Sosyal Güvenlik Sistemleri: Güvencenin Adaleti Kime İşliyor?

Sosyal güvenlik sistemleri adil olacaksa, sınıf temelli ayrımların görünmez duvarlarını aşmak zorunda. Güvence, herkes için güvence olduğunda toplumun ortak paydasına dönüşür.

Haber Merkezi / Sosyal güvenlik, modern devletin vatandaşına sunduğu en temel güvence olarak kabul edilir. Ancak bu güvence, her vatandaşa eşit ulaşır mı?

Gelir düzeyine, mesleğe, hatta yaşanılan bölgeye göre değişen uygulamalar, sosyal güvenlik sistemlerinin giderek daha görünür hâle gelen sınıf temelli ayrımlar ürettiğini gösteriyor.

Bugün sosyal güvenlik yalnızca bir dayanışma mekanizması değil; aynı zamanda gelir adaletsizliğini ya iyileştiren ya da derinleştiren politik bir araç.

Sigorta sistemlerinin büyük bölümü prim esaslıdır: Ne kadar ödersen, o kadar hak elde edersin. Bu model kâğıt üzerinde adil görünür; fakat gerçek hayatta düşük gelirli çalışanların aynı hakları elde etmesi neredeyse imkânsızdır.

Düşük ücret, düzensiz çalışma ve kayıt dışılık, prim ödemelerini kesintiye uğratır. Bunun sonucunda:

Emeklilik yaşı uzar,
Emekli maaşı düşer,
Sağlık hizmetlerine erişim kısıtlanır,
Riskli işlerde çalışanların korunması zayıflar.

Yani sosyal güvenlik sistemi, en kırılgan gruplar için güvence olmaktan çok, sınırlı bir “erişim imkânı” hâline gelir.

Aynı yasal çatı altında çalışan iki kişi düşünün:

Biri ofis ortamında, düzenli çalışma saatleriyle, özel sağlık sigortası desteğiyle işini sürdürüyor.
Diğeri ağır ve tehlikeli işlerde, meslek hastalığı riski yüksek bir ortamda çalışıyor.

Bu iki kişi aynı prim oranlarına tabi olsa bile yaşam beklentileri, sağlık ihtiyaçları ve iş güvenliği riskleri tamamen farklıdır. Fakat sistem, bu farkı gözetmez.

Sonuç: Güvencenin yükünü en fazla taşıyan kesim, en az fayda sağlayan kesim olur.

Özel sağlık sigortaları ve bireysel emeklilik sistemleri, gelir seviyesi yüksek gruplar için ek bir güvenlik kalkanı oluşturuyor. Ancak bu kalkan, toplumdaki ayrım çizgilerini daha da keskinleştiriyor. Çünkü yüksek gelirli kesim “çifte güvenceden” yararlanırken, düşük gelirli kesimde kamu hizmetleri tek seçenek olarak kalıyor.

Bu durum, “iki katmanlı sosyal güvenlik sistemi” denen yapıyı doğuruyor:

Üst katman: Parası olanın daha kaliteli ve hızlı hizmet alabildiği özel sigorta alanı.

Alt katman: Kamu kaynaklarına bağımlı, kalabalık, gecikmeli, sınırlı hizmetler.

Sosyal devlet ilkesi için oldukça kırılgan bir tablo.

Sistemin en zayıf halkaları: Kadınlar, gençler ve göçmenler

Sınıf temelli ayrımlar, toplumsal eşitsizliklerle birleştiğinde daha da görünür hâle geliyor:

Kadınlar, işgücüne geç giriş ve kesintili çalışma nedeniyle prim biriktirmekte zorlanıyor.

Gençler, güvencesiz işler ve kısa süreli sözleşmelerle sisteme tutunamıyor.

Göçmenler, kayıt dışı çalışmanın en yoğun görüldüğü kesim olarak haklardan en çok mahrum kalanlar arasında.

Bu gruplar, sistemin “güvence” değil “belirsizlik” ürettiği sosyoekonomik halkalar hâline geliyor.

Çözüm var mı?

Sosyal güvenlik sistemlerinin sınıfsal farkları kapatması için birkaç temel yaklaşım öne çıkıyor:

Prim yerine hak temelli modellerin güçlendirilmesi,
Düşük gelirli çalışanlar için devlet destekli prim katkıları,
Özel sigorta ve kamu hizmetleri arasındaki uçurumun daraltılması,
Tehlikeli işlerde çalışanlar için risk temelli farklılaştırılmış koruma,
Kayıt dışıyla mücadele ve güvenceli istihdamın teşviki.

Bu adımlar, sosyal güvenliğin toplumsal bir barış mekanizması olarak güçlenmesini sağlayabilir.

Sosyal güvenlik, bir toplumun kendine verdiği en önemli sözdür: “Düştüğünde seni tutacağım.”

Ancak bu söz bugün herkes için aynı güçte söylenmiyor. Kimileri düşmeden yakalanırken, kimileri çoktan zemine çarpmış oluyor.

Eğer sosyal güvenlik sistemleri gerçek anlamda adil olacaksa, sınıf temelli ayrımların görünmez duvarlarını aşmak zorunda. Çünkü güvence, ancak herkes için güvence olduğunda toplumun ortak paydasına dönüşür.

Paylaşın

Enflasyon, ENAG’a Göre Yüzde 56.82, TÜİK’e Göre Yüzde 31.07

Yıllık enflasyon, kasım ayında ENAG’a göre yüzde 56.82, TÜİK’e göre ise yüzde 31,07 oldu. Ekonomistlerin yıl sonu enflasyon beklentileri ise yüzde 32 civarında.

Haber Merkezi / Bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), kasım ayı enflasyon verilerini açıkladı.

Buna göre; Kasım ayında Tüketici Fiyat Endeksi (E-TÜFE) aylık bazda yüzde 2.13, yıllık bazda ise yüzde 56.82 arttı.

ENAG, ekimde aylık enflasyonu yüzde 3.74, yıllık enflasyonu yüzde 60 olarak açıklamıştı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) kasım ayına ilişkin enflasyon rakamlarını açıkladı.

Buna göre; Enflasyon bir önceki aya göre yüzde 0,87, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 29,74, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 31,07 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 35,91 arttı.

TÜİK’in açıkladığı verilere göre enflasyon, ekimde aylık bazda yüzde 2,55 artış göstermişti. Yıllık bazda ise yüzde 32,87 olmuştu.

ENAG ve TÜİK verileri arasındaki uçurum neden kaynaklanıyor?

ENAG ile TÜİK arasında açıklanan enflasyon verileri arasındaki farkın bu denli büyük olmasının temelinde farklı veri toplama ve hesaplama yöntemleri yatıyor.

TÜİK, belirli mağazalardan ve sabit zaman aralıklarında toplanan fiyatlarla oluşturulan sabit bir tüketim sepetine dayanarak enflasyonu aylık olarak hesaplıyor.

Sepetteki mal ve hizmetlerin ağırlıkları yılda bir kez güncelleniyor ve fiyat değişimleri bu yapı üzerinden izleniyor. ENAG ise internet üzerinden toplanan günlük fiyat verilerini kullanarak daha dinamik ve hızlı değişen bir sistemle enflasyonu ölçüyor.

Tüm bu teknik farkların ötesinde, TÜİK’in hükümete bağlı bir kurum olması nedeniyle verilerin siyaseten manipüle edildiğine dair kamuoyunda zaman zaman şüpheler oluşuyor.

Paylaşın

Türkiye’nin Kredi Risk Primi 233 Puana Geriledi

Türkiye’nin 5 yıllık CDS (Credit Default Swap) puanı bugün itibariyle 233 seviyesine geriledi. Türkiye’nin 5 yıllık CDS 2020 yılında 643 baz puanla zirve yapmıştı.

Türkiye ekonomisi için önemli bir gösterge olan 5 yıllık kredi risk primi (CDS), son dönemde yaşanan gerilemeyle dikkat çekiyor. Türkiye’nin 5 yıllık kredi risk primi (CDS), 233 baz puana gerileyerek Mayıs 2018’den bu yana en düşük seviyeye indi.

CDS primi nasıl hesaplanıyor?

Ülkelerin dış borçlanmalarına karşı CDS’leri genelde büyük uluslararası yatırım bankaları sağlıyor ve o ülkelerin borcunu çevirememesi halinde ödemeyi bu banka üstlenmiş oluyor. Bu bankalar da söz konusu ülkenin geri ödeme yeteneğini, makroekonomik koşullarını inceleyerek bir risk oranı belirliyor.

Bu oran belirlenirken uluslararası derecelendirme kuruluşlarının verdiği notlar önemli bir rol oynasa da bunun dışında da bir çok faktör göz önünde bulunduruluyor.

Ekonomisi sağlam ve geri ödeme sorunu yaşamayacağı düşünülen ülkelerin risk primi düşük olurken geri ödemekte sorun yaşayacağı düşünülen ülkelerin risk primi yüksek bir orandan belirleniyor.

CDS priminin artmasının sonuçları ne olur?

Kamunun ve özel sektörün dış borçlanma maliyetleri CDS primine paralel olarak artar.

Burada kendini besleyen bir döngü oluşur. Borçlanma maliyetinin artması döviz girişini azalttığı için dış borcu ödemeyi zorlaştırır. Bu da riski daha da çok yükseltir.

Artan maliyetler, daha fazla kaynağın borç ödemesine ayrılması ve daha az harcanabilir gelir (yani refah kaybı) anlamına gelir.

Döviz girişinin azalması içerideki likidite krizini daha da derinleştirirken enflasyonist baskıları artırır.

Ulaşılabilecek en uç nokta, CDS ile sigortalanan temerrüt riskinin gerçekleşmesi durumudur. Dış borcun çevrilemez hale gelmesi ya da “iflas” durumu, başta enerji olmak üzere ithal ettiğimiz pek çok ürünü alamayacak hale gelmemiz, ithal ara malına dayalı üretim yapımızın durması anlamına gelir.

Paylaşın

İTO Duyurdu: İstanbul’un Enflasyonu Yüzde 38,28

İTO’nun açıkladığı verilere göre; İstanbul’da perakende fiyatları, kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 1.19, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 38,28 yükseldi. 

Haber Merkezi / İstanbul Ticaret Odası (İTO), 2025Kasım Ücretliler Geçinme İndeksi ve Toptan Eşya Fiyatları İndeksi verilerini açıkladı. 2023 baz yılına göre hazırlanan verilere göre, İstanbul’da perakende fiyatlar bir önceki aya göre yüzde 1,19 oranında artış gösterdi. Ocak-Kasım döneminde birikimli artış oranı yüzde 36,01 olurken, 2024 yılının aynı ayına göre yıllık fiyat artışı yüzde 38,28 olarak belirlendi.

Kasım ayında harcama grupları bazında en yüksek fiyat artışı yüzde 2,59 ile alkollü içecekler ve tütün grubunda izlendi. Bunu yüzde 2,30 ile konut, yüzde 1,69 ile sağlık, yüzde 1,68 ile ev eşyası, yüzde 1,66 ile çeşitli mal ve hizmetler, yüzde 1,41 ile eğlence ve kültür, yüzde 1,37 ile lokanta ve oteller ve yüzde 1,28 ile gıda ve alkolsüz içecekler izledi. Eğitim harcamaları grubunda yüzde 0,02 oranında sınırlı artış kaydedilirken, ulaştırma grubunda yüzde 0,03 ve giyim-ayakkabı grubunda yüzde 1,55 oranında azalış yaşandı. Haberleşme grubunda ise herhangi bir fiyat değişimi görülmedi.

Yıllık bazda bakıldığında en yüksek artış yüzde 62,58 ile eğitim grubunda gerçekleşti. Bu grubu yüzde 57,50 ile konut, yüzde 38,28 ile genel endeks, yüzde 37,88 ile çeşitli mal ve hizmetler, yüzde 36,95 ile lokanta ve oteller ve yüzde 35,56 ile gıda ve alkolsüz içecekler takip etti. Diğer bazı gruplarda yıllık artış oranları şu şekilde oldu: sağlık yüzde 34,86, ev eşyası yüzde 30,85, ulaştırma yüzde 31,01, alkollü içecekler ve tütün yüzde 29,98, haberleşme yüzde 28,02, giyim ve ayakkabı yüzde 27,38, eğlence ve kültür yüzde 23,82.

Paylaşın

TÜİK Duyurdu: Hizmet Enflasyonu Yüzde 34,85

Hizmet enflasyonu ekim ayında bir önceki aya göre yüzde 0,19, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde35,02, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 34,85 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 38,96 arttı.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Hizmet Üretici Fiyat Endeksi (H-ÜFE) Ekim 2025 verilerini açıkladı.

Buna göre; Hizmet enflasyonu ekim ayında bir önceki aya göre yüzde 0,19, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde35,02, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 34,85 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 38,96 arttı.

Bir önceki yılın aynı ayına göre, ulaştırma ve depolama hizmetlerinde yüzde 30,92, konaklama ve yiyecek hizmetlerinde yüzde 35,53, bilgi ve iletişim hizmetlerinde yüzde 35,64, gayrimenkul hizmetlerinde yüzde 47,11, mesleki, bilimsel ve teknik hizmetlerde yüzde 39,51, idari ve destek hizmetlerde yüzde 38,01 arttı.

Bir önceki aya göre, ulaştırma ve depolama hizmetlerinde yüzde 0,91, bilgi ve iletişim hizmetlerinde yüzde 2,16 gayrimenkul hizmetlerinde yüzde 1,52, mesleki, bilimsel ve teknik hizmetlerde yüzde 1,78 artarken, idari ve destek hizmetlerde yüzde 2,18, konaklama ve yiyecek hizmetlerinde yüzde 2,03 azaldı.

Paylaşın

Ekonomi Yönetimine Güvenenlerin Oranı Yüzde 16,6

Asal Araştırma’nın kasım ayı araştırmasına göre; ekonomi yönetimine “güveniyorum” diyenlerin oranı yüzde 16,6, “çok güveniyorum” diyenlerin oranı ise sadece yüzde 2,6 oldu.

Asal Araştırma tarafından Kasım 2025’te gerçekleştirilen Türkiye Siyasi Gündem Araştırması, halkın ekonomi yönetimine olan güveninin oldukça zayıf olduğunu ve en önemli ekonomik sorunun açık şekilde konut ve gıda fiyatlarındaki artış olduğunu ortaya koydu.

Katılımcılara yöneltilen “Ekonomi yönetimine güveniyor musunuz?” sorusuna verilen yanıtlar, ekonomi politikalarına duyulan güvenin oldukça düşük seviyelerde seyrettiğini gösterdi.

Yanıtların dağılımı şu şekilde oldu:

Güvenmiyorum: Yüzde 36,0
Hiç güvenmiyorum: Yüzde 34,4
Ne güveniyorum ne güvenmiyorum: Yüzde 10,2
Güveniyorum: Yüzde 14,0
Çok güveniyorum: Yüzde 2,6
Fikrim yok/Cevap yok: Yüzde 2,8

Bu veriler doğrultusunda, ekonomi yönetimine güvenmeyenlerin oranı toplamda yüzde 70,4’e ulaşırken, güven duyanların oranı yalnızca yüzde 16,6 oldu. Kararsızların ve yanıt vermeyenlerin oranı ise toplamda yaklaşık yüzde 13 seviyesinde kaldı.

Anket sonuçları, ekonomi politikaları konusundaki toplumsal memnuniyetsizliğin derinleştiğine işaret ederken, ekonomi yönetimiyle ilgili olumlu görüşlerin ciddi biçimde azaldığını gösterdi.

Araştırmanın dikkat çeken ikinci bölümü ise “Türkiye ekonomisinin en önemli sorunu nedir?” sorusuna verilen yanıtlardı. Katılımcıların büyük bölümü, yaşam maliyetlerine doğrudan etki eden barınma ve gıda fiyatlarındaki artışı öne çıkardı.

Verilere göre en önemli ekonomik sorunlar şu şekilde sıralandı:

Kira ve konut fiyatlarındaki artış: Yüzde 22,6
Gıda fiyatlarındaki artış: Yüzde 17,0
Enflasyonun yüksekliği: Yüzde 10,5
Faizlerin yüksekliği: Yüzde 5,4
Elektrik, su, aidat ve doğalgaz fiyatlarının yüksekliği: Yüzde 5,3
Ekonomi yönetimi: Yüzde 4,9
İşsizlik: Yüzde 4,2
Üretimde yetersizlik: Yüzde 4,0
Akaryakıt fiyatlarının yüksekliği: Yüzde 3,8

Vergi oranlarının yüksekliği: Yüzde 3,5
Liyakatsizlik: Yüzde 3,3
Eğitim harcamaları/sistemi: Yüzde 3,0
Sosyal eşitsizlik: Yüzde 2,7
Kamuda israf: Yüzde 2,2
Diğer: Yüzde 2,6
Sorun yok: Yüzde 1,8
Fikrim yok/Cevap yok: Yüzde 3,2

Ankete katılan her 5 kişiden biri, barınma maliyetlerindeki artışı birincil sorun olarak tanımladı. Onu gıda fiyatlarındaki artış ve genel enflasyon izledi. Bu veriler, enflasyonun doğrudan etkilediği temel tüketim kalemlerinin halkın hayatında en büyük baskıyı oluşturduğunu ortaya koydu.

“Ekonomi yönetimi” yalnızca güven anketinde değil, sorun algısında da doğrudan bir başlık olarak yer aldı. Katılımcıların yüzde 4,9’u doğrudan ekonomi yönetiminin kendisini Türkiye ekonomisinin en önemli sorunu olarak tanımladı.

Paylaşın

Dış Ticaret Açığı 75 Milyar Dolar

2025 yılının on aylık döneminde ihracat 224 milyar 469 milyon dolar, ithalat ise 299 milyar 152 milyon dolar oldu. Başka bir ifadeyle, yılın ilk on aylık döneminde dış ticaret açığı 74 milyar 683 milyon dolar oldu.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Dış Ticaret İstatistikleri Ekim 2025 verilerini açıkladı.

Buna göre; İhracat ekim ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 2,0 artarak 23 milyar 941 milyon dolar, ithalat yüzde 7,2 artarak 31 milyar 521 milyon dolar oldu. ihracat 2025 yılının on aylık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3,9 artarak 224 milyar 469 milyon dolar, ithalat yüzde 6,1 artarak 299 milyar 152 milyon dolar oldu.

Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ihracat, ekim ayında yüzde 3,8 artarak 22 milyar 25 milyon dolardan, 22 milyar 826 milyon dolara yükseldi. Ekim ayında enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ithalat yüzde 5,2 artarak 22 milyar 684 milyon dolardan, 23 milyar 865 milyon dolara yükseldi.

Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç dış ticaret açığı ekim ayında 1 milyar 10 milyon dolar oldu. Dış ticaret hacmi yüzde 4,5 artarak 46 milyar 721 milyon dolar olarak gerçekleşti. Söz konusu ayda enerji ve altın hariç ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 95,8 oldu.

Ekim ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 27,6 artarak 5 milyar 938 milyon dolardan, 7 milyar 580 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2024 Ekim ayında yüzde 79,8 iken, 2025 ekim ayında yüzde 76,0’a geriledi.

Ocak – Ekim döneminde dış ticaret açığı yüzde 13,3 artarak 65 milyar 913 milyon dolardan, 74 milyar 683 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2024 Ocak – Ekim döneminde yüzde 76,6 iken, 2025 yılının aynı döneminde yüzde 75,0’a geriledi.

Ekonomik faaliyetlere göre ihracatta, ekim ayında imalat sanayinin payı yüzde 94,4, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı yüzde 3,3, madencilik ve taş ocakçılığı sektörünün payı yüzde 1,6 oldu. Ocak – Ekim döneminde ekonomik faaliyetlere göre ihracatta imalat sanayinin payı yüzde 94,5, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı yüzde 3,3, madencilik ve taş ocakçılığı sektörünün payı yüzde 1,6 oldu.

Geniş ekonomik gruplar sınıflamasına göre ithalatta, ekim ayında ara mallarının payı yüzde 68,3, sermaye mallarının payı yüzde 16,0 ve tüketim mallarının payı yüzde 15,5 oldu. İthalatta, 2025 Ocak – Ekim döneminde ara mallarının payı yüzde 68,9, sermaye mallarının payı yüzde 14,6 ve tüketim mallarının payı yüzde 16,2 oldu.

İhracatta Almanya ithalatta Çin ilk sırada

Ekim ayında ihracatta ilk sırayı Almanya aldı. Almanya’ya yapılan ihracat 2 milyar 3 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 1 milyar 423 milyon dolar ile Birleşik Krallık, 1 milyar 409 milyon dolar ile ABD, 1 milyar 210 milyon dolar ile Irak, 1 milyon 152 milyon dolar ile İtalya takip etti. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın yüzde 30,1’ini oluşturdu.

Ocak – Ekim döneminde ihracatta ilk sırayı Almanya aldı. Almanya’ya yapılan ihracat 18 milyar 554 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 13 milyar 811 milyon dolar ile Birleşik Krallık, 13 milyar 427 milyon dolar ile ABD, 10 milyar 987 milyon dolar ile İtalya ve 9 milyar 883 milyon dolar ile Irak takip etti. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın yüzde 29,7’sini oluşturdu.

İthalatta Çin ilk sırayı aldı. Ekim ayında Çin’den yapılan ithalat 3 milyar 977 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 3 milyar 712 milyon dolar ile Rusya Federasyonu, 2 milyar 326 milyon dolar ile Almanya, 2 milyar 5 milyon dolar ile İsviçre, 1 milyar 828 milyon dolar ile ABD izledi. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 43,9’unu oluşturdu.

Ocak – Ekim döneminde ithalatta ilk sırayı Çin aldı. Çin’den yapılan ithalat 40 milyar 731 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 35 milyar 508 milyon dolar ile Rusya Federasyonu, 24 milyar 598 milyon dolar ile Almanya, 14 milyar 570 milyon dolar ile ABD, 12 milyar 886 milyon dolar ile İtalya izledi. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 42,9’unu oluşturdu.

Paylaşın

Ekonomiye Güven 99,5’e Yükseldi

Ekim ayında 98,2 olan ekonomik güven endeksi, kasım ayında yüzde 1,3 oranında artarak 99,5 değerini aldı. Endeksin 100’den büyük olması genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliği, 100’den küçük olması ise genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliği gösteriyor.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Ekonomik Güven Endeksi Kasım 2025 verilerini açıkladı. Buna göre; Ekonomik güven endeksi ekim ayında 98,2 iken, kasım ayında yüzde 1,3 oranında artarak 99,5 değerini aldı.

Bir önceki aya göre Kasım ayında tüketici güven endeksi yüzde 1,6 oranında artarak 85,0 değerini, reel kesim (imalat sanayi) güven endeksi yüzde 1,2 oranında artarak 103,2 değerini, hizmet sektörü güven endeksi yüzde 1,0 oranında artarak 111,8 değerini, perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 0,9 oranında artarak 114,2 değerini, inşaat sektörü güven endeksi yüzde 1,5 oranında artarak 84,9 değerini aldı.

Ekonomik güven endeksi nedir ve neden önemlidir?

Ekonomik güven endeksi, tüketici ve üreticilerin genel ekonomik duruma ilişkin değerlendirme, beklenti ve eğilimlerini özetleyen bir bileşik endekstir. Endeks, mevsim etkilerinden arındırılmış tüketici güven endeksi, reel kesim, hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörleri güven endekslerinin alt endekslerinin ağırlıklandırılarak birleştirilmesinden oluşmaktadır.

Ekonomik güven endeksi hesaplamasında, her bir sektörün ağırlığı o sektörün normalleştirilmiş alt endekslerine eşit dağıtılarak uygulanmakta, güven endekslerine doğrudan uygulanmamaktadır. Bu kapsamda tüketici, reel kesim, hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörlerine ait toplam 20 alt endeks hesaplamada kullanılmaktadır.

Ekonomik güven endeksinin hesaplamasında kullanılan alt endeksler her ayın ilk iki haftasında derlenen veriler kullanılarak hesaplanmaktadır. Ekonomik güven endeksinin 100’den büyük olması genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliği, 100’den küçük olması ise genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliği göstermektedir.

Paylaşın

Hanehalkının Enflasyon Beklentisi Yüzde 52,24

Kasım ayında 12 ay sonrası yıllık enflasyon beklentileri bir önceki aya göre, piyasa katılımcıları için yüzde 23,49’a yükselirken, reel sektör için yüzde 35,70, hanehalkı için yüzde 52,24’e geriledi.

Haber Merkezi / Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Sektörel Enflasyon Beklentileri Kasım 2025 verilerini yayınladı.

Buna göre: Kasım ayında 12 ay sonrası yıllık enflasyon beklentileri bir önceki aya göre, piyasa katılımcıları için 0,23 puan artarak yüzde 23,49 seviyesine yükselirken, reel sektör için 0,60 puan azalarak yüzde 35,70 seviyesine, hanehalkı için 2,15 puan azalarak yüzde 52,24 seviyesine geriledi.

Gelecek 12 aylık dönemde enflasyonun düşeceğini bekleyen hanehalkı oranı bir önceki aya göre 1,67 puan azalarak yüzde 24,83 seviyesinde gerçekleşti.

Piyasa Katılımcıları Anketi, İktisadi Yönelim Anketi ve Türkiye İstatistik Kurumu iş birliğiyle yürütülen Tüketici Eğilim Anketi ile finansal ve reel sektör uzmanlarının, imalat sanayi firmalarının ve hanehalkının 12 ay sonrası yıllık tüketici enflasyonu beklentileri derlenerek Sektörel Enflasyon Beklentileri elde ediliyor.

Paylaşın

Tüketicinin Ekonomiye Güveni Arttı

Ekim ayında 83,6 olan tüketici güven endeksi kasım ayında yüzde 1,6 artarak 85 oldu. Tüketici güven endeksinin 100’den büyük olması tüketici güveninde iyimser durumu, 100’den küçük olması tüketici güveninde kötümser durumu göstermektedir.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Tüketici Güven Endeksi Kasım 2025 verilerini açıkladı.

Buna göre; Türkiye İstatistik Kurumu ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası işbirliği ile yürütülen tüketici eğilim anketi sonuçlarından hesaplanan tüketici güven endeksi, ekim ayında 83,6 iken kasım ayında yüzde 1,6 oranında artarak 85,0 oldu.

Alt endekslerden, mevcut dönemde hanenin maddi durumu yüzde 2,7 artarak 69,6, gelecek 12 aylık dönemde dayanıklı tüketim mallarına harcama yapma düşüncesi yüzde 0,9 artarak 105,0, gelecek 12 aylık dönemde hanenin maddi durum beklentisi yüzde 1,9 artarak 85,7, gelecek 12 aylık dönemde genel ekonomik durum beklentisi yüzde 1,3 artarak 79,6 seviyesine yükseldi.

Tüketici güven endeksi nedir ve neden önemlidir?

Tüketici güven endeksi, aylık tüketici eğilim anketi ile tüketicilerin maddi durum ve genel ekonomiye ilişkin mevcut durum değerlendirmeleri ile gelecek dönem beklentileri, harcama ve tasarruf eğilimleri ölçülmektedir.

Anket sonuçlarından hesaplanan tüketici güven endeksi 0-200 aralığında değer alabilmektedir. Tüketici güven endeksinin 100’den büyük olması tüketici güveninde iyimser durumu, 100’den küçük olması tüketici güveninde kötümser durumu göstermektedir.

Tüketici eğilimine ilişkin endekslerden, tüketimin finansmanı amacıyla borç kullanma ihtimali endeksinin artması iyimser durumu, azalması ise kötümser durumu göstermektedir.

Benzer şekilde tüketici fiyatlarının değişimine ilişkin düşünce ve beklenti endekslerinin artması tüketici fiyatlarında düşüş düşüncesini/beklentisini, azalması ise tüketici fiyatlarında artış düşüncesini/ beklentisini göstermektedir. İşsiz sayısı beklentisi endeksinin artması işsiz sayısında azalma beklendiğini, endeksin azalması ise işsiz sayısında artış beklendiğini ifade etmektedir.

Paylaşın