Erdoğan, AK Parti Listelerini Kazanacağı Kaybedeceği Senaryoya Göre Oluşturdu

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine haftalar kaldı. AK Parti, milletvekili aday listesini YSK’ya sundu. Karar gazetesi yazarı Mustafa Karaalioğlu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AKP listelerini kazanacağı veya kaybedeceği senaryoya göre oluşturduğunu yazdı.

Karaalioğlu, Yüksek Seçim Kurulu’na teslim edilen milletvekili aday listelerinde, AKP’nin meclis grubunun büyük kısmını yeni ve daha sadık isimlerle değiştirdiğini belirterek, “Erdoğan bunu daha önce hiç yapmamıştı… Erdoğan kendisinin kazanacağı ve kaybedeceği senaryoları ince çalışmış görünüyor.

Verimli verimsiz, başarılı başarısız bütün bakanları aynı kefeye koyup, muhtemel seçim galibiyetinde dahi icranın dışında bırakmayı göze alacak kadar sıkı bir tedbir AK Parti’de daha önce hiç görülmemişti” diye yazdı.

CHP ve Millet İttifakı’nın milletvekili listelerini, cumhurbaşkanlığı seçimi galibiyetine göre dizayn ettiğini kaydeden Karaalioğlu, “Milletvekili listeleri ve liste stratejileri Millet İttifakı partilerinin yeni dönemde Meclis’te ittifak çatısını koruma niyetini yansıtıyor.

Kılıçdaroğlu, Gelecek, DEVA, Saadet ve DP’ye çok sayıda garantili sıra açarak bunu gözetmiş görünüyor. Gayet tabii bu strateji Kılıçdaroğlu’nun tamamen Cumhurbaşkanlığı’nı kazanmaya odaklı olmasının bir sonucudur. Bu da CHP’de daha önce görülmüş bir şey değildir” ifadelerini kullandı.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Erdoğan, Seçime Krizsiz Girmek İçin Zaman Kazanmaya Çalışıyor

Karar yazarı Mustafa Karaalioğlu “erken seçimin Erdoğan için bir avantaj olmadığını” söyledi. Erdoğan’ın, “süresini sonuna kadar kullanıp, türlü ekonomik paketleri deneyerek seçime krizsiz girmek için zaman kazanmaya çalıştığını” belirten Karaalioğlu, muhalefetin de adayını açıklamayarak elindeki tek erken seçim kozunu harcadığını ileri sürdü.

Mustafa Karaalioğlu’nun “Erdoğan rakip adayın gecikmesinden şikayetçi midir?” başlıklı yazısından bir bölüm şöyle:

“Son olarak İYİ Parti lideri Meral Akşener dile getirdi. ‘Seçim tarihini açıkla, ertesi gün adayımızı ilan edelim’ dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Cumhur İttifakı’nın aylardır yaptığı çağrıya böyle cevap verdi Akşener. Bilindiği gibi, altılı masa liderlerinin tamamı böyle düşünüyor.

Görünürde bu tavır bir rest, özgüven ve meydan okuma içeriyor. Yani, muhalefet seçime hazır ve aday ismini gizleyerek iktidarın merakını artırıyor. İktidarın sürekli hata yapması nedeniyle zamanın kendi lehlerine gelişmesinden yararlanıyor. Muhalefet bir yandan da adayı erken açıklamayıp yıpranmasını önlemek gibi bir ihtiyat gözetiyor. Buraya kadar güzel…

Ancak, meselenin iktidar açısından da siyasi anlamı ve avantajları var. Birincisi ve en önemlisi ekonomide tablonun bu kadar olumsuz olduğu ortamda beş yıllık dönemi sonuna kadar kullanabilecek olmak büyük bir başarıdır. Diyebiliriz ki Erdoğan’ın en büyük siyasi başarısı, bu ekonomiye rağmen erken seçime gitmeden zamanında seçim yapabilmek olacaktır. Böylelikle zımnen, aslında ekonominin o kadar da kötü olmadığı, olağanüstü bir yönetim problemi bulunmadığı ve durumun abartıldığı kanaati pekişmektedir. Bu sayede iktidar ekonomi bakanlarını, Merkez Bankası başkanlarını defalarca değiştirebilmekte ve ömrü birkaç ayı geçmeyen ekonomi modelleri veya ağır maliyetli enstrümanlarla şansını deneyebilmektedir. Sadece son bir yılda Çin modeli, rekabetçi kur ve cari açığı azaltma modelinden enflasyonla büyüme modeline, oradan kur korumalı mevduatla Türkiye ekonomi modeline; olmayınca yeniden enflasyonu azaltma modeline ve en nihayet gelire endeksli senede kadar birbiriyle alakasız birçok yöntemi deneme imkanına kavuşmuştur. Her modelin ve enstrümanın sisteme, bütçeye ve gelecek yıllara yüklediği maliyetlerine aldırmadan, sınırsızca deney yapabilmek bulunmaz bir siyasi imtiyazdır. Bu yolu, seçim takviminde kararı Erdoğan’a tamamen teslim ederek muhalefet kolaylaştırmıştır. Aday belirleme kararı rutin seçim takvimine bağlandığı için iktidarın üzerindeki erken seçim baskısı tamamen bitmiş durumdadır. Yakın tarihin en büyük enflasyonu, hayat pahalılığı, kur şoku, işsizliği ve faiz oranları yaşanırken, iktidarın süreyi sonuna kadar kullanarak seçime gitmesi küçümsenemez bir siyasi başarıdır ve bunda muhalefetin payı büyüktür.

Dolayısıyla, Erdoğan’ın altılı masadan gelen ‘Seçimi açıkla, adayı açıklayalım’ tavrından şikayetçi olduğu düşünülemez. Çünkü, aday erkenden açıklanmış olsaydı erken seçim baskısı artacak ve büyük ihtimalle de bu baskı sonuç alacaktı. Muhalefetin analizin aksine altılı masanın adayı değil, Erdoğan yıpranacaktı. Ayrıca, bu ağır şartlarda bile olduğu yerde yıpranan bir muhalefet adayı endişesi varsa, o doğru aday da değildir. Adayı erken ilan etmenin riskini almak bir siyasi vizyon anlamı taşırdı. Adı sanı belli bir alternatifin ortaya çıkması mevcut ekonomik şartların da eşlik etmesiyle, ‘Daha fazla vakit ve kaynak kaybetmeden hemen seçim’ duygusunu güçlendirecekti.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın