“2025’e Kadar Tek Haneli Enflasyonu Unutun” Uyarıları

Seçimlere yönelik hep dolar/TL kuru ve faizin ön plana çıkarıldığını ancak enflasyonun görmezden gelindiğine dikkat çeken ekonomistler, 2025’e kadar tek haneli enflasyonun mümkün olmadığını söylüyorlar.

Dolar/TL’nin seçimi hangi taraf kazanırsa kazansın yükseleceğini öngördüklerini söyleyen ekonomistler, faizlerde ise mevcut iktidarın devam etmesi durumunda bir değişiklik beklemiyor ve şunları söyledi:

“Dolar/TL’de yaşanacak yükselişin enflasyonu da beraberinde getireceği gözden kaçırılmamalı. Enflasyona yönelik yaptığımız hiçbir senaryoda 2025 yılına kadar tek haneye düşmüyor. Türk Lirası’nda ciddi bir düzeltme beklentimiz var.

Uluslararası finans kuruluşlarının 14 Mayıs’taki seçimlere yönelik senaryoları gelmeye devam ediyor.

HSBC: Britanya merkezli banka HSBC, dolar/TL’de daha önce yılın 2. çeyreği için 19,5 tahminini 20 seviyesine çıkardı. Bankanın 3, çeyrek dolar/TL beklentisi 20’den 23’e yükseldi. Yılsonu beklentisiyse 21’den 24’e çıkarıldı. Bankaya göre, seçim sonucu ne olursa olsun TL değer kaybedecek.

Morgan Stanley: ABD’li yatırım bankası Morgan Stanley, seçimleri kim kazanırsa kazansın dolar/TL için artış öngördü. Bankanın tahlinine göre mevcut iktidar devam ederse dolar/TL yılı 27’den kapatacak. Muhalefet kazanırsa dolar/TL’de 24’e varan bir yükseliş olacak.

Wells Fargo : ABD’li finans ve bankacılık şirketi Wells Fargo, muhalefetin seçimleri kazanması durumunda 2024’ün ortasına kadar dolar/TL’nin 14’e düşmesini bekliyor. Bankaya göre Erdoğan seçimi kazanırsa da dolar/TL aynı döneme kadar 20 seviyesinde olacak.

Chartered : Britanya merkezli banka Standard Chartered, seçimleri Erdoğan’ın kazanması durumunda dolar/TL’nin 36 seviyesine çıkabileceğini öngörmüştü. Seçimden sonra geleneksel ekonomi politikalarına dönülürse dolar için yılsonu 20 TL tahmini yapmıştı.

Citibank: Citi Bank, seçimden sonra oluşacak ekonomi ekibinin bileşimi, ekonomi yönetimi gibi konular ile ikinci tura gerek olup olmayacağı konularında büyük belirsizlik olduğunu vurguladı. Faiz için yüzde 40 tahmini Citi ekonomistleri, Türkiye’de politika faizini yaklaşık yüzde 40’a ya da daha yüksek bir seviyeye çıkaracak daha güçlü bir ayarlamanın daha ihtiyatlı bir hareket tarzı olabileceğini ifade etti.

Dünya gazetesinden Birol Bozkurt, bu durumu ekonomistlere sordu. Ekonomistler seçimlere yönelik hep dolar/TL kuru ve faizin ön plana çıkarıldığını ancak enflasyonun görmezden gelindiğine dikkat çekiyor.

Dolar/TL’nin seçimi hangi taraf kazanırsa kazansın yükseleceğini öngördüklerini söyleyen ekonomistler, faizlerde ise mevcut iktidarın devam etmesi durumunda bir değişiklik beklemiyor ve şunları söyledi:

“Dolar/TL’de yaşanacak yükselişin enflasyonu da beraberinde getireceği gözden kaçırılmamalı. Enflasyona yönelik yaptığımız hiçbir senaryoda 2025 yılına kadar tek haneye düşmüyor. Türk Lirası’nda ciddi bir düzeltme beklentimiz var.

Mevcut düzenin devamı halinde dolar/TL’de değer kaybının zamana yayılmasını bekleyebiliriz. Ana senaryomuz önce yavaş sonra daha hızlı değer kaybı bekleyebiliriz.

Muhalefetin kazanması durumunda ise kur ilk tepki olarak bir miktar düşse de nihayetinde TL’nin aşırı değerli kaldığı bir ortamda yeni iktidarın da doların artışına izin vermek durumunda kalacağını düşünüyorum.”

Paylaşın

Tüketici Kredileri 1.3 Trilyon Liraya Yükseldi: Borcu Borçla Kapatmak

Tüketici kredileri tutarı, 31 Mart itibarıyla 18 milyar 297 milyon lira artışla 1 trilyon 272 milyar 213 milyon liraya yükseldi. Söz konusu kredilerin 391 milyar 878 milyon lirası konut, 64 milyar 538 milyon lirası taşıt ve 815 milyar 797 milyon lirası ihtiyaç kredilerinden oluştu.

Söz konusu dönemde taksitli ticari kredilerin tutarı 24 milyar 133 milyon lira artarak 1 trilyon 45 milyar 216 milyon liraya çıktı. Bankaların bireysel kredi kartı alacakları da yüzde 4,6 artışla 577 milyar 35 milyon lira oldu.

İhtiyaç kredi hacmi ivmeyi yeniden yukarı çevirdi. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) haftalık bülteninde yer alan bilgilere göre ihtiyaç kredileri mart ayının son haftasında 15 milyar liralık artışla 815 milyar 797 milyon lira oldu.

Merkez Bankası’nın ihtiyaç kredisinde yüzde 18.56 olarak belirlediği faiz sınırından sonra faizlerde sert bir yükseliş görülmüştü.

Dünya gazetesinden Birol Bozkurt’un haberine göre faizlerin 24 Mart haftasında yüzde 31,49’a kadar çıkmasına rağmen ihtiyaç kredilerinde artış trendi devam etti.

Merkez Bankası’nın 10 Mart’ta aldığı ihtiyaç kredilerinde faiz üst sınırı kararından sonra geçen 2 haftada sadece 8 milyar lira artan kredi hacmi mart ayının son haftasında 15 milyar liralık bir artış gerçekleştirdi.

