TMMOB: Gezi’ye, Emeğimize Ve Mesleğimize Sahip Çıkacağız

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Ankara İl Koordinasyon Kurulu (İKK), Ankara’nın Kızılay ilçesindeki Makina Mühendisleri Odası (MMO) Eğitim ve Kültür Merkezi basın açıklaması yaptı.

Gezi Davası’nda ceza alan isimlere destek verilen açıklamada, “Siyasi iktidarın arkadaşlarımız nezdinde cezalandırmak istediği Gezi direnişi olduğu kadar, parkına, şehrine, doğasına, tarihine sahip çıkan mühendis, mimar ve şehir plancılarıdır. Siyasi iktidarın cezalandırmak istediği, mesleki bilgisini halktan yanan kullanan kamucu mühendis, mimar, şehir plancılarının mücadelesidir” denildi.

“Hiç kimsenin bu ülkeye, bu halka bu denli kötülük yapmaya, bu denli acı çektirmeye hakkı yok. Ama bilin ki iktidar zorbalığına bugüne kadar hiç boyun eğmedik, bundan sonra da asla boyun eğmeyeceğiz” ifadelerine yer verilen açıklamada, “Siyasi iktidarın üzerini örtmek istediği başarısızlık tablosunun altında büyük bir toplumsal dram yaşanıyor” vurgusu da yapılarak emeğiyle yaşayan yurttaşların yaşam şartlarına değinildi.

Mimar, mühendis ve şehir plancılarının yaşadığı sorunların emeğiyle geçinen tüm kesimlerin yaşadığı sorunların bir parçası olduğu kaydedilen açıklamada, “Mücadelemizi ortaklaştırmak ve büyütmek zorundayız” denildi ve talepler dile getirildi.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz tarafından okunan açıklama “Türkiye’nin içinden geçtiği bu karanlık dönemde, Gezi’ye, emeğimize ve mesleğimize sahip çıkacağız” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamanın tamamı şöyle:

“Gezi direnişi ve bu direnişin parçası olmuş herkes, tarih karşısında ve toplum vicdanında tertemiz ve lekesizdir. Siyasi iktidarın arkadaşlarımız nezdinde cezalandırmak istediği Gezi direnişi olduğu kadar, parkına, şehrine, doğasına, tarihine sahip çıkan mühendis, mimar ve şehir plancılarıdır. Siyasi iktidarın cezalandırmak istediği, mesleki bilgisini halktan yanan kullanan kamucu mühendis, mimar, şehir plancılarının mücadelesidir. TMMOB ve bağlı odalarının onurlu mücadele geleneğidir. Buradan iktidara sesleniyoruz, hukuku ve yargı organlarını siyasal çıkarlarınız doğrultusunda kullanmaya çalışmayın. Buradan aynı zamanda yargı organlarına ve yargıçlara sesleniyoruz, kararlarınızı iktidarın ihtiyaçlarına göre değil, hukukun evrensel ilkelerine göre verin.

Hiç kimsenin bu ülkeye, bu halka bu denli kötülük yapmaya, bu denli acı çektirmeye hakkı yok. Ama bilin ki iktidar zorbalığına bugüne kadar hiç boyun eğmedik, bundan sonra da asla boyun eğmeyeceğiz. Gezi direnişini, Gezi Davası’nda ceza alan arkadaşlarımızı, uğruna bedeller ödediğimiz değerlerimizi, kamusal faydayı ve meslektaşlarımızın haklarını savunmaya devam edeceğiz.

‘Yoksulluk ve geçim sıkıntısı halkın yaşam tarzı haline geldi’

Siyasi iktidarın üzerini örtmek istediği başarısızlık tablosunun altında büyük bir toplumsal dram yaşanıyor. Hayat pahalılığı, işsizlik ve yoksulluk toplumun tüm kesimlerini tükenme noktasına getirdi. Alın terinin karşılığını alamadan çalışan milyonlarca emekçi ev kirası, ulaşım masrafları ve faturalar nedeniyle ay sonunu getiremez oldu. Milyonlarca kişi geçimini sağlayabilmek için borç batağına sürüklendi. Yoksulluk ve geçim sıkıntısı halkın yaşam tarzı haline geldi.

Yaşanan bu kriz mühendis, mimar ve şehir plancılarının hayatlarını da çok olumsuz etkiliyor. Başta yeni mezun ve işsiz arkadaşlarımız olmak üzere, kamuda ve özel sektörde her türlü mühendislik, mimarlık ve şehir planlama hizmetlerini yapan meslektaşlarımız giderek daha büyük bir hayat zorluğu ile baş etmeye çalışıyor. Kamuda çeşitli statülerde çalışan meslektaşlarımızın ekonomik ve sosyal koşulları, üstlendikleri sorumluluklara ve almış oldukları eğitime uymayan bir düzeye gerilemiş durumda. Sistematik biçimde daraltılan iş alanlarımız nedeniyle yıllardır kamuda mühendis, mimar ve şehir plancısı ataması yapılmıyor. Kamu hizmetlerinin niteliği düşerken, meslektaşlarımız da özel sektöre itiliyor. Ücretlerimiz enflasyon karşısında giderek eriyor ve yaşam standardımız dibe doğru çekiliyor. Nitelikli bir eğitim alan, köklü üniversitelerden iyi derecelerle mezun olmuş birçok genç meslektaşımız, mesleki, maddi ve sosyal tatminsizlik nedeniyle geleceğini yurt dışında arıyor.

Yaşadığımız sorunlar, ülkemizde emeğiyle geçinen tüm kesimlerin yaşadığı sorunların bir parçasıdır. Bu sorunların sebebi mevcut siyasi iktidar ve onun 20 yıldır uyguladığı ekonomik-sosyal politikalardır. Bu anlayışın meslektaşlarımızın ve ülkemizin yaşadığı sorunlara çözüm bulma şansı kalmamıştır.

Ülkemizin bugün içinde bulunduğu krizden kurtuluşun yolu, bu krizi yaratan nedenlerin tümüyle ters yüz edilmesinden geçmektedir. Tek adam rejimine karşı halk egemenliği anlayışının, neoliberal politikalara karşı kamucu politikaların, toplumsal kutuplaşmaya karşı bir arada yaşamın, baskı ve zorbalığa karşı demokratik hak ve özgürlüklerin savulması ve geliştirilmesi hepimizin ortak ihtiyacıdır. Ülkemizin geleceğini kurtarabilmek, daha iyi koşullarda yaşayabilmek ve çocuklarımızın geleceğini güvenceye alabilmek için mücadelemizi ortaklaştırmak ve büyütmek zorundayız.

‘Acil taleplerimizi bir kez daha dile getiriyoruz’

Bizler, bu ülkenin imarından sanayiine, tarımından enerjisine kadar tüm süreçlerinde yer alan, hayatı yaşanabilir kılan mühendisleri, mimarları, şehir plancıları olarak, acil taleplerimizi bir kez daha dile getiriyoruz:

– Nitelikli işgücümüzün heba olmasına neden olan işsizlik sorunu derhal çözülmelidir.

– Tüm meslektaşlarımıza güvenceli istihdam sağlanmalıdır.

– SGK ile TMMOB arasında ücretli çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarının ‘Asgari Ücret Denetim Protokolü’ ivedilikle yürürlüğe konulmalıdır.

– Kamuda mühendis, mimar ve şehir plancılarının istihdamı artırılmalıdır.

– Kamuda çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarının ücretleri ve özlük hakları iyileştirilmelidir, ek göstergeler 4800-6400 aralığına yük- KHK ile haksız ve hukuksuz biçimde kamu görevinden ihraç edilen meslektaşlarımız tüm haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edilmelidir

– Özelleştirme uygulamalarına son verilmeli, yeniden kamulaştırma yapılmalıdır. Ülkenin yaşanabilir hale gelmesi için tüm alanlarda kamucu politikalar benimsenmelidir.

– Ülkemizin doğal kaynaklarını, ormanlarını, tarım alanlarını ve tarihi mirasını yağmalamayı amaçlayan tüm düzenlemeler geri çekilmelidir.

– Kamusal ve mesleki denetimler toplum güvenliğinin sağlanması açısından zorunludur, serbestleştirme uygulamalarına son verilmelidir.

– Gezi tutsakları bir an önce serbest bırakılmalıdır. Gezi Direnişi nasıl ki bu ülkenin yüz akı ve onurlu tarihinin bir parçasıysa, Gezi direnişi davasında yargılanan tüm arkadaşlarımız da bizim yüz akımız ve onurlu tarihimizin bir parçasıdır.

Bu taleplerimizi hayata geçirmek için mücadeleyi büyüteceğiz. Sesimizi ülkenin her yanında yayacağız. Yaşadığımız tüm baskılara rağmen demokrasiye, özgürlüklere, bağımsızlığa, laikliğe ve toplumculuğa olan bağlılığımızdan taviz vermeyeceğiz. Ülkemizi kasıp kavuran kriz koşullarında meslektaşlarımızın ekonomik, demokratik ve mesleki faydalarının geliştirilmesi için mücadele etmekten de vazgeçmeyeceğiz. Türkiye’nin içinden geçtiği bu karanlık dönemde, Gezi’ye, emeğimize ve mesleğimize sahip çıkacağız.”

Paylaşın

Bu Düzen Böyle Gitmez!

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) ortak bir basın toplantısıyla 1 Mayıs programını açıkladı. 

Kurumların genel başkanları ve yönetim kurulu üyelerinin katılımıyla DİSK Genel Merkezi’nde yapılan basın açıklamasının gündemi ekonomik krizdi. Toplantıda konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Ekonomik kriz, işsizlik, zamlar, pandemi, borçlanma derken ülkemizde insanca yaşamak bir yana hayatta kalmak bile her gün zorlaşıyor” dedi.

Bu düzen toplumun işini, aşını, geçimini ve sağlığını korumuyot aksine tehdit ediyor” diyen Çerkezoğlu, “Bu düzenin çarkları, dünyanın tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten bizleri, işçileri, emekçileri, kamu emekçileri, mühendisleri, mimarları, hekimleri, avukatları, aydınları, akademisyenleri, sanatçıları, gençleri, kadınları, emeklileri, emekli dahi olamayanları ezdikçe eziyor” ifadelerini kullandı ve şöyle devam etti:

Bu düzenin çarkları, zengini daha zengin etmek, bankaların kasalarını doldurmak, şirketleri ihalelerle beslemek üzere kurulmuş. Bu düzenin çarkları sermayeye sömürecek ucuz emek, yağmalanacak doğa, talan edilecek kentler yaratmak üzere dönüyor.

Halk işsizlikle, açlıkla, yoksullukla, artan borçlarla, salgınla mücadele ederken 20 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarı ülkenin tüm kaynaklarını, bir avuç patronu ve ayrıcalıklı zümreyi korumak için seferber etti, etmeye devam ediyor.

Halk işe, ekmeğe, insanca bir yaşama olduğu kadar demokrasi, adalet ve hukuka da aç. Bu düzen yurttaşların hakkını, hukukunu çiğniyor, adaletsizliği büyütüyor.

Halkın gerçeği ile bir avuç ayrıcalıklı kesimin gerçeği arasındaki fark, tek sesli medyanın propaganda yayınlarıyla perdelenmek isteniyor. Üstü örtülemeyen hakikate dair çığlıklar, baskı ile, şiddet ile, sansür ile, zor ile bastırılmak isteniyor. Hakkını arayan ve gerçekleri söyleyen herkes bu düzenin hukuk dışı zorbalıklarıyla karşı karşıya kalıyor.

“Bu düzen böyle gitmez”

Bu düzen böyle gitmez. Halkı yoksulluğa, açlığa, işsizliğe, borçluluğa ve güvencesizliğe mahkûm eden bu akıl dışı düzen Türkiye’nin sırtında bir yüktür.

20 yıldır ülkeyi yönetenler ve tüm yetkileri tek kişide toplayanlar sorumluluktan kaçamaz. Ülkenin kanayan sorunlarını kendi dışındaki herkese ve her şeye bağlayan bir yönetim anlayışına artık yeter diyoruz.

Gün şikâyet etme günü değildir. Biz tüm sömürülenler, yoksullaşanlar, ezilenler olarak bu düzeni değiştirme, 82 milyonun insanca yaşayacağı bir ülkeyi inşa etme gücümüz var.

1 Mayıs, İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma günü ülkenin dört bir yanında gücümüzü ve coşkumuzu meydanlara taşıdığımız bir gün olacaktır. Dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de işçilerin ve emekçilerin, bu günü kendi belirledikleri, kentin en merkezi meydanlarında, İstanbul’da da Taksim 1 Mayıs alanında coşkuyla kutlama hakkı vardır.

Ulusal ve uluslararası mahkemelerce de kabul edilen bu hakkın 2013’ten beri keyfi biçimde gasp edilmesini, Taksim 1 Mayıs alanının yasaklanmasını kabul etmediğimizi ve Taksim 1 Mayıs meydanı yasağı başta olmak üzere, yasakların kalktığı bir ülke için mücadele kararlılığımızı buradan bir kere daha ifade etmek isteriz.

Biz 1 Mayıs Birlik Mücadele ve Dayanışma Gününe giderken birlikte değiştirme irademizi işyeri işyeri, sokak sokak, meydan meydan örgütleyeceğimizi, Türkiye’nin dört bir yanında 1 Mayıs meydanlarında omuz omuza olacağımızı ilan ediyor, emekten, barıştan, demokrasiden, eşitlikten, özgürlükten yana olan herkesi 1 Mayıs meydanlarında buluşmaya çağırıyoruz.

Paylaşın

DİSK, KESK, TMMOB Ve TTB’den ‘Savaşa Hayır’ Eylemi

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Mühendis ve Mimar Odası Birliği (TMMOB), Kadıköy İskele Meydanı’nda savaşa karşı ortak basın açıklaması düzenledi.

Açıklamada savaşın acı ve ölüm getirmesinin yanı sıra emekçinin ekmeğinin küçülmesi, zenginlerin kasalarını doldurması anlamına geldiği vurgulandı, mücadele çağrısı yapıldı. HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ve Musa Piroğlu’nun yanı sıra çeşitli siyasi partiler de eyleme destek verdi.

Kadıköy İskele Meydanı’nda gerçekleşen açıklamayı DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu okudu. Çerkezoğlu’nun okudu basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Bir süredir Rusya ile Ukrayna arasında yapay olarak körüklenen gerilim bir haftadır savaşa dönüştü. Rusya’nın saldırılarıyla beraber ağır bir insani yıkımla karşı karşıyayız. Bu çatışmanın kaybedeni Rusya ve Ukrayna emekçileri başta olmak üzere bölge halkları olacaktır.

  • Savaş, ölüm, acı, gözyaşı ve yıkım demektir!
  • Savaş, baskı, şiddet ve sömürünün katmerlenerek artması demektir!
  • Savaş, emekçilerin ekmeği küçülürken zenginlerin kasalarının dolması demektir!
  • Savaş, emeğin haklarının tamamen ortadan kaldırılması demektir!
  • Savaş, iktidarların baskı politikalarına kılıf uydurulması demektir. İnsan haklarının, hukuk ve adaletin hiçe sayılmasıdır!
  • Savaş üzerinde yaşadığımız gezegenin, ekosistemin, doğanın tahrip edilmesi demektir!
  • Savaş daha fazla, açlık, yoksulluk, göç ve dolayısıyla tüm boyutlarıyla sağlıksızlık demektir!
  • Savaş artan ırkçılık, cinsiyetçilik ve ayrımcılık demektir

Öncelikle sivillerin can güvenliğini tehdit eden ağır saldırılar sürerken, Ukrayna’yı terk etmek isteyen herkese tüm komşu ülkeler sınırlarını açmalıdır. Mültecilere sınırları kapatmak veya ırkına, kökenine, inancına göre mülteci seçmek insanlık suçudur.

Savaşı durdurmak için geç değildir.

Rusya kendi halkının sokaklardan yükselen barış taleplerine kulak vermeli, saldırılarını derhal durdurmalıdır.

Ukrayna’daki tüm yabancı güçler geri çekilmeli, Ukrayna’daki tüm halklar kendi gelecekleri hakkında silahların gölgesinden uzak bir biçimde karar verebilmelidir.

Dünya ölçeğinde de tüm askeri paktlar dağıtılmalı, başka ülkelerdeki askeri varlıklar sonlandırılmalıdır.

Silahlanmayı ve yayılmayı esas alan politikalarından vazgeçilmelidir.

Bu talepler doğrultusunda ülkemizi yöneten iktidarın NATO’da genişlemeye yönelik yaklaşımına itiraz ediyoruz. Savaşı değil yaşamı ve barışı savunan bizler Rusya ile nükleer anlaşmalara son verilmesini istiyoruz. Ülke kaynaklarının savaş politikaları için kullanılmasını, saldırgan devletleri vergilerimizle beslemek istemiyoruz.

Farklı emperyalist projelerin ve yayılmacı hayallerin çatışması emekçilere yıkım getirmekte, dünyayı ve halkları felakete sürüklemektedir. Bizler farklı emperyalist kampların yayılmacı tezlerini, savaş gerekçelerini reddediyor, savaşsız, sömürüsüz “başka bir dünya mümkün” diyoruz.

Biz Türkiye’nin emek ve demokrasi güçleri için dünyadaki tüm dostlarımızı savaşa karşı barış, silahlanmaya karşı sosyal haklar, ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı halkların kardeşliği, baskıcı iktidarlara karşı demokrasi, emeğin sömürüsüne karşı eşitlik için, “başka bir dünya için” ortak mücadeleye çağırıyoruz.

Paylaşın

Enerji Krizi, Türkiye’yi Esir Aldı

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı Kimya Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Ali Uğurlu son günlerde yaşanan enerji kriziyle ilgili bir açıklama yaptı. Uğurlu sorun olarak bir tarafta doğalgaz, elektik ve akaryakıtın fiyatının fahiş seviyelere ulaşmasını gösterdi.

Diğer tarafta ise kesintiler olduğunu belirtti. “Türkiye enerjide ciddi bir kriz ile karşı karşıya” dedi. Uğurlu bu krizin nedeni olaraksa AKP’nin özelleştirme ve piyasalaştırma çabalarını, pahalı imzalanmış doğalgaz anlaşmalarını, fosil yakıtlardaki dışa bağımlılığı, verimlik esasına dayanmayan enerji politikalarını ve yenilenebilir kaynakların yeterince değerlendirilememesini gösterdi.

Hepsinden önemli olarak Türkiye’nin bağımsız bir enerji politikası olmadığını söyleyen Uğurlu “Bunun sonucu sanayide çarklar durdu, halk ısınamıyor, elektrik kullanamıyor ve akaryakıt satın alamıyor” diye konuştu. Türkiye’nin gittikçe derinleşen bir enerji bağımlılığına sürüklendiğini belirten Uğurlu sonrasında şunları söyledi:

“Türkiye gittikçe daha fazla üretim ve daha fazla tüketim sarmalına sokuldu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının verilerine göre 2000’de 80.5 Milyon Ton Eşdeğer Petrol (MTEP) olan enerji talebi 2020’de 147.2 MTEP`e yükseldi. İthal kaynak oranı bu süre içerisinde yüzde 52`den yüzde 70`e çıktı. Enerjinin verimsiz kullanılması, sürekli artan enerji talebi nedeniyle dışarıya bağımlı olan enerji çıkmazında ithal kaynak oranı sürekli artıyor.

“Yaşanan sıkıntıların temel nedeni enerjide yüzde 80 üzerindeki dışa bağımlılıktır. Bu dışa bağımlılığı arttıran nedenlerse enerjinin verimsiz kullanılması, sürekli artan enerji talebi, özelleştirmeler ve yenilenebilir enerji kaynaklarından yeterince yararlanılmamasıdır.

“Son günlerde enerji arzında yaşanan krizin bir nedeni de doğalgaz depolamasının yetersizliğidir. Bu durumun sanayide gaz ve elektrik kesintilerine neden olarak üretimi durduracağı, maliyetleri artıracağı ve zaten çekilmez olan hayat pahalılığını körükleyeceği açıktır.

“Doğalgazın Türkiye`nin birincil enerji arzındaki payı yüzde 27`dir. 2021`in ilk 11 ayında tüketilen elektriğin üçte biri doğalgaz yakıtlı santrallarda üretilmiştir. Ülkemiz doğalgazda yüzde 99 oranında dışa bağımlıdır. Bu nedenle termik santrallarda doğalgazdan elektrik üretilmesinin teknik olarak hiçbir haklı açıklaması yoktur.

“Keza aynı şekilde akaryakıttaki gerçeklik de böyledir. Özellikle ülkenin iyi yönetilememesi sonucu ortaya çıkan ekonomik krizin yarattığı döviz kurlarındaki artış neredeyse gün aşırı akaryakıt fiyatlarına zam olarak yansımaktadır.

“Elektrik enerjisindeki yanlış uygulamalar; kısacası özelleştirmeler ve piyasalaştırmalar ülkemizi en pahalı elektrik tüketen ülkelerden bir haline getirmiştir. YEKDEM destekleri sorunu, yenilenebilir kaynakların özellikle de güneş enerjisi yatırımlarının arzu edilir düzeyde olmayışı, verimliliğin göz ardı edilmesi, Elektrik Üretim A.Ş’nin dağıtım firmalarına çok ucuz elektrik vermesine rağmen bu firmaların elektriğin kilowatını halka dört, beş kat fazlasıyla satması gibi sorunlar elektrik kullanımında sanayiciyi, esnafı ve halkı canından bezdirmiştir.

“Geldiğimiz noktada Türkiye ciddi olarak bir enerji krizi ile karşı karşıya. Mevcut yaklaşım ve politikalarla bu sorunların çözülmesi mümkün değildir. Ülkemizin enerji krizinin köklü çözümü; toplumun çıkarlarını gözeten kamusal planlama ve kamu hizmetini esas alan enerjinin azami ölçüde yenilenebilir kaynaklara dayalı etkin ve verimli temini, iletimi ve dağıtımından geçmektedir.

“Türkiye’nin enerji ihtiyacı, ulusal, toplumsal ve kamusal çıkarlar temelinde bir planlama sistematiğini ve uzun vadeli öngörülerle, düşük maliyetle üretim ve dağıtım yoluyla geniş kesimlerin sürekli ve en ucuz şekilde yararlanmasına olanak verecek bir enerji politikasını gerektirir. Bunun yolu ulusal ve kamucu bir bağımsız enerji politikasının oluşturulmasından geçer.”

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Emekçiler Meydanlara İndi

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), “Geçinemiyoruz” mitinglerinin ilkini İzmir Gündoğdu ve Diyarbakır’ın İstasyon Meydanı’nda düzenledi. KESK’in organize ettiği “Geçinemiyoruz” mitingleri yarın İstanbul ve Ankara’da devam edecek.

Haber Merkezi / İzmir Gündoğdu Meydanı’nda toplanan binlerce memur ve işçi sloganlar atarak AK Parti hükümetine tepki gösterdi. Balıkesir, Aydın, Muğla ve Manisa gibi çevre illerden de yoğun katılımın olduğu mitinge CHP, HDP, Sol Parti ve Emek Partisi’nin temsilcilerinin yanı sıra sendikalar ile sivil toplum kuruluşları da destek verdi. Mitingde konuşan KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, “Artık bıçak kemiğe dayandı. Dayanacak gücümüz kalmadı. Sırtını sermayeye yaslayan emeğe ve emekçilere düşman bu düzen böyle gitmez” dedi.

Bozgeyik,  “AKP, MHP iktidar bloğunun milletvekilleri tarafından kabul edilen bütçede emekçiler, işçiler, gençler yok. Sermayeden yana oluşturulan bütçe nedeniyle geçinememe, barınamama, kiramızı ödeyememe sorunu ile karşı karşıyayız.” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Diyarbakır’ın İstasyon Meydanı’nda gerçekleştirilen mitingde ilk konuşmayı yapan KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil, bu meydanlara daha güçlü bağırmaya geldiklerini söyledi. İktidarın, baskı, yasak ve yeni cezaevleri açma tehditleriyle korkutmaya, kendilerini sokaktan çekmeye çalıştığını ifade eden Yeşil, “Biz her gün biraz daha yoksullaşırken, borçlarımızı kapatmak için biraz daha borçlanırken bazıları servetlerine servet katıyor. Biz buraya yılmadan korkmadan ‘hükümet istifa’ demeye geldik” dedi.

Mitingde konuşan KESK Dönem Eş Sözcüsü Nasır Demirkıran da, geçtiğimiz günlerde Eğitim Sen üyelerinin ihraç edilmesine tepki gösterdi. Ülkede ekonominin yanı sıra hukuk ve adalet krizlerinin olduğunu söyleyen Demirkıran, iktidarın tüm bu krizler karşısında özellikle salgın sürecinde algıyla ‘bir şeyler yapıyormuş’ gibi davrandığını ifade etti.

Sık sık hükümete karşı sloganların atıldığı mitinglerde ana gündem ekonomik gelişmeler ve artan hayat pahalılığıydı. Mitinglere katılan herkes, hükümetin çalışanları enflasyona ezdirdiğini ve kısa vadeli politikalarla günü kurtarmaya çalıştığını ifade etti.

Mitinglerde Türkiye Tabipler Birliği (TTB), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) adına da konuşmalar yapıldı. KESK’in organize ettiği “Geçinemiyoruz” mitingleri yarın da İstanbul ve Ankara’da devam edecek.

Paylaşın

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’den Nakliyat-İş Sendikası’na destek

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB), “Yemek Sepeti işçilerinin ve DİSK/Nakliyat-İş Sendikası’nın haklı mücadelesi destekliyoruz.” açıklamasında bulundu.

“Yemek Sepeti yönetimini işçilerin kararına, iradesine, hukukuna saygı göstermeye, Başta Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olmak üzere tüm yetkilileri hileli yollar kullanarak işçilerin haklarını kullanmalarını engellemeye çalışanlara karşı göreve çağırıyoruz.” ifadelerinin yer aldığı açıklama şöyle;

“Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın resmi verilerine göre, Yemek Sepeti Elektronik İletişim Perakende Gıda Lojistik Anonim Şirketi işletmesinde Türkiye genelinde 2021 Ocak ayı itibarıyla 6200 işçi çalışmaktadır.

Yemek Sepeti işçileri, insanca yaşayabilecek bir ücret ve insan onuruna yaraşır çalışma koşulları için anayasal haklarını kullanarak DİSK üyesi Nakliyat-İş Sendikası’nda örgütlenmeye, üye olmaya başlamışlardır.

2020 yılının son aylarında başlayan bu süreç, 2021 Ocak ayında daha da hızlanarak devam etmiştir.

6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası’na uygun olarak DİSK/Nakliyat-İş Sendikası’nın Toplu İş Sözleşmesi için Bakanlığa yetki başvurusu aşamasında işveren, işyerinin SGK kayıtlarında hukuka aykırı bir müdahale yaparak işçilerin bulunduğu “Taşımacılık” işkolunu, “Ticaret, Büro, Eğitim ve Güzel Sanatlar” işkolu olarak değiştirmiştir. Bunun sonucu olarak işyerinde çalışan 2.000’e yakın işçinin Nakliyat-İş Sendikası üyeliği düşmüştür.

Yemek Sepeti yönetimi bu şaibeli, muvazaalı girişimle işçilerin Anayasa, uluslararası sözleşmeler ve yasalardan kaynaklanan örgütlenme ve toplu sözleşme haklarını açık bir şekilde çiğnemiştir.

İşçilerin DİSK’i, Nakliyat-İş Sendikası’nı seçmeleri haklarını kullanmalarının ve özgür iradelerinin bir sonucudur. Başta işveren olmak üzere herkes bu haklara ve işçilerin özgür iradesine saygı göstermelidir.

Bizler;

Yemek Sepeti yönetimini işçilerin kararına, iradesine, hukukuna saygı göstermeye,

Başta Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olmak üzere tüm yetkilileri hileli yollar kullanarak işçilerin haklarını kullanmalarını engellemeye çalışanlara karşı göreve çağırıyoruz.

Yemek Sepeti işçilerinin ve DİSK/Nakliyat-İş Sendikası’nın haklı mücadelesi destekliyoruz.”

Paylaşın