Bozkırın ortasındaki doğa harikası: Şuğul Vadisi

Şuğul Vadisi; Sivas’ın Gürün İlçesi, Şuğul Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Malatya – Kayseri Devlet Karayolu’ndan (D300) Gürün ilçe merkezine Kayseri yönünde yaklaşık 2 km mesafe uzaklıktaki Şuğul Mahallesine ayrılan tali yoldan yaklaşık 3,5 km gidildiğinde Şuğul, Mağarabaşı ve Kuşkayası Mevkileri’nde yer alan “Gürün Tohması” da denilen Gövdeli Dağından kaynaklanan ırmağın aktığı etrafı dik kayalarla çevrili dar vadiye ulaşılmaktadır.

Şuğul Vadisi Gürün’de görülmeye değer önemli doğal güzelliklerden biridir. Son dönemde yapılan çalışmalarla, kanyon girişinde bulunan yürüyüş yolunun kanyonun içine doğru uzatılması sağlanmıştır. Ayrıca, vadi girişinde bir balık lokantası ve kır kahvesi bulunmaktadır.

Mevcut beton ve stabilize yürüme bandı üzerinde vadi gezildikçe, kayalıkların dikliği, oluşturuldukları doğal şekiller, içlerinden kaynayan sular (kış aylarında sarkıtlar halindedir), ırmağın berrak, mavi suları ve içinde ışıldayan balıklar ve yer yer kavaklıklarda doğal olarak oluşmuş mağara ağızlarının yer aldığı görülmektedir.

Kayalıklarda meydana gelen doğal aşınmalar sonucu, iri kaya parçalarının ırmağa ve ırmak kenarlarına düşmesi, bazı kayaların ise ufalanması bu görsel zenginliği artırmaktadır. Vadinin bitki örtüsünü; dere kenarında söğüt, yamaçlarda ise yabani badem, kuşburnu ve sumak ağaçları oluşturmaktadır. Kayaların üzerinde nadiren ardıç ağaçları da görülmektedir.

Vadi jeolojik zamanlardan II. Zaman (Mezozoik) Kretase döneminde oluşmuştur. Oldukça sert ve dik kayalıklarla çevrili vadinin ana kayası sedimanterdir. Vadinin iki yamacı taşlık olup killi toprak yapısına sahiptir. Bunun yanında vadi tabanı gevşek granüllü strüktüre sahip kumlu topraktan oluşmaktadır.

Paylaşın

Türkiye’nin en uzun dere kanyonu: Çamaş Kanyonu

Çamaş Kanyonu; Ordu’nun Çamaş İlçesi, Budak Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Kanyon, ilçe merkezine 5 kilometre mesafededir.

Benekli alabalıkların, keklik, atmaca, şahin ve dağ keçilerinin yoğun olarak yaşadığı bir doğa harikası olan Çamaş Kanyonu, gür ormanların içinde, Türkiye’nin en uzun dere kanyonu olarak bilinmektedir.

Çamaş Kanyonu’ndan birbirinden güzel fotoğraflarla sizleri başbaşa bırakıyoruz…

Paylaşın

Mimarlık harikası ‘Deyrulzafaran Manastırı’

Deyrulzafaran Manastırı; Mardin’in Artuklu İlçesi, Eskikale Mahallesi, Deyrulzafaran Yolu üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür. 

Deyrulzafaran Manastırı, Mardin’in 4 kilometre doğusunda, Mardin Ovasına hakim bir noktadadır. Üç kattan oluşan Manastır 5’inci yüzyıldan başlayarak farklı zamanlarda yapılan eklentilerle bugünkü haline 18’inci yüzyılda kavuşmuştur.

Manastır, MÖ Güneş Tapınağı, daha sonra da Romalılar tarafından kale olarak kullanılan bir kompleks üzerine inşa edildi. Romalılar bölgeden çekilince Aziz Şleymun bazı azizlerin kemiklerini buraya getirterek kaleyi manastıra çevirdi.

Bu nedenle Manastır, önceleri Mor Şleymun Manastırı olarak biliniyordu. Mardin ve Kefertüth Metropoliti Aziz Hananyo’nun 793 yılından başlayarak büyük bir tadilat yapmasından sonra Manastır onun adıyla, Mor Hananyo Manastırı olarak bilindi.

15. yüzyıldan sonra da Manastır’ın etrafında yetişen zafaran (safran) bitkisinden dolayı Manastır, Deyrulzafaran (Safran Manastırı) adı ile anılmaya başlandı.

Kubbeleri, kemerli sütunları, ahşap el işlemeleri, iç ve dış mekanlardaki taş nakışları ile insanın ilgisini çeken Deyrulzafaran Manastırı, uzun tarihi boyunca Süryani Kilisesi’nin dini eğitim merkezlerinden biriydi.

Bölgeye ilk matbaayı getiren kişi de yine bu Manastır’da patriklik yapan ve 1895’te vefat eden 4. Petrus’tur. 1874 yılında İngiltere’ye yaptığı bir ziyaret sırasında satın aldığı matbaayı 1876 yılında manastıra getirtti.

Matbaada 1969 yılına kadar başta Süryanice olmak üzere Arapça, Osmanlıca ve Türkçe kitaplar ile 1953’e kadar Öz Hikmet adında aylık bir dergi basılıyordu.

Matbaadan geriye kalan parçaların bir kısmı manastırda diğer bir kısmı da Mardin’deki Kırklar Kilisesi’nde sergilenmektedir. Manastır bugün de Süryani Kilisesi’nin önemli dini merkezlerinden biridir.

Mardin Metropoliti’nin ikametgahı olan Deyrulzafaran Manastırı, dünyanın dört bir yanına dağılmış Süryaniler tarafından dua ve bereket almak için ziyaret edilir. Yine binlerce yerli ve yabancı turist, kısa veya uzun bir yol kat ederek manastırı ziyaret etmektedirler.

Paylaşın

Fotoğraflarla ‘Maraş Demirciler Çarşısı’

Demirciler Çarşısı; Kahramanmaraş’ın Dulkadiroğlu İlçesi, Kurtuluş Mahallesi, Demirciler Sokak üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Kahramanmaraş’ın tarihten bu yana ticari hayatının merkezi; Türkiye’nin üstü kapalı beş çarşısından birisi olan Tarihi Kapalı Çarşı’nın güney ucundan başlayıp doğuya doğru uzanan, geçmişi yüzlerce yıl önceye dayanır tarihi “Demirciler Çarşısı”sında 2017 yılı ile 40’ı tescilli taşınmaz kültür varlığı, 91 dükkân, tescilli 1 hamam ve 1 çeşmenin restorasyonu ile yeniden hayat bulmuştur.

Paylaşın

Fotoğraflarla Gümüşkaya Mağarası

Gümüşkaya Mağarası; Kahramanmaraş’ın Göksu İlçesi, Ericek Kasabası sınırları içerisinde yer almaktadır.

Mağaraya, şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Mağara, İpek Yolu’nun üzerinde bulunması nedeniyle, turistlerin uğrak noktaları arasındadır.

Gümüşkaya Mağarası kireç taşından oluşmuştur.

İçerisindeki sarkıt ve dikitler görülmeye değer niteliktedir. Mağaranın içerisinde bir de krater gölü var.

 

Paylaşın

Görsel bir şölen: Kula Peribacaları

Peribacaları; Manisa’nın Kula İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. İlçe merkezine 18 km. mesafedeki peribacalarına, Kula-Ankara yolu üzerinde bulunan Gediz Köprüsü’nü geçtikten 100 metre sonra sola kıvrılan patika bir yolla ulaşılır. 

Vadi yamaçlarından inen sel sularının ve rüzgarın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla “Peribacası”  adı verilen ilginç oluşumlar ortaya çıkmıştır. Sel sularının dik yamaçlarda kendine yol bulması, sert kayaların çatlamasına ve kopmasına neden olmuştur.

Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzemenin derin bir şekilde oyulması ile yamaç gerilemiş, böylece üsy kısımlarda yer alan şapka ile aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çıkmıştır.

Bu durum, peri bacalarının oluşumunda, rüzgar etkisinden çok yağmur sularının yüzeydeki akışının daha önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

Yağmur sularının bu denli etkili ve güçlü yüzey akıntısı olarak gelişmesine ise en önemli etken bitki örtüsünün azlığı ve tüflerin geçirimsiz olmasıdır. Kula, volkanik orjinli, jeolojik bir yapıya sahip olmasından dolayı yağmur ve erozyonunun ilginç ve doğal oluşumlardır.

Kimbilir kaç yılda meydana geldi bu gizemli bir özelliğe sahip doğa harikası. Şiddetli yağmur ve rüzgarlarla oluştu ziyaretçilerine görsel bir şölen sunan insanı zaman mekanından soyutlayan peribacaları. Ankara karayolu üzerinden geçerken görülebilen Gediz Nehri’nin üst kısmında Burgaz Mevkii’nde ” Peri Bacaları” bulunmaktadır.

Gediz 1 köprüsünü geçtikten yüz metre sonra sola kıvrılan patika yol ile başlayan alan insanı zamandan ve mekandan kopararak Peribacalarıyla yalnız bırakıyor.

Peribacalarına sadece bakmakla yetinmeyip yanlarına gidip dokunabilir ve manzaranın keyfini sürebilmek için biraz macerayı göze alabilmek yeterli bunun içinde grup halinde yapılan gezilerde birbirine yardımcı olarak bu doğa harikasına tırmanmak ayrı bir zevktir.

Peribacalarının doğal bakir olarak korunabilmesi için bu alan doğal sit ilan edilmiş ve korunmaktadır. Doğal sit alanı olarak ilan edilen korumaya alınan bu alan 37,5 hektardır.

Paylaşın

‘Dünya Mirası’ mezarlık: Selçuklu Mezarlığı

Selçuklu Mezarlığı; Bitlis’in Ahlat İlçesi, İki Kubbe Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır.

İlçe merkezindeki Selçuklu Mezarlığı’na ulaşım kolaydır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Urartulardan Osmanlı’ya kadar birçok medeniyetin izlerini taşıyan, bölgenin önemli turizm destinasyonlarından Ahlat, bünyesinde barındırdığı tarihi eserlerle açık hava müzesini andırıyor.

“Kubbet-ül islam” olarak adlandırılan Ahlat’ta, 210 dekarlık alana sahip Selçuklu Meydan Mezarlığı’ndaki 8 bin 169 mezar taşı, üzerlerindeki işlemelerle ziyaretçilerden büyük ilgi görüyor.

Selçuklu Mezarlığı UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) Dünya Mirası asil listesinde yer almaktadır.

 

Paylaşın

Fotoğraflarla 2 bin 800 yıllık ‘Urartu Yolu’

Dünyanın en eski yolu olan Urartu Yolu; Elazığ’ın Karakoçan İlçesinden başlayarak Bingöl’ün Kığı, Sancak ve Karlıova İlçelerinden devam ederek Karacehennem Ormanlarına kadar uzan bir yoldur.

1980’lerde keşfedilen Urartu Yolu, 2 bin 800 yıl önce inşa edilmiştir. Urartular, Milattan Önce birinci yüzyılın başında, Anadolu’da, Van Gölü çevresinde kurulan bir devlettir.

Bu bölgeye yerleşen kavimler, beylikler ve aşiretler halinde yaşamaktansa, bir devlet kurarak kendilerini koruyabilmek adına, zaman içinde bir araya gelmiş ve Urartu Devleti’ni kurmuştur.

Başkenti Tuşpa (Van) olan Urartu Devleti, Milattan Önce 8. ve 7. yüzyılda en güçlü olduğu dönemi yaşamıştır. Bu dönemde devletin sınırları içinde İran’ın kuzeybatısı, Aras Vadisi ve Doğu Anadolu yer almaktaydı.

Mezopotamya ve Asur sanatının etkisini barındıran bir kültüre sahip olan Urartular, çivi yazısı ve Hitit hiyeroglif yazısını kullanan bir devletti.

Urartular’ın siyasi ilişkilerinde öne çıkan devlet, Asurlular’dı. Asurlular ve Urartular birçok kez savaşmıştır. Asurlular’ın kayıtlarında Urartular’ın adı geçmektedir.

Bu kaynaklarda, Asurlular’ın Urartular’a karşı savaştığından bahsedilmektedir.

Bu savaşların da etkisiyle, Urartular’ın yapılarında savunmada kolaylık öne çıkarılmıştır.

Bulundukları dağlık, kayalık bölgenin avantajı ile dik yamaçlara yapılan yapılar, savunma için bir kolaylık sağlamıştır.

Maden işlemede gelişen Urartular, bulundukları bölge ve çevresinde metal işlemecilik üzerine önemli çalışmalar yapmış ve diğer uygarlıkları da etkilemiştir.

Paylaşın

Moda tutkunlarının vazgeçilmez adresi “Paris Moda Haftası”

Moda tutkunlarını bir araya getiren en önemli etkinliklerden biri olarak görülen Paris Moda Haftası devam ediyor.

27 Eylül’den bu yana devam eden ve İlkbahar/Yaz 2020 koleksiyonlarının tanıtıldığı defileler, farklı konseptli podyumlar ve göz alıcı mankenler eşliğinde tanıtılan kıyafetler , izleyenlerin beğenisine sunuldu.

İşte, dünyaca ünlü tasarımcıların yeni sezon kreasyonlarından sizler için derlediklerimiz;

 

Paylaşın

Türkiye’nin en büyük mağarası ‘Tınaztepe’

Tınaztepe Mağarası; Konya’nın Seydişehir İlçesi, Madenli Köyü, Tınaztepe Mevkii’ndedir. Dünyanın üçüncü, Türkiye’nin ise en büyük mağarasıdır. Konya’ nın 7 Harikası içinde yer almaktadır.

Tınaztepe Mağarası  1968 yılında Fransız bilim adamı Michel Bakalowichz tarafından; ilk olarak bulunup, mağaraların krokisi çıkarılmıştır. Bu kroki de dünyaya Bilgi Dergisi tarafından yayınlanmıştır.

Ayrıca Dr. Michel Bakalowichz mağaraların tıbbi araştırmasını yapmış; astım hastalığı için doğal bir tedavi ortamı olduğunu belirtmiştir. 1970 yılında başka bir araştırma grubu; kaptan Jacgues Cousteau’nun ekibi alman Reinhold Messner ve arkadaşları Suğla Gölü ve onu besleyen su altı kaynaklarını araştırmak için bölgeye gelmişlerdir.

Fası boğazı ve Tınaztepe mağaralarının irtibatlarını keşfetmişler ve buranın yer altı göllerinin 22 km uzunluğunun olduğunu tespit etmişlerdir. Aynı ekip mağaraları o zaman ki imkanlarıyla fotoğraflandırmışlar, jeolojik yapısını ve jeolojik dökümanının (aşağıda belirtildiği gibi), yaşadıkları macerayı Almanya da Dünya Harikaları adlı bir kitapta yayınlamışlardır.

Mağaranın uzunluğu 1580 metre olup sondaki 30 metrelik iniş dışında tamamen yatay özellikte bir mağaradır. Bölgede Akdeniz iklimi ile Karasal iklim arası geçiş arz eden bir iklim hüküm sürer. En yüksek sıcaklık 36,5 °C en düşük sıcaklık –18,4 °C olarak ölçülmüştür. Tınaztepe Mağarası ve çevresi karışık jeolojik ve jeomorfolojik bir değişim geçirmiştir.

Oligosen ve Miyosen dönemine ait alpin dağ oluşumlarıyla bugünkü tektonik konumlarına ulaşan bölgede genç ve yaşlı birimlerin içiçe olduğu görülmektedir. Giden Gelmez dağlarının kuzeyinde bulunan Tınaz dağı, komprehensif serinin en üs katını oluşturan Eosen Yaşlı Nümmülitli kireç taşlarından meydana gelmiştir.

Tınaztepe Mağarasının bulunduğu bölgede üst seviyelerde kiltaşı-kumtaşı-marn ve konglomera ardalanmasından oluşan fliş ile birlikte ofiyolitik karakterli kayaçlarda yer almaktadır. Tınaztepe Mağarasının gelişmesinde eğim atımlı normal faylar etkili olmuştur.

Bu iki eğim atımlı normal fayların arasında kalan alan graben durumundadır. Mağaralar oldukça saf üst kretase kireç taşları içerisinde yer alıp, kapalı havza durumundaki boşalım sahasının geçirdiği morfolojik dönem sayısı, mağaranın altında ve üstünde yer alan basamak şeklindeki düzlükler ve buralardaki fosil mağaralardan çıkarılabilir. Mağara içerisinde eski taban seviyesi izleri taraça şeklindedir.

Bu taraçalar ile bugünkü taban arasında 5-7 metre seviye farkı tespit edilmiştir. Eski tabanın çökemediği yerlerde doğal köprüler oluşmuştur. Mağara tabanı; girişte toprak,bazı yerlerde blok ve konglomeralar (Paleozoik ve Kretaşe Yaşlı) ile kaplıdır. Suların mağara içerisinde hareket ettikleri yerlerde kalker tüfleri ; tavan ve yan taraflardaki çatlaklardan sızan sularla çok güzel travertenler ,sarkıt ve dikitler oluşmuştur.

Mağaranın son kısmındaki büyük alan bütünüyle ana faya bağlı olarak gelişmiş ve içerisinde göl mevcuttur. Üst sistemi fosil bir mağaradır. Altta bulunan ve havzanın sularını toplayan düden,morfolojik bakımdan tınaztepe mağarasının devamıdır. Tavandaki çatlaklardan sızan sular, içeride gölcükler oluşturmaktadır. Mağaranın sonundaki göl ise büyük boyutludur.

Özellikle ilkbahar aylarında kar ve yağmur sularıyla beslenen dere ve yatakları en alt seviyedeki mağaraya ulaşmadan önce sular; şelale ve devkazanı tipi çok ilgi çekici görüntüler ortaya koymaktadır. Tınaztepe Mağarası şimdiki durumuna yapılan araştırmalara göre yaklaşık 230 milyon yıl gibi uzun bir süreçte meydana gelmiştir. Mağaranın iç kısımlarında ayrıca taban–tavan arası yükseklik farkının 65 metreye çıktığı yerler görülmektedir.

 

Paylaşın