Bankacılara göre, 24-31 Mart haftasında yaşanan ihtiyaç kredilerindeki bu artışın esas sebebi, limit sınırı nedeniyle borcu borçla kapatmak isteyen tüketicinin ‘ekstra’ kredi talebi.

Ayrıca emeklilikte yaşa takılanların prim borcu ödemeleri ve kredi notu yüksek bireylerin ucuz kredi peşinde koşması diğer etkenler arasında yer aldı. Bu arada 31 Mart bankalar içinde ilk 3 aylık bilanço kapama dönemiydi.

Verilere göre, tüketici kredileri tutarı, 31 Mart itibarıyla 18 milyar 297 milyon lira artışla 1 trilyon 272 milyar 213 milyon liraya yükseldi. Söz konusu kredilerin 391 milyar 878 milyon lirası konut, 64 milyar 538 milyon lirası taşıt ve 815 milyar 797 milyon lirası ihtiyaç kredilerinden oluştu.

Söz konusu dönemde taksitli ticari kredilerin tutarı 24 milyar 133 milyon lira artarak 1 trilyon 45 milyar 216 milyon liraya çıktı. Bankaların bireysel kredi kartı alacakları da yüzde 4,6 artışla 577 milyar 35 milyon lira oldu.

Paylaşın

İhtiyaç Kredisi Faizi Yüzde 30,35 İle Yılın Zirvesini Yeniledi

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) ortalamasına göre 17 Mart itibariyle ihtiyaç kredi faizi yıllık yüzde 30,35’e çıktı. Bu ihtiyaç kredisi faizi 2023 yılının ikinci en yüksek ihtiyaç kredisi faizi seviyesi oldu.

Oysa Merkez Bankası 10 Mart’ta uygulamaya aldığı ve 13 Mart itibariyle yeniden düzenlediği regülasyonuyla bankaların ihtiyaç kredi faizinde belli oranı aşmaları durumunda ek menkul kıymet tesisi zorunluluğu tanımladı.

Kredi faizleri özellikle son düzenlemenin ardından ihtiyaç kredilerinde ikinci kez yılın zirvesine çıkarken ticari kredi faizleri son haftada gerilese de büyümesi ivme kaybetti. Merkez Bankası verilerine göre 17 Mart haftası itibariyle ihtiyaç kredisi faizi bir önceki haftaya göre tam 3.87 puan birden artarak yüzde 26,48’den yüzde 30,35’e fırladı.

Ekonomi gazetesinden Şebnem Turhan’ın haberine göre; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verileri de ihtiyaç kredisinde Merkez Bankası regülasyonu öncesinde yüzde 5’i aşan haftalık büyümenin yüzde 0,26’ya kadar düştüğünü ortaya koydu. Bankacılık sektörü kaynakları faizlerdeki artıştan ziyade kullandırım rakamlarının oldukça düştüğünü yüksek oranlı kredi vermekten bankaların kaçındığını vurgularken bankaların seçime kadar risk almamaya çalıştığını dile getirdi.

Merkez Bankası haftalık verileri ihtiyaç kredilerinde 17 Mart itibariyle sert bir yükseliş yaşandığını gösteriyor. Bazı bankalar aylık ihtiyaç kredi faizini yüzde 3,65’e kadar yükseltirken Merkez Bankası ortalamasına göre 17 Mart itibariyle ihtiyaç kredi faizi yıllık yüzde 30,35’e çıktı. Bu ihtiyaç kredisi faizi 2023 yılının ikinci en yüksek ihtiyaç kredisi faizi seviyesi oldu. Oysa Merkez Bankası 10 Mart’ta uygulamaya aldığı ve 13 Mart itibariyle yeniden düzenlediği regülasyonuyla bankaların ihtiyaç kredi faizinde belli oranı aşmaları durumunda ek menkul kıymet tesisi zorunluluğu tanımladı.

Daha önce ticari kredi faizlerine getirilen ve şimdi ihtiyaç kredileri için de uygulanan düzenlemeyle İhtiyaç kredilerinden faiz/kâr payı oranı Merkez Bankası’nca ilan edilen yıllık bileşik referans oranın 1.8 ile 2.0 (dâhil) katı arasında olanların birinci kademede yani yüzde 20 oranında, 2.0 katından yüksek olanların ise ikinci kademede yüzde 90 oranında menkul kıymet tesisine tabi olması kararlaştırıldı.

Bundan sonra ise bankacıların yaptığı hesaplamalara göre ihtiyaç kredisi faizi yüzde 18,6’yı aştığında yüzde 20, yüzde 20,6’yı aştığında ise yüzde 90 oranında ek menkul kıymet alım zorunluluğu oluşacak. Ancak 70 bin liraya kadar olan ihtiyaç kredileri menkul kıymet tesisinden muaf tutuldu.

Veriler bankacılık sektöründe ortalama ihtiyaç kredisi faizinin Merkez Bankası’nın neredeyse yüzde 90 oranında ek menkul kıymet tesisi zorunluluğu getirdiği faiz oranından 10 puan daha yüksekte olduğunu ortaya koyuyor. Bankacılık sektörü kaynakları bir süredir yüzde 29-30 seviyesinde bulunan ihtiyaç kredisi faizinin özellikle kamu bankalarının da ilgisinin artmasıyla mart ayı başında yüzde 26’nın altına gerilediğini hatırlattı.

Ancak kaynaklar ardından Merkez Bankası’nın ihtiyaç kredisi faizine yönelik ek menkul kıymet tesisi zorunluluğu geldiği ve seçim takvimi netleştiğine işaret ederek ABD’deki banka batışı ile ardından ABD ve Avrupa’da bankacılık sektöründeki endişenin de tüm bunlara eklendiğini dile getirdi.

Tüm bu olumsuzlukların ve belirsizliklerin üst üste gelmesinin zaten regülasyonlar nedeniyle bilanço yönetiminde zorluk çeken bankacılık sektörünü daha da isteksiz hale getirdiğini vurgulayan bankacılık sektörü kaynakları net faiz gelirinin negatif olmasının da kredi iştahını kestiğini vadeleri ise kısalttığını vurguladı. Özellikle seçimden sonra sonuca göre ya regülasyonların ya da belirsizliğin kalkmasının beklendiğini kaydeden bankacılık sektörü kaynakları risk almak yerine bankaların bu döneme kadar kredilerde kendilerini rölantiye aldıklarını ifade etti.

BDDK verileri de iştahın hızla azaldığını ortaya koyuyor. BDDK’nın haftalık bankacılık verileri TL cinsi ihtiyaç kredi hacminin 17 Mart haftasında bir önceki haftaya göre sadece yüzde 0,26 büyüdüğünü ve 795 milyar 21 milyon liraya yükseldiğini gösteriyor. Oysa ki 24 Şubat haftasında bir önceki haftaya göre ihtiyaç kredi hacminde büyüme yüzde 5,81, 3 Mart haftasında yüzde 1,83, 10 Mart haftasında ise yüzde 2,28 olmuştu. Bankalar ihtiyaç kredilerinde frene basarken tüketiciler de çareyi bu yılın tamamında olduğu gibi kredi kartı ve kredili mevduat hesaplarında buldu. Merkez Bankası’nın faiz indirimleri nedeniyle kredi kartı ve KMH faiz oranları yüzde 1,36, gecikme faizi ise yüzde 1,66 seviyesinde bulunuyor.

TL mevduat faizi yüksek seviyede

Tüketici kredilerinde geçen hafta taşıt ve konut kredisi faizlerinde de hafif bir kıpırdanma yaşandı. Taşıt kredi faizi 0.45 puan artışla yüzde 25,17’ye, konut kredisi faizi de 0.10 puan artışla yüzde 16,5 seviyesine çıktı.

Merkez Bankası verilerine göre TL mevduat faizlerinde en çok tercih edilen 3 aya kadar vadeli TL mevduat faizinde 17 Mart haftası itibariyle oran yüzde 27,64. Böylece 3 aya kadar vadeli TL mevduat faizi geçen yılsonuna göre 3.47 puan yükseldi. Toplam mevduat faizi ise yüzde 19,51, bu oran da geçen yılsonuna göre 0.95 puan yükseldi. İhtiyaç kredisi faizinde ise durum tersine işledi. İhtiyaç kredisi faizi yılsonuna göre 0.97 puan arttı.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre TL cinsi taksitli ticari krediler geçen hafta hafif de olsa hareketlendi. Bir önceki hafta yani 10 Mart haftasında ticari kredi faizi sert yükselmiş kredi hacmi büyümesi de olumsuz etkilenmişti. 17 Mart haftasında ise TL kredi faizi 1.49 puan düşerek yüzde 14,68’e geriledi, kredi kart ve kredili mevduat hariç TL ticari kredi faizi ise 1.82 puan azalarak yüzde 14,28’e düştü. Bu faiz düşüşü haftalık kredi hacminin büyümesinde ivmenin artmasına neden oldu ve 17 Mart haftasında kredi hacmi yüzde 1,23 arttı. TL cinsi taksitli ticari kredi hacmi 714.7 milyar liraya çıktı.

Paylaşın

Merkez Bankası, Faiz Oranını Yüzde 8,5’ta Sabit Tuttu

Merkez Bankası, politika faizini yüzde 8,5’ta sabit tuttu. Banka geçen yıl üst üste dört kez faiz indirimine gitmiş, geçen ayki toplantısında politika faizini 50 baz puan düşürmüştü.

Haber Merkezi / Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Mart ayı Para Politikaları Kurulu (PPK) toplantısı Başkan Şahap Kavcıoğlu başkanlığında düzenlendi.

Toplantı sonrası yapılan açıklamada, “Yakın dönemde iktisadi faaliyete ilişkin açıklanan veriler tahmin edilenden daha olumlu seviyelerde gerçekleşmesine rağmen, jeopolitik risklerin ve faiz artışlarının da etkisi ile gelişmiş ülke ekonomilerinde resesyon endişeleri sürmekte, finansal istikrarı tehdit eden koşulların oluştuğu gözlenmektedir” denildi.

Açıklamada ayrıca şu ifadeler yer aldı:

“Kurul, 2023 Yılı Para Politikası ve Liralaşma Stratejisi metninde belirttiği üzere, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini destekleyecek araçlarını kararlılıkla kullanmaya devam edecek ve fonlama kanalları başta olmak üzere tüm politika araç setini liralaşma hedefleriyle uyumlu hale getirecektir…

“Uygulanan bütüncül politikaların desteğiyle enflasyonun seviyesinde ve eğiliminde iyileşmeler görülmeye başlanmakla birlikte, depremin yol açtığı arz-talep dengesizliklerinin enflasyon üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir.

Sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi açısından finansal koşulların destekleyici olması deprem sonrasında daha da önemli hale gelmiştir. Bu çerçevede Kurul, politika faizinin sabit tutulmasına karar vermiştir.

Kurul, para politikası duruşunun fiyat istikrarı ve finansal istikrarı koruyarak deprem sonrası gerekli toparlanmayı desteklemek için yeterli olduğu görüşündedir. Depremin 2023 yılının ilk yarısındaki etkileri yakından takip edilecektir.

TCMB, fiyat istikrarının kalıcı ve sürdürülebilir bir şekilde kurumsallaşması için Liralaşma Stratejisi’ni tüm unsurlarıyla uygulayacaktır.”

“Daha da düşüreceğiz”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu toplantı öncesi 1 Şubat’ta TRT’de yaptığı açıklamada, ”Dünyada faizi sürekli yükselttiler. Ben de tam aksine faizi indirmenin mücadelesini verdim. Şu anda bizde faiz yüzde 9, bunu daha da düşüreceğiz” demişti.

TCMB, geçen yıl dört toplantıda toplam 500 baz puanlık faiz indirimine gitmiş, Aralık ve Ocak aylarında ise politika faizini yüzde 9’da sabit bırakmıştı. Merkez Bankası, Şubat toplantısında ise faizi 50 baz puan aşağı çekerek yüzde 9’dan yüzde 8,5’e indirmişti.

Batı’da faiz artırımları sürüyor

Amerikan merkez bankası Federal Reserve (Fed), Çarşamba günkü toplantısında faizleri 0,25 puan artırarak yüzde 4,75’e yükseltmişti. Bugün de Norveç Merkez Bankası 0,25’lik artırımla faizleri yüzde 3’e, İsviçre Merkez Bankası da 0,5 puanlık artışla yüzde 1,5’e yükseltti.

Paylaşın

ABD Merkez Bankası FED, Politika Faizini 25 Baz Puan Artırdı

ABD Merkez Bankası FED, bugünkü toplantıda politika faizini 25 baz puan artırdı. FED geçen yıl boyunca, bankaların borçlanma faizini sıfıra yakın bir seviyeden yüzde 4,5’in üzerine çıkardı. Bu oran, 2007’den bu yana en yüksek seviye demek.

FED, iki ABD bankasının çöküşüyle mali piyasalarda yaşanan son karmaşanın ortasında, borçlanma maliyetlerinde daha fazla artışa ara vermenin eşiğinde olduğunun sinyalini verdi. Son hamle FED’in gösterge gecelik faiz oranını yüzde 4,75- yüzde 5,00 aralığında belirledi.

Ancak bu ay Silikon Vadisi Bankası (SVB) ve Signature Bank’ın ani iflaslarının yol açtığı önemli bir değişimle, FED’in son politika açıklamasında artık faizlerde “devam eden artışların” muhtemelen uygun olacağı söylenmiyor.

Bu ifade, 16 Mart 2022’de faiz arttırım döngüsünü başlatma kararından bu yana her politika açıklamasında yer alıyordu.

Bunun yerine, politika belirleyici Federal Açık Piyasa Komitesi sadece “bazı ek politika sıkılaştırmalarının uygun olabileceğini” söyleyerek, FED’in bir sonraki toplantısında da çeyrek puanlık bir faiz artışının ardından, belki de ilk durma noktasına varılmasına açık kapı bıraktı.

Politika açıklamasında ABD bankacılık sisteminin “sağlam ve dirençli” olduğu belirtilse de, bankacılık sektöründeki son stresin “hane halkı ve işletmeler için daha sıkı kredi koşullarına neden olabileceği ve ekonomik faaliyet, işe alımlar ve enflasyon üzerinde baskı yaratabileceği” de kaydedildi.

Politika kararına muhalefet şerhi düşülmeyen belgede, enflasyonla mücadelenin kazanıldığına dair bir varsayımda da bulunulmadı.

Yeni açıklamada enflasyonun “gevşediği” ifadesine yer verilmedi; bunun yerine enflasyonun “yüksek seyretmeye devam ettiği” belirtildi.

FED, istihdam artışlarının da “güçlü” olduğunu kaydetti.

Yetkililer işsizlik oranının 2023 yılını, Aralık ayı itibariyle görülen yüzde 4,6’nın biraz altında, yüzde 4,5 olarak tamamlayacağını öngördü. Ekonomik büyüme görünümü, önceki tahminlerdeki binde 5’ten hafif bir düşüşle binde 4’e geriledi. Son tahminlerde yüzde 3,1 olan enflasyonun yılı yüzde 3,3 ile tamamlaması öngörülüyor.

Bu hafta yapılan iki günlük toplantının sonucu, Merkez Bankası’nın stratejisinin sadece iki hafta öncesine göre ani bir şekilde yeniden konumlandırılmasına işaret ediyor.

İki hafta önce FED Başkanı Jerome Powell, Kongre’de verdiği ifadede, beklenenden daha sıcak seyreden enflasyonun Merkez Bankası’nı faiz oranlarını daha yüksek ve muhtemelen beklenenden daha hızlı arttırmaya zorlayacağını söylemişti.

Ancak 10 Mart’ta önce SVB, ardından Signature Bank’ın çöküşü, bankacılık sektörünün sağlığına ilişkin daha geniş endişelerin altını çizdi ve FED’in daha fazla faiz arttırımının ekonomiyi mali bir krize doğru sürükleyebileceği olasılığını arttırdı.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

31 Aralık 2022 Öncesine Ait Tüm Borçlar 48 Taksitte Ödenebilecek

Vergiler, trafik cezaları, askerlik ve otoyol cezaları ile belediyelere olan 31 Aralık 2022 öncesine ait tüm borçlar 48 taksitte ödenebilecek. Yapılandırma için başvurular 31 Mayıs’ta başlayacak, ilk taksit ödemesi ise 30 Haziran’da yapılacak.

Haber Merkezi / Ayrıca deprem bölgelerinde Temmuz ayı sonuna kadar veraset ve intikal vergisi alınmayacak. Esnafın tescil, tadil, sicil işlemlerinden Ağustos ayına kadar harç talep edilmeyecek.

Çalışanlarına maddi yardımda bulunan işverenler, 50 bin liraya kadar olan kısım için gelir vergisinden muaf tutulacak. Depremzedelerin kullanılmayacak durumdaki ev ve araçlarının üzerindeki hacizler kaldırılacak.

Türkiye’de Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), il özel idareleri, belediyeler, Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıkları (YİKOB) ile ilgili alacaklara yapılandırma imkanı getiren “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” Resmi Gazete’de yayımlandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yayımlanan kamu alacaklarına yönelik geniş kapsamlı borç yapılandırması paketine göre, 31 Aralık 2022 öncesine ait borçlar 48 taksit halinde ödenebilecek.

Mükelleflerce çeşitli sebeplerle eksik beyan edilmiş veya beyan dışı bırakılmış geçmiş yıl gelirlerinin belli oran ve tutarlar dahilinde beyan edilmesi sağlanacak. Borçların yapılandırması için başvurular 31 Mayıs’ta, ilk taksitlerin ödemesi ise 30 Haziran’da başlayacak.

Yapılandırılan borçların peşin ödenmesi halinde ise Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi tutarının yüzde 90’ından vazgeçileceği, yapılandırılan borcun idari para cezası olması durumunda asıl alacaktan da yüzde 25 oranında indirim sağlanacağı kaydedildi.

Vergi dairelerine olan 2 bin liranın altındaki borçların yanı sıra; sürücülerin alkol, uyuşturucu, drift ve aday sürücülük halleri dışındaki ihlallere yönelik verilen ceza puanlarının da silineceği belirtildi. Düzenlemeye göre, geri alınan 10 bine yakın ehliyetin ise iadesi sağlanacak.

Depremzedelere yönelik yeni düzenlemeler

Yeni yasada, depremzedelere yönelik düzenlemeler de öngörüldü. Buna göre:

– Kurumlar vergisi mükelleflerinden tek seferlik yüzde 10 ek vergi alınması öngörülürken, depremden etkilenen illerdeki mükellefler kapsam dışında olacak.

– İşverenlerin, depremden etkilenen çalışanlarına yardım için sağladıkları menfaatler üzerinden vergi ve prim kesintisi yapılmayacak.

– Depremden etkilenenlere sahibi oldukları konutları ikamet amacıyla bedelsiz olarak tahsis eden konut sahipleri için emsal kira bedeli uygulanmayacak.

– Depremde yıkılan veya ağır hasar gören binalar ile kullanılamaz duruma gelen taşıtlara ilişkin vergi ve katkı payları ile varsa bu alacaklara ilişkin feri alacakları terkin edilecek, taşıtlar üzerindeki vergi dairelerince konulan hacizler kaldırılacak.

– Bölgede Temmuz ayı sonuna kadar veraset ve intikal vergisi alınmayacak.

– Depremzedelerin kullanılmayacak durumdaki ev ve araçlarının üzerindeki hacizler kaldırılacak.

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan İhtiyaç Kredileri İçin Yeni Düzenleme

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), bankalara gönderdiği yazıyla, ticari kredilerin ardından ihtiyaç kredilerine de örtülü faiz üst sınırı getirdi. Mevcut durumda bankalar ihtiyaç kredilerine aylık 1.55 ile %2.00 arasında faiz uyguluyor.

Merkez Bankası, daha önce de kredi faizlerinin kendi politika faizine yakın yerde oluşmasını sağlamak adına ticari kredilerde faiz sınırı koymuş, bunun üzerinde kullandırılacak krediler için menkul kıymet tutma yükümlülüğü getirilmişti

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, ihtiyaç kredilerine dönük yeni bir düzenleme yaptı.

Bloomberg HT’nin haberine göre, Merkez Bankası’ndan bankalara gönderilen yazıda, ihtiyaç kredilerinde, ticari krediler için uygulanan şekle benzer bir faiz sınırı konulurken, bunun üzerine çıkılması halinde menkul kıymet tutma yükümlülüğü getirildi.

TCMB’nin gönderdiği yazıya göre, tüketicilere kullandırılacak ihtiyaç kredilerinde “faiz/kâr payı oranı Merkez Bankası tarafından ilan edilen bileşik referans oranının 1.8 ile 2.0 katı arasında olanlara birinci kademede, 2.0 katından yüksek olanlara ikinci kademede” menkul kıymet tutma zorunluluğu getirildi.

Böylelikle, oto ve konut kredileri haricinde verilecek ihtiyaç kredilerinde MK kapsamına girmeyecek en yüksek aylık faiz 1.37 seviyesinde olacak. Bu seviyenin (yıllık basit %16.56) üzerinde oluşacak kredi faizlerinde bankaların menkul kıymet tutma yükümlülüğü olacak.

Mevcut durumda bankalar ihtiyaç kredilerine aylık 1.55 ile %2.00 arasında faiz uyguluyor.

Bankalar referans faizin 1.8 ile 2.0 katı arasında faiz uygulaması halinde %20, 2.0 katının üzerinde faiz uygulanması halinde ise %90 menkul kıymet tutmak zorunda kalacak.

Merkez Bankası, daha önce de kredi faizlerinin kendi politika faizine yakın yerde oluşmasını sağlamak adına ticari kredilerde faiz sınırı koymuş, bunun üzerinde kullandırılacak krediler için menkul kıymet tutma yükümlülüğü getirilmişti.

Paylaşın

“Ekonomi Ve Döviz Kuru Üzerinde Stres Artıyor”

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın faizleri yüzde 8,5’a çekmesini değerlendiren Prof. Dr. Hurşit Güneş, Bankanın uzun zamandır Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “faiz sebeptir enflasyon sonuç” teorisi çerçevesinde hareket ettiğini, ancak gelinen aşamada zaten ekonomistlerin katılmadığı bu teorinin yaşanarak yanlışlandığını belirtti.

Hurşit Güneş, açıklamasının devamında, “Merkez Bankası 50 değil 150 baz faiz indirse de bir anlamı olmaz artık. Çünkü gerçeklikten kopuk bir tutum var. Bir buçuk yıldır faiz indiriyoruz. Hedef neydi? Üretim ve ihracat artışı. Bununla cari fazla verecektik. Geldiğimiz noktada cari işlemler açığı olumsuz gidiyor, dış ticaret açığı tarihi zirvelerde dolaşıyor. Dahası dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip ülkelerinden birisine dönüştük” dedi ve ekledi:

“Bu enflasyonun nedeni de dış kaynaklı değil, siyasi belirsizlik, aşırı maliyet artışları ve bunun getirdiği fiyat belirsizlikleri enflasyonu körüklüyor. Sanayi üretim düşmeye başladı, yatırımlar azaldı. İhracattaki artış yavaşladı, ithalattaki artış hızlandı. Kuru baskıyla ancak tutabiliyorlar, bu da ihracatçıyı olumsuz etkiliyor. Nasıl depremde fay hattı üzerindeki stresler artıyorsa ekonomide de döviz kuru üzerinde stres artıyor. Arka kapıdan döviz müdahaleleri ile bu stresi durdurmaya çalışıyorlar ama o fay kırıldığında döviz kurunda hızlı bir hareket olacak. Türkiye ekonomisi giderek yığılan büyüyen bir kırılganlığa savruluyor.”

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) geçtiğimiz ay yapılan Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı sonrasında yayınladığı metinde, “Kurul parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini destekleyecek araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecek ve fonlama kanalları başta olmak üzere tüm politika araç setini liralaşma hedefleriyle uyumlu hale getirecektir” ifadelerini kullanması, dün yapılan Şubat ayı toplantısı öncesi piyasada 100 baz puan indirim beklentisi yaratmış olsa da, indirim 50 baz puanda tutuldu.

18 Mart 2021’de politika faizini yüzde 17’den yüzde 19’a yükselttikten iki gün sonra görevden alınan Naci Ağbal’ın yerine göreve getirilen Şekip Kavcıoğlu’nun başkanlığındaki Merkez Bankası, Eylül 2021’den bu yana sekizinci indiriminde politika faizini yüzde 8,5’e düşürmüş oldu.

İndirim sonrası döviz kurunda hızlı bir hareket olmadı. Zaten 2022 yılının Ağustos ayında başlayan ikinci “politika faizi indirim rallisi”nde hiçbir zaman kurda ani bir atak görülmedi. Uzmanlar bunu “Kur Korumalı Mevduat Faizi” enstrümanının hala kullanımda olmasına ve “arka kapıdan döviz satışı mekanizması”nın hala aktif olmasına bağlıyor.

“Son iki haftada TCMB rezervlerinde 7 milyar dolar azalma var”

Altınbaş Üniversitesi İşletme Fakültesi öğretim üyesi Hayri Kozanoğlu, Türkiye’de faiz ile enflasyon arasındaki ilişkinin bozulduğu 2021 sonbaharından bu yana politika faizinin gösterge olmaktan çıktığını söylüyor. Profesör Kozanoğlu’nun sözünü ettiği Eylül 2021’de politika faizi yüzde 19’dan yüzde 18’e indirilirken TÜİK’in açıkladığı enflasyon yüzde 19,25’ten yüzde 19,58’e yükselmişti. Sonrasında Kasım 2022’ye gelindiğinde enflasyon TÜİK verilerine göre, yüzde 84,39’a yükselmişken politika faizi yüzde 9’a indirilmiş ve iki veri arasındaki fark neredeyse 75 puana yükselmişti.

VOA Türkçe’den Hilmi Hacaloğlu’nun konuştuğu Profesör Kozanoğlu, “Geçtiğimiz ay enflasyon yüzde 57,68 açıklandı. Ve beklentinin aksine yükseliş eğilimi olduğu da görülüyordu. Buna rağmen yine faiz indirildi. Cumhurbaşkanının bu konudaki fikri belli. Deprem sürecinde çok yoğun bir istişare olanağı olmadığından 50 baz puan indirim geldi belki de. Son iki haftada TCMB rezervlerinde 7 milyar dolar civarında bir azalma vardı. Belki de daha büyük düşüşe gibi ekonomik aktörleri seçim sürecindeyken daha fazla tedirgin etmek istemediler. PPK metninde Türkiye’deki enflasyonun yurtdışı kaynaklı olduğu da ileri sürülüyor. Halbuki Türkiye’nin kullandığı girdilerin enerji ve gıdanın dünya fiyatları düştü. Dünyadan Türkiye’ye bir enflasyon basıncı yok, böyle bir şey oluşmuyor. Türkiye’deki enflasyon kendisini besleyen bir enflasyon” dedi.

Altınbaş Üniversitesi öğretim üyesi enflasyonun yüzde 58 olduğu bir ortamda politika faizinin 8,5 olmasının bankaların yüksek kar yazmasını sağladığını, bu sayede hükümetin bankalara “tarım sektörüne düşük faizli kredi verin” ya da “devlet iç borçlanma senetleri alın” dediğinde bir itiraz yükselmediğini dile getirirken, aynı zamanda bu karlılığın kredi kartından nakit çekimlerinde ya da ihtiyaç kredilerinde düşük faiz uygulanmasını telafi ettiğinin de altını çiziyor.

“Nasıl depremde fay hattı üzerindeki stresler artıyorsa ekonomide de döviz kuru üzerinde stres artıyor”

Marmara Üniversitesi İngilizce İktisat Fakültesi’nden Hurşit Güneş de Merkez Bankası’nın uzun zamandır Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “faiz sebeptir enflasyon sonuç” teorisi çerçevesinde hareket ettiğini, ancak gelinen aşamada zaten ekonomistlerin katılmadığı bu teorinin yaşanarak yanlışlandığını belirtti. Profesör Güneş, şöyle konuştu:

“Merkez Bankası 50 değil 150 baz faiz indirse de bir anlamı olmaz artık. Çünkü gerçeklikten kopuk bir tutum var. Bir buçuk yıldır faiz indiriyoruz. Hedef neydi? Üretim ve ihracat artışı. Bununla cari fazla verecektik. Geldiğimiz noktada cari işlemler açığı olumsuz gidiyor, dış ticaret açığı tarihi zirvelerde dolaşıyor. Dahası dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip ülkelerinden birisine dönüştük.

Bu enflasyonun nedeni de dış kaynaklı değil, siyasi belirsizlik, aşırı maliyet artışları ve bunun getirdiği fiyat belirsizlikleri enflasyonu körüklüyor. Sanayi üretim düşmeye başladı, yatırımlar azaldı. İhracattaki artış yavaşladı, ithalattaki artış hızlandı. Kuru baskıyla ancak tutabiliyorlar, bu da ihracatçıyı olumsuz etkiliyor. Nasıl depremde fay hattı üzerindeki stresler artıyorsa ekonomide de döviz kuru üzerinde stres artıyor. Arka kapıdan döviz müdahaleleri ile bu stresi durdurmaya çalışıyorlar ama o fay kırıldığında döviz kurunda hızlı bir hareket olacak. Türkiye ekonomisi giderek yığılan büyüyen bir kırılganlığa savruluyor.”

“Deprem kamu maliyesini sarsacak”

Her iki ekonomi profesörü de Kahramanmaraş merkezli 10 ili etkileyen depremin Türkiye ekonomisini ciddi sonuçları olacağına dikkat çekiyor.

Hurşit Güneş, “Aslında hükümetin planı şuydu, faiz indirimleriyle ekonomiyi hareketlendirmek ve mevcut sorunları halının altına süpürerek ötelemekti. Ancak deprem bu imkanı da ortadan kaldırdı. Televizyonlarda yayınlanan yardım kampanyasında yardımların yüzde 90’ı kamu kurumlarından geldi. Bunlar Hazine’ye aktaracakları kaynağı deprem yardımı olarak verdi. Diğer yüzde 10’da büyük ölçüde vergiden mahsup edecekler bu yardımları. Tüm bunlar birleştiğinde kamu maliyesini ciddi bir şekilde sarsacak. Zaten para politikası yok hükmünde. Buradan çok ciddi bir enflasyonist makro ekonomik denge çıkar. Bu hemen bir iki ay içinde enflasyona yansımayabilir ama mutlaka güçlü olarak orta vadede yansıyacaktır. Kurda hızlanma olduğu zaman kendisini iyiden iyiye gösterecekti” ifadelerini kullandı.

“Depremin ciddi maliyeti olacak, iktidar 14 Mayıs’ta seçim kararını değiştirmeyecek gibi”

Profesör Kozanoğlu da depremin enflasyonist baskıyı daha arttıracağı görüşüne katılırken, bu ortamda iktidarın bir an evvel seçime gitmeyi tercih edeceğini düşünüyor.

Altınbaş Üniversitesi öğretim üyesi, “Hatırlayın deprem öncesi seçim tarihi hemen hemen netleşmişti. 14 Mayıs’a çekme arzusu aslında kontrol altında tutmakta ne denli zorlandıklarının ispatı gibiydi. Depremin çok ciddi bir maliyeti olacak. Bu da ister istemez bütçeye yeni ve büyük bir yük getirecek. Yeniden imar ihtiyacı ithalatı körükleyecek, deprem bölgesindeki şehirlerde üretim ve ihracat azalacak. Döviz üzerindeki baskı daha da artacak. Enflasyonu mayıs ayında yüzde 40’a ya da altına çekmeyi istiyorlardı ocak ayı enflasyon oranına ve eğilimine baktığımızda belli ki o olmayacak. Ama yine de seçim sürecinde idare edebilecekleri bir oranda olacak. Bunları alt alta koyarsak iktidar bir an evvel seçime gitme yani 14 Mayıs’ta seçim kararını değiştirmeyecek gibi geliyor” diye konuştu.

Paylaşın

ABD Merkez Bankası FED Faizleri 25 Baz Puan Arttırdı

ABD Merkez Bankası (Fed), politika faizini 25 baz puan artırarak 16 yılın en yüksek seviyesi olan yüzde 4,50-4,75 aralığına yükseltti: Enflasyona karşı verilen ve henüz tamamlanmayan mücadelenin parçası olarak borçlanma maliyetlerindeki “sürekli artışın” devam edecek.

Aralık ayı itibarıyla FED yetkililerinin tahmini, hedef faiz oranlarının yüzde 5,00-5,25 aralığında zirve yapması yönündeydi. Bu görünüm, iki kez daha 25’er baz puanlık artıştan sonra FED’in faiz artırımında frene basacağına işaret ediyor.

Yüksek enflasyonla mücadele için geçen sene 4 kez 75’er baz puanlık artış yapan Fed Aralık ayında ise artış hızını yavaşlatarak 50 baz puanla yola devam etmişti. Enflasyonda görülen ılımlı yavaşlama ve ekonomik aktivitedeki belirgin soğuma nedeniyle faiz artış hızının yavaşlaması bekleniyordu.

Fed yetkilileri de son dönemde yaptıkları açıklamalarda sıkılaşmanın yavaşlaması gerektiğine yönelik mesajlar vermişti. Aralık ayında gelen veriler, yüksek faiz dolayısıyla enflasyonun yavaşladığını, ekonominin büyümeye ve istihdam yaratmaya devam ettiğini göstermişti.

FED’den yapılan açıklamada, faizlerin 25 baz puan arttırıldığı, enflasyona karşı verilen ve henüz tamamlanmayan mücadelenin parçası olarak borçlanma maliyetlerindeki “sürekli artışın” devam edeceği kaydedildi. Açıklamada “Enflasyon bir nebze yavaşlasa da yüksek seyretmeyi sürdürüyor” ifadesi yer aldı.

FED, Amerikan ekonomisinin “ılımlı büyüme” ve “sağlam istihdam kazanımları” elde ettiğini, ancak “enflasyon risklerinin hala dikkatle takip edildiğini” kaydetti. “Federal Açık Piyasa Komitesi, hedef aralıkta sürdürülen faiz artışlarının, zaman içinde enflasyonu yüzde 2’ye çekmek amacıyla gereken para politikasını korumak için uygun olacağını tahmin ediyor” ifadesi de açıklamada yer aldı.

25 baz puanlık artışla birlikte FED, gecelik gösterge faizini yüzde 4,50-4,75 aralığına yükseltti. Bu, Amerikan ekonomisinin uzun ve derin bir resesyon dönemine girdiği 2007 yılı Kasım ayından bu yana FED’in faizleri çıkardığı en yüksek aralık oldu. FED, bundan böyle gelecekteki faiz artışlarının 25’er baz puan olacağını da belirtti.

Amerikan ekonomisinin resesyona girmesini engellemeye çalışan FED’in Aralık ayındaki son toplantısından bu yana elde edilen ekonomik veriler, ekonominin genel olarak doğru yönde ilerlediğine işaret ediyordu. Enflasyonun yüksek faizlerin ve sıkı mali koşulların etkisiyle yavaşlama eğilimine girdiği, ekonominin büyümeye ve istihdam yaratmaya devam ettiği gözleniyor.

Faiz oranlarını belirleyen Federal Açık Piyasa Komitesi’nin başkent Washington’da yaptığı son faiz oranını açıklamasının ardından FED Başkanı Jerome Powell, düzenleyeceği basın toplantısında, karara ilişkin ayrıntıları paylaşacak.

Yatırım bankacılığı şirketi Citi’den küresel ekonomist Nathan Sheets, “Son gelişmeler, bu yılın, daha önce tahmin edildiğinden biraz daha kolay geçebileceğine işaret ediyor” dedi. Resesyon risklerinin küresel bazda azaldığına dikkat çeken Sheets, Amerikan ekonomisine ilişkin verilerin “devam eden büyüme, yavaşlayan enflasyon ve FED’in faiz arttırımlarının hızında hafiflemeyi” gösterdiğini söyledi.

FED’in bu haftaki iki günlük toplantısından önce Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) açıkladığı küresel ekonomik görünüm raporu, küresel ekonominin, para politikalarının sıkılaştırılması ve Rusya-Ukrayna savaşının devam etmesine rağmen “şaşırtıcı ölçüde dayanıklı” olduğunu gösterdiğini belirtti.

Son toplantısını 13-14 Aralık’ta yapan FED, bu toplantıda faizleri 50 baz puan arttırma kararı almıştı. Hızla artan enflasyonla mücadele etmek için geçen Mart ayından itibaren faiz artışı politikasına giden FED, 10 ay içinde faizleri 4,25 puan yükseltti.

FED’in faiz yükseltme adımlarının etkileri görülmeye başlandı. Geçen hafta açıklanan yeni veriler, Aralık ayında, kilit enflasyon göstergelerinden birinin beklenenden daha fazla yavaşladığını ve altı aydır süren düşme eğiliminin devam ettiğini gösterdi. Gelecekteki fiyat artışlarının olası göstergesi olarak algılanan ve yakından izlenen istihdam maliyetleri büyüme oranı da 2022’nin dördüncü çeyreğinde yavaşladı.

Ancak FED’in tercih ettiği enflasyon göstergesi olan kişisel harcama fiyat endeksi, Aralık ayında yıllık yüzde 5 oranında arttı. Haziran ayında yüzde 7’ye yakın olan bu oran, yine de FED’in hedef enflasyon oranı olan yüzde 2’nin iki katından fazla. FED yetkilileri, enflasyonun yüzde 2’lik hedef orana gerileyecek yola girdiğinden emin olmadan faizleri yükseltmeyi durdurmak gibi kritik bir hata yapmama konusunda kararlı.

‘FED’in 2023 yılının bu ilk toplantısında yeni ekonomik tahminler yer almayacak’

Yatırım bankacılığı firması BNP Paribas’tan ekonomistler, beklenen 25 baz puanlık faiz artışının “şahin tavırlı bir vites küçültme” olacağını kaydetmişti. Ekonomistler, “FED’in faizleri 25’er baz puanlık artışlar şeklinde sürdüreceğini tahmin etsek de aynı zamanda şahin bir kararlılık beklentisinin de içindeyiz. Yetkililer son gelişmelerden cesaret aldı, ancak enflasyon baskılarını azaltma konusunda faizleri arttırmaya devam etmede kararlılık sergiliyor” demişti.

FED’in 2023 yılının bu ilk toplantısında yeni ekonomik tahminler yer almayacak. Bu tahminler, faiz oranlarının bu yıl ne yönde ilerleyeceğine ilişkin FED’in sağlayabileceği en açık yol olarak biliniyor. Aralık ayı itibarıyla FED yetkililerinin tahmini, hedef faiz oranlarının yüzde 5,00-5,25 aralığında zirve yapması yönündeydi. Bu görünüm, iki kez daha 25’er baz puanlık artıştan sonra FED’in faiz arttırımında frene basacağına işaret ediyor.

Paylaşın

“Bankalar İçin Riskler Devam Ediyor” Uyarısı

Aksiyom Alternatif Yatırımları’ndan (Axiom Alternative Investments) Jerome Legras, “Bir taraftan faizlerin yükselmesi bankalara fayda sağlarken diğer taraftan ekonomik görünümdeki belirsizlik ve batık kredi riski çok yüksek” dedi.

Merkez bankalarının faizleri yükseltmesi ile artan borçlanma maliyetleri uzun süredir bekleyişte olan Avrupalı bankaların karlılıklarına önemli katkıda bulundu fakat bu defa da ekonominin yavaşlaması riskiyle karşı karşıya kaldılar.

Amerikan Merkez Bankası Fed ve Avrupa Merkez Bankası, geçen sene 10 yıldır neredeyse sıfır düzeyinde tuttukları politika faizini yükseltmeye başladı. Bunun etkisi ilk olarak bankaların bilançolarına yansıdı.

Avrupa’nın iki önde gelen bankası İsveçli SEB ve İspanyol Sabadell 2022’de güçlü karlar açıkladı. Fakat faizlerin yükselmesi bankalar için iyi bir gelişme olsa da artan hayat pahalılığı ve savaşın etkisiyle yavaşlayan ekonomi özellikle emlak gibi şişen balonların patlamasına yol açabilir.

Reuters’e konuşan Axiom Alternative Investments’tan Jerome Legras, “Bir taraftan faizlerin yükselmesi bankalara fayda sağlarken diğer taraftan ekonomik görünümdeki belirsizlik ve batık kredi riski çok yüksek,” ifadelerini kullandı.

İsviçreli UBS, İtalyan Unicredit ve Hollandalı ING gibi Avrupa’nın en büyük bankaları 2022 performanslarını önümüzdeki günlerde açıklayacak.

Faizlerin en hızlı yükseldiği İngiltere’de ise bankalar gelecekten biraz daha umutlu. Finans kuruluşları 2023’te karlarının yükselmeye devam edeceği sinyallerini verdi.

Fakat İngiltere’de iflas eden şirket sayılarındaki artış ve 2022’nin dördüncü çeyreğinde konut fiyatlarında görülen yüzde 2,5’lik gerileme ekonominin gidişatı ile ilgili olumsuz bir tablo çiziyor.

Almanya’nın en büyük bankası Deutsche Bank da yükselen faizlerden olumlu etkilendi. Bankanın son çeyrekte de kar açıklayarak üst üste onuncu çeyrekte pozitifte olması bekleniyor.

Fakat Almanya ve Avusturya’da bankaların özellikle ticari gayrimenkul alanında aktif olmaları emlak piyasasında yaşanacak problemlerden daha fazla etkilenebilecekleri anlamına geliyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın