AK Parti’de İstifa Depremi: Fakıbaba, İYİ Parti’ye Katılıyor

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Eşref Fakıbaba, “AK Parti Üyeliği ve Milletvekilliğinden istifamla ilgili açıklamamı milletime saygılarımla arz ediyorum” sözleriyle parti üyeliğinden ve milletvekilliğinden istifa ettiğini açıkladı.

Haber Merkezi / Eski Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Fakıbaba, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“2003’te üyesi olduğum AK Parti’de değişik makamlarda görev yapma fırsatı buldum. Bu fırsatı bana veren bütün büyüklerime ve Şanlıurfa halkına yürekten teşekkür ediyorum.

Bu 20 yıl içerisinde çok değerli arkadaşlarım oldu. Onlardan ayrıldığım için üzgünüm. Ancak siyasi ve ahlaki anlayışıma uygun olmayan bazı kişilerle bundan böyle beraber olmayacağım için de mutluyum.

AK Parti üyeliğinden ve AK Parti için bana oy veren hemşehrilerime saygısızlık olmasın diye milletvekilliğinden de istifa ediyorum. İnşallah aldığım bu karar ülkem için hayırlara vesile olur.”

İYİ Parti’ye katılıyor

Sözcü gazetesinden Aytunç Erkin’e konuşan Fakıbaba, İYİ Parti’ye katılacağı iddalarıyla ilgili soruya, “Söylemiyordum ama konuşulmaya başlayınca söyleyeyim. İYİ Parti’ye katılıyorum” yanıtını verdi.

İYİ Parti İzmir Milletvekili ve Genel Başkan Meral Akşener’in danışmanı Aytun Çıray da Fakıbaba’nın katılımını “Partimize her katılım iktidar yürüyüşünde bir adımdır” ifadeleriyle duyurdu.

Fakıbaba’nın milletvekilliğinden ve partisinden istifa etmesiyle birlikte Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nda (RTÜK) dengeler yine değişti.

AK Parti’den RTÜK üyesi olarak seçilen Taha Yücel’in geçtiğimiz aylarda istifa etmesi Üst Kurul’da kontenjan boşluğu yarattı. Ayrıca üyelik hakkı AK Parti’den İYİ Parti’ye geçti.

Ancak bu sırada RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin TBMM’ye bildirim yazısı göndermedi. Mehmet Ali Çelebi’nin AK Parti’ye geçmesiyle dengeler tekrar değişti ve üyelik hakkı İYİ Parti’den AK Parti’ye geçti.

Ancak Ahmet Eşref Fakıbaba’nın bugün AK Parti’den ve milletvekilliğinden istifa etmesiyle avantaj yine İYİ Parti’ye geçti.

Milletvekili dağılımı

Fakıbaba’nın AK Parti’den istifasıyla TBMM’nin yeni sandalye dağılımı şöyle oldu:

  • AK Parti 286
  • CHP 134
  • HDP 56
  • MHP 48
  • İYİ Parti 37
  • TİP 4
  • DP 2
  • Memleket Partisi 2
  • BBP 1
  • DEVA 1
  • DBP 1
  • Saadet Partisi 1
  • Yenilik Partisi 1
  • Zafer Partisi 1
  • Bağımsız 5

Ahmet Eşref Fakıbaba hakkında

Aralık 1951’de Şanlıurfa Birecik’te doğdu. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdi. Taksim İlk Yardım Hastanesi Genel Cerrahi kliniğinde ihtisas yaptı. Iğdır ve Birecik devlet hastanelerinde ve Şanlıurfa SSK Hastanesi’nde Başhekimlik yaptı.

11 yıllık başhekimlik hizmetinin ardından 28 Mart 2004 yerel seçimlerde AK Parti’den Şanlıurfa Belediye başkanı seçildi. Siyasette de Şanlıurfa Belediye Başkanlığı ile tanındı.

Ancak 29 Mart 2009 seçimlerinde AK Parti, Fakıbaba’yı aday göstermedi. Bunun üzerine istifa edip bağımsız olarak seçime girdi. Oyların yüzde 44’ünü alarak yeniden Şanlıurfa Belediye başkanı seçildi.

Bu süreçte Saadet Partisi’ne katıldı. Numan Kurtulmuş’un partiden ayrılışıyla buradan da istifa etti. 22 Ocak 2013’te belediye başkanıyken AK Parti’ye katıldı.

7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015 seçimlerinde AK Parti’den Şanlıurfa Milletvekili seçildi. Ayrıca 2017-2018’de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı olarak kabinede yer aldı.

Paylaşın

AK Partili Vekilin Odası Kalaşnikofla Tarandı

AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Akay’ın Akçakale ilçesine bağlı kırsal Büyücek Mahallesinde bulunan köy odası dün gece yarısından sonra kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce tarandı.

UrfaPusula’da yer alan habere göre, s​​​aat 02.00 sularında yaşanan olayda Akay’ın köy odasına 14 mermi isabet ettiği öğrenildi. Kalaşnikoflu saldırıda ölen ya da yaralanan olmadı.

Saldırının ardından olay yerine jandarma ekipleri geldi. Çevre güvenliği alan ekipler, olay yerinde inceleme yaptı. Boş kovanları ve diğer delilleri toplayan ekiplerin saldırganların yakalanması için çalışması sürüyor.

Öte yandan yine dün gece Ahmet Akay’ın bürokrat kardeşi Ali Akay’ın da evi tarandı.

TBMM araç kartının satıldığı ortaya çıkmıştı

Ahmet Akay’ın oğlu Hasan Akay’ın, babasının dokunulmazlık kazandıran TBMM araç kartını 48 bin dolar borç karşılığında bir başkasına verdiği ortaya çıktı.

Ayrıca Akay’ın oğlu Hasan Akay’ın kamu görevlisine rüşvet vermek suçundan yargılandığı ortaya çıkmıştı.

Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı, Ahmet Yılmaz ve İsmail Akdemir isimli şahısların “Tütün ve tütün mamulleri kaçakçılığı suçunu” işlediğini belirterek bir soruşturma başlatılmıştı. Yürütülen soruşturma, AKP Urfa Milletvekili Ahmet Akay’ın oğlu Hasan Akay’a kadar uzanmıştı.

Paylaşın

AK Partili Vekilin Ağabeyi Ve 3 Yakını Tutuklandı

Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde Şenyaşar ailesinden 3 kişiyi katledip, 2 kişinin yaralandığı olaya ilişkin gözaltına alınan 11 kişiden AKP Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın ağabeyi Celal Yıldız, İbrahim Şimşek (vekilin akrabası), Mikail Şimşek (vekilin akrabası) ve Müslüm Yıldız tutuklandı.

Dün (23 Nisan) akşam saatlerine doğru mahkemeye çıkarılan 11 kişiden Milletvekili Yıldız’ın ağabeyi Osman Şah Yıldız ve Osman Yıldız Savcılıkta  serbest bırakıldı.

9 kişi ise “Adam öldürmek” ve “Delil karartmak” iddiasıyla tutuklanma talebiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi. Hakimlikte ifadeleri alınan 4 kişi tutuklanırken, 5 kişi ise adli kontrolle serbest bırakıldı.

Ne olmuştu?

14 Haziran 2018’de seçim çalışmaları kapsamında esnafı ziyaret eden AK Partili vekil İbrahim Halil Yıldız’ın korumaları ve yakınlarının Şenyaşar ailesine ait işyeri ve hastaneye uzanan saldırıları sonucu, Hacı Esvet Şenyaşar, oğulları Adil ve Celal Şenyaşar ile Yıldız’ın kardeşi Mehmet Şah Yıldız yaşamını yitirdi.

Olayda Mehmet, Ferit ve Fadıl Şenyaşar ile birlikte toplam 8 kişi de yaralanmıştı. Saldırı sırasında yaralanan Fadıl Şenyaşar ve kardeşleri, tedavileri devam ederken gözaltına alındı ve sonrasında Fadıl Şenyaşar tutuklandı.

15 ay sonra 18 Eylül 2019’da AK Partili vekilin ağabeyi Enver Yıldız, Urfa Adliyesi’nde teslim olduktan sonra tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.

Olaya ilişkin 18 ay sonra Urfa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede ise sadece işyerinde yaşanan olaylar konu edilmiş, hastanede saldırıya uğrayan ve yaşamını yitiren Hacı Esvet Şenyaşar’ın ölümüne yer verilmemişti.

İddianamede, tutuklu Fadıl Şenyaşar ve yaralı kurtulan Ferit Şenyaşar’ın da aralarında olduğu 13 kişiye, “öldürme, öldürmeye teşebbüs, yaralama, mala zarar verme, ateşli silah bulundurma” gibi suçlamalar yöneltilmişti.

Öte yandan anne Emine Şenyaşar ve Ferit Yaşar 25 gündür Urfa Adliyesi önünde adalet nöbeti tutuyor. Şenyaşarlar, nöbetleri boyunca birçok kez gözaltına alındılar.

Şenyaşar ailesinden geriye kalanlardan anne Emine Şenyaşar ve saldırılardan yaralı kurtulan oğlu Ferit Şenyaşar ise, 411 gündür Urfa Adliyesi önünde işyeri dosyasından tutuklanan Fadıl Şenyaşar’ın serbest bırakılması ve hastane dosyasının davaya dönüşüp yargılamanın başlaması için Adalet Nöbeti tutuyor.

Paylaşın

HDP’li 11 Milletvekiline Ait 13 Fezleke Meclis’te

Halkın Demokratik Partili (HDP) 11 milletvekiline ait 13 dokunulmazlık dosyası Meclis’e ulaştı. Dosyalar Karma Komisyon’a sevk edildi. Yeni gelen fezlekeler arasında dokunulmazlığının kaldırılması için hakkında komisyon kurulan Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel de yer aldı.

Meclis’e yeni gelen dokunulmazlık dosyaları Diyarbakır Milletvekili Salihe Aydeniz (2), Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun (2), Siirt Milletvekili Sıdık Taş, Iğdır Milletvekili Habip Eksik, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran, Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel, Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin Maçin, Şırnak Milletvekili Nuran İmir, Mardin Milletvekili Ebru Günay ve Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz oldu.

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın

Sancar: İktidarlarını Devam Ettirmek İçin Ülkenin Kaynaklarını Satıyorlar

HDP Eş Genel Başkanı Sancar, Şanlıurfa’da partililere yaptığı konuşmada, “Bu iktidar halkı alenen soymaktan en ufak bir haya duymuyor. Önce dövizi fırlattılar, şimdi “indiriyoruz” diye halkın kaynağını bir avuç sermayedara peşkeş çekiyorlar, kapı arkasından bu ülkenin kaynaklarını satıyorlar ve bunu da bir başarı hikayesi olarak sunuyorlar. Oysa yapılan şey, bu ülkenin yoksul halklarını daha da yoksullaştırmak, emekçisini açlığa mahkum etmek, işsizlerini ölüme göndermektir. Çünkü bu ülkenin, halkın kaynakları soyuluyor. Bunun tek bir nedeni var, iktidar bunu yaparken tek bir derdi var; iktidarını devam ettirmek! “Ülke batsın benim iktidarım devam etsin” diyor.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Konuşmasında, yapmayı planladıkları mitinge Şanlıurfa Valiliği tarafından izin verilmediğini söyleyen Sancar, “Biz halkımızla buluşmaktan vazgeçmeyiz, hiçbir güç halkla buluşmamızı engelleyemez. İşte sizinleyiz, Urfa’dayız. Biliyorlar bu toplantımızı meydanda yapabilseydik binlerce, on binlerce Urfalı burada olacaktı. Ama buradan sesimiz on binlere de milyonlara da ulaşır. Yeter ki biz kararlı olalım” dedi.

Sancar, konuşmasının devamında, “Şenyaşar ailesine yapılanlar. Zulmün büyüğü yapıldı, herkesin gözleri önünde, üç insan hunharca katledildi, herkes seyrediyor. Devlet, savcılar seyrediyor. Üstüne üstlük ailemize saldırıyorlar. Bu adaletsizliğin ötesinde kara bir zulümdür. Şenyaşar ailesinin adalet davası bu ülkenin onur meselesidir” ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Şanlıurfa’da partisinin düzenlediği halk buluşmasına katıldı. Buluşmada konuşan Sancar şunları söyledi:

“Miting için hazırlık yapmıştık, önce Suruç’ta hazırlık yapmıştık, bunu kabul etmediler, Urfa’da yapmak için seçtiğimiz yeri de iptal ettiler. Asla hiçbir güç halkla buluşmamızı engelleyemez. İşte sizinleyiz, Urfa’dayız, birlikteyiz. Biliyorlar meydanda yapsaydık bu mitingi binlerce, on binlerce insanımız burada olacaktı. Şimdi sesimiz on binlere de, yüzbinlere de, milyonlara da ulaşır! Yeter ki biz kararlı olalım ve yolumuzda dik yürümeye devam edelim.

Şimdi adalet zamanı, şimdi HDP zamanı” diyoruz. Öyle bir şehirdeyiz ki medeniyetlerin beşiği, kültürler diyarı insanlık tarihinin yeniden yazılmasını sağlayan derin köklere sahip bir medeniyet diyarındayız. Tarımın, zanaatın ve pek çok güzelliğin üretildiği bir şehirdeyiz. Bırakılsa Türkiye’nin 3’üncü büyük şehri olan Urfa, bu ülkeyi besleyecek kadar verimli topraklara sahip. Ama Urfa bu ülkenin işsizliği, yoksulluğu en yüksek şehirlerden biri. İşte adaletsizliğin en büyüğü budur, en büyük adaletsizlik burada başlıyor. Ekmekten, aştan, kendi toprağından, suyundan yararlanmasına izin verilmeyen bir halka yapılan şey adaletsizlik ve zulümdür. Bu ülkenin pek çok yerine en çok mevsimlik işçi gönderen şehirlerden biridir. Mevsimlik işçilerin hangi şartlarda çalıştığını da biliyoruz, bu da adaletsizlik!

“Şenyaşar Ailesinin adalet davası bu ülkenin onur meselesidir”

Şenyaşar Ailesi! Ferit kardeşim yanımda. Emine Anamız gelemedi. Biz her zaman her şart altında oradayız, onlarlayız. Adaletsizliğin zulüm boyutuna vardığı bir örnektir Şenyaşar Ailesine yapılanlar. Zulmün büyüğü herkesin gözü önünde, 3 insan hunharca katledildi, herkes seyrediyor, devlet seyrediyor, savcılar seyrediyor ve üstüne üstlük ailemize saldırıyorlar. Bu adaletsizliğin ötesinde kara bir zulümdür ve şimdi Emine Ana Ferit kardeşimizle birlikte adliye önünde oturuyor. Belki bugün bu şartlarda, bu soğukta orada değil ama bu nöbet devam edecek, adaleti haykırmaya devam eden tek bir kişi kalıncaya kadar devam edecek. Biz bir kez adaleti haykırmaya başladık mı yüzbinler, milyonlar bu sesi duyacak. İlk oturduklarında belki tek başınaydılar, ama şimdi sesleri Türkiye’nin her yerine yayıldı. Bu dava bizim davamız, bu ses bizim sesimizdir. Şenyaşar Ailesinin adalet davası bu ülkenin onur meselesidir. Eğer burada dayanışma göstermekten kaçınan olursa bu onur sınavında kalacaktır ve bu onların alnına kara bir leke olarak sürülecektir. Ama adalet mücadelesi er ya da geç amacına ulaşacaktır.

“Adalet mücadelesi için sonuna kadar yürümeye kararlıyız”

Adalet nedir? diye sorarsanız ciltlerle kitap yazılmış ama geçenlerde Emine Ana güzel bir söz söyledi: “Adalet yoksa ekmek de yoktur”. Daha nasıl anlatılır. Eğer bir ülkede adalet yoksa ekmek de olmaz, huzur da olmaz, barış da olmaz. O nedenle adalet mücadelesi hem iş, aş, ekmek mücadelesidir hem barış ve özgürlük mücadelesidir, hem de onur mücadelesidir. Şenyaşar Ailesine yapılanlar, hepimize yapılmıştır. Sessiz kaldığımız müddetçe hepimiz bu adaletsizliğe maruz kalacağız. Kararlıyız, bunu durduracağız. HDP bunun için vardır, HDP bütün halklarla birlikte adaleti bu ülkeye hakim kılmak için vardır. O nedenle, zulüm arttıkça mücadele yükselecek. Zulmü artan yönetici mutlaka zeval bulacak, ama bunun olması için o zevalin gerçekleşmesi için kararlı bir mücadele gerekiyor. İşte biz bu yoldayız, adalet mücadelesindeyiz ve bunda sonuna kadar yürümeye kararlıyız.

“Hz. İbrahim’in inançlı ruhunu bütün ülkeye yayacağız”

Değerli Urfa halkları, bu konuşmayı Kürtçe ya da Arapça da yapabilirim. Buradan bütün Türkiye’ye ye konuşuyoruz ve bu 3 dil de  benim gönlümdedir. İşte Urfa bu kardeşliğin ve birlikteliğin kalesi olacaktır, halkların ortak mücadelesinin, ülkeye adaleti getirdiği başlangıç noktası, kale ve zirve olacaktır Urfa. Buna inanıyoruz. Çünkü buradan çok zalimler geçti, Nemrutlar geçti, ama Hz. İbrahimler de buradan geçti. Hz. Eyüp’ün sabrı var, ama Hz. İbrahim’in inançlı ruhu da var burada ve biz bu ruhu bütün ülkeye yayacağız.

Zulüm cezaevlerinde devam ediyor. Cezaevleri ölüm evleri haline getirildi, tecrit bu ülkenin yönetim sistemi haline dönüştürüldü. Hem tecride hem de cezaevlerindeki ölümlere, infazlara karşı adalet mücadelemizi sürdüreceğiz. Biliyorsunuz hasta mahpusları bütün raporlara rağmen bırakmıyorlar. Son bir ayda 7 cenaze çıktı. Bu idam cezasının fiilen uygulanmasıdır, bu yargısız infazdır, kirli bir intikam oyunudur. Şimdi diyoruz ki Aysel Tuğluk arkadaşımıza, bütün hasta mahpuslara adalet zamanıdır, onlar için adaleti haykırmaya devam edeceğiz ve özgürlüğü bu topraklara mutlaka getireceğiz.

“Roboskî’ye bombaya atan da öldürme emri veren de katildir”

Adalet mücadelesinin devam ettiği bir kanlı katliamın yıl dönümündeyiz. 28 Aralık’ta Roboskî’nin 10’uncu yılı oluyor. Ve Roboskî’de katledilen 17’si çocuk 34 can için adaletsizliğin her türü bu ülkede yaşandı. Katletme zaten büyük bir cinayet, ama davada sanıkları failleri, faillere emir verenleri ortaya çıkarmamak da suç ortaklığıdır. Kim ki Roboskî’de bombaları attıysa, o insanları öldürdüyse katildir, ama o insanları öldürme emrini verenler de o emirleri verenlerin ortaya çıkarılmasını engelleyenler de o katliamın hesabının sorulmasının önünü tıkayanlar da suç ortağıdır. Adalet mücadelesi bütün faillere ve suç ortaklarına karşı büyük bir mücadeledir. Roboskî’den Şenyaşar Ailesine, Maraş Katliamı’ndan bu ülkeye yaşatılmış daha pek çok acıya kadar davamız adalet davasıdır. Bu ülkede yaraları sarmak, geleceği özgürlük ve barış üzerine inşa etmek için varız, yaraları sarmak için de mutlaka yüzleşmek gerekir. Yüzleşmek demek, bu acıların kaynağına inmek demektir, bu sistemi işleten ve büyüten anlayışı sorgulamak demektir. Bütün bunlarla hesaplaşma olmadan, yüzleşme yapılmadan bu ülkede geleceği barış ve demokrasi üzerine kurmak mümkün değildir. Biz hesap soracağız derken bütün yaraları sarmak için bu sistemin bu işleyişini, bu zihniyeti sona erdirmek istiyoruz, ama katilinden de katliam emrini verenden de yargı önünde mutlaka hesap sormak görevimizdir. Elbette bunun da peşinde olacağız, ama esas peşinde olduğumuz yaraları sardığımız büyük barışı getirmektir. Bu büyük barışı getirdiğimizde adalet de işleyecek, demokrasi de kurulacak, adalet ve özgürlük de olacak, Garibe Gezerlerin de hesabı sorulacak, Deniz Poyrazların da rüyaları, düşleri hayalleri mutlaka gerçeğe dönüşecektir.

“İktidarlarını devam ettirmek için ülkenin kaynaklarını satıyorlar”

Zulüm iktidardadır, bu iktidar bir zulüm yönetimi oluşturmuştur. Ekonomiye çok fazla girmek istemiyorum. Son zamanlarda yaptıkları işlere bakarsanız kime çalıştıklarını kendilerinin de açıkça gizleyemez hale geldiğini görürsünüz. Hazine ve Maliye Bakanı gelmiş, bu iktidarın zihniyetini saklamaya gerek görmüyor ya da artık saklanacak boyutları aştı gitti. Diyor ki “senin bir maaşın var, en fazla enflasyonun altında ezilirsin ama bizim servetimizi ve zenginliğimiz gider” diyor. Bu iktidar halkı alenen soymaktan en ufak bir haya duymuyor. Önce dövizi fırlattılar, şimdi “indiriyoruz” diye halkın kaynağını bir avuç sermayedara peşkeş çekiyorlar, kapı arkasından bu ülkenin kaynaklarını satıyorlar ve bunu da bir başarı hikayesi olarak sunuyorlar. Oysa yapılan şey, bu ülkenin yoksul halklarını daha da yoksullaştırmak, emekçisini açlığa mahkum etmek, işsizlerini ölüme göndermektir. Çünkü bu ülkenin, halkın kaynakları soyuluyor. Bunun tek bir nedeni var, iktidar bunu yaparken tek bir derdi var; iktidarını devam ettirmek! “Ülke batsın benim iktidarım devam etsin” diyor. İşte bunun için Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarını daha önce çarçur edip bir avuç yandaşa peşkeş çektiren “nerede o para?” diye soruyorsunuz, bin tane çelişen cevap veriyorlar, bir tane doğru var. Bu kaynaklar halkın kaynaklarıydı, yandaşlara, rantiyeciler peşkeş çekildi. Son yapılan ekonomi operasyonunda da aynı mantık geçerlidir. “Benden sonra tufan” anlayışı iktidarın bütün yaptıklarının temelinde yatıyor. “Ülke batsın, ben iktidarda kalayım, halk yoksullaşsın ben ve yandaşlarım daha da zengin olalım, rantiyeciler, sömürücüler daha da palazlansın” diyorlar.

“İktidar zulmüne devam ettikçe karşısında dirençli bir HDP bulacaktır”

İşte  ekonomi modeli diye karşımıza getirdikleri şey, bu dövizin indirilmesi diye başarı olarak anlattıkları yalan da tam olarak bu. İşte buna da karşı çıkacağız, bu da adaletsizliğin en büyüklerindedir. Bu adaletsizliğe karşı da mücadelemiz büyüyerek devam edecek. Bu iktidar zulmüne devam ettikçe karşısında dirençli bir HDP ve halkların ortak mücadelesini bulacaktır. Bu ülkenin demokrasi isteyen, emekten yana, özgürlükten yana tüm insanların ortaklığını yaratacak güç olarak HDP, bu iktidarın korkulu rüyasıdır. Onun için her gün operasyonlara maruz kalıyoruz, gözaltılar, tutuklamalar, davalar açılıyor, mitinglerimiz engelleniyor; ama hiç bir güç bizi yürüyüşümüzden adalet barış, özgürlük yürüyüşümüzden alıkoyamıyor. Yürüyoruz, büyüyoruz, daha da büyüyeceğiz. Bu ülkeye adaleti de, barışı da, demokrasiyi de getirmenin öncülüğünü yapacağız! Bu iktidarda zulüm varsa bizde de mücadele kararlılığı var. Zulüm bitecek adalet gelecek!

“Şimdi adalet zamanı derken aynı zamanda şimdi seçim zamanı diyoruz”

Şimdi adalet zamanıdır, istedikleri kadar oyun oynasınlar, halktan kaçsınlar er ya da geç seçim sandığı bu halkın önüne gelecek. Her ne kadar 2023’ten önce seçim olmaz dese de AKP Genel Başkanı inanmayın. Zorlayacağız; ille de erken acil seçim demeye devam edeceğiz. Güveniyorlarsa kendilerine getirsinler sandığı halkın önüne koysunlar, hakemliği halk yapsın. Ama korkuyorlar. Bu sandığı halkın önüne bir an önce getirmek gerekiyor. Bunun için girişimlerimizi meydanlarda, fabrikalarda tarlalarda sürdürüyoruz. Diğer partilerle bu görüşmeleri yapıyoruz. Bu çalışmalarımızı mücadelemizi devam ettireceğiz. Adalet sadece seçimlere bağlanabilecek bir mesele değildir, bir seçimden bir seçime hatırlanacak bir mücadele değildir. Adalet mücadelesini her an yürütme mecburiyetimiz var. Ama seçim de hesap sorma günüdür, halkın hesap sormak için kullanabileceği en büyük imkanlardan biri. Şimdi adalet zamanı derken aynı zamanda şimdi seçim zamanı diyoruz. Hemen seçim, derhal seçim bu iktidar her yerden bu halka hesap verecek, en büyük hesabı da sandıkta vereceğiz. Halkın keseceği faturayı da bir tokat gibi yiyecek, bunu biliyoruz. Halk öyle bir cevap verecekti, bir daha böyle bir zulüm düzeni, baskı olmasın diye cevap verecek. O cevabı bizle her gün halklarımızla, emekçilerle buluşarak bunun mücadelesini vererek sürdüreceğiz.

“Büyük barışı kurmak için adaleti ve demokrasiyi getirmek için varız”

Bu ülkenin kaynaklarını en fazla harcadıkları yer neresi biliyor musunuz? Savaş politikaları. Bu ülkede Kürt sorununa çözümsüzlükle yaklaşmak iktidarları çökertir, bunu hep söyledik ama bu ülkeyi de her zaman daha fazla baskıya, acıya sürükler dedik. Bu ülkede refahı artırmak, acil bölüşmek, adalet ve eşitlik üzerine kurulu bir gelecek inşa etmek için Kürt sorununda demokratik çözüm şarttır. Demokratik çözümün önünü tıkayan iktidarlar eninde sonunda gider ama bu ülkeye de büyük zararlar verirler. İşte biz HDP olarak büyük barışı Kürt sorunun demokratik çözümü başta olmak üzere bütün diğer adalet meselelerini çözmek için yoldayız. Büyük barışı kurmak için adaleti getirmek için bu ülkeye huzuru, demokrasiyi getirmek için varız. Sadece bu ülkeye değil, barış ancak halkların eşit ortaklığı, barış demokrasi ve adaletle gelir. O nedenle şimdi HDP zamanıdır. Bu ülkeye de Ortadoğu’ya da bu bölgeye de barış HDP fikriyatı ve mücadelesiyle gelecektir, adalet bizlerle gerçekleşecektir. Bunu biliyoruz buna inanıyoruz, Urfa bunun en büyük örneğini vermeye hazırlanıyor. Sessizliği Hz Eyüp’ten miras aldığı o sabırdandır. Ama kararlılığı da bu topraklarda yetişmiş sayısız mücadele insanından aldığı ilhamdandır.

“Bu iktidar  kaybedecek bizler kazanacağız”

Sevgili İbrahim Ayhan yoldaşımız ona da bin rahmet ve hasret gönderiyoruz. Bu mücadelede kaybettiğimiz bütün arkadaşlara, rehin tutulan, sürgüne gönderilen bütün dostlara selam olsun. Bu adaletsizliğin ve zulmün hesabı sorulacak. Rehin tutulan arkadaşlara, sürgünde bulunan yoldaşlara özgürlükte buluşma sözünü veriyoruz. Barış ve demokrasi yakındır, yeter ki bu yolda yürümekte zerre tereddüt etmeyelim. Yolumuzda kararlılıkla yürüyelim. İnancımızı her daim diri tutalım. Zulüm kaybedecek adalet kazanacak. Bundan kimsenin şüphesi olmasın bu iktidar kaybedecek bizler kazanacağız.”

Paylaşın

Şanlıurfa: Çimdin (Çemdin) Kalesi

Çimdin (Çemdin) Kalesi; Şanlıurfa’nın Viranşehir İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Soğmatar’ın 50 km. kuzeydoğusundaki bu tarihi kaleye Soğmatar’dan ulaşılabileceği gibi, Urfa-Mardin karayolunun 61. km.’sinden güneye sapan şose yol ile 9 km. sonra ulaşmak mümkündür.

Büyük bir kayalık tepe üzerine inşa edilmiş olan Çimdin Kale’nin yüksek kemerli anıtsal kapısı batıya bakmaktadır. Dar ve yüksek bir eyvan şeklindeki bu kapının kuzey yan duvarı aşağısında oldukça silik 3 satırlık Arapça kitabede “Allahu la ilahe illa hu……”, “el-Melik el Kuddusi…”, “La ilahe illallah Muhammeden resulallah” okunabilmektedir. Ayrıca anıtsal kapının çıkıntılı yan duvarının kuzeye bakan cephesi yukarılarındaki bir taş üzerinde “el Mali lillah (?)” yazılıdır.

Çimdinkale’nin; 1182-1239 yılları arasında bölgeyi ellerinde tutan Eyyûbiler zamanında savunma ve konaklama amaçlı “Ribat” olarak inşa edildiği tahmin edilmektedir. Şanlıurfa kalesi gibi dört tarafı kayadan oyma derin savunma hendeğiyle çevrili Çimdin Kale’nin batıdaki girişi altında yer alan büyük mağaralar ahır olarak kullanılmış olmalıdır. Kale üzerinde çeşitli yapı kalıntıları ve bir su kuyusu yer almaktadır.

Kalenin burç ve duvarlarının önemli bir kısmının Urfa bölgesine 1272-1394, 1404-1505 ve ….-1517 tarihleri arasında üç kez hakim olan Memluklar döneminde restore edildiği anlaşılmaktadır. Zira Urfa kalesi ve Birecik şehir surlarındaki Memluk restorasyonlarının bariz işareti sayılan, çevrelerinin 5 cm.’lik bölümleri düzlenmiş, bunun ortasında kalan alan kabarık bırakılmış taşlardan oluşan duvarların Çimdin Kale’de görülmesi bu görüşü güçlendiren önemli işaretlerdir.

Paylaşın

Şanlıurfa: Harran, Ulu Camii

Ulu Camii; Şanlıurfa’nın Harran İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Harran höyüğünün kuzey doğu eteğinde yer alan Ulu Cami, Anadolu’nun ilk anıtsal camii, ilk revaklı avlulu ve şadırvanlı camii, en zengin taş süslemeli camii olma gibi daha birçok önemli özelliklere sahiptir. Çeşitli kaynaklarda “Cami el-Firdevs (Cennet Camii) veya “Cuma Camii” adlarıyla geçen Harran Ulu Camii ile ilgili en eski bilgileri, İbni Cübeyr bizlere şu cümlelerle aktarmaktadır. “Cami ağaç direklerle ve kemerlerle tavanlanmıştır. Direklerin uzunluğu 15 adım tutar ve mermer döşemenin üstünde boydan boya uzanır. Bu camiden daha geniş kemerli olan cami görmedim. Camiye giriş sahnının duvarlarının her tarafından kapılar açılmıştır. Bunlardan dokuzu ana kapının sağında, dokuzu solundadır. Ondokuzuncu kapı olan ana kapı ortada olup büyük kemerlidir. Bu kapı sanki şehir kapıları gibi heybetli ve güzeldir. Bu caminin kapılarının hepsi ağaçtan olup son derece süslü ve ustaca yapılmış kilitleri vardır. Bu caminin yapısında ve ona bitişen çarşıların planlanmasında şehirde nadir görülen bir güzellik ve intizam gördük”.

İbni Şeddad, caminin esasının Sabiilerin büyük Ay Mabedi (Sin Tapınağı) olduğunu, Hz. Ömer zamanında İslâm orduları komutanlarından İyaz b. Ganem 640 yılında şehri alınca bu mabedi camiye çevirdiğini, Sabiilere kendi mabedlerini yapmaları için başka bir yer verdiğini söylemektedir. Rice tarafından caminin üç avlu kapısının girişinde bulunan ve Babil Kralı Nabonid dönemine tarihlenen (M.Ö. V. yüzyıl) biri Ay Tanrısı Sin, diğeri Güneş Tanrısı Şamaş’ı temsil eden (üçüncünün mahiyeti bilinmiyor) üç stele dayanarak İbni Şeddad’ın bu görüşüne itibar etmek mümkündür. İbni Şeddad ayrıca, caminin Nureddin Mahmud b. Zengi tarafından XII. asrın ortalarında restore edilip genişletildiğini ve süslendiğini bildirmektedir. Bu tamirle ilgili olarak, caminin doğu cephesinde yer alan kitabe, İbni Şeddad’ı doğrular mahiyettedir.

H. 114 (m. 732) yılında Halife olan Hişam b. Abdülmelik; el-Cezire, Doğu Anadolu ve Azerbaycan bölgesine vali olarak II. Mervan’ı tayin edince Harran Mervan’ın vilayet merkezi oldu. Mervan daha sonra halife olduğunda (744-750) Harran’ı Emevi Devleti’nin başkenti yaptı ve İbni Şeddad’ın İyaz b. Ganem zamanında inşa edildiğini belirttiği caminin yerine, daha büyük ölçüde bugün kalıntıları mevcut olan Ulu Cami’yi inşa ettirdi. Başta Rice ve Dr. Nurettin Yardımcı olmak üzere birçok araştırmacı Harran Ulu Cami’nin II. Mervan tarafından inşa edildiğini kabul etmektedir.

Başta da belirttiğimiz üzere Anadolu’da inşa edilen ilk anıtsal cami, en büyük cami, ilk revaklı avlulu cami ve en zengin taş süslemeli cami olma ve daha birçok mimari özelliğe sahip olan Harran Ulu Camii’nin Anadolu cami mimarisi içerisinde çok önemli bir yeri vardır. Tüm bu önemli özelliklere rağmen Türkçe sanat tarihi kitaplarında yer verilmeyen bu camiden K.A.C.Creswell (1932), Seton Lloyd-W.C.Brice (1951), Vakıflar Genel Müdürlüğü (1976’da küçük bir sondaj) ve Dr. Nurettin Yardımcı (1983’de başlamış, halen devam ediyor) dışında ilgilenen olmamıştır.

Harran Ulu Camii ile ilgili ilk ciddi araştırma, Creswell tarafından yapılmış ve bu araştırma onun “Early Muslim Architecture” adlı eserinde geniş biçimde yayınlanmıştır. Cami, Rice’nin yaptığı ölçümlere göre 103×103 m., Dr. Nurettin Yardımcı’nın ölçümlerine göre 104×107 m. boyutlarındadır. Her iki ölçümde de cami harimi ve avlusu birlikte ele alınmıştır. Caminin harim kısmı 104×40 m., avlu kısmı ise 100×65 m. boyutundadır.

Creswell tarafından 1930’larda ilk defa çizilen plan, Dr. Nurettin Yardımcı’nın son yıllarda yaptığı kazılar neticesinde daha da netlik kazanmış ve caminin mihrap duvarı boyunca uzanan dört sahınlı bir plana sahip olduğu anlaşılmıştır. Mihrap önünden başlamak üzere, birinci ve ikinci sahınlar paye ve sütun sıralarıyla üslûp bütünlüğü göstermektedir. Üçüncü sahın sadece payelerle, giriş cephesindeki dördüncü sahın, dikdörtgen payeler önüne konulmuş sütunların oluşturduğu paye-sütun sıralarıyla ayrılmış, böylece caminin ön cephesinde oluşan 19 kemer aralığının her birine, İbni Şeddad’ın sözünü ettiği kapı fonksiyonu verilmiştir. Bu kapılardan sadece en geniş olan orta kapının kemeri, günümüze kadar gelebilmiştir.

Sahınları ayıran paye ve sütunların mihrap önündeki ilk iki sahında üslûp bütünlüğü, diğer iki sahnın her birinde farklılıklar göstermesi, 1950’li yıllarda burada kazılar yapan Rice’nin kafasında bazı sorular doğurmuş ve bu araştırmacı caminin ilk şeklinin iki sahınlı olduğunu, diğer iki sahnın daha geç devirlerde eklendiği fikrini edinmiştir.

Creswell’in caminin doğu cephesini gösteren 1930 tarihli rölövesi dikkatle incelendiğinde, gerçekten de caminin üç aşamada inşa edildiği anlaşılmaktadır. Bu rölevedeki duvar örgü izleri incelendiğinde caminin önce II. Mervan zamanında mihrap duvarına paralel iki sahınlı olarak inşa edildiği daha sonraki bir dönemde buna üçüncü sahnın, daha geç bir dönemde ise dördüncü sahnın ilave edildiği anlaşılmaktadır. Yine Creswell’in rölövesine bakıldığında, ilk iki sahnın çatılarının yüksek tutulduğu görülmektedir. Birinci ve ikinci sahnı ayıran bölümde, Emevi süsleme sanatının özelliklerini yansıtan asma dalı ve üzüm salkımlarıyla süslü sütunlara rastlanılmış olması, bu sahınların Emevi devrinde inşa edilmiş olabileceği fikrini güçlendirmektedir. Asma dalı süslemeli bu sütunlar Urfa Müzesi’nde teşhir edilmektedir.

Dördüncü sahın, doğu cephedeki kitabede geçen ve İbni Şeddad’ın da sözünü ettiği h. 570 (m. 1174) tarihinde Nureddin Mahmut b. Zengi tarafından ilave edilmiş olmalıdır. Bu sahnın yıkıntıları arasında yer alan insitu durumundaki kemerler ve sütun başlıklarındaki zengin süslemelerin XII. yüzyıl Türk süsleme sanatı özelliklerini yansıtması, bu görüşü doğrulamaktadır. Camide gerek Emevi devrinden kalma ve gerekse XII. yüzyıldan kalma taş süslemeler Türk-İslâm taş süsleme sanatının şaheser örnekleri arasındadır.

Caminin mihrabı orta eksenden batıya kaymış durumdadır. Harran Ulu Camii’nde en ilgi çeken hususlardan biri, kıble duvarı arkasındaki sokaktan mihraba inen merdivenli yol ve bu yol ile bağlantılı içiçe geçen iki küçük odadır. Creswell, Lloyd ve Brice’ın görmediği, Dr. Nurettin Yardımcı’nın kazılarında ortaya çıkartılan bu merdiven ve odalar, Anadolu camilerinde tek örnek olması açısından önem taşımaktadır. İmamın bu kısa yoldan mihraba inerek namaz kıldırdığı ve mihrap üzerindeki iki küçük odayı elbise değiştirme amacıyla kullandığı tahmin edilmektedir. Sokaktan gelen bu kısa yolun cami planına dahil edilmesinin diğer önemli bir nedeni de, Sultanı’ın kısa ve emniyetli bir yoldan camiye inmesini sağlamak olmalıdır. Ayrıca mihrap üzerindeki küçük odanın mimber olarak kullanılma ihtimalini de gözardı etmemek gerekir.

Cami harimine giriş, İbni Şeddad’ın belirttiği avlu cephesindeki 19 kapıdan, güneydeki sokaktan mihraba inen merdivenli kapıdan, doğu duvardaki küçük kapıdan ve yine Dr. Nurettin Yardımcı’nın kazılarda ortaya çıkardığı güney batı köşedeki “görkemli kapı”dan olmaktadır. Bu kapıdan harime giriş, kuzeye doğru inen ve camiye yarım dönüş yapan 15 basamaklı merdivenle olmaktadır. Bu merdivenin yapımında, sütun kaideleri ve antik bazalt taşlar devşirme olarak kullanılmıştır.

Harran Ulu Camiinin örtü sisteminin nasıl olduğu sorusuna İbni Şeddad: “Cami, 15 adım uzunluğunda ağaç direklerle ve kemerlerle tavanlanmıştır” cümlesiyle açıklık getirmektedir. Dr. Nurettin Yardımcı’nın kazılarında, kubbe ya da tonoz örtüsünde kullanılan taş-tuğla malzemeye rastlanılmayışına karşılık, yanmış vaziyette süslemeli ağaç elemanlara rastlanılmış olması İbni Şeddad’ı doğrulamaktadır.

Yaklaşık 100×65 m. boyutlarındaki revaklı avlunun ortasında kesme taşlardan içe doğru basamaklı olarak yapılmış, fıskiyesi zarif işçilikli bir havuz (şadırvan) yer almaktadır. Şadırvana su getiren kanallar ile tahliye kanalları günümüze kadar gelmiştir. Avlunun kuzey batı tarafında, geniş ve derin bir kuyu bulunmaktadır.

Avluya giriş; doğu, batı ve kuzey cephelerindeki kapılardan olmaktadır. Bu kapılardan at nalı kemerli ve Nureddin Mahmud’un h. 570 (m. 1174) tarihli onarımı ile ilgili kitabeli doğu kapısı sağlam olarak günümüze ulaşmıştır. Diğer iki kapının sadece basamakları günümüze ulaşmıştır. Avlunun doğu ve kuzey duvarı dışında yeralan ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün 1976 yılı kazılarında; ortaya çıkartılan tuğla duvarlı küçük hücrelerin, medresenin öğrenci odaları olduğu tahmin edilmektedir.

Avlunun kuzey duvarının doğu kesiminde minare yer almaktadır. Dr. Nurettin Yardımcı’nın ölçümlerine göre 5.20×5.20 m. boyutundaki kare gövdeli minarenin yüksekliği 33.30 m.dir. Bunun 22 m.’lik kısmı düzgün kesme taşlardan, geri kalan kısmı tuğladan inşa edilmiştir. Tuğlalı kısmın h. 508 (m. 1114) ve h. 522 (m. 1128) depremlerinden sonra inşa edilmiş olabileceği tahmin edilmektedir. Minarenin ahşap merdivenleri günümüze ulaşmamıştır. Merdivenler; Dr. Yardımcı’nın restorasyon çalışmaları sırasında, orijinaline uygun bir biçimde ve çok güzel bir şekilde yeniden yapılmıştır. Üst kısmı yıkılmış olan minarenin şerefesinin ne şekil olduğu konusunda bilgi bulunmamaktadır.

Paylaşın

Şanlıurfa: Eyyüp Nebi Peygamber Türbeleri

Eyyüp Nebi Peygamber Türbeleri; Şanlıurfa’nın Viranşehir İlçesi, Eyyüp Nebi Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Eyyup Nebi Köyü’nde Eyyup Peygamber, Eyyup Peygamber’in hanımı Rahime Hatun ve Elyesa’ Peygamber’in mezarları bulunmaktadır. Bu köyün 400 yıldan beri Eyyup Nebi Köyü adıyla anıldığı vakfiyesinden anlaşılmaktadır. Eyyup Nebi Köyü’ndeki peygamber türbeleri yüzyıllardan beri kutsal günlerde ve bayramlarda, yöredeki binlerce kişi tarafından ziyaret edilmektedir.

Bu önemli inanç merkezinde, son yıllarda Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Okutmanlarından Mehmet Oymak’ın danışmanlığında, Turizm Bakanlığı ve Şanlıurfa Valiliği’nce geniş ölçekli bir çevre düzenlemesi ve türbe restorasyonları gerçekleştirilmiş; her üç türbe arasında yaya yollarıyla bağlantı sağlanarak türbeler alanı ihata duvarlarıyla köy yerleşmesinden ayrılmış ve ağaçlandırılmıştır. Eyyup Peygamber türbesinin batı yakınında bulunan ve O’nun otururken yaslandığına inanılan büyük bazalt taş, bu proje içerisinde korumaya alınmıştır.

EYYUP PEYGAMBER TÜRBESİ

Mevcut inanca göre, Yüce Allah, Şanlıurfa’da yaşayan ve çok zengin olan Eyyup Peygamber’i imtihan etmek için önce mallarını ve çocuklarını elinden aldı ve daha sonra kendisine ağır bir hastalık verdi. Tüm bunlara sabır ve şükür gösteren Hz. Eyyup, Cebaril (a.s.)’in getirdiği vahiy gereği ayağını yere vurdu ve yerden su fışkırdı. Bu su ile yıkanan Hz. Eyyup, vücudunu kaplayan yaralardan hemen kurduldu.

Daha sonra içtiği bu kutsal su, içindeki bütün dertlerini de yok etti. Bunun üzerine Allah, Hz. Eyyup’a, hem çocuklarının hem de mallarının iki katını verdi. Bunun için Hz. Eyyup, sabır timsali bir peygamber olarak tanınmaktadır. Eyyup Peygamber’in hastalık çektiği mağara, yıkanarak ve suyundan içerek şifa bulduğu kuyu Şanlıurfa’nın Eyyûbiye Mahallesi’nde bulunmaktadır.

Şanlıurfa’ya 100 km. mesafede, Viranşehir ilçe sınırları içerisindeki Eyyup Nebi Köyü’nde bulunan Eyyup Peygamber’in türbesi, köyün kuzey yönündeki höyüğün güney eteğinde, kendi adıyla anılan caminin doğusundaki mezarlık içerisindedir. Oldukça harap bir durumda olan türbe, son yıllarda Şanlıurfa Valiliği’nce tek kubbeli, beşgözlü revaklı ve revakların üzeri üç kubbe ile örtülü olarak yeniden inşa edilmiştir. H. 1336 (m. 1918) tarihli Diyarbakır Vilâyet Salnâmesi’nde, türbenin kubbesinin çinko ile kaplandığı ve hademesine maaş bağlandığı kayıtlıdır.

RAHİME HATUN TÜRBESİ

Eyyup Peygamber’in ağır hastalığı ve uğradığı musibetler sırasında O’na büyük bir şefkat ve sabırla bakan hanımı Rahime Hatun’un mezarı Eyyup Peygamber türbesinin yaklaşık 500 m. kuzeybatısındadır. Kare planlı, tek kubbeli bu mütevazi mezar anıtı köydeki diğer türbeler gibi, geçtiğimiz yıllarda Şanlıurfa Valiliği’nce restore edilmiştir.

ELYASA PEYGAMBER TÜRBESİ

Yine mevcut inanca göre, Eyyup Peygamberi ziyaret etmek isteyen Elyesa’ Peygamber, uzun yıllar süren zorlu bir yolculuktan sonra O’nun bulunduğu köye ulaşır. Ancak kendisi bunu bilmemektedir. Karşısına insan kılığına girmiş Şeytan çıkar ve Hz. Eyyub’un daha çok uzaklarda olduğunu söyler.

Yaşlı ve yorgun olan, artık yürüyecek mecali kalmayan Elyesa’ Peygamber umutsuzluğa düşer ve Allah’a dua ederek ruhunu almasını diler. Bunun üzerine hemen orada vefat eder ve köy içerisine gömülür. Eyyup Peygamber türbesinin 500 m. güneybatısında yer alan ve oldukça harap bir durumda olan Elyesa’ Peygamber türbesi, Şanlıurfa Valiliği’nce yeniden yaptırılmıştır.

Paylaşın

Şanlıurfa: Siverek Kalesi

Siverek Kalesi; Şanlıurfa’nın Siverek İlçesi, Kale Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Geçmişi Assurlulara dönemine kadar uzanan kale büyük kesme taşlarla inşa edilmiştir. Yerden 30-35 metre yükseklikteki bu kalenin altında, bulunan sığınaklar, kale eteklerinde yapılan evlerin temel kazıları sırasında ortaya çıkan dehlizlerin varlığından anlaşılmıştır.

Siverek, Bizanslıların eline geçtiğinde, kale Arap saldırılarına karşı tamir edilerek tekrar kullanıldı. Kale, daha sonra Osmanlı tarafından da tamir edilmiştir.

Yığma bir tepe üzerine kurulan kale Asurlular tarafından yapılmıştır. Eski Konttopolis(Siverek) şehrini koruma amaçlı yapılan kalenin surları, Roma döneminde sağlamlaştırılmıştır. Tarihçi Batlamyus’a göre; kalenin surları Mezopotamya’dan gelecek Arap akınlarına karşı daha da güçlendirilmiştir.

Paylaşın

Şanlıurfa: İnik Mağaraları

İnik Mağaraları; Şanlıurfa’nın Hilvan İlçesi, Höyüklü Garoz ya da Büyük Garoz Köyü sınırları arasında yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

İnik Mağaraları görenleri şaşırtacak kadar muhteşem bir güzellikte. Kaya mezarların ve insan yaşam izlerinin yer aldığı mağaralar 3 kattan oluşmaktadır. Yerden yaklaşık olarak 30 metre yükseklikte yer alan mağaralar derin bir vadinin içinde bulunuyor.

Tenha bir yerde bulunan mağaralara varmadan su kuyusu, doğal su kaynağı ve etrafa dağılmış bir şekilde sunaklar bulunuyor.

Mağaraların en üst katında yine yumuşak kayaya eşilmiş su sarnıçları ve sunaklar yer alıyor. Birbirine geçişli olan İnik Mağaraların içinde yerlere ve duvarlara yapılmış ve ne amaçla yapıldığı bilinmeyen ancak zamanın ihtiyacına göre yapıldığı düşünülen ilginç oymalar bulunmakta.

Paylaşın