NYT: Karadeniz, Tehlikeli Bir Gerilim Merkezine Dönüştü

Türkiye’nin Karadeni’deki politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan EDAM (Ekonomi ve Dış Politikalar Araştırma Merkezi) Direktörü Sinan Ülgen, “Türkiye, Karadeniz’de herhangi bir NATO misyonuna çok olumsuz bakıyor. Bölgedeki NATO varlığının artmasının Rusya’yla çatışma riskini de artıracağı düşünülüyor” diye konuştu.

Türkiye’nin NATO müttefiklerininden boğazlara savaş gemisi göndermemelerini istediğini hatırlatan Ülgen şunları söyledi: Bu konunun altında yatan gerilim ABD ve Türkiye’nin Karadeniz’e nasıl baktığı ve konuyu NATO şemsiyesi altında nasıl ele alacaklarıyla ilgili. Ancak şimdiye kadar Türkiye, boğazları Rus savaş gemilerine kapadı ve ABD de Türkiye’yi köşeye sıkıştıracak bir hamle yapmadı.

ABD merkezli New York Times gazetesi, 18. ayını geride bırakmaya hazırlanan Ukrayna savaşında “bugüne kadar gözden kaçan” Karadeniz’in tehlikeli bir gerilim merkezi haline dönüştüğünü yazdı.

Rusya’nın tahıl koridoru girişiminden çekilmesinin ardından bölgedeki gerilimin arttığına dikkat çekilen haberde, Rus güçlerinin Karadeniz kıyısındaki bölgeleri vurmaya başladığı, Ukrayna’nın ise Rus gemilerine yönelik peş peşe saldırılar düzenlediği hatırlatıldı.

Geçen günlerde deniz drone’larıyla gerçekleşen saldırılarda Ukrayna güçleri kendi kıyılarından yüzlerce kilometre uzaktaki Rus limanlarını hedef almış ve Rusya’nın Karadeniz’deki 6 limanına yaklaşan gemiler için uyarı yayımlamıştı.

New York Times’ın haberinde Karadeniz’in kontrolü için verilen savaşın küresel enerji piyasaları ve gıda tedarik rotaları için önemli olduğu belirtilirken, NATO’nun da Rus güçleriyle doğrudan bir çatışmaya çekilmeden seyrüsefer özgürlüğünü sağlamaya çalıştığına dikkat çekildi.

Haberde, Putin’in uzun yıllardır bölgedeki Rusya etkisini artırmak için Karadeniz kıyılarında limanlar ve tatil kentleri inşa ettiği ve Rus donanmasının güney filosunun da Moskova’nın bölgedeki askeri gücünü yansıttığı belirtildi.

Karadeniz’de NATO Rusya rekabeti

Kırım’ın 2014’teki ilhakından itibaren Karadeniz’de kontrolü sağlamanın Rusya için kesin bir savaş hedefi olduğu vurgulanan haberde bölgede Türkiye, Bulgaristan ve Romanya gibi üç NATO ülkesinin de bulunduğuna dikkat çekildi ve bölgenin NATO için Ukrayna kadar önemi olduğuna dikkat çekildi.

Rus güçleri savaşın başından bu yana Karadeniz kıyısındaki üç büyük Ukrayna limanını ele geçirmiş ve bu kıyılara deniz mayınları döşeyerek Ukrayna donanmasını bölgede etkisiz hale getirmişti. New York Times, bölgedeki NATO ülkelerinin havada ve denizde keşif görevleri yürütse de çatışmanın içine çekilmemek adına daha dikkat hareket etmek zorunda kaldığını aktardı.

Türkiye’nin bölgedeki politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan EDAM (Ekonomi ve Dış Politikalar Araştırma Merkezi) Direktörü Sinan Ülgen, “Türkiye, Karadeniz’de herhangi bir NATO misyonuna çok olumsuz bakıyor. Bölgedeki NATO varlığının artmasının Rusya’yla çatışma riskini de artıracağı düşünülüyor” diye konuştu.

Türkiye’nin NATO müttefiklerininden boğazlara savaş gemisi göndermemelerini istediğini hatırlatan Ülgen şunları söyledi: Bu konunun altında yatan gerilim ABD ve Türkiye’nin Karadeniz’e nasıl baktığı ve konuyu NATO şemsiyesi altında nasıl ele alacaklarıyla ilgili. Ancak şimdiye kadar Türkiye, boğazları Rus savaş gemilerine kapadı ve ABD de Türkiye’yi köşeye sıkıştıracak bir hamle yapmadı.

Ukrayna savaşında Karadeniz’in yeni gerilim noktalarından biri haline gelmesi petrol fiyatlarının artacağı yönündekli endişeleri de yeniden gündeme taşıdı.

Küresel petrol ve petrol ürünü tedarikinin yüzde 3’ünden fazlasının Karadeniz üzerinden dünyaya açıldığı biliniyor. Normal şartlarda Rusya günde 750 bin varil petrolü Karadeniz üzerinden geçirse de bu rakam 400 bin ila 575 bin varile kadar gerilemiş durumda.

Ukraynalı yetkililer ise savaşı Rus limanlarına doğru genişleterek Moskova’nın ekonomik kayıplarını artırmak istiyor. ABD yönetimi, Karadeniz’den çıkarılamayan Rus petrolünün ikame edilememesi durumunda petrol fiyatlarında varil başına 10 ila 15 dolarlık bir artış bekliyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Karadeniz’deki Mayınlar Tahıl Ticaretini Engelliyor

Birleşmiş Milletler (BM) Ukrayna’dan tahıl tedariği yolunu açarak küresel gıda krizi kaygılarını gidermeye çalışırken, Karadeniz’e yerleştirilen yüzlerce mayın, herhangi bir anlaşmaya varılmasından sonra bile çözümü aylar sürecek bir kabus anlamına geliyor.

Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Gürcistan, Ukrayna ve Rusya’nın kıyılarının bulunduğu Karadeniz, tahıl, petrol ve petrol ürünleri nakliyatında kritik öneme sahip.

Ukrayna hükümeti yetkilileri, Rusya’nın 24 Şubat’ta başlattığı işgal öncesinde dünyanın dördüncü büyük tahıl ihracatçısı olan Ukrayna’nın elinde bulunan 20 milyon ton tahılın ihraç edilemediğini bildiriyor.

Ukrayna ve Batılı liderler, Moskova’yı, Ukrayna limanlarını işlevsiz hale getirmek ve bunun sonucunda gıda ürünlerini bir silah olarak kullanmakla suçluyor. Rusya ise tahıl ihracatının akışının yeniden sağlanması için Batılı ülkelerin yaptırımları kaldırmasını talep ediyor.

Ancak herhangi bir anlaşmaya varılsa ve Ukrayna limanları yeniden açılsa da Ukrayna ve Rusya’nın denize yerleştirdiği mayınlar, denizcilik yetkililerine göre aylar boyunca gemi nakliyeciliğini sekteye uğratmaya devam edecek.

Tahıl ürünlerinin denizlerden geçişini sağlamak için çaba gösteren kurumlardan biri olan BM’ye bağlı Uluslararası Denizcilik Örgütü’nden bir sözcü, “Deniz mayınları liman girişlerine döşendi ve bazı çıkışlar batırılmış mavna ve vinçlerle bloke edildi. Limanlardaki deniz mayınlarının tamamını temizlemek birkaç ay sürer” dedi.

Gıda fiyatları

Uluslararası Tahıl Konseyi, küresel tahıl üretiminin 2022-2023 sezonunda talebin gerisinde kalacağını tahmin ediyor.

Ukrayna tahılına erişimin kesilmesi, mevcut arzı daha da daraltacak ve küresel açlığın daha önce hiç olmadığı seviyelere tırmanmasıyla ekmek, makarna gibi temel gıda ürünlerinin fiyatlarını arttıracak, gıda enflasyonunu körükleyecek.

Batılı deniz taşımacılığı yetkilileri, Ukrayna’da limanların civarına ne tür mayınlar döşendiğinin netlik kazanmadığını söyledi.

Ukrayna Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili, Mart ayında Reuters haber ajansına, Rusya’nın döşediği 372 deniz mayınının “R-421-75” tipi olduğunu, bunların Ukrayna donanmasında kayıtlı olmadığını ve Ukrayna donanması tarafından kullanılmadığını bildirmişti.

Rusya Savunma Bakanlığı, Mart’ta yaptığı açıklamada, Ukrayna’nın Odesa, Oçakov, Çoromonsk, Yujni limanlarının girişine 400 mayın döşediğini bildirmişti.

Rus istihbarat dairesi FSB de yine Mart’ta, Ukrayna’nın limanları yakınında bağlı oldukları kablolardan kopan mayınların Karadeniz’e sürüklendiğini kaydetmiş, Ukrayna ise FSB’nin uyarısının yanlış olduğunu, denize sürüklenen mayınlar hakkında bilgi sahibi olunmadığını iddia etmişti.

Ukrayna Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, bazı mayınları Ukrayna’nın döşediğini söyledi ve ”BM anlaşmasının 51’inci maddesiyle garanti altına alınan meşru müdafaa hakkımız kapsamında denize mayın döşedik” dedi.

Rusya Savunma Bakanlığı 26 Mayıs’ta Mariupol limanının mayınlardan temizlendiğini bildirdi ve yabancı hükümetleri, “Mariupol’daki gemi sahiplerine gemilerini daimi olarak demirledikleri yerlere çekmeye teşvik etmeye” çağırdı.

Ukrayna’daki limanlarda 84 yabancı gemi mahsur kalmış bulunuyor. Bu gemilerinin birçoğu tahıl taşıyor.

Mayın tehlikesi uyarı işaretleri bulunan Odesa’daki plajlarsa kapalı. Bazı mayınlar Türkiye ve Romanya’ya kadar ulaştı.

Deniz taşımacılığı kanallarını açmak için çalışan bir başka örgüt olan Uluslararası Nakliyecilik Odası’nın Genel Sekreteri Guy Platten, “Şu anda gemilerin limanlara giriş ve çıkış yapmaları güvenli değil. Mayınlar temizlenene kadar durum değişmeyecek” dedi.

Ukrayna kıyıları yakınlarında şimdiye kadar yedi gemi mayına çarptı, bunlardan ikisi battı. İki denizciyse yaşamını yitirdi. Londra’daki sigorta şirketleriyse tüm bölgeyi yüksek risk kategorisine aldı.

Mayın temizleme

Ukrayna kıyılarındaki mayınları temizlemek için başlatılacak girişim, 1980’li yıllarda İran-Irak savaşından bu yana mayın temizleme konusunda atılacak en büyük adım olacak.

İngiltere Kraliyet Donanması’ndan emekli Gerry Northwood, döşenen mayın türleri ve bunların nereye döşendiği konusundaki istihbarata daha işin en başında ihtiyaç olduğunu söyledi.

Denizcilik güvenliği firması MAST’ta danışmanlık yapan Northwood, “Mayın temizleyicilerin mayınların yerini tespit etmesi ve imha işlemi için uzaktan kumandalı sualtı araçlarına ihtiyacı olacak” dedi.

İngiliz Kraliyet Donanması’ndan emekli Koramiral Duncan Potts, Karadeniz genellikle gel-gitin ve da güçlü akıntıların çok olmadığı bir deniz olsa da yüzeydeki mayınların zaman içinde uzak mesafeler kat edebileceğini söyledi.

Batılı hükümetlere danışmanlık yapan Potts, “Deniz yüzeyinde bir yere bağlı olmadan serbest dolaşan mayınlar, düşmanınıza olduğu kadar size de yönelik bir tehdittir” dedi.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, üst düzey BM yetkililerinin son 10 gündür tahıl ürünlerinin güvenli geçişini sağlamak amacıyla Ankara, Brüksel, Kiev, Moskova ve Washington’da temaslarda bulunduğunu söyledi.

Bir Avrupa Birliği (AB) yetkilisi, mayın temizliği için birliğin yapabilecekleri hakkında konuşmanın tamamen varsayıma dayalı olduğunu, döşediği mayınları Rusya’nın temizlemeye başlaması gerektiğini söyledi.

Reuters’a konuşan yetkili, “Bu sağlanana kadar deniz koridorları olmayacak. Ukrayna’ya savunmadan vazgeçmeleri için baskı yapmayacağız. Varılacak her türlü anlaşma Ukrayna tarafından kabul edilebilir olarak tanımlanmalı” dedi.

Denizcilik kaynakları, hangi ülkelerin donanmalarının mayın temizliğine katılacağına ilişkin bir anlaşma gerekeceğini, Rusya’nın çabalarına duyulan güvensizlik nedeniyle ticari firmalar ve sigorta şirketleri için bu anlaşmanın kabul edilebilir olmasının şart olduğunu bildirdi.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Karadeniz’de Serseri Mayın Tehlikesi!

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali devam ederken Karadeniz’e komşu tüm ülkeleri etkileyecek bir gelişme yaşandı. Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB) Ukrayna’nın denizden çıkarma yapılması korkusuyla Karadeniz kıyılarına döşediği mayınların büyük tehlike yarattığı uyarısında bulundu.

Rusya’nın Soçi Liman Müdürlüğü de Odesa Körfezi açıklarında Ukrayna tarafından döşenen mayınların kopup sürüklenmeye başladığını açıkladı. Açık denize taşınabileceğini uyarısı yapılan mayınlar için Rusya Karadeniz Filosuna “acil kodu”yla benzer bir uyarı geçti.

Mayınların Tuna Nehri’nin yarattığı akıntıyla İstanbul Boğazı’na hatta Akdeniz’e ulaşabileceği uyarısı var. Soçi Liman Müdürlüğü mayın sayısını tahmini 420 olarak açıklarken, Ukrayna da Odessa, Ochakov, Chernomorsk ve Yuzhny limanlarının çevresine yerleştirilen mayın bariyerleri için Rusya’yı suçladı.

Ukrayna merkezli “Karadeniz Stratejik Araştırmalar Enstitüsü” yöneticisi Andrey Klimenko, Rusya’nın Karadeniz sularında tüm ticareti bloke etmek için mayın tuzağı kurduğunu öne sürdü.

İki ülke de aynı mayınları kullanıyor

Mayınların “YM” ve “YRM” tipi olduğu belirtilirken bu mayınlar ilk kez II. Dünya Savaşı’nda SSCB tarafından üretildi. YM tipi mayınların genel hacmi 172 kg. Mayının içinde 20 kg TNT patlayıcı bulunuyor. Suya 1-2 metre derinliğe yerleştiriliyor.

YRM tipi mayınlarsa denizden çıkarmaları engelleme amaçlı kullanılıyor. 30 kg olan mayının içindeki patlayıcı miktarı 3 kg civarında. Temas prensibiyle çalışan mayınlar infilak ettiğinde gemilere parça tesiriyle zarar veriyor veya batırabiliyor. Her iki mayın tipinin de Rusya ve Ukrayna tarafından kullanıldığı biliniyor.

Paylaşın

Kocaeli: Kefken Adası

Kefken Adası; Kocaeli’nin Kandıra İlçesi, Cebeci Köyü’nün açıklarında yer almaktadır. Cebeci’den Kefken Adası’na tekne ile 8-10 dakikada gidilebilmektedir.

Karadeniz’de üzerinde insanın yaşadığı tek ada Kefken Adası’dır. 1. derece sit alanı olan ada tarihi özelliklerini korumaktadır.

Surlar ve antik su kuyularının olduğu adada Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinden kalma mimari kalıntılar bulunmaktadır. Maliye Bakanlığına ait 52 dönümlük adada yalnızca Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürlüğünün deniz kontrol merkezi bulunmaktadır.

Kefken Adası’nın batısında büyükçe bir balıkçı barınağı yer almaktadır. Ada amatör sualtı avcılarının uğrak yerlerinden biridir. Adada zıpkın ile levrek ve kefal avlanabilmektedir.

Paylaşın

Göçmen Kuşların Uğrak Ve Dinlenme Yeri: Giresun Adası

Giresun, gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor. II. Derece doğal ve arkeolojik sit alanı olan Giresun Adası, Doğu Karadeniz’in insan yaşayabilen tek adasıdır.

Kentin 1.6 km. açığında, 40.000 m2 yüzölçümüne ve denizden 30 metre yüksekliğe sahip olan Giresun Adası (eski adı ile Aretias, Khalkeritis), Doğu Karadeniz’de antik çağda ve ortaçağda yerleşime sahne olmuş tek adasıdır.

Ada üzerinde ortaçağdan kalma surlar, 1 adet kilise, 1 adet şapel, 1 adet sarnıç, çok sayıda pithos ve mezar yapıları vardır. Üzerinde kazı çalışmalarına devam eden adanın tarihi, arkeolojik buluntulardan hareketle Milattan Önce 300’lü yıllara kadar inmektedir.

Adada özellikle Akdeniz defnesi ve Yalancı Akasya başta olmak üzere 71 tür doğal otsu ve odunsu bitki türü bulunmaktadır. Sonradan 10 adet ağaç türü daha ilave edilmiştir. Karadeniz’de Karabatak ve martıların doğal olarak ürediği ada aynı zamanda göçmen kuşların uğrak ve dinlenme yeridir.

Geçmiş alt kültürlerden izler taşıyan ada, eşine ender rastlanır bir doğa harikasıdır. Mevcut kalıntılar insanoğlunun doğaya egemen olma isteğini vurgular. İnsan bir anda kendisini tarihin, mitolojinin derinliklerinde bulur. Geçmiş uygarlıkların inançlarını ve törelerini yaşar gibi olur.

Giresun’un kısa tarihi

Şehrin nerede kurulduğu ve kimler tarafından iskan edildiği konusu tartışmalıdır. Bu tereddüt M.Ö. 350 yıllarına ait kaynaklarda da yer almaktadır. Coğrafyacı Strabon, Farnakia dediği şehrin; bugünkü Giresun kentinin olduğu yerde kurulduğu üzerinde durmuştur. Romalı idareci Arrien Farnakia´nın eski adının Kerasus olduğunu belirtmiş ve buranın Sinoplular tarafından kurulduğunu yazmıştır.

Şehir hakkında Roma, Bizans ve Rum Pontus İmparatorluğu dönemine ait tatminkar bilgiler yoktur. Eski Anadolu tarihi araştırmalarında, şehir ve kasaba tarihlerinde dil incelemeleri sonucunda, bu bölgede M.Ö. 2000´li yıllardan beri Türk varlığının mevcut olduğu anlaşılmıştır.

M.Ö. 7.y.y.da İskitlerin Karadenize göç etmesi ile Oğuz unsurları da bu bölgeye yerleşmişlerdir. Bu bölgede Oğuz boylarından Yazır, Döğer, Avşar, Karkın, Halaç´ların; Akhun, Kuşan, Peçenek, Hazar, Hun, Kıpçak Türklerinin yerleşimi mevcuttur.

Karadeniz bölgesinde, ilk ve orta çağlarda, İskit, Kimmerler, Hun, Hazar, Bulgar, Uz, Peçenek göçlerinin sonucu Türk iskanının olduğu, Karadeniz ağızlarının fonetik ve morfolojik yapısıyla birlikte yer adlarından da anlaşılır. Giresun´un batı yakasındaki Çıtlakkale mahallesinin adının Deliorman ve Selanik civarından gelerek buraya yerleşmiş olan Türk topluluğu Çıtaklardan geldiği, bölgede konuşulan lehçenin ve kültür unsurlarının Çıtak ve Gagavuz Türklerinin ki ile benzerlik gösterdiği görülür.

Hitit İmparatorluk dönemi tabletlerine dayanan tarihi kaynaklarda, Giresun´un Azzi Bölgesi sınırları içinde kaldığı anlaşılmaktadır. Karadeniz bölgesinde 90´a yakın koloni şehri kuran Miletoslular, Giresun ve Tirebolu şehirlerinin de kurucularıdır. Amaçları bu bölgeyi kendilerine yurt edinmek olmayıp, buraların her türlü yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürmekti. Bu yüzden yerleşim birimlerinin korunabilecek kısımlarını alıp buralara yerleşmişlerdir.

Çevresinde önemli gümüş ve demir üretim yerleri olan Giresun´a Romalılar tam bir hakimiyet kurmamışlardır. Onların döneminde bu bölgede para basıldığı rivayet edilmektedir. Roma idaresinin ilk dönemlerinde Romalı yazarlardan Ammianus Marcel´e göre Romalı komutan Lucullus buraya geldiğinde yabani kiraz ağaçlarını görmüş ve bu ağacın fidanlarını Roma´ya götürmüştür. Bu bilgi kirazın dünyaya Giresun´dan yayıldığı inancının kaynağı olmakla birlikte Roma´da daha önce de kirazın varolduğu belirtilmektedir. Giresun Romalıların ardından Bizanslıların denetimine geçmiştir.

Bizans egemenliği döneminde Yunan medeniyetinin büyük bir hızla gelişip yayılmasına karşılık, Yunan soyu gittikçe zayıflamıştır. Bu sebeple, Bizans İmparatorları, ülkelerinin içerisinde yaşayan ve başka soydan gelen insanları asimle etmeye çalışmışlar ve bu yolda en çok dil ve dinden yararlanmışlardır. Doğu Karadeniz´in ormanlık alanlardaki kabileleri itaat altına almak için ormanlar kesilerek yollar açılmış, yol boylarına muhafız kulübeleri yapılmış, hatta bir miktar Hıristiyan Bulgar Türk´ü de getirilip bölgeye yerleştirilmiştir. Bizanslılar bu yolda çaba harcarken 705 yılında ilk kez Müslüman Arap orduları bölgeye gelip İslamlığı tanıtmaya başlamıştır.

Anadolu Selçuklu Devletine vergi vermeyi kabul eden ve 1244´te Moğolların egemenliği altına giren Trabzon Türklerin bir eyaleti haline gelmiştir. Trabzon´a bağlı bulunan Giresun ve çevresi Moğol nüfuzu altına girmiştir. İşte bu sırada, Oğuzların Üçok koluna mensup boylardan biri olan Çepniler; Ordu, Giresun ve Trabzon illeri sınırlarına yerleşmeye başlamışlardır.

Bayram Bey, Ordu ve çevresini kontrol altına alan Çepni Türkmenlerinin beyidir. Oğlu Hacı Emir Bey döneminde bu bölgeye “Bayramlu Beyliği” denilmeye başlanmıştır. O da aynı şekilde Trabzon Rum İmparatorluğunu sıkıştırmaya devam etmiş olup, Hacı Emir Beyin Oğlu Emir Süleyman Bey de, 1397´de Giresun´u fethetmiştir.

Böylece onun zamanında Giresun ve çevresinin fethi ve Türkleşmesi tam manasıyla sağlanmıştır. Bu beylik iç ve dış çatışmalar sonucu zayıflayıp Sivas Hükümdarı Kadı Burhaneddin´in hakimiyetine girmiş ve dolayısıyla Giresun da bu devletin sınırları içinde kalmıştır.

Bugüne kadar yanlış bir kanaat olarak Giresun´un Türkleşmesi Fatih Sultan Mehmet´in 1461´de Trabzonu fethiyle beraber gösterilmiştir. Giresun´un Osmanlı Devletine bu tarihte katıldığı doğrudur. Oysa Giresun´un Türkleşmesi 1397´de Bayramlu Çepni Türkmen Beyi Emir Süleyman Beyin Giresun´u fethetmesiyle gerçekleşmiştir. Bu yanlış kanaat yüzünden Giresun´da onun adını taşıyan hiçbir eser bulunmamaktadır. Dolayısıyla Giresun´un ilk fatihi tanınmamaktadır.

Paylaşın