ABD Merkez Bankası FED Faizleri 25 Baz Puan Arttırdı

ABD Merkez Bankası (Fed), politika faizini 25 baz puan artırarak 16 yılın en yüksek seviyesi olan yüzde 4,50-4,75 aralığına yükseltti: Enflasyona karşı verilen ve henüz tamamlanmayan mücadelenin parçası olarak borçlanma maliyetlerindeki “sürekli artışın” devam edecek.

Aralık ayı itibarıyla FED yetkililerinin tahmini, hedef faiz oranlarının yüzde 5,00-5,25 aralığında zirve yapması yönündeydi. Bu görünüm, iki kez daha 25’er baz puanlık artıştan sonra FED’in faiz artırımında frene basacağına işaret ediyor.

Yüksek enflasyonla mücadele için geçen sene 4 kez 75’er baz puanlık artış yapan Fed Aralık ayında ise artış hızını yavaşlatarak 50 baz puanla yola devam etmişti. Enflasyonda görülen ılımlı yavaşlama ve ekonomik aktivitedeki belirgin soğuma nedeniyle faiz artış hızının yavaşlaması bekleniyordu.

Fed yetkilileri de son dönemde yaptıkları açıklamalarda sıkılaşmanın yavaşlaması gerektiğine yönelik mesajlar vermişti. Aralık ayında gelen veriler, yüksek faiz dolayısıyla enflasyonun yavaşladığını, ekonominin büyümeye ve istihdam yaratmaya devam ettiğini göstermişti.

FED’den yapılan açıklamada, faizlerin 25 baz puan arttırıldığı, enflasyona karşı verilen ve henüz tamamlanmayan mücadelenin parçası olarak borçlanma maliyetlerindeki “sürekli artışın” devam edeceği kaydedildi. Açıklamada “Enflasyon bir nebze yavaşlasa da yüksek seyretmeyi sürdürüyor” ifadesi yer aldı.

FED, Amerikan ekonomisinin “ılımlı büyüme” ve “sağlam istihdam kazanımları” elde ettiğini, ancak “enflasyon risklerinin hala dikkatle takip edildiğini” kaydetti. “Federal Açık Piyasa Komitesi, hedef aralıkta sürdürülen faiz artışlarının, zaman içinde enflasyonu yüzde 2’ye çekmek amacıyla gereken para politikasını korumak için uygun olacağını tahmin ediyor” ifadesi de açıklamada yer aldı.

25 baz puanlık artışla birlikte FED, gecelik gösterge faizini yüzde 4,50-4,75 aralığına yükseltti. Bu, Amerikan ekonomisinin uzun ve derin bir resesyon dönemine girdiği 2007 yılı Kasım ayından bu yana FED’in faizleri çıkardığı en yüksek aralık oldu. FED, bundan böyle gelecekteki faiz artışlarının 25’er baz puan olacağını da belirtti.

Amerikan ekonomisinin resesyona girmesini engellemeye çalışan FED’in Aralık ayındaki son toplantısından bu yana elde edilen ekonomik veriler, ekonominin genel olarak doğru yönde ilerlediğine işaret ediyordu. Enflasyonun yüksek faizlerin ve sıkı mali koşulların etkisiyle yavaşlama eğilimine girdiği, ekonominin büyümeye ve istihdam yaratmaya devam ettiği gözleniyor.

Faiz oranlarını belirleyen Federal Açık Piyasa Komitesi’nin başkent Washington’da yaptığı son faiz oranını açıklamasının ardından FED Başkanı Jerome Powell, düzenleyeceği basın toplantısında, karara ilişkin ayrıntıları paylaşacak.

Yatırım bankacılığı şirketi Citi’den küresel ekonomist Nathan Sheets, “Son gelişmeler, bu yılın, daha önce tahmin edildiğinden biraz daha kolay geçebileceğine işaret ediyor” dedi. Resesyon risklerinin küresel bazda azaldığına dikkat çeken Sheets, Amerikan ekonomisine ilişkin verilerin “devam eden büyüme, yavaşlayan enflasyon ve FED’in faiz arttırımlarının hızında hafiflemeyi” gösterdiğini söyledi.

FED’in bu haftaki iki günlük toplantısından önce Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) açıkladığı küresel ekonomik görünüm raporu, küresel ekonominin, para politikalarının sıkılaştırılması ve Rusya-Ukrayna savaşının devam etmesine rağmen “şaşırtıcı ölçüde dayanıklı” olduğunu gösterdiğini belirtti.

Son toplantısını 13-14 Aralık’ta yapan FED, bu toplantıda faizleri 50 baz puan arttırma kararı almıştı. Hızla artan enflasyonla mücadele etmek için geçen Mart ayından itibaren faiz artışı politikasına giden FED, 10 ay içinde faizleri 4,25 puan yükseltti.

FED’in faiz yükseltme adımlarının etkileri görülmeye başlandı. Geçen hafta açıklanan yeni veriler, Aralık ayında, kilit enflasyon göstergelerinden birinin beklenenden daha fazla yavaşladığını ve altı aydır süren düşme eğiliminin devam ettiğini gösterdi. Gelecekteki fiyat artışlarının olası göstergesi olarak algılanan ve yakından izlenen istihdam maliyetleri büyüme oranı da 2022’nin dördüncü çeyreğinde yavaşladı.

Ancak FED’in tercih ettiği enflasyon göstergesi olan kişisel harcama fiyat endeksi, Aralık ayında yıllık yüzde 5 oranında arttı. Haziran ayında yüzde 7’ye yakın olan bu oran, yine de FED’in hedef enflasyon oranı olan yüzde 2’nin iki katından fazla. FED yetkilileri, enflasyonun yüzde 2’lik hedef orana gerileyecek yola girdiğinden emin olmadan faizleri yükseltmeyi durdurmak gibi kritik bir hata yapmama konusunda kararlı.

‘FED’in 2023 yılının bu ilk toplantısında yeni ekonomik tahminler yer almayacak’

Yatırım bankacılığı firması BNP Paribas’tan ekonomistler, beklenen 25 baz puanlık faiz artışının “şahin tavırlı bir vites küçültme” olacağını kaydetmişti. Ekonomistler, “FED’in faizleri 25’er baz puanlık artışlar şeklinde sürdüreceğini tahmin etsek de aynı zamanda şahin bir kararlılık beklentisinin de içindeyiz. Yetkililer son gelişmelerden cesaret aldı, ancak enflasyon baskılarını azaltma konusunda faizleri arttırmaya devam etmede kararlılık sergiliyor” demişti.

FED’in 2023 yılının bu ilk toplantısında yeni ekonomik tahminler yer almayacak. Bu tahminler, faiz oranlarının bu yıl ne yönde ilerleyeceğine ilişkin FED’in sağlayabileceği en açık yol olarak biliniyor. Aralık ayı itibarıyla FED yetkililerinin tahmini, hedef faiz oranlarının yüzde 5,00-5,25 aralığında zirve yapması yönündeydi. Bu görünüm, iki kez daha 25’er baz puanlık artıştan sonra FED’in faiz arttırımında frene basacağına işaret ediyor.

Paylaşın

“Bankalar İçin Riskler Devam Ediyor” Uyarısı

Aksiyom Alternatif Yatırımları’ndan (Axiom Alternative Investments) Jerome Legras, “Bir taraftan faizlerin yükselmesi bankalara fayda sağlarken diğer taraftan ekonomik görünümdeki belirsizlik ve batık kredi riski çok yüksek” dedi.

Merkez bankalarının faizleri yükseltmesi ile artan borçlanma maliyetleri uzun süredir bekleyişte olan Avrupalı bankaların karlılıklarına önemli katkıda bulundu fakat bu defa da ekonominin yavaşlaması riskiyle karşı karşıya kaldılar.

Amerikan Merkez Bankası Fed ve Avrupa Merkez Bankası, geçen sene 10 yıldır neredeyse sıfır düzeyinde tuttukları politika faizini yükseltmeye başladı. Bunun etkisi ilk olarak bankaların bilançolarına yansıdı.

Avrupa’nın iki önde gelen bankası İsveçli SEB ve İspanyol Sabadell 2022’de güçlü karlar açıkladı. Fakat faizlerin yükselmesi bankalar için iyi bir gelişme olsa da artan hayat pahalılığı ve savaşın etkisiyle yavaşlayan ekonomi özellikle emlak gibi şişen balonların patlamasına yol açabilir.

Reuters’e konuşan Axiom Alternative Investments’tan Jerome Legras, “Bir taraftan faizlerin yükselmesi bankalara fayda sağlarken diğer taraftan ekonomik görünümdeki belirsizlik ve batık kredi riski çok yüksek,” ifadelerini kullandı.

İsviçreli UBS, İtalyan Unicredit ve Hollandalı ING gibi Avrupa’nın en büyük bankaları 2022 performanslarını önümüzdeki günlerde açıklayacak.

Faizlerin en hızlı yükseldiği İngiltere’de ise bankalar gelecekten biraz daha umutlu. Finans kuruluşları 2023’te karlarının yükselmeye devam edeceği sinyallerini verdi.

Fakat İngiltere’de iflas eden şirket sayılarındaki artış ve 2022’nin dördüncü çeyreğinde konut fiyatlarında görülen yüzde 2,5’lik gerileme ekonominin gidişatı ile ilgili olumsuz bir tablo çiziyor.

Almanya’nın en büyük bankası Deutsche Bank da yükselen faizlerden olumlu etkilendi. Bankanın son çeyrekte de kar açıklayarak üst üste onuncu çeyrekte pozitifte olması bekleniyor.

Fakat Almanya ve Avusturya’da bankaların özellikle ticari gayrimenkul alanında aktif olmaları emlak piyasasında yaşanacak problemlerden daha fazla etkilenebilecekleri anlamına geliyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

ABD Merkez Bankası, Politika Faizini 50 Baz Puan Arttırdı

Politika faizini 50 baz puan arttırarak yüzde 4,25-4,50 aralığına çıkaran ABD Merkez Bankası Fed, karara ilişkin açıklamasında, “Enflasyonu zaman içinde yüzde 2’ye geri döndürmek amacıyla yeterince kısıtlayıcı bir para politikası duruşu elde etmek için hedef aralığında devam eden artışlar uygun olacaktır” ifadelerini kullandı.

FED’in tercih ettiği ölçüye göre enflasyonun en azından 2025 sonuna kadar Merkez Bankası’nın yüzde 2’lik hedefinin üzerinde kalması ve gelecek yıl sonuna kadar da yüzde 3’ün üzerinde seyretmesi öngörülüyor.

ABD Merkez Bankası (FED), faiz oranlarını 50 baz puan arttırdı. FED, 2023 yılı sonuna kadar borçlanma maliyetlerinde en az 75 baz puanlık bir artışın yanısıra, işsizlikte artış ve ekonomik büyümenin neredeyse durma noktasına geleceğini öngördü.

Merkez Bankası’nın hedef federal fon oranının 2023 yılında yüzde 5,1’e yükseleceği öngörüsü, yatırımcıların bu haftaki iki günlük politika toplantısına girerken beklediklerinden biraz daha yüksek ve daha da yükselmeye eğilimli görünüyor.

FED’in 19 yetkilisinden sadece ikisinin gösterge gecelik faiz oranının gelecek yıl yüzde 5’in altında kalacağını düşünmesi, 40 yılın en yüksek seviyelerinde seyreden enflasyona karşı mücadeleyi sürdürme ihtiyacı hissettiklerinin bir işareti.

FED, Kasım toplantısında yayınladığı açıklamayla neredeyse aynı olan yeni açıklamasında, “(Federal Açık Piyasa) Komisyonu enflasyon risklerine karşı son derece dikkatli. Enflasyonu zaman içinde yüzde 2’ye geri döndürmek amacıyla yeterince kısıtlayıcı bir para politikası duruşu elde etmek için hedef aralığında devam eden artışlar uygun olacaktır” ifadelerini kullandı.

Oybirliğiyle kabul edilen yeni açıklama, yetkililerin son dört toplantıda yapılan 75 baz puanlık faiz artışların. 2022 yılına sıfıra yakın bir faiz seviyesinde başlayan FED’in politika faizi şu anda 2007 sonlarından bu yana en yüksek seviye olan yüze 4,25-4,50 hedef aralığında.

FED’in tercih ettiği ölçüye göre enflasyonun en azından 2025 sonuna kadar Merkez Bankası’nın yüzde 2’lik hedefinin üzerinde kalması ve gelecek yıl sonuna kadar da yüzde 3’ün üzerinde seyretmesi öngörülüyor.

Öngörülen medyan işsizlik oranının önümüzdeki yıl mevcut yüzde 3,7’den yüzde 4,6’ya yükseleceği görülüyor. Bu artış tarihsel olarak resesyonla ilişkilendirilen seviyenin üzerinde.

Gayrisafi yurtiçi hasılanın gelecek yıl sadece binde 5 oranında büyüyeceği öngörülüyor. Bu oran 2022 yılı için tahmin edilenle aynı. Ekonomide uzun vadeli büyüme öngörüsü de 2024 yılında yüzde 1,6’ya ve 2025 yılında yüzde 1,8.

Paylaşın

ABD Merkez Bankası, Faizi Son 14 Yılın En Yüksek Seviyesine Çekti

Son 40 yılın en kötü enflasyonuyla mücadelesini sürdüren ABD Merkez Bankası (FED), bugün yapılan Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısının ardından alınan faiz artırım kararıyla politika faizi 2008’den bu yana en yüksek seviyeye çıktı.

Yapılan bu son artırım ile politika faizi yüzde 3,75-4,00 aralığına yükseldi. Banka, borçlanma maliyetlerini artırmanın ekonomiyi sakinleştireceğini ve fiyat enflasyonunu düşürmesini umuyor.

Ancak uzmanlara göre, söz konusu hamlelerin ciddi bir gerilemeyi tetikleyebileceğinden endişeleniyor. Fed daha önceki son 4 toplantıda da politika faizini 75’er baz puan artırmıştı.

FED, borçlanma maliyetlerinde gelecekteki artışların, şimdiye kadar yürürlüğe koyduğu “para politikasının kümülatif sıkılaştırılmasını” hesaba katmak için daha küçük adımlarla yapılabileceğinin sinyalini verdi.

ABD Merkez Bankası’nın yeni politika açıklamasında kullanılan dil, faiz arttırımı hızının hala gelişmekte olan etkisine dikkat çekti ve federal fon oranı için “enflasyonu zaman içinde yüzde 2’ye döndürmek için yeterince kısıtlayıcı” bir seviyeye odaklanma isteğini dile getirdi.

FED politikalarını belirleyen Federal Açık Piyasa Komisyonu (FOMC) iki günlük toplantısının sonunda yaptığı açıklamada “Hedef aralıkta devam eden artışlar uygun olacaktır” dedi.

FED yetkilileri, gelecekteki herhangi bir kararı dışlamadan, komisyonun, gelecekte hedef aralıkta yapılacak faiz artışlarının hızını belirlerken, para politikasının kümülatif sıkılaşması, para politikasının ekonomik faaliyeti ve enflasyonu etkilemede gecikmesi ile ekonomik ve finansal gelişmeleri dikkate alacağını belirtti.

Bu dille komisyon, FED’in politika sıkılaştırmasının ABD ve dünya ekonomileri üzerindeki etkisi, devam eden büyük faiz artışlarının mali sistemi zorlayabileceği veya bir resesyonu tetikleyebileceği tehlikesi etrafında gelişen tartışmaları kabul etmiş oldu.

Son zamanlardaki hızlı faiz artışları, FED’in hedefinin üç katından fazla seyreden enflasyonu yakalamak için “hızlı” hareket etmek adına yapılmış olsa da, Merkez Bankası şimdi daha ince ayarlara dayalı bir aşamaya giriyor.

FED Başkanı Jerome Powell karardan sonra yaptığı açıklamada, Merkez Bankası’nın yılsonu politika toplantısında faiz artışlarının boyutunu azaltabileceğini söyledi.

FOMC toplantısının ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Powell, son faiz artışlarını tanımlayan 75 baz puanlık hamlelerden daha küçük faiz artışlarına geçilmesi ile ilgili “O dönem yaklaşıyor ve Aralık toplantısına kadar gelebilir” dedi. Ancak gelecek ayki FOMC toplantısında ne tür bir adım atılacağı konusunda henüz “bir karar verilmediğini” ekledi.

Politika kararı, hedef federal fon oranını 2008 başından bu yana en yüksek seviye olan yüzde 3,75-4,00 aralığında belirledi.

ABD Merkez Bankası Mart ayından itibaren son altı toplantısında faiz oranlarını arttırarak eski FED Başkanı Paul Volcker’ın 1970 ve 1980’lerde enflasyonu kontrol altına almak için verdiği mücadeleden bu yana en hızlı artış turunu gerçekleştirmiş oldu.

FED’in açıklamasında yetkililerin “enflasyon risklerine karşı son derece dikkatli” olmaya devam ettiği ve bunun da yeni artışlara kapı açtığı belirtildi. FED, ekonominin hala “güçlü” istihdam artışları ve düşük işsizlikle ılımlı bir şekilde büyüdüğünü belirtti.

Farklı raporlar, Eylül ayına kadar olan 12 aylık dönemde enflasyonun yüzde 8,2 arttığını gösteriyor. FED’in tercih ettiği bir başka endeks ise enflasyonun, bankanın hedef enflasyon oranı olan yüzde 2’nin üç kat üzerinde olduğunu ortaya koyuyor.

Ancak bazı anketler ve özel veriler, fiyatlar üzerindeki baskıların en azından gevşemenin eşiğinde olduğuna işaret ediyor. Bu veriler, FED yetkililerinin gelecekte daha düşük oranda faiz artışlarına gitmesini sağlayabilir.

Bazı Kongre üyeleri de FED’in faiz oranlarını fazla yükseltmesine karşı uyarılarda bulunuyor ve 30 yıllık sabit konut kredisi (mortgage) faiz oranlarının hızla yükselmesinin, FED politikalarının tüketicileri doğrudan etkilemesinin en iyi örneklerinden biri olduğuna işaret ediyor.

ABD’de resesyon kaygısı

Uzmanlar, Amerikan Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele için attığı sert adımların ekonomik konjonktüre sekte vurmasından ve ABD’nin resesyona sürüklenmesinden kaygı duyuyor. ABD ekonomisi yılın ilk iki çeyreğinde daralmıştı. Üçüncü çeyrekte ise yüzde 0,6 oranında büyüme kaydedildi.

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik savaşının etkisiyle ABD’de de enflasyon Haziran ayında son 40 yılın en yüksek seviyesine ulaşarak, yüzde 9,1 olarak gerçekleşmişti. Daha sonraki aylarda enflasyon yüzde 8,2’ye gerilemiş olsa da, Fed yüzde 2 hedefinin hâlâ uzağında bulunuyor.

Ülkede 8 Kasım’da yapılacak Kongre seçimleri öncesinde tüketici fiyatlarındaki artış Başkan Joe Biden ve Demokratlar üzerinde büyük baskı oluşturuyor. Kamuoyu yoklamaları, enflasyonun insanlar için en önemli konular arasında bulunduğunu gösteriyor.

Enflasyonist baskıyla boğuşan diğer pek çok ülke de, borçlanma maliyetlerini artırmak adına ABD ile birlikte hareket ediyor. İngiltere Merkez Bankası’nın da Perşembe günü 75 baz puanlık bir artışa gitmesi bekleniyor. Bu, gerçekleşmesi durumunda 1989 yılından bu yana en büyük artış olacak.

Borçlanma maliyetlerindeki keskin artış, başta konut olmak üzere bazı sektörlerde sakinlemeye neden oldu. Ancak pek çok ekonomist, enflasyonun sağlıklı olarak kabul edildiği yüzde 2 seviyesine ulaşması için daha fazla ekonomik yavaşlamanın gerekli olduğunu söylüyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) geçtiğimiz ay politika faizini yüzde 12’den yüzde 10,5’e indirdi.

Paylaşın

Fed, Piyasaların Merakla Beklediği Faiz Kararını Açıkladı

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Merkez Bankası (Fed), politika faizini 75 baz puan artırarak yüzde 3-3,25 aralığına yükseltti. Faiz artırma kararı oybirliği ile alındı. Fed, bundan önceki iki toplantısında da faiz artışına gitmişti.

Haber Merkezi / Piyasalarda, Fed’in enflasyonun 1980’lerden bu yana en yüksek düzeye çıktığı ülkede fiyat artışlarını dizginleyebilmek amacıyla faizleri bu yıl beşinci kez artıracağı ve bu artışın yüzde 0,75 olacağı tahminleri yaygındı.

Karar metninde önümüzdeki toplantılarda faiz artışlarının devam etmesinin uygun olacağı yönündeki yönlendirme yeniden kullanıldı.

Enflasyon hedefinin yüzde 2 olduğu tekrar edildi. Ağustos ayında ise enflasyon yıllık yüzde 8,3 olarak kaydedilmişti.

Banka faizlerin artmasıyla birlikte tüketimin azalmasını ve talebin düşmesiyle de fiyatların aşağı çekilmesini umuyor. Ancak ekonomide faizlerdeki değişikliklerin etkilerini göstermesi zaman alıyor.

Bir yandan da Fed faiz artışlarında fazla ileri giderse, bu kez de tam tersine ekonomik büyümeyi boğması ve işsizliği daha da artırarak, resesyon kaygılarını körüklemesi riski dile getiriliyor.

