Türkiye, Yunanistan’la Yaşanan ‘S-300 Gerginliğini’ NATO’ya Taşıyacak

Milli Savunma Bakanlığının (MSB), Yunanistan’ın, “Ege ve Doğu Akdeniz’de görev uçuşu gerçekleştiren Türk jetlerine Rus yapımı S-300 Hava Savunma Sistemi ile yaptığı tacizin radar kayıtlarını”, NATO Genel Sekreterliği ve ittifak üyesi ülkelerin savunma bakanlıklarına göndermeye hazırlandığı bildirildi.

Ajanslar daha önce Akdeniz’de uluslararası hava sahasında görev uçuşlarını gerçekleştiren Hava Kuvvetleri Komutanlığına bağlı F-16’lar’ın 23 Ağustos’ta “Girit Adası’nda konuşlu Yunanistan’a ait Rus yapımı S-300 Hava Savunma Sistemi tarafından taciz edildiğini, S-300 sistemine ait hedef takip ve füze güdüm radarının Rodos Adası batısında 10 bin feet irtifada görev uçuşundaki F-16’ya yerden havaya füze kilidi atıldığını” duyurmuştu.

Yunanistan’ın bu açıklamaları reddetmesi üzerine radar kayıtlarının NATO’ya gönderilmesi için harekete geçildiği bildirildi.

Bakan Akar’dan açıklama

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, “Sürekli gerginliği artırmaya çalışan komşumuzun bu yaptığının görülmesi lazım anlaşılması ve anlatılması lazım. Bu kadar aleni şımarıklık bu kadar pervasızlık kabul edilemez” açıklamasında bulunmuştu.

Erdoğan’dan tepki

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe’de düzenlenen 30 Ağustos Zafer Bayramı konseri öncesi yaptığı konuşmada, Ege’de Yunan S-300’lerin Türk savaş uçaklarını tacizi nedeniyle Yunanistan ve ABD’ye tepki göstermişti.

‘Yunan siyasetçilerin yanlışta ısrar ettiğini’ söyleyen Erdoğan, “Yunanistan, bizim ne askeri, ne ekonomik, ne siyasi olarak dengimiz ve muhatabımız değildir” demişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO’nun en büyük gücü ABD’nin, Türkiye’nin tamamen kendi güvenlik ihtiyaçları için olduğunu defaatle ifade ettiği S-400 sistemleri almasını, güya kendi uçaklarına tehdit olarak gördüğünü belirterek, “Demek ki mesele Rus hava savunma sistemleri ile Amerikan askeri ürünlerinin birlikte kullanılması değil, bizatihi ve mahsusan Türkiye’dir” ifadelerini kullanmıştı.

Paylaşın

NATO Üssünde Film Gibi Casusluk Hikayesi: Rus Ajan Yakalandı

Küresel Araştırmacı Gazeteciler Grubu “Bellingcat”, kendisini Perulu mücevher tasarımcısı olarak tanıtan bir Rus kadın askeri casusunun, Napoli’deki NATO üssünde bulunan subayları baştan çıkartarak, onlardan bilgi sızdırmaya çalıştığını iddia etti.

Etrafındakilere Alman babadan olma, Perulu anneden doğma olduğunu söyleyen ve yaklaşık 10 yıl kendisini mücevher tasarımcısı olarak tanıtan Maria Adela Kuhfeldt Rivera isimli kadının, gerçekte Rus Askeri İstihbarat (GRU) Servisi adına çalıştığı ve Napoli’deki NATO üssünde bulunan görevlilerin katıldığı partilere iştirak ettiği ortaya çıktı.

Bellingcat araştırmasına göre, Rus askeri istihbaratına çalışan kadın ajan, Napoli Müttefik Müşterek Kuvvet Komutanlığı’nın merkezi olan Napoli’de 2013 yılından “Serein” isimli mücevher mağazası açıp, bu kentteki sosyal faaliyetlere aktif olarak katılarak casusluk faaliyetlerine başladı.

Genç kadınını Napoli’ye yerleşmeden önce Roma, Mala ve Paris arasında gelip gittiği belirlendi.

Napoli’deki uluslararası Lions kulübünün sekreterliğini üstlenerek, kentteki sosyal yaşama daha aktif bir şekilde katılan Rus kadın casus, bu sayede çok sayıda NATO görevlisiyle arkadaşlık kurma imkanına sahip oldu.

Bir NATO görevlisi, araştırmacı gazetecilere, genç kadın ile “kısa süreli romantik ilişki yaşadığını” bildirdi.

Bellingcat CEO’su Christo Grozev, Belarus sınır muhafızları tarafından kaydedilen ve bu ülkedeki rejime muhalifi bir grup bilgisayar korsanı tarafından kendilerine verilen sınır geçişleri ile ilgili veri tabanını incelerken ilk kez Rus casus kadının izine rastladıklarını bildirdi.

GRU operasyonları için kullanılan Rus pasaportlarını inceleyen Grozev, burada ilk kez Maria Adela Kuhfeldt Rivera ismiyle karşılaştığını söyledi.

Daha dikkatli bir araştırma sonucu, genç kadının GRU operasyonlarında kullanılan çeşitli Rus pasaportlarıyla yolculuk yaptığı ortaya çıktı.

Grozev, 15 Eylül 2018’de Rivera’nın Napoli’den Moskova’ya uçtuğunu tespit etti.

Bellingcat ve Rusya’da iş birliği yaptığı Insider isimli site, bu tarihten bir gün önce yayınladıkları araştırmada, İngiltere’de Salisburg kentinde Sergey Skripal ve kızının zehirlenmesinden sorumlu olduğu iddia edilen kişilerin Ruslan Boshirov ve Alexander Petrov, sahte kimliğiyle yolculuk yaptığını açıklamıştı.

Bellingcat, daha sonra gerçek ismi Olga Kolobova olduğu belirtilen Rus kadın ajanın Moskova’nın deşifre olduğundan şüphe duyulduğu ve diğer casusluk operasyonlarını tehlikeye atmamak adına Moskova’ya hemen geri çekildiğini yazdı.

(Kaynak: Eurnews Türkçe)

Paylaşın

Üçlü Zirve Sonuçsuz Kaldı

Türkiye, Finlandiya ve İsveç tarafından 28 Haziran’da Madrid’de gerçekleştirilen NATO zirvesinde imzalanan mutabakat çerçevesinde kurulan Daimi Ortak Mekanizma, ilk toplantısını bugün Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de gerçekleştirdi.

Haber Merkezi / Daimi Ortak Mekanizma toplantısında Türk heyetine Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sedat Önal, İsveç heyetine Başbakanlık Devlet Sekreteri Oscar Stenström, Finlandiya heyetine Dışişleri Bakanlığı’da Daimi Devlet Sekreteri Jukka Salovaara başkanlık etti.

İsveç ve Finlandiya, Türkiye’ye taahhüt ettiği konularda henüz somut adım atmazken toplantı sonrası ele alınan konularla ilgili yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi;

“Finlandiya ve İsveç, Üçlü Muhtıra’da kayıtlı; terörizmin tüm biçim ve tezahürleriyle mücadelede Türkiye’yle tam dayanışma ve iş birliği sergileyecekleri, PKK terör örgütü başta olmak üzere milli güvenliğine yönelik tüm tehditlere karşı Türkiye’ye tam destek verecekleri, PYD/YPG ve FETÖ’ye destek sağlamayacakları yönündeki taahhütlerini yineledi. Mekanizma kapsamında ele alınan konularda somut ilerleme kaydedilmesi için ilgili kurumlar arasında teknik düzeyde iş birliğinin yoğunlaştırılması konusunda mutabık kalındı.”

Türkiye, Finlandiya ve İsveç arasında 28 Haziran’da Madrid’de gerçekleştirilen NATO zirvesinde imzalanan anlaşmada ise şu ifadelere yer verilmişti:

“Ülkeler Washington Antlaşması’nda belirtilen ilkelere ve değerlere bağlılıklarını ifade ederler. İttifakın en temel unsurlarından biri, üye devletlerin milli güvenliğinin yanı sıra uluslararası barış ve istikrara doğrudan tehdit teşkil eden terörizmin tüm biçim ve tezahürleriyle mücadelede tam dayanışma ve iş birliğidir. Müstakbel NATO müttefikleri olarak Finlandiya ve İsveç, milli güvenliğine yönelik tüm tehditlere karşı Türkiye’ye tam destek verirler. Bu çerçevede, Finlandiya ve İsveç, PYD/YPG ve Türkiye’de FETÖ olarak tanımlanan örgüte destek sağlamayacaklardır. Türkiye de milli güvenliklerine yönelik tüm tehditlere karşı Finlandiya ve İsveç’e tam destek verir”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, imzalanan anlaşma sonrası yaptığı açıklamada “İsveç ve Finlandiya ile mutabakatta yer alan uygulamaları takip edip, adımlarımızı buna göre atacağız. İsveç’in verdiği sözü şudur, 73 teröristin Türkiye’ye iadesi sağlanacak” ifadelerini kullanmıştı.

Paylaşın

İsveç: Türkiye’ye İadeler Hukuka Göre Devam Edecek

Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ve İsveç Başbakanı Magdalena Andersson, İsveç’in başkenti Stockholm’de düzenlenen Kuzey Avrupa ülkeleri zirvesi kapsamında bir araya geldi.

Norveç, İsveç, Finlandiya, Danimarka ve İzlanda liderlerini bir araya getiren zirve kapsamında bir araya gelen Olaf Scholz ve Magdalena Andersson, düzenledikleri ortak basın toplantısında İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine başvurusunu ve Türkiye’nin tutumunu da ele aldı.

Konuşmasında Finlandiya, İsveç ve Türkiye arasında, İspanya’nın başkenti Madrid’de 28 Haziran’da düzenlenen NATO Zirvesi’ne değinen Andersson, “Madrid’deki NATO zirvesinde Türkiye’nin endişelerini gidermeye yönelik imzalanan üçlü memoradumun şartlarına uyacağız” dedi.

Söz konusu anlaşmanın şartlarından birinin de “Türkiye’ye iadeler” olduğunu hatırlatan Andersson, “İsveç’te işleme alınan iade davaları elbette İsveç hukuku uluslararası hukuka göre işlenecek” dedi.

Türkiye, her iki ülkenin NATO üyeliğine başvuru yaptığı 18 Mayıs öncesinden itibaren “terör” ile ilgili endişelerini dillendirerek İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğine karşı çıkıyordu. Söz konusu anlaşmazlık, 28 Haziran’da imzalanan bir memorandum ile giderildi. Bu bağlamda Türkiye’nin taleplerinden biri de İsveç ve Finlandiya’da bulunan toplam 33 kişinin Türkiye’ye iadesiydi.

İsveç makamları, geçtiğimiz hafta yıllar sonra ilk kez Türkiye’den bir iade talebine onay vererek Türkiye’de kredi kartı dolandırıcılığından hüküm giymiş bir kişinin Türkiye’ye iade edileceğini açıklamıştı.

Scholz: Bu konuda çok iyimserim

İsveç Başbakanı Andersson ile ortak basın toplantısında konuşan Almanya Şansölyesi Olaf Scholz de İsveç ve Finlandiya’nın “NATO üyeliklerinin önünde önemli bir engel kalmadığını ve Türkiye’nin iki ülkenin üyeliklerini yakın bir zamanda onaylayacağını düşündüğünü” söyledi.

“Artık hızlı bir şekilde yol alınacağını düşünüyorum, bu konuda çok iyimserim” diyen Scholz, iki ülkenin üyeliği konusunda meclis kararını henüz çıkarmamış ülkelere atıfta bulunarak özetle şöyle konuştu:

“Türkiye dahil, meclis onayını henüz vermemiş NATO ülkelerinin bunu yakında yerine getireceğini bekliyorum.”

Türkiye ile birlikte yedi NATO ülkesi, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği için gerekli olan meclis onay işlemlerini henüz tamamlamadı.

Ne olmuştu ve bundan sonra ne olacak?

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından 18 Mayıs’ta resmen NATO üyeliğine başvuran Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılım protokolleri dün (5 Temmuz) Brüksel’deki NATO Karargahında imzalandı.

30 üye ülkenin temsilcileri, İspanya’nın başkenti Madrid’de 29-30 Haziran’da yapılan NATO zirvesinde Türkiye’nin itirazlarını bir kenara bırakmasıyla iki ülkenin ittifaka davet edilmesi yönünde alınan karar doğrultusunda gerekli formaliteleri tamamlamak için karargahta bir araya geldi.

Bu bağlamda, 30 NATO üyesi ülkenin temsilcileri, İsveç ve Finlandiya’nın İttifaka katılım protokollerini imzaladı.

Söz konusu katılım protokollerinin NATO üyesi ülkeler tarafından kendi ulusal yasaları ve prosedürleri uyarınca onaylanması gerekiyor.

Tüm üye ülkeler, kendi onay süreçlerini tamamladıktan sonra Washington Antlaşması’nı saklayan Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) yeni üyenin katılımını öngören protokolleri kabul ettiklerine dair bildirim yapıyor.

Bütün aşamalar tamamlanınca NATO Genel Sekreteri, bu durumda Jens Stoltenberg, yeni üyeleri İttifaka katılmaya çağırıyor.

Son olarak yeni üyeler de kendi ulusal yasal sürecini tamamlayarak katılım belgesini ABD’ye teslim ediyor ve katılım süreci tamamlanıyor.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

İktidarın Tüm Hesapları Seçime Odaklı

İçeride çıkmaza giren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dışarıdan nefes almanın yollarını arıyor. Seçim takvimi yaklaşırken iktidarının ömrünü uzatmak adına yapılan hamlelerle dış politikada zikzaklar çiziliyor. Soçi Zirvesi, Suriye krizi, Şanghay’daki görüşme trafiği, Rusya ile artan temaslar gerek Batı’da gerekse iç siyasette, Ankara’nın seçimi kurtarmak adına bir eksen değişikliğine gittiği tartışmalarını da beraberinde getirdi.

Batı medyasında çıkan haberler, bu tartışmalara kapı aralarken dün de Finansial Times’ta ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’ye ‘yasadışı Rus sermayesi veya işlemleri için güvenli bir liman haline gelmeme çağrısında bulunduklarını’ bildiren açıklaması dikkat çekti. İktidara yakınlığı ile bilinen Türkiye Gazetesi’nin önceki gün manşetinde yer alan, ‘Erdoğan’ın Suriye Devlet Başkanı Esad ile telefonda görüşeceği’ haberi bir başka önemli gelişme oldu. Suriyeli kaynaklar haberi yalanlasa da konunun yandaşlar tarafından tartıştırılıyor olması önemli. Öte yandan iktidara desteğiyle öne çıkan Aydınlık gazetesinin önceki günkü, iktidarı “Atlantik Sistemi’ne uyum gösterip Üretim Devrimi’ne yan çizmekle” suçlayan manşeti de bir diğer ayrıntı oldu.

Konuya ilişkin Birgün’den Mehmet Emin Kurnaz’a değerlendirmelerde bulunan uzmanlar, son dönemki gelişmelerin Türkiye’nin eksen kayması yaşadığı şeklinde yorumlanmasının abartılı ve gerçek dışı olduğu yorumunu yaptı. Uzmanlara göre iktidar içeride sıkıştı. Batıdan ve NATO çizgisinden çıkmaya niyeti de yok. Sıcak para bulabileceği, kendine alan açabileceği her fırsatı değerlendirme gayreti içinde. Seçime kadar günübirlik gel git politikalarına devam ederek ayakta kalmaya çalışacak.

Bir yıl boyunca gelgitler artacak

“İktidarın son dönemki hamleleri konjonktürel oynamalardır” diyen emekli Büyükelçi Engin Solakoğlu, “Türkiye’nin eksen değiştirmesinden ziyade AKP’nin iktidara tutunma çabaları olarak değerlendirilmesi gereken eylemler. Bunların kökü yok, bu konulara dair daha çok batıda Finansial Times gibi yayınlarda çıkan haberler var. Türkiye NATO zirvesine katıldığında da ‘geri döndü’ diyorlar. Sonra Soçi’de görüşme yapılıyor, bu sefer ‘ekseni değişti’ filan diyorlar. Böyle eksenler kolay değişen eksenler değildir” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin NATO’nun çok uzun yıllardır üyesi olduğunu söyleyen Solakoğlu şu değerlendirmeyi yaptı: “Bütün altyapısı NATO’ya uyarlanmış. Yani önümüzdeki on ay içerisinde, seçime kadar AKP bu gelgitleri yapacaktır ama bunlar sonuç olarak öze ilişkin eylemler değildir. Bunlar kısa vadede AKP’nin iktidarda kalmak için birtakım çıkarlar elde etmeyi umduğu eylemlerdir. Bunlar ekonomik çıkarlar olabilir. Batıyla pazarlıkta elini yükseltme amacı olabilir. Yani bunların hepsini birden deniyor şu anda AKP Genel Başkanı. Yani burada tek tek olaylar üzerinden Türkiye’nin yönünü çevirdiği yorumu yapmak mümkün değil. Gerçekçi de değil. Batının zaman zaman başvurduğu bir tür gözdağı verme yöntemi de diyebiliriz. AKP de neticede Batı’nın iktidara getirdiği bir partidir. Dolayısıyla AKP’nin zaten böyle bir niyeti de yok.”

Kendine alan açmaya çalışıyor

Eksen tartışmalarını abartılı bulduğunu söyleyen Uluslararası İlişkiler Uzmanı Soli Özel ise “Tabii benim bunu abartılı bulmam Türkiye’nin izlediği politikanın mantığını tam olarak anladığım anlamına da gelmiyor. Türkiye gene dünya sistemindeki boşluklardan yararlanarak kendine alan açmaya çalışıyor. Fakat açıkçası ben bugünkü uluslararası ortamın Türkiye’nin arzu ettiği genişlikte bir alanın önünü açmış olduğu kanısında değilim. Ama şunu da kabul etmek lazım. Tahıl koridoru anlaşması çok önemli bir anlaşma. Herkes Türkiye’nin bunun gerçekleşmesindeki payını kabul ediyor. Zaten Türkiye bu işlerin içinde olmasa o koridorun açılabilmesi mümkün değil. Çünkü yolu Türkiye kontrol ediyor. O anlamda son derece olumlu bir katkı yaptı ve bu şekilde sadece Ukrayna’ya destek veren Batılı müttefiklerinin değil bir bakıma Rusya’nın da hayır duasını alıyor” diye konuştu.

Çizgiyi aşmaması yönünde uyarıyorlar

Bu anlaşmayla Rusya’nın da kendi mallarını gönderebilmesinin yolunun açıldığını vurgulayan Özel, “Şimdi buradan yola çıkarak Türkiye’nin Rusya’ya doğru yöneldiğini söylemek mümkün değil. Çünkü buradan asıl yararlanması beklenen ülke de Ukrayna. Buna karşılık şunu hatırlatayım. Amerikan Hazine Bakan Yardımcısı bir buçuk ay önce Türkiye’ye gelmişti ve Türkiye’yi özellikle finansal konularda yaptırımları delme yoluna girmemesi konusunda uyarmıştı. İran’ın ambargosunun delinmesine benzer bir şeye belli ki bugünkü kritik ortamda hiç de sıcak bakılmayacak, daha doğrusu göz yumulmayacak. Bu arada tabii Türkiye’ye Rus vatandaşlarının sermayesi geliyor. Bunların içinde oligarklar var mıdır yok mudur onu bilmiyorum. İşte dört yüz bin dolar veren, Türkiye vatandaşı olabiliyor. İnce bir çizgi var ortada, Türkiye’nin o ince çizgide ters tarafa kaymaması konusunda uyarılar yapılıyor. Ben Financial Times’daki yazıyı da bu şekilde değerlendiriyorum” dedi.

Krizler pansumanla düzelecek gibi değil

Erdoğan’ın bir buçuk ay önce NATO Zirvesi’nde Rusya’yı düşman ilan eden bir belgenin altına imza attığını hatırlatan Özel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ondan sonra biz denge politikamıza devam edeceğiz demek açıkçası normal sayılmaz ve o denge politikasının devam ettirme alanının ne kadar var olduğu açıkça tartışılabilir. Yönetim, para bulabildiği her yerden para bulmak için uğraşıyor. Güya Suudi Arabistan’dan da on milyar dolar gelecekmiş. Akkuyu nedeniyle Rusya’dan yedi milyar dolar gelmiş. Bu şekilde rezervler yukarı çekilmiş. Ama bugünkü iktisat politikası devam ettikçe Türkiye’nin kendini dertten kurtarabileceğini açıkçası pek sanmıyorum. Yani bu meseleler pansumanla geçiştirilecek gibi bir durum değil. Ama seçime kadar bulunabilecek her yerden para bulma işine yöneticiler her şeyi yapacaklar gibi gözüküyor.”

Görüşme iddiasına yalanlama

Üst düzey Suriyeli kaynaklar, Türkiye medyasının “Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad arasında bir telefon görüşmesi olabileceği” yönündeki haberleri kesin bir dille yalanladı. Türkiye gazetesinde dün yayınlanan bir haberde, İran ve Rusya ile yapılan Tahran ve Soçi görüşmelerinde “Suriye sahasına yansıyacak önemli kararlar alındığı” belirtildi. Haberde, “Ankara’nın ‘Henüz erken’ dediği Erdoğan ile Esad görüşmesinin bir telefon düzeyinde de gerçekleşebileceği” iddiası da yer almıştı.

Paylaşın

Business Insider’dan Dikkat Çeken Türkiye Analizi

ABD’nin önde gelen medya kuruluşlarından Business Insider, Türkiye-Yunanistan-Amerika Birleşik Devletleri (ABD) hattında yaşanan gelişmeleri mercek altına alarak kapsamlı bir analiz yayınladı.

“ABD yapımı savaş uçakları için teklif savaşı NATO’nun en az arkadaşça üyeleri arasındaki gerilimi tırmandırabilir” başlığının kullanıldığı analizde, “Atina ve Ankara’nın ABD ile farklı ilişkileri var ve iki ülke de farklı yanıt alabilir. İki ülke arasındaki gerilim halihazırda iki NATO müttefiki arasında kırılgan olan ilişkileri daha da bozabilir” denildi.

Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’nun en kıymetli fakat en düşmanca müttefikleri olduğunun belirtildiği analizde, her iki ülkenin de Washington’dan savaş uçağı satın almak istediği hatırlatıldı. Yunanistan’ın 20 adet F-35 satın almak istediği belirtilirken, Türkiye’nin de kısa bir süre önce F-16 ve F-16 modernizasyon kiti satın almak istediğine dikkat çekildi.

Makalede, “Yunanistan’ın savaş uçağı satın alma talebi, Atina’nın Washington’la güvenlik ilişkilerinin giderek büyüdüğü bir dönemde geldi. Türkiye’nin talebi için ise bu satışı desteklediğini söyleyen ABD Başkanı Joe Biden’ın Kongre’yi bu satışın ABD’nin ulusal güvenliği için önemli olduğuna ikna etmek zorunda” denildi.

Türkiye ve Yunanistan’ın NATO için stratejik bir noktada olduğuna dikkat çekilirken, “İlişkileri NATO’nun geri kalanından farklı bir yönde gidiyor ve uzun yıllardır devam eden rekabetleri birinin yeni jet alıp diğerinin almaması durumunda daha da kötüleşebilir. Türkiye ve Yunanistan’ın zayıf bir ilişkisi var” denildi.

“Hesaplar değişebilir”

Makalede, her iki ülke arasında çözülmemiş sorunlar olduğuna dikkat çekilirken, “Türkiye’nin diğer NATO üyeleri ve özellikle ABD’yle de ilişkileri kötüleşti. Ankara, F-35 programının parçasıydı fakat Rusya’dan S-400 satın alınmasıyla ABD tarafından bu programdan çıkarıldı” yorumuna yer verildi. Ankara’nın ABD’den olumlu yanıt alamaması durumunda alternatiflere yöneleceği de belirtilirken analizde dikkat çekici bir yorum da yapıldı.

Makalede, “ABD, uzun süredir Yunanistan ve Türkiye’yi destekleyerek düşmanlığı kontrol altına almaya çalıştı çünkü bu iki ülke Avrupa’nın güneydoğusu için önemli bir konumda. ABD’nin tarafsız bir arabuluculuk yapması için çağrılar devam ederken Atina ile gelişen ilişkilerin ve Ankara’yla gerilimin artması Washington’da hesaplamaların değişebileceğine işaret ediyor” yorumu yer aldı.

(Kaynak: Sözcü)

Paylaşın

Rusya’dan Çarpıcı Açıklama: ABD Ve NATO Silahlarını Vurduk

Rusya Savunma Bakanlığı, içinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve diğer bazı NATO ülkeleri tarafından Ukrayna’ya verilen çok sayıda silahın bulunduğu bir cephaneliğin vurulduğunu öne sürdü.

Bakanlık Sözcüsü General İgor Konaşenkov tarafından yapılan açıklamada, Ukrayna’nın Karadeniz’e kıyısı olan liman kenti Odessa’da, içinde ABD üretimi çok sayıda Harpoon füzesinin olduğu bir deponun vurulduğu, ülkenin doğusundaki Donetsk bölgesinde de Himars tipi çoklu roketatar sisteminin yine vurularak kullanılamaz hale getirildiğini ifade etti.

Rusya’nın bu açıklaması tarafsız kaynaklar tarafından doğrulanmış değil. Silah uzmanları Amerikan Himars sistemlerinin yerini tespit etmenin ve vurmanın çok zor olduğunu belirtiyor.

Ukraynalı yetkililer daha önce yaptıkları açıklamalarda, Harpoon füzelerinin ağırlıklı olarak Rus Deniz Kuvvetleri unsurlarına karşı kullanıldığını bildirmiş, Himars sisteminin de Rus güçlerine karşı çok başarılı olduğunu duyurmuştu.

Rusya Savunma Bakanlığı bugün sabah saatlerinde ayrıca, karadan havaya atışlarla Ukrayna Hava Kuvvetlerine ait Su-25 tipi bir savaş uçağı ile Donetsk bölgesinde Mi-17 tipi bir savaş helikopterini düşürdüklerini bildirmişti.

Konaşenkov, Harkiv bölgesinde yaklaşık 200 Ukraynalı askerin de öldürüldüğünü dile getirdi. Bakanlıktan Cumartesi günü yapılan açıklamada, Ukrayna’daki saldırıların artırılacağı duyurulmuştu. Ukrayna Genelkurmayı düşman ateşinin özellikle topçu birlikler tarafından yoğunlaştırıldığını bildirdi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

NATO Ve AB, Ukrayna’da Silah Kaçakçılığına Karşı Alarma Geçti

Birleşik Krallık’ın önde gelen gazetelerinden Financial Times (FT), Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ve Avrupa Birliği’nin (AB) Ukrayna’da silah kaçakçılığı riskine karşı alarma geçtiğini yazdı.

Kimliği paylaşılmayan bir Batılı yetkili, FT’ye açıklamasında, “Silahlar öncelikle Polonya’nın güneyine götürülüyor, buradan sınıra taşınıyor, daha sonra da bazen kamyonlara, kamyonetlere ya da şahsi araçlara yüklenerek sınırın öteki tarafına gönderiliyor. Bu noktadan sonra silahların yerine dair hiçbir bilgi edinemiyoruz. Silahların nereye gittiğine, kullanıp kullanılmadığına ya da ülke sınırları içinde kalıp kalmadığına dair bir fikrimiz olmuyor” dedi.

FT’ye konuşan bir başka Batılı yetkiliyse bazı NATO üyesi ülkelerin Ukrayna’ya gönderilen silahların takip edilebilmesi için bir sistem oluşturulması amacıyla Kiev’le görüşme yaptığını söyledi.

Ülkelerin adını vermeyen yetkililer, Kiev yönetiminin Batılı devletlerinin desteğiyle daha geniş kapsamlı bir silah denetim ve takip sistemi kurmak için çalışmalar yürüttüğünü de paylaştı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 24 Şubat’ta verdiği askeri operasyon emriyle başlayan savaşın 140. gününde de çatışmalar sürüyor.

FT’nin aktardığına göre savaşın başından bu yana Batılı devletler Ukrayna’ya en az 10 milyar dolarlık askeri yardım yaptı.

Öte yandan savaşın yarattığı kaos nedeniyle Kiev yönetimine gönderilen silahların takibinin gerekli şekilde yapılamayacağı ve bölgenin silah kaçakçılığı ağına dönüşebileceği korkuları da gündeme gelmişti.

ABD’nin silah kontrolü ve uluslararası güvenlikten sorumlu müsteşarı Bonnie Denise Jenkins, salı günkü açıklamasında ABD’nin Ukrayna’ya gönderdiği silahların yanlış ellere geçmesi ihtimalinin endişelendirici olduğunu söylemişti.

Europol’ün nisandaki açıklamasındaysa Ukraynalı yetkililerin silah envanteri oluşturmayı ve kayıt tutmayı bıraktığı, bu nedenle bölgede silah kaçakçılığı yapıldığı ve bunun AB’nin güvenliğine tehdit oluşturduğu öne sürülmüştü.

Ukrayna Savunma Bakanlığı Danışmanı Yuri Sak ise gerekli denetim ve takibin yapıldığını savunarak, “Ukrayna’ya giren ya da Ukrayna’dan çıkan tüm silahların hareketleri, hem biz hem de uluslararası ortaklarımız tarafından çok yakından takip ediliyor ve denetleniyor” demişti.

Sak, silah kaçakçılığı iddialarının gerçeği yansıtmadığını ve Rus dezenformasyonunun bir parçası olduğunu öne sürmüştü.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

NATO: Türkiye’nin Güvenlik Endişeleri Ele Alındı

İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik protokolünün imzalandığı toplantı sonrası konuşan NATO Genel Sektereri Jens Stoltenberg, müttefikler arasında terör saldırılarından en çok zarar gören Türkiye’nin meşru güvenlik endişelerinin ele alındığını söyledi. 

Stoltenberg, iki ülkenin NATO üyelik sürecinin resmen başlatıldığı salı günkü toplantı sonrasında İsveç ve Finlandiya Dışişleri Bakanları ile ortak basın açıklaması yaptı.

“Bugün Finlandiya, İsveç, NATO ve Avrupa-Atlantik güvenliği için tarihi bir gün.” ifadelerini kullanan Genel Sekreter, Türkiye’nin güvenlik endişelerine hitap edildiğini söyledi.

Stoltenberg, “Diğer müttefikler de terörist saldırılardan çok çekti ancak Türkiye hepsinden daha fazla. Türkiye’nin meşru güvenlik endişeleri vardı. Bunlar dile getirdiler. Zirvedeki teröre yönelik özel oturumda hep birlikte bu endişelerin üzerinde durduk. Daha sonra Finlandiya, İsveç ve Türkiye arasındaki bu ortak muhtırada da ele alındı.” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz haftaya kadar uzun süre İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine, bu iki ülkenin teröre destek verdiğini belirterek karşı çıkmıştı.

‘Herhangi bir liste ve sayı verilmedi’

İsveç ve Finlandiya Dışişleri Bakanları da Türkiye’ye güvence verildiğini söyledi.

Basın toplantısında konuşan Finlandiya Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto, “Teröristler ve PKK da dahil Türkiye tarafından dile getirilen tüm endişelere bu belge ve bu muhtırada yanıt verdik. Muhtırada atılması gereken tüm adımlar belirtildi. Anlaşmaya vardığımız bu iş birliğine dayanarak ilerleyebileceğimizi ve Türkiye’nin endişelerini giderebileceğimizi düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.

İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde ise, “Muhtırada herhangi bir liste ve sayı bildirilmediğini görebilirsiniz. Madrid’deki müzakereler boyunca da herhangi bir liste ve sayının bahsi geçmedi.” şekline konuştu.

Erdoğan ise cuma günü yöneltilen “Bu iki ülkeden yakın zamanda bazı terör suçlularının iadesi söz konusu olabilir mi?” sorusunu, “Şimdi bu konuda verilmiş sözler var. Örneğin İsveç 73 teröristi bize gönderecek. Şu anda 3-4 tane gönderdiler. Ama bunlar bizim için yeterli değil.” şeklinde yanıtlamıştı.

Paylaşın

NATO Ülkeleri, İsveç Ve Finlandiya’nın Katılım Protokollerini İmzaladı

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından 18 Mayıs’ta resmen Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) üyeliğine başvuran Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılım protokolleri bugün (5 Temmuz) Brüksel’deki NATO Karargahında imzalandı.

30 üye ülkenin temsilcileri, İspanya’nın başkenti Madrid’de 29-30 Haziran’da yapılan NATO zirvesinde Türkiye’nin itirazlarını bir kenara bırakmasıyla iki ülkenin ittifaka davet edilmesi yönünde alınan karar doğrultusunda gerekli formaliteleri tamamlamak için karargahta bir araya geldi.

Toplantı öncesinde açıklama yapan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, “Bugün Finlandiya ve İsveç için güzel bir gün ve NATO için güzel bir gün. Masanın etrafındaki 32 ülke ile daha güçlü olacağız” dedi.

Bugünün “hem iki ülke hem ortak güvenlik için tarihi bir an olduğunu” söyleyen Jens Stoltenberg, iki İskandinav ülkesinin “en yeni üyeler olmasıyla ilgili onay sürecinin bugün itibarıyla başladığını” ifade etti.

Bu bağlamda, 30 NATO üyesi ülkenin temsilcileri, İsveç ve Finlandiya’nın İttifaka katılım protokollerini imzaladı.

Şimdi ne olacak? Süreç nasıl işleyecek?

Söz konusu katılım protokollerinin NATO üyesi ülkeler tarafından kendi ulusal yasaları ve prosedürleri uyarınca onaylanması gerekiyor.

Tüm üye ülkeler, kendi onay süreçlerini tamamladıktan sonra Washington Antlaşması’nı saklayan Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) yeni üyenin katılımını öngören protokolleri kabul ettiklerine dair bildirim yapıyor.

Bütün aşamalar tamamlanınca NATO Genel Sekreteri, bu durumda Jens Stoltenberg, yeni üyeleri İttifaka katılmaya çağırıyor.

Son olarak yeni üyeler de kendi ulusal yasal sürecini tamamlayarak katılım belgesini ABD’ye teslim ediyor ve katılım süreci tamamlanıyor.

Katılım müzakereleri dün tamamlandı

İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde ve Finlandiya Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto’nun başkanlık ettiği heyetler, dün NATO yetkilileriyle Belçika’nın başkenti Brüksel’deki karargahta bir araya gelmişti.

Söz konusu NATO katılım müzakerelerinde, İsveç ve Finlandiya’nın, “NATO’nun siyasi, yasal ve askeri şartlarını karşılayıp karşılamadığı, NATO üyeliğinin ekonomik, askeri, yasal, siyasi ve istihbaratla ilgili yükümlülüklerini yerine getirip getiremeyeceği” konuları konuşuldu.

Görüşmenin ardından NATO’dan yapılan yazılı açıklamada, “Her iki ülke de NATO üyeliğinin siyasi, yasal ve askeri yükümlülüklerini ve taahhütlerini yerine getirme isteğini ve kabiliyetini resmen teyit etti” denildi.

İsveç Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada da görüşmelerin çok olumlu geçtiği belirtildi:

“İsveç’in NATO üyesi olarak sağlaması gereken tüm şartları yerine getirdiğini belirttik. NATO üyesi olarak İsveç, NATO’nun genel yeteneklerine ve tüm müttefiklerinin güvenliğine katkıda bulunacaktır.”

Çavuşoğlu: Uymazlarsa NATO’ya almayacağız

Öte yandan, Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine yeşil ışık yakmasının önünü açan memoranduma ilişkin dün bir açıklama yapan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, her iki ülkenin belgeye “uymak zorunda” olduğunu söyleyerek özetle şöyle demişti:

“…Bunu kabul etmek durumunda kaldılar. Burada terörün tüm tezahürleri, tüm uzantıları, paravanları hepsi burada ortadadır. Sonuçta bu belgeye uymak zorundadırlar. Uymadıkları zaman zaten biz bunları NATO’ya almayacağız.”

Paylaşın