Karşılıksız Çek Oranı Rekor Seviyeye Çıktı

2023 yılı ekim ayında karşılıksız çek tutarı 8,1 milyar liraya ulaşarak rekor seviyeyi gördü. Aynı dönemde bankalara ibraz edilen toplam çek tutarı da 583,3 milyar lira ile tarihi zirveyi gördü.

Karşılıksız çek oranı haziran ve temmuz aylarında da yüzde 1,38 ile son zamanların en yüksek seviyesine çıkmıştı.

BloomberHT’de yer alan habere göre; Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi verilerine göre Ekim ayında karşılıksız çek tutarı 8,1 milyar TL’ye ulaşarak rekor seviyeyi gördü.

Aynı dönemde bankalara ibraz edilen toplam çek tutarı da 583,3 milyar TL ile tarihi zirveyi gördü.

Karşılıksız çek tutarındaki ivmeyi anlayabilmek için bu iki veri kıyaslandığında karşılıksız çek oranının yüzde 1,39 olduğu izlendi. Böylelikle karşılıksız çek oranında 2021 Haziran ayından bu yana en yüksek seyir izlendi. Karşılıksız çek oranı Haziran ve Temmuz aylarında da yüzde 1,38 ile son zamanların en yüksek seviyesine çıkmıştı.

Adet olarak bakıldığında ise karşılıksız çek oranı yüzde 0,9 olarak kaydedildi.

2023 yılı Ocak-Ekim döneminde bankalara ibraz anında karşılıksız çıkan, 13,8 bin keşideciye ait 122 bin adet çekin toplam tutarı 44 milyar TL oldu.

Karşılıksız işlemi yapılan 8 bin 811 keşideciye ait toplam 7,5 milyar TL tutarındaki 23,1 bin adet çek daha sonra ödendi.

Paylaşın

İhtiyaç Kredileri 852 Milyar TL’yi Aştı

Bankacılık sektörü tüketici kredileri türlerinin gelişimine bakıldığında konut kredilerinde geçen yıl 13 Mayıs’ta 324,3 milyar TL olan toplam bakiye bu yıl 12 Mayıs itibarıyla 423,4 milyar TL’ye çıktı. Yıllık değişim yüzde 30,6 oldu.

Taşıt kredilerinde geçen yıl 13 Mayıs’ta 18,5 milyar TL olan toplam bakiye de 12 Mayıs 2023 itibarıyla 77,8 milyar TL’ye yükseldi ve yıllık değişim yüzde 320,8 olarak kayıtlara geçti.

İhtiyaç kredilerinde ise geçen yıl 13 Mayıs itibarıyla 503,1 milyar TL olan toplam bakiye bu yıl 12 Mayıs itibarıyla 852,1 milyar TL’ye ulaştı. Yıllık değişim yüzde 69,4 oldu.

Bankaların nakit avansı kapatmasına yurttaşların gösterdiği tepki sonrası geri adım atılırken, bankacılık verileri de ekonomik krizin boyutlarını gösterdi. Kredi ve kredi kartı borcu bulunan kişi sayısı 3 milyon 859 bin 767 kişiye yükseldi.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tur öncesi kredi kartları nakit avansa kapatıldı. Gelen tepkiler sonrası önce 15 bin TL sınırı getirildiği belirtilirken, süren tepkilerin ardından Merkez Bankası herhangi bir sınır uygulanmayacağını duyurdu. Ekonomiye ilişkin veriler, nakit avansa yönelik yurttaşların tepkilerinin gerekçelerini de gösterdi.

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın “Türkiye Ekonomisinde Haftalık Gelişmeler ve Genel Görünüm Raporu”na göre tüketici kredilerinde toplam bakiye 12 Mayıs itibarıyla bir trilyon 353.3 milyar TL’ye ulaştı ve yıllık değişim oranı yüzde 60 oldu. Geçen yıl 13 Mayıs’ta tüketici kredilerinde toplam bakiye 845,9 milyar TL’ydi.

Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre bireysel kredi kartlarında geçen yıl 13 Mayıs’ta 247,5 milyar TL olan toplam bakiye ise bu yıl 12 Mayıs itibarıyla 670 milyar TL’ye ulaştı. Yıllık değişim de yüzde 170,7 oldu.

İhtiyaç kredileri 852,1 milyar TL’ye ulaştı

Bankacılık sektörü tüketici kredileri türlerinin gelişimine bakıldığında konut kredilerinde geçen yıl 13 Mayıs’ta 324,3 milyar TL olan toplam bakiye bu yıl 12 Mayıs itibarıyla 423,4 milyar TL’ye çıktı. Yıllık değişim yüzde 30,6 oldu.

Taşıt kredilerinde geçen yıl 13 Mayıs’ta 18,5 milyar TL olan toplam bakiye de 12 Mayıs 2023 itibarıyla 77,8 milyar TL’ye yükseldi ve yıllık değişim yüzde 320,8 olarak kayıtlara geçti. İhtiyaç kredilerinde ise geçen yıl 13 Mayıs itibarıyla 503,1 milyar TL olan toplam bakiye bu yıl 12 Mayıs itibarıyla 852,1 milyar TL’ye ulaştı. Yıllık değişim yüzde 69,4 oldu.

3,9 milyon kişi borçlu

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi’nin Mart 2023 sonu itibarıyla yayımladığı verilere göre Ocak-Mart 2023 döneminde bireysel kredi borcunu ödememiş (takipte olan) kişi sayısı 211 bin 871, bireysel kredi kartı borcunu ödememiş kişi sayısı da 193 bin 147 kişi oldu. Bireysel kredi veya kredi kartı borcunu ödeyemeyen kişi sayısı ise 332 bin 384 kişi.

Önceki yıllar dikkate alındığında ve varlık yönetim şirketlerinin takibine devredilenler de dahil olmak üzere bu tür borçlarını ödememişlerden borcu devam edenlerin sayısı ise 3 milyon 859 bin 767 kişiye çıktı.

Paylaşın

Vatandaşın Borcu 1 Trilyon 762 Milyar Liraya Yükseldi

Vatandaşın toplam borcu 1 trilyon 762 milyar liraya yükseldi. Borcun 1 trilyon 240 milyar lirası bireysel (konut, otomobil, ihtiyaç) kredilerinin, 522 milyar lirası da kredi kartı borç bakiyelerinden kaynaklanıyor.

Öte yandan icra dairelerinde derdest bulunan dosya sayısı ise geçen yılın aynı gününe göre 247 bin adet azalarak 10 mart itibariyle 23 milyon 200 bin oldu.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB) verilerini paylaştı.

Gürer, bireysel kredi ve kredi kartı borçlarının 24 Şubat – 3 Mart haftasında 29 milyar lira artarak 1 trilyon 762 milyar liraya tırmandığını söyledi.

Ömer Fethi Gürer, yurttaşların banka borçlarında yılbaşından bu yana ise 188 milyar liralık artış yaşandığını ekledi.

Gürer’in paylaştığı verilere göre yurttaşların borcunun 1 trilyon 240 milyar lirası bireysel (konut, otomobil, ihtiyaç) kredilerinin, 522 milyar lirası da kredi kartı borç bakiyelerinden kaynaklanıyor.

Son haftada da tüketici kredilerinde 18 milyar liralık, kredi kartı borçlarında ise 11 milyar liralık artış var.

Yurttaşların borcu borçla döndürdüğü şeklinde hükümeti eleştiren CHP Milletvekili Gürer halkın ciddi bir geçim sıkıntısı içinde olduğunu belirterek şunları söyledi:

“Vatandaşların vadesinde ödeyemediği için bankalar tarafından icraya verilen ve henüz varlık yönetim şirketlerine devretmedikleri takipteki borçları ise 32,1 milyar liraya yükseldi.

“Bankaların takipteki bu borçlarını düşük bir bedel karşılığında varlık yönetim şirketlerine devrediyor olmaları bu rakamı olduğundan daha düşük gösteriyor. Vatandaşların bankalar ve finansal şirketlerden ayrı olarak TOKİ’ye taksitli konut alımları nedeniyle 28 milyar lira, varlık yönetim şirketlerine de 36 milyar lira borcu bulunuyor.

Bu yıl Ocak ayında 92 bin 443 vatandaş bireysel kredi, 75 bin 75 kişi de kredi kartı takibine alındı. Hem kredi kartı hem de bireysel kredi yüzünden aynı anda takibe alınanlar tek kişi sayıldığında Ocak’ta toplam 143 bin 863 kişi borcunu ödeyemedi.”

Ömer Fethi Gürer, Risk Merkezi’nin verilerini de paylaşarak Ocak 2023 itibariyle 2 milyon 433 bin 791 kişinin bankalar ve diğer finansal kuruluşların takibinde bulunduğunu belirtti.

2 milyon 33 bin 765 kişinin de icraya verildikten sonra kredi ya da kredi kartı borcunu ödeyemediği için bu kuruluşların listesine girdiğini ekledi.

CHP’li Gürer “Hem bankalar ve diğer finans kuruluşları hem de varlık yönetim şirketlerinin takibinde bulunanlar tek kişi sayıldığında toplam 3 milyon 882 bin 476 vatandaş, son beş yılda icraya verildiği halde borcunu ödeyemediği için bankaların kara listesinde bulunuyor“ dedi.

Azalmasına rağmen 23 milyon icra dosyası var

Ömer Fethi Gürer şöyle devam etti:

“Vatandaşın icra dosyaları ile ilgili iktidar bir dizi kanun değişikliğine gitti. 2000 TL altı kamu borçları silineceği söyledi. Buna rağmen icralar durmuyor. İcra işlemleri olabildiğince geciktirilse de seçim öncesi 23 milyon 200 bin dosya varlığı icrada durumu ve vatandaşın halini gösteriyor.

Ulusal Yargı Ağı (UYAP) üzerinden alınan verilere göre 1 Ocak – 10 Mart 2023 tarihleri arasında icra ve iflas dairelerine UYAP üzerinden toplam 1 milyon 811 bin yeni dosya geldi.

Gelen dosya sayısı 2022’nin aynı haftalarına göre 286 bin adet azaldı. Aynı dönemde 1 milyon 840 bin dosya da sonuçlandırıldı. Sonuçlanan dosya sayısı da bir önceki yıla göre 620 bin adet artış gösterdi. Yeni gelen dosya sayısı 2022’nin aynı dönemine göre yüzde 13,7 oranında azaldı.

İcra dairelerinde derdest bulunan dosya sayısı ise geçen yılın aynı gününe göre 247 bin adet azalarak 10 Mart itibariyle 23 milyon 200 bin oldu.”

Gürer “Vatandaş nerede ise banka kartları ile yaşamını sürdürüyor. Borcu borçla ödeyerek yaşamaya çalışıyor” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Paylaşın

TMMOB Ve TBB’den “Deprem Delilleri Karartılmasın” Uyarısı

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türkiye Barolar Birliği (TBB), Kahramanmaraş merkezli depremde binlerce kişiye mezar olan binaların yasalara uygun yapılıp yapılmadığının belirlenmesi için enkazlardan numunelerin alınması gerektiği uyarısında bulundu.

TMMOB Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Deprem sonrası arama kurtarma süreçleri sonrası şimdi enkaz kaldırma süreçleri başlayacak. Enkaz kaldırma süreçlerinde dikkat edilmesi gereken hususlara eğer dikkat edilmez ise her enkaz aslında bir delil ve bu delil karartmaya gidecek. Bütün binalardan bilirkişi eşliğinde beton ve demir numunelerinin alınması gerekiyor ve yıkılan binaların projesinin doğru yapılıp yapılmadığının ve zemin etütlerinin irdelenmesi gerekiyor ve bu konudaki sorumluların da açığa çıkarılarak cezalandırılması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye Barolar Birliği (TBB) de Adalet Bakanlığı’na çağrı yaparak delil toplamanın hayati önemine dikkat çekti. Barolar Birliği açıklamasında, “Kusur durumlarının tespiti için, gönüllü avukatlar ve mühendislerden oluşan uzman heyetler tarafından delil tespitinin enkaz kaldırma çalışmalarından önce, hemen şimdi yapılması zorunludur. Binlerce meslektaşımızla birlikte gönüllü olarak görev almaya hazırız” denildi.

6 Şubat Kahramanmaraş depreminin etkilediği 10 ilde resmi rakamlara göre 12 binden fazla bina yıkılırken binlerce bina ağır hasar aldı. On binlerce kişiye mezar olan binalara dair uzmanlar, 17 Ağustos 1999 depremindeki delillerin yok edilmesi sürecini hatırlatıp, önemlerin bir an önce alınması çağrısını yaptı.

7.7 ve 7.5 şiddetindeki depremler 10 ilde büyük bir yıkıma yol açtı. Yıkılan binalar arasında 1999 öncesi yönetmeliklere göre yapılanlar da var, bu tarihten sonra yapılanlar da var. Hatta bazı yerlerde yeni sayılan 2-3 yıllık binalar da çöktü.

“Delil karartma olmasın”

Binlerce kişiye mezar olan bu binalara dair enkaz kaldırma çalışmalarına dikkat çeken Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Deprem sonrası arama kurtarma süreçleri sonrası şimdi enkaz kaldırma süreçleri başlayacak. Enkaz kaldırma süreçlerinde dikkat edilmesi gereken hususlara eğer dikkat edilmez ise her enkaz aslında bir delil ve bu delil karartmaya gidecek. Bütün binalardan bilirkişi eşliğinde beton ve demir numunelerinin alınması gerekiyor ve yıkılan binaların projesinin doğru yapılıp yapılmadığının ve zemin etütlerinin irdelenmesi gerekiyor ve bu konudaki sorumluların da açığa çıkarılarak cezalandırılması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.

17 Ağustos 1999 depreminde enkaz kaldırma çalışmaları sırasında birçok delilin yok edildiğini anlatan Candan, “Enkaz kaldırmadan önce deliller toplanmadığı için ciddi bir yargılama süreci yaşanmadı. TMMOB bütün bilirkişilere çağrı yaptı. Barolar ve hukukçularla ile birlikte bu sürecin organize edilmesine çalışıyoruz” dedi.

Tezcan Karakuş Candan, yapılacak soruşturmalardan çıkacak cezaların önemli olduğunu da belirterek, bu durumun hukuka, bilime ve tekniğe aykırı yapı yapılmasını engelleyeceğini söyledi.

“Enkaz kalkarsa deliller yok olur”

17 Ağustos 1999 depremi döneminde Cumhuriyet Savcısı olarak soruşturmalarda görev alan isimlerden olan eski cumhuriyet savcısı Ali Özgündüz de delillerin toplanmasının yargılamalar açısından çok önemli olduğunu vurguladı. Özgündüz, “enkazlar kaldırılmadan önce yıkılan binalardan bilirkişi eşliğinde beton, demir numunelerinin alınması ve projeye aykırılıkların tespit edilmesi önemli. Binanın yıkılmış olması başlı başına ceza yargılanmasına yeterli değildir. Önemli olan yıkıma neden olan sebeplerin ve buna bağlı olarak sorumluların tespitidir. Projeye aykırılık, eksik ve kalitesiz malzeme kullanımı, sonradan binaya müdahale olmuş mu, denetimler yapılmış mı gibi başlıklar önemlidir” dedi.

“Enkazı kaldırırsanız delilleri yok etmiş olursunuz” diyen Özgündüz, “Delil yok olursa müteahhit, ‘uygun yaptım ama felaket çok büyüktü yıkıldı ne yapayım’ diyecek. Bunların olmaması için savunmalarda itibar edilip edilmeyeceğinin tespiti açısından o binanın ruhsat dosyaları ve numuneler alarak şimdiden ilerideki savunmaların önünü almamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“Yurt dışı çıkış yasağı gelmeli”

DW Türkçe’den Kıvanç El’e konuşan Ali Özgündüz, vatandaşların sulh hukuk mahkemelerinden tespit davası isteyebileceğini de belirterek, kısa sürede atılacak adımların önemine dikkati çekti. Özgündüz, savcılık gelmeden enkaz kaldırma durumu söz konusu olursa da hemen en yakın emniyet birimlerine ihbar edilmesi ve mutlaka fotoğraf ve görüntü ile kaydedilmesi gerektiğini vurguladı.

Özgündüz ayrıca, “1999 sonrası yasal düzenlemelere göre Yapı denetim yapılırken betonlardan laboratuvar testi yapılıyor. O raporların alınması lazım. Laboratuvar ve müteahhit kayıtları çok önemli delildir. Örneğin c30 tipi beton kullanması gerekirken c50 mi kullandı. Demir eksik mi bunlar önemli. İmar dosyaları hemen el konması lazım, bu aynı zamanda suçluların tespiti açısından da önemli ve olası sorumlular hakkında yurt dışına çıkışı yasaklanması açısından da adımlar acilen atılmalı aksi takdirde delil toplarsınız ama failler kaçmış olur” uyarısında da bulundu.

Bölgede şu an için 206 savcının görevlendirildiğini kaydeden Özgündüz, bunun da yeterli olmadığını dile getirdi.

Türkiye Barolar Birliği’nden çağrı

Türkiye Barolar Birliği (TBB) de Adalet Bakanlığı’na çağrı yaparak delil toplamanın hayati önemine dikkat çekti. Barolar Birliği açıklamasında, “Kusur durumlarının tespiti için, gönüllü avukatlar ve mühendislerden oluşan uzman heyetler tarafından delil tespitinin enkaz kaldırma çalışmalarından önce, hemen şimdi yapılması zorunludur. Binlerce meslektaşımızla birlikte gönüllü olarak görev almaya hazırız” denildi.

Adalet Bakanlığı da 10 ilde “Deprem Soruşturma Büroları” kurulması talimatı verdi.

Bakanlık yazısında savcı ve bilirkişiler eşliğinde yapı ruhsatı, yapı kullanım belgesi, mimari ve statik projelerin gecikmeksizin ilgili belediyeler, yapı sahipleri ve yapı denetim firmasından temin edilmesi istendi.

Delil tespit işlemlerinde, binaya dair adres, tapu kaydı, yıkıldığı deprem, yapı türü, taşıyıcı sistem, yapı ruhsatı veya yapı kullanım belgesi, varsa mimar ve betonarme statik proje bilgi ve belgelerin temin edilmesi istenirken genel enkaz görüntüsü, kolon, kiriş, döşeme ve temel yapının video ve fotoğraflarının çekilmesi, yapılardan numune alınması, aynı müteahhit tarafından yapılan sitede birden fazla yapı yıkılmış olması durumunda işlemlerin tek bir soruşturma dosyası üzerinden yürütülmesi istendi.

Paylaşın

Ekonomik Kriz: Borç Batağı Yoksulu Yuttu

İktidar, ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da, gerçekler, yaşanan ekonomik krizin boyutunu gözler önüne seriyor. 2022 yılında kredi kartı borçları bir önceki yıla göre yüzde 100 artarak 429 milyar TL’ye çıktı. 775 bin kişi ise bankaların takibine düştü.

Ekonomik kriz şartlarında gelir kaybı, halkın kredi kartı borçlarını tavana çıkardı. Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi verilerine göre yurttaşların bankalara olan toplam borcu 1 trilyon 533 milyar TL’ye ulaştı. 2021 sonunda 215 milyar TL olan yurttaşın kredi kartı borcu, yüzde 100’lük artışla 2022’de 429 milyar TL’ye yükseldi.

Takibe düşen borçlu sayısı 1 milyona dayandı. CHP Manisa Milletvekilli Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi verilerine dayanarak yaptığı araştırmanın sonuçlarını paylaştı. Buna göre tüketici kredisi ve kredi kartı faiz oranları yükseldi, bankalara ödenen faizler de yüzde 56,6 oranında arttı.

Birgün’den Aycan Karadağ’ın aktardığına göre, kredi kartı borçlarının halkın nasıl yoksullaştığını ortaya koyduğunu savunan Bakırlıoğlu, “Geliri giderine yetmeyenler mecburen kredi kartı kullanıyor. En çok kullanıldığı alan ise market ve gıda. Yani zorunlu harcama” dedi.

Faiz altında eziliyorlar

Asgari ücrete yapılan yüzde 54’lük ve memur, emekliye yapılan yüzde 30’luk zammın hiç kimseyi memnun etmediğini aktaran Bakırlıoğlu, şu görüşleri paylaştı: “Çünkü herkes biliyor ki bu artışlar, iğneden ipliğe gelen zamlarla cebe girmeden uçup gitti. Cumhurbaşkanı 2021 Eylül’ünde faiz indirimi dedikten sonra kredi kartı borçlu sayısı patladı. Eylülde 47 bin olan kredi kartı borçlusu, ekimde 139 bin, kasımda 155 bine fırladı. AKP iktidarı ‘nas’ diyor, “Faize karşıyız” diyor ama vatandaş yüksek faiz altında inim inim inliyor.”

Günde 349 esnaf kepenk indirdi

Halk kredi kartı borçları nedeniyle takibe düşerken esnaf da farklı değil. Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu’nun (TESK) verilerine göre 2022’de iflas eden esnaf sayısı son dört yılın toplamını aşarak 125 bin 892’ye ulaştı. Bu, ayda 10 bin 491, günde 349 esnafın iflas ettiği anlamına geliyor. 2018-2022 yılları arasındaki iflas eden esnaf sayısı ise yarım milyonu aşarak 548 bin 374’e çıktı.

Paylaşın

Şebnem Korur Fincancı’nın Tutukluluğunun Devamına Karar Verildi

Türk Tabipleri Birliği (TBB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın hakkında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) “kimyasal silah kullandığına” yönelik iddiaları yorumlarken kullandığı ifadeler gerekçe gösterilerek açılan davada tutukluluğunun devamına karar verildi. Dava 29 Aralık’a ertelendi.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur-Fincancı’nın yargılandığı davanın ilk duruşması bugün İstanbul Adalet Sarayı 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Bianet’ten Ruken Tuncel’in aktardığına göre, duruşma başlamadan önce 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bulunduğu ikinci katta polis, yoğun önlem aldı. Türkiye’nin birçok kentinden gelen hekimler ve tabip odası başkanları ise duruşmaya alınmadı.

Öte yandan Fransa, Danimarka ve Hollanda başkonsolosları ve İngiltere Başkonsolos yardımcıları, Dünya Sağlık Örgütü temsilcilerinin de olduğu çok sayıda yabancı ülke temsilcileri de duruşmayı izledi.

Duruşma gecikmeli olarak başladı. Korur-Fincancı salona girdiğinde mahkeme salonunda alkışlar yükseldi.

3 avukat sınırı

Daha sonra duruşma kimlik tespitiyle başladı.

Kimlik tespitinin ardından Korur-Fincancı’nın avukatı Meriç Eyüboğlu, daha büyük bir duruşma salonuna geçilmesini talep etti.

Mahkeme Başkanı, bir sanığın olması ve 3 avukat sınırı getirilmesi nedeniyle büyük salona geçilmesi talebini reddetti.

Ardından eski İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel, mahkeme heyetinin ret kararının hukuka uygun olmadığını ve avukat sınırlaması getiremeyeceğini söyledi.

Mahkeme başkanının, bu kararı üzerine avukatlar salonda bulunan tüm avukatların zapta geçilmesini istedi.

Avukatlarının zapta geçilmesinin ardından Korur-Fincancı’nın savunmasına geçildi.

Jandarmanın avukatlar ile Korur- Fincancı arasına duvar örmeleri üzerine Avukat Meriç Eyüboğlu itiraz etti.

Jandarmanın, savunma ile müvekkil arasına girdiğini belirtti ve jandarmanın aradan çekilmesini talep ettim.

Mahkeme Başkanı ‘sen’ diye hitap etti

Mahkeme heyetinin bu talebi de reddetmesi üzerine salondaki avukatlar tepki gösterdi.

Avukatlar, mahkeme heyetinin, usul sorunu yaşattığını, bu çözülmeden esasa geçilemeyeceğini belirttiler.

Mahkeme Başkanının, Şebnem Korur Fincancı’ya “sen” diye hitap etmesi üzerine yeniden gerilim yaşandı. Avukatlar mahkeme başkanının hitap şeklini düzeltmesini istediler.

Daha sonra Korur-Fincancı beyanda bulundu.

Korur-Fincancı “‘Sen” diye hitap ederek hakkımda verdiğiniz hüküm belli oluyor. 64 yaşındayım ve sizlerin yaşıtlarına hukuk fakültesinde ders verdim” dedi.

Ankara’dan İstanbul’a getirilme koşulunu anlatan Korur Fincancı, şunları söyledi: “Sağlık sorunlarım sebebiyle uçak ile getirilmem talep edildi fakat buna rağmen ring aracıyla ve kelepçeyle getirildim. İnsan hakları alanında mücadele eden biri olarak bu durum insan haklarına aykırıdır.”

“Avukatlarıma haber verilmeden basına bilgi geçildi”

Gözaltı sürecine değinen Korur-Fincancı şöyle devam etti: “Ev aramasında yapılan algı çalışması, masumiyet karinesinin daha başında ihlal edildi. Tutuklamaya karar verildiğinde daha avukatlarıma haber verilmeden basına bilgi geçildi.”

İddianameye değinen Korur – Fincancı, savcının yetersiz tıbbi bilgisine atıf yaptı ve kimyasal silah ile ilgili gördüğü videoları hatırlattı:

“Beni kimliklerimden arındırmaya çalışıyorsunuz”

“Gördüğüm videolarından yaptığım bir ön tanıdır. Tanıya ulaşmak için de bağımsız bir inceleme yapılması gerekir. Bu, uluslararası kılavuzlarda yer alır.”

Şebnem Korur-Fincancı ayrıca “İnsan hakları ihlalleri ortaya çıktığında ilk akla gelecek isim olma kimliğimden arındıramazsınız. Ben sadece TTB başkanı değilim, hak ihlaleri alanında mücadele eden dünyada ismi anılan bir adli tıp uzmanıyım. Beni bu kimliklerden kasıtlı olarak arındırmaya çalışıyorsunuz” dedi.

MSB’nin talebi reddedildi

Savunmanın ardından Mahkeme Başkanı, dijital verilerin, sosyal medya hesaplarının incelendiğine dair raporun dosyaya eklendiğini belirtti. Milli Savunma Bakanlığı adına katılma talebinde avukatın talebi ise “Suçtan zarar gören olmadığı” gerekçesiyle reddedildi.

Daha sonra avukat Gulan Çağın Kaleli, savunma yaptı: “Şebnem Korur-Fincancı, böyle bir iddia karşısında objektifliğine, bilimsel bilgisine duyulan güvenden kaynaklı başvurulacak ilk isimdir.

“Müvekkilimiz söylediği sözlerin, hangisinin TMK 7/2’ye girdiğini savcı ve tutuklama isteyen mahkeme bize açıklayamadı. 19 Ekim’de yurtdışında olan, Medya Haber’e katılmış 7 dakikalık bir konuşma yapmış. Bir gün sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, müvekkillimize hakaretler etmiş, ‘ülke düşmanı’ olarak tanımlanmıştır.

“Bahçeli’nin konuşmasının ardından gözaltı oldu”

“Bir gün sonra Devlet Bahçeli, ‘tutuklanması şarttır, TTB kapatılmalıdır’ demiş. Hemen ertesi gün Cumhurbaşkanı, yargı, TTB hakkında harekete geçti. Bütün siyaset nefret söylemlerinde bulunmuşlardır. 25 Ekim’de Bahçeli ağır hakaretler etti ve Türk vatandaşlığından çıkarılmasını istedi.

“Bahçeli’nin konuşmalarının hemen ardından 26 Ekim’de müvekkilimiz gözaltına alındı. Halbuki biz müvekkilimizin Türkiye’ye dönüş tarihini ve istenildiği zaman ifade vereceğini söyledik, buna rağmen 26 Ekim sabahı saat 6.00’da evi basıldı. Savcı buna niçin ihtiyaç duydu? Savcı bütün bu hedef göstermelere kayıtsız kalamazdı ve bu nedenle gözaltı kararı verildi.

“Ayrıca göz altına alınma sürecinde ise büyük bir algı yürütüldü. Ankara’da savcılık sorgusunda ise savcı sabah 6.00’da ifade için hazır olduğunu bize bildirmiştir. Sabahın 6’sında makamında ifade almak için bulunan bir savcı bağımsız olduğunu söyleyemez.”

“Savcı siyasetçilerle aynı dili konuşuyor”

“Tutukluma sevk yazısına değineceğim, savcı tutuklama sevk yazısını alıp iddianame yapmış. İddianamede Medya Haber’in yayın politikası tartışılıyor, müvekkilimizle ilgili TMK 7/2’den hiçbir şey yok. Ayrıca Medya Haber Türkiye’de yasaklı, yani söyledikleri geniş kitlelere yayılacağı ifade edilen kanala Türkiye’den erişim yok ve geniş kitlelere ulaşmıyor. Ayrıca sunucunun Türkiye’de arandığı ve suç kaydı olduğu belirtiliyor, bunun müvekkillimizle ne alakası var?

“Savcı, ‘Türk kimliğine ve TTB başkanlığına yakışmayan’ diyor, siyasetçilerle aynı dili konuşuyor. 143 sayfalık Medya Haber raporu var. Bu raporun sadece 20 sayfası müvekkile ait. ANF raporunda ise 20 Ekim gününe ait bütün haberler var. Dosyada olduğunu söylediğiniz raporlar bunlar, bunlar dışında bir şey yok. Dosyadaki raporların müvekkilimizle ilgilisi yoksa, müvekkilimiz neden 2 aydır tutuklu?

“7 dakikalık konuşmadan 5 kelime seçildi”

“Savcı tutuklama için delil yokken tutukladı, siz de itirazımızı katalog suç diyerek reddettiniz. Katalog suç diyerek tutukluluğun devamına karar verdiniz, TMK 7/2 (Terörle Mücadele Kanunu 7/2) katalog suç değildir, TMK 7/3 katalog suçtur.

“Savcı, 7 dakikalık konuşmadan sadece 5 kelimeyi seçerek koymuş bu nedenle savcının tarafsız olduğunu söylemek mümkün değil.”

Kaleli’nin ardından savunmaya geçen avukat Meriç Eyüboğlu, AİHM 18. maddeyi hatırlattı ve bu maddenin ihlal edildiğini söyledi.

“Hangi yayına çıktığı yargılama konusu olamaz”

Eyüboğlu şöyle dedi: “İnsan hakları savunucuları, devletlerle derdi ve itirazları olan insanlardır. BM’nin de insan hakları savunucularının korunmasıyla ilgili düzenlemeleri vardır.

Avrupa’daki insan hakları örgütleri, hekim örgütleri ve müvekkilimizle çalışmış kurumlar Adalet Bakanlığına, Sağlık Bakanlığına, Cumhurbaşkanına mektup gönderdiler ve bu tutuklamanın hukuksuzluğuna değindiler.

Müvekkilim, bir insan hakları savunucusu olarak hangi yayına bağlandığı onun için önemli değildir. Ne söylediği, hangi nedenle söylediğini kendisi anlattı zaten. Hangi yayına çıktığı yargılama konusu yapılamaz.”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) üç kararını örnek veren Eyüboğlu, “Terör örgütü propagandasından tutuklama olmayacağına dair kararları var. Müvekkilimiz söylediklerinde suç teşkil eden bir şey yok, ancak AİHM ve AYM’nin soykırımlar üzerine yapılan konuşmaları dahi ifade özgürlüğü saydığına dair çok sayıda kararı var” dedi.

“Müvekkilimiz ne ile suçlanıyor?”

Eyüboğlu şöyle devam etti: “Müvekkilimin konuşmalarını ne kadar izlediniz bilmiyorum ama müvekkilim görünen görüntülerin toksik gaz olduğu izlenimi verdiğini ancak bunun anlaşılması için bağımsız heyetlerin yerinde ve varsa ölü bedenler üzerinde inceleme yapması gerektiğini söylüyor.

Yerinde incelenmesinden söz ediyor, durum böyleyken müvekkilimiz ne ile suçlanıyor anlayamıyoruz. Müvekkilimizin söylediklerini siyasetçiler beğenmeyebilir, siz beğenmeyebilirsiniz ama alanında uzman olarak biri söylüyor.

‘Bilimsel özgürlük’ vurgusu

“Ayrıca alanında uzman kişilerin herhangi birinden farklı bir ifade özgürlüğü hakkı vardır. Müvekkilim alanında uzman biri olarak konuşmuştur.

“Bu akademik, daha geniş anlamıyla bilimsel özgürlüktür. AYM ve AİHM’in bu yönlü kararları vardır. Hatta AİHM akademik özgürlük anlamında verdiği ilk ihlal kararı da Türkiye’ye dairdir.

“Müvekkilimiz, akademik ve bilimsel özgürlük hakkının koruması altındadır.”

“Akar, Meclis’te araştırma yapıldığını söyledi”

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın 9 Aralık’ta Meclis’te yaptığı konuşmayı hatırlatan Eyüboğlu, şöyle devam etti: “Hulusi Akar, Meclis’te kimyasal silahla ilgili araştırma yapıldığını söylüyor. Bağımsız bir heyet tarafından yapılmıyor ama müvekkilimin söylediği de zaten bu. O zaman ne ile suçlanıyor müvekkilimiz.”

“Örgüt propagandasının koşulları oluşmuyor”

Avukat Hülya Yıldırım söz aldı: “TMK 7/2’nin unsurları oluşmuyor çünkü örgüt propagandasında kasıt olması gerekiyor. Müvekkilim neyi, niçin söylediğini açıklamıştır, burada bir kasıt yoktur ve bu nedenle de TMK 7/2’nin koşulları oluşmuyor.”

Savcı üst sınırdan cezalandırılmasını istedi

Mahkeme Başkanı, savcıdan tutukluluğa ve hazırsa esas hakkında mütalaasını istedi. Savcı esas hakkındaki mütalaasının hazır olduğunu söyledi.

Savcı, mütalaada iddianamede yer verilen ifadeleri tekrarladı ve “basın yoluyla örgüt propagandası” suçlamasıyla üst sınırdan cezalandırılmasına ve tutukluluğunun devamını istedi.

“Beni meslektaşlarım göreve getirdi”

Verilen aranın ardından duruşma yeniden başlandı. Avukatlar tutukluk kararına ilişkin beyanda bulunacaklarını söylediler.

Şebnem Korur Fincancı, tutukluğunun devamı kararına ilişkin beyanda bulunuyor: “Cezaevinde olmak tabii ki zor ama benim gibi bir insan hakları savunucusu için bulunmaz bir nimet. Devlet hak ihlalerinin tespiti için kendi eliyle beni oraya koydu. Cezaevi günlüklerini yazıyorum yazmaya da devam edeceğim. Ama tutukluğunun ötesinde kaçma şüphesi akla zarar. Ben Almanya’dan dönmeyebilirdim, dünyanın her yerinde adli tıp uzmanı olarak ders verebilirim. Ama ben bu topraklarda doğdum, büyüdüm. Bu topraklarda yaşayan insanlara borcum var, TTB başkanıyım meslektaşlarıma borcum var. Fakat savcının belirttiği gibi devlet bana TTB başkanlığı görevini vermedi. Ben bugüne kadar devletin bana verdiği hiçbir görevi kabul etmedim. Beni hekim meslektaşlarım, merkez konseyi göreve getirdi.”

“Yargıya güvenmemiz gerekiyor”

İHD Eş Genel Başkanı avukat Öztürk Türkdoğan ise şöyle savunma yaptı: “Biz insan hakları savunucuları devletin ihlallerini söylediğimiz zaman hedef olup, soruşturuluyor ve kovuşturmaya tabi tutuluyoruz. İnsan hakları savunucularıyla ilgili bir iddianın araştırılması gerektiğinde bu araştırılır ama siyasi iklim değiştiği için yargıya hedef olarak gösteriliyor. Müvekkilimizin başına gelen de budur, söz konusu medya organına Türkiye’de yüzlerce insan konuştu, bugüne kadar suçlama konusu yapılmadı ama bugün siyasi konjüktür değiştiği için suç sayılıyor.

“Bugün burada aslında mahkeme üzerinde baskı kuran siyasilere seslenmek gerekiyor, mahkemeleri rahat bırakın. Siyasi iktidarın müdahalesine yargı kendini buna kapatmalı. Bizim yargıya güvenmemiz gerekiyor. Bizler sürekli hak ihlalleriyle ilgili sayısız başvuru alıyoruz.

“Özgürlük lehine karar vermenizi bekliyoruz”

“Avrupa Birliği’nin normlarına göre yayın yapan yayın kuruluşuna konuşmak ne zamandan beri suç oldu. Dolayısıyla siyasi iktidar bir suç tanımı yapıyor yargı da harekete geçiyor.

“Siyasi iktidarın yarattığı bu havadan mahkeme etkilenmemeli, bugün bu davayı dünyanın bütün ülkelerinden insan hakları savunucuları izliyor, birçok ülkeden hak savunucuları burada. Bugün siyasi iktidarın yarattığı bu havayı kırmak sizlerden geçiyor, özgürlük lehine karar vermenizi bekliyorum.

2. Dünya Savaşı sonrası Almanyası benzetmesi

Türkdoğan’ın ardından konuşan avukat Veli Küçük, “Atılı suç, katalog suçlardan değildir, tutuklamayı gerektirecek bir durum yoktur. Doğrudan suçlu ilan edilerek Masumiyet Karinesi ihlal edilmiştir. Bu salon İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’sıdır. Tutukluluğun devamına karar verilecek bir unsur bulunmuyor, tahliyesine karar verilmesini bekliyorum.”

“Üzerinizdeki baskıya rağmen vicdanlı karar verin”

Meriç Eyüboğlu ise “Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü 12 Aralık’ta Bakırköy, İstanbul ve Ankara savcılarına evrak gönderiyor. Sıkı güvenlik tedbirleri alınması söyleniyor, bu sıkı tedbir ring aracıyla ve 7 jandarmayla getirilmesiymiş. Ancak bu yazıda duruşmanın sonunda Sincan’a veya Bakırköy’e gönderilmesi yazıyor. Yani tutuklama kararı önceden verilmiş, savcı mütalaayı çok önceden hazırlamış. Fakat biz heyetinizden üzerinizdeki baskıya rağmen vicdani kanaatle karar vermenizi, ‘İstanbul’da Çağlayan’da hakimler var’ demeyi bekliyoruz” dedi.

Şebnem Korur-Fincancı’nın tutukluluğunun devamına karar verildi. Duruşma 29 Aralık’a bırakıldı.

Paylaşın

Kredi Veya Kart Borcunu Ödeyemeyenlerin Sayısı Yüzde 42,4 arttı

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da, ekonomik krizi gözler önüne seren her gün yeni bir veri yayınlanıyor. Bu yılın ilk 9 ayında bireysel kredi borcunu ödememiş kişi sayısı yüzde 18,1 artışla 819 bin 546 oldu.

Haber Merkezi / Bireysel kredi kartı borcunu ödememiş kişi sayısı ise, yüzde 127,9 artışla 706 bin 457, bireysel kredi veya kart borcunu ödememiş kişi sayısı da yüzde 42,4 artışla bir milyon 218 bin 397’ye yükseldi.

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi, Eylül 2022 “Negatif Nitelikli Bireysel Kredi ve Kredi Kartı” raporunu yayınladı.

Buna göre, Eylül 2021’e kıyasla bireysel kredi borcunu ödememiş (takipte olan, batık durumda) kişi sayısı yüzde 14.3 azalışla 98 bin 427 olurken bireysel kredi kartı borcunu ödememiş kişi sayısı yüzde 126.9 artışla 106 bin 574’e yükseldi. Kredi veya kart borcunu ödememiş kişi sayısı da yüzde 21.4 artışla 181 bin 640 oldu.

İlk dokuz ayda ise bireysel kredi borcunu ödememiş kişi sayısı yüzde 18.1 artışla 819 bin 546, bireysel kredi kartı borcunu ödememiş kişi sayısı yüzde 127.9 artışla 706 bin 457, bireysel kredi veya kart borcunu ödememiş kişi sayısı da yüzde 42.4 artışla 1 milyon 218 bin 397’ye yükseldi.

Önceki yıllar da dikkate alındığında ise bireysel kredi veya kredi kartı borcu devam eden kişi sayısı 4 milyon 165 bin 902’ye yükseldi. Ayrıca yine TBB Risk Merkezi verilerine göre Eylül 2022 itibarıyla bireysel kredi kartlarını da içeren bireysel kredilerde tasfiye olunacak alacaklar bir önceki yıla göre yüzde 43 artış ile 32 milyar TL’ye yükseldi.

Raporun tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

7 Ayda Yasal Takibe Düşen Kişi Sayısı 966 Bin Oldu

Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı nedeniyle geçim sıkıntısı yaşayan yurttaşların bankalara olan talebi artarken, bireysel kredi ve kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı da arttı.

Dünya gazetesinin aktardığı Türkiye Bankalar Birliği (TBB) açıklamasına göre, bireysel kredi veya bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı, Ocak – Temmuz 2022 döneminde 966 bin kişi oldu.

Tasfiye olunacak alacaklar da yüzde 48 artış

Öte yandan, Risk Merkezi verilerine göre, Temmuz 2022 itibarıyla bireysel kredi kartlarını da içeren bireysel kredilerde tasfiye olunacak alacaklar bir önceki yıla göre yüzde 48 artış ile 31,8 milyar TL olurken, tasfiye olunacak alacakların bireysel kredilere oranı 0,1 puan artış ile yüzde 2,5 oldu.

Bankaların kârı, yılın ilk 6 ayında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 400 artmıştı.

İcradaki dosya sayısı 24 milyon 84 bine yükseldi

Öte yandan dün yaptığı açıklamada, Türkiye’de icra ve flaş dosya sayısının sürekli arttığına işaret eden CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Ulusal Yargı Ağı (UYAP) üzerinden alınan verilere göre, bu yıl 1 Ocak – 9 Eylül tarihleri arasında icra ve iflas dairelerine UYAP üzerinden toplam 6 milyon 14 bin yeni dosya geldiğini belirtti.

Bu süre içerisinde 4 milyon 495 bin dosyanın sonuçlandırıldığını ifade eden CHP’li Gürer, yeni gelen dosya sayısının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21 oranında arttığına dikkat çekti. Gürer, dosya sayısındaki artışın ülkedeki kötü ekonomik gidişatın hangi boyutlara ulaştığını göstermesi açısından önemli olduğunu vurguladı.

İcra dairelerinde derdest bulunan dosya sayısı ile ilgili bilgileri de paylaşan CHP’li Gürer, dosya sayısının son bir yılda 1 milyon 217 bin adet artarak 9 Eylül itibariyle 24 milyon 84 bine çıktığını aktardı. İnsanların hızla borçlandığına da dikkat çekten Gürer, son 4 ayda vatandaşın bankalara olan borcunun 200 milyar lira arttığını söyledi.

“Kredi kartı borçları 1 trilyon 312 milyar liraya ulaştı”

Gürer, bireylerin bankalara ve finans şirketlerine olan konut, taşıt, ihtiyaç ve kredi kartı borçlarının takiptekilerde dahil olmak üzere 1 trilyon 312 milyar liraya ulaştığını söyledi.

İnsanların vadesinde ödeyemedikleri için bankalar tarafından icraya verilen takipteki borçlarının ise 30 milyar lira düzeyine çıktığını aktaran Gürer, vatandaşların varlık yönetim şirketlerine 32,9 milyar, TOKİ’ye ise 27 milyar lira borcu bulunduğunu anlattı.

Paylaşın

TBB ‘Basın Ahlak Esasları’nın İptali İçin Danıştay’a Başvurdu

Türkiye Barolar Birliği (TBB), Basın İlan Kurumu’nun (BİK) Genel Kurulu Kararı ile 6 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Basın Ahlak Esasları’nın yürütmesinin durdurulması ve iptali için Danıştay’a dava açtı.

TBB konuyla ilgili yaptığı açıklamada söz konusu esasların, kanuni dayanaktan yoksun olduğunu belirterek “kanunla düzenlenmesi gereken birçok konuda belirsiz ve ölçüsüz, yoruma açık, muğlak düzenleme ve sınırlamalar getirmektedir. Bu haliyle, ifade ve basın özgürlüğünün ihlali sonucunu doğuran söz konusu düzenleme, ilgili kuruluşlar bakımından mahkemeye erişim hakkının sınırlanmasına da neden olmaktadır.” dedi.

Dava konusu düzenlemenin, kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı uygulamalara sebebiyet verebileceğini belirten TBB, esasların kanuni belirlilik ilkesine de aykırılık taşıdığı görüşünü dile getirdi.

TBB dava dilekçesinde dava konusu düzenlemenin dayanağı yasa hükmünün, mevcut yapısal sorununun çözümü için Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmesi ve pilot karar usulünün uygulanmasına ilişkin Anayasa Mahkemesi tarafından verilen karara da dikkat çekti.

Meslek örgütleri karşı çıkmıştı

Basın Ahlak Esasları’nın yayımlandığı 6 Temmuz’da Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Diplomasi Muhabirleri Derneği, DİSK Basın-İş, Ekonomi Muhabirleri Derneği, Gazeteciler Cemiyeti, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, KESK Haber-Sen, Parlamento Muhabirleri Derneği, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Sendikası ortak bir açıklama yaparak Basın İlan Kurumu’nun tepki göstermişti.

Basın meslek örgütleri Basın İlan Kurumu’na keyfi tutumla geniş bir sansür yetkisi verildiğini ifade etmiş “Basın İlan Kurumu tüm yazılı ve dijital medyanın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) olmaya hazırlanıyor” demişti.

28 yıl aradan sonra düzenlendi, içinden sansür çıktı

Basın İlan Kurumu en son 1994’te belirlenen “Basın Ahlak Esasları” 28 yıl aradan sonra 6 Temmuz’da yeniden düzenledi.

1994 tarihli metne, “Suçu ve suçluyu övecek, halkı kin veya düşmanlığa tahrik edecek yayın yapılamaz” ilkesi eklendi. “Terörü özendirecek yayın yapılamaz” ilkesi ise “Terör örgütleri, bunların üyeleri ve olaylar hakkında bilgi ve görsellere, bu örgütleri meşru gösterecek şekilde yer verilemez” şeklinde genişletildi.

Eski metinde “Gazeteci, kaynaklarının gizliliğini korur, kendisine verilen sırları ve kaynağını açıklayamaz” ifadesi ile yer alan ilke, “Gazeteci, kaynaklarının gizliliğini korur, kendisine verilen sırları ve kaynağını açıklamaya zorlanamaz” ifadesi ile değiştirildi.

“Terörü özendirecek yayın yapılamaz” ilkesi, “Terör örgütleri, bunların üyeleri ve olaylar hakkında bilgi ve görsellere, bu örgütleri meşru gösterecek şekilde yer verilemez” şeklinde genişletildi.

Eski metinde yer alan “Din istismar edilemez” ilkesi, yeni metinde “Din ve dini duygular yahut dinen kutsal sayılan değerler istismar edilemez ve kötüye kullanılamaz” şeklinde değiştirildi.

Eski metinde yer alan “Ahlaka aykırı yayın yapılamaz” ilkesi, “Genel ahlaka aykırı yayın yapılamaz” diye değiştirildi. “Toplumun temeli olan aile yapısını bozmaya yönelik ve ailenin korunmasına aykırı yayın yapılamaz” ve “Türk toplumunun ortak milli ve manevi değerlerini zayıflatmaya yönelik yayın yapılamaz” ilkeleri de yeni metne eklendi.

Paylaşın

Kredi Borcu Bulunan Kişi Sayısı 36,6 Milyona Yükseldi

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi verilerine göre göre Türkiye’de son bir yılda 1,8 milyon kişi daha borçlandı ve bireysel kredi borcu bulunan kişi sayısı 36,6 milyon oldu.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yılın ikinci çeyreğine ilişkin verilerine göre Türkiye yüzde 7,6 büyüdü. AKP’nin sermaye yanlısı politikaları da bu rakamlara yansıdı. Söz konusu büyümede işçilerin payı yüzde 32,6’dan yüzde 25,4’e düşerken, sermayenin payı ise yüzde 49,2’den yüzde 54’e yükseldi.

Bankaların karı da bu dönemde katlanarak artarken, emeğiyle yaşayan yurttaşlar da yaşamlarını sürdürebilmek için bankalara yöneldi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) verilerine göre, yurttaşların bankalardan kullandığı tüketici kredilerinin miktarı yılbaşından bu yana 151 milyar TL artış göstererek 928 milyar 660 milyon TL’ye çıktı.

En büyük artış 88 milyar TL ile ihtiyaç kredisinde yaşanırken, konut kredisi 51 milyar TL, taşıt kredisi miktarı ise yılbaşından bu yana yaklaşık 12 milyar TL arttı.

Takipteki borçlar arttı

Sözcü’de yer alan habere göre, bankaların takipteki tüketici kredileri alacakları sene başından bu yana 3 milyar TL artış göstererek 21 milyar 438 milyon TL oldu.

Bireysel kredi kartı alacakları ise 6 milyar TL’den 7 milyar TL’ye çıktı. Takipteki tüketici kredileri ve bireysel kredi kartlarının toplamı 24,4 milyar TL’den 28,4 milyar TL’ye çıktı.

36,6 milyon kişi borçlu

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi verilerine göre, haziran sonu itibarıyla bireysel kredi kullanan kişi sayısı (takipteki krediler hariç) son bir yılda 1,8 milyon kişi artarak 36,6 milyon kişi olurken, ortalama kredi bakiyesi ise 35 bin TL düzeyinde gerçekleşti.

Haziran ayında 210 bin kişi ilk defa kredi kartı, 103 bin kişi ise ilk defa tüketici kredisi kullandı. 2021 yılı Eylül ayı itibarıyla itibarıyla İstanbul’da 427 milyar TL, Ankara’da 121 milyar TL ve İzmir’de 82 milyar TL tutarında bireysel kredi bulunuyor.

Paylaşın