Fed, son faiz artışıyla enflasyonu aşağı çekme konusunda kararlı olduğunu gösterdi. Fed yönetim kurulu üyesi Christopher Waller geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada bunu “Enflasyonu indiremezsek sıkıntıya gireriz. O nedenle birinci önceliğimiz enflasyon olacak” sözleriyle anlatmıştı.

Waller işsizlik oranı yüzde 5’in altında kaldığı sürece faizler konusunda agresif olabileceklerini yüzde 5’i aştığı durumda bazı tavizlerin gündeme gelebileceğini vurgulamıştı.

Fakat Fed, borçlanma maliyetlerini bu kadar hızlı artırmasına rağmen fiyatlardaki artışı dizginleme konusunda henüz başarılı olabilmiş gibi görünmüyor.

Ağustos ayındaki yıllık enflasyon yüzde 8,3 ile bir önceki aydan biraz daha az gelse de beklentilerin üzerinde kalmıştı.

Petrol fiyatlarındaki gerilemeyle ikinci el otomobil ve uçak bileti gibi doğrudan etkilenen ürün ve hizmetlerin fiyatları düşerken gıda, kira ve elektrik faturaları gibi diğer temel harcama kalemlerindeki artış sürdü.

Paylaşın

Reuters: FED’in Faiz Politikası, Türkiye Ekonomisine Hasar Verecek

Birleşik Krallık merkezli Reuters haber ajansı tarafından bugün yayımlanan bir analize göre, gelişmekte olan ülkeler, ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Jerome Powell’ın geçen hafta sinyalini verdiği uzun süreli yüksek faiz politikası kapsamında en kırılgan ekonomiler konumda.

Haberde, New York merkezli finansal analiz şirketi S&P Global’in, Türkiye ile birlikte Güney Afrika ve Arjantin’de finansal kurumların borç verme riskini yüksek ya da çok yüksek olarak sınıflandırdığı hatırlatıldı.

BBC Türkçe’nin aktardığına göre Cornell Üniversitesi’nden Ekonomi Profesörü Eswar Prasad, “FED’in faiz oranlarını artırması ve (oranların) yüksek kalması Sri Lanka ve Türkiye gibi sınırın eşiğindeki ekonomilere hasar verecektir” dedi.
Prasad, “İki ile üç yıllık bir zaman diliminde işler zorlaşmaya başlayacaktır…FED’in faizleri uzun süre yüksek tutacağı kesinleşirse baskılar hemen hissedilebilir” dedi.

Powell, 26 Ağustos’ta yaptığı konuşmada FED’in büyümeyi kısıtlamak için gerektiği kadar faiz artıracağını ve şu anda bankanın yüzde 2 hedefinin üç katından fazla seyreden enflasyonu düşürmek için oranları “bir süre daha” yüksek tutacağını söylemişti.

ABD’de enflasyon son 40 yılın en yüksek düzeyinde ve henüz zirveyi görmediği düşünülüyor.

S&P Global; Çin, Hindistan ve Endonezya dahil olmak üzere birçok ülkede finansal kurumların kredi riskinin yüksek veya aşırı yüksek olduğunu söylüyor.

New York Üniversitesi Stern İşletme Okulu’ndan Profesör Peter Blair Henry, “FED için kriz zamanı” yorumunu yaptı ve ekledi:
“Son 40 yılın güvenilirliği tehlikede, bu nedenle gelişmekte olan ülkelerde hasara yol açıp açmadığına bakılmadan ne olursa olsun enflasyonu düşüreceklerdir.”

Birçok gelişmekte olan ülke dolar cinsinden borçlanıyor.

FED’in faizleri yükseltmesi, borç alma maliyetlerini yükseltiyor. Buna ek olarak gelişmekte olan ülkelerin risk primini yükselterek borç almasını daha da güçleştiriyor.

‘Enflasyonist baskıyı artıracak’

Yüksek faizin, doların gelişmekte olan ekonomi para birimleri karşısındaki değerini yükselterek ithalat maliyetlerini yukarı çekeceği ve enflasyonist baskıyı artıracağı öngörülüyor.

Haberde Çin ve Hindistan gibi ülkelerin bu baskıdan etkilenmediği ancak Türkiye ve Arjantin gibi daha küçük ülkelerin açıkça bundan mağdur olduğu belirtildi.

IMF baş ekonomisti Pierre-Olivier Gourinchas, “Sınırda olan ekonomilerimiz ve düşük gelirli ekonomilerimizde halihazırda reel yatırım getirileri sorunlu ya da sorunluya yakın seviyelere yükselmiş durumda” dedi ve sözlerine şöyle devam etti:

“Düşük gelirli ülkelerin yaklaşık yüzde 60’ı ile gelişmekte ve sınırda olan 20 ülke bu durumda. Hâlâ piyasalara erişimleri var ancak borçlanma koşulları kesinlikle çok kötüleşti.”

Paylaşın

Fed Başkanı: Enflasyonla Mücadele Acı Verecek

Fed Başkanı Jerome Powell, enflasyonun kontrol altına alınması için sıkı para politikasına ihtiyaç duyulacağını bunun da daha yavaş büyüme, daha zayıf bir istihdam piyasası anlamına geldiğini söyledi.

ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Jerome Powell, bugün Wyoming’deki Jackson Hole merkez bankacılığı konferansında bir konuşma yaptı.

VoA’nın haberine göre enflasyon sorunu çözülene kadar sürecin sancılı geçeceğini söyleyen Powell’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:

“Enflasyonun düşürülmesi için muhtemelen trendin altında bir büyüme döneminin devam etmesi gerekecek. Ayrıca, işgücü piyasası koşullarında bir miktar yumuşama olması da muhtemel.

Daha yüksek faiz oranları, daha yavaş büyüme ve daha yumuşak işgücü piyasası koşulları enflasyonu aşağı çekerken, hane halkları ile işletmelere de bir miktar sancı getirecek.

Bunlar enflasyonu düşürmenin talihsiz maliyetleri. Ancak fiyat istikrarının yeniden sağlanamaması çok daha büyük bir sıkıntı anlamına gelecektir.

Tarihsel kayıtlar, politikayı zamanından önce gevşetmeye karşı güçlü bir uyarı içeriyor. Hedefe ulaşana kadar devam etmeliyiz. Tarih, enflasyonu düşürmenin istihdam maliyetlerinin, gecikmeyle birlikte artacağını ortaya koyuyor.”

Powell’ın konuşmasının ardından S&P 500 endeksinde aralarında bilgi sistemleri, internet ve iletişim hizmetlerinin de bulunduğu 11 ana sektöre ait hisselerde düşüşler görüldü.

Paylaşın

FED, Politika Faizini 75 Baz Puan Artırdı

ABD Merkez Bankası (Fed), politika faizini 75 baz puan artırarak yüzde 2,25-2,50 aralığına yükseltti. Oy birliği ile alınan kararda, enflasyon risklerine karşı yüksek derecede dikkatli olunduğu mesajı tekrarlandı. 

Son harcama ve üretim göstergelerinin yumuşadığı belirtilen açıklamada, bununla birlikte son aylarda istihdam kazanımlarının güçlü olduğu ve işsizlik oranının düşük kaldığı aktarıldı.

Açıklamada, “Enflasyon, salgınla ilgili arz ve talep dengesizliklerini, yüksek gıda ve enerji fiyatlarını ve daha geniş fiyat baskılarını yansıtarak yüksek kalmaya devam ediyor.” ifadesi kullanıldı.

Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaşın insani ve ekonomik zorluklara neden olduğu yinelenen açıklamada, savaş ve ilgili gelişmelerin enflasyon üzerinde ek yukarı yönlü baskı yarattığı ve küresel ekonomik faaliyet üzerinde baskı oluşturduğu kaydedildi.

Bilanço planlandığı gibi daraltılmaya devam edecek

Açıklamada, Federal Açık Piyasa Komitesi’nin (FOMC) enflasyon risklerine karşı son derece dikkatli olduğu vurgulanarak, maksimum istihdam ve uzun vadede yüzde 2 oranında enflasyonun hedeflendiği bildirildi.

Fed’in açıklamasında, söz konusu hedeflerin desteklenmesi için federal fon oranının yüzde 2,25-2,50 aralığına yükseltilmesine karar verildiği ve devam eden artışların uygun olacağının tahmin edildiği belirtildi.

Bankanın bilançosunu planlandığı gibi küçültmeye devam edeceğine de değinilen açıklamada, enflasyonun yüzde 2 hedefine çekilmesinde kararlı olduğu aktarıldı.

Açıklamada, para politikasının uygun duruşu değerlendirilirken ekonomik görünüme yönelik bilgilerin etkilerinin izlenmeye devam edileceği, hedeflere ulaşmasını engelleyebilecek risklerin ortaya çıkması halinde para politikası duruşunun uygun şekilde ayarlanmaya hazır olunacağı kaydedildi.

ABD’de enflasyon haziranda yüzde 9’u aşarak 41 yılın zirvesine çıkmıştı

Fed, Covid-19 salgınının ardından hızlı ekonomik toparlanmayla gelen yüksek enflasyon baskısıyla 2021’in son çeyreğinde para politikası tonunu değiştirmeye başladı.

Banka, mart ayında varlık alım operasyonunu tamamlayarak faiz artışlarına başladı.

Fed, mart ayı toplantısında 25 baz puan artışla 2018’den bu yana ilk kez faiz artırımına gitme kararı alırken, mayıs toplantısında 50 baz puan ile 2000 yılından bu yana en hızlı faiz artışını gerçekleştirdi.

Banka haziran toplantısında ise 75 baz puanla 1994’ten bu yana en güçlü faiz artırımına gitti.

Rusya-Ukrayna Savaşı ve Çin’de Covid-19 salgınına karşı alınan karantina önlemlerinin tedarik zincirindeki sıkıntıları artırmasıyla yükseliş eğilimini sürdüren enflasyon, Fed’in üzerindeki baskıyı daha da artırmıştı.

ABD’de enflasyon haziranda yıllık yüzde 9,1 ile Kasım 1981’den bu yana en yüksek seviyeye ulaşmıştı.

Ukrayna’da savaşın enflasyon üzerinde yukarı yönlü baskı yarattığı ve küresel ekonomik aktivite üzerinde baskı oluşturduğu kaydedildi.

Fed’in bu yıl sonunda kadar faizleri artırarak yüzde 3,5’e kadar yükseltmesi, gelecek yılın yarısından itibaren ise düşürmeye başlaması bekleniyor.

‘Güçlü bir dolar atmosferi’

Reuters’a konuşan Citigroup’tan gelişmekte olan piyasalar ekonomisti Michel Nies, “Gelişmekte olan piyasalar ABD’nin para politikasını sıkılaştırmasıyla dışarıdan genel olarak daha az talep görüyor; bu da daha güçlü bir dolar atmosferinin oluşmasına neden oluyor. Bunun etkileri de döviz kurlarının adaptasyonunun zarar görmesiyle küresel ticarette fark ediliyor” yorumunda bulundu.

Siyasi belirsizlik, yükselen enflasyon, küresel resesyon beklentisi ve Ukrayna’daki savaş da gelişmekte olan piyasalardaki durumun sarsıntılı olmasına yol açıyor.

Bloomberg dolar endeksi Haziran ayının başından beri yüzde 4 değer kazandı.

MSCI gelişmekte olan piyasalar endeksi ise yüzde 7 değer kaybetti.

Bu durum gelişmekte olan piyasalardaki hisse senetlerinin yerel para birimi açısından değerinin dolara karşı sürekli azalması anlamına geliyor.

Hükümetlerin ve şirketlerin borcunun daha pahalı bir hale gelmesi de tahvil ve bono piyasasını olumsuz etkiliyor.

Ancak yatırımcılara göre gelişmekte olan piyasalardaki bu sıkıntıların azalması henüz mümkün değil.

ABD’de ekonominin yavaşlamasına yönelik kaygılar

Fed Başkanı Powell’dan net bir mesaj beklenmemesi de piyasalardaki oynaklığın yüksek seviyede olmasına yol açıyor.

Bloomberg’e konuşan Medley Global Advisors’tan küresel makroekonomi stratejisti Ben Emons, “Enflasyon konusunda bu kadar belirsizlik olduğu sürece, Fed’in açık bir şekilde ileriye dönük yönlendirmesi olamaz. Powell’ın kendisine seçme imkanı sağlaması gerekiyor” değerlendirmesini yaptı.

Diğer yandan Bloomberg HT’nin haberine göre ABD ekonomisinin resesyona girip girmeyeceği tartışılmaya devam ediyor.

Özellikle konut piyasası verilerinin olumsuz sinyaller verdiği, teknoloji şirketlerinin işe alımları askıya aldığı ve işsizlik maaşı başvurularının tırmanışa geçtiği bir ortamda ekonominin yavaşlamasına yönelik endişeler artıyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe, BBC Türkçe)

Paylaşın

FED, Politika Faizini 75 Baz Puan Artırdı

ABD Merkez Bankası FED, son yıllarda hızla artan tüketici fiyatlarıyla mücadele için son 28 yılın en yüksek faiz artışına gitti. Banka açıklamasında enflasyonla mücadele için daha fazla artışın da gelebileceğini belirtildi.

Faiz oranlarında hedef aralığını yüzde 1,5 ile yüzde 1,75 aralığına oturtan FED, böylece 2019’dan bu yana en yüksek faizi görmüş oldu.

Mart ayından bu yana yapılan bu üçüncü artış, geçen ay enflasyon oranlarının beklenmedik şekilde yeniden yükselişinin ardından geldi. Banka açıklamasında enflasyonla mücadele için daha fazla artışın da gelebileceğini belirtildi.

FED toplantısının ardından yetkililer, faiz oranlarının yıl sonunda yüzde 3,4’e kadar ulaşabileceğini öngördüğünü açıkladı. Bu faiz oranı ABD halkına daha yüksek oranda ev kredisi, eğitim kredisi ve kredi kartı borçlanması olarak yansıyacak.

Dünya genelinde merkez bankaları benzer adımlar atarken bu, küresel ekonomi için çok büyük bir değişim anlamına geliyor. Uzun yıllar iş yerleri ve bireyler düşük kredi faizlerinden faydalanıyordu.

EY-Parthenon strateji danışmanlık şirketinden üst düzey ekonomist Gregory Daco, FED faizini “Gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerdeki çoğu merkez bankası ekonomi politikalarını birbirileriyle uyumlu şekilde sıkılaştırıyor. Bu uzun yıllardır alışkın olmadığımız bir küresel durum ve hem iş dünyasına hem de dünya genelinde hane halklarına yansımaları olacak” şeklinde yorumladı.

İngiltere’de de Nisan ayında enflasyon yüzde 9’a yükselmişti. İngiltere Merkez Bankası’nın da bugün yapacağı toplantının ardından -Aralık ayından bu yana beşinci kez- faiz artırımına gitmesi bekleniyor. Bu da İngiltere’de faiz oranlarının 2009’dan bu yana ilk kez yüzde 1’in üzerine çıkması anlamına geliyor.

Brezilya, Kanada ve Avustralya da faiz oranlarını artırdı; Avrupa Merkez Bankası da yaz sonunda yapacağı toplantının ardından benzer bir artışa gideceğinin işaretlerini verdi.

2020’de pandeminin vurduğu ekonomiye destek olmak için faiz indirimi yapılan ABD’de, Merkez Bankası bu yıl iki kez oranları yükseltti. İlki Mart ayındaki yüzde 0,25’lik; ikincisi de Mayıs ayındaki yüzde 0,5’lik artış oldu.

O dönem FED Başkanı Jerome Powell, yetkililerin daha sert bir artışı düşünmediklerini söylemişti. Ancak geçen hafta cuma günü, Mayıs ayı enflasyon oranının yüzde 8,6 olduğu açıklandı. Nisan ayındaki küçük de olsa düşüşten sonra gelen enflasyon artış oranı, 1981’den bu yana görülen en hızlı artış oldu.

Bu da yetkilileri daha sert kararlar almaya itti.

Washington’daki iki günlük toplantının ardından bankadan yapılan açıklamada “Pandemiyle bağlantılı arz-talep dengesizliğine; yüksek enerji fiyatlarına ve daha geniş çaplı fiyat baskılarına bağlı enflasyon yükselmeye devam ediyor. Komisyon, enflasyon oranını yüzde 2 hedefine geri döndürmek için kararlılığını güçlü bir şekilde sürdürüyor.” denildi.

Pandeminin etkisi beklenenden büyük oldu

Birçok uzman FED’in geçen yıldan bu yana ABD’deki artan enflasyon oranlarını dengelemekte zorlandığı yorumunu yapıyor. Covid-19 pandemisinden kaynaklı kapanmaların ABD ekonomisine beklenenden çok daha sert bir etki yapması bunda etkili oldu.

Hükümetin pandemi zamanı yaptığı hane halklarına yaptığı, doğrudan çekler gibi, milyarlarca dolarlık yardımın etkisiyle talep artarken, Powell da dahil olmak üzere yetkililer, ilk aşamada fiyat artışlarını “geçici” olarak değerlendirerek pandemi kaynaklı tedarik zinciri sorunlarının çözüleceğini ve arz-talep dengesinin yeniden sağlanacağını düşündü.

Ancak sorunlar çözülmedi, çünkü yeni varyantlar çıktıkça ve kapanmalar sürdükçe üretim faaliyetleri de durdu. Hemen ardından başlayan Ukrayna savaşı da küresel ölçekte gıda ve enerji fiyatlarının yükselmesine yol açınca sorunlar daha da kalıcı bir hal aldı.

FED’in adım atma kararlılığı ve sözlerine rağmen, son dönemde yapılan anketlere göre ABD halkı sorunların daha da büyüyeceğine inanıyor.

George Mason Üniversitesi Mercatus Merkezi’nde üst düzey araştırma görevlisi ekonomist David Beckworth “FED namlunun ucunda ve enflasyon güvenilirlik testi veriyor” yorumunu yapıyor.

FED’in en son bu kadar yüksek bir faiz artırımı açıkladığı yıl 1994’tü. Bu kez bu adımı atmakta geç kalan FED, daha agresif adımlar atmaya da kararlı görünüyor.

FED’in dünkü toplantısında yaptığı öngrörüye göre, bu yıl ABD ekonomisinde yüzde 1,7 büyüme bekleniyor. Mart ayında bu oran yüzde 1 daha fazlaydı. İşsizlik oranının ise yüzde 3,7’ye yükselmesi bekleniyor.

Paylaşın

Fed Ekonomistinden Türkiye İçin Kritik Uyarı

Ekonomist Levent Altınoğlu, “Enflasyonun yüksek seyirde olmasına rağmen Türkiye’de gevşek para politikasının sürdürülmesi Türkiye ekonomisi için önemli riskler doğuruyor” ifadelerini kullandı.

Fed Finansal İstikrar Bölümü Ekonomisti Levent Altınoğlu, Bloomberg HT yayınında Türkiye’nin para politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Stagflasyon ortamında merkez bankalarının atması gereken adımlara değinen Altınoğlu, şunları söyledi:

“Enflasyonun yüksek seyirde olmasına rağmen Türkiye’de gevşek para politikasının sürdürülmesi Türkiye ekonomisi için önemli riskler doğuruyor. Türkiye’de birçok firma Döviz cinsinden çok borçlanmış durumda ve borçların büyük kısmının kısa vadede ödenmesi gerekiyor. Dolayısıyla gevşek para politikası enflasyonu körüklüyor, enflasyon da kurun artmasına sebep oluyor.

Döviz artınca firmaların reel yükü artıyor. Buradaki risk bu firmaların borçlarını ödeyemeyecek duruma gelmesi endişesiyle ani bir sermaye çıkışının yaşanmasıdır. Reel sektörde durgunluk olursa banka sektörüne de sirayet edebilir. Geçmişteki krizlerde olayların böyle geliştiğini gördük. İhtiyatlı para politikası riskler ortaya çıkmadan faiz artışını gerektirir.

‘MB döviz rezervlerini büyük ölçüde sattı’

Böyle bir ortamda enflasyonun azalmasını beklemek çok zor. Son zamanlarda TL büyük ölçüde değer kaybetti, bunun sebebi gevşek para politikası ve yüksek enflasyon ortamı. Yüksek enflasyon ortamında faiz artırımına gitmeden TL’yi desteklemek zorlaştı çünkü Merkez Bankası kura müdahale etmek için döviz rezervlerini büyük ölçüde sattı. Son yıllarda rezervleri artırmak için Merkez Bankası bankalardan döviz ödünç aldı. Dış yatırım ve ihracatla ülkeye giren döviz miktarı yetersiz kalırsa, Merkez Bankası o zaman ödünç alınan dövizleri ödemekte zorlanır.

O zaman iki seçenekle karşı karşıya kalınır. Birincisi ödünç alınan dövizleri TL cinsiden ödemeye gidebilir ki bu enflasyonu daha da körükler. İkinci seçenek ödünç alınan dövizleri kısmen ödemeyerek olur ki bu bankalara zarar verir ve banka kredisini olumsuz etkiler. Kur korumalı mevduat uygulaması kura geçici destek sağlayabilir. Orta vadede ise enflasyonist baskı oluşturarak kura ters etki yaptığını da görmemiz mümkün.”

Paylaşın