Plastik Ambalajlardaki Kimyasallar Obeziteye Yol Açıyor

Yapılan yeni bir araştırma, günlük hayatta kullanılan plastik ambalajlar, aşırı kiloyu ve obezitenin gelişimini destekleyebilecek kimyasallar içerdiğini ortaya koydu. Dünyada yaklaşık 2 milyar insan aşırı kilo sorunu yaşarken, bunların yaklaşık 650 milyonu obezite kategorisine giriyor.

EurekAlert’in haberine göre, “Environmental Science & Technology” adlı hakemli dergide yer alan çalışma, ucuz olması ve gıdanın raf ömrünü uzatması nedeniyle yaygın olarak kullanılan plastik ambalajların binlerce farklı kimyasal madde içerdiğini ortaya koydu.

Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin (NTNU) öncülüğünde ve Almanya’daki Goethe Üniversitesinin katkılarıyla oluşturulan bir araştırma grubu, plastiklerin hangi kimyasalları içerdiklerini görmek için aralarında yoğurt kapları, içecek şişeleri ve mutfak süngerleri gibi günlük ürünlerin yer aldığı 34 farklı plastik ürünü inceledi.

İncelenen ürünlerde 55 binden fazla farklı kimyasal bileşen bulunurken, bunlardan 629’u tanımlandı. Bu maddelerden 11’inin insan metabolizmasına zarar verdiği gözlemlendi.

Yağ hücresini geliştiriyor

Yeni çalışmada incelenen plastik ürünlerin üçte birindeki kimyasalların, yağ hücresi gelişimine katkıda bulunduğun ortaya çıktı. NTNU Biyoloji Bölümünden Martin Wagner, incelemelerinin, plastik ürünlerin aşırı kilo ve obeziteye neden olabilecek maddeler içerdiğini gösterdiğini aktardı.

Plastik kirliliği

Güvenli sınır aşıldı

Geçtiğimiz günlerde Environmental Science&Technology Dergisi‘nde yayımlanan yeni bir çalışma, pestisitler, endüstriyel bileşikler ve antibiyotikler dahil olmak üzere 350 bin sentetik kimyasal ve plastiklerin yarattığı kirliliğin insanlık için güvenli sınırı aştığını ortaya koymuştu.

Kimyasal kirliliğin bir gezegen için son sınırlarına ulaştığı sonucuna varan bilim insanları, gezegeni saran bu kimyasal kirlilik karışımının, insanlığın bağlı olduğu küresel ekosistemlerin istikrarını tehdit ettiğini söyledi.

Araştırmanın sonuçlarına göre plastik kirliliği, Everest Dağı’nın zirvesinden en derin okyanuslara kadar gözlemleniyor ve poliklorlu bifeniller (PCB) gibi bazı toksik kimyasallar uzun ömürlü olup son derece yaygın.

Kimyasal kirlilik, tüm yaşamı destekleyen biyolojik ve fiziksel süreçlere zarar vererek gezegenin sistemlerini tehdit ediyor. Örneğin pestisitler, tüm ekosistemleri ve dolayısıyla temel ihtiyaçları ve hedeflenmediği halde birçok böceği yok ediyor.

Kirliliğin doğadaki yansıması

Birleşmiş Milletler (BM) Göç Eden Yabani Hayvan Türlerinin Korunmasına İlişkin Sözleşme (CMS) tarafından yayımlanan bir raporda ise tatlı su türleri, kara hayvanları ve kuşlar da dahil olmak üzere CMS tarafından korunan türlerin nehir ekosistemlerindeki ve karadaki plastik kirliliğinden etkilendiği kaydedildi.

Uzmanlar, plastik kirliliğini yönetmeye yönelik küresel kapasitenin, plastik pazarında öngörülen büyümeye ayak uyduramadığı konusunda uyardı.

Raporda, 2030 yılına kadar, iddialı önlemlerle bile yılda 53 milyon metre tona kadar plastiğin su ekosistemlerine karışabileceği ve herhangi bir iyileştirme yapılmadığı takdirde bu rakamın yılda 90 milyon tona ulaşabileceğini vurgulandı.

Paylaşın

Milyonlarca Kişi ‘Antibiyotik Direnci’nden Ölüyor

Lancet dergisinde yayımlanan bir araştırma sonucuna göre 2019 yılında dünya çapında 1,2 milyondan fazla insan antibiyotik direnci nedeniyle yaşamını yitirdi. 204 ülke ve bölgeden verilere dayandırılan araştırmada antibiyotik direnciyle bağlantılı nedenlerden ölenlerin sayısının ise 4,95 milyonu bulduğu belirtildi.

Dünyada koronavirüsle mücadele sürerken bilim insanları antibiyotik direnci nedeniyle kaydedilen ölümlerin giderek arttığı uyarısında bulunuyor.

Tıp dünyasının saygın yayınlarından Lancet dergisinde yayımlanan bir araştırma sonucuna göre 2019 yılında dünya çapında 1,2 milyondan fazla insan antibiyotik direnci nedeniyle yaşamını yitirdi. 204 ülke ve bölgeden verilere dayandırılan araştırmada antibiyotik direnciyle bağlantılı nedenlerden ölenlerin sayısının ise 4,95 milyonu bulduğu belirtildi.

Bilim insanları ve sağlık yetkilileri antibiyotiğin yanlış ve gereksiz kullanımı nedeniyle antibiyotik tedavisine yanıt vermeyen bakteri ve mikrop türlerinin arttığı uyarısında bulunuyor.

Yılda 10 milyon ölüm bekleniyor

Araştırmada yer alan Washington Üniversitesinden Prof. Dr. Chris Murray, açıklanan yeni verilerin dünya çapında antibiyotik direncinin gerçek boyutunu gözler önüne serdiğini belirterek, “Önceki tahminler 2050 yılına kadar antibiyotik direnci kaynaklı yılda 10 milyon ölüme işaret ediyordu. Ancak şu an bu rakama tahmin edildiğinden çok daha yakın olduğumuzu kesin olarak biliyoruz” dedi.

Tehdide karşı acilen harekete geçilmesi gerektiğini vurgulayan Murray, “Antibiyotik direncine karşı yarışta önde olmak istiyorsak bu verileri, rotayı düzeltecek önlemler almak, inovasyonu geliştirmek için kullanmalıyız” dedi.

Antibiyotikler direnci kıramıyor

Dünya Sağlık Örgütü geçen yıl antibiyotik direnci konusunda uyarıda bulunarak son dönemde ruhsat alan ya da geliştirme aşamasındaki 43 antibiyotiğin hiçbirinin antibiyotik direnciyle mücadele için yeterli olmadığına dikkat çekmişti.

Pittsburgh Üniversitesi Tıp Fakültesinden Prof. Dr. Cornelius Clancy de antibiyotik direncine karşı mücadelede yeni tedavi yöntemlerine odaklanılması gerektiğini belirterek, “Penisilinden bu yana on yıllardır sahip olduğumuz geleneksel antibiyotik modelinin iflas ettiğini düşünüyorum” dedi.

Clancy, son iki yılda dünyanın koronavirüs pandemisine odaklandığını, ancak antibiyotik direncinin “uzun vadeli bir sınama” olduğunu vurguladı.

Araştırmada 2019 yılında antibiyotik direnci nedeniyle kaydedilen ölümlerin büyük bölümünün, zatürre gibi alt solunum yolu hastalıklarından kaynaklandığı, ardından kan dolaşımı ve intraabdominal (karın içi) enfeksiyonlarının geldiği bildirildi.

Antibiyotik direncinin, AIDS ve sıtmayı geride bırakarak dünyada en çok görülen ölüm nedenleri arasında yer aldığına dikkat çekildi.

En büyük tehdit Sahra Altı Afrika ve Güney Asya’da

Antibiyotik direncinin en yoğun görüldüğü bölge Sahra Altı Afrika ve Güney Asya oldu. Bu bölgelerde beş ölümden birinin 5 yaş altı çocuklarda görüldüğü kaydedildi.

Araştırmada, başta düşük ve orta gelirli ülkeler olmak üzere bazı bölgelerde sağlıklı verilere ulaşımın sınırlı olduğuna dikkat çekilerek gerçek rakamların daha farklı olabileceği de kaydedildi.

“Süper bakteri” diye adlandırılan çoklu direnç sahibi bakteriler antibiyotik tedavisini imkansız kılıyor ve bunun sonucunda hafif yaralanma ya da enfeksiyonlar bile ölümle sonuçlanabiliyor. “Süper bakteriler” doğal yolla da ortaya çıkabiliyor, ancak antibiyotiklerin aşırı ya da yanlış kullanımı da direnç oluşması sürecini hızlandırıyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Koronavirus: D Vitamininin Önemi

D vitamini, birçok uzman tarafından Kovid 19 enfeksiyonu için önleyici bir tedavi olarak önerilmiştir. D vitamini, cilt güneş ışığına maruz kaldığında vücut tarafından üretilir. Kapalı alanda kalmak vücuttaki D vitamini seviyesini düşürür.

Haber Merkezi / Kovid 19 salgını sırasında herkesin evde kalması önerildiğinde, vücuttaki D vitamini seviyesinin kontrol edilmesi çok önemlidir.

D vitamininin Kovid 19 tedavisindeki etkisine dair doğrudan bir kanıt bulunmamakla birlikte, inflamasyonu kontrol etmedeki rolü nedeniyle uzmanlar tarafından koruyucu bir tedavi olarak değerlendirilmektedir. Kovid 19 enfeksiyonu, tümü inflamasyon içeren miyokardit, mikrovasküler tromboz ve/veya sitokin fırtınalarına yol açar.

D vitamininin birincil rolü bağışıklığı artırmak ve iltihabı hafifletmektir ve muhtemelen bu nedenle Kovid 19‘u önlemek için D vitamini alımını artırmaya yönelik öneriler vardır. Düşük D vitamini seviyeleri, inflamatuar sitokinlerde bir artış ile ilişkilendirilmiştir.

İnsanlar bu günlerde kapalı kalmayı tercih ediyor. Bu durum, koronavirüs yayılımının bir dereceye kadar durdurulması için bulunmaz bir nimet iken, diğer yandan vücuttaki D vitamini seviyesinde de bir düşüşü tetikleyebilir.

Uzmanlar ne diyor?

Minnesota Üniversitesi’nden uzmanlar, konuya ilişkin yaptıkları açıklamada, “D vitamini aslında zatürre/ARDS, iltihaplanma, inflamatuar sitokinler ve tromboz ile ilgili olarak Kovid 19‘un şiddetini azaltırsa, o zaman takviyeler pandeminin etkisini azaltmak için nispeten kolay bir seçenek sunacaktır.” diyorlar.

D vitamini takviyeleri konusunda uzman önerileri alınmalıdır. Bunun dışında cildi her gün birkaç dakika güneş ışığına maruz bırakmak gerekir. Günlük beslenmede D vitamini yönünden zengin besinler eklenmelidir.

Somon balığı, morina karaciğeri yağı, mantar, inek sütü, soya sütü ve yumurta gibi yağlı balıklar gibi besinler D vitamini açısından zengindir. Genellikle yaşlı bireylerin her zaman mikro besinlerde eksik olduğu görülür. Takviye, bu yaş grubuna ait kişiler için bir zorunluluktur.

Paylaşın

Kilo Vermek İçin En Etkili 3 Detoks İçeceği

Kilo verme diyetin en önemli kısmı, sizin için neyin işe yaradığını anlamaktır. Kilo verme yönteminizle ne kadar uğraşırsanız uğraşın, ancak doğru yolu izlerseniz vücudunuzdan fazla kiloları atmayı başarabilirsiniz.

Haber Merkezi / Su her zaman kilo vermek için iyi bir seçenek olarak görülmektedir. Doğal içeriklerle birleşen su, sadece besleyici olmakla kalmayıp aynı zamanda vücutta bulunan ekstra yağ üzerinde muazzam etki yaratabilen harika bir içecek haline gelir. Bunun yanında detoks içecekleri de bulunmaktadır.

İşte kilo vermede etkili olabilecek üç harika detoks içeceği:

Tarçın-Bal

Bu iki harika besinin faydalarını hiç kimse yadsımıyor. Tarçın anti viral, ve antifungal iken, bal antioksidanların güç merkezidir.

Limon-Zencefil

Limon ve zencefilin faydaları saymaya gerek yok. Bir limon-zencefil detoks içeceği hazırlamak için bir bardak ılık suya yarım limon suyu ve 4 – 5 gr. rendelenmiş zencefil eklemeniz gerekir. Uzmanlar, bu suyun normal miktarlarda düzenli olarak tüketilmesinin toksinleri vücuttan etkili bir şekilde atacağını öne sürüyorlar.

Araştırmalara göre zencefil açlığı azaltır ve limon zengin bir C vitamini ve antioksidan kaynağıdır. Bu içecek aynı zamanda bağışıklığı büyük ölçüde güçlendirir.

Salatalık-Nane

Sadece besleyici olmakla kalmayıp aynı zamanda harika bir tada sahip olan başka bir harika içecek. Su açısından zengin salatalık ve besin açısından zengin nane bir araya getirildiklerinde asla yanılmazlar. Bu içeceği hazırlamak için bir şişe suya birkaç dilim salatalık ve ince kıyılmış nane yaprağı ekleyebilirsiniz.

Bu detoks suyu günlük olarak tüketilebilir. Araştırmalara göre, salatalık-nane içeceği kilo vermeye yardımcı olur ve ayrıca kan basıncını düşürmek, kanseri önlemek gibi sayısız fayda sağlar. Bunlar aynı zamanda zengin bir antioksidan kaynağıdır.

Paylaşın

Zihinsel Gücünüzü Geliştirmenin Uzman Onaylı Yolları

Zihinsel gücünüz ne ise, yaşamınızda yolunuza çıkması muhtemel engellere karşı tutumunuzda o olacaktır. Belirgin bir yakın gelecek veya uzak gelecek için ayrıntılı planlar yapabilirsiniz, ancak tüm bunlar için, hayat size ne sürprizler yaparsa yapsın, sizi kaya gibi sağlam tutacak zihinsel güce sahip olmanız gerekli.

Haber Merkezi / Psikologlar zihinsel gücü, belirli bir bireyin zorluklara göğüs gerdiği zamanki direncin ölçüsü olarak tanımlar. Her birey zor bir durumla karşılaştığında belirli bir tutum sergiler ve bu tutum zihinsel gücu oluşturur.

Krizler, finansal sorunlar, çevresel faktörlerdeki olumsuz dönüşler, her insanın karşılaştığı kaçınılmaz engellerden sadece birkaçıdır. Bu olumsuz olayların etkileme derecesi bireyden bireye değişir ve kişinin bu etkilere tepki verme şekli zihinsel gücü oluşturan şeydir.

Zihinsel güç nasıl artırılır?

Zihinsel gücü artırmak için, kişinin disiplinli bir egzersiz rejimi benimsemesi gerekir; psikolojik bir egzersiz. Bu, temel inançları anlamayı, güçlü ve zayıf yönleri bulmayı, olumlu düşünceler için ekstra alan yaratmayı, duyguları yönlendirmenin uygun bir yolunu bilmeyi ve günlük aktiviteleri gözlemlemeyi içerir.

Zihinsel gücü artırmak için kişi zihinsel enerjiyi her zaman akıllıca kullanmalıdır: Kontrol edemediğiniz şeyler hakkında kafa yormak beyin gücünü boşa harcamak, zihinsel enerjiyi hızla tüketir. Çözemediğiniz olumsuz problemler hakkında ne kadar çok düşünürseniz, yaratıcı çabalar için o kadar az enerjiniz kalır.

Örneğin, oturmak ve endişelenmek. hava tahmini yardımcı olmuyor. Önünüze büyük bir fırtına geliyorsa, bunun için endişelenmek onu engellemez. Ancak buna hazırlanmayı seçebilirsiniz. Yalnızca kontrolünüz altında olana odaklanın.

Zihinsel enerji nasıl kullanılır?

Zihinsel enerji üretken işler için kullanılmalıdır. Örneğin, okul günlerinde ilgilendiğiniz uzun zamandır unutulmuş bir hobi veya boş zaman etkinliği bulmaya çalışın. Düşünceleriniz üretken olmadığında, onu hobiye yönlendirmeye çalışın. Bir hobi, ne kadar stresli olursanız olun zihninizi meşgul eder, çünkü yapmayı sevdiğiniz bir şeydir.

Etkileşimde bulunun, izole olmayın

Grup etkileşimlerine katılın, fikirlerinizi paylaşın, çeşitli konularda tartışın ve olumlu görüşler edinin.

Oku oku oku

Konsantre olmanız ne kadar zor olursa olsun okumayı bırakmayın. Kişisel gelişim üzerine kitaplar okumak sadece stresle başa çıkma konusunda size fikir vermekle kalmayacak, aynı zamanda zihinsel sağlığınızı gerçekten verimli bir şekilde artırabilecek çeşitli gerçeklerden haberdar olmanızı sağlayacaktır. Okumak için harcanan zaman asla boşa değildir.

Paylaşın

İnsanlar Günde Beş Saatini Mobil Uygulamalarda Geçiriyor

Mobil uygulamaların kullanımını takip eden App Annie isimli şirketin yaptığı araştırmaya göre insanlar günde ortalama 4,8 saati mobil telefonlarında geçiriyor. İngiltere’nin medya denetim kurumu Ofcom, 2020 yılında benzer bir oran tespit etmişti, ancak onların verilerine televizyon izleme süresi de dahil edilmişti.

App Annie’nin yaptığı araştırmaya göre insanlar 2021 yılında mobil uygulamalara 170 milyar dolar harcadı, uygulamalar 230 milyar defa indirildi. Araştırma, TikTok’un dünya çapında en çok indirilen uygulama olduğunu, kullanıcıların 2020 yılına kıyasla TikTok’ta yüzde 90 oranında daha fazla vakit geçirdiğini saptadı.

Büyük ekranlar yavaş yavaş yok oluyor

App Annie’nin Genel Müdürü Theodore Krantz, cep telefonların harcanan zaman, indirilen uygulama sayısı ve elde edilen gelir gibi birçok alanda rekor kırdığını söyledi. Krantz, “Büyük ekranlar yavaş yavaş yok oluyor, cep telefonları neredeyse her alanda rekor kırmaya devam ediyor” diye konuştu.

App Annie, 2022 yılında aylık TikTok kullanıcı sayısının 1.5 milyarı aşacağını öngörüyor. Hindistan, Türkiye, ABD, Japonya, Meksika, Singapur ve Kanada’da yapılan çalışma, mobil uygulamalarda geçirilen zamanın ortalama 4 saat 48 dakika olduğunu, bunun 2019 yılına kıyasla yüzde 30 yükseldiğini tespit ediyor.

Brezilya, Endonezya ve Güney Kore’de bu sürenin 5 saati aştığı belirtiliyor. Mobil uygulamalarda geçirilen her 10 dakikadan 7’si TikTok başta olmak üzere sosyal medya, fotoğraf ve video uygulamalarında harcanıyor.

2021 yılında 2 milyon yeni uygulama ve oyun

App Annie’nin çalışmasına göre mobil uygulamalar ekosistemine 2021 yılında 2 milyon yeni uygulama ve oyun eklendi. 100 milyon doların üstünde gelir getiren uygulamaların sayısında ise yüzde 20 artış kaydedildi. Çalışmaya göre Youtube dünyanın en popüler video paylaşım platformu oldu ve 60 ülkede bir milyondan fazla video indirildi. Netflix birçok bölgede ikinci sırada yer aldı.

App Annie, mobil oyunlarda da artış olduğunu, insanların geçtiğimiz yılda indirdikleri oyunlara 116 milyar dolar harcadığını açıkladı. En popüler oyunlar arasında ‘hiper basit’, yani oynaması kolay ve ücretsiz mobil video oyunların olduğunu belirtti. Bazı kullanıcılar bu oyunlarda yoğun şekilde görülen reklamlardan şikayetçi olsa da reklamcılık sektörü 2021’de bu alanda oldukça başarılı oldu ve reklam harcamaları 295 milyar doları aştı.

Sağlık ve ruh sağlığı uygulamaları

App Annie’nin araştırması, pandeminin insanların yaşam alışkanlıklarında değişikliklere yol açtığını saptadı. Örneğin Singapur, Brezilya ve Endonezya başta olmak üzere, dünyanın her yerinde insanlar alışveriş uygulamalarında daha çok vakit geçirmeye başladı. 2021’de alışveriş uygulamalarında toplam 100 milyar saat harcandı.

UberEats gibi yemek ve içecek uygulamalarında harcanan vakit de önceki seneye kıyasla yüzde 50 oranında arttı. İnsanların pandemi sürecinde spor salonlarına gidememesinden dolayı sağlık ve spor uygulamaları da daha sık kullanılmaya başlandı.

Aynı zamanda Headspace ve Calm gibi meditasyon uygulamaları da daha popüler hale geldi. Meditasyon uygulamalarını en çok gençlerin indirdiği, 2021 yılında bu uygulamaların kullanımında yüzde 27 artış olduğu tespit edildi. Çöpçatanlık uygulamalarının kullanımında da 2018 yılına kıyasla yüzde 95 artış belirlendi, bu uygulamalar için 4 milyar dolardan fazla harcama yapıldı.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

‘Küresel Isınma’ Böbrek Taşı Hastalarını Artıracak

ABD’de yapılan yeni bir araştırma, iklim krizi dolayısıyla artan küresel ısının böbrek taşı vakalarının yüzde 2,2 ile 3,9 arasında yükselmesine yol açacağını gösterdi. Hekimler, “ısınan gezegenin özellikle çocuklarınki başta, insan sağlığı üzerinde etkileri olması kaçınılmaz diyor.”

Araştırmaya göre, iklim krizi nedeniyle artan sıcaklıklar, ısı ve su kaybıyla şiddetlenen ağrı verici böbrek taşı rahatsızlığı çekenlerin çoğalmasına yol açacak.

The Guardian gazetesinin haberine göre ABD’de yaklaşık her 10 kişiden birinin muzdarip olduğu böbrek taşı rahatsızlığının görülme sıklığının (insidans) ülkenin kuzeyinden güneyine indikçe artmakta olduğu gerçeğinden yola çıkan araştırmacılar, Güney Carolina eyaletinde ısı ve nemle bağlantılı böbrek taşı sorununun yüzyıl sonuna kadar nasıl seyredeceğini öngörmek üzere iki iklim senaryosu uyguladılar.

İklim krizi daha çok böbrek taşı üretecek

Philadelphia Çocuk Hastanesinden (Chop) elde edilen verilere göre sera gazı salımının bugünkü oranlarda sürüp sürmemesine veya orta düzeye çekilip çekilmemesine bağlı olarak vaka sayısının yüzde 2,2 ile 3,9 arasında artacağı ve bunun her iki durumda da sağlık harcamalarında büyük bir artışa yol açacağı görüldü.

Böbrek taşlarına, yoğunlaşmış idrarda gelişen ve idrar yolundan geçerken dayanılmaz ağrılara yol açan sert mineral birikintileri (çoğunlukla kalsiyum) neden oluyor. Son yirmi yılda böbrek taşı görülme sıklığı, özellikle beyaz olmayanlar, kadınlar ve ergenler arasında arttı.

Gezegenin ısınması bir halk ve çocuk sağlığı sorunu

Böbrek taşı rahatsızlığının artışına beslenme alışkanlıklarında ve yaşam tarzında gerçekleşen değişiklikler de katkıda bulunuyor. Ancak önceki araştırmalar, yaşam alanlarındaki yüksek sıcaklıklarının riski artırdığını gösteriyor. Su kaybı riskinin arttığı çok sıcak günlerden sonra böbrek taşından ötürü hastanelere başvuranların sayısı da artıyor.

Chop pediatrik ürologu Gregory Tasian, “İklim değişikliğinin özellikle çocuklar açısından, insan sağlığı üzerindeki etkisi üzerinde çok konuşulmuyor, ancak ısınan gezegenin insan sağlığı üzerinde önemli etkileri olacak” diyor.

Scientific Reports’ta yayınlanan çalışmanın sonuçlarına göre, değişik iklim modelleriyle yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçlara göre yüzyılın sonuna kadar ortalama sıcaklık 1,1 ile 5,4 derece (Santigrad) artacak.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Omega-3 Omega-6 Yağ Asitleri, Hangisi Daha Sağlıklı?

Her yağ kötü değildir! ‘Şişman’ kelimesiyle ilgili çağrışımlar çoğunlukla olumsuz olmuştur ve gündelik jargon ‘iyi yağ’ ifadesine yer bırakmamıştır. Popüler düşünce ne derse desin, gerçek şu ki yağlar iyi ve kötü olmak üzere ikiye ayrılır.

Haber Merkezi / Doymuş ve trans yağ asitlerine kötü yağlar olarak bilinir ve genel sağlığımız için kötüdür. Bu yağlar, kolesterolü yükseltebilir, arterleri tıkayabilir ve kalp hastalıkları riskini artırabilirler. Tekli ve çoklu doymuş yağlar, kalp sağlığı ve kolesterol açısından sahip oldukları faydalardan dolayı iyi yağlar olarak sınıflandırılır.

Omega-3

Omega-3 doymamış, yaygın olarak bilinen bir yağ asididir. Hidrokarbon zincirinin sondan üçüncü ve ikinci olan karbon atomları arasındaki çift bağ ile oluşan Omega-3, çoğunlukla balık yağlarında bulunur ve kalp, karaciğer, akciğer, kan damarları ve bağışıklık sağlığının korunmasına yardımcı olur. Hücre duvarının yapısı da omega-3 yağ asitleri tarafından korunur. Omega-3 yağ asitlerinin başlıca üç türü şunlardır:

– ALA (alfa linolenik asit)

– DHA (Dokosaheksaenoik asit)

– EPA (Eikosapentaenoik asit)

Kaynakları;

Omega-3 yağ asitlerinin ana kaynakları balık ve diğer deniz ürünleri, özellikle somon, uskumru, ton balığı ve sardalya gibi soğuk su balıklardır. Kuruyemişler ve tohumları da Omega-3 yağ asitleri açısından zengindir ve aynı dozun iyi bir şekilde alınmasını sağlamak için düzenli olarak tüketilmelidir. Keten tohumu yağı, soya fasulyesi yağı ve kanola yağı gibi bitkisel yağlar, omega-3 yağ asitlerinin harika kaynaklarıdır.

Faydaları;

Omega-3 yağ asidi açısından zengin bir beslenme, kalp ve akciğer sağlığı sağlar. Kan trombositlerinin bir araya toplanmasını önlediği için kardiyovasküler hastalıkları olan kişiler için de faydalıdır. Çocuklarda anksiyete, DEHB ve depresyon gibi zihinsel bozuklukların giderilmesine yardımcı olur. Ayrıca göz sağlığı için önemlidir.

Omega-6

Omega-3 bilinmesine rağmen, çoğumuz için nispeten bilinmezliğini koruyor. Omega-6 aynı zamanda sağlıklı bir doymamış yağ türüdür. Omega-3 yağları gibi, vücut da genleri düzenleyen ve bağışıklık sağlığını destekleyen omega-6 yağ asitlerine ihtiyaç duyar. Omega-6 yağlarının dört ana türü vardır:

– LA (Linoleik asit)

– ARA (Araşidonik Asit)

– GLA (Gama linolenik)

– CLA (Konjuge linolenik asit)

Kaynakları;

Kenevir, ayçiçeği gibi tohumlar omega-6 yağ asidi açısından zengindir. Avokado ve aspir gibi yağlar da omega-6 açısından zengindir ve ceviz ve kaju gibi kuruyemişler size gerekli miktarda omega-6 yağ asidi sağlayabilir. Yumurtalar da aynı şekilde harika bir kaynaktır.

Faydaları;

Yağ asidi kalp sağlığının korunmasına yardımcı olur ve normal büyüme ve gelişme için beyin fonksiyonunu düzenleyen önemli bir faktördür. Ayrıca cilt ve saç büyümesini uyarır, kemik sağlığını korur, metabolizmayı düzenler ve üreme sisteminin korunmasına yardımcı olur.

Paylaşın

En Çok Kalori Yaktıran Beş Egzersiz

Kilo vermenin dışında egzersizin, kalp sağlığına, zihinsel sağlığa, kemiklerin güçlendirilmesine, kan şekeri seviyelerinin korunmasın fayda sağlamak gibi başka fiziksel ve fizyolojik faydaları bulunmaktadır.

Haber Merkezi / Tüm bu faydalarına rağmen, bazılarının neden fazla kiloları vermeye daha fazla önem verdiğini anlamaya çalışalım. Kilo kaynaklı hormonal dengesizliği olan veya obez kategorisinde olan kişilerde kilo vermek, daha sağlıklı bir vücuda kavuşmak için ilk ve en önemli hedeftir. Tiroid, PCOS ve diğer hormonal sorunlar gibi rahatsızlıkları olan kişilerde, endokrin bozuklukları nedeniyle kilo kaybı elde edilmesi gereken bir başarıdır.

Bu koşullardan muzdarip insanlar, normal bir insanla aynı miktarda egzersiz yapabilirler, ancak normal insanların aksine hiç sonuç alamazlar. Tartıyı hedef alan ve kilo vermenize yardımcı olacak beş egzersizi sizler için sıralıyoruz;

Patenci

Bu egzersiz, kolları sıçramalarla koordineli olarak hareket ettirirken yanal olarak zıplamayı içerir. Kollarınızın ve bacaklarınızın mükemmel koordinasyonu, kalp atış hızınızı artıracak ve tüm vücudu hareket ettirdiğiniz için kesinlikle daha fazla kalori yakmanıza yol açacaktır.

Dağcı

Plank pozisyonunda başlayın, bir bacağınızı kaldırın ve göğsünüze doğru itin, ardından o bacağınızı düz pozisyonuna geri getirin ve hareketi diğer taraf için tekrarlayın. Yavaş başlayıp hızınızı artırırsanız, neredeyse koşuyormuş gibi hissedeceksiniz. Yüksek yoğunluklu bir antrenman, bu hem uzuvları çalıştırır hem de karın kaslarını güçlendirir.

Zıplama

Klasik hamle pozisyonunda bir bacağınız ileri, diğer bacağınız hafif geri olacak şekilde başlarsınız. Yukarı zıplayın ve ilk bacağınızı geri ve diğer bacağınızı öne doğru hareket ettirin, diğer tarafta bir hamle yaparak geri inin. Bu pliometrik hareket, hızı kuvvetle birleştirerek kas gücünü arttırır ve kalbinizi çalıştırır.

Burpe

Çok yoğun tam bir vücut hareketi olan burpeler sizi çok çabuk yorar. Kollarınız yanlarınızda durarak başlayın ve kendinizi hızla bir çömelme pozisyonunda indirin. Ellerinizi önünüzdeki zemine koyun ve ayaklarınızı düz pozisyonuna geri atlayın.

Ayaklarınızı ellerinize doğru ileri atlayın ve elleriniz havada durun. Bu hareket, dörtlü, triseps, oblikler, baldırlar, abs ve deltoidler dahil tüm kaslarınızı çalıştırır. Burpes, hareketin daha yoğun hale gelmesi için farklı varyasyonlarla da yapılabilir.

Zıpla çömel

Squatın zıplayan bir versiyonu olan bu egzersiz, squatın etkinliğine katkıda bulunur ve vücudunuzu şekillendirip yeniden şekillendirmenin yanı sıra kalori yakmaya yardımcı olur. Bacaklarınızı birbirinden ayırın, çömelin ve mümkün olduğunca yükseğe zıplayın, ardından tekrar ayaklarınızın üzerine inin. Kollarınız sizi itmeye yardımcı olacak, zıplarken geri itmenize yardımcı olacak.

Paylaşın

Kahveyi Zayıflama İçeceğine Nasıl Dönüştürebilirsiniz?

Güne başlamak için bir fincan kahveye ihtiyaç duyanlardan biri misiniz, ancak kilo verme hedefiniz sizi bu sevdiğiniz içeceğin tadını çıkarmaktan alımı koyuyor. O zaman vereceğimiz tüyoları dikkatlice okuyun.

Haber Merkezi / Bu harika tüyolar, kahvenizi sadece güçlü bir zayıflama içeceğine dönüştürmekle kalmayacak, aynı zamanda kahvenizin tadını çıkarmanızı da sağlayacak.

Hindistan cevizli kahve

Kahvenin tadına ve sağlığına katkıda bulunabilecek hafif ama güçlü bir baharat Hindistan cevizidir. Bu kombinasyon çok yaygın olmasa da, Hindistan cevizinin yağ moleküllerini parçalamaya yardımcı olan manganez ve hızlı kilo kaybına yardımcı olan iyi diyet liflerine sahip olması nedeniyle harikadır. Bu baharatı kahvenize ekleyebilirsiniz.

Limonlu kahve

Bu kombinasyon, espresso ve ½ limon ile sadece birkaç dakikada hazırlanabilir. Sıcak bir fincan espresso hazırlayın ve ½ limon suyunu ekleyin. Limon, yağ yakmaya yardımcı olan, metabolizmayı hızlandıran ve sistemdeki toksinleri temizleyen C vitamini ve sitrik asit açısından zengindir.

Tereyağı veya Hindistan cevizi yağı

Keto diyeti yapıyorsanız, tuzsuz tereyağı veya saf hindistancevizi yağı gibi orta zincirli trigliseritin (MCT) kahveye eklendiği Bullet kahveyi duymuş olmalısınız. Kahveyi kalori açısından zengin yapan bu kombinasyon tokluk sağlar, bu da daha hızlı kilo vermeye yardımcı olur.

Bitter çikolatalı kahve

Bitter çikolata veya şekersiz kakao, harika bir antioksidan kaynağıdır. Kafein ve bitter çikolata kombinasyonu kilo vermeye yardımcı olur. Şekersiz bitter çikolataları tercih ettiğinizden emin olun.

Tarçınlı kahve

Bir fincan sıcak kahveye bir tutam tarçın ekleyin, bu hafif-tatlı baharat sadece kahvenin tadını vurgulamakla kalmaz, aynı zamanda yavaş yavaş kilo vermeye yardımcı olan kan şekeri seviyelerinin yönetilmesine de yardımcı olur. Kahvenize ¼ çay kaşığı tarçın ekleyin veya tarçın çubuğunu suda kaynatın ve ardından kahve telvesi ekleyin.

Paylaşın