Fenerbahçe, EuroLeague’de Emin Adımlarla İlerliyor

Fenerbahçe Beko, Turkish Airlines EuroLeague play-off turu üçüncü maçında konuk olduğu Zalgiris Kaunas’ı 57-66 mağlup etti. Fenerbahçe Beko, seride 2-1 öne geçti ve ve saha avantajını rakibinden geri aldı. Play-off serisinin üçüncü maçı 25 Nisan Perşembe günü Kaunas’ta oynanacak.

Fenerbahçe, bu maçı da kazanması durumunda Final Four’a yükselecek. 2-2 eşitlik halinde beşinci ve son maça Ülker Spor ve Etkinlik Salonu ev sahipliği yapacak.

Fenerbahçe, iyi savunma yapmasına rağmen skor üretmekte zorlanınca ilk beş dakikayı 9-5 geride geçti. İlk çeyrek 19-15 Zalgiris üstünlüğüyle tamamlandı.

Hücumda düşük bir isabet oranıyla oynayan Fenerbahçe Beko, devrenin tamamlanmasına üç dakika 40 saniye kala 32-23 gerideydi ancak Vesely’nin üst üste beş sayısı ve Sloukas’ın bitime üç saniye kala attığı üçlükle farkı eritti. Fenerbahçe, soyunma odasına sadece üç sayı farkla; 34-31 geride gitti.

Sarı lacivertliler üçüncü çeyrekte Guduric’in arka arkaya iki dış atışıyla 39-37 öne geçti. Savunma performansını düşürmeyen Fenerbahçe, son periyoda 49-46 önde girdi.

Maçtaki sertlik dozu son çeyrekte iyice yükseldi. Fenerbahçe Beko, Guduric ve Datome’nin basketleriyle bitime dört dakika 20 saniye kala 54-48’lik üstünlük yakaladı. Zalgiris farkı bire indirse de Melli’nin üçlüğü ile son üç dakikaya 57-53 Fenerbahçe, önde girdi.

Bitime 41 saniye kala Melih’in kritik dış atışıyla farkı altı sayıya çıkaran Fenerbahçe, karşılaşmayı 66-57 kazandı.

“Savunmamızla kazandık”

Fenerbahçe Beko Erkek Basketbol Takımı Başantrenörü Zeljko Obradovic, Zalgiris Kaunas maçı sonrası Fenerbahçe TV’ye yaptığı açıklamada, “Bu kesinlikle kolay değil. İstanbul’da yapılan maça göre farklı şeyler yapmaya çalıştık.

Özellikle çok kolay sayı bulmalarını sağlamıştık ikilikler ve smaçlar açısından. İki maçın arasındaki fark; ikilik ve üçlük açısından aynı attılar aslında ama İstanbul’da ikiliklerde yüzde 70’ti. Biz de EuroeLeague’de ikilik ve üçlüklerin yüzdesinde lideriz. İlk yarıda ve maçın büyük bir bölümünde çok kötü atışlar kullandık.

Maçı kazanmanın bir yolunu bulmamız gerekiyordu ve biz de savunmamızla kazandık. Reaksiyon göstermeyi ve savaşarak maçı kazanmayı bilen bir takım. Çok zor bir takıma karşı oynuyoruz, çok agresifler. Oyuncuları yaptıkları güzel işler için bir kere daha tebrik ediyorum” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Eskişehir’in Gizemli “Mağaraları”

Eskişehir, gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor… Binlerce, belki de milyonlarca yıl öncesine dokunabilmenin hazzına erişmeniz, dikit ve sarkıtların beslediği ihtişamın büyüsüne kapılmanız için Eskişehir’de birçok mağara bulunuyor.

Tarih boyunca birçok canlının sığınağı olan mağaralar Eskişehir’de de meraklılarını bekliyor.

Yarımkaya Mağarası

Han’a bağlı Kayı köyü yakınında Değirmen Deresi’nin sol yamacında yer almaktadır. Eskişehir-Çifteler-Han-Kayı köyü veya Eskişehir-SeyitgaziBardakçı-Karağaç-Kayı köyü yollarıyla gidilir. Kayı köyünün 1.5 km güneyindeki mağaranın önüne kadar yol vardır. Düden konumunda yatay olarak gelişmiş bir mağaradır. Girişi vadi tabanından 20 m yukarıda; -3 m’lik dik bir kuyu şeklindedir.

Yelinüstü Mağarası

Sivrihisar ile Günyüzü Sakarya Nehri arasında uzanan Sivrihisar Dağlarının güneydoğusunda yer alır. Ankara-Eskişehir veya Ankara-Polatlı-Yunak kara yolların Kayakent Beldesine gidilebilir. Mağara Kayakent Beldesinin hemen yakınındadır.

Afarın Düdeni

Sarıcakaya’nın 10 km kuzeyindeki Sarıcakaya Yaylası’nda yer alır. Sakarya Nehri tarafından kesilerek derince yarılan plato karakterinde geniş bir düzlük üzerinde gelişen mağaraya Sarıcakaya-Yenipazar kara yoluyla gidilmektedir. Stabilize olan bu yol 5-6 km sonra yaylaya ulaşmakta ve mağaranın hemen yanından Yenipazar köyüne gitmektedir. Kuyu şeklinde bir girişi vardır.

Beyyayla Mağarası

Eskişehir’in kuzeyinde, Beyyayla köyünün 1.5 km kuzeybatısında yer alır. Mağaraya Sarıcakaya-Beyyayla yolundan gidilir, yol köye kadar düzgündür.

Eşekini Mağarası

Mihalıççık’ın 15 km kuzeybatısında bulunan Sorkun köyünün 2 km kuzeyinde, Çayboğazı Deresi’nin sağ yamacında yer alır. Mihalıçcık-Nallıhan kara yolu ile Sorkun köyü çıkışından sonra Çayboğazı Deresi’nin kenarından giden bu yol 1.5 km sonra mağaranın hemen üstüne gelir. Buradan 10 dakikalık yürüyüşle mağaraya ulaşılır. Gelişimini tamamlamış fosil bir mağaradır. İki girişi vardır.

Çalpınar Mağarası

Mihalıççık’ın 7 km batısında bulunan Dağcı köyünün 2 km kuzeyindeki Kale Tepe’nin (1490 m) kuzeybatısında yer almaktadır. Porsuk Nehri’nin büyük bir kolu olan Koca Çay’a bağlanan Pazar Çayı’nın sağ yamacında bulunan mağaraya, Mihalıçcık-Eskişehir yolunun 5. km’sinden ayrılarak Dağcı köyüne varan yolla gidilir. Köyden de 3 km stabilize bir yol, mağaranın önüne kadar girmektedir.

Dumanlıkaya Mağarası

İnönü’nün yaklaşık 12 km doğusundaki Ballık Mahallesi’nin hemen yakınında yer alır. Porsuk Nehri’nin kolu olan Sarısu Çayı’na karışan Ballık ve Kayala derelerinin yardığı karstik bir plato üzerinde gelişen mağaraya Eskişehir-İnönü- Kütahya kara yolu veya Ankara-Eskişehir-İstanbul demir yoluyla gidilmektedir. Ballık Mahallesi’nden yarım saatlik yürüyüşle mağaraya ulaşılır. İnönü Ovası’nın hemen güneyinde dik bir yamaçla yükselen, plato karakterli bir bölgede bulunur. Girişi -35 m kuyu şeklindedir; bundan sonra eğimli bir taban ile devam eder ve son noktası girişe göre -45 m’de sona erer.

Düdensuyu/Düdenönü Mağarası

Sarıcakaya’ya bağlı Beyyayla köyüne yakın Düdensuyu Deresi ile bağlantılıdır. Düdensuyu Deresi, mağaranın güneydoğuya bakan ağzından girip kuzeybatıya bakan ağzından çıkmaktadır. Düdensuyu Deresi’nin kaya kütlesi içinde açmış olduğu galeri oldukça geniştir. Dere, mağara içinde yer yer gölcükler oluşturmuştur. Bu gölleri geçmek için suyun çok olduğu mevsimlerde bot kullanmak gerekmektedir.

Gürleyik 1 / Gürleyik 2 Mağarası

Mihallıççık’ın 2 km güneyinde Kayalıboğaz Deresi’nin sağ yamacında yer alır. Mihalıççık-Nallıhan kara yolundan gidilir. Bu yolun üzerinde bulunan Dinek kasabasından 45 dakikalık yürüyüşle ulaşılmaktadır. Gelişimini tamamlayarak askıda kalmış fosil bir mağaradır. İçerisinde yoğun şekilde oluşumlar (sarkıt, dikit, sütun, duvar ve perde damlataşları ile makarnalar) gelişmiştir.

Güvercin İni Mağarası

Afarın Düdeni ve Sarıkız Subatanı ile birlikte Sarıcakaya Yaylası’nda yer almaktadır. Afarın Düdeni’nin 1.5 km kuzeydoğusundadır. Üst Jura Alt Kretase yaşlı Bilecik kireçtaşları içinde dikey olarak gelişmiştir. Mağaranın girişi 9×5 m boyutlarında; kuyu gibidir. Ayrıca -25 ve -15 m olmak üzere iki girişi daha vardır.

Hacıhüsrevin Mağarası

İnönü’nün hemen doğu kenarında su depolarının yakınında yer alır. Mağaranın önüne kadar yol vardır. Ulaşım için Eskişehir-İnönü-Kütahya kara yolu veya Ankara-Eskişehir-İstanbul demir yolu kullanılabilir.

Kuzeydoğu-güneybatı yönünde uzanan ve mermerlerin doğrultusu ve eğimine bağlı olarak dirsekler çizen mağara; yatay olarak gelişmiştir. İçeride çok sayıda blok, çakıl ve yer yer duvar damlataşları bulunan mağaranın girişi uçlardan değil; ortaya yakın bir noktadandır.

Heybeci Mağarası

Gürleyik Mağarası’nın 1 km doğusunda Dinek kasabasından geçen Heybeci (Çat) Deresi’nin iki kola ayrıldığı bölgenin üstünde yer alır. Mihalıççık-Nallıhan kara yolu üzerinde bulunan Dinek kasabasından gidilir. Buradan 15 dakikalık yürüyüşle mağaraya varılır. Kuyu şeklinde dikey olarak gelişmiştir. Son bölümünde duvar damlataşları gelişen mağara; molozlarla dolmuş küçük bir odayla sona ermektedir.

İnönü Mağaraları

İnönü’nün yaslandığı büyük dikliğin orta bölümünde gelişmiştir. Eskişehir İnönü-Kütahya kara yolu veya Ankara-Eskişehir-İstanbul demir yoluyla gidilebilir. Giriş ağzı büyük olan mağara çok uzaktan görülmektedir. İnönü (Sarısu) Ovası’nın güney kenarında yer alır.

Kara Mağara

Alpu’ya bağlı Karacaören köyünün 2 km kuzeyindeki Sulununkıran Tepesi’nin Sakarya Nehri’ne bakan kuzey yamacının başlangıcında yer alır.

Alpu-Gökçekaya Barajı yoluyla gidilir. Buradan ayrılan stabilize yol Kuzavya ve Gümele köylerinden geçerek Karacaören’e varır. Bu yol daha sonra Otluk ve Kandamlış köylerinden geçerek Eskişehir-Alpu-Mihalıççık-Nallıhan yoluna bağlanır. Karacaören köyünden yarım saatlik yürüyüşle mağaraya ulaşılır.

Mağara Sakarya Nehri ve Gökçekaya Barajı’nın hemen önündedir. Biri kuzeye diğeri güneye bakan iki girişi vardır. Mağaradaki oluşumların birçoğu; insan yerleşimi olduğundan dolayı yakılan ateş sonucu isle kaplanmıştır. Tarih öncesi çağlarda kullanıldığı sanılan mağaranın tabanında kalın bir kültür toprağı vardır.

Karlık Düdeni

Sivrihisar Dağları’nın güneydoğu ucunda Arayit Dağı’nın (1819 m) kuzeybatısında bulunan Karlıkkale Tepe (1737 m) üzerinde yer alır. Yelini ve Yelüstü mağaralarına yakın olan düden Sivrihisar’a bağlı Karacaören Köyü’nün kuzeydoğusunda yer alır. Mağaraya Sivrihisar-Ballıhisar-Çaykoz veya Günyüzü-Kayakent-Karacaören-Çaykoz yolları ile gidilir. Köyden sonra 2 saatlik yürüyüşle mağaraya ulaşılır. İlk giriş -13 m dikey iniştir. Anahtar deliği şekilli profili olan mağara çok dönemli gelişim özelliği gösterir.

Kızılçukur Mağarası

Süleler köyünün Kokarkuyu Mevkii’nde ormanlık bir arazide yer alır. Mağaranın giriş ağzı kuzeybatı yönüne bakmaktadır. Mağara, ortalarına yakın bir bölümünde daralmakta ve bir insanın ancak sürünerek sığabileceği küçük bir delik hâline gelmektedir. “Darboğaz” olarak adlandırılan bu delikten mağaranın ikinci kısmına geçilmektedir. Buradan sonra tek bir ana kol şeklinde devam eden mağara büyük bir çöküntü salonla sona ermektedir.

Karakaya Mağarası

Mihalıççık’ın kuzeybatısındaki Yalımkaya (Domya) köyünün 1 km doğusunda Sakarya Nehri’nin kolu olan Domya Deresi’nin sağ yamacında yer almaktadır. Yüksek dağlar arasında batıdan doğuya doğru derin gömülü vadi içinde akan Domya (Gürleyik) Deresi bölgeyi yararak parçalamıştır. Mağaraya Eskişehir-Mihalıççık yolundan ayrılan Büğdüz-Sasa-Yalımkaya veya Mihalıççık-Gürleyik-Yalımkaya yollarından biriyle gidilebilir. Yalımkaya köyüne kadar araçla; buradan da bir saatlik yürüyüşle mağaraya ulaşılır. Kayabaşı Tepe’nin 1263 m kuzeyindeki dik yamaçta bulunan mağaraya çoğu yerde ip kullanılarak inilmektedir. Sarıkaya Mağarası’nın 1.5 km batısında yer almaktadır. Mağaraya Gürleyik köyünden Domya Deresi’nin derin kanyonu içinde 1 saatlik yürüyüşle de gidilebilir.

Kuzeydoğu-güneybatı yönlü bir fay üzerinde Sömdiken mermerleri içinde gelişmiştir. Tek bir galeriden oluşmaktadır. Mağara oluşum açısından (Sarkıt, dikit, sütun, duvar ve perde damlataşları, havuzlar) oldukça zengindir. Özellikle dikit; sütun ve duvar damlataşların üzeri gri veya kurşuni beyaz ve siyah renklerde sıvanmıştır.

Kötüfatma Mağarası

Kara Mağara’nın 3 km doğusunda yer alır. İki mağara arasında kanyon şekilli ve derin bir vadi içinde Girdap Dere akar. Giriş ağzı Sakarya Nehri’ne bakan mağaraya Alpu-Karacaören-Otluk veya Alpu-Bozan-Büğdüz-Ağaçhisar -Kandamlamış-Otluk yoluyla gidilebilir. Otluk köyünün Atçım Mahallesi’nden yaya olarak bir saatlik yürüyüşle mağaraya varılır. Mağaranın üç ayrı girişi vardır. Gelişimini tamamlamış fosil bir mağaradır.

Koçakkıran Mağarası

Kötüfatma, Karamıkini ve Kara Mağara’nın çok yakınında bulunur. Otluk köyünün Açtım Mahallesi’nin yakınındaki Koçakkıran Tepe’nin (1358 m) 1 km kuzeyinde yer alır. Açtım Mahallesi’nden dik bir yamaç üzerinde bir saatlik yürüyüşle mağaraya varılır.

Giriş ağzı Sakarya Nehri’ne bakan birbirine bağlı fakat farklı dönemlerde oluşmuş iki bölümden meydana gelir. Birinci bölümde yoğun damla taşlar ile kaplıdır. Batıya doğru dönen bu bölüm çok dar bir geçitle ikinci bölüme bağlanmaktadır. Burada içeriden dışarıya doğru çok kuvvetli bir rüzgâr esmektedir.

Manasır Mağarası

Mihalıççık’ın kuzeybatısında Manasır Platosu üzerindedir. Mihalıççık-Nallıhan kara yolu üzerinde bulunan mağara, Sorkun köyü veya Dinek kasabasından 1.5-2 saatlik yürüyüş mesafesindedir. Büyük bir çöküntü dolininin tabanında yer alan düdenin derinliği, kireç taşlarının kalınlığına bağlı olarak -368 m’yi bulmaktadır. Düden; -130 m’de dirsek yaparak yaklaşık 240 m’lik dikey bir inişle bitmektedir.

Sarıkaya Mağarası

Yalımkaya (Domya) köyünün 1 km doğusunda, Domya Deresi’nin kolu olan Çatalkaya Deresi’nin sol yamacında yer alır. Mağaraya Eskişehir-Mihalıççık yolundan ayrılan Büydüz-Sasa-Yalımkaya veya Mihalıççık-Gürleyik-Yalımkaya yollarından biriyle gidilir. Yalımkaya köyünden bir saatlik yürüyüşle mağaraya varılır.

Toplam uzunluğu 591 m. olan mağaranın iki girişi vardır. Birbirine bağlı üç kattan oluşur. Tabanında kum, çakıl ve molozlar bulunan mağaranın alt katı nemli olduğundan damlataşca zengindir. Oluşumları devam eden bu damlataşlar sarkıt, dikit, sütün, duvar ve perde damlataşı, damlataş havuzları çoğunlukla siyah ve kahverengidir. Üst katlar fosil şekildedir. Damlataş yönünden fakirdir.Mağaranın soğuk ve nemli bir havası vardır. Üst kat 13ºC, yüzde 80 neme, alt kat 10ºC, yüzde 90 neme sahiptir.

Mağara, Prehistorik ve tarihi dönemlerde insanlar tarafından kullanıldığını gösteren Çakmaktaşı yongaları seramik ve tuğla parçaları ve insan kemikleri gibi buluntu ve şekillere sahiptir.

Manasır Mağarası

Mihalıççık’ın kuzeybatısında Manasır Platosu üzerindedir. Mihalıççık-Nallıhan kara yolu üzerinde bulunan mağara, Sorkun köyü veya Dinek kasabasından 1.5-2 saatlik yürüyüş mesafesindedir. Büyük bir çöküntü dolininin tabanında yer alan düdenin derinliği, kireç taşlarının kalınlığına bağlı olarak -368 m’yi bulmaktadır. Düden; -130 m’de dirsek yaparak yaklaşık 240 m’lik dikey bir inişle bitmektedir.

Külçeini Mağarası

Eskişehir’in yaklaşık 30 km kuzeybatısındaki Çalkara köyünün 2 km kuzeybatısında bulunan Kocaçal Tepe (983 m) ile Küçükbursa Tepe’nin arasında akan Kurudere’nin sol yamacında yer alır. Girişi Sakarya Nehri’ne bakan mağaraya; Eskişehir-İnhisar yoluyla gidilir. Köyden bir saatlik yürüyüşle mağaraya ulaşılır. Genişliği yer yer 18 m’yi, tavan yüksekliği 5 m’yi bulan ana galerinin tabanı toprak; moloz ve iri çöküntü blokları ile kaplıdır. Mağaranın en derin yeri olan (-35 m) bu girinti şeklindeki galerilerde sarkıt, dikit, sütun ve duvar damlataşları gelişmiştir.

Mayıslar Mağarası

Mayıslar köyünün 4.5 km doğusunda, Gacani Tepe’nin (660 m) Sakarya Nehri’ne bakan kuzey yamacında yer alır. Vadi tabanından 440 m yukarıdadır. Ulaşım Sarıcakaya-Nallıhan yolu ile yapılır. Mayıslar’dan geçen bu yolun 4.km’sinden ayrılan stabilize yol ile Gacani Tepe’nin doğusuna kadar gelinir ve buradan dik bir yamaçta yarım saatlik yürüyüşle mağaraya varılır. Birbirine yakın iki girişi vardır, biri -5 m’lik kuyu şeklindedir. 2-12 m arasında değişen toplam 5 dik inişi vardır. Mağara dar fakat yüksek tavanlı ve eğimli galerilerden oluşmaktadır.

Ulubük Mağarası

Alpu’nun yaklaşık 30 km kuzeybatısında Alapınar köyünün 2 km güneyindeki Ulubük Yaylası’nda yer almaktadır. Mağaranın bulunduğu alan Sakarya Nehri ve Porsuk Nehri akarsu havzalarını birbirinden ayıran yüksek bir sırt hâlindedir. Sakarya’ya bakan mağaraya Eskişehir-Alpu-Gökçekaya Barajı yolu ile gidilir. Baraja giden yolun 20. km’sinden sola ayrılan 10 km’lik stabilize yol önce Ulubük Yaylası’ndan daha sonra da Alapınar köyünden geçer ve Sakarı Karacaören’e gider. Yol mağaranın önüne kadar gitmektedir.

Mağaranın girişi -4 m’lik dar bir kuyu şeklindedir. Daha sonra insanlar tarafından genişletilen bu giriş; belirgin bir çatlak üzerinde gelişmiştir. Yüzeye oldukça yakındır (2-5 m). Birbirine bağlı üç salondan oluşur. Tabanında kalın fosilleşmiş toprak ve kum deposu olan bu salondan, içinde yoğun bir şekilde damlataşların (sarkıt, dikit, sütun, duvar ve örtü damlataşları, makarnalar ve havuzlar) geliştiği ikinci bölüme geçilmektedir. Tavan yüksekliği 1-3 m olan bu bölüm dar bir galeriyle büyük salona bağlanmaktadır. Oluşum açısından zengin bir mağaradır. Mağaranın son bölümüne doğru insan kemiklerine ve seramik parçalarına rastlanmıştır.

Tozman Düdeni

Mihalgazi’nin yaklaşık 15 km kuzeybatısında bulunan Tozman Yaylası’nın Yenipazar’a bakan kuzey sınırında yer almaktadır. Sakarya Nehri tarafından derince yarılan yüksek platoluk bölgede bulunan mağaraya Eskişehir- Sarıcakaya-Mihalgazi-Çayköy-İnhisar veya Eskişehir-Söğüt-İnhisar-Çayköy- Mihalgazi yollarından gidilebilir. Çayköy’den ayrılan ve Tozman köyünden geçen yol sonra Tozman Yaylası’nda bulunan mağaranın hemen kenarından geçerek Yenipazar ilçesine ulaşır.

Yarasa İni Mağarası

Eskişehir-Sarıcakaya-Mihalgazi-Alpagut ve İnhisar-Söğüt kara yoluyla gidilir. Mihalgazi’den Alpagut ve İnhisar’a giden yol mağaranın hemen önünden geçer. Alpagut ile mağara arası 2 km’dir. Kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanır ve çok katlı gelişim özelliği gösterir. Sakarya Nehri’nin hemen kenarında; gelişimini tamamlamış fosil üç katlı, kuru bir mağaradır. Birbirine bağlı iki girişi vardır. Damlataş oluşumuna pek rastlanmaz.

Şaban’ın Düdeni

Küçük Sasa köyünün 3 km güneyinde Şabanpınarı Çeşmesi’nin hemen yanındadır. Domya Deresi ile Porsuk Nehri akarsu havzalarını birbirinden ayıran sırt üzerindeki bir çukurluğun tabanında gelişen mağaraya; Eskişehir Mihalıççık kara yolunda bulunan, Bozan kasabasında ayrılan Çırçır-Ağaçhisar-Sasa-Yalımkaya (Domya) köylerini birbirine bağlayan yol ile gidilir. Girişi -6m’lik kuyu şeklindedir. Daha sonra eğimli bir tabanla girişe göre -46 m’de sona erer. Bu bölümde yer yer küçük gölcükler oluşmuştur. Yarı aktif bir düdendir.

Yelini Mağarası

Yelinüstü Mağarasının güneyinde yeralan Mağara Sivrihisar ile Günyüzü Sakarya Nehri arasında uzanan Sivrihisar Dağılarının güneydoğusundadır. Mağaraya, Ankara-Eskişehir veya Ankara-Polatlı-Yunak Karayollarından gidilebilir. Yelinüstü Mağarası’nın güneyinde yer alır. Mağara “Yılanlı” ismiyle de anılmaktadır. Damlataş ve tavandan düşen iri bloklarla birçok salon ve odaya bölünen mağara görünümleri son derece güzel damlataşlar ile kaplıdır.

Toplam uzunluğu 271 m. olan Mağaranın en derin noktası, girişe göre -26 metredir. Damlataş ve tavan düşen iri bloklarla bir çok salon ve odaya bölünen mağara, görünümleri son derece güzel damlataşlar ile kaplıdır. Genel olarak girişten sona doğru sıcaklık azalarak nem artmaktadır. Girişte sıcaklık 25.5ºC, yüzde 45 nem, son salonda 16.1ºC sıcaklık, yüzde 79.5 nem oranına sahiptir.

Yelinüstü Mağarası ile benzer özellikler gösteren bu mağarada uzun dönemler insanlar tarafından kullanıldığını gösteren şekil ve kalıntılar mevcuttur. Mağara önünde, yamaç ve tarlalarda çakmak taşı, yonga, balta, mızrak uçları bulunmuştur. Girişte toprakta değişik alet, kemik, çanak çömlek parçaları bulunmuştur. Salonda ise tuğladan yapılmış derinliği 2 metreyi geçen havuzlar ve sarnıçlar bulunmaktadır.

Paylaşın

Eskişehir’in Önemli “Kaplıca Ve Hamamları”

Yer altı suları açısından son derece zengin olan Eskişehir’de termal su, tarih boyunca birçok uygarlık tarafından yaygın olarak kullanılmıştır. Sıcak sular, kent merkezini de içine alacak biçimde Eskişehir il yüzeyinin tamamına yayılmış hâldedir.

Ayrıca 2023 Türkiye Turizm Stratejisi’nde belirlendiği üzere Eskişehir “Frigya Kültür ve Termal Turizm Gelişim Bölgesi”nin içinde yer almaktadır.

Haber Kaos ekibi olarak Eskişehir ili sınırları içerisinde yer alan önemli kaplıca ve hamamları sizler için derledik.

Sakırıılıca Kaplıcaları

Eskişehir’in kuzeyinde yer alır. Eskişehir’e uzaklığı 32 km’dir. Orman içerisinde turistik belgeli tesisin yanı sıra çadır alanları da vardır. Doğa ile iç içe olunabilecek bir kaplıca merkezidir. Eskişehir-Muttalip yolu üzerinde, Anadolu Üniversitesi İki Eylül Yerleşkesi yolundan gidilen ve dağların arasında bir vadiye sıkışmış bu yer; kaplıcaların sıcak sularına ihtiyaç duyanların, mangal seven piknikçilerin, çam ağaçları arasında yürümek isteyenlerin gitmesi gereken bir yer. Burada kalmak için oda kiralayabilir veya mevcut az sayıda otelde kalabilirsiniz. Fiyatlar oldukça uygun.

Sıcaklığı 43-48˚C arasında değişen ve debisi 3 lt/sn olan kaplıca suyu, yörede bulunan hamamlara tümüyle örtülü bir kaptaj kuyusundan üstü kapalı bir kanalla geliyor. Akan suyun sıcaklığı 53˚C nevrit, nevralji, kronik romatizmel hastalıklar, kırık-çıkık sekelleri, kadın hastalıkları, lumbago, diabet, şişmanlık ve böbrek hastalıklarına iyi geliyor. Aynı yörede 25.5˚C sıcaklıkta ve maden suyu niteliğinde bir su kaynağı daha bulunuyor. 1993’te Termal Turizm Merkezi ilan edilen bölgenin sınırları 2006 yılında genişletilmiştir.

Kızılinler Kaplıcası

2006 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile termal turizm merkezi olarak ilan edilmiştir. Eskişehir’e 13 km uzaklıkta Kızılinler köyündedir. Köyde bitişik nizamda pansiyon tipinde 4 odada kaplıca hizmeti veriliyor. 38˚C sıcaklığa sahip su mide, böbrek, bağırsak, romatizma, kadın hastalıkları ve cilt hastalıkları tedavisinde yararlıdır. Kızılinler köyü ve çevresi, bir rekreasyon alanı olarak değerlendirilmeye son derece uygundur; ayrıca yeni araştırmalarla suyun debi ve kalitesinin artırılması söz konusudur.

Uyuzhamam Kaplıcası

Alpu’nun 16 km güneydoğusunda aynı isimli köyden çıkan su, üzeri 1.5m derinliğinde ve 5×4 m boyutlarında duvarla çevrili iki havuzun birinden kaynayıp diğerinden taşıyor. 29 ˚C sıcaklığındaki kaplıca suyu özellikle deri hastalıklarında olumlu etki yapıyor. Ayrıca suyun yatağındaki çamur da bu hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Kaplıcada tesis bulunmamaktadır.

Çardak Kaplıcası

Sivrihisar Polatlı yolundan Günyüzü’ne ayrılan yolun 15. km’sinde Hamamkarahisar adlı köyün yakınında bulunan kaplıcanın suyu hafif eğimli bir tepenin yamacındaki tek bir kaynaktan çıkıyor. 35 ˚C sıcaklıktaki suyun debisi 45 lt/sn Kaplıcada yer alan ve tarihsel değeri de olan iki hamamın içinde 1.5 m derinliğinde ve 6×6 m boyutlarında biri erkeklere, biri kadınlara ayrılmış iki havuz var.

Hasırca Kaplıcası

Türkiye’nin 3. derece önemli ve öncelikli kaplıcaları arasında yer alıyor. İl merkezine 30 km, Kızılinler köyüne 15 km uzaklıkta çiftlik içerisinde bulunan yuvarlak bir havuzun içinden kaynaklanıyor. Dışarıda büyük bir yüzme havuzunda toplanan su sonradan toprağa bırakılıyor. Romatizmal hastalıklara, dolaşım ve kalp hastalıklarına, sinir sisteminin uyarılmasına ve metobalizma bozukluklarına iyi geldiği belirtiliyor.

Aşağı ve Yukarı Ilıca

İl merkezinin 30 km güneyinde, Kalabak Deresi’ne karışan Ilıca Suyu kenarındadır. Seyitgazi ilçesine yakın bir konumdadır. Kaynaklar basit duvarlar içindedir. Suları sıcak, doğal lezzette hafif kükürtlüdür. Ağrılı hastalıklar için kullanılıyor.

Yarıkçı Hamamı

Mihalıççık ilçesine 15 km uzaklıkta olan Yarıkçı köyündedir. Selçuklular döneminden kaldığı bilinmektedir. Zaman içinde harap olan binalar yıkılıp yeniden yapılmıştır. Yeşillikler içinde sessiz, sakin bir dinlenme ve şifa yeri olarak bilinegelmiştir. Suları kükürtlü olup sıcaklığı 35 derecedir. Hamam binası suyun kaynağının üzerine yapılmıştır. Suları kalsiyum karbonat biriktiriyor ve bunların örnekleri vadide taşlaşmış çağlayanlar şeklinde görülüyor.

Çifteler Hamamı

Çifteler’e bağlı Kırkızbaşı köyünün yakınında Sakarya başındadır. Basit bir hamamı vardır. Sular dere oluşturacak kadar boldur. Sıcak doğal tatta, kükürt kokuludur. Ağrılı hastalıklara iyi gelir.

Paylaşın

Gezginlerin Uğrak Yeri “Pessinus Örenyeri”

Eskişehir, gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor… Millatan Önce (M.Ö) Porsuk Nehri kıyılarında Frigyalılar tarafından kurulan Eskişehir, Türkiye’nin en önemli yol kavşaklarından birisidir. 

Kuruluş döneminden itibaren Anadolu’daki ünlü merkezlerden biri olan Eskişehir, Türkiye’de görülmesi gereken yerleri arasında ilk sıralardadır. Çok yönlü bir kent olan Eskişehir, Türkiye’nin en çok tekrar ziyaret edilen şehridir.

Eskişehir’in gezilecek yerleri bitmez. Gezilecek yerler arasında Pessinus Örenyeri’de önemli bir yer tutar.

Pessinus Örenyeri

Pessinus (Ballıhisar) ören yeri, Ankara- Eskişehir karayolu üzerinde Sivrihisar yakınlarındaki Ballıhisar’da bulunmaktadır.

Pessinus, tanrıların anası Kibele olarak anılan tanrıçanın ünlü kutsal yerleşmesiyle birlikte “Rahipler Devleti” şeklindeki antik bir Frig yerleşmesiydi. Ana Tanrıça’nın şekilsiz taştan yapılmış kült heykelinin (Baitylas) gökten indiğine inanılıyordu.

Kent, Bergamalılar’ın egemenliği altında kalmıştı, fakat Galatlar’ın saldırısına rağmen buradaki rahipler sınırlı bir özgürlüğe sahip olabilmişlerdi. Kenti beş Frigyalı ve beş de Galat rahiple birlikte bir baş rahip yönetmişti. MÖ. 204 yılında Roma senatosunun Pessinus’a elçiler gönderip Kibele’nin kült heykelini Roma’ya getirtmesi ve orada inşa ettirilen bir tapınağa bu heykelin yerleştirilmesiyle kent çok büyük bir üne kavuştu.

MÖ. 25 yılında Augustus, Galatia eyaletini kurunca, Pessinus Romalıların yönetimine geçmiştir. Yapı çok ilginç bir plana sahiptir. Dar kenarlarında altı, uzun kenarlarında on bir sütun bulunan peristasis (antik tapınağın etrafını çeviren sütun dizisine verilen ad) Hellen tapınağının değişik bir uygulamasını göstermektedir.

Yapıyla ilişkisi olan ve bir theatron (Antik Yunan tiyatrosunda seyircilerin oturduğu kısma verilen ad) işlevi gören gösterişli bir basamak sırası ortaya çıkarılmıştır. Bu nedenle Belçikalı araştırıcılar onu bir tiyatro-tapınak olarak tanımlamışlardır.

Buna rağmen Ekrem Akurgal söz konusu basamakların Kibele kültü ile ilgili olduğunu düşünmektedir. Çünkü tapınağın yeraltı bölümü Aizonai Tapınağı’nda olduğu gibi buna işaret etmektedir. Mimari süslemelerine göre tapınak MS. 1. yy’ın ilk yarısında yapılmıştır.

Açık bir alanı üç yandan çeviren portiko (çatısı sütunlarla taşınan hol) kalıntıları buranın bir agora olarak düzenlendiği görünümünü vermektedir. Yapı, eski Anadolu kültürleriyle ilişkili Hellen tapınakları şeklinde batıya bakmaktadır.

Eskişehir Kısa Tarihi

Üzerinde asırlarca kanlı ve çok önemli savaşların cereyan ettiği Eskişehir’in bilinen tarihi Hititlere dayanır. Hititler zamanında bu bölgeye “Masa” denirdi. Hititlerden sonra Frigyalalılar bölgeye hakim oldular. Başkentleri Gordion (Polatlı civarı) bu bölgeye yakın olduğundan, krallığın önemli bir bölgesiydi.

Eskişehir’in eski ismi “Dorylaion” olup, Frigyalılar zamanında Eretrialı Doryleos tarafından kurulmuştur. Frigyalılardan sonra Lidyalılar bölgeye hakim olmuşlardır. M.Ö. 6. asırda Persler, Lidya Devletini yıkarak topraklarını istila etiler.

M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender Persleri yenerek Anadolu’yu işgal etti. Makedonya İmparatorluğu İskender’in ölümü üzerine komutanları arasında taksim edildi. Porsuk Çayının kuzeyinde Bitinya ve güneyinde Galatya krallıkları kuruldu. M.Ö. 1. asırda Roma İmparatorluğu bu bölgeyi ilhak etti.

M.S. 395 Roma İmparatorluğu ikiye bölününce, bütün Anadolu gibi bu bölge de Doğu Roma (Bizans) payına düştü. Bizans imparatorlarından bazıları Eskişehir’de oturdular. Bizans’ın kuvvetli bir askeri üssü haline geldi.

Sasaniler, İstanbul ve Üsküdar önlerine giderken buradan geçtiler. 708 senesinde Emevi kumandanı Abbas İbnü’l-Velid Eskişehir’i fethetti. Abbasiler devrinde ise Hasan ibni Kahtaba 778’de Eskişehir önlerine kadar geldi. Araplar Dorylaion’a “Duruliye” dediler.

1071 Malazgirt Zaferinden az sonra Anadolu Fatihi ve Anadolu’da Türkiye devletinin kurucusu Selçuklu Kutalmışoğlu Birinci Süleyman Şah’ın başkumandanlığı altındaki Türk orduları Eskişehir’i fethettiler. Birinci Haçlı Seferinin en büyük ve en kanlı meydan muharebesi Eskişehir ovasındaki Porsuk civarında cereyan etmiştir.

“Dorylaion” (Eskişehir) (Porsuk) Meydan Muharebesi olarak tarihe geçen bu savaşta, Kılıç Arslan emrindeki Türk ordusu, Haçlı ordusunu hezimete uğrattı. Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyetinin varoluşunun kökleri Alparslan’ın Malazgirt ve Kılıç Arslan’ın, Sultan Mes’ud’un Eskişehir zaferlerine dayanır.

1175’te Bizans İmparatoru Manuel Kommenos Eskişehir’i işgal etti. Ertesi sene Birinci Mes’ud’un oğlu İkinci Kılıç Arslan, Bizans imparatorunu Miryakefalon (Karamukbeli) Meydan Muharebesinde yenerek Eskişehir’i geri aldı.

On üçüncü asır başlarında Eskişehir Bizans sınırında bir “uç” olarak bulunuyordu. Ertuğrul Gazi ve oğlu Osman Gazi uç beyi idiler. 1289’da Eskişehir-Bilecik- Kütahya vilayetlerinin kesiştiği bölge, Osmanoğullarının elindeydi. Orhan Gazi, Eskişehir’in bütün topraklarını Osmanlı Devletine kattı. Osmanlılar, şehrin kendisine Eskişehir derken, civarındaki topraklara “Sultanönü” dediler.

Sultanönü; merkezi Kütahya’da olan (1451’den önce Ankara) Anadolu Beylerbeyliği eyaletinin 14 sancağından biriydi. On dokuzuncu asır başlarında geriledi ve kasaba haline geldi. Yirminci asır başlarında ise Hüdavendigar (Bursa) eyaletinin Kütahya sancağına bağlı 5 kazadan birinin merkeziydi.

On dokuzuncu asrın sonlarında Eskişehir’den demiryolu geçince, yeniden gelişmeye başladı. 1894’te Eskişehir’de 17 cami, 3 medrese, 4 tekke, 25 han, 700 dükkan ve 2 kervansaray vardı. Rum, Ermeni gibi gayri müslim halk sayısı sadece 2000 idi. 20 Temmuz 1921 ile 2 Eylül 1922 arasında 1 sene 1 ay 13 gün Yunan işgalinde kaldı. Yunanlılar Eskişehir’den kaçarken en az yarısını yıktılar, yaktılar ve harabe halinde terk ettiler.

Cumhuriyet devrinde sancaklara (mutasarrıflıklara) “vilayet-il” denilince, Eskişehir il olmuştur. Cumhuriyet devrinde en hızlı gelişen şehir Eskişehir’dir denilebilir. Demiryolu ve karayolu kavşağı olması, sanayi tesisleri, uçak ve demiryolu fabrikası ve Anadolu’nun en büyük askeri hava meydanına sahib olması, Eskişehir’in gelişmesinde mühim rol oynamıştır.

Paylaşın

Midas Antik Kenti (Yazılıkaya)

Eskişehir, gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor… Millatan Önce (M.Ö) Porsuk Nehri kıyılarında Frigyalılar tarafından kurulan Eskişehir, Türkiye’nin en önemli yol kavşaklarından birisidir. 

Kuruluş döneminden itibaren Anadolu’daki ünlü merkezlerden biri olan Eskişehir, Türkiye’de görülmesi gereken yerleri arasında ilk sıralardadır. Çok yönlü bir kent olan Eskişehir, Türkiye’nin en çok tekrar ziyaret edilen şehridir.

Eskişehir’in gezilecek yerleri bitmez. Gezilecek yerler arasında Midas Antik Kenti’de (Yazılıkaya) önemli bir yer tutar.

Midas Antik Kenti

Eskişehir’in Çiftelere ilçesine 39 km uzaklıkta bulunan Midas, binlerce yıl önce kayalık bir platform üzerine kurulmuştur. 1315 metre yükseklikte, dikdörtgen şeklindeki, Frigya yaylası üzerinde bulunmaktadır. Roma devrindeki yazarlar, bu bölgenin havasının sağlıklı ve toprağının bereketli olduğundan söz etmişlerdir. Bardakçı Suyu da bu bölgeden geçmektedir.

Midas Anıtı, Frigya sanatının tipik bir örneğidir. Bu anıt, bir mezar anıtı olmayıp, Frigya’da pek çok kaya anıtı örneğinde görüldüğü gibi, bir Kybele (Ana Tanrıça) heykeli koymak üzere yapılmıştır. Anıtın üzerinde Frig yazıları olduğundan “YAZILIKAYA”, yazılarda ise “MİDAS” adı geçtiğinden “MİDAS AMİTİ” denmiştir.

Midas Anıtı’nın M. Ö. 550 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır. Kaya üzerinde, bir tapınağın cephesi biçiminde işlenmiştir. Cephesi doğuya bakmaktadır. Anıtın en ilginç yönü, üzerinde henüz çözülememiş olan ve ilk kez 1839 yılında Ch. Texiker tarafından yayınlanan, üç yazıtın bulunmasıdır.

Birinci Yazıt: Alınlığın üzerindeki kaya çıkıntısı üzerinde bulunan 11 m uzunluğunda ve 45 cm büyüklüğündeki harflerin yazılı olduğu bir yazıttır. Frig dili ile ilintili “ATEŞ” ve “MİDAİ” sözcükleri belirgin olarak okunmaktadır. Ateş, Frigliler’in bir tanrısıdır. Midai, efsanelere göre Kral Midas’ın annesi ve ürünlerin koruyucusudur. Aynı zamanda, demirin keşfi de bu tanrıçayla ilgilidir. Bu yüzden, bu anıt ile demir endüstrisi kökeni arasında bir bağlantı vardır.

İkinci Yazıt: Midas Anıtı’nın iki ucunda dikdörtgen şeklindeki bir girintinin, dip duvar ve yan duvarı üzerinde, 45 cm’lik harflerle işlenmiş bir yazıttır. Üçüncü Yazıt: Kuzey taraftaki dikdörtgen dikmenin üzerinde, yukarıdan aşağı 25 cm büyüklüğündeki harflerle yazılmıştır. Yazıtın başındaki “BABA” sözcüğü belirgin olarak okunmaktadır.

Eskişehir Kısa Tarihi

Üzerinde asırlarca kanlı ve çok önemli savaşların cereyan ettiği Eskişehir’in bilinen tarihi Hititlere dayanır. Hititler zamanında bu bölgeye “Masa” denirdi. Hititlerden sonra Frigyalalılar bölgeye hakim oldular. Başkentleri Gordion (Polatlı civarı) bu bölgeye yakın olduğundan, krallığın önemli bir bölgesiydi.

Eskişehir’in eski ismi “Dorylaion” olup, Frigyalılar zamanında Eretrialı Doryleos tarafından kurulmuştur. Frigyalılardan sonra Lidyalılar bölgeye hakim olmuşlardır. M.Ö. 6. asırda Persler, Lidya Devletini yıkarak topraklarını istila etiler.

M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender Persleri yenerek Anadolu’yu işgal etti. Makedonya İmparatorluğu İskender’in ölümü üzerine komutanları arasında taksim edildi. Porsuk Çayının kuzeyinde Bitinya ve güneyinde Galatya krallıkları kuruldu. M.Ö. 1. asırda Roma İmparatorluğu bu bölgeyi ilhak etti.

M.S. 395 Roma İmparatorluğu ikiye bölününce, bütün Anadolu gibi bu bölge de Doğu Roma (Bizans) payına düştü. Bizans imparatorlarından bazıları Eskişehir’de oturdular. Bizans’ın kuvvetli bir askeri üssü haline geldi.

Sasaniler, İstanbul ve Üsküdar önlerine giderken buradan geçtiler. 708 senesinde Emevi kumandanı Abbas İbnü’l-Velid Eskişehir’i fethetti. Abbasiler devrinde ise Hasan ibni Kahtaba 778’de Eskişehir önlerine kadar geldi. Araplar Dorylaion’a “Duruliye” dediler.

1071 Malazgirt Zaferinden az sonra Anadolu Fatihi ve Anadolu’da Türkiye devletinin kurucusu Selçuklu Kutalmışoğlu Birinci Süleyman Şah’ın başkumandanlığı altındaki Türk orduları Eskişehir’i fethettiler. Birinci Haçlı Seferinin en büyük ve en kanlı meydan muharebesi Eskişehir ovasındaki Porsuk civarında cereyan etmiştir.

“Dorylaion” (Eskişehir) (Porsuk) Meydan Muharebesi olarak tarihe geçen bu savaşta, Kılıç Arslan emrindeki Türk ordusu, Haçlı ordusunu hezimete uğrattı. Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyetinin varoluşunun kökleri Alparslan’ın Malazgirt ve Kılıç Arslan’ın, Sultan Mes’ud’un Eskişehir zaferlerine dayanır.

1175’te Bizans İmparatoru Manuel Kommenos Eskişehir’i işgal etti. Ertesi sene Birinci Mes’ud’un oğlu İkinci Kılıç Arslan, Bizans imparatorunu Miryakefalon (Karamukbeli) Meydan Muharebesinde yenerek Eskişehir’i geri aldı.

On üçüncü asır başlarında Eskişehir Bizans sınırında bir “uç” olarak bulunuyordu. Ertuğrul Gazi ve oğlu Osman Gazi uç beyi idiler. 1289’da Eskişehir-Bilecik- Kütahya vilayetlerinin kesiştiği bölge, Osmanoğullarının elindeydi. Orhan Gazi, Eskişehir’in bütün topraklarını Osmanlı Devletine kattı. Osmanlılar, şehrin kendisine Eskişehir derken, civarındaki topraklara “Sultanönü” dediler.

Sultanönü; merkezi Kütahya’da olan (1451’den önce Ankara) Anadolu Beylerbeyliği eyaletinin 14 sancağından biriydi. On dokuzuncu asır başlarında geriledi ve kasaba haline geldi. Yirminci asır başlarında ise Hüdavendigar (Bursa) eyaletinin Kütahya sancağına bağlı 5 kazadan birinin merkeziydi.

On dokuzuncu asrın sonlarında Eskişehir’den demiryolu geçince, yeniden gelişmeye başladı. 1894’te Eskişehir’de 17 cami, 3 medrese, 4 tekke, 25 han, 700 dükkan ve 2 kervansaray vardı. Rum, Ermeni gibi gayri müslim halk sayısı sadece 2000 idi. 20 Temmuz 1921 ile 2 Eylül 1922 arasında 1 sene 1 ay 13 gün Yunan işgalinde kaldı. Yunanlılar Eskişehir’den kaçarken en az yarısını yıktılar, yaktılar ve harabe halinde terk ettiler.

Cumhuriyet devrinde sancaklara (mutasarrıflıklara) “vilayet-il” denilince, Eskişehir il olmuştur. Cumhuriyet devrinde en hızlı gelişen şehir Eskişehir’dir denilebilir. Demiryolu ve karayolu kavşağı olması, sanayi tesisleri, uçak ve demiryolu fabrikası ve Anadolu’nun en büyük askeri hava meydanına sahib olması, Eskişehir’in gelişmesinde mühim rol oynamıştır.

Paylaşın

Eskişehir’in Tarihi “Camileri”

Tarihi dönemler içinde Anadolu’daki ünlü merkezlerden biri olan Eskişehir, Türkiye’de görülmesi gereken yerleri arasında ilk sıralardadır. Çok yönlü bir kent olan Eskişehir, Türkiye’nin en çok tekrar ziyaret edilen şehridir.

Eskişehir’in gezilecek yerleri bitmez. Gezilecek yerler arasında tarihi camilerde önemli bir yer tutar. Eskişehir’in tarihi camilerini şöyle sıralayabiliriz:

Alaeddin Camii

Eskişehir, Odunpazarı İlçesi sınırları içerisinde yer alan Alaeddin Camii, Anadolu Selçuklu Devleti döneminde 1267 yılında III. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında yapılmıştır. 1267 yılından sonra cami üzerinde değişikler yapılmış, restorasyonlarla Selçuklu mimari özelliklerini yitirmiştir.

Kendi adı ile anılan parkın içerisinde bulunan cami şehrin en eski camilerindendir. Alaeddin Camii çevresinde Alaeddin Parkı adıyla anılan yeşil bir alan bulunuyor.

Akoğlan Camii

Eskişehir Odunpazarı İlçesi Çifteler Caddesinde bulunan Akoğlan Camii tarihi bir cami olup 1890’da ibadete açılmıştır. Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı “Kalıcı Eserler Projesi” kapsamında restore edilerek, tekrar ibadete açılmıştır.

Balaban Camii

Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde yer alan Sofya Fatihi Balaban Paşa tarafından yaptırılmıştır. Dört ahşap direkli ve ahşap örtülü caminin minaresi, güzel tuğla işçiliği ile ilgi görür. Cami önündeki çeşmenin de Balaban Paşa tarafından yaptırıldığı kabul ediliyor.

Büğdüz Köyü Camii

Eskişehir’in Alpu ilçesine bağlı Büğdüz köyü meydanında yapılmış olan cami bahçe içerisinde yer almaktadır. Kârgir olarak inşa edilmiş caminin duvarları içte ve dışta sıvalı ve boyalıdır.

Yaklaşık 155 cm olan beden duvarlarının üzerinde iki kademe hâlinde yükselen, üzeri kiremitle örtülü onikigen kasnak yer almaktadır. Kuzey ve güney cepheleri yola, doğu ve batı cepheleri bahçeye bakan caminin avlusuna batıdan ve güney cephesinin batı tarafından olmak üzere iki farklı kapı ile girilebilmektedir.

Kitabesi bulunmayan caminin inşa tarihi bilinmemektedir. Köy halkının ifadesine göre 1235 yılında inşa edilmiştir.

Çalçı Köyü Camii (Kuş Evli Camii)

Mihalıççık’ta, ilçenin 13 km kuzeyinde bulunan Çalçı köyündedir. Caminin Osmanlı dönemine ait ve adının Babüsaade Ağası “Mehmet Ağa Camii” olduğu belirtilir. Cami kare planlı, tek mekânlı, kubbeli ve kubbe kasnağı çokgenlidir. Önünde üç kemerli, üç kubbeli son cemaat yeri bulunur.

Minaresi tek olup çok kenarlıdır. Plan tipi ve diğer mimari özelliklerine göre cami, 16-17. yüzyıl Osmanlı camilerine benzemektedir. Son cemaat yerinin doğusundaki en dış sütunu, ibadet mekânının kuzeybatı köşesine birleştiren kemer üzerinde yer alan kuş evi bir geç devir özelliğidir.

Halk arasında kuş evinin; caminin maketi olduğu söylenmektedir. Caminin kıble tarafında ise güzel bir çeşme bulunur. Sivri kemerli aynasında 1850 tarihli bir yazıt ve altta iki adet niş bulunur. Kemer üstünde ve yanlarında rozet süsleri vardır. Çeşme tek oluklu olup hâlen buz gibi soğuk suyu gürül gürül akmaktadır.

Hamamkarahisar Camii

Eskişehir’in Sivrihisar İlçesi Hamamkarahisar Köyü’nde Emir Seyfettin Kızıl tarafından 1259’da yaptırılır. Emir Seyfettin Kızıl’ın Türkmen Bayındır Boyu Beyi olduğu, İzzeddin Keykavus’un danıştığı üç büyük emirden biri olduğu belirtilir. Hamamkarahisar Camii, ana mekân ve son cemaat yeri olarak bölümlerin biçimlenmesi ve bütünleşmesi açısından Osmanlı mimarisine geçiş aşamasında kimliğini günümüze taşıyabilen özgün bir örnektir.

Hoşkadem Camii

15. yüzyıla tarihlenen bu camii, Hacı Hoşkadem tarafından yaptırılmıştır. Yapı, tek mekânlı kare planlı, kubbe örtülüdür. Pencere alınlıklarında Osmanlı tuğla işçiliği örneklerini görebilirsiniz.

Hüsrev Paşa Camii

IV. Murat’ın vezirlerinden Hüsrev Paşa tarafından 1631-1638 yılları arasında inşa edilen Menzil Külliyesi’nin en önemli yapısı olan cami, günümüzde sağlam ve kullanıma açıktır. Olasılıkla Bizans dönemine ait bir kilisenin üzerine inşa edilen cami, ters “T” (Zaviyeli) plan tipindedir. Dört yönde yarım kubbelerle desteklenen ortada büyük bir kubbe ile örtülüdür. 16 ve 17 yüzyılın mimari özelliklerini taşır.

Kurşunlu Camii

Sivrihisarlı Şeyh Baba Yusuf’un İstanbul’daki II. Bayezid Medresesi’nin açılışını yaptığı, Bayezid Camii’nde ilk cuma namazında açılış dersi verdiği belirtilir. İlçe merkezindeki cami Şeyh Baba Yusuf tarafından yaptırılmıştır. Kitabesine göre inşa tarihi 1492’dir. Bina plan olarak tek kubbelidir. Üç kubbeli bir son cemaat yeri ve sağında caminin zarif bir minaresi ve önünde çeşmesi vardır.

Son cemaat cephesi ve minare kesme taştan, diğer kısımları kesme taş-üç sıra tuğladan inşa edilmiştir. Son cemaat yeri ince iki yan duvarı uzantısıyla ve kare şeklinde iki yığma ayaktan meydana gelmiş ve üç kubbelidir. Caminin en çarpıcı özelliklerinden biri duvarlarıdır.

Duvar kalınlıkları son cemaat duvarında 1.32 m, diğer duvarlarda 1.48 m olarak ölçülmüştür. Bu cami 1343’te Hacı Osman oğlu Hoca İbrahim’in yaptırmış olduğu mescidin yerine inşa edilmiştir. Caminin yanındaki türbede Şeyh Baba Yusuf’un babası Halil Hoca ve oğlu Veli Hamdi Baba’nın kabri bulunmaktadır.

Sultan Alaaddin Camii

Eskişehir İnönü Bucağında bulunan ve Alaaddin Cami adıyla anılan takriben 14. yy. yapısı kargir, kare planlı, tek kubbeli moloz taş duvarlı, tuğla minareli caminin son cemaat yeri bulunmamaktadır. Beden duvarı yüzlerinde; minare kapısı ile batı cephede üst pencere tuğla kemerleri, kirpi saçakları ve kubbe tamburu düzeni yapıldığı tarihin mimari hususiyetini muhafaza etmektedir. Kitabesi yoktur.

Ulu Camii

Anadolu’nun En Büyük Ahşap Direkli Camilerinden Ulu Cami; 1274 yılında Mevlana Celaleddin Rumi’nin müritlerinden ve II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in naiplerinden Emineddin Mikail tarafından yaptırılmıştır. Fatih Sultan Mehmet dönemi kadılarından, İstanbul’un ilk Kadısı Hızır Bey bu camiyi l440 yılında onarmıştır. 1485 m2 ’lik bir alana kuruludur. Çatısını 67 adet ahşap direk taşımaktadır.

Bu direklerden altısı motiflerle bezenmiştir. Direklerin üst bölümleri rozet, palmet, geometrik ve bitkisel motiflerle bezenmiştir. Direkler üzerinde Bizans dönemine ait başlıklar da kullanılmıştır. Minberi bir sanat şaheseridir. El işçiliği Horasanlı İbni Mehmet tarafından geçme yöntemiyle yapılmıştır.

Cami içerisinde ceviz ağacından oyma tekniği ile yapılmış dolap kapakları da bulunmaktadır. Duvarlar kesme ve moloz taşlarla örülmüştür. Caminin sağ ve sol kanadı üzerinde kitabeler bulunmaktadır. Dört giriş kapısı bulunan caminin minaresinin 1409 yılında Osman oğlu Hacı Habib tarafından yaptırıldığı kitabesinde yazılıdır. Camide, Sivrihisar kilim dokumacılığının güzel örnekleri görülebilir.

Reşadiye Camii

1916’da Sultan Reşad tarafından yaptırılan Reşadiye Camii yıkılmış ve 1969-1978 tarihleri arasında yeniden yaptırılmıştır. Güzel mimarisiyle dikkat çekiyor. Yapının Mimarı Cevat Ülger’dir. Reşadiye Cami arkasında Eskişehir Valiliği ve eski Adliye binası yer almaktadır. Caminin hemen karşısında Taşbaşı Çarşısı, diğer tarafında İl Halk Kütüphanesi bulunur.

Yazılıkaya Köyü Camii

Eskişehir’in Han ilçesi Yazılıkaya Köyü’nde yer alan caminin kapısı üzerinde yer alan mermer levhada, latin harflerle, 1303 yılında yapıldığı yazılan caminin kitabesi yoktur. Caminin kuzeybatısında bahçe içinde yapıdan tamamen bağımsız, küçük boyutlu minaresi 1969 yılında yapılmıştır.

Abbas Halim Paşa Köyü Camii

Tek mekanlı caminin, duvarları moloz taş örgülüdür. Duvar taşlar arasında ahşap hatıllarla desteklenmiş ve çamur harç kullanılmış, üzeri çimento katkılı harçla sıvanmıştır. Ahşap kırma çatılı caminin çatısı Marsilya tipi kiremitle kaplıdır. Cami üst pencereleri yuvarlak kemerli, alt pencereleri ise dikdörtgen formludur.

PVC malzemeden yapılmış çift kanatlı giriş kapısından asıl ibadet mekanına girilir. Girişin hemen üzerinde ahşap kadınlar mahfeli vardır. Mahfelin korkulukları ahşaptır. Oldukça sade ve basit olan mihrap, beyaz boyalı olup üzerinde perde tasviri bulunmaktadır. Minberi ise ahşap malzeme ile yapılmış ve boyalıdır. Ahşap tavan ortadaki iki ahşap direk üzerine oturmaktadır. Bu direkler üzerine oturan kalın ahşap kiriş üzerine çakılmış düz tavan tahtası, yapının tavanını oluşturmaktadır.

Caminin hangi tarihte ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Köylüler tarafından yapıldığı rivayet olunmaktadır. Minaresi betonarme olarak sonradan yapılmıştır.

Paylaşın

Demirtaş: HDP’liler Ve Kürtler Her Zaman Barışa Hazır Olacak

Halen Edirne F Tipiş Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP’nin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, Amerikan Washington Post gazetesinde yayınlanan yazısında 31 Mart yerel seçiminin sonuçlarını değerlendirdi.

Selahattin Demirtaş, yazısında, seçim sonuçlarını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için “küçük düşürücü bir yenilgi” olarak nitelendirdi.

Erdoğan’ın eleştirileri dikkate almadığını belirten Demirtaş, “Şu anda kibrinden dolayı ağır bir siyasi faturayla karşı karşıya” ifadelerini kullandı.

Selahattin Demirtaş’ın Washington Post’ta yayınlanan yazısı şöyle:

Selahattin Demirtaş, Türkiye Büyük Millet Meclisi eski milletvekili ve Halkların Demokratik Partisi’nin eski eş başkanı. Halen Edirne Yüksek Güvenlik Cezaevinde tutulmaktadır.

31 Mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimler, Erdoğan başta olmak üzere bütün yönetim eliti için önemli mesajlar içeriyor. Seçimleri haklı olarak bir referandum olarak gören Erdoğan, küçük düşürücü bir yenilgiye uğradı. Partisi, ülkesinde siyasi kariyerine başladığı, kendi şehri olan İstanbul dahil olmak üzere, ülkedeki en önemli beş büyükşehir belediyesinde kontrolünü kaybetti.

“Yolsuzluk, adaletsizlik ve tiranlık eleştirilerine kulak tıkadı”

Erdoğan’ın iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) son yıllarda yalnızca demokrasiden değil, aynı zamanda gerçek İslami değerler ve ahlaktan da uzaklaştı. Cumhurbaşkanı, partisiyle ilişkilendirilen yolsuzluk, adaletsizlik ve tiranlık eleştirilerine kulak tıkadı. Şu anda kibrinden dolayı ağır bir siyasi faturayla karşı karşıya.

Ben de dahil olmak üzere, siyasette yer alması gereken binlerce Halkların Demokratik Partisi (HDP) üyesi şu anda siyasi gerekçelerle cezaevinde. Güvenlik güçleri, partimizin cezaevinde olmayan üyelerini taciz etmeye ve engellemeye devam ediyor. Birçoğumuz iktidar yetkilileri tarafından kriminalize edilip “terörist” olarak ilan edildik. Yine de yıllarca eş başkanlık yaptığım partim, bu son seçimlerde gücünü gösterdi.

Karşısına çıkan bütün engellere rağmen, HDP’nin seçim başarısı dikkat çekicidir. Bu başarı, HDP ve birçok Kürt’ün, devletin baskıcı önlemlerine boyun eğmediğini göstermektedir. HDP’liler bir kez daha; özgür, eşit, demokratik ve barışçıl bir Türkiye’de birlikte yaşama kararlılıklarını gösterdiler.

Orta Doğu’daki (ve özellikle Suriye’deki) mevcut gelişmeler, Türkiye’nin hangi yolu izlemesi gerektiğini açıkça göstermektedir: birlik ve toplumsal bütünlük için çaba göstermeliyiz. Bunu ancak barış ve demokrasi ilkeleri etrafında toplanarak başarabiliriz.

Halihazırda devam eden ekonomik krizin ([AA1] özellikle de işsizliğin ve artan enflasyonun) önüne geçmenin yegane yolu, acilen demokratik ve politik reform uygulamaktır. Ancak Erdoğan’ın merkezinde durduğu mevcut siyasi yapının sicili, bunun için gerekli irade, kapasite veya cesarete sahip olmadığını gösteriyor.

“Kürtlerin büyük çoğunluğu diğer halklarla barış içinde yaşamak istiyor”

Erdoğan’ın muhaliflere ve özellikle de Kürt halkına yönelik ayrıştırıcı politikaları, toplumun kutuplaşmasını artırıyor. Kürtlerin büyük çoğunluğu diğer halklarla barış içinde yaşamak istiyor; şiddet ve savaştan usandılar. Evet, Kürtlerin daha fazla demokrasiye ihtiyaç duyduğu, bir dizi politik, toplumsal ve kültürel talepleri olduğu doğrudur. Muhalefetteki bizler bu amaçların yerine getirilmesi için çalışmaya söz verdik. Ancak, bu taleplerin sağlanamamasının ana sorumlusu Cumhurbaşkanı ve iktidar partisidir.

Aralarında milletvekilimiz Leyla Güven’in de olduğu, Türkiye cezaevlerinde ve cezaevleri dışında olan birçok aktivist açlık grevindedir. Açlık grevcilerinin yegane talebi, Abdullah Öcalan’a yönelik mutlak tecride son verilmesidir. Öcalan, yirmi yıldır ağır tecrit koşullarında avukat ve aile ziyaretleri engellenerek İmrali Adasındaki bir hapishanede tutulmaktadır.

Açlık grevcileri, Öcalan’ın Türkiye’deki Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümünde belirleyici bir rol oynadığını biliyor. Öcalan’ın Türkiye ve Suriye’deki Kürtler arasında önemli bir etkisi olduğu iyi bilinmektedir. Ayrıca, yeniden gündeme gelebilecek olan bir barış görüşmesinde, PKK’nin Öcalan dışında hiç kimseyi dikkate almayacağı da biliniyor.

Öcalan’ın dahil olmadığı hiçbir barış sürecinin sonuçta başarılı olamayacağını ve hatta Erdoğan’ın, birkaç yıl önce PKK lideriyle barışı, bu sebeple değerlendirdiğini söylemek doğru olur. Kürt halkının önemli bir kısmı Öcalan’ı hayati bir muhatap olarak görüyor.

Dahası, seçimlerin sonuçları, sadece partimizin değil tüm Türkiye halklarının barış içinde ve demokratik bir şekilde birlikte yaşamak istediklerini onaylamaktadır. Otoriterliğe ve tek kişilik yönetime karşı çıkıyorlar. Erdoğan’ın bunu anladığını umuyoruz. Bunu yapmazsa, bir sonraki seçimler ona son darbeyi vurabilir.

“HDP’liler ve Kürtler her zaman barışa hazır olacak”

Partimizin tüm üyeleri, hapishanede olanlar da dahil olmak üzere, demokratik ve barışçıl direnişe olan inancımızı yitirmeden çalışmaya devam edecektir. Türkiye için aydınlık ve demokratik bir geleceğe inanıyoruz. Bu seçimlerin yol gösterdiğine inanıyoruz. Hükümet otoriter seyrini sürdürürse daha derin siyasi ve ekonomik krizlerin yaşanacağından endişe ediyorum.

Uluslararası toplumu, Türkiye’yi demokrasi ve barış yolunu seçmeye teşvik etmeye çağırıyoruz. Biz Türkiye halkları olarak, birçok farklılığımıza rağmen sorunlarımızı tartışarak çözebileceğimizi gösterebilmeliyiz. Anadolu ve Mezopotamya tarihi bize çoğulculuk içinde birçok birlik örneği göstermektedir.

HDP’liler ve Kürtler her zaman barışa hazır olacak. Başarılı olacağımıza inanıyorum. Toplumumuzun tüm kesimlerini bir araya getirerek, güçlü bir demokrasiye ve ekonomiye sahip bir ülke yaratacağız. 31 Mart seçimleri bize yolu gösterdi.

Paylaşın

Gazeteci Gürsel: Bahçeli’nin Örtülü Hedefi Erdoğan’dır

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Antalya’da MHP’li il başkanlarıyla bir araya geldi ve basın toplantısı düzenledi.

MHP Lideri Bahçeli, konuşması sırasında Türkiye’nin kurucu Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün doğum yılı olan 1881’e atıf yaparak 31 Mart yerel seçimlerini değerlendirdi ve “Oy oranımız yüzde 18.81’dir. 18.81, 1881’dir. O da Atatürk’ün doğumudur” dedi.

Gazeteci Kadri Gürsel, “Bahçeli’nin 18,81 varsayımından Atatürk’ün doğum yılına uzanan numerolojinin örtülü hedefi Erdoğan’dır” dedi.

Gürsel’in twitter üzerinden konuya ilişkin yaptığı paylaşım şöyle:

“Bahçeli, AKP’ye ‘yüzde 33’e düştünüz’ demiş oluyor. Hesap basit, Cumhur’un yüzde 52’sinden Bahçeli’nin yüzde 18,81’ini çıkarınca 33,19 kalıyor. Bahçeli’nin 18,81 varsayımından Atatürk’ün doğum yılına uzanan numerolojinin örtülü hedefi Erdoğan’dır. Çok ilginç!”

Paylaşın

Galatasaray, Kayserispor’u 3 Golle Geçti!

Galatasaray, Süper Lig’in 29. haftasında evinde ağırladığı Kayserispor’u 3 – 1 mağlup ederek puanını 59’a yükseltti. Galatasaray’a galibiyeti getiren golleri; 16 ve 42. dakikada Diagne, 45+4. dakikada Nagatomo kaydetti. Kayserispor’un tek golünü ise 15. dakikada Kravets attı.

14. dakikada kontra atağa çıkan Kayserispor’da Chery savunmanın arkasına sarktı. Sağ kanattan ceza sahasına giren Chery, pasını müsait pozisyondaki Kravets’e iletti. Kravets düzgün bir vuruşla Kayserispor’u öne geçiren golü kaydetti.

16. dakikada ceza sahasının dışında topla buluşan Fernando yerden sert bir şut çıkardı. Kalecinin zorlukla çeldiği top müsait pozisyondaki Diagne’nin önünde kaldı. Düzgün bir dokunuşla topu ağlara gönderen Diagne, karşılaşmaya 1-1’lik dengeyi getirdi.

42. dakikada Diagne, kalecinin sağına doğru yaptığı düzgün vuruşla Galatasaray’ı 2-1 öne geçirdi. 45+4. dakikada Nagatomo’nun golüyle Galatasaray, farkı ikiye çıkardı.

Stat: Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Stadyumu

Hakemler: Arda Kardeşler, Cevdet Kömürcüoğlu, Hakan Yemişken, Tugay Kaan Numanoğlu

Var Hakemleri: Serkan Tokat, Bahattin Şimşek

Galatasaray: Muslera, Nagatomo, Marcao, Donk, Mariano, Fernando, Belhanda (Selçuk 75’), Ndiaye, Emre Akbaba (Yunus 62’), Feghouli (Emre Taşdemir 86’), Diagne.

İM Kayserispor: Lung, Lopes, Kana Biyik, Levent, Kucher, Sapunaru, Hasan Hüseyin, Deniz (Hakan 90+2’), Chery (Bilal 83’), Kravets, Umut Bulut (Varela 49’)

Goller: Kravets (15’), Diagne (16’, 42’ P), Nagatomo (45+4’)

Sarı Kartlar: Umut Bulut (8’), Emre Akbaba (19’), Tiago Lopes (30’), Kravets (59’), Ndiaye (76’), Feghouli (85’), Kucher (90+1’)

Kırmızı Kart: Tiago Lopes (37’)

“Bu maç bizim toparlanma maçımızdı”

Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, 3-1’lik Kayserispor maçı sonrasında karşılaşmaya ilişkin yaptığı açıklamada “Burada ben memnun eden tek şey; takımımın vazgeçmemesiydi. Bu maç bizim toparlanma maçımızdı. Kupaya hazırlanacağız. Arkasından Konyaspor deplasmanı var. Kayserispor’u da tebrik ederim” dedi.

“VAR hakemi diye bir şey var”

Kayserispor teknik direktörü Hikmet Karaman, 3-1 mağlup oldukları Galatasaray maçına ilişkin yaptığı değerlendirmede, kaçırdıkları golleri atmaları gerektiğini belirtirken hakem Arda Kardeşleri de eleştirdi ve “VAR hakemi diye bir şey var! Emre Akbaba ve Artem Kravets pozisyonları ortada” dedi.

Paylaşın

Fenerbahçe, Beşiktaş’ı Rahat Geçti!

Fenerbahçe Kadın Basketbol Takımı, Kadınlar Basketbol Süper Ligi Play-off çeyrek final serisi ikinci maçında Beşiktaş’ı 67-81 mağlup etti. Fenerbahçe, seri de 2-0 yaptı ve yarı finale yükseldi.

Fenerbahçe, yarı final serisinde ise Hatay Büyükşehir Belediyespor’u 2-0’la geçen Galatasaray’la karşılaşacak.

Karşılıklı basketlerle başlayan mücadelede dış atışlarla sayılar bulan ev sahibi Beşiktaş’a boyalı alanda etkili olan Vaughn ile orta mesafe atışlarla sayı üreten Verameyenka ile yanıt veren Fenerbahçe, ilk 5 dakikalık bölümü 10-12 önde geçti. Televizyon molasının 12-12 eşitlikle geçildiği bu periyot, 18-21  Fenerbahçe’nin üstünlüğüyle tamamlandı.

Fenerbahçe, Kia Vaughn ve Birsel’in pota altından buldukları sayılarla ikinci çeyreğe başlarken; farkı da beş sayıya çıkardı (20-25). Kelsey Plum ve Verameyenka ile sayılar üreten Fenerbahçe, Beşiktaş’a öne geçme şansı tanımayınca soyunma odasına 32-36 önde giren taraf oldu.

Beşiktaş’ın Kelsey Mitchelle ve Akhator’un sayılarıyla başladığı üçüncü çeyrekte, Fenerbahçe, rakibine Ayşe Cora ve Kia Vaughn ile cevap verdi (42-49). Hücumda ritmi yakalayan Fenerbahçe, farkı da çift hanelere çıkararak siyah beyazlı ekibe molayı aldırdı (42-54). Mola dönüşünde de Ayşe ve Verameyenka ile sayılar üreten Fenerbahçe, son dakikalarda da farkın kapanmasına izin vermedi ve çeyreği 47-62 önde bitirdi.

Son çeyreğe Tuğçe Canıtez’in üç sayılık isabetiyle başlayan Fenerbahçe, Kia Vaughn’un sayılarıyla skoru 61-77’ye getirdi. Son bölüme kadar oyunda üstünlüğünü hissettiren Fenerbahçe, Beşiktaş’ı 67-81 mağlup ederek seriyi 2-0 kazandı ve yarı finale yükseldi.

Paylaşın