CHP’den ‘6’lı Masada Çatlak’ İddialarına Yanıt

CHP’li Zeynel Emre, katıldığı bir televizyon programında, ‘6’lı masada çatlak’ iddialarına ilişkin yaptığı değerlendirmede, ”İktidarı hedefliyorsanız farklı fikirlerdeki insanların bir araya gelip güç birliği yapması lazım. Bu masayı biz ittifak olarak görüyoruz. Bu masanın öncüsü olmaktan gurur duyuyoruz. Yanlış anlamanın önlenmesi için elbette her türlü girişimde bulunuruz” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, Habertürk canlı yayınında Kübra Par’ın sorularını yanıtladı.

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’na yaptığı ziyaret sonrası ‘6’lı masada çatlak’ iddialarına yanıt veren Emre, ”İktidarı hedefliyorsanız farklı fikirlerdeki insanların bir araya gelip güç birliği yapması lazım. Bu masayı biz ittifak olarak görüyoruz. Bu masanın öncüsü olmaktan gurur duyuyoruz. Yanlış anlamanın önlenmesi için elbette her türlü girişimde bulunuruz. Türkiye’de iktidar olmak istiyorsanız elbette ki AKP’ye oy vermiş kişilerin de oylarını almamız lazım” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı adayı

Cumhurbaşkanı adayının neden belli olmadığına da yanıt veren Emre, ”Seçim zamanı geldiğinde adayımız belli olacaktır. Seçim kararı alınmadığı için öncelikli olarak yapılması gerekenler vardır. Ortak aklı arayan bir yönetim şekline ihtiyacımız var. Türkiye 2017 referandumundan bu yana ciddi gerileme kaydetti. Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullarla birlikte ortak adayla çıkacağız. Seçim tarihi açıklanmadan, kampanya dönemine girilmeden aday açıklanmaz. Bizim açıklayacağımız aday ortak aklı temsil eden bir isim olacak. Aday açıklandığı zaman masa dağılacak diye bir şey yok. Aday açıklarken birlikte çalışma çabası içinde olacağız” ifadelerine yer verdi.

Paylaşın

DP Lideri Uysal ‘Cumhurbaşkanı Adayı’ Sözlerine Açıklık Getirdi

“Cumhurbaşkanı adayı tarifinin, diğer partiler arasında rahatsızlık yarattığı” yönündeki sorulara DP Lideri Gültekin Uysal, “Toplumumuzun ve milletimizin yüklediği sorumluluk ve beklenti her şeyin önünde. Hepimiz de bunun bilincindeyiz. Bu sorumluluğun bilinciyle hareket ediyoruz. Bundan ötesi lafügüzaftır” şeklinde cevap verdi.

Haber Merkezi / CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Deva Partisi ve Gelecek Partisi’nin yer aldığı altılı ittifak masasında görüşmeler sürerken bugün kritik bir ziyaret daha gerçekleşti.  Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret etti.

Basına kapalı ve yaklaşık 1 saat süren ziyaretin ardından DP Lideri Uysal, basın mensuplarına açıklamada bulundu. Açıklamasında, 24 Nisan Pazar günü altılı masa etrafında tekrar bir araya geleceklerini belirten DP Lideri Uysal, şu ifadeleri kullandı.

“Usul olduğu üzere Sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu’ndan başlayarak, tüm genel başkanları bu hafta içerisinde ziyaret edeceğiz. Bugün saat 3’te Sayın Karamollaoğlu’nu, yarın Sayın Babacan’ı, çarşamba günü de Sayın Akşener ve Sayın Davutoğlu’nu ziyaret edeceğiz. Hem toplantı öncesi bir gündem değerlendirmesi yapalım hem de yaşadığımız süreci değerlendirelim. Bu vesileyle Sayın Kılıçdaroğlu’nu ziyaret ettik. Kendilerine sizlerin huzurunda teşekkür ederim. İftar sofrasında tatlı yiyerek, tatlı şeyler konuşacağımız bir toplantı olacak diye ümit ediyorum.”

Cumhurbaşkanı adayı

“Cumhurbaşkanı adayı tarifinin, diğer partiler arasında rahatsızlık yarattığı” yönündeki sorulara DP Lideri Uysal, “Toplumumuzun ve milletimizin yüklediği sorumluluk ve beklenti her şeyin önünde. Hepimiz de bunun bilincindeyiz. Bu sorumluluğun bilinciyle hareket ediyoruz. Bundan ötesi lafügüzaftır.” şeklinde cevap verdi.

Ne olmuştu?

Demokrat Parti lideri Gültekin Uysal’ın Cumhurbaşkanı adaylığı için sıraladığı ölçülerin masada krize neden olduğu öne sürülmüştü. Uysal, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullanmıştı:

“1) 20 yıllık AKP döneminde sorumluluğa ortak olmamış olmak,

2) Seçilebilirlik,

3) Seçim sonrası 20 yılda AKP tarafından ‘devr-i sabık’ muamelesine maruz kalan T.C. Devleti’ni kurucu bir ruhla yeniden tesis etme yetisi!”

Kılıçdaroğlu’ndan Davutoğlu’na telefon

Öte yandan Halk TV yazarı İsmail Saymaz, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dün gece Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu’nu aradığını ve Demokrat Parti lideri Gültekin Uysal’ın cumhurbaşkanlığı çıkışını sorduğunu yazdı.

Kılıçdaroğlu’nun, Uysal’ın ’20 yıllık AKP iktidarında sorumluluğa ortak olmamış olmak’ şeklindeki tweetini hatırlatarak, “Biliyorum, böyle bir gelişme oldu. Yarın görüşeceğiz. Bana söyleyeceğiz bir şey var mı?” diye sorduğunu aktaran Saymaz, “Gece telefonu biraz da Davutoğlu’nun gönlünü almak içindi” dedi.

Davutoğlu’nun, Uysal’ın tweet’i karşısında şaşırdığını ve yakın çevresine “CHP’nin de bir şeyler söylemesi gerekmez mi?” dediğini ifade eden Saymaz, “Kılıçdaroğlu, Hoca’nın kırgınlığını duymuş olmalı ki, gece yarısı telefon açtı. Dünkü görüşmede Davutoğlu, ‘Doğrusu, üzüldüm. Bu işin muhatabı liderlerdir. Biz bir uzlaşma iklimi oluştururken, hoş olmadı’ dedi. Öğrendiğim kadarıyla Gelecek Partisi, Uysal’ın düzeltmesini yeterli bulmadı. Uysal, bugün Kılıçdaroğlu ve Temel Karamollaoğlu’nu, yarın Ali Babacan’ı, çarşamba günü Meral Akşener ve Davutoğlu’nu ziyaret edecek. Bu ziyaretler hasarı onarır diye düşünüyorum” dedi.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Davutoğlu’na Dikkat Çeken Telefon!

Halk TV yazarı İsmail Saymaz, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dün gece Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu’nu aradığını ve Demokrat Parti lideri Gültekin Uysal’ın cumhurbaşkanlığı çıkışını sorduğunu yazdı.

Kılıçdaroğlu’nun, Uysal’ın ’20 yıllık AKP iktidarında sorumluluğa ortak olmamış olmak’ şeklindeki tweetini hatırlatarak, “Biliyorum, böyle bir gelişme oldu. Yarın görüşeceğiz. Bana söyleyeceğiz bir şey var mı?” diye sorduğunu aktaran Saymaz, “Gece telefonu biraz da Davutoğlu’nun gönlünü almak içindi” dedi.

Davutoğlu’nun, Uysal’ın tweet’i karşısında şaşırdığını ve yakın çevresine “CHP’nin de bir şeyler söylemesi gerekmez mi?” dediğini ifade eden Saymaz, “Kılıçdaroğlu, Hoca’nın kırgınlığını duymuş olmalı ki, gece yarısı telefon açtı. Dünkü görüşmede Davutoğlu, ‘Doğrusu, üzüldüm. Bu işin muhatabı liderlerdir. Biz bir uzlaşma iklimi oluştururken, hoş olmadı’ dedi. Öğrendiğim kadarıyla Gelecek Partisi, Uysal’ın düzeltmesini yeterli bulmadı. Uysal, bugün Kılıçdaroğlu ve Temel Karamollaoğlu’nu, yarın Ali Babacan’ı, çarşamba günü Meral Akşener ve Davutoğlu’nu ziyaret edecek. Bu ziyaretler hasarı onarır diye düşünüyorum” dedi.

Ne olmuştu?

Demokrat Parti lideri Gültekin Uysal’ın Cumhurbaşkanı adaylığı için sıraladığı ölçülerin masada krize neden olduğu öne sürülmüştü. Uysal, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullanmıştı:

“1) 20 yıllık AKP döneminde sorumluluğa ortak olmamış olmak,

2) Seçilebilirlik,

3) Seçim sonrası 20 yılda AKP tarafından ‘devr-i sabık’ muamelesine maruz kalan T.C. Devleti’ni kurucu bir ruhla yeniden tesis etme yetisi!”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Milletimiz Irkçı Değildir, Olmayacaktır Da…

Son dönemde özellikle Suriye, Afganistan ve Irak’tan gelen göçmenler, Türkiye’nin en önemli gündem maddelerinden biri olurken; muhalef ve iktidarın karşı karşıya geldiği başlıca konularından biri. 

Geçtiğimiz günlerde de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Göçler İdaresi’ne yönelttiği sorular Kılıçdaroğlu ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu arasında polemiğe neden olmuştu. Söz konusu tartışmanın yankıları devam ederken; Kılıçdaroğlu Göçler İdaresi’ne yönelttiği 4 soruyu bir kez daha gündeme getirdi.

Sosyal medya hesabından bu dört soruyu içeren bir video paylaşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, ‘milletin’ ırkçı olmadığını belirtirken; iktidara geldiklerinde 2 yılda göçmen sorununu çözeceklerini yeniden ifade etti.

Kılıçdaroğlu, ”Saray ve şürekasından yanıtları hala bekliyorum! Söyledim yine söyleyeyim, iktidarımızda bu sorun en geç 2 yıl içerisinde çözülecek. Milletimiz ırkçı değildir, olmayacaktır da… Bu konu, sakin ve makul şekilde kesin çözüme ulaştıracağımız bir meseledir” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu’nun iktidara yönelttiği sorular ise şöyle:

  • Sığınmacıların gerçek kimliklerini ispatlamalarını talep ettiniz mi?
  • Neden vatandaşlık dağıtıyorsunuz, neye hazırlanıyorsunuz?
  • Vatandaşlık verirken güvenlik soruşturması yapıyor musunuz?
  • Sınırlarımızdan kaçak geçişlere bilerek; neden izin veriyorsunuz?
Paylaşın

Muhalefet Cephesinde ‘İttifak İçinde İttifak’ İhtimali

Gelecek ve DEVA partileri ile Saadet Partisi’nin belirlenecek bir partinin amblemi altında Millet İttifakı içinde seçime girme önerisi konuşuluyor. Kararı altı muhalefet partisi birlikte verecek.

AK Parti ve MHP’nin ittifak kanununu değiştiren seçim yasası yürürlüğe girdikten sonra muhalefet partileri farklı seçenekleri tartışmaya başladı.

İttifakı, barajı aşma dışında anlamsız kılan yeni sistemle partiler aldıkları oya göre milletvekili çıkarabilecek.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre, Meclis’te anayasayı değiştirecek aritmetiği yakalamak için gerekirse yeni kurulan Gelecek ve DEVA partileri ile Saadet Partisi’nin belirlenecek bir parti amblemi altında ortak listeyle Millet İttifakı içinde seçime girmesi konuşuluyor.

Birçok parti temsilcisi sahadan da bu yönde talepler geldiğine dikkat çekiyor ama burada yanıtlanması gereken bir soru olduğunu söylüyor: “Kim parti logosunu bırakmayı kabul eder?”

Yeni kurulan partilerde, “İlk kez tartıya çıkacağız, o nedenle amblemi bırakamayız. Gücümüzü görmek isteriz” görüşü ağırlık taşıyor. Bu görüşe karşı ise, “Amblemi bırakmazlarsa Türkiye’yi bırakırlar. Bu durumda Millet İttifakı çoğunluğu sağlayamayabilir” değerlendirmeleri yapılıyor.

‘6’lı masa verecek’

İYİ Parti ve CHP ise seçime doğru il bazlı simülasyonlar yapılarak bu öneriyi değerlendirmenin daha doğru olacağını belirtirken, “Tüm seçenekleri konuşuruz, ama kesin olan bir şey var o da ittifak içinde üçüncü bir ittifak olacaksa buna 6’lı masa karar verecektir. Bu ayrışma değil, Meclis’te anayasayı değiştirecek çoğunluğu sağlamak için en doğru ittifak neyse onu kurmak için yapılacaktır” diyor.

Paylaşın

Muhalefetin Seçim Çalışmalarının Ayrıntıları Ortaya Çıktı

Seçim Yasası’ndaki değişikliklerin “kendilerine tuzak kurmak amacıyla yapıldığını” düşünen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’nden oluşan altılı muhalefet bloğu, Cumhur İttifakı’nın bu hamlesine karşı atacağı adımları planlıyor.

24 Nisan’da Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın ev sahipliğinde yapılacak olan dördüncü liderler zirvesi yaklaşırken altı partide kurmayların simülasyon ve formül çalışmaları büyük oranda tamamlandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, önceki akşam katıldığı bir televizyon programında, kurmayları ve akademisyenlerin çeşitli senaryolar üzerinde çalıştığını, 8 seçenekli bir çalışma hazırlandığını ve bunu 6’lı masaya sunacaklarını söyledi.

Cumhuriyet’ten Erdem Sevgi’nin haberine göre, CHP kurmayları ve akademisyenlerin oluşturduğu tek adaylı ve sekiz seçenekli taslak şöyle:

Avantajlı partiler

Muhalefet blokundaki 6 parti, Millet İttifakı yapısına dahil olacak ve tüm illerde seçime CHP ya da İYİ Parti listeleriyle girilecek. Bu formülde, partilerin illerdeki durumlarına bakılarak liste çıkarma önceliği, o ildeki avantajlı partiye verilecek. DEVA, Demokrat, Gelecek ve Saadet partilerinin adayları, CHP ve İYİ Parti’nin çıkaracağı listelere eklenecek.

İttifak içinde bloklaşma

Millet İttifakı çatısı korunarak 4+2 seçeneği uygulanacak. CHP ve İYİ Parti bir blok; DEVA, Demokrat, Gelecek ve Saadet partileri ikinci blok olacak, iki ayrı liste ile seçime girilecek.

Millet İttifakı yapısı altında 3+3 sistemi uygulanacak. CHP, İYİ Parti ve Demokrat Parti bir bloku oluştururken ikinci blokta ise DEVA, Gelecek ve Saadet partileri yer alacak. İttifaklar, seçim için iki ayrı liste oluşturacak.

Millet İttifakı, CHP ve İYİ Parti’den oluşan yapısını koruyacak. Buna alternatif olarak farklı isim taşıyan yeni bir ittifak oluşturulacak. Yeni ittifakta ise DEVA, Demokrat, Gelecek ve Saadet partileri yer alacak. İki ittifak illerde farklı listeler çıkaracak.

Karşılıklı çekilme sistemi

Muhalefet blokundaki tüm partilerin illerdeki oy potansiyellerine bakılarak “karşılıklı çekilme sistemi” uygulanacak. Örneğin CHP ya da İYİ Parti’nin milletvekili çıkaramayacağı düşünülen bir ilde daha fazla vekil çıkarması olası parti ya da blok üzerinden liste oluşturacak. Bu seçenekte hangi parti ya da blok avantajlı durumdaysa liste çıkarma önceliği ona bırakılacak.

Cumhur İttifakı’nda yer alan AKP, MHP ve BBP’nin ayrı listelerle seçime gitmesi durumunda ilk altı formül üzerinden en yüksek faydanın sağlanacağı seçenek değerlendirilecek.

AKP, MHP ve BBP, Cumhur İttifakı çatısı altında tek listeyle seçime girerse yine ilk altı formül masaya yatırılarak en fazla milletvekilini elde etme olanağı sunan seçeneğe odaklanılacak.

‘2019 seçimleri’

CHP’nin çalışmasında ortaya konulan seçeneklerin yanı sıra en önemli unsurun, “illerdeki milletvekili sayısının yüksek tutulması” olduğuna dikkat çekiliyor. Millet İttifakı için en iyi senaryonun “6’lı ortak liste” olacağı öngörülürken bu yolla “6’lı ittifakın çıkarabileceği milletvekili sayısının 300’e yaklaşabileceği”, “Cumhur İttifakı’nın vekil sayısının ise 240’ta kalacağı” değerlendiriliyor.

Öte yandan üzerinde durulan tüm senaryolarda HDP’nin çıkaracağı milletvekili sayısının da 55 ila 70 arasında değişeceği” kaydediliyor.

2019 yerel seçimlerinde CHP ile İYİ Parti’nin uyguladığı illere göre lehte çekilme sistemi hatırlatılarak titizlik ve demokratik fedakârlığın önde tutulacağı benzer bir uygulamayla Millet İttifakı’nın 2023 seçiminde TBMM’de çoğunluğu elde edebileceği, bu birlikteliğin çıkaracağı tek adayın da Türkiye Cumhuriyeti’nin 13. Cumhurbaşkanı olabileceği belirtiliyor.

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’ndan ‘Cumhurbaşkanı Adayı’ Açıklaması

Cumhurbaşkanı adayına ilişkin açıklamada bulunan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Doğru aday, güven veren aday olacak. Taahhüt edilenleri seçildikten sonra yapacak bir aday olacak. Taahhüt edilenleri yapma konusunda 6 liderin de güveneceği, hepimizin de güveneceği bir kişi olması lazım. Karar verirken de elbette toplumun nabzı da tutulur, gerekirse aramızda oturur konuşuruz.” dedi.

Kılıçdaroğlu, konuya ilişkin açıklamasının devamında, “Temel nokta güvendir. Siz bir taahhütte bulunmuşsunuz. Yetki verdiğiniz kişi seçildi. Dediki ‘ne kadar güzel bir imzayla hepsi oluyor nereden çıktı bu parlamenter sistem’ derse ne yapacağız? Gerçekten devleti bilmek zorunda seçeceğimiz aday. Devletin kurumlarını bilmesi lazım. Devlette liyakatın gelmesi lazım. Bizim partili o partili kesinlikle dememek lazım. Kim o işi en iyi biliyorsa o kişiyi göreve getirmek lazım. Artı bundan sonraki süreçte ondan sonra aynı kararlılığın 6 lider tarafından götürülmesi lazım. 6 lider gerçek kabine.” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Karar TV’de Taha Akyol ve Elif Çakır ile “Gündem Özel” programında gündemi değerlendirdi. Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları şöyle:

“İttifakla ilgili konuşurken seçim kanunun değişmesi yönünde talep geldi. Biz bu değişikliği görelim dedik. Nihayet seçim kanunu çıktı. İktidar kendi koltuğunu korumak için birtakım değişiklikler yaptı. Bizim bu kanuna göre çıkıp yeniden değerlendirme yapmamız lazım. Biz en çok milletvekilini nasıl yapabiliriz bunun çalışmalarını biz yapıyoruz CHP olarak. Eminim diğer partiler de yapıyorlardır. Anladığım kadarıyla da Temel Bey de tartışmış, ittifak içinde bir ittifak olabileceğini düşünmüş. Ben de sizin kanalınızda öğrendim. Temel Bey’in düşüncesi ittifaktan ayrılmak değil. Bu düşünceye de saygı duyacağız. 24’ünde toplanacağız bu konu da gündeme gelir.

Biz şöyle bakıyoruz, bir siyasi partinin tek başına fazla milletvekili çıkarmasının bana göre çok büyük şeyi yok. Ben 10 tane fazla çıkarsam, bir başka ittifak kurduğum parti 5 eksik çıkarırsa değil. Hep beraber nasıl parlamentoda çoğunluğu oluşturabiliriz. Parlamentoda çoğunluğu oluşturduğumuz zaman Türkiye’yi rahatlatmış olacağız. Türkiye’ye demokrasiyi getireceğiz, kutuplaşmayı engelleyeceğiz.

“Bir hedefimiz var”

Her bir ilde aslına ayrı ayrı çalışma yapılması lazım. Her bir ilin durumuna göre seçenek 6 lidere sunulması lazım. Genel kabulün alınması lazım. Biz de yapıyoruz bu çalışmayı, tahmin ediyorum İyi Parti de DEVA da, Saadet de, Demokrat Parti de benzer çalışmaları yapıyorlar. Bu çalışmaları akademik çevrelerin desteğiyle de yapıyoruz.

Millet İttifakı olarak bizim bir hedefimiz var: Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi getirmek. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem tek başına cumhurbaşkanı getiremeyeceğine göre parlamento çoğunluğu gerekiyor. Önemli olan hedefe ulaşmak, önemli olan demokrasiyi getirmek. Bir partinin tek başına girmesi veya parlamento çoğunluğu olmadan fazla oy almasının bir anlamı yok.

Benim şahsi kanaatim, her türlü öneriye açık olduğumu da belirteyim, ama benim gördüğüm kadarıyla Millet İttifakı üzerinde bir konsensus sağlanmış vaziyette.

“Ortada çatlama falan yok”

Ortada çatlama falan yok, liderler gayet samimiler. Masadaki uyum şöyle; bir gündemimiz var zaten. Örneğin Demokrat Parti’nin sayın genel başkanı pazartesi günü ev sahipliği yapacağı için gündemi oluşturacak. Bize soracak hangi gündem maddeleri olsun diye. Sonra bir metin hazırlayacak, bu metni genel başkan yardımcılarına gönderecek. Mutabakat sağlandıktan sonra da zaten gündem olarak masaya geliyor. Oturup yuvarlak masanın etrafında konuşuyoruz.

Gültekin beyin attığı tweet üzerinden bazı rahatsızlıkların ortaya çıktığı bilgisi doğal olarak bize de geldi ama Gültekin bey daha sonra bir tweetiyle yanlış anlaşıldığını, neyi kast ettiğini biraz daha aydınlatarak sorun çözüldü. Sonuçta bir yanlış anlama var, kast ettiği daha farklı. Sayın Genel Başkan Gültekin bey sadece beni değil diğer partilerin genel başkanlarını da ziyaret edecek, gündem taslağını onlarla konuşacak, hangi konuları gündeme alalım diye düşüncelerini alacak. Ayın 24’ünde de toplanacağız.

Küçük bir yerin belediye başkanlığını kazanmış biri Macaristan’da aday gösterildi. Çok da erken gösterildi, çok tartışma konusu oldu. Ayrıca Macaristan bize hiç benzemiyorki. Orada kişi başına gelir 18 bin dolar, bizde 8 bin dolar. Dolayısıyla bizim yapımızla Macaristan’ın yapısı arasında dünya kadar fark var. Bizde toplum nefes alamaz hale geldi. Orada da baskı var ama en azından AB’nin gözetimi var, AB’nin belli kriterleri var onlar uygulanıyor. Ayrıca bizim kültürümüz farklı onların kültürü farklı. Dolayısıyla ben, orada 6 lider bir araya geldi seçimi kaybetti Türkiye’de de 6 lider bir araya geldi… Bir tek 6 rakamı benziyor. Bizde liderler samimi olarak masaya oturuyorlar ve samimi olarak Türkiye’nin nefes almasını istiyorlar. Ekonomide ciddi sorunlarımız var. Ciddi derin bir yoksullaşma var. Yoksullaşmanın fotoğraflarını gazetelerde televizyonlarda görüyoruz insanın içi acıyor. Halktan da destek alıyoruz, alana çıktığımızda bu desteği görüyoruz. Vatandaş da bıçak kemiğe dayanmış gibi bir pozisyonda.

6 liderin tarih önünde bir sorumluluğu var. Biz Türkiye’yi buradan çıkarmak zorundayız. Biz küçük hesaplar peşinde koşup bu ittifakı bozamayız. Çünkü bu ittifak Türkiye’yi aydınlığa çıkarma konusunda bir araya gelen, hiçbir kişisel hesap gütmeyen bir ittifaktır.

Cumhurbaşkanı adayı

Doğru aday, güven veren aday olacak. Taahhüt edilenleri seçildikten sonra yapacak bir aday olacak. Taahhüt edilenleri yapma konusunda 6 liderin de güveneceği, hepimizin de güveneceği bir kişi olması lazım. Karar verirken de elbette toplumun nabzı da tutulur, gerekirse aramızda oturur konuşuruz. Temel nokta güvendir. Siz bir taahhütte bulunmuşsunuz. Yetki verdiğiniz kişi seçildi. Dediki ‘ne kadar güzel bir imzayla hepsi oluyor nereden çıktı bu parlamenter sistem’ derse ne yapacağız?

Gerçekten devleti bilmek zorunda seçeceğimiz aday. Devletin kurumlarını bilmesi lazım. Devlette liyakatın gelmesi lazım. Bizim partili o partili kesinlikle dememek lazım. Kim o işi en iyi biliyorsa o kişiyi göreve getirmek lazım. Artı bundan sonraki süreçte ondan sonra aynı kararlılığın 6 lider tarafından götürülmesi lazım. 6 lider gerçek kabine.

Güven içinde seçime gitmemiz lazım. Sandıkların güvenle korunması lazım o konuda da çalışmalarımız var. Dolayısıyla her alana bir şekliyle nüfuz ediyoruz.

Seçime tek adayla girilir, ilk turda kazanılır

Benim şahsi kanaatim seçime tek adayla gidilir, birinci turda kazanılır, mesele de biter. Son toplantıda şunu söyledik. Bize cumhurbaşkanı adayı sorulduğunda, biz seçeceğimiz cumhurbaşkanının niteliklerini paylaşacağız. O niteliklere sahip olan birisini ittifak olarak seçeceğiz ve arkasında duracağız. Yeri zamanı gelince o niteliklere uygun ismi kamuoyuyla paylaşacağız. İçimizden biri de aday olabilir.

Devleti kamuoyu araştırmalarıyla değil, devleti yönetecek kişinin devleti bilmesi ve tanıması lazım. Sıradan bir seçim yapmıyoruz, bu seçim Türkiye’nin kaderini belirleyen bir seçim. Toplum bunun farkında, hepimiz bunun farkındayız. Ben bu milletin ferasetine inanıyorum. Doğru seçimi yapacaktır.

Çok iyi bir aday seçeceğiz ve gerçekten Türkiye’yi çok iyi yöneteceğiz. Bütün hazırlıklarımız var. Bütün partilerden de daha hazırlıklıyız onu da ifade edeyim. Yani iktidar partisi dahil onlardan daha hazırlıklıyız. Taha Bey ne yaparlarsa yapsınlar, bütün sandıklarda güvenliği sağlayacağız. Bizdeki veriler hiçbir partide yok. İktidar partisi dahil. Biz son 5-6 seçimde kim hangi sandıkta oy kullanmış onu biliyoruz. Müthiş bir dijital altyapımız var, müthiş bir kadromuz var, yetenekli bir genç ordumuz var hepsi sandıkların başında olacak. Kaldı ki bunu sadece CHP olarak söylüyorum. 5 parti daha var.

Ben daha önce gündeme geldiğinde sayın Akşener iyi bir Başbakan olur dedim zaten. Cumhurbaşkanını seçme konusunda iradeyi koymaya bakıyoruz. Türkiye küçük oy hesaplarıyla iktidara yönelme lüksüne sahip değil. Tam tersine ortak, beraber hareket etmek gerekiyor. Dünya kadar sorunumuz var, bunların çözümü konusunda hareket etmemiz lazım.

Benim Man Adası davasını kazanacağım zaten belliydi. Alt mahkemede hakimler değiştirildi, deliller toplanmadı. Benim ortaya koyduğum deliller vakıflar bankasının dekontu. Vakıflar bankası bu dekont sahtedir demedi. Ayrıca MASAK raporu var o da doğruluyor zaten. Neyini yalanlayacaklar? O dönem Erdoğan yargı üzerinde baskı kurarak benim yaptığım açıklamaları gölgelemek istedi. Alt mahkemede başarılı da oldu sanki benim sunduğum deliller sahteymiş gibi. Doğruluğu çıktı ortaya.

Dolayısıyla bir ülkeyi yöneten kişi vatandaştan vergi isterken kendi ailesinin ve yakın çevresinin bu devlete vergi vermemesi için başka arayışlara girer, vergi cennetlerinde şirketler kurar, oralardan para transferleri yapıp Türkiye’de 1 kuruş vergi ödemezlerse sormamız gerekiyor, sen bu ülkeyi gerçekten severek, isteyerek ve ülkenin çıkarları için yönetiyor musun? Sadece Erdoğan’ın olayı da değil bu. Kaç sefer yasa çıktı. Türkiye’ye getirin parayı biz sizin paranızı aklayacağız. Uyuşturucu paraları, insan kaçakçılığı paraları, bütün yasadışı paralar Türkiye’ye getiriliyor ve aklanıyor.

Siz 1 sterline şirket kuracaksınız milyonlarca dolar para hareketi olacak. Nasıl oluyor da 1 sterlinlik şirkette milyonlarca dolarlık para hareketleri oluyor. Bunların tamamını MASAK raporlarında belgelemiş. Hakimin elinde belge var.

Eğer atamaları siyasi değil de liyakate göre yaparsanız, sağdan soldan kim olursa olsun hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar veriyorsa başımızın üstünde yeri var. Eğer kişi siyaseten atanmışsa o kişi hukukun üstünlüğüne göre değil kendisine gelen telkine göre hareket ediyor.

Hakimler Savcılar Kurulu’na kişi atanacaksa, o kişi gerçekten bütün yargı camiası tarafından saygı gören biri olması lazım. Bütün yargıçların da onlara saygı duyması lazım. Bir tek kararın altında imzası olmayan kişiyi siz nasıl olur da Yargıtay adına Anayasa Mahkemesi’ne seçersiniz? Bu aklını kiralamak demektir. Siz aklınızı ve vicdanınızı kiralarsanız, böyle garip bir tablo çıkar ortaya. Bütün bu çürümeye rağmen Yargı camiasında hukuku savunan insanlar var.

KHK ile ilgili bakılacak

Yargıtay’a seçilebilecek kriterlerin objektif olması lazım. Objektif kriterlere göre insanların Anayasa Mahkemesi’ne, Yargıtay’a seçilmesi lazım. Yoksa bizim partili, öbür partili diye birilerini getirirseniz çürüme başlar.

KHK ile ilgili bakılacak. Çalışma yapılıyor. Haksızlıklar varsa haksızlıkların üzerinde duruluyor. Şenyaşar ailesi bunlardan birisidir Urfa’da. Cinayet işleniyor, baba öldürülüyor, hastanede öldürülüyor. Hastanede görüntüler var, görüntüler kayıp. Daha dramatik olanı üç kez savcı değişti iddianame çıkmıyor. Adamlar o kadar güçlü ki arkamızda adalet bakanı var, arkamızda Erdoğan var diyorlar. Adalet istiyor bu kadını. Bir çocuğu öldürülmüş, kocası öldürülmüş, öbür çocuğu zor bela kurtuluyor. Nasıl oluyor da Türkiye Cumhuriyeti Devleti adaleti sağlamaktan aciz duruma düşüyor?”

Paylaşın

CHP Kurmaylarına Göre Altılı Masadan ‘İki İttifak’ Çıkabilir

SP Lideri Karamollaoğlu’nun üçüncü ittifaka yönelik sözleri kulisleri hareketlendirirken, CHP kurmayları, altılı masadan ‘iki ittifakın’ çıkabileceğini, hatta illere göre farklı uygulamalara gidilebileceğini ifade ettiler.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun “üçüncü ittifak” açıklamasını değerlendiren CHP kurmayları, Seçim Yasası’ndaki değişiklik sonrası “6’lı masanın etrafındaki partiler arasında yeni ittifak senaryolarının gündeme gelebileceğine” dikkat çekti. CHP’li isimler, “bu durumun 6’lı masadaki sistem değişikliğine ilişkin birlikteliği olumsuz etkilemeyeceğini” görüşünü dile getirdi.

Karamollaoğlu, Karar TV’ye yaptığı açıklamada, Seçim Yasası’ndaki değişiklikle üçüncü bir ittifak olabileceğine işaret etti. SP lideri bunu ilk defa söylüyorum” diyerek şu öneriyi getirdi:

“Şu anda şartlar değişti. Seçim Kanunu ile birlikte görüşlerimiz de değişti. 6’lı masa aslında muhalefetin diyalog ortamını oluşturuyor. İlle de her noktada birlikte hareket etme mecburiyeti yok. Zaten bu durum da çıkan kanunla ortadan kalkmış oldu. 6’lı masanın olması, meselelerin birlikte yürütülmesine fırsat veriyor.

Bunun faydalı olacağını düşünüyorum. Ama üçüncü ittifak, yeni seçim kanunundan dolayı olabilir. Tek tek de girilirse, üç partinin aldıkları oyu birlikte oldukları takdirde üst üste koysanız daha büyük çoğunluk elde edersiniz. Milletvekili çıkarma ihtimali artar. Veya böyle bir ortam oluştuğu takdirde bu bir yeni katılıma vesile olabilir.”

HÜDAPAR’a yaptığı ziyarette sözlerini açan Karamollaoğlu, “Ben, ‘İttifak içinde ittifaklar olabilir’ kanaatini gündeme getirmiştim. 6’lı masayla ilgili farklı bir fikir gündeme getirmedim” dedi. Karamollaoğlu’nun açıklaması, muhalefet liderlerinin güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmasını sürdürdüğü “6’lı masadan kopma mı olacak” sorusunu gündeme getirdi.

“İllere göre değişebilir”

Konuya ilişkin Cumhuriyet’ten Sarp Sağkal’a konuşan CHP kurmayları, “Seçim Yasası’ndaki değişiklik sonrası yeni ittifak senaryolarının gündeme gelmesinin doğal olduğunu” ifade ederek, “6’lı masanın ittifak değil, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişe yönelik bir birliktelik” olduğunu belirttiler. CHP kanadından, “Yeni ittifaklar olabilir, ittifak içi ittifak oluşabilir, illere göre farklı davranılabilir. Yani seçim sistemine göre hareket edilir. Ancak bu durumlar 6’lı masanın yoluna devam etmesini engellemez” görüşü paylaşıldı.

“2+4 ya da 3+3 olabilir”

Karamollaoğlu’nun “ittifak içinde ittifak” söyleminin, “6 parti arasında CHP ve İYİ Parti’den bir ittifak; DEVA, Demokrat, Gelecek ve Saadet partilerinden de ikinci bir ittifaka” işaret ediyor olabileceğine dikkat çeken CHP’li isimler, “6’lı masa yoluna devam ederken 2+4 ya da 3+3 gibi farklı olasılıkların değerlendirilebileceği” yorumunda bulundu.

Paylaşın

Yargıtay’ın Man Adası Kararı Ne İfade Ediyor?

Yargıtay, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın akrabalarının vergi cenneti Man Adası’ndaki şirketlere 18 milyon dolar aktardığına dair açıklamaları doğrulayan karara imza attı. 2017’de Cumhurbaşkanı’nın yakınlarının adları Man Adası’nda kayıtlı bir offshore şirketle gündeme geldi.

İddiaya göre Erdoğan’ın oğlu, kardeşi, eniştesi, dünürü ve eski özel kalem müdürü, 2011’de bu şirkete tam 18 milyon dolar gönderdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, konuyla ilgili bilgileri partisinin 28 Kasım 2017’deki grup toplantısında kamuoyuyla paylaştı. CHP lideri, 2011’de gerçekleşen para transferleriyle ilgili swift mesajları ve dekontları da gösterdi.

“İtiraz edilen olay gerçek”

İddialar Erdoğan cephesinden yalanlanırken, Kılıçdaroğlu üç ayrı davayla tazminata mahkûm edildi. Ancak Yargıtay 4. Hukuk Dairesi toplamda 631 bin lirayı bulan bu tazminat kararlarını bozdu.

DW Türkçe’den Pelin Ünker’e konuşan Uluslararası Şeffaflık Örgütü Türkiye Temsilcisi Oya Özarslan, Yargıtay kararına göre “iddiaların olgusal gerçeklere dayandığına” işaret ediyor. Bu ifadenin kritik olduğunu vurgulayan Özarslan, “Hatta bu kişilerin hesaplarına para aktarıldığına ilişkin bankadan gelen cevabın, MASAK cevabıyla da MASAK değerlendirmesiyle de uygun olduğunu belirtiyor. Bu aslında, yani itiraz edilen, inkâr edilen bu para aktarılması olayının gerçek olduğunu işaret eder” diyor.

Yargıtay kararında ayrıca, Kılıçdaroğlu’nun, Erdoğan’a yönelik ifadelerinin, ifade özgürlüğünün sınırlarını aşmadığı vurgulandı.

Süper zenginler adası

İrlanda denizinde yer alan bir vergi cenneti olan Man Adası, kuyruksuz Manx kedilerinin yanı sıra dünyanın süper zenginlerine karşı hoşgörülü vergi muamelesi ile tanınıyor.

Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’nun (ICIJ) 2017’de gerçekleştirdiği Paradise Papers araştırmasına göre zenginlere kamu denetiminden uzak ön onaylı muafiyetler sağlayan Ada, özel jetlerin kaydedildiği en önemli merkez. Man Adası hükümeti, o dönem, Ada’da kayıtlı 231 jet için KDV iadesinin 1 milyar dolardan fazla olduğunu açıklamıştı.

Erdoğan’ın akrabalarının düşük vergi oranları ve yüksek düzeyde kurumsal gizlilik sunan Man Adası’na gönderdiği paranın kaynağı ise belirsiz.

Oya Özarslan, parayı gönderenlerden birinin bir emekli öğretmen olduğuna dikkat çekerek “O dönemde bu para nereden, nasıl geliyor gibi sorular da sorulmuştu. Ama bunların hepsi havada kaldı tabi” diyor.

Siyasi sonuçları olur mu?

Yargıtay’ın bozma kararının siyasi sonucu olup olmayacağının ise belirsiz olduğunu vurgulayan Özarslan, “Çünkü siyasi açıdan çok da önemli bir iddiada bulunulmuştu. İspat edilirse siyaseti de bırakırım, Cumhurbaşkanlığı’nda bırakırım filan gibi bir iddia olmuştu” diye ekliyor.

Türkiye’de Ocak 2006’dan itibaren, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30’uncu maddesinin 7 no’lu bendi değiştirilerek, vergi cenneti ülkelerinde yapılan ticari işlemlerde yüzde 30 vergi uygulanması kararlaştırılmıştı.

Vergi uzmanı Nedim Türkmen, daha önce Bakanlar Kurulu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildikten sonra ise Cumhurbaşkanı Erdoğan vergi cennetleri listesini açıklamadığı için bu vergi tevkifatının yapılamadığına dikkat çekiyor.

Bu yüzden Maliye Bakanlığı harekete geçemiyor. Hazine ise gelir kaybına uğruyor.

Türkmen, “Kurumlar Vergisi Kanunu’nun bu hükmü uygulanmadığı için vergi cennetlerinde bulunan şirketler Türkiye’deki şirketlere faturalar düzenliyorlar. Bunların çok büyük bir bölümü gider faturası. Dolayısıyla bu da şirketlerin Türkiye’de daha az kurumlar vergisi ödemesini sağlıyor” ifadelerini kullanıyor.

“Vergi cenneti listesi açıklanmalı”

Vergi cennetlerinde şirket kurmanın ya da hesap açmanın suç olmadığının altını çizen Türkmen, “Bunun suç olabilmesi için ya bir suç gelirinin aklanması faaliyetinde bulunmak gerekiyor ya da örneğin Türkiye’de vergi kaçırdınız, bunları offshore şirketlere aktarmanız durumunda konu gündeme gelebilir” diyor.

Vergide zamanaşımının beş yıl olduğunu ifade eden Türkmen, kara paraya ilişkin bir suçlama yöneltebilmek için ise öncelikle öncü suçun olması gerektiğini söylüyor. Türkiye’de bu anlamda yapılan incelemelerde şimdiye dek çok bir mesafe katedilmediğini dile getiren Türkmen, “Hükümetin yapması gereken OECD’nin vergi cennetleri listesini Türkiye için de geçerli olacak şekilde açıklamak. Ondan sonra Türk şirketleriyle vergi cennetlerinde bulunan offshore şirketleri arasındaki ilişkilerin, para hareketlerinin azalacağını söyleyebiliriz” diye konuşuyor.

Vatandaşın üzerindeki vergi yükü

Oya Özarslan da Türkiye’de dolaylı vergilerin vatandaşın üzerinde büyük bir yük oluşturduğuna işaret ederek “Deprem gibi nedenlerle çıkarılmış dolaylı vergileri bile hala ödemeye devam ediyoruz. Ama bir yandan vergi cennetlerine giden paraları vergilendirmemekte ısrar ediyoruz, bunlara gözümüzü kapatıyoruz” ifadelerini kullanıyor. Özarslan, bunun vergi adaleti duygusunu, eşitlik duygusunu da zedeleyen bir olgu olduğunu söylüyor.

Türkiye’de vergi cennetleriyle mücadele, paranın kaçışını önlemekten ziyade halihazırda vergi cennetlerine aktarılmış kayıt dışı zenginliğin ülkeye dönmesi ve kayıt altına alınmasına yönelik. Kamuoyunda “Varlık Barışı” olarak bilinen ve periyodik olarak çıkarılan bu düzenlemeler, offshore ile mücadele yerine teşvik ettiği yönünde eleştiriliyor.

Varlık Barışı düzenlemelerinin 2008’den bu yana, neredeyse iki yılda bir çıktığını belirten Oya Özarslan, en son yedinci kez çıkarılan Varlık Barışı’nın 30 Haziran 2020’ye kadar uzatıldığını söylüyor.

Varlık Barışı’yla getirilen paranın üzerinden herhangi bir vergi ödenmesi ihtimalinin ortadan kaldırıldığını dile getiren Özarslan, bu paraların vergi cezasına ya da denetime tabi tutulmadığını da ekliyor.

“Kara para aklamada risk”

Son getirilen düzenlemeyle para, altın, döviz, menkul kıymetler ve hatta bavulla getirilen paraların bile kaynağının ne olduğu sorulmadan sistemin içine sokulmasına imkân tanındığını vurgulayan Özarslan, “Bu kara para aklama açısından büyük bir riske işaret eder. Çünkü kara para aklamada, özellikle de nakitle el değiştiren para en büyük risk noktalarından birisi olarak gözükür” diyor.

Man Adası belgelerini 2017’den bu yana tartışan Türkiye, geçen yıl kara paranın aklanmasını engellemede başarılı olamadığı için OECD Mali Eylem Gücü tarafından gri listeye alınmıştı.

11,3 trilyon dolar vergi cennetlerinde

Verginin daha yüksek olduğu ülkelerde kazanılıp vergi oranlarının çok daha düşük olduğu vergi cennetlerine kaçırılan yıllık para miktarının kesin olarak ne kadar olduğu bilinmiyor. Fakat Paris merkezli Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) 2020 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, en az 11,3 trilyon ABD Doları offshore sisteminde tutuluyor.

Offshore sisteminin karmaşıklığı ve gizliliği nedeniyle, bu servetin ne kadarının vergi kaçakçılığı ve diğer suçlarla bağlantılı olduğunu veya ne kadarının yetkili makamlara rapor edildiğini bilmek ise mümkün değil.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Dikkat Çeken ‘Man Adası’ Açıklaması

Yargıtay’ın verdiği ‘Man Adası’ kararına ilişkin değerlendirmede bulunan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Yargıtay kararında ‘sözlerimin olgusal dayanaklarının olduğunu’ söyleyerek bunu kabul ediyor. Dahası Yargıtay benim açıklamam için, ‘bu açıklamada kamu yararı var’ diyor, daha ne desin?” dedi.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla “Man Adası davalarında da Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu haklı çıktı ve kazandık” demişti.

Kılıçdaroğlu, konuyla ilgili Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, ‘’Bir ülkeyi yöneten kişinin ailesinin, devlete vergi vermemek için Man Adası’nda şirket kurması, Türkiye’ye para transferi yapması asla kabul edilemez. Devletin harcamalarını ve halka sunulacak hizmetleri finanse etmek üzere vatandaştan vergi istiyorsun, bunun için yasa çıkarıyorsun; ancak vergi cennetlerinden para transfer edip, vergi ödememenin yollarını arayan yakınlarına ortam hazırlıyorsun” dedi.

2006’da çıkarılan Kurumlar Vergisi Yasası’na dikkat çeken Kılıçdaroğlu, bununla “Vergi Cennetlerine Yapılan Ödemelerde Stopaj Uygulaması” konusunun düzenlendiğini belirterek bunun uygulanmadığını vurguladı.

Kılıçdaroğlu şunları kaydetti:

“Çünkü uygulanması için, Erdoğan’ın imzasıyla, “Vergi Cennetleri” listesinin yayımlanması gerekiyor. Bu listenin yayımlanmaması sadece Erdoğan ailesine değil, uyuşturucu ve insan kaçakçılarına da hizmet ediyor. Hem vergi vermemelerini hem de yasadışı yollarla elde ettikleri paraları aklamalarını sağlıyor.

Bir ülkeyi yöneten kişi, kendi ülkesine bile isteye böyle bir kötülük yapar mı? Bu kötülük karşısında benim susmam mümkün mü? Asla! Ayrıca, benim sözlerimin tamamı belgelere dayanıyor. Zaten Yargıtay da kararında ‘sözlerimin olgusal dayanaklarının olduğunu’ söyleyerek bunu kabul ediyor. Dahası Yargıtay benim açıklamam için, ‘bu açıklamada kamu yararı var’ diyor, daha ne desin?”

Paylaşın