Hakan Sürsal Kimdir? Hayatı, Eserleri

12 Temmuz 1963 yılında Ankara’da dünyaya gelen Hakan Sürsal, liseyi Ankara’da tamamladı. Ankara Üniversitesinde bir yıl biyoloji/botanik eğitimi aldıktan sonra İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi-Jeoloji Mühendisliği bölümünden mezun oldu.

Haber Merkezi / Gençlik yıllarında felsefe, dil felsefesi ve sosyoloji üzerinde çalışmalar yaptı. Pek çok dergi, fanzin ve gazetede şiir, deneme ve yazıları yayımlandı. Amatör olarak kolaj ve fotoğraf alanında çalışmalar yaptı. Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS), PEN Yazarlar Derneği, Bilim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (BESAM) ve Türkiye Edebiyatçılar Derneği üyesidir. Hâlen editörlük, grafik tasarım ve yazarlık yapmaktadır. Sürsal, İngilizce ve Almanca bilmektedir.

Şiir ve yazıları; Ada, Akköy, Andız, Aykırı Sanat, Berfin Bahar, Beşparmak, BH Sanat, Bireylikler, Bizim Ece, Çalı, Damar, Edebiyat Atölyesi, Edebiyat Eleştiri, Ekin Sanat, Evrensel Kültür, Gecetreni, Göğebakmadurağı, Güney, Hayâl, Istıranca Rüzgarı, İmbik, İm Sanat, İmgelem, İnsancıl, İspinoz, Kalem, Kar Sanat, Koridor, Kum, Kuzey Yıldızı, Lacivert, Madde, Maki, Mavi Ada, Mavi Dergi, Mavi Liman, Mavi Yeşil, On altı kırk beş, Sanat Derzini, Şair Çıkmazı, Sessiz Edebiyat, Tay, Tan Edebiyat, Tren, Yaba Edebiyat, Yaratım, Yaşayan Yarın, Yeni Patika gibi dergi, fanzin ve bazı gazetelerde görüldü.

“Elimde değil”

fal çizgim soyuluyor
elma gibi ayışığı gibi
yara gibi gezegen gibi
izim siliniyor falcı koş
elimde bir yaşam tahttan düşüyor
elimde küçük adamlar çaresiz
elimde bebeler üşüyor analar kesik
elimde yangınlar karabasanlar
elimde bir soy toprağa dönüşüyor
elimde işgalci kitaplar
elimde göz diş kafatası
elimde yüzüm

fal çizgim soyuluyor
oğul gibi kuzu gibi
orman gibi deniz gibi
ufuk çizgim yitiyor falcı koş
elimde bir çağ inliyor
elimde nesiller habersiz
elimde soylular soysuzlar
elimde fabrikalar tarlalar
elimde salyası vebalı komutlar
elimde dişlediğim hakların kanı
elimde umut ekmek acı
elimde kurşun
elimde mitralyöz

elimde değil…

“Gölge, aşk ve sinekler”

kırık suyun cama tutkusu kadar sarılmadınız gözlere
yerçekimine değil uzaklığın sözlük anlamına yenildiniz
cibinliğinize konan sinekleri yıldız bildiniz
suskun seviştiniz radyo gecelerinde
bu muydu gölge altında aşk

size dokunan gitar teli ve kırmızısıydı şarabın
kaprisliydiniz illa da gri
çıplak bir komünist kadar
şiirlerden uçup geceye yapışan yıldızları sinek bildiniz
vardiyalı bir akşam telaşında seviştiniz
bu muydu gölge altında aşk

göndere çekilen vebaydı umutsuzluk
erdem yağmalandı yığma mağaralarda
erk etekleri öptünüz varoluşa dair
üzerinize konan ütopyaları yorgan bildiniz
zührevi ülkelerde genetik seviştiniz
bu muydu gölge altında aşk

çerçevesine dokunulmuştu zamanın
kimine göre şeffaftı sonsuzluk
kimince bilge bir uzgören
şiirlerden uçup ruhunuza değen sinekleri tanrı bildiniz
postmodern gizinde seviştiniz kara deliklerin
bu muydu gölge altında aşk

ne sevdalar konakladı usunuzda
pek yalnızdınız ağaç ve siz
gölge altında çiçek ve günce
kırık su tutkusuyla elinize bir sis sarıldı
şiirlerden uçup
çadır inceliğinde gizeme dönüştü zevk
mehtabı umursamadan
göz aydınlığında seviştiniz
tutkuyla koşan parmakların hızı kadar cüretsiz
bu muydu gölge altında aşk

zaman ve siz
ten rengi şizofreninize tutsak
ve o kadar şehvetliydi
gölge, aşk ve sinekleriniz…

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir