TİP Lideri Baş: Doğru Olan Ortak Adaydır

TİP Lideri Erkan Baş, “Eğer kazanmak istiyorsak, geçmişte yaptığımız hatalardan ders çıkartmalıyız. Geçmiş seçimlerde ‘İlk turda çok adaylı bir seçim yapalım ve ikinci turda, ilk turda en çok oy olan muhalefet adayının etrafında birleşelim’ yaklaşımı, pratik olarak sonuç vermedi” dedi ve ekledi:

“İlk turda muhalif adaylar, birbirlerinden oy alıp ikinci tura kalmaya daha fazla odaklandılar. Doğru olan ortak adaydır. Şimdi bizim bunu söyleme hakkımız ne kadar varsa, aynı temelde bir yaklaşım geliştiren ama bu çağrısı bugüne kadar hiç karşılık bulmayan, Türkiye’nin en büyük üçüncü siyasi partisinin (HDP) de buna hazırlık yapması bu kadar doğaldır.”

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, parti milletvekilleri ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleriyle birlikte gazetecilerle buluştu. TİP Lideri Baş, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) cumhurbaşkanı adayı çıkarma kararıyla ilgili şunları ifade etti:

“Eğer kazanmak istiyorsak, geçmişte yaptığımız hatalardan ders çıkartmalıyız. Geçmiş seçimlerde ‘İlk turda çok adaylı bir seçim yapalım ve ikinci turda, ilk turda en çok oy olan muhalefet adayının etrafında birleşelim’ yaklaşımı, pratik olarak sonuç vermedi.

İlk turda muhalif adaylar, birbirlerinden oy alıp ikinci tura kalmaya daha fazla odaklandılar. Doğru olan ortak adaydır. Şimdi bizim bunu söyleme hakkımız ne kadar varsa, aynı temelde bir yaklaşım geliştiren ama bu çağrısı bugüne kadar hiç karşılık bulmayan, Türkiye’nin en büyük üçüncü siyasi partisinin (HDP) de buna hazırlık yapması bu kadar doğaldır”.

Baş, “Cumhurbaşkanı adaylığına dair, “Doğru olan ortak adaydır ama seçime sayılı günler kala henüz bir görüşme yapılmamışken henüz bize bir aday önerilmemişken kamuoyuna bir aday önerilmemişken ve daha önce, en açık örnek olduğu için kullanıyorum, Ekmeleddin İhsanoğlu gibi bir örnek önümüzde duruyorken, bizim tümüyle bekleyiş içerisinde olmamız, olası bir kötü senaryoda çaresiz kalmamız da kabul edilebilir bir şey değildir. Ne zaman Emek ve Özgürlük İttifakı bunu konuşacak? Mitingden sonraki hafta için randevumuz var” sözlerini ifade etti ve şunları ekledi:

“HDP, bu memleketin çirkin ördek yavrusu falan değil. Yani en az 6 milyon insanın oyunu almış, memleketin üçüncü siyasi partisi. ‘Başkaları ne der’ diye siyaset yapılmaz. Eğer bu ülkeyi yönetmeye adaysanız, bizim ittifakımız adına kim giderse gitsin görüşmeye, o ittifakın içerisinde HDP de var, TİP de var, Sosyalist Meclisler Federasyonu da var. Herkes adına gider.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) üçüncü büyük partisi olan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Cumhurbaşkanı adayı adımı bir süredir partililer tarafından dillendiriliyordu. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Kars’ta yaptığı konuşmada partisinin cumhurbaşkanlığı seçimine kendi adayıyla gireceklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı adayının çok yakın zamanda açıklanacağını ifade eden Buldan, Cumhur İttifakı ya da Millet İttifakı ile ortaklıkları olmasa bile müzakerelere açık olduğunu da sözlerine ekledi.

Paylaşın

TİP Lideri Baş: Büyük Bir Hesaplaşma Dönemine Giriyoruz

Seçim sürecine giden siyasi atmosferi değerlendiren TİP Lideri Baş” Seçimler önemli ama bir şeye dikkatinizi çekeceğim. Seçimlere nasıl bir ortamda giriyoruz biz? Mesela bu seçime giderken ülkenin en büyük 3. siyasi partisi kapatma davasıyla karşı karşıya.” dedi ve ekledi:

“Bugün hazine yardımı gasp edilmiş durumda. Bu ülkenin yasaları diyor ki her parti aldığı oy oranında hazineden yardım alır. Çünkü zaten hazine yurttaşın vergilerinden oluşuyor, bunu paylaştırmak lazım. Ama AYM çıktı dedi ki ‘HDP’ye ben bunu vermiyorum.’ Aynı AYM HDP’yi kapatma davasına doğru götürüyor.”

Açıklamasının devamında, “Seçimlerin en önemli aday adaylarından birisi Ekrem İmamoğlu’nun siyasi yasak alıp almayacağını tartışıyoruz. Bugün biri CHP’li biri İyi Partili iki milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılması komisyona havale edildi. Yarın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanabilir durumda. Medya ablukasını, yargıyı, devletin olanaklarının iktidar tarafından baskı aracı olarak kullanılmasını geçiyorum. Düşünsenize nasıl bir seçime gidiyoruz biz. Şu anlattıklarımla bir ülke seçime doğru gidiyor bu normal midir?” ifadelerini kullanan Baş, şöyle devam etti:

“Şimdi yarın İstanbul’a kayyum gelecek mi gelmeyecek mi bu tartışmaları yapıyoruz. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı cezaevinde. Niye cezaevinde? Oraya daha önce atanan kayyumun, altından yaptırdığı belediye binasındaki tuvaleti herkese gösterdiği için. Halkın parasının nasıl çarçur edildiğini gösterdiği için. Selçuk Mızraklı’yı bir bahaneyle aldılar tutukladılar. Diyarbakır’da olur böyle şeyler, İstanbul’da olmaz diye düşündü insanlar. Çoğu insan böyle düşündü. Ama yarın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atandı dense şaşıracak olan var mı içerisinde? Bunu yapar yapmaz ayrı ama bunun psikolojisini artık hazırlamış durumda.

İktidar kaybedeceğini görmüş durumda ve bütün tuşlara aynı anda basıyor. Kontrolsüz de basmıyor onu da söyleyeyim. Bayağı bilerek isteyerek istediği gibi çalmak, istediği gibi dizayn etmek üzere arka arkaya hamleler yapıyor.

Şimdi bunun karşısında çok açık söyleyeyim ‘Bekleyelim, görelim, sabredelim’ yaklaşımı doğru bir yaklaşım değildir. Yani zaten bunlar kaybedecekler, o yüzden tırnak içerisinde söylüyorum provokasyona gelmeyelim yaklaşımı doğru bir yaklaşım değildir. Provokasyona gelmemek lazım peki provokasyonlar nasıl boşa çıkarılır? Nasıl provokasyona gelmezsiniz? Bütün insanlık tarihi boyunca provokasyonları boşa çıkarmanın bir tane yolu vardır. Örgütlü hareket ederseniz provokasyonları boşa çıkarırsınız. Provokasyon örgütsüz kitleler üzerinde etkilidir ama eğer örgütlü hareket ederseniz o provokasyonları boşa çıkarma yeteneği geliştirirsiniz.”

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin Bolu İl Örgütü açılışında yurttaşlarla bir araya geldi.

Burada konuşan Baş, açılışta emeği geçen parti üyelerine teşekkür ederek, “Meclis’e girdikten sonra bize karşı çeşitli övgüler var. Aslında koca bir yapının görünen 4 kişisi orada. Bunun arkasında partinin merkez kurulları, bilim kurulları var, danışma organları var, bunun arkasında il örgütleri, ilçe örgütleri var ama insanlar sadece gördükleri üzerinden değerlendiriyorlar ve bu da insanı biraz mahcup ediyor” ifadelerini kullandı.

Siyaseti, ‘temsil siyaseti’nden çıkarmaya çalıştıklarının altını çizen Baş, “Biz yurttaşın temsilcisi değiliz, yurttaşın kendisiyiz. Bunu hissederek, buna uygun bir siyaset yapmaya çalışıyoruz” dedi. Konuşmasına, cumhuriyetin 2. yüzyılından bahsederek devam eden TİP Genel Başkanı Baş, şu sözleri kaydetti:

İçinden geçtiğimiz süreç çok önemli bir süreç. Hem yılın son günü yaptığımız açıklamalarda, hem yıl başından sonra yaptığımız açıklamalarda hep buna işaret etmeye çalıştık. 2023, cumhuriyetin 100. kuruluş yıl dönümü. 2023, belki de Türkiye İşçi Partisi’ni var eden hareket olarak baktığımız Gezi Direnişi’nin de 10. yıl dönümü. Bu ikisi bize çok büyük bir tarihsel sorumluluk yüklüyor. Yani cumhuriyetin 2. yüzyılına yeniden ilk yüzyılda yaşadığımız arızalarla, eksiklerle, yanlışlarla, hatalarla mı gireceğiz, yoksa bu ikinci yüzyılda ilk yüzyılda yaptığımız hatalardan dersler çıkararak gerçekten halkın siyasete katılabildiği, sözünü söyleyebildiği yürekten ve gerçekten katılabildiği, memleketin sola doğru uç verdiği biçimde mi gireceğiz?

Yoksa sadece ki AKP’nin 20 yıldır yaptığı birtakım kötülüklerle, o kötülüklerden kopmak üzere sınırlı bir değişim mi yaşayacağız? Mesela bu son derece önemli bir sorun.

‘Geleceğiniz yer Tayyip Erdoğan olur’

Baş, sol düşüncenin tarih boyunca halkı temsil ettiği ve halkın çıkarlarını savunduğu için her zaman düşman görüldüğünü belirtirken, “Eğer bir ülkede siz solu, sosyalistleri, devrimcileri yok ederseniz ve sistematik olarak bunları imhaya dayalı bir siyaset anlayışı ülkeye egemen olursa sonunda geleceğiniz yer Tayyip Erdoğan olur. Sürekli solunu budayan, sürekli solunu yok eden, sürekli solunu kesen bir ülkede tarikatlar yükselir, cemaatler yükselir, ırkçılık yükselir, toplumda düşmanlık yükselir ve bunların üzerine de ırkçı, milliyetçi, dinci partiler yükselir. O yüzden bakın şu söylediğimiz tez bizim heyecanımızın coşkumuzun, enerjimizin temel kaynağıdır” dedi.

Türkiye’nin 2. yüzyılına AKP’yi yenerek gireceklerini dile getiren Baş, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: Biz AKP’yi, Tayyip Erdoğan’ı, Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ni değiştireceğiz, yeneceğiz bunları. Ama kaygımız, korkumuz, telaşımız örneğin 5 yıl sonra aynı zihniyet devam ederse, yani Erdoğan’dan önceki zihniyet yeniden memlekette egemen olursa, 5 yıl sonra 10 yıl sonra Tayyip Erdoğan’ı bile aramak zorunda kalabilirsiniz.

Menderes’i hatırlayın, gitti Demirel geldi, gitti Kenan evren geldi, Turgut Özal geldi, Tansu Çiller geldi ve Tayyip Erdoğan bunların açtığı yolu aslında kullanarak iktidara geldi. Her seferinde daha gericisi, her seferinde daha sağcısı, her seferinde daha ırkçısı, her seferinde daha halk düşmanı olan iktidarların gelmesi tesadüf değil

Bunun kaynağında şu var. Bu ülke solcularını, sosyalistlerine, halkı siyasette temsil ettikleri için halkı siyasete katılım kanallarına zorladığı için siyaset yapma hakkı vermemiştir, hep solunu tasfiye etmiştir ve hep solunu tasfiye eden ülke de sağcılara teslim olmuştur ve her seferinde daha kötüsüyle karşı karşıya kalmıştır.

Büyük bir hesaplaşma dönemine girildiğine dikkat çeken Baş, seçim sürecine giden siyasi atmosferi şu sözlerle değerlendirdi: Seçimler önemli ama bir şeye dikkatinizi çekeceğim. Seçimlere nasıl bir ortamda giriyoruz biz? Mesela bu seçime giderken ülkenin en büyük 3. siyasi partisi kapatma davasıyla karşı karşıya. Bugün hazine yardımı gasp edilmiş durumda. Bu ülkenin yasaları diyor ki her parti aldığı oy oranında hazineden yardım alır. Çünkü zaten hazine yurttaşın vergilerinden oluşuyor, bunu paylaştırmak lazım.

Ama AYM çıktı dedi ki ‘HDP’ye ben bunu vermiyorum.’ Aynı AYM HDP’yi kapatma davasına doğru götürüyor.

Seçimlerin en önemli aday adaylarından birisi Ekrem İmamoğlu’nun siyasi yasak alıp almayacağını tartışıyoruz. Bugün biri CHP’li biri İyi Partili iki milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılması komisyona havale edildi. Yarın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanabilir durumda. Medya ablukasını, yargıyı, devletin olanaklarının iktidar tarafından baskı aracı olarak kullanılmasını geçiyorum. Düşünsenize nasıl bir seçime gidiyoruz biz. Şu anlattıklarımla bir ülke seçime doğru gidiyor bu normal midir?

Şimdi yarın İstanbul’a kayyum gelecek mi gelmeyecek mi bu tartışmaları yapıyoruz. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı cezaevinde. Niye cezaevinde? Oraya daha önce atanan kayyumun, altından yaptırdığı belediye binasındaki tuvaleti herkese gösterdiği için. Halkın parasının nasıl çarçur edildiğini gösterdiği için. Selçuk Mızraklı’yı bir bahaneyle aldılar tutukladılar. Diyarbakır’da olur böyle şeyler, İstanbul’da olmaz diye düşündü insanlar. Çoğu insan böyle düşündü. Ama yarın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atandı dense şaşıracak olan var mı içerisinde? Bunu yapar yapmaz ayrı ama bunun psikolojisini artık hazırlamış durumda.

‘İktidar bütün tuşlara aynı anda basıyor’

İktidar kaybedeceğini görmüş durumda ve bütün tuşlara aynı anda basıyor. Kontrolsüz de basmıyor onu da söyleyeyim. Bayağı bilerek isteyerek istediği gibi çalmak, istediği gibi dizayn etmek üzere arka arkaya hamleler yapıyor.

Şimdi bunun karşısında çok açık söyleyeyim ‘Bekleyelim, görelim, sabredelim’ yaklaşımı doğru bir yaklaşım değildir. Yani zaten bunlar kaybedecekler, o yüzden tırnak içerisinde söylüyorum provokasyona gelmeyelim yaklaşımı doğru bir yaklaşım değildir. Provokasyona gelmemek lazım peki provokasyonlar nasıl boşa çıkarılır? Nasıl provokasyona gelmezsiniz? Bütün insanlık tarihi boyunca provokasyonları boşa çıkarmanın bir tane yolu vardır. Örgütlü hareket ederseniz provokasyonları boşa çıkarırsınız. Provokasyon örgütsüz kitleler üzerinde etkilidir ama eğer örgütlü hareket ederseniz o provokasyonları boşa çıkarma yeteneği geliştirirsiniz.

Türkiye’nin Tayyip Erdoğan’dan ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden kurtulması için üzerlerine düşen her türlü fedakarlığı yapmaya hazır olduklarını ifade eden Baş, Tayyip Erdoğan karşısında tek aday çıkarılması gerektiğini vurgulayarak şöyle devam etti:

“Tek bir aday ile Tayyip Erdoğan karşısında yüzde 60’larla 70’lerle bu süreci kazanmak mümkündür. Ama bu şu anlama gelmesin. ‘Biz çıkacak adayın her şeyine kefil olacağız şudur, budur…’ Bu öyle bir şey değil. Bizim iddiamız şu. Biz örgütlü olursak, biz güçlü olursak, biz aktif olursak, biz hareket halinde olursak Türkiye’nin geleceğinde Tayyip Erdoğan’ın benzerlerinin ya da onlara özenenlerin Türkiye’yi şekillendirme şansları olmayacak. Buradaki güvendiğimiz şey o ortak adayın kim olduğu meselesi değil, güvendiğimiz şey o mücadele içerisinde etkin bir biçimde yer alan bizleriz.”

Paylaşın

TİP Lideri Baş’tan Erdoğan’a: Kolaysa Emekli Maaşıyla Sen Yaşa!

Sefalete mahkûm edilen emeklilerin yaşadığı geçim sıkıntısına değinen TİP Lideri Baş, “Bundan 6 yıl, 7 yıl, 8 yıl, 10 yıl önceye gidelim. Asgari ücretten düşük maaş alan emekli oranı yüzde 4-5 civarında. Emekliler asgari ücrete yakın paralar alıyorlar” dedi ve ekledi:

“Artık 2020’den beri bu veriler açıklanmıyor, 2020’de emeklilerin yarısı asgari ücret alıyordu yüzde 50 oranındaydı. Şimdi son yapılan zamma göre emeklilerin en az yüzde 70’i asgari ücretin altında yaşamaya çalışıyor. İktidar, emeklilerin yüzde 70’ine asgari ücret diye belirlediğimiz rakamın altında bir rakamla yaşama dayatması yapıyor. Kolaysa sen yaşa kardeşim bu parayla? Kolaysa sen yaşa! Yine oyalamalar, yine Saray oyunları devam ediyor.”

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin İstanbul il örgütü binasında haftalık basın toplantısı düzenledi. Baş, Türkiye gündemini değerlendirdiği basın toplantısında dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Konuşmasının başında yurttaşların yeni yılını kutlayan TİP Genel Başkanı “2023 özel bir yıl” derken “Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yıl dönümü, Gezi Direnişimizin 10. yıl dönümü. Biz bu önemli yılda Saray Rejimi’ni tarihin çöplüğüne gönderme, eşit, özgür, barış içinde yaşayacağımız bir memleket kurma kararlılığımızı bir kez daha tekrarlıyoruz” ifadelerini kullandı.

2023’ün iktidar açısından da özel bir yıl olduğunu belirten Baş, şöyle devam etti:

“12 yıl kadar önce ‘Türkiye hazır hedef 2023’ diye yola çıkmış bir iktidar vardı. Bugünlerde elime iki sayfalık bir metin ulaştı. Bu AKP’nin dördüncü kongresinde Eylül 2012 tarihli 2023 hedeflerini anlatan bir metin.

63 madde kongreye katılan tüm basın emekçilerine sunulmuş, AKP imzalı olan bir metin ve bu 63 maddede neler demişler 2023’ün ilk basın toplantısında bunları hatırlatmak istiyorum.

Örneğin şöyle başlıyor; parti kapatmalarının tamamen kaldırılması.

2 parti kurulmasında kısıtlayıcı ve yasaklayıcı hükümlerin kaldırılması.

3 partilerde tek tipleştirici hükümlerin kaldırılması.

4 parti kapatmaların kaldırılması.

5 partiye değil gerçek kişilere ceza.

6 siyasete katılımın önündeki tüm engellerin kaldırılması.

7 seçimlerle ilgili mevzuatların tümden yenilenmesi işte barajın kaldırılması, temsilde adaletin sağlanması diye başlamış.

Peki nasıl bir Türkiye ile karşı karşıyayız? 2023 geldi, söyledikleri tarih geldi. Ne var gündemde? ‘Parti kapatmayı kaldıracağız’ demişler HDP üzerinde kapatma davası var. Milyonlarca yurttaşın oyunu almış parti kapatılmak isteniyor.

‘Parti kurulmasında kısıtlayıcı ve yasaklayıcı hükümleri kaldıracağız’ demiş. Aylardır Yeşiller Partisi partinin kuruluşunu gerçekleştiremediğini, mahkeme kararlarına rağmen gerçekleştiremediğini söylüyor.

Partilerde tek tipleştirici hükümler kaldırılacakmış, geçtik siyasi partileri tüm ülkeyi tek tip hale getirmeye çalışan, yurttaşlar arasında ayrımcılığı körükleyen bir parti haline gelmiş. Buradan bütün yurttaşlarımıza özellikle rica ediyorum: AKP’nin bundan 10 sene önce açıkladığı 2023 vizyonuna bakalım ve bugün AKP’nin Türkiye’yi nasıl bir hale getirdiğini zaten yaşıyoruz, ikisini birlikte mukayese edelim.

‘AKP’yi yüz yılın yalancısı ilan ediyoruz’

Şu belge, tarihe yalanın belgesi olarak geçecek. Buradan Adalet ve Partisi’ni 2023 yılında yüz yılın yalancısı ilan ediyoruz. Yüz yılın yalancısı en büyük yalanları söyleyen parti olma unvanını ele geçirmiş durumdalar.

Bugün memlekette ne yaşıyorsak hepsinin tam tersini önlerine hedef olarak koymuş bir iktidarla karşı karşıyayız. Dolayısıyla bu belge ancak ve ancak yüzyılın yalancısı olarak anılması için akıllarda tutulması gereken, arşivlerden bulup çıkarılması gereken, her yurttaşımızın mutlaka okuması gereken bir belgedir.

Hedefledikleri ülke ortada, yarattıkları ülke ortada. Adaletsizlik yaşamın her alanına sirayet etmiş, ülkenin yarısı asgari ücretle açlık sınırında yaşamaya mahkûm edilmiş, yoksulluğun, gelir adaletsizliğinin alıp başını gittiği, partilerin hem kapatıldığı hem kurdurulmadığı, dilleri, cinsel yönelimlerin yasaklandığı ayrımcılığın kol gezdiği, eğitim sisteminin paramparça edilip yurttaşların özel okullara mecbur edildiği kapkaranlık bir ülke haline getirdi AKP 2023’e girerken Türkiye’yi.

Biz bu vesileyle AKP’nin bu yalanlarını AKP’nin bu ülkeyi mahvettiği politikaları bir kez daha ortaya koyarken, kendi adımıza da 2023 için tek bir hedef koyuyoruz. Yurttaşlarımıza açlık sınırında bile yaşamayı çok görenleri milyonları süt alamaz, bir kirayı ödeyemez hale getirenleri, çocuklarını okullarına gönderebilmek için ailelerin bankalarda kredi alma sıralarına girdiği, bankalara, tefecilere mahkûm edildiği bu siyasi partiyi 2023 yılında bu ülkeden söküp atacağız.

Eşit, özgür, barış içinde ve kardeşçe yaşayacağımız bir cumhuriyet için 2023 yılında Saray Rejimi’ne son noktayı koyma kararlılığıyla giriyoruz. Hani bundan 10 sene önce 15 sene önce bir hikâye anlatıyordu Tayyip Erdoğan. 2023’e başlarken şunu söylemek lazım: Senin hikayen de senin yolun da bitti Tayyip Erdoğan. Artık halkın hikayesi başlıyor. Halkın önünün açık olduğu günler 2023’te önümüzde bizleri bekliyor.”

Açıklamalarının devamında geçen hafta Erdoğan’ın açıkladığı EYT düzenlemesine ilişkin konuşan Erkan Baş, “Bu duyurunun üzerinden 1 haftadan fazla vakit geçti ve şu anda hala Meclis’e gelmiş bir teklif falan yok” dedi.

İktidarın EYT’lilerin umuduyla oynadığını belirten Baş, şu ifadeleri kullandı:

“İnsanların yıllardır mücadele ettiği, zaten hakkı olan bir şeyi sanki kendisi bahşediyormuş gibi insanlara sunuyor ama bunu yaparken bile açık konuşalım yurttaşlarımızla alay ediyor. Yani çıkıyor bir akşam diyor ki ‘EYT’yi çözdüm hadi hayırlı olsun’ İnsanlar yıllardır bu anı bekliyorlar doğal olarak ertesi sabah SGK binalarının önünde kuyruklar oluşuyor, vatandaş emeklilik işlemlerini başlatmak istiyor. Şunu bile söylemiyor, ‘konuyla ilgili bir kanun göndereceğiz’ falan demiyor çözdüm bitti hayırlı olsun…

Ne oldu arkadaş? Ortada bir teklif var mı Melis’e sunulmuş bir öneri var mı? Kanun teklifi var mı? Hiçbirisi yok. İnsanların umutlarıyla alay eden bu yaklaşımlarını da unutmayacağımızı burada bir kez daha ifade etmek istiyorum.”

‘Kolaysa sen yaşa kardeşim bu parayla? Kolaysa sen yaşa!”

Açıklamalarının devamında Türkiye’de sefalete mahkûm edilen emeklilerin yaşadığı geçim sıkıntısına değinen Erkan Baş, “Emeklinin hali ne olacak?” dedi.

Baş şöyle devam etti:

“Bundan 6 yıl, 7 yıl, 8 yıl, 10 yıl önceye gidelim. Asgari ücretten düşük maaş alan emekli oranı yüzde 4-5 civarında. Emekliler asgari ücrete yakın paralar alıyorlar. Artık 2020’den beri bu veriler açıklanmıyor, 2020’de emeklilerin yarısı asgari ücret alıyordu yüzde 50 oranındaydı. Şimdi son yapılan zamma göre emeklilerin en az yüzde 70’i asgari ücretin altında yaşamaya çalışıyor.

İktidar, emeklilerin yüzde 70’ine asgari ücret diye belirlediğimiz rakamın altında bir rakamla yaşama dayatması yapıyor. Kolaysa sen yaşa kardeşim bu parayla? Kolaysa sen yaşa! Yine oyalamalar, yine Saray oyunları devam ediyor.

EYT’lilerin, emekli yurttaşlarımızın endişeleri haklı. Bu sebeple biz açıkça ifade ediyoruz; tam bir teyakkuz halinde olacağız. Hem EYT’lilerin yıllardır mücadele ettikleri haklarını tam ve eksiksiz olarak almaları için hem bunun yol açtığı yeni mağduriyetin muhatabı olan milyonlarca yurttaşımızın yeni bir haksızlığa uğramasını engellemek için hem de emeklilerin insan gibi yaşayabilecekleri bir emeklilik maaşını alabilmeleri için.”

TİP, EYT konusunda ne diyor?

Mevcut EYT düzenlemesine karşı partisinin önerilerini de sıralayan Erkan Baş şöyle konuştu:

“Biz diyoruz ki işe giriş tarihlerine göre kademeli, uygulanabilir ve adil bir yaş düzenlemesi getirilmelidir. Siz insanları kaç yaşında çalışmaya başlatıyorsunuz? Kaç yıl çalışacakları buna göre şekillenmeli belirlenmeli. Siz Türkiye’de insanları Afrika’dan beter koşullarda çalıştırıp Avrupa’daki gibi emeklilik hayallerine kabul ettiremezsiniz, bu dayatmayı kabul etmiyoruz.

Çalışma koşullarının bu kadar ağır, dünyadaki en uzun çalışma saatlerine sahip ülkelerden bir tanesine gelmiş bir ülkede insanlar çalıştıkları yıllarda ömürlerinden vererek çalışıyorlarsa emeklilik de buna göre düzenlenmelidir. Bunun dışında bir şey kabul edilemez.

Ayrıca TİP olarak diyoruz ki; emeklilik aylıklarının alt sınırı asgari ücretin net tutarından az olamaz. Ayrıca artık neredeyse yüzde 30’lara düşen aylık bağlanma oranlarının yeniden yüzde 70’lere çıkartılması net bir talep olarak ifade edilmelidir. Emekçiyken ödediğimiz primler, emekliyken aylık olarak cebine girmelidir. Yani siz insanlardan çalışırken aldığınız primlerin karşılığını bile vermiyorsunuz. Ayrıca refah payı yüzde 100’e yeniden çıkarılmalı ve mutlaka emekliler enflasyon karşısında koruma altına alınmalıdır.”

Basın toplantısının devamında TÜİK’in açıkladığı enflasyon verilerini eleştiren TİP Genel Başkanı, “Bu kurum sadece Tayyip Erdoğan’ın hoşuna giden rakamları açıklamak üzere yapılanmış durumda” dedi.

TÜİK eliyle Cumhuriyet tarihinin en büyük hırsızlığının ve dolandırıcılığının yapıldığını söyleyen Erkan Baş şöyle devam etti:

“Cumhuriyet tarihinin en büyük hırsızlık, dolandırıcılık ve yolsuzluk suçlarından birisine zemin hazırlamış durumdadır. Sokaktan herhangi bir arkadaşımızı çevirsek, zaten TÜİK’in verdiği rakamların hayatta bir karşılığı olmadığını söyleyecek. Bu memlekette hayatında bir gün olsun pazara giden, markete giden, alışveriş yapan, otobüse, minibüse toplu ulaşım araçlarına binen kime sorsanız enflasyonu hesaplar demeyeceğim, enflasyonun altında eziliyor. Bu memlekette emeğiyle, alın teriyle yaşayan tüm yurttaşlar TÜİK’in söylediği rakamın hayatla gerçekle bir ilgisi olmadığını biliyor.

Ama bu sahte rakamlarla hepimizin bildiği gibi özellikle emekli ve memur maaş oranının belirlenmiş oluyor ve böylece bu sahte rakamlarla bu memlekette milyonlarca insanın boğazından lokma çalıyor. Çoluk çocuğun emeği çalınıyor insanın hakkettiğini alması gerekeni gasbeden bir iktidarla karşı karşıyayız. Burada dolandırıcılık suçu vardır iddia ediyorum burada nitelikli dolandırıcılık suçu vardır.

Bir rakam paylaşmak istiyorum; 2015 yılında ortalama memur maaşı 2,5 asgari ücrete denk geliyormuş. Geçen yıl bu 1,7‘ye kadar inmiş şimdi yüzde 30 üzerinden hesaplarsak aşağı yukarı 1,5 kat anlamına gelecek.

Yani şu demek, 8 yılda memur maaşı 2,5 asgari ücretten 1,5 asgari ücrete düşmüş. Yani aslında her ay bir asgari ücreti bu iktidar çalmış. Göstere göstere, gözümüzün içine baka baka memurlardan her ay bir asgari ücreti çalan bir iktidarla karşı karşıyayız.

Tabii yapacaklar, bunların varlık nedeni bu ve utanmayacaklar. Utanmazlar bakın çok açık söyleyeceğim utanmayacaklar çünkü bir taraftan diyecekler ki ‘ekonomi her geçen gün büyüyor.’ Ekonomi büyüyor memlekette. Mesela bankalar cumhuriyet tarihinin karlılık oranlarında rekorlarını kırmışlar ama bu ülkede çocukların beslenme çantasında yiyecek bir şey var mı yok mu bu iktidarın derdi değil. İnsanlar çocuklarına süt alabiliyorlar mı bu iktidarın derdi değil.

Bırakın ev sahibi olma hayallerini, insanlar ilk depremde yıkılacaklarını bildikleri evlerin kirasını bile ödeyemez durumdalar. Ama 18 milyon vatandaşı açlığa, yoksulluğa, sefalete mahkûm eden bu sözde zammı müjde diye pazarlamaktan utanmıyorlar.”

Sinan Ateş cinayeti

Konuşmasının son bölümünde Ankara’da sokak ortasında işlenen Sinan Ateş cinayetine ilişkin açıklamalarda bulunan Erkan Baş, “Ülkenin başkentinde bir siyasi cinayetin tüm ayrıntılarıyla açığa çıkarılmaması kabul edilebilir bir şey değildir” dedi.

“Kendisi dışında herkesi terörist diye yaftalayanlar bu işin olağan şüphelileri durumundalar” diye konuşan Baş şu ifadeleri kullandı:

“Şüpheliler milletvekilleriyle yan yana yine fotoroman gibi boy boy fotoğrafları çıkmış. Kimin çanak tuttuğu, kimin azmettirdiği ortada. Bu çağ dışı bu insanlık dışı zihniyet Türkiye için bir güvenlik sorunudur bunu ifade etmemiz lazım.

Türkiye’de yurttaşların birlikte yaşama iradesine, barışa, mutluluğa, kardeşliğe karşı bir tehdittir bu zihniyet. Sokaklarda daha önce başlayan şiddet gösterileri buna başvuran zihniyetin ne olduğunu bize bir kez daha gösteriyor. Bunlar üzülerek ifade ediyorum bu ülkenin yönetiminde söz sahibidirler aynı zamanda. Saray Rejimi’nin en büyük destekçileridir. Biz bu anlayışa karşı, bu siyasete karşı her zaman her yerde karşı durduk, tam karşısında durduk, duruyoruz ve durmaya devam edeceğiz.

En büyük güvencemiz yalnız olmadığımızı biliyoruz. Türkiye’de gündüz gözüyle sokak ortasında bir insanı öldürmekten çekinmeyen, resmen bu ülkenin kanunlarına kurallarına kafa tutan bu zihniyete toplumumuzun da büyük bir bölümünün karşı olduğundan eminiz bunu biliyoruz.

Bir kez daha yineliyoruz. Saray Rejimi’nde bu siyasi parti görünümlü ama esasen siyasetle halkla hiçbir ilgisi olmayan yaklaşımların egemen olduğu bir Türkiye yaratılmıştır ama bunların Türkiye’nin geleceğinde yeri yoktur.  Bu karanlık aşılmak durumundadır bu karanlığı el ele, yürek yüreğe birlikte aşabiliriz Türkiye ancak bu kanunsuzluğun üzerine giderek düze çıkabilir, yaşanabilir bir ülke haline gelebilir.

Biz Ülkü Ocakları eski genel başkanı Sinan Ateş cinayetinin tüm ayrıntılarıyla açığa çıkmasını, hangi hesapların, hangi planların amaçları olarak sonucu olarak bu cinayetin işlendiğinin ortaya çıkartılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda takipçisi olacağımızı bu suç şebekelerinin bütün ayrıntılarıyla kamuoyu tarafından bilinmesinin en temel yurttaşlık hakkı olduğunu söylüyoruz.”

Paylaşın

Erkan Baş: Meclis’te Halkın Parasına Çökme Planı Tartışılıyor

TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan TİP Lideri Erkan Baş, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde günlerdir çok büyük bir vurgununun hazırlığı yapılıyor. Bütçe görüşmeleri özetle hırsızlık ve vurgun planı olarak değerlendiriliyor, halkın parasına çökme planı tartışılıyor. Emekçinin, yoksulun alın terinden yaratılan Hazine nasıl iktidar için sermaye için patronlar için kullanılır, nasıl çökülür, nasıl yandaşa aktarılır, nasıl Saray’da o lüks hayat devam eder bunlar konuşuluyor” dedi ve ekledi:

“Görüşmeler başladı diyemiyorum, genelde gazeteler ‘görüşmeler başladı’ diye haber yapıyor. Burada bir görüşme falan yