan etti.

Bu doğrultuda 1967’den sonra işgal edilen Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs bölgelerinin de çalışma alanları dâhilinde olduğunu açıkladı. Bu kararı olumlu bir gelişme olarak değerlendirdiğimizi ifade etmek isterim.

İsrail’in yıllardır bölgede tüm insanlığın gözü önünde pervasızca gerçekleştirmiş olduğu zulümlerin,  insan hakları ihlallerinin ve savaş suçlarının ortaya çıkarılarak, sorumluların uluslararası mahkemelerde yargılanma sürecinin gerçekleştirilmesi en büyük temennimizdir.

Bundan daha öte olması gereken ise, bir an evvel İsrail zulmünün ve işgalinin tamamen son bulmasıdır.

Paylaşın

Trump’la ilişkisi olduğunu iddia eden Stormy Daniels: En kötü 90 saniyem

Amerikalı porno yıldızı Stormy Daniels, 2006 yılında ABD Eski Başkanı Donald Trump ile cinsel ilişkiye girdiği iddiasından bahsederken, “en kötü 90 saniyem” dedi.

HABER MERKEZİ / 2006 yılında Eski ABD Başkanı Donald Trump ile cinsel ilişkiye girdiği iddia eden porno yıldızı Stormy Daniels, bunun en kötü 90 saniyesi olduğunu söyledi. ABD Eski Başkanı Trump ise Daniels’in bu iddiasını yalanladı.

Daniels, Donald Trump’ın eski avukatı Michael Cohen ile konuşurken yaptığı yorumda, Trump ile seks yapmayı beklemediğini iddia ederek, “Odadan nasıl kaçacağımı düşündüm” dedi. Daniels, “Onu kesinlikle geçebileceğimi düşündüm” diye de ekledi.

Stormy Daniels kimdir?

1979 yılında Stephanie Clifford adıyla Louisiana’da doğdu. Oyuncu olarak girdiği porno film endüstrisinde, daha sonraları yönetmenlik ve metin yazarlığı yapmaya başladı.

ABD’nin ünlü filmleri Kırk Yıllık Bekar (The 40-Year-Old Virgin) ve Kaza Kurşunu (Knocked Up) gibi filmlerde oynadı. Yüzünü Maroon Five müzik grubunun ‘Wake Up Call’ şarkı klibinden de hatırlayabilirsiniz.

Henüz 4 yaşındayken Daniels’in anne-babası ayrılmış, Daniels’i annesi büyütmüştür. Lisedeyken okul gazetesinde editörlük yapan Daniels, 4-H kulübünde başkanlık yapmıştır. 2003 yılında porno aktörü Pat Myne ile evlenmişler, 2005 yılında da evlilikleri bitmiştir.

17 yaşında Baton Rouge’da erotik dansçılık yapmaya başlamıştır. Bir erkekle oynadığı ilk film Haziran 2002’dedir. Ondan önceki filmleri kız-kız tarzındadır.

Paylaşın

Afganistan’da silahlı saldırılar: 9 kişi hayatını kaybetti

Afganistan’da bir dizi saldırıda beş hükümet çalışanı ve dört polisin öldürüldüğü açıklandı. Saldırıların sorumluluğunu henüz kimse üstlenmezken, yetkililer Taliban’ı işaret etti.

HABER MERKEZİ / Polis şefi sözcüsü Ferdaws Faramarz, başkent Kabil’de Bagh-e Daud mahallesinde silahlı kişilerin açtığı ateş sonucu kırsal kalkınma bakanlığında çalışan dört kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Faramarz, bu saldırının ardından Kabil’in başka bir noktasında yapılan bombalı saldırıda bir hükümet çalışanın daha hayatını kaybettiğini söyledi.

Aynı dakikalarda Herat Eyalet Valisi Wahid Qatali, vilayetin Zenda Jan bölgesinde yol kenarına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu dört polis memurunun öldüğünü açıkladı.

Afganistan Devlet Başkanı Eşref Ghani, saldırıyı şiddetle kınayarak, Taliban’ı şiddeti bir kez daha artırarak barış görüşmelerini durdurmakla suçladı. Ghani, “Barışa inanmadıklarını gösterdiler” dedi.

Öte yandan Savunma Bakanlığı, Afgan güvenlik güçlerinin kuzey Faryab ilinde düzenlediği özel operasyonda en az 21 Taliban üyesinin öldürüldüğünü duyurdu. Taliban ise, bakanlığın açıklaması hakkında yorum yapmadı.

Afganistan’da şiddet durmaksızın devam ederken, Taliban ile hükümet temsilcileri arasında aylardır Katar’da devam eden barış görüşmeleri durdu.

Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) veya 2014’ten beri kullandığı resmî isimle İslam Devleti’de son zamanlarda Kabil’deki saldırılarını artırdı. Son olarak, Afganistan’ın başkentinde azınlık Sihlerini hedef alan bombalamanın sorumluluğunu üstlendi. Afganistan’daki Sihler ve Hinduların sayısı IŞİD’in artan tehditlerinin ardından 250.000’den 700’ün altına düştü.

 

Paylaşın

Myanmar’da protestolara kim liderlik ediyor?

Myanmar’da, Aung San Suu Kyi’nin hükümetini iktidardan uzaklaştıran askeri darbeye karşı protestolar, örgütlenmeyi güçleştirmeye ve hatta yasadışı hale getirmeye yönelik resmi çabalara rağmen son günlerde artmaya devam ediyor.

HABER MERKEZİ / Son günlerde artan ve yaygınlaşan protestolarla birlikte, Pazartesi günü ordu, ülkenin en büyük iki kentinde barışçıl halk protestolarını etkili bir şekilde yasaklayan kararnameler yayınladı.

Beşten fazla kişinin katıldığı mitingler ve toplantılar yasaklandı ve Cumartesi gününden bu yana binlerce insanın gösteri yaptığı Yangon ve Mandalay bölgelerine akşam 8 ile sabah 4 arasında sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Kısıtlamalar ve baskılar endişeleride artırdı.

Protestolara kim liderlik ediyor?

Protestoların çoğu herhengi bir parti veya örgütün çağrısı veya organizasyonuyla değil doğal olarak büyüdü. Bununla birlikte devrik lider Suu Kyi’nin Ulusal Demokrasi Birliği partisi başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarıda darbeye karşı çıktılar.

Ayrıca darbeden kısa bir süre sonra, “ Sivil İtaatsizlik Hareketi ” başlıklı bir Facebook sayfası barışçıl protesto çağrıları yapmaya başladı. Sayfanın şu anda 230.000’den fazla takipçisi var ve onunla ilişkili hashtagler twitter kullanıcıları tarafından yaygın olarak kullanılıyor.

Sağlık çalışanları da kırmızı kurdeleler takarak, işaretler taşıyarak ve diğer sağlık personelini devlet tarafından işletilen sağlık tesislerinde çalışmamaya çağırarak bir protesto kampanyası başlattı.

Hafta sonu sokak protestoları, daha çok sivil toplum kuruluşlarının (sendikalar, meslek örgütleri, öğrenci grupları) yoğun katılımını içeriyordu. Yangon sakinleride, geceleri şehrin dört bir yanında tencere ve tavaları birbirine vurarak muhalefetlerini dile getirdiler.

Engeller nelerdir?

Protestocular için en büyük zorluklardan biri ordunun iletişimi engelleme girişimleri oldu. Yetkililer ilk olarak Myanmar’da 22 milyondan fazla kullanıcısı olan Facebook’un peşine düştüler, ancak protestocular veya protestoya destek verenler Twitter gibi diğer sosyal medya platformlarını kullanmaya başladı.

Telefon hizmeti veya internet erişiminin kesildiği yerlerde birebir iletişim yöntemiyle çoğu askeri yönetime karşı önceki protestolarla aynı olan yöntemler geliştirildi.

Protestolar devam edecek mi?

Şimdiye kadar protestocular, gösterilere getirilen yeni kısıtlamalara rağmen, kararlılıklarından bir şey kaybetmemiş görünüyor. Yine de bazı protestocular, ordunun 2007 ve 1988’deki gibi protestoları sona erdiremek zemin hazırladığından endişe duyuyor. 2007 ve 1988’deki protestolarda ordu çok sert önlemler almıştı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nde hukuk danışmanı olan Linda Lakhdhir, konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede, ordunun askeri kararların yanı sıra halihazırda yürürlükte olan diğer yasaların ihlalini bir baskı için gerekçe olarak kullanmaya çalışabileceğini söyledi.

Paylaşın

DEVA Lideri Babacan ve GP Lideri Davutoğlu’ndan ortak açıklama

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nu ziyaret etti. İki genel başkan arasında yaklaşık 1,5 saat süren görüşmeye Babacan’a DEVA Partisi genel başkan yardımcıları Sadullah Ergin, İdris Şahin, Burak Dalgın ve Elif Esen eşlik etti. Gelecek Partisi heyetinde ise genel başkan yardımcıları Nedim Yamalı, Selim Temurci, Ayhan Sefer Üstün ve Serap Yazıcı yer aldı.

HABER MERKEZİ / DEVA lideri Babacan, Gelecek Partisi lideri Davutoğlu’nu partisinin genel merkezinde ziyaret etti.  Görüşmenin ardından Babacan ve Davutoğlu, ortak basın açıklaması düzenledi.

İktidar değişmediği müddetçe yönetim zihniyetinin değişmeyeceğini vurgulayan Babacan, basın açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Partili cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte hukukun üstünlüğü ilkesi kalmadı. Türkiye Cumhuriyeti, hukuk devleti niteliğini kaybetti. Anayasanın bağlayıcı bir metin olarak kabul edilmediği bir ülkede hukukun üstünlüğünden de hukuk devletinden de bahsedilemez.

Problemlerin büyüdüğü gerçeğini kendi seçmeni de görmesine rağmen Sayın Erdoğan’ın ‘bana saldırıyorlar’ demesi bir konsolidasyon hissi oluşturabiliyor. Boğaziçili öğrenci diyor ki ‘rektör istifa etsin’. Cumhurbaşkanı ise Cuma namazından sonra çıkıp, ‘Beni istifa etmeye zorluyorlar’ diyor. Propaganda makinesinin düğmesine basıyor. Bu oyunlara kimsenin kanmaması lazım. Asıl yapmaları gereken işi yapamadıkları için tartışmaları sürekli farklı noktalara çekiyorlar. Laf üretmekte mahirler ama peynir gemisi lafla yürümüyor.

Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı birdenbire anayasa gündemi ortaya attı. Zaten kendilerinin açıklaması ile ertesi gün küçük ortağın açıklamasını yan yana koyduğunuzda bu işin bir yere gitmeyeceğini görüyorsunuz. ‘Yeni anayasa’ diyor, küçük ortak her zaman olduğu gibi çerçeveyi çiziyor. Güçler ayrımına ve yargının bağımsızlığına inanan bir zihniyet var mı? Bunları sorgulayınca oradan bir şey beklemek mümkün olmuyor.

‘Propaganda makinesi bakkalı, marketi suçlu gösteriyor’

Propaganda makinesi, vatandaşlara yoksulluğa alışmaları için ne yapmaları gerektiğini öğretmeye başladı. ‘Yoksulluk vatandaşların kaderidir, buna sabredeceksiniz’ diyorlar. Markette nasıl alışveriş edileceğini öneriyorlar. Bu, hükûmetin bir itirafıdır. İnatla sürdürülen yanlış para politikalarının sonucunda hem kur hem de enflasyon arttı. Bunun sorumlusu sayın Erdoğan ve ortakları olduğu halde, hayat pahalılığının suçlusu olarak marketleri gösteriyorlar. Bazen pazarcı esnafı, bazen bakkal, bazen market, bazen de Boğaziçili öğrenci terörist ilan ediliyor. Propaganda makinesi artık böyle çalışıyor.

Devletin sahip olduğu basın kuruluşları bu ülkenin sorunlarıyla ilgilensin. TRT, 84 milyonun kullandığı elektrikten pay alıp, tek bir partinin propaganda aygıtı haline geldi. Bu adil değildir, hukuka aykırıdır. Kendilerine bir an önce çekidüzen vermeleri lazım. Anadolu Ajansı ve TRT’nin yöneticileri bundan sonraki dönemdeki meslek itibarlarını lütfen dikkate alsınlar. Bu iktidar ilelebet devam etmeyecek.

Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde çok ciddi insan hakkı ihlalleri var. Bazı uluslararası çalışmalarda soykırım tanımı yapılıyor. Sayın Erdoğan ve Bahçeli’nin bunu görmezden gelmesini hayretler içinde izliyoruz. Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde işler hangi noktaya geldi de iki ortak sessiz? Mazlumların yanında olmalıyız. Şu andaki yönetim çok daha küçük meseleleri büyütüp farklı algılara sebep olurken, dünya çapında önemli bir meselede niçin susuyor? O ülkeyle olan ikili ilişkilerde bilmediğimiz farklı yönler mi var? Ya da çıkıp ‘Burada bir insan hakları ihlali görmüyoruz’ deyin.

İnsanın annesinin konuştuğu dili konuşması, bu dili öğrenmesi ve dilin yaşatılması temel bir insan hakkıdır. Kimse anadili üzerinden topluma fitne tohumları atmasın. Bu ülkeyi kimse bölmeye, parçalamaya kalkmasın. Her bir vatandaşımızın annesinin konuştuğu dili konuşması, öğrenmesi, yaşatması ve geliştirmesi en doğal hakkıdır.”

“Bütün bu yaşananlar derin bir krizi ortaya koyuyor”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “yeni anayasa” açıklamasına, “Gündem değiştirme çabasıdır, burada samimiyet görmüyoruz, iklim oluşturma çabası görmüyoruz” diyen Davutoğlu’nun basın açıklamasında öne çıkan açıklamaları söyle;

“Son dönemde bütün partiler arasında yakın temasın artmış olması sevindirici. Ama iktidar partileri kendileri dışında kimseyle görüşmemekte ısrar ediyor. Diğer partiler arasında son derece artan bir görüşme trafiği var, memnuniyet duyuyoruz.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni eleştirmekle yetinmemiş, güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili bir çalışma yapmıştı heyetlerimiz, kamuoyuyla paylaşmıştık ve partilerden randevu talep etmiştik. DEVA Partisi yoğun bir kongre trafiği içindeydiler, çünkü Türkiye’de her an seçim kapıyı çalabilir. Bugün Genel Başkanı ağırladık, hem geçmiş olsun hem hayırlı olsun ziyaretinde bulundular. Bizim geçmiş olsun Covid değil, Selçuk Bey ve gazetecilere yönelik saldırılar nedeniyle bize geçmiş olsun dediler.

Görüşmemizde ana gündem maddemiz güçlendirilmiş parlamenter sistemdir. Genel Başkan da görüşlerini ve çalışmalarını lütfettiler, bundan sonra sadece bu konuda değil diğer alanlarda da Gelecek ve DEVA Partisi’nin daha sık görüşmesi ve ortak önerilerle kamuoyunun gündeme gelmesi konusunda mutabık kaldık, ikili bazda temaslar artacak.

(Yeni anayasa) Gündem değiştirme çabasıdır, burada samimiyet görmüyoruz, iklim oluşturma çabası görmüyoruz. Ülke gündeminin yasaklarla boğulduğu dönemde suni bir ümit uyandırmak isteniyor…

(Takvim gazetesi) iktidar yandaşı gazetenin, Türk basın ve ahlak tarihine büyük bir rezalet olarak geçecek baş sayfası. Bunu çerçeveletmek ve Erdoğan ve Bahçeli’ye göndermek lazım, mesulleri sizsiniz diye.

Gerçek gündem, kendi görüşlerini ifade eden ve toplantı gösteri yapan öğrencilere, kitleye terörist suçlamasında bulunarak terör kavramının içini boşaltmaktır. Bütün bu yaşananlar derin bir krizi ortaya koyuyor. Biz bütün partilerle temasımızı sürdüreceğiz.

(Dış politika) Bir vizyon ve zihniyet meselesidir. Bugün özellikle ABD Trump’tan Biden dönemine geçerken, bütün yatırımını Trump’a yapan bir dış politika anlaşının itibar argümanları olamaz. Avrupa bir gün düşman oluyor, Biden bir gün sohbet edeceği bir muhatap, diğer gün Türkiye’ye her an müdahale eden bir dış mihrak oluyor. Maalesef Türkiye, Erdoğan’ın psikolojisine uygun bir şekilde uluslararası ilişkilerde dalgalı bir seyir takip ediyor.  Kaybeden Türkiye oluyor. İddialı ve itibarlı bir Türkiye inşa edecek altyapıya sahiptir Türkiye.

(Erdoğan’ın yanındayız kampanyası) Ülkenin Cumhurbaşkanının iki günde bir ‘yanındayız’ kampanyasıyla ayakta kalmaya çalışması en büyük zaaftır. Böyle bir destek kampanyasına ihtiyacı olmaz, görevini yapar, iki günde bir yanındayız kampanyaları yapılması zaaf göstergesidir. Niye sık sık yapılıyor, buna ihtiyaç var? Dikkatler başka yöne çekilmek isteniyor ve koruma saiki oluşturulmak isteniyor.

Vali iktidar partisinin değil, kamunun görevlisidir. Bu tür kampanyalara valilerin katılması da zaaftır. Cumhurbaşkanlığı makamı valiliğin desteğine ihtiyaç duyuyorsa kendilerini tartışmaya açmışlar demektir. Görevlerini yapmalarını isteyebilir, kendisine saygısı varsa beni destekleyin diyemez, demez. Bu liderlik zaafıdır. Önce sistem değişimi, ardından da zihniyet değişikliği gerekiyor, biz bunu yapacağız.

(Erdoğan’ın ve Soylu’nun LGBTİ+’ları hedef göstermesi) İktidar ve Cumhurbaşkanı bütün BOUN camiasının ortak meselesi olarak başlayan tepkiyi, toplumun bir kesimi tarafından olumsuz şekilde algılanacak düşüncesiyle bir gruba mahkum ettiriyor, herkesi onun içine sokuyor. Haklı taleplerin gözardı edilmesinin önünü açıyor. Biz Gelecek Partisi olarak aile değerlerini esas alan bir anlayışa sahibiz ama TC vatandaşları kanun önünde ve bu anlamda anayasa hakları bakımından hepsi birbirine eşittir, görüş beyan etmesi konusunda da baskı altına alamaz. İktidara düşen, o üniversitenin iklimi gözetilerek toplumsal barışı sağlayarak iç dokusunda tepkilere sebep vermektense makul bir çözümün yolunu arar.

Türkiye’nin acil bir hukuk reformuna, hukuku tahsis edecek hukuk yönetimine ihtiyaç vardır. Arınç’ın açıklaması durumu doğru tasvir ediyor. Bu sebeple biz bazı yerlerde değiliz, bizim neden iktidarın içinde olmadığımızın tespiti Arınç’ın sözlerinde gizli.

TRT ve AA’nın tek görevi var bugünlerde, yolsuzluklar, yoksulluklar konusunda mazur gösterecek döküman arıyorlar. Bunu Japonya’da aramışlar, yanlış yapmışlar, Türkiye’nin Japonya’yla kıyaslanamayacağını herkes biliyor. Türkiye’nin enflasyon, işsizlik oranları Japonya’yla değil Afrika ülkelerini andırır hale geldi. Mardin’deydim, Seydişehir Pazarı’ndaydım, Yalıhöyük’teydim, kadınlar geride kalan pazar malzemelerini toplamaya çalışıyorlardı. Hepsinde feryat var. Birileri saraylarda bu feryatları duyamaz hale geldi, biz duyuyoruz. Bütün bunlar acziyet, tükenmişlik ve erken seçimin de işaretleridir, her zamankinden daha hazır olacağız. “

Paylaşın

CHP’li Ağbaba: Türkiye, Avrupa’nın köle pazarına döndü!

CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat)’ın açıkladığı “2021 yılı asgari verilerine” göre Türkiye’nin Avrupa Birliği ülkeleri arasında asgari ücretin en düşük olduğu sondan ikinci ülke olmaya devam ettiğini belirterek, “Türkiye’de işgücü piyasasını Avrupa’nın köle pazarına dönüştüren AKP anlayışı, Avrupa’ya ‘bize yatırım yapın, işçilik Çin’den ucuz’ diye yalvarıyor ama buna rağmen yabancı yatırımcıyı ülkeye çekemiyor” dedi.

Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat)’ın açıkladığı “2021 yılı asgari verilerini” değerlendiren CHP’li Ağbaba, asgari ücretteki artışın zamlar ve enflasyon karşısında erdiğini ifade ederek şu ifadeleri kullandı;

“Türkiye’de asgari ücret, yıl sonunda yapılan artış sonrası brüt 3.577 lira, net 2.825 lira olarak yükseltildi. Bugünkü kurla baktığımızda asgari ücret brüt 420 Euro, net 331 Euro ediyor. Enflasyon ve vergi zamlarında Avrupa lideri olan Türkiye, 420 Euro ücretle en düşük asgari ücret sıralamasında liderliğe oynamaya devam ediyor. AB İstatistik Ofisi’nin verilerine göre tüm Avrupa’da salgın sonrası asgari ücretin alım gücünde önemli artış görülürken Türkiye’de asgari ücret artışı daha cebe girmeden zamlar ve enflasyon karşısında eridiğini görüyoruz. Avrupa dışında ABD’de asgari ücret brüt 1024 Euro olarak açıklandı. Türkiye’nin asgari ücrette karşılaştırma yapılamayacak kadar kötü durumda olduğunu görüyoruz. Asgari ücret sıralamasında sondan ikinci olan Türkiye’nin ayrıca ‘en yüksek enflasyon sıralamasında’ da açık ara Avrupa birincisi olduğunu unutmamak gerekiyor.

Asgari ücret 5 yılda 92 Euro eridi!

Asgari ücret sıralamasında Romanya, Çekya, Estonya, Polonya gibi ülkelerin yanı sıra krizdeki Yunanistan ve İspanya bile ülkemizin çok önünde, çalışanına kat be kat daha fazla asgari ücret veriyor. Macaristan çalışanına 442 Euro, Romanya 458 Euro, Polonya 614 Euro, Yunanistan 758 Euro, İspanya 1108 Euro asgari ücret veriyor. Bir tek Bulgaristan dışında, diğer tüm Avrupa ülkeleri Türkiye’ye fark atmış durumda. Brüt olarak değil, net olarak ücret hesapladığımızda rakamlar daha da kötü hale geliyor. Asgari ücretten vergi alan, zam ve enflasyon karşısında bu kadar güçsüz bırakan başka bir ülke yok. Ayrıca yıllara göre baktığımızda da asgari ücretin 5 yılda 92 Euro eridiğini görüyoruz. Bu rakamlar, ‘Avrupa bizi kıskanıyor’ diyenlerin Türkiye’de işgücü piyasasını içler acısı tablosunu ortaya koyuyor.

Türkiye, köle pazarına döndü!

Türkiye’de işgücü piyasasını Avrupa’nın köle pazarına dönüştüren AKP anlayışı, Avrupa’ya ‘bize yatırım yapın, işçilik Çin’den ucuz’ diye yalvarıyor ama buna rağmen yabancı yatırımcıyı ülkeye çekemiyor. İmalat sanayide saatlik işçi maliyetiyle Türkiye yine Avrupa’da liderliğe oynuyor. Eurostat’ın verilerinde yine çalışma saati bakımından Türkiye’nin Avrupa lideri olduğu da dikkatten kaçmamalıdır. İşçilerimiz 1800’ler Avrupası’nda olduğu gibi uzun saatler boyu, iş kazasına karşı koruması olmadan, güvencesiz ve sudan ucuz gelirle çalıştırılmaktadır. İktidarın ‘azami kölelik, asgari sefalet’ anlayışını değiştirmek de bizlere nasip olacaktır.

CHP’li Ağbaba, Avrupa’da 2021 yılı asgari ücretini de paylaştı.

Paylaşın

Hangi yiyecekler diyabete yardımcı olur?

Yeni diyabet (şeker) hastalığı teşhisi konan kişiler için ilk sorulardan biri ‘ne yiyebilirim’. Diyabete yardımcı olabilecek yiyecekler öneren birçok haber ve sağlıklı yaşam dergisinin bilgileri çok kafa karıştırıcı olabilir.

Bu bilgilerin daha anlamlı olmasını sağlamak için, hangi yiyeceklerin diyabete yardımcı olabileceğine dair HABERKAOS ekibi olarak hazırladığımız rehberi sizlere sunuyoruz.

Mantıklı bir diyabetik diyet seçmek;

Aşağıdaki yönergeler, diyabetik diyet için iyi bir temel sağlar.

  • Düşük GI’li yiyecekler (glisemik indeks)
  • Yağsız et, balık veya diğer protein kaynaklarını dahil edin
  • Bol miktarda lif ekleyin
  • Nispeten düşük miktarda doymuş yağ ve tuz almaya çalışın
  • Meyve ve sebzeler

Meyve ve sebzeler;

Bazı sebzelerin kan şekeri üzerinde diğerlerinden daha fazla etkisi vardır, bu nedenle daha düşük GI değerine sahip sebzeleri seçmeniz gerekebilir.

Meyveler aynı zamanda iyi bir lif ve vitamin kaynağıdır, ancak diyabet hastaları genellikle bazı meyvelerin kan şekeri seviyeleri açısından diğerlerinden daha iyi olduğunu göreceklerdir.

Protein;

Protein, vücut tarafından karbonhidratlardan daha yavaş parçalandığı için çok faydalı olabilir. Protein, kan şekeri üzerinde daha az etkiye sahiptir ve daha uzun süre tok hissetmenize yardımcı olabilir. İyi protein kaynakları arasında yağlı balıklar, derisiz tavuk, yağsız etler bulunur.

Tam tahıllar;

Tam tahıllı yiyecekler, yulaf, arpa, buğday içeren yiyeceklerdir. Tahıllardan yapılan yiyecekler oldukça yüksek karbonhidrat konsantrasyonuna sahiptir, bu nedenle şeker hastaları, kan şekerlerinin çok yüksek olup olmadığını görmek için tahıl bazlı yiyecekleri yemeden önce ve sonra kan şekerlerini test ederek fayda sağlayacaktır .

Sade un, pek çok ekmek, beyaz pirinç ve hamur işleri gibi çoğu modern yiyecekler fazla işlenmiş tahıllardan yapılır. Bununla birlikte, tam tahıl çeşitleri de mevcuttur.

Kuruyemişler, yeşillikler ve baharatlar;

Kuruyemişler iyi bir yemek seçimi olabilir. Tuzlu kuruyemişlerden kaçının ve yüksek kalori değerine sahip oldukları için yediğiniz kuruyemişlerin miktarını sınırlamaya çalışın. Kalorilerin sizi tamamen alıkoymasına izin vermeyin, kuruyemişler harika bir lif ve vitamin kaynağıdır ve kolesterol için faydalı olabilir.

Yeşillikler ve baharatlar sadece yemeğe lezzet katmanın harika bir yolu değil, aynı zamanda iyi bir vitamin kaynağıdır. Yiyeceklere bitki ve baharat eklemek, fazladan tuz eklemenin yerine geçmeye yardımcı olabilir.

Diyabet hastaları hangi gıdalardan kaçınmalıdır?

Aşağıda sıralanan önerilerin tümünü sınırlamaya çalışın:

  • Beyaz ekmek, beyaz makarna ve hamur işleri
  • Hazır yemekler

Bazı insanlar bu yiyecekleri beslenmelerinde tamamen çıkarmakta rahat olabilirken, diğerleri bu yiyeceklerden bazılarını ara sıra dahil beslenmelerine dahil etmek isteyebilir. İşin püf noktası, makul bir sınır seçebilmek ve ona bağlı kalabilmektir.

Kan şekeri ölçüm cihazınıza göre yemek yiyin;

Herkes farklıdır, bu yüzden bir kişi için işe yarayan bir şey, bir başkası için işe yarayacağının garantisi değildir. Genel kuralları bilmeye ve bunlardan haberdar olmaya ve ardından farklı yiyeceklerin şeker seviyenizi nasıl etkilediğini görmek için test etmeye değer.

Denenmiş ve test edilmiş yöntemlerden biri, yemeden önce kan şekerinizi test ederek (normalde yaptığınız gibi herhangi bir ilacı alarak) ve ardından iki saatlik aralıklarla kanınızı test ederek farklı yiyecekleri ve yemekleri denemektir.

Yemekten önce, 2 saat sonra ve 4 saat sonra kan testi, çoğu öğün için iyi bir test olacaktır, ancak bazı düşük GI gıdalar (tam öğün makarna gibi), yemeğin etkisini görmek için 6 saat sonra teste ihtiyaç duyabilir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Mustafa Cengiz’den ‘taraftar’ açıklaması: Büyük mücadele veriyoruz

Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz, “Maçlara taraftar alınması için büyük mücadele veriyoruz. İnşallah Sağlık Bakanımız ve Sayın Cumhurbaşkanımız buna çözüm bulacak. Belli oranda %30 taraftarı alacağız. Türkiye Futbol Federasyonu’nun da bu konuda çok büyük çabaları var. ” dedi.

Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz, gündeme dair açıklamalarda bulundu.

Milliyet Yazarı Atilla Gökçe’nin kaleme aldığı yazı ile ilgili açıklamalarda bulunan Cengiz, “3 gündür camiamız ve spor dünyası mal bulmuş mağribi gibi hiç konuşmadığım hiç söylemde bulunmadığım şeyler hakkında yorum yapıyor. Atilla Ağabey gibi değerli bir duayen gazeteci ki kendisini çok severim. Benim rahatsızlığım süresince neredeyse her gün aradı. Fakat yazıyı okuyunca yemin ederim beni şoka uğrattı. Ben kendisine en ufak bir telkinde bile bulunmadım. Kendisi benden bin kere özür diledi mesajlar attı, telefon da açtı. Ben artık karışamam her şeyin hayırlısı dedim, bir şey diyemem dedim. Kendisi de bunun üzerine özür yazısı yazmış.

Ben bunun üzerine gidemem; aman dileyen, özür dileyen birine asla bir şey demem. Onun için de hayırlısını dilerim. İki konuyu belirtmek isterim. Bizim sağ olsun Galatasaraylı yorumcu ve gazeteciler, muhabirler veya köşe yazarları destan yazdılar bu konu hakkında. Akıllar verildi, latince bir deyim vardır; balığa yüzme öğrettiler. Sağ olsunlar benim mesleğim yöneticilik. Ben de hata yapabilirim, pot kırabilirim. Zaten potlarım meşhur anlaşılmayan potlarım daha doğrusu. Bazı şeyleri detaylandırarak anlatmam gerekiyor bazı insanlara.” diye konuştu.

“Taraftarın isteği bizim için kutsaldır”

Radamel Falcao’nun dünyanın sayılı oyuncuları arasında olduğunu vurgulayan Mustafa Cengiz, “Falcao çok karakterli bir insan. Dünyanın gelmiş geçmiş en değerli 10 santraforunu sayarsanız bunlardan biri Falcao’dur. O da bizde oynuyor. Bir dünya markası olan Galatasaray’da oynuyor. Onu getirirken bizler ve taraftarlarımız çok fedakârlık yaptık. Tabii ki taraftarın isteği öne geçti. Taraftarın isteği bizim için kutsaldır. Taraftarın olmadığı bir Galatasaray yok hükmündedir. Bana istediklerini söylesinler taraftarı destekliyorsun diye. Taraftar olmayınca pandemi sürecinde nasıl zorluklar yaşadığımız, 8 maçta 1 beraberlik aldığımız meydanda. Demek ki sadece takım değil, sadece teknik heyet değil taraftar da gerekiyormuş. Biz bunu gördük yaşadık. Maçlara taraftar alınması için büyük mücadele veriyoruz. İnşallah Sağlık Bakanımız ve Sayın Cumhurbaşkanımız buna çözüm bulacak. Belli oranda %30 taraftarı alacağız. Türkiye Futbol Federasyonu’nun da bu konuda çok büyük çabaları var. Falcao, Türkiye’de oynanan futbola, Türkiye’deki hakem yorumlarına alışacak ve gereğini yapacak. Bizi bugüne kadar utandırmadı. İndirimde tutar olarak en büyük indirimi Falcao yaptı. Ben ona müteşekkirim.“

“En iyi Galatasaray’ı bırakmak istiyoruz”

Fatih Terim ile ilgili sözlerinin yanlış aksettirildiğini dile getiren Cengiz, “Bir başka ağırıma giden konu. Onu da yine yanlış yazdı, anlamamış Atilla ağabey. Hocamızla ilgili kendisi bir soru sordu. Bana dedi ki siz çağırıyormuşsunuz hoca gelmiyor. Onu da biri demiş kim bilmiyorum. Hocamızı biz çağırıyormuşuz hocamız gelmiyormuş. Daha ağır şeyler var. Biz hocamızla her zaman buluşuyoruz. Ne zaman randevulaşsak geliyor. 2 buçuk dediysek, 2 buçuktan 1 dakika geçirmiyor. Tam zamanında geliyor. Bu kadar da kendine ve makama saygılı bir insan. Buna da 2 buçuk dakikada geliyor diye yazmışlar. Beni az çok tanıdınız. Benim üslubum değil. Ben bir şey söyleyeceksem kimseden çekinmem. Çünkü gizli ajandam ve hesabım yok. Şu anda da yok. Bu sağlık durumunda bu mücadeleyi vermeme de şaşırıyorlar. Bir zamanlar neden bu kadar açık diye şaşıranları da görüyorduk. Şimdi de buna şaşırıyorlar. Biz bu işe canımızı veriyoruz. Bizden sonra gelecek yönetimlere mali ve idari açıdan en iyi Galatasaray’ı bırakmak istiyoruz.” ifadelerini kullandı.

Seçim yapmak istediklerini ve bunun için devletin gerekli organlarının talimatlarını izlediklerini ifade eden Başkan Cengiz, “Bize seçime gitmiyorsunuz diyorlar. Biz eylül ayında Dernekler Masası’na yazdık. Dernekler Masası bize direkt cevap veremedi. Sorduk, Ankara’ya yolladık dediler. Bir ay istişare ettiler ve bugün saat 16:00’da yanıt geldi. Diyor ki; geniş katılımlı sivil toplum örgütlerinin genel kurullarına hükümet olarak 1 Aralık’a kadar izin vermiyoruz.  Kesinlikle 1 Aralık’a kadar beklemeniz gerek. 1 Aralık’tan sonra hükümet ne der ona bakacağız dendi. Bunu Dernekler Masası’na özellikle yazdık. Bunu bahane gösterdiğimizi düşündüler, ona da yaralandık. Bu da bizi yaralıyor. Bunu görsünler. Biz seçim yapmak istedik, itiraz ettik; partiler nasıl yapıyor dedik. Partiler anayasa gereği genel kurullarını yapmak zorundalar. Yapmazlarsa kapanırlar. Yardım alamazlar. Partiler farklı boyuttadır ve anayasanın garantisi altındadır.” dedi.

Divan Kurulu’nda Denetim Kurulu Raporu’nun okunmasına izin verilmemesinin tüzük ihlali olduğunu dile getiren Cengiz, “Divan toplantılarına katılamadım. Yönetim Kurulumuz mutlaka temsil edildi orada. Yönetimim düzenli olarak hakaret işitti orada. Ben çok az bölümü sonradan izledim ve üzüldüm. Bize karşı belli sayıda kardeşlerimiz, tanıdığım ve sevdiğim insanlardır çoğu, çok ağır hakaretler ettiler yönetimimize. Divan başkanı da bunları teşvik etti. Bizim lehimize ezkaza konuşan olursa da onu susturmaya çalıştılar. Buna da bir şey demedik. Olabilir dedik. Bunu da çekmek varmış kaderde diyerek sesimizi çıkarmadık; fakat son toplantıda denetleme kurulu tüzük gereği mali raporunu açıklaması gerekir. Kaan Kançal açıkladı. Onu da sadece divan başkanı birçok yerde kesti. Sadece divan başkanı. Denetleme kurulu bir organ. Sunum yapması gerek. Sunumunu yaptırmadılar tüzüğe aykırı olarak. Ne kadar kişi katıldı sayı belli değil. Oylama yaptılar. Denetleme kurulu bu derneğin en önemli organlarından… Medeni kanuna göre zaruri organ. Organın görevini yapmasına, raporun okunmasına engel oldular. Denetim kurulunun meşru olmadığını iddia ettiler. Meşrutiyetini yitirmiştir deyip bu rapor okunamaz dediler. Ben yıllardır Galatasaray’ın içindeyim. Gelmiş, geçmiş denetim kurulundaki kardeşlerim alınmasın. Bu denetim kurulunun yaptığı hizmeti kimse yapmadı. Çalışmaları müthiş. Sayın başkan çok ağır tüzük ihlali yaptı. Bu ihlal bir organın görevini yerine getirmesine engel. Biz bunu protesto ederek yönetim olarak bu toplantılara katılmama kararı aldık. Bu bizim ağırımıza gitti. Dernekler masasına yazdık. Denetim Kurulu meşruiyetini yitirmiş midir diye? Sorduk… Kime soracağız biz? Devlete, İçişleri Bakanlığı’na, Dernekler Masası’na… Bugün o cevap da geldi. İfade şu; ‘Dernekler ile ilgili organların ibrasızlık almaması ile ilgili kanunda herhangi bir hüküm yoktur. Ancak, mahkemelere düştüğü anda mahkemeler sonuçlanana kadar beklemek durumu kanaati olduğunu bildiririz’. Denetleme Kurulumuz görevde. Hukuk bilen kişi normal bir hukuk devletinde bunun böyle olduğunu bilir. Siz devleti nasıl değerlendirirseniz değerlendirin beni ilgilendirmiyor. Dernekler Yasası vardır, kanun vardır, nizam vardır. Kırmızı ışık vardır, yeşil ışık vardır. Bunları görmek gerekir.“ ifadelerini kullandı.

“Taraftarımız emin olsun”

Galatasaray’a karşı bir algı operasyonu yürütüldüğünü dile getiren Başkan Mustafa Cengiz, “Galatasaray’a karşı büyük bir propaganda, topyekûn taarruz ve kutsal bir savaş var. Tek tek hepsini anlatmak istemiyorum. Salı günü anlatacağım hepsini. Bu savaşta Galatasaray’ı taraftarlarımıza yönelik psikolojik olarak transfer yarışına soktular. Sanki ne kadar çok transfer yaparsanız, harcarsanız ayrı kupa alacaksınız. 30. kupalarıymış. Bizde 37. kupamızı isteyeceğiz. 38. kupamızı bu sene inşallah alacağız. Bundan tüm taraftarımız emin olsun. Kendine güvensin. Galatasaray Türkiye’nin değil, dünyanın en önemli sivil toplum örgütlerinden ve futbol kulüplerinden biridir.” diyerek sözlerini noktaladı.

Paylaşın

Ezidiler, Cema (Toplanma) Bayramı’nı kutluyor

Mezopotamya’nın kadim inanç gruplarından Ezidiler, Cema (Toplanma) Bayramı’nı kutluyor.

Ezidiler, geleneksel olarak küçük gruplar halinde, Irak’la Suriye’nin kuzeybatısında ve Türkiye’nin güneydoğusunda yaşıyorlar. Tam saylarını tahmin etmek güç. Nüfuslarının 70 bin ila 500 bin arasında olduğu düşünülüyor.

Dürziler ve Aleviler gibi bölgedeki diğer dini azınlıklarda olduğu gibi, Ezidiliğe geçmek mümkün değil. Ancak doğuştan Ezidi olabilirsiniz.

Ezidi isminin kökeni modern Farsça’da melek ya da ilah, tanrı anlamına gelen “ized” kelimesinden geliyor.

Ezidi kelimesi basitçe “tanrıya inananlar” anlamına geliyor, Ezidiler de kendilerini bu şekilde tanımlıyor.

Ezidilerin inançlarının büyük kısmı Hristiyanlıktan geliyor. Hem İncil’i hem Kuran’ı kutsal sayıyorlar, fakat geleneklerinin çoğu yazılı değil sözlü.

Çocuklar kutsanmış su ile pir tarafından vaftiz edilirler. Evlilik törenlerinde pir bir somun ekmeği kırar ve yarısını geline diğer yarısını ise damada verir.

Cema (Toplanma) Bayramı, Ezidilerin, her yıl 6-13 Ekim tarihleri arasında kutladıkları, bu vesile ile kendileri için kutsal olan Laleş topraklarını ziyaret edip ulularına, pirlerine niyaz oldukları, hac görevini yerine getirdikleri bayramdır.

 

Paylaşın

8 aylık dış ticaret açığı 20.6 milyar dolar!

2019 Ocak – Ağustos döneminde ihracat yüzde 2.6 artışla 111 milyar 38 milyon dolar, ithalat yüzde 16.4 azalışla 131 milyar 939 milyon dolar oldu. 8 aylık dönemde dış ticaret açığı ise yüzde 58.2 azalarak 20 milyar 581 milyon dolara geriledi.

Dış ticaret açığı, ağustos ayında ise 2.5 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2.5 milyar dolarlık dış ticaret açığı piyasa beklentileri çerçevesinde gerçekleşti.

Türkiye İstatistik Kurumu ile Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verileri açıklandı. Açıklanan veriler şöyle;

Dış ticaret açığı yüzde 1,2 arttı

Ağustos ayında dış ticaret açığı yüzde 1,2 artarak 2 milyar 500 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2018 Ağustos ayında yüzde 83,3 iken, 2019 Ağustos ayında yüzde 83,4 olarak gerçekleşti.

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ihracat yüzde 1,5 azaldı

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre; 2019 Ağustos ayında bir önceki aya göre ihracat yüzde 1,5 azaldı, ithalat yüzde 0,4 arttı. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise; 2019 yılı Ağustos ayında önceki yılın aynı ayına göre ihracat yüzde 0,8, ithalat yüzde 0,2 azaldı.

En fazla ihracat yapılan ülke Almanya

Almanya’ya yapılan ihracat 2019 Ağustos ayında 1 milyar 118 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla 1 milyar 26 milyon dolar ile Birleşik Krallık, 641 milyon dolar ile Irak ve 617 milyon dolar ile ABD takip etti. Rusya’dan yapılan ithalat, 2019 yılı Ağustos ayında 2 milyar 30 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla 1 milyar 422 milyon dolar ile Çin, 1 milyar 271 milyon dolar ile Almanya ve 823 milyon dolar ile ABD izledi.

Yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ihracatı içindeki payı yüzde 3,1

Teknoloji yoğunluğuna göre dış ticaret verileri, ISIC Rev.3 sınıflaması içinde yer alan imalat sanayi ürünlerini kapsamaktadır. Ağustos ayında ISIC Rev.3’e göre imalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı yüzde 95,3’tür. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı yüzde 3,1’dir. İmalat sanayi ürünlerinin toplam ithalattaki payı yüzde 75,1’dir. Ağustos ayında yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ithalatı içindeki payı yüzde 14,3’tür.

Genel ticaret sistemine göre ihracat 13 milyar 161 milyon dolar

Genel ticaret sistemine göre ihracat 2019 yılı Ağustos ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 1,8 artarak 13 milyar 161 milyon dolar, ithalat ise 15 milyar 566 milyon dolar olarak gerçekleşti. Söz konusu ayda ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 84,5 oldu.

Paylaşın