Depremler Seçim Hesaplarını Bozdu; Erdoğan Şimdi Ne Yapacak?

Gazeteci Sedat Bozkurt, “Erdoğan’ın en zor dönemi” başlıklı yazısında, Erdoğan politik hayatındaki en sıkıntılı dönemini yaşadığını belirterek, “Tüm hesaplarını 14 Mayıs’ta yapılacak seçime göre ayarlamıştı. Dövizi, faizi tutma, piyasaya yeterince para verme işleri dahil. Şimdi deprem bu hesapları bozdu.” ifadelerini kullandı.

Sedat Bozkurt, yazısının devamında, “Erdoğan seçimler için 14 Mayıs tarihinde ısrar edecektir. Çünkü önemsediği “kalp gözü açık” hocalar o tarihi işaret ettiler. Bu aynı zamanda onun siyasetinin de gereği. Aynı zamanda bir seçim ertelemesi olacak ise bunu kendisinin değil YSK’nın yapması için de 14 Mayıs’ta ısrarcı olacak” dedi ve ekledi:

“YSK seçimleri 14 Mayıs’a “yetiştiremem” derse bu erteleme kararı cumhur ittifakı bileşenlerinden değil, bir devlet kurumundan YSK’dan gelecek. Bu karar politik olarak da Erdoğan’ı rahatlatacaktır. Hatta tanıdığımız Erdoğan buradan bir mağduriyet bile çıkarabilir. MHP’nin de seçim erteleme işine sıcak bakmadığı da bir biçimde kulis bilgisi olarak sızdırıldı.”

Gazeteci Sedat Bozkurt’un Kısa Dalga’da yayınlanan yazısının bir bölümü şöyle:

Seçimler ertelenebilir mi?

Anayasa’nın açık hükmüne karşın Erdoğan’ın 3’üncü defa aday olup olamayacağını tartışırken buna şimdi de seçimlerin deprem bölgelerinde yaşanan belirsizlik nedeniyle ertelenmesinin uygun olup olmadığı tartışması eklendi.

Bunu açıkça dillendiren ilk isim TBMM eski Başkanı Bülent Arınç oldu. Arınç’ın, AKP üyesi olmasına karşın parti ile organik bir ilişkisi yok. AKP adına da cumhur ittifakı adına da bir pozisyon alması çok mümkün değil. Söyledikleri doğru bile olsa ilk itiraz MHP kanadından gelecektir. Teknik olarak bir konunun altını çiziyor Arınç açıklamasında, seçimlerin ancak anayasa değişikliği ile mümkün olabileceğini ve bunun için de Cumhurbaşkanının liderlerle bir araya gelmesi gerektiğini kaydediyor. Anayasayı değiştirmekten bile zor bir şeyden bahsediyor yani. Zamanlaması açısından eleştirilse de bu bir tespittir. Arınç’ın açıklamasından cumhur ittifakının hiç de hoşnut olmadığının altını çizelim. Bu meselenin Arınç üzerinden tartışılması ilk olarak cumhur ittifakında rahatsızlık yarattı. Belki başka bir zeminde başka bir siyasi aktörün açıklamasıyla gündeme gelmesini istiyorlardı.

Erdoğan ne yapacak?

Erdoğan politik hayatındaki en sıkıntılı dönemi yaşıyor. İktidarının elinin altından kayıp gittiğini artık iyice görmüş durumda. Bunu kabullenmesi biraz daha zaman alacak. Tüm hesaplarını 14 Mayıs’ta yapılacak seçime göre ayarlamıştı. Dövizi, faizi tutma, piyasaya yeterince para verme işleri dahil. Şimdi deprem bu hesapları bozdu. Depremde yaşanan organizasyon gecikmeleri, eksiklikleri de cabası. Bu aralar hayli kızgın. Depreme odaklanmış vaziyette. Siyasi meseleleri seçim dahil dinlemekle yetiniyor. Devletle ve onun kurumlarıyla siyaset yaptığı için AFAD’ın son deprem pratiğinden hoşnut değil. Devleti temsilen AFAD’ın sınıfta kalmasından, sivil toplum örgütleri ile siyasi partilerin ön almasından, askerin kurtarma çalışmalarına çok geç katılmasına yönelik eleştirilerden rahatsız.

Bütün kriz dönemlerinde olduğu gibi muhtelif aralıklarla kendisini sessizliği yatırıyor, ortalıkta gözükmüyor. Şimdi planı belli, altında cenazeler de olsa kötü görüntü veren enkazlar tamamen kaldırılacak. Bunun için bütün büyük müteahhitlere talimatlar verildi. Temizliğin ardından hemen temeller atılacak ve nisan ayında birkaç katı çıkmış binlerce konut önünde çekilmiş fotoğraf kareleri paylaşılacak.

İnşaat üzerinden yine piyasaya bol miktarda para da sürülecektir. Erdoğan ekonomisinin en önemli ayağıdır bu aynı zamanda.

Erdoğan seçimler için 14 Mayıs tarihinde ısrar edecektir. Çünkü önemsediği “kalp gözü açık” hocalar o tarihi işaret ettiler. Bu aynı zamanda onun siyasetinin de gereği. Aynı zamanda bir seçim ertelemesi olacak ise bunu kendisinin değil YSK’nın yapması için de 14 Mayıs’ta ısrarcı olacak. YSK seçimleri 14 Mayıs’a “yetiştiremem” derse bu erteleme kararı cumhur ittifakı bileşenlerinden değil, bir devlet kurumundan YSK’dan gelecek. Bu karar politik olarak da Erdoğan’ı rahatlatacaktır. Hatta tanıdığımız Erdoğan buradan bir mağduriyet bile çıkarabilir. MHP’nin de seçim erteleme işine sıcak bakmadığı da bir biçimde kulis bilgisi olarak sızdırıldı.

Bütün bu tartışmaları aslında bir kenara bırakmak lazım. Çünkü ne olacağına 2 kişi karar verecek, Devlet Bahçeli ve Erdoğan. Ve bu ikili geçtiğimiz günlerde bu yol haritasını belirlemek için bir araya geldiler. Aldıkları kararları öğrenmemiz de çok uzun sürmeyecek gibi…

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Erdoğan Açıkladı: Depremlerde Can Kaybı 35 Bin 418’e Yükseldi

AFAD merkezinde yapılan kabine toplantısının ardından açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kahramanmaraş merkezli depremlerde 35 bin 418 kişinin hayatını kaybettiğini söyledi. Erdoğan, “Yaralılarımızın 13 bin 208’i halen hastanelerimizde tedavi altındadır” dedi.

Haber Merkezi / Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamasının devamında, “İlk belirlemelere göre deprem bölgesinde 47 bin binadaki 211 bin konutun, yıkılmış, acil yıkılacak ve ağır hasarlı olduğu tespit edildi” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı’nın ardından kameraların karşısına çıkan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Bölgedeki şehirlerimizin ayakta kalan kapasiteleriyle ülkemizin tamamındaki kamu imkanlarını hemen harekete geçirdik. Yıkımın büyüklüğüne ve kış mevsiminin engellerine rağmen şartları sonuna kadar zorladık. En kısa sürede ve etkinlikte şehirlerimize ulaşmak için devlet ve millet olarak seferber olduk. Ayrıca şehirlerimizin hasar gören içme suyu ve kanalizasyon altyapıları da depremzedeler ve yardım ekipleri için sorunları beraberinde getirdi.

Böylesine büyük felaket dünyanın hangi ülkesinde yaşanırsa yaşansın görülebilecek aksaklıklar elbette bizde de yaşandı. Devletimizin bakanlık, kurum, sivil toplum, uluslararası yardım kuruluşuyla deprem bölgesine bir an önce ulaşmak ve çalışmalara başlamak için canla başla mücadele etmiştir.

İlk saatte zorluklar aşıldıkça yürütülen çalışmalar daha sistematik ve etkili hale gelmeye başlandı. Depremin etkilediği yerleşim yerlerine ulaşıldı. Bölge genelindeki çalışmalar arama kurtarma, yardım malzemelerin dağıtımına kadar bütün süreçleri ile düzene sokuldu. Yaklaşık 250 bin kamu görevlimiz deprem bölgesindeki çalışmalarda yer alıyor.

Sivil toplum kuruluşları ve uluslararası yardım ekipleri ve profesyonel kadro sayısı 35 bini aştı. İş makinası sayısı 12 bin 235, uçak sayısı 76, helikopter sayısı 121, gemi sayısı 26, İHA 45’e ulaştı.

Depremin üzerinden geçen uzun saatlerin ardından bile arama kurtarma ekiplerimizin yıkıntıların altından canlı vatandaşlarımızı çıkartabiliyor olması bu kara tablo içindeki en önemli teselli kaynağımızdır. 320 seyyar mutfak bölgede her gün sıcak yemek dağıtıyor. Kızılay yemek adedi 20 milyon, ekmek 22 milyon adedi buldu.

100 ülkeden yardım çağrısına cevap aldık. 84’ü toplamda 10 bin 943 arama kurtarma personeli ile sahadaki çalışmalara katıldı. 4 ülkenin ekibi çalışmalarını tamamlayıp geri döndü. Bu rakamın dünyadaki toplam arama kurtarma kapasitesinin çok önemli bölümüne tekabül ettiğinin altını çizmek isterim.

Bizi arayan dünyanın dört bir yanından 42 ülkenin devlet ve hükümet başkanıyla telefonda görüşmelerim oldu. Katar Emiri kardeşim ile çeşitli ülkelerden bakan seviyesindeki temsilcileri ülkemize gelerek taziyelerini ilettiler.

Enkaz altında kalan son vatandaşımızı oradan çıkarana dek çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Arama kurtarma çalışmalarını bitirdikten sonra enkaz kaldırma işlemlerini hızlandıracağız. Depremin yıktığı, oturulamaz hale getirdiği her ev ve işyerini yeniden yapıp, hak sahiplerine teslim edeceğiz.

TOKİ ülke genelinde 1 milyon 180 binanın kalitesi ve güvenliği ile depremlerden alnının akıyla çıkmış kuruluşumuzdur.

Son afette yıkılan tüm binaların yüzde 98’inin 1999 yılı öncesi inşa edilenler olması bize bina standardı ve denetimi konusunda kat ettiğimiz ilerlemeye göstermekle birlikte işi daha sıkı tutmamız gerektiğini de hatırlatıyor. Bilimsel verilerin ışığında bölgede yeni inşa edilecek konutlar ve şehirlerle ilgili hazırlıklara Çevre Şehircilik Bakanlığımız ile TOKİ’miz tarafından başlatılmıştır.

Hasar tespiti biten her yerde derhal inşaat çalışmalarına geçeceğiz. Mart başı itibariyle 30 bin konutun inşasına hemen başlıyoruz. Birkaç ay içinde fay hatlarının uzağında inşa edeceğimiz tüm konutların yapımına geçilmiş olacaktır. Amacımız 1 yıl içinde deprem bölgesinin tamamında konut ihtiyacını çözecek sayıda kaliteli ve güvenli yapının inşasını tamamlamaktır.

Bu sürede çadır, konteynır, prefabrik yapılar, otel odaları, kamu misafirhaneleri, diğer illerimizdeki kiralık konutlarla depremzedelerin geçici barınma ihtiyaçlarına cevap vermeyi planlıyoruz.

Deprem bölgesi vatandaşlarımızdan 1 yıl sabretmelerini istiyorum. İnşallah depremin yol açtığı yıkımları tümüyle telafi edeceğiz. Van, Elazığ, Malatya, İzmir, Bingöl depremleri, Kastamonu, Bartın, Sinop, Giresun sel afetleri, Antalya ve Muğla yangınlarında nasıl kısa sürede yıkımın izlerini silip yeni konutları sahiplerine teslim ettiysek Allah’ı izniyle burada da aynısını yapacağız.

Hiçbir vatandaşımızı maddi ve manevi açıdan sahipsiz bırakmayacağız. Deprem bölgesinde yaşayan vatandaşlarımdan istirhamım; şehirlerine, ilçelerine, mahallelerine, evlerine işlerine hayatlarına sahip çıkmalarıdır. Yılgınlık, benzinlik, yorgunluğa, yeise kapılmadan beraberce bu felaketin acısını dindirecek, kayıpları telafi edeceğiz.

Dün İstanbul Çam Sakura Hastanesindeydim. Oradaki depremzede vatandaşlarımızı, çocukları, aileyi bizzat görme fırsatım oldu. Birçoğu İstanbul’daki ailelerin yanına gelmek, yaralı olanlar da Çam Sakura Hastanemizde tedavilerini oluyorlar.

İstanbul’un değişik hastanelerinde dağıtılmak suretiyle bu noktada Sağlık Bakanlığımız gerekli müdahaleleri yapıyor. İlk etapta oturulamaz hale gelen hane başına 15 bin lira taşınma ve 5 bin lira ile 2 bin lira arasında kira yardımı. Hane başına 10 bin lira destek yardımı yapacağımızı açıklamıştık.

Acil ihtiyaçlar için 100 bin lira nakdi yardımlarda bulunuyoruz. Vatandaşlarımıza ilave destekler de yapacağız. Devlet ve millet olarak elele vererek hiçbir mağdur ve mazlumu sahipsiz bırakmayacağız.

Bankacılık sektörümüz, Hazine ve Maliye Bakanlığımız öncülüğünde 2022 karlarını yüzde itibariyle belli bir oranını şu an itibariyle 50 milyar lira civarında bunları dayanışma paketi olarak depreme tahsis ettiler. Bu meblağ depremzedeler için yapılacak çalışmalarda kullanılacaktır.

Bölgedeki işletmelere yönelik ilave kredi garanti fonu kefaletli kaynaklar hazırlanmıştır. Ülkemizin ihracatına 20 milyar dolar katkıda bulunan bölgenin ayağa kalkmasını sağlamak için her türlü katkıyı sağlayacağız.

Vergi ertelemelerinden bankacılık düzenlemelerine kadar pekçok unsuru içeren yaklaşık 638 bin mükellefimiz yararlanacaktır. AFAD’a yapılan şimdilik tutarı 8, 3 milyar lirayı bulan yardımların tamamını deprem bölgesi için kullanıyoruz. Yarın akşam saat 20.00’de KKTC ve Azerbaycan’daki tüm televizyon kanalları ve radyoların katılımı ile ‘Türkiye Tek Yürek’ sloganıyla bir yardım kampanyası düzenlenecek.

Şahsımızın ve arkadaşlarımızın maaşlarından yaptıkları taahhütler iş insanların katkılarıyla AFAD’a toplamda 136 milyon 586 lira bağış kararı aldık.

Büyük yıkım ve can kaybı yaşanan 10 ilimizi ziyaret ederek çalışmaları yerinde gördük.

Halihazırda kamu yurtları ve oteller olmak üzere 1.6 milyon depremzedenin barınma ihtiyacını karşılamış durumdayız. Tahliyeler ve kendi imkanlarıyla 2 milyon 200 vatandaşımızın bölge dışına çıktığını değerlendiriyoruz.

Katar’dan yola çıkmaya başlayan 10 bin konteynırı ülke içi ve dışından yapacağımız takviyelerle ihtiyaç sahiplerinin hizmetine vereceğiz.

Kamu misafirhaneleri başta olmak üzere diğer barınma tesislerini de bu amaçla kullanıyoruz. Kredi ve Yurtlar Kurumumuza bağlı yurtlarımızı da öğrencilerimizin mağduriyetine meydan vermeden depremzedelere açtık.

Binlerce üniversite öğrencimiz, akademisyenimiz, idari personelimiz deprem bölgesinde çalışmalarda aktif görev alıyor.

Deprem bölgesinde tüm okullarda ikinci dönemde devam şartı aranmayacaktır. Deprem bölgesinde 1 mart itibariyle 10 ilimizde ki, buna Elazığ’ı ilave edeceğim şartları uygun okullarımızda eğitim, öğretime başlama imkanını veriyoruz.

Eğitimci ordumuzun barınmadan gıdaya, arama kurtarmadan destek organizasyona kadar her alanda yürüttüğü çalışmaları takdirle karşılıyoruz.

Emniyet teşkilatımız, 73 bin, jandarmamız 65 bin personeliyle bölgede hizmet veriyor. 10 bine yakın gönüllümüz adeta destan yazıyor. Milli Savunma Bakanlığımız ve Türk Silahlı Kuvvetlerimiz tüm unsurlarını depremzedelere yardımcı olmak, güvenliği sağlamak üzere seferber olmuştur.

Bölgede görev yapan 38 bin kahraman Mehmetçiğimize yaptıkları fedakarlık ve gayretleri için bir kez daha teşekkür ediyorum.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız Zonguldak Türkiye Kömür İşletmeleri’nden buradaki deprem bölgesine gelen tüm oradaki madencilerimizin gerçekten cansiperane verdikleri mücadele hiçbir zaman hatıralarımızdan silinmeyecektir.

AFAD’ın diğer tüm unsurları bu mücadeleyi bu şekilde verdiler. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız depremzedelere psikososyal destek, kimsesiz çocuklara sahip çıkmaya kadar sorumluluklarını yerine getiriyor.

Adalet Bakanlığımız hem cenazelerin defni için gereken hukuki işlemleri, yıkılan binaların sorumluları ile takibi yürütmek için bölgede yüzlerce savcı görevlendirdi.

Tarım ve Orman Bakanlığımız DSİ vasıtasıyla bölgedeki barajların gözetimini yapmıştır.

Siyaset burada çirkinleşti, ne yaptılar? Barajların patladığından, su tutamaz hale geldiğinden bahsetmeye başladılar. Sosyal medyanın bu noktada attığı iftiralarla bu zor zamanda bir olma, yekpare hareket etmemiz gereken bir anda ne yazık ki Türkiye’de siyaset belli bölümüyle ana muhalefet ciddi manada çirkinleşti.

Bu tür yalanlarla sosyal medyada yalanlar öbür taraftan bakıyorsunuz kalkıyor Borsa İstanbul’daki atılan adımlarla SPK’nın önünde gösteri yapıyor. Bu milletin paralarının SPK’da veya farklı yerlerde yok edildiğinden bahsediyor. Gün bir ve beraber olma zamanıdır. Bu tür şeylerle ilgili elinde belgen varsa, hayat boyu zaten bu tür belgelerle konuşmadın. Hayatın hep yalanlarla hareket ettin. Bu arada yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Senin mumun çoktan yandı ve hala yanmaya devam ediyor.

Benim seçim bölgelerinde de yıllardır gezdim, şimdi de afet bölgelerinde dolaşıyorum, vatandaşımla hemhal olacağım.

Bu arada çiftçimizin destekleme ödemesini öne alarak hızla yapıyoruz. Ticaret Bakanlığımız deprem fırsatçılarına göz açtırmamak için denetimlerini artırırken esnaf ve sanatkarımıza destek veriyor. Ülkemizin önde gelen üretim bölgelerinden biri olan deprem yaşanan şehirdeki çalışmalarımıza yardımcı olunacaktır.

Dışişleri Bakanlığımız yurt dışındaki vatandaşlarımızın, ülkemize gelecek ekiplerin taleplerini karşılayacak tedbirleri alıyor.

Milletlerin ve devletlerin asırlar boyunca karşılaşabilecekleri ender felaketlerinden birini yaşarken birliğe, berabere, dayanışmaya, vicdana ihtiyacımız olan dönemden geçiyoruz. Bozguncuların fitnelerine, yalanlarına, hezeyanlarına itibar etmeden insanlarımıza aydınlık gelecek kurmak için var gücümüzle çalışıyoruz.

İnsanlarımızın acılarını paylaştığı ortamda siyasi çıkar elde etmek için sağa sola saldıranlarını görmekten üzüntü duyuyorum. Çalışmaları değersizleştirmek için iftiraya, her türlü çirkefliğe sergileyenleri şimdilik biz de not ediyoruz. İnsanlar can derdinde iken SPK önüne gidip siyaset yapanları, öğrencilerimizi kışkırtanları, canla başla yürüten faaliyetleri sabote etmeye kalkanları asla unutmayacağız.

Şu anda temsil ettiğim makamın gereği, milletimize olan saygımızın gereği deprem felaketini siyasi ranta dönüştürenleri elbette affetmeyeceğiz ama onların seviyesine de inmeyeceğiz.

Vaktimizi, enerjimizi ve imkanlarımızı sadece bunun için kullanıyoruz. Rabbim ülkemizi ve milletimizi her türlü afetten, beladan kazadan muhafaza etsin, yar ve yardımcımız olsun diyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum, kalın sağlıcakla.”

Paylaşın

The Telegraph: Depremler Erdoğan’ın Sonu Olabilir

İngiltere’nin The Telegraph gazetesinden Mark Almond, “Bu deprem, Erdoğan’ın sonu olabilir” başlıklı makalesinde, “Geçmişte yaşanan bir afet, Türk Cumhurbaşkanı’nın güç kazanması ile sonuçlandı. Bu afet ise onu iktidardan indirebilir ve Ankara’yı Batı’ya yaklaştırabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Yunanistan’ın Ekathimerini gazetesi de bugün yayınladığı “Erdoğan için hesap zamanı geldi” başlıklı haberinde depremler sonrası gelişmeleri ele aldı. Gazete, “Depremler başarısızlıklarının altını çizerken Türk cumhurbaşkanı görev süresinin en zor noktasında bulunuyor” yorumunda bulundu.

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerde Türkiye-Suriye sınırının iki yakasında yaşanan binlerce can kaybının yanı sıra bu depremlerin ve yaşanan yıkımın siyaseten ne gibi sonuçlar doğuracağı Avrupa basınında tartışılmaya devam ediyor.

İngiltere’nin The Telegraph gazetesi ve Yunanistan’ın Ekathimerini gazetesi de konuyu ele alan yayın kuruluşlarından ikisi.

Oxford Kriz Araştırma Enstitüsü Direktörü Mark Almond, The Telegraph için kaleme aldığı “Bu deprem, Erdoğan’ın sonu olabilir” başlıklı makalesinde, “Geçmişte yaşanan bir afet, Türk Cumhurbaşkanı’nın güç kazanması ile sonuçlandı. Bu afet ise onu iktidardan indirebilir ve Ankara’yı Batı’ya yaklaştırabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Ekathimerini gazetesi ise 6 Şubat Maraş depremlerine işaret ettiği haberinde, “Erdoğan için hesap zamanının geldiğini” yazdı.

“Siyasi zehir”

Mark Almond’a göre, Türkiye, hem jeopolitik olarak hem de jeolojik olarak kilit öneme sahip fay hatlarının arasında yer alıyor. Maraş depremlerinde bugüne kadar 30 bine yakın yurttaşın hayatını kaybettiğini hatırlatan Almond, depremlerin siyasi sonuçlarının da olacağı görüşünde.

Almond, ülkedeki muhalefet partilerinin ve muhalif siyasetçilerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “otokratik tarzını yardım çalışmalarına engel olmakla ve Erdoğan’ı kendisine yakın olduğu iddia edilen firmaların kalitesiz inşaat projelerine izin vermekle suçladığını” hatırlattı.

Bu iddiaların 14 Mayıs 2023’te yapılması beklenen seçimler öncesinde “siyasi bir zehir” olduğunu söyleyen Mark Almond, “Türkiye’deki herkes, 1999’daki son büyük depremin Erdoğan’ın 2002’deki seçim zaferine giden yolu açtığını hatırlıyor” değerlendirmesinde bulundu:

“….2002’deki seçim zaferinde, iktidardaki laikler düşük bina standartları ve yolsuzluk karşısında öfkeye kapılan seçmenlerce dışarıda bırakılmıştı.”

Almond’a göre, Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaştan bu yana “Erdoğan’ın NATO’daki müttefiklerine yönelik çatal dilli yaklaşımı, aşikar bir hâl aldı” ve “Erdoğan, ittifak üyeliğini, bölgede Türk askeri gücünü göstermek için bir kılıf olarak kullandı, Ukrayna’yı işgalinin ardından Batı’nın uyguladığı yaptırımları delmek için Moskova ile işbirliği yaparak Putin’e yaklaştı.”

Yazıya göre, Maraş’ta meydana gelen depremlerden henüz 24 saat önce milliyetçi kartı oynamak Erdoğan’ı bir başka cumhurbaşkanlığı dönemine taşıyacak gibi görünüyordu. Şimdi ise “Ankara’nın ‘terör destekçisi’ olarak lanse etmeye çalıştığı ülkelerden yardım seli geliyor.”

“Putin ise pek bir yardımda bulunmuyor… Bu da hangi ülkelerin gerçek dost olduğunun yeniden düşünülmesine yol açabilir.”

Mark Almond’un yazısına göre, hem bu durum hem yazıda ‘siyasi zehir’ olarak tanımlanan gelişmeler, Türkiye’deki siyasi tavırları ve dolayısıyla da Mayıs’ta yapılması planlanan seçimin sonuçlarını etkileyebilir.

“Dış politikayı yeniden gözden geçirmeli”

Ekathimerini gazetesi de “Erdoğan için hesap zamanı geldi” başlıklı haberinde depremler sonrası gelişmeleri ele aldı.

Gazete, “Depremler başarısızlıklarının altını çizerken Türk cumhurbaşkanı görev süresinin en zor noktasında bulunuyor” yorumunda bulundu:

“Türkiye ve Suriye’deki yıkıcı depremlerin öncelikle insani boyutu bir yana, afetin gözler önüne serdiği devlet aparatının başarısızlıkları, Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın halihazırda zor olan siyasi durumunu daha da tahammül edilmez kılıyor.

“Erdoğan şimdi bu başarısızlıklara ve bu devasa boyutlardaki felakete katkıda bulunan çarpık modelin koordinasyonsuzluğuna göğüs germek durumunda.

“Türk cumhurbaşkanı gerçekten de zor bir durumda bulunuyor ve yurtdışından gelen mali yardıma büyük bir ihtiyaç duyuyor; aynı zamanda, 10 ilde 3 aylığına olağanüstü hal ilan etme kararına rağmen durumun kontrolünü kaybetme riski olduğu görülüyor.

“Güçlü bir ülkenin güçlü lideri imajı zarar görüyor ve Erdoğan, sağlık, barınma, işsizlik, pandemi, yeniden inşa gibi yakıcı sorunlar ile ve nihayetinde yurttaşlarının öfkesi ile olmasa da içerlemişliği ile etkili ve hızlı bir şekilde başa çıkmaya davet ediliyor.”

Erdoğan’ın Türkiye’deki “bu olumsuz imajını tersine çevirmek için geçici de olsa dış politikasındaki taktiksel ve stratejik noktaları yeniden gözden geçirmesi gerektiğini” kaydeden Ekathimerini, yaklaşan seçimler ve depremler öncesinde yapılan son kamuoyu yoklamalarının muhalefet partilerinin lehine sonuçları ortaya koyduğunu hatırlattı.

Gazete ayrıca 6’lı Masa’nın Cumhurbaşkanı adayının açıklanacağı tarihin ve nihayetinde Mayıs 2023’te yapılması planlanan seçimlerin depremlerin ardından ertelenebileceğine de işaret etti.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Kahramanmaraş Depremleriyle Birlikte En Çok Merak Edilenler

En az 10 ili etkileyen Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerde on binlerle ifade edilen can kaybı yaşandı. Depremlerde 100 bini aşkın kişi de yaralandı.

Kahramanmaraş Depremleri ile birlikte, “Neden geç müdahale edildi?, İHA-SİHA’lardan görüntü alınamadı mı?, Yardımlarda neden kaos oluşuyor?, GMS şirketleri neden hizmet veremedi-iletişim sağlanamadı?, AFAD’IN 2020 tarihli Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı’nda hangi uyarılar yapılmıştı?, Enkaz altında ne kadar süre hayatta kalınabilir?” gibi sorular en çok merak edilenler oldu:

1. Neden geç müdahale edildi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan Adıyaman’da yaptığı açıklamada “Müdahaleleri arzu ettiğimiz hıza ulaştıramadığımız bir gerçektir” dedi. Erdoğan, “Depremin yıkım etkisi 500 kilometrelik bir alana yayıldığı için işimiz maalesef çok zor oldu. Bölgenin yakın dönemde rastlamadığımız şiddette bir kış yaşıyor olması da önümüze başka bir engel olarak çıkmıştır” dedi.

AFAD Başkanı Yunus Sezer:

Deprem bölgesine müdahalede 2 önemli engel ile karşılaştık. Birincisi çok olumsuz kış şartları var. Kış şartları hem kara da hem de hava ulaşımını engelledi. Helikopterler, uçaklar kalkamadı. Karadan ulaşımda ise depremin etkisiyle birçok yolda ve köprülerde sıkıntılar yaşandı. Hava şartları çok kötü olmasına rağmen pilotlarımız risk alıp, canlarını hiçe sayarak indirmeler yatı. Afet dar kapsamlı olunca bölgedeki illeri koordine edip anında tüm kapasiteleriyle müdahale sağlanıyordu. Bir ilde afet olunca çevresindeki illerde oraya gidecek ekip bellidir, afet yaşanan ile ilk gidecek 5 il, daha sonra yardıma gidecek 5 il daha var. Deprem o kadar geniş alanı etkiledi ki, hem ilk yardıma gidecek 5 ildeki ekip hem de sonrasındaki 5 ildeki ekip depremzede oldu. Birinci depremin şoku yaşanırken ikinci depremin yaşanması da müdahaleyi geciktiren en önemli olayların başında geldi.

2. İHA-SİHA’lardan görüntü alınamadı mı?

AFAD Başkanı Yunus Sezer: Olumsuz hava şartları nedeniyle belli bir dönem uçuş olmadı. İHA ve SİHA uçamadığı için görüntü alma şansımız olmadı. AFAD’ın, emniyetin, jandarmanın bulut altı görüntüleme sistemleri var. Onlarda da havanın açtığı belli dönemlerde görüntü alabildik ve yıkımları tespit ettik. İlk iki gün yoğun olumsuz bir hava şartları vardı. Hava şartlarıyla mücadele ettik.

3. Uluslararası yardım çağrısı ne zaman yapıldı?

AFAD Başkanı Yunus Sezer: Depremden 15 dakika sonra kriz masası oluşturduk, AFAD merkezinde toplandık. Olayın boyutlarını tespit etmeye çalıştık, kısa bir değerlendirme yapıldı. Depremin boyutunu belirledik ve 1 saat gibi kısa bir sürede 4. seviye afet olarak ilan ettik, uluslararası yardıma açık olduğumuzu belirttik. Burada 1. seviye ilin kendi imkânlarıyla, 2. seviye bölge kapasitesinin kullanılması, 3. seviye ulusal kapasitenin kullanılması, 4. seviye ise hem ulusal hem de uluslararası yardımın gerekliliği vurgulanıyor. Depremin boyutunu görünce acil olarak 4. seviye afet ilanı yaptık.

4. Yardımlarda neden kaos oluşuyor?

Vatandaşlar inanılmaz bir şekilde seferberlik içerisinde. Herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ancak oluşan Trafik ve yoğunluk çalışmaları olumsuz etkiliyor. Bireysel bölgeye gönderilen yardımlar trafiği sıkıntıya sokuyor. Bu nedenle bireysel olarak giden araçlara kısıtlama getirildi. İllerde koordinasyonlu yapılmayan, kriz masalarının yönlendirmesiyle birlikte hareket edilmeyen yarımlar ne yazık ki bölgede ihtiyaç fazlası olarak öne çıkmaya ve israf edilmeye başlandı. AFAD ve bölgede kurumsal STK’ların yayımladıkları ihtiyaç listesine göre hareket edilmesi isteniyor. Bölgeye bireysel yardımların gönderilmemesi isteniyor.

Yardımlarda kaosun oluşmasının bir diğer sebebi de bölgeler arası koordinasyonun iyi sağlanamaması ve muhataplık sorunu. Farklı şehirlerde tırlarıyla yardıma gidenler bunları rast gele boşaltıp dönüyorlar.
Depremde yolların çökmesi, mevsimsel şartlar, koordinasyonsuzluk, müdahale edecek ekiplerin bir kısmının enkazda kalması ve yardım yapan sivil toplum kurum aralarındaki koordinasyonsuzluk başlıca sebepler olarak öne çıkıyor.

4. GMS şirketleri neden hizmet veremedi-iletişim sağlanamadı?

GSM şirketleri yine sınıfta kaldı. Kahramanmaraş merkezli 10 ili etkileyen büyük deprem felaketiyle beraber mobil operatörlerin hizmetlerinde büyük aksaklıklar yaşandı. Turkcell, Türk Telekom ve Vodafone’un 11 milyonu aşkın mobil abonesinin olduğu deprem bölgesinde özellikle arama-kurtarma açısından en kritik saatlerde iletişim ve haberleşme imkanları kısıtlı kaldı. Yönetmelikte net olarak belirlendiği halde yeterli kapasitede mobil ve yedek haberleşme sistemleri ‘ivedilikle’ kurulmadı.

Operatörlerin afet zamanında öngörülebilir şekilde ulaşımda yaşanacak aksaklıklara karşı bölgesel acil durum planları olmadığı görüldü. 26 Eylül 2019’da İstanbul Silivri açıklarında yaşanan 5.8’lik depremin ardından Türkiye’de hizmet veren tüm GSM operatörlerinin ağları saatler boyunca devre dışı kalmıştı. Daha büyük bir afet riskine karşı 3 GSM operatörünün ortak ve ücretsiz hat kurmasına karar verilmişti. Ancak 3-6 ayda kurulması planlanan hat 3 yıl geçmesine rağmen ortada yok.

Turkcell’in ‘gururla’ tanıttığı havadan 4.5G hızında internet sağlayacak ‘Dronecell’i ise sadece deprem bölgesinde değil artık firmanın sitesinde bile görülmüyor. Bunun yanında Elon Musk’ın Starlink uydularıyla internet sağlama teklifi Türksat’ın yeterli kapasiteye sahip olduğu gerekçesiyle reddedildi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Aralık 2021’de fırlatılan Türksat 5B uydusuyla 56 GBps hızında internet hizmeti sunulabileceğini bildirmişti. Ancak bu teknolojiden de deprem bölgesindekiler yararlanamadı.

Afet ve Acil Durum Müdahale Hizmetleri yönetmeliğinde operatörlerin sorumluluğu “Cep telefonu ve sabit telefon operatörleri kendilerine ulaşan talepleri yerine getirmek ve afet bölgesinde yeterli kapasitede mobil ve yedek haberleşme sistemlerinin ivedilikle kurulmasını sağlamakla sorumludur” şeklinde net bir şekilde ortaya konuyor.

Ancak kritik saatlerde yeterli kapasitede mobil ve yedek haberleşme sistemleri yönetmelikte belirtildiği gibi ‘ivedilikle’ kurulmadı. Diğer taraftan 26 Eylül 2019’da İstanbul Silivri’de gerçekleşen deprem esnasında yaşanan iletişim aksaklıkları sebebiyle ‘acil’ bir şekilde bir araya gelen operatörler çeşitli kararlar almıştı. Bunların başında ise 3 operatörün afet durumunda kullanılacak yüksek kapasiteli bir ortak hat kurması geliyordu. Bu hat 3 ay içinde kurulacaktı. Kahramanmaraş depreminde bu ortak hattan haber alınamadı.

5. AFAD’IN 2020 tarihli Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı’nda hangi uyarılar yapılmıştı?

AFAD’ın 2020 tarihli Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı’nda 6 Şubat’ta gerçekleşen depremin merkez üssü Pazarcık için “aktif deprem bölgesi” deniliyor.

Rapordan dikkat çekici bölümler şöyle sıralandı:

AFAD’ın raporunda “Kahramanmaraş’ta 7.5 büyüklüğünde bir deprem senaryosu” kullanıldı.

Senaryo hazırlanırken şehri etkileyebilecek en büyük deprem ve geçmişte yaşanmış en büyük deprem, bölgedeki aktif fayın üretebileceği en büyük deprem, fay uzunluğu büyüklük ilişkisi gibi bilgiler kullanıldı.

Kahramanmaraş’ın aktif fay alanına yakın olduğunu, zemin koşullarının sıvılaşmaya müsait olduğunu, yeraltı su seviyesinin çok yüksek olduğunu hatırlatan rapor, “Olası büyük bir deprem gerçekleşmesi durumunda şehrin büyük bir kısmının etkileneceği öngörülmektedir” değerlendirmesine yer verdi.

Gölbaşı-Türkoğlu segmenti, 500 yılı aşkın süredir büyük bir deprem üretmeyen sismik boşluk konumunda bulunmaktadır. Gölbaşı-Türkoğlu, Doğu Anadolu Fay Hattı’nın beş parçasından biri ve 7.7’lik ilk depremin merkez üssü Pazarcık, bu parça üzerinde yer alıyor.

İlk depremin merkez üssü Pazarcık için ise “Kartalkaya Barajı’nın da yer aldığı bölgede olası büyük bir deprem gerçekleşmesi durumunda, bölgenin neredeyse tamamının depremden etkileneceği öngörülmektedir” denildi. Pazarcık ilçesi için ayrıca “aktif deprem bölgesi” vurgusu yapıldı.

Depremden ağır zarar gören Türkoğlu için de olası büyük bir deprem gerçekleşmesi durumunda, bölgenin neredeyse tamamının etkileneceği öngörülmektedir. Tehlikeli madde üreten dolum tesisi bölgede yer almaktadır” ifadeleri yer aldı.

6. Hangi ülkelerden arama kurtarma ve yardımlar geldi?

Dünyadan birçok ülke, kurum ve kuruluşsa arama kurtarma çalışmalarına destek olmak için Türkiye’ye yardım gönderdi. Arama kurtarma çalışmalarının yanı sıra, dünyanın her tarafında Türkiye için yardımlar gönderilmeye başlandı. Ülke yardımlarının yanı sıra birçok ülkede halk nezdinde yardım toplama çalışmaları yapıldı.

7. Enkaz altında ne kadar süre hayatta kalınabilir?

Kurtarma ekipleri 7.7 Mw şiddetindeki ilk depremin üzerinden 72 saatten fazla süre geçmiş olmasına rağmen halen enkaz altındaki birçok kişiyi sağ çıkarıyor. 6 Şubat Kahramanmaraş Depremlerinden 109.saate sağ çıkarılan insan oldu.

2011 Japonya depremi ve tsunamisinden sonra, bir genç ve 80 yaşındaki büyükannesi, enkazda 9 gün mahsur kaldıktan sonra canlı bulunmuştu. Bundan bir yıl önce de 16 yaşındaki Haitili bir kız çocuğu da 15 gün sonra göçükten kurtarılmıştı.

Kritik saatlerin ardında kurtarılan kişiler basında genellikle “mucize” diye niteleniyor. Ancak uzmanlar nadir de olsa günler sonra bile hayatta kalabilen depremzedelerin olduğunu söylüyor.

Türkiye ve Suriye’yi etkileyen bu şiddetli depremlerde ise hava koşulları, kurtarma çabalarını olumsuz etkiledi. Sıcaklıklar donma noktasının epey altına düştü.

ABD’deki Massachusetts Genel Hastanesi’nde acil durum ve afet tıbbı uzmanı Dr. Jarone Lee, “Genellikle, 5. ila 7. günden sonra hayatta kalanlar nadiren görülüyor” ifadelerini kullandı.

7 günlük sınırı geçtikten sonra hayatta kalan birçok insan hikayesi de var. Ne yazık ki, bunlar genellikle nadir ve olağanüstü durumlar.

Northwestern Üniversitesi Feinberg tıp fakültesinde acil tıp uzmanı Dr. George Chiampas, ezilme yaralanmaları ve uzuv kopmaları gibi durumlardan mustarip kişilerin durumunun en kritik olduğunu belirtti:

Onları bir saat içinde, o altın saatte çıkarmazsanız, hayatta kalma şansları gerçekten çok düşük.

Chiampas, devamlı ilaç kullanmak zorunda olanların da şansının hızla düşebileceğini ifade etti.

Haiti ve Nepal’deki depremlerden sonra kurtarma ekiplerinde görev alan Stanford Üniversitesi acil tıp profesörü Dr Paul Auerbach da, “Yaralanma ne kadar ciddiyse, hayatta kalma şansı o kadar az” diye konuştu.

Yaş, fiziksel ve zihinsel durum kritik önemde

Kaliforniya Üniversitesi, San Francisco’dan acil tıp uzmanı Dr. Christopher Colwell, “Gerçekten mucizevi bazı kurtarmalar yaptığımız ve insanların korkunç koşullar altında hayatta kaldığı birçok farklı senaryo oluyor” dedi.
Bu kişiler daha genç insanlar olma eğiliminde veya molozda bir cep ya da hava ve su gibi gerekli şeylere erişmenin bir yolunu bulacak kadar şanslılar.

Bunun yanı sıra zihinsel durum da hayatta kalma şansını etkileyebilir. Chiampas, diğer hayatta kalanlarla veya kurtarma ekipleriyle hiçbir teması olmayan, cesetlerin yanında mahsur kalmış insanların umutlarını yitirebileceğini kaydetti:

Yanınızda yaşayan biri varsa, mücadeleye devam etmek için birbirinize yaslanıyorsunuz.

8. Dünya’da en fazla kaç büyüklüğünde deprem meydana gelebilir?

Büyüklük, depremde açığa çıkan enerjiyi ölçmek için kullanılan bir kavram. Depremin yarattığı etkiyi tanımlamak için kullanılan “şiddet” kavramıysa büyüklükten farklı. Ayrıca büyüklük, kişilerin sarsıntıyı ne kadar güçlü hissettiğini de göstermiyor.

Bilim insanları, kişilerin depremi hissetme şiddetinin büyüklükten bağımsız olarak merkez üssüne yakınlıkları ve bulundukları zemine göre değişeceğini belirtiyor.

Depremin büyüklüğünü ölçmek içinse farklı ölçekler kullanılabiliyor. Örneğin dün (6 Şubat) Kahramanmaraş merkezli ve 10 ili etkileyen yıkıcı depremlerden ilkinin büyüklüğünü Kandilli Rasathanesi 7.4; USGS ise 7.7 olarak açıklamıştı.

Bunun nedeniyse Kandilli Rasathanesi’nin depremin şiddetini ilk başta Richter Ölçeği’ne göre açıklaması, ABD’nin ise moment magnitüd (Mw) ölçeğini kullanmasıydı. Ardından Kandilli Rasathanesi ortaya çıkan karışıklığın düzeltilmesi için depremin büyüklüğünü 7.7 Mw diye güncelledi.

Şimdiye kadar kayda geçen en büyük deprem, 22 Mayıs 1960’ta Şili’nin Valdivia şehrinde yaşanan 9.5 büyüklüğündeki depremdi. 10 dakika boyunca süren sarsıntılar tarihe Büyük Şili Depremi olarak geçti.

Peki, Dünya üstünde 9.5’ten daha büyük bir depremin yaşanması mümkün mü?

Bilim insanlarının buna cevabı “Evet” olsa da böyle bir durumun yaşanma ihtimali epey düşük.

9.5’ten daha büyük bir depremin meydana gelmesi için yer kabuğunda devasa bir parçanın kırılması, yani hem çok derin hem de çok uzun bir fayın hareket etmesi gerekli. Live Science’a konuşan jeolog Wendy Bohon, Dünya’da bunun yaşanabileceği yerlerin pek olmadığını söyledi.

Bir spagetti telini kırmak 5 büyüklüğünde depreme eşdeğerse, 6 büyüklüğündeki depremin enerjisini açığa çıkarmak için 32 spagetti teli kırmak gerekir. Bu spagetti ölçeğinde 7 büyüklüğündeki bir deprem için 1024, 8 büyüklüğündeki deprem içinse 32 bin 768 telin kopması lazım.

Bu örnekte de görüldüğü gibi 7 ve 8 büyüklüğündeki depremler arasındaki ortaya çıkan enerji farkı, 5 ve 6 büyüklüğündeki depremlerin arasındaki farktan çok daha fazla. Bu nedenle, 5.5 olan bir depremi 5.6 diye açıklamakla 7.4 büyüklüğündeki depremi 7.7 diye duyurmak arasında devasa bir fark var.

9- OHAL kararı seçimlerin ötelenmesi ve yapılmaması durumunu ortaya çıkarır mı?

Hukukçulara göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın OHAL kararı alma yetkisi var. Bu konuda anayasal ve yasal kapsam çok net. En az bunun kadar net olan bir diğer husus ise seçimlerin savaş dışında öteleme veya yapılmama durumunun bulunmaması.

Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden:

Yok, böyle bir şey olamaz. Seçimin yapılıp ya da yapılmaması buna bağlı değil. Her zaman bir gerekçe bulunarak OHAL ilan edilebilir ama seçimlerin ertelenmesi veya yapılmaması durumu olamaz. Seçimlerin ne zaman yapılacağının resmi olarak belirtilmesi için hala zaman var. Hukuki olarak seçimlerin yapılmaması noktasında bir açık nokta yoktur.

Eski Yükseköğretim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu:

Türkiye’de savaş, saldırı durumu yok. Bir doğal afetten kaynaklı olağanüstü hal ilan edilebilir. OHAL’in ilanına da en çok ihtiyaç duyulan dün, bugün ve yarın. Enkaz altında olanları kurtarmak en acil durum. Bu durumda ilan edilmeyen olağanüstü hal daha sonra ilan edilse ne olur bilemiyorum. Bir defa daha ifade edeyim. OHAL anayasamıza göre seçimleri erteleme sebebi değil.

HP Konya Milletvekili ve Anayasa Karma Komisyonu Üyesi hukukçu Atilla Kart:

Yok ötelemez, öteleyemez. OHAL ilan edilse de seçim gene yapılır. Üstelik süresi içinde yapılacaktır, yapılmalıdır. Olağanüstü hal şartları içinde yapılacaktır. OHAL içinde ise birtakım kısıtlamalar olacaktır. Bunu, bu hükümet maalesef 2018’de yaptı. Olağanüstü hal de ilan edilse bu seçimlerin ertelenmesi için bir gerekçe değildir. Seçimler, Haziran 2023’ten sonraya bırakılamaz.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Guardian: Kahramanmaraş Merkezli Depremler Erdoğan’ın İmajını Zedeledi

Birleşik Krallık’ın (BK) önde gelen gazetelerinden Guardian, 10 ilde büyük yıkıma neden olan Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlere yönelik açıklamalarının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imajını nasıl zedelediğini yazdı.

“‘Bu olanlar hep oldu’: Erdoğan’ın depreme müdahalesi imajını nasıl zedeledi” başlıklı haberde, Erdoğan’ın arama kurtarma çalışmalarının yetersizliğine dair eleştirileri kabul etmeyerek, halkın öfkesinin daha da büyümesine neden olduğu iddia edildi.

Cumhurbaşkanı’nın tutumunun 14 Mayıs’ta yapılması planlanan seçimlerde işini zorlaştırabileceğinin savunulduğu haberde, şu değerlendirmelere yer verildi:

Türkiye’de Cumhurbaşkanı ve AK Parti’ye desteğin kalesi olarak görülen güneydeki bölgelerde, dondurucu koşullarda hayatta kalmaya çalışan yerinden edilmiş yurttaşlar, devletin verdiği sözlere rağmen yaşanan gecikmelerden ve soğukta uyumak zorunda kalmaktan açıkça şikayet etti. Yurttaşların artan hoşnutsuzlukları, mayısta yapılması beklenen seçimlere sadece üç ay kala, Erdoğan’ın 20 yıllık liderliği için öngörülemeyen ve ciddi bir sınava işaret ediyor.

Haberde, 1999’daki Gölcük depreminin ardından dönemin başbakanı Bülent Ecevit’e yöneltilen eleştiriler hatırlatılarak, bu ortamın 2003’te Erdoğan’ın milletvekili seçilmesini ve AK Parti’nin tek başına iktidara gelmesini hızlandırdığı yorumu da yapıldı.

Ayrıca Gölcük depreminin ardından 2000’de devreye sokulan deprem vergileriyle bugüne dek yaklaşık 88 milyar TL toplandığına dikkat çekilirken muhalefetin, bu paranın nasıl harcandığını sorguladığı ifade edildi.

Guardian, AK Parti hükümetinde Türkiye’deki inşaat sektöründe patlama yaşandığına, Erdoğan’ın yol ve konut projeleriyle ülkeyi ekonomik ve toplumsal açıdan kalkındırmayı vaat ettiğine dikkat çekti.

Bu süreçte hükümete yakın bazı inşaat şirketlerinin güçlendiğinin de öne sürüldüğü haberde, şu değerlendirmeler yer aldı:

AK Parti’nin inşaat sektöründe yarattığı patlamanın parçası olarak inşa edilen beton apartman bloklarının çoğu depremde yerle bir oldu. Kahramanmaraş’ta yeni kulelerden bazıları ayakta kalırken, aynı sokaktaki diğer binaların tamamen çökmesi, hangi inşaatların depremde yıkılmalarını önlemeye yönelik bina yönetmeliklerine uygun yapıldığının korkunç bir göstergesiydi.

Haberde, Erdoğan’ın depremin üçüncü günü (8 Şubat) sarsıntıların merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesine düzenlediği ziyarette, bir depremzedeyle konuşmasına da değinildi.

Erdoğan, aracına binmek üzereyken yanına gelen depremzedeye “Bu olanlar hep oldu. Bunlar kaderin planının içerisinde olan şeyler” demişti.

Guardian, Erdoğan’ın depremdeki yıkımı kaderle açıklamasının, ekimde Bartın’ın Amasra ilçesinde yaşanan maden patlamasının ardından söylediklerine benzediğine dikkat çekti.

Cumhurbaşkanı, 41 madencinin öldüğü olayın ardından yaptığı açıklamada, “Biz kader planına inanmış insanlarız, bunlar her zaman olacaktır” ifadelerini kullanmıştı.

Erdoğan’ın Pazarcık’taki ziyaretinde halkla temasını sınırlı tuttuğu ve doğrudan ilçenin emniyet müdürlüğüne gittiğine işaret edilirken, hükümetin depreme yönelik tutumunda şefkatten çok kontrole odaklandığı savunuldu.

Haberde, depremin ardından Twitter’a getirilen kısıtlama da hatırlatıldı. Küresel internet erişimini takip eden BK merkezli NetBlocks, 8 Şubat’ta Türkiye’de Twitter’a erişimin kısıtlandığını duyurmuştu.

Twitter’ın CEO’su Elon Musk ise bunun üzerne Türk yetkililerle görüşüp bilgi aldığını söylemişti. Teknoloji milyarderinin açıklamasının ardından platforma erişim normale dönmüştü.

Guardian, Pazarcık’taki bir depremzedeyle de konuştu. Ayşe Kep, kuzeninin ve diğer akrabalarının enkaz altında kaldığını ve arama kurtarma ekiplerinin bölgeye çok geç geldiğini söyledi.

Depremzede, “Eğer daha çok destek sağlansaydı, onları çıkarabilirdik. Ama burada cenazelerini bekliyoruz” dedi.

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde pazartesi günü (6 Şubat) meydana gelen iki şiddetli deprem, Türkiye ve Suriye’de en az 22 bin kişinin ölümüne yol açtı.

7.7 Mw büyüklüğündeki ilk depremin üzerinden 24 saat geçmemişken 7.6 Mw büyüklüğünde yeni bir sarsıntıyla yıkım daha da arttı. Sarsıntılar Kahramanmaraş’ın yanı sıra Hatay, Gaziantep, Adana, Malatya, Diyarbakır, Şanlıurfa ve Adıyaman’ı da etkiledi.

Erdoğan, 8 Şubat’ta depremden etkilenen 10 ilde üç aylığına olağanüstü hal ilan etmişti.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

14 Mayıs İhtimali Zayıflıyor; Depremler Nedeniyle Seçimler Ertelenebilir Mi?

Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremler 13,5 milyonunun yaşadığı 11 ilde büyük yıkıma neden oldu. Depremler sonrası, 14 Mayıs’ta yapılması planlanan seçimlerin yapılıp yapılmayacağı tartışılmaya başladı.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre, iktidar kanadında seçim tarihi değişikliğine ilişkin yeni bir karar alınmadı, ancak kulislerde 14 Mayıs olasılığının zayıfladığı konuşulmaya başladı.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de, “Her şeye rağmen seçimi iptal edemeyeceğini düşünüyorum. Ama 14 Mayıs’ta olmaz seçim, zamanında, 18 Haziran’da yapılması lazım” sözleriyle seçimlerin zamanında yapılacağı tahminini dile getirdi.

Türkiye’nin güneydoğusunu vuran ve binlerce yurttaşın yaşamını yitirmesine yol açan deprem sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bölgede 3 ay boyunca olağanüstü hal (OHAL) ilan etti ve bu karar TBMM tarafından da onaylandı.

Depremden etkilenen iller ayrıca “genel hayata etkili afet bölgesi” ilan edildi.

Kulislere yansıyan bilgilere göre Yüksek Seçim Kurulu’nda şimdiye kadar hazırlıklar seçimler “normal zamanında yapılacakmış” gibi yürüyordu.

Depremden sonra zaten yeni bir adım atılması veya karar alınması söz konusu olmadı.

AKP karar almadı ama 14 Mayıs ihtimali zayıflıyor

AKP’nin yetkili kurullarında, seçim tarihinin ertelenmesi veya iptal edilmesiyle ilgili bir değerlendirme yapılmış değil.

Ancak 14 Mayıs seçeneğinin zayıfladığı kulislerde konuşulmaya başladı.

Bazı AKP yöneticileri, henüz somut bir karar alınmamakla birlikte seçimlerin 18 Haziran’da, yani zamanında yapılabileceğine işaret ediyor.

AKP kaynakları, seçimin iptali veya takvim değişikliği gibi bir planlamanın şu anda gündemlerinde olmadığını belirtiyor.

Bazı AKP yöneticileri, depremin yaralarının sarılması zaman alsa da OHAL kararının ardından hızla toparlanmanın sağlanacağı ve seçimlerin 14 Mayıs’ta olmasa da zamanında yapılmasının sağlanabileceğini ifade ediyor.

Akşener de ’18 Haziran’ dedi

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de, kendisiyle birlikte deprem bölgesine giden gazetecilere yaptığı açıklamada, seçimlerin 14 Mayıs’a yetişemeyeceği tahmininde bulunurken iptal beklemediğini de söyledi:

“Büyük beceriksizlikle karşı karşıyayız. Bu beceriksizliğin sonuçları itibarıyla, büyük bir siyasi iniş yaşayacaklar.

“Her şeye rağmen seçimi iptal edemeyeceğini düşünüyorum. Ama 14 Mayıs’ta olmaz, seçimin zamanında, 18 Haziran’da yapılması lazım.

“Biz siyasilerin görevi de bu seçimi yaptırmaktır…”

CHP kulisleri: 1 yıl ertelemeyi zorlayabilir

CHP ise iktidarın depreme müdahalede geç kaldığı ve bunun da kamuoyunda büyük bir tepkiye yol açtığı ve seçmenin tepkisini sandıkta göstereceği görüşünde.

CHP kulislerinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kaybedeceğini gördüğü bir seçime girmek istemeyeceği ve bu nedenle de en az “1 yıl seçimi ertelemeyi” zorlayacağı yorumları yapılıyor.

Anayasa’nın 78. Maddesi sadece “savaş nedeniyle” seçimlerin 1 yıl ertelenmesine olanak tanısa da, iktidar partisinin Yüksek Seçim Kurulu (YSK) eliyle 18 Haziran seçimlerinin ertelenmesinin yollarını arayacağı iddiaları dile getiriliyor.

Anayasa ve yasalara göre erteleme veya iptal mümkün mü?

Anayasa’ya göre, TBMM veya Cumhurbaşkanı kararıyla seçimleri öne almak mümkün. Anayasa’nın 77. maddesinde, seçim zamanında yapılabilecek değişiklikler “TBMM ve cumhurbaşkanlığı seçimleri beş yılda bir aynı günde yapılır” ifadesiyle açıklanıyor.

Anayasa’nın “Seçimlerin geriye bırakılması ve ara seçimler” başlıklı 78. maddesi’ne göre ise ertelemenin tek istisnası savaş hali:

“Savaş sebebiyle seçimlerin yapılmasına imkan görülmezse, TBMM seçimlerin 1 yıl geriye bırakılmasına karar verebilir.”

Cumhurbaşkanı Seçimi Yasası’nın 5. maddesi de yine savaş nedeniyle, cumhurbaşkanlığı seçiminin de 1 yıl geriye bırakılmasını hükme bağlıyor.

YSK karar verebilir mi?

Anayasa’ya göre, seçimlerin “genel yönetimi ve denetiminden” sorumlu olan Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) kararları aleyhine yargı veya başka bir merciye başvurulamadığı için, aldığı kararlar da kesin.

Bu nedenle YSK’nın deprem nedeniyle “seçimlerin yapılmasına olanak görmediği” yönünde bir karar alma olasılığı da tartışılıyor.

Ancak hukukçular, seçimlerin öne alınması veya savaş nedeniyle geriye bırakılması yetkisinin TBMM ve cumhurbaşkanında olduğunu, o nedenle de böyle bir karar alınmasını beklemediklerini ifade ediyor.

Anayasa’nın 79. maddesinde YSK’nın görevleri şöyle ifade ediliyor:

“Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleme, kesin karara bağlama ve TBMM üyelerinin seçim tutanaklarını ve cumhurbaşkanlığı seçimi tutanaklarını kabul etme görevi YSK’nındır. YSK kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz.”

Paylaşın

Türk Tabipleri Birliği’nden Deprem Bölgeleri İçin Bulaşıcı Hastalıklar Uyarısı

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi,  “Afetin yaşandığı bölgede çöp toplama hızla organize edilmeli ve çöpler düzenli olarak toplanmalıdır, çünkü çöpler bulaşıcı hastalıkları taşıyabilecek haşarat ve kemirgenlerin üreme alanlarıdır.” ifadelerinin yer aldığı bir bilgi notu paylaştı.

Haber Merkezi / Bilgi notunda, bulaşıcı hastalık riskine karşı önlem alınması gerektiği ifade edildi ve yapılması gerekenler şöyle sıralandı:

“Afetin yaşandığı bölgede çöp toplama hızla organize edilmeli ve çöpler düzenli olarak toplanmalıdır, çünkü çöpler bulaşıcı hastalıkları taşıyabilecek haşarat ve kemirgenlerin üreme alanlarıdır.

Ulaşımın zor ya da olanaksız olduğu durumlarda sokak aralarına ve dar yerlere erişebilecek el arabalarından yararlanılmalıdır.

Afetten önce bölgeye hizmet veren çöp dökme alanları uygun ise çöpler toplanarak buraya dökülmeye devam edilmeli, bu alanlara ulaşım mümkün değilse veya bizzat bu alanlar afet nedeni olmuşsa, aşağıda tarif edileceği üzere çöpler bu iş için belirlenmiş uygun biriktirme yerlerine dökülmelidir.

Afetzedelerin barındığı yerlerin uygun noktalarında çöp bırakılacak alanlar oluşturulmalıdır. Bu alanlar günlük olarak kireç kaymağı, klor eriyiği, çamaşır suyu vb. malzemelerle dezenfekte edilmelidir.

Karasineklerle mücadelede canlının yumurta bırakacağı çöp, gübre gibi ortamların üstlerinin açık olmaması gerekir (Uygun çöp kovası yoksa 20 santimetre kalınlığında toprakla çöp ve gübre yığınlarının üstü örtülebilir).

Çöp toplama alanlarının su kayaklarından en az 60 metre; mümkünse besin maddeleri dağıtım-depolama yerlerinden en az 1 kilometre uzakta, yaya ve araçların geçişine engel olmayacak bir yerde olmasına dikkat edilmelidir.

Çocukların ve hayvanların çöp toplama alanlarında dolaşmasına izin verilmemeli, buralara hayvan ölüleri atılmamalıdır.

Çöp yığınlarından şıra sızmasının önüne geçilmeli; sızma varsa bu yerler çamaşır suyu ya da benzeri bir dezenfektan ile yıkanmalıdır.

Çöp yığınlarında ve toplama alanlarında haşere ve kemiricilerin oluşması, üremesi önlenmeli, bu zararlılarla mücadele amacıyla kullanılan pestisit ve insektisitlerin de bir kirlilik unsuru haline gelmemesine dikkat edilmelidir.

Her 200 kişi için iki metre derinlikte ve 1,5 x 1 metre çukur açılmalıdır. Bu söz konusu nüfus için bir hafta yetebilir. Çukur içerisindeki organik materyalin bozunumu 4-6 hafta gerektirir. Çukurun üstü 40 santimetre kalınlığında sıkıştırılmış toprakla örtülmelidir.”

Paylaşın

Adana, Hatay Ve Osmaniye’de Yıkılan Binalara İlişkin Soruşturma

Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremler nedeniyle Adana, Hatay ve Osmaniye’de yıkılan binalara ilişkin soruşturma başlatıldı. TBB’de depremlerde yıkılan binaların müteahhitleri ile projelerine onay veren, denetimleri gerçekleştirmeyen idari görevliler hakkında suç duyurusunda bulundu.

Haber Merkezi / Adana Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan yazılı açıklamada, soruşturma kapsamında teknik bilirkişi heyetlerinin görevlendirildiği bilgisi verildi:

“Numune alma ve bizzat alanda çalışmalara başlanılmıştır. Binaların yapımını üstlenen ve sonradan binalarda imara aykırı şekilde değişiklik yaparak yıkılmasına neden olan sorumlu kişilerin tespiti konusunda ilgili kurumlarla yazışmalar yapılmıştır. Bu kişiler yönünden gerekli tedbir durumları değerlendirilmekte, soruşturma konunun hassasiyeti de gözetilerek titizlikle ve tüm detaylarıyla sürdürülmektedir.”

Hatay ve Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılıklarından yapılan açıklamalarda da bu illerde yıkılan binalarla ilgili soruşturma başlatıldığı duyuruldu.

Türkiye Barolar Birliği’nden suç duyurusu

Türkiye Barolar Birliği (TBB), Maraş depremlerinde yıkılan binaların müteahhitleri ile projelerine onay veren, denetimleri gerçekleştirmeyen idari görevliler hakkında suç duyurusunda bulundu.

Türkiye Barolar Birliği’nin dilekçesinde, tespit edilecek sorumluların Türk Ceza Kanunu’nun Kasten öldürme başlıklı 81. maddesi ve Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi başlıklı 83. maddesi uyarınca yargılanması istendi.

Dilekçe şöyle devam etti: “Binaları inşa eden müteahhitler; yapıların mimari, statik ve her türlü plan, proje, resim ve hesaplarının hazırlanmasını ve bunların uygulanmasıyla ilgili fenni mesulleri, uzmanlık konularına ve ilgili kanunlarına göre sorumlulukları bulunan her türlü teknik görevliler ile inşaat aşamasından itibaren görev yapan her türlü yapı denetim görevlileri ve ilgili kişiler; binalara yapı kullanma izin belgesi veren, oturma izni veren görevli ve yetkililer; onlara bu yönde emir ve talimat veren yetkililer; denetim görevini yerine getirmeyen ilgili belediye, bakanlık yetkilileri ile depremin gerçekleşmesinin ardından arama ve kurtarma çalışmalarının geç, eksik ya da hatalı başlaması neticesinde kayıpların artmasına sebep olan sorumlular hakkında yürütülecek ceza soruşturması sonucunda Türk Ceza Kanunu’nun Kasten öldürme başlıklı 81. maddesi ve Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi başlıklı 83. maddesi uyarınca kovuşturma başlatılması ve ceza verilmesi talep edilmiştir.”

“Kovuşturma süreci etkin şekilde takip edilecektir”

TBB tarafından yapılan açıklamada, “Delillerin yok olmaması ve karartılmaması için numunelerin alınması ve incelenmesi dahil, yürütülecek tüm işlemlerde gönüllü ve alanında uzman meslektaşlarımızdan oluşturulacak komisyon ile teknik bilgiye sahip meslek örgütleriyle iş birliği içerisinde sağlıklı bir soruşturma süreci yürütülmesinin temini ve tüm şüphelilerin tespiti için çalışmalara başlanmış olup, cezasızlığın önlenmesi için gerek soruşturma gerekse kovuşturma süreci etkin şekilde takip edilecektir” denildi. 

Paylaşın

AFP’den Dikkat Çeken Yazı: Depremlerin Ardından Bölgede Erdoğan’a Tepkiler Arttı

Fransız Haber Ajansı (AFP), 10 ilde büyük yıkıma neden olan Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin yansımaları üzerine dikkat çeken bir yazı yayınladı.

Euronews Türkçe‘nin aktardığı yazıda, depremlerin ardından bölgede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik tepkilerin arttığı ifadelerine yer verildi.

Deprem bölgesinde vatandaşlarla konuşan AFP, yardımların gecikmesi ve koordinasyon sorunuyla ilgili şikayetleri gündeme getirdi.

Hakan Tanrıverdi isimli bir vatandaş tepkisini, “Buraya bir daha oy istemek izin gelmeyin” diyerek dile getirirken, “Biz çok derinden etkilendik ve bize kimse yardım etmedi” ifadesini kullandı.

Bölgede etkili olan soğuk hava koşullarına dikkat çeken Tanrıverdi, “Depremde ölmeyen insanlar soğukta ölüme terk edildi. Bu şekilde ölüme terk edilmek günah değil mi?” dedi.

AFP bu şikayetlerin, 2018 rahat bir seçim zaferi elde edilen Adıyaman’da Erdoğan için bu kez kötü bir mesaj olarak görüldüğü yorumunu yaptı.

“Utanın. Bizi kendi başımıza bıraktınız”

Depremin en fazla etkilediği kentlerden biri olan Adıyaman’da bir çok kişinin Tanrıverdi gibi düşündüğü kaydedilen haberde, vatandaşların şikayetlerinin başında yardım ekiplerinin kurtarma çalışmalarına zamanında başlamaması ve gerekli ekipmanların olmaması gösterildi.

Adıyaman’da yaşayan Mehmet Yıldırım, “Depremin ikinci günü saat 14’e kadar hiç kimseyi (arama kurtarma-ilk yardım) görmedim. Ne hükümet, ne devlet, ne polis ne asker. Utanın. Bizi kendi başımıza bıraktınız” diyerek öfkesini dile getirdi.

Adıyaman’a 150 kilometre uzaklıktaki bir mesafeden gelen yardım gönüllüsü Hediye Kalkan, “Devlet kendini böyle bir günde neden göstermez? İnsanlar yakınlarının cenazelerini kendi imkanlarıyla çıkartıyor.” dedi.

Erdoğan, ulusal televizyonda yayınlanan ziyaretlerde yerel halktan büyük ölçüde sıcak bir karşılama aldığı izlenimini verdiğine işaret edilen haberde, yine yaşlı bir kadının Erdoğan’a sarılarak omuzunda ağlamasına bu görüntülerde yer verildiği kaydedildi.

Depremde bir yakınını kaybeden Veysel Gültekin ise Cumhurbaşkanı Erdoğan ile karşılaşma şansı olsa farklı tepki vereceğini ifade ederek, gerekli ekipmanı olmadığı için yakını kurtaramamaktan şikayet etti.

Gültekin, “Basit bir delme makinası olsaydı, onu canlı çıkarabilirdim. Şiddetli bir artçı şokun ardından tamamen kapana kısıldı ve şiddetli bir artçı şokun ardından öldü.” dedi.

Seçim sonucunu etkiler mi?

Erdoğan’ın daha önce seçim tarihini geri çekerek 14 Mayıs’a aldığını ve bunun da adayını henüz belirlememiş muhalefet için zaman sorunu yarattığına işaret edilen haberde, depremin ardından seçimin zamanında planlandığı gibi yapılıp yapılmamasının önemli bir soru işareti olduğu ifade edildi.

Haberde, depremin geçen yıl yaşanan ekonomik krizi sonrası oyları düşen Erdoğan’ın tam da toparlanmaya başlayıp halk desteğini almaya başladığı bir döneme denk geldiğine dikkat çekildi.

Paylaşın

Kahramanmaraş Depremleri Seçimlerde Erdoğan Üstünde Baskı Oluşturdu

Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerde binlerce kişinin hayatını kaybetti. Depremlerin vurduğu 10 ilde üç ay süreyle olağanüstü hal ilan (OHAL) edildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeminde, binlerce kişinin öldüğü depremlerin ardından 14 Mayıs’ta yapılacağını ilan ettiği seçimleri erteleme konusunda henüz bir plan değişikliği bulunmuyor.

Fransız haber ajansı AFP, onbinlerce yurttaşın ölümüne neden olan Maraş depremlerinin cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki muhtemel etkilerinin kaleme alındığı bugün yayımlanan haberini “Ölümcül deprem, mayıstaki seçimlerde Erdoğan üstünde baskı oluşturdu” başlığıyla verdi.

Türkiye ve Suriye’de ölenlerin sayısının 15 bini geçtiği belirtilerek başlayan haberde 14 Mayıs’ta yapılması planlanan seçimlerden “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi kariyerinin en büyük sınavı” diye bahsedildi.

Ajans, “Erdoğan, pazartesi yaşanan felaketten önce de bir dizi krizi yatıştırmaya çalışıyordu” ifadelerini kullandı ve cumhurbaşkanının “ekonomiye alışılmışın dışındaki yaklaşımının ülkeyi enflasyonist sarmala sürüklediğini” öne sürdü.

Haberde son yıllarda yaşanan orman yangınları gibi çevre felaketlerinin ve hükümete yönelik yolsuzluk iddialarının iktidara zorluk yarattığı ve Erdoğan’ın da bu yüzden deprem müdahalelerinde atağa geçtiği öne sürüldü.

Ajans, Erdoğan’ın depremden saatler sonra Ankara’da basın açıklaması yaptığını ve felaketin üç günü boyunca ekranlardan halka seslenmeye devam ettiğini belirtti.

Haberde, cumhurbaşkanının depremin en sert vurduğu illerden olan Hatay’daki konuşmasında hükümetin “eksikliklerini” kabul ettiğini ama “böyle bir felakete hazır olunamayacağının” altını çizdiği aktarıldı.

Devamında 1999’daki Gölcük depreminin ardından dönemin başbakanı Bülent Ecevit’in çok eleştildiği hatırlatıldı ve Erdoğan’ın 2002’de iktidara gelmesinde “daha iyi felaket yönetimi vaadinin” etkili olduğu iddia edildi.

AFP, uzmanların “Erdoğan’ın krizi iyi yönetmesi halinde pozisyonunu güçlendirebileceğini fakat başarısız olursa sonunun Ecevit gibi olabileceğini” söylediklerini aktardı.

Haberde Londra merkezli siyasi risk danışmanlık şirketi Teneo’dan Wolfango Piccoli’nin şu değerlendirmesine yer verildi :

Etkili bir acil durum müdahalesi, Erdoğan’ın liderliğindeki ulusal dayanışma duygusunu tetikleyerek cumhurbaşkanı ve partisini güçlendirebilir. Fakat depremin büyüklüğü hükümete ciddi zorluk yaratacak.

Ajansa konuşan Britanya merkezli Dış Politika Merkezi’nde araştırma görevlisi olan Emre Çalışkan da “Deprem sonrası müdahale başarılı olmazsa, Erdoğan mayıstaki seçimleri kaybedebilir” dedi.

Haberde, Türkiye’nin güneyinde yakınlarını enkazdan kurtaramayan ailelerin hükümete “ateş püskürdüğü” yazıldı ve hayatta kalanların da 24 saatten daha uzun bir süre boyunca devletin yardım görevlilerinin yiyecek ve barınak sağlamasını beklediği öne sürüldü.

Yakınlarını depremde kaybeden analist Gönül Tol, Hatay’da AFP muhabirine görüş verdi ve “Erdoğan iktidarının bu felaketten etkilenmemesi imkansız” dediği aktarıldı.

Ayrıca haberde Tol’un şu ifadelerine yer verildi:

1999’da sivil toplum kuruluşları yardım etmek için yorulmadan çalışmıştı. Bu kez sayıları daha az çünkü Erdoğan 2016’daki darbe girişiminin ardından pek çok sivil toplum kuruluşu üstünde baskı kurdu.

Haberde yer alan fotoğraflardan birinin altındaysa “Önceki afetlerde görünür bir liderlik etmekten kaçınmış olan Erdoğan, bu kez ön planda” ifadeleri kullanıldı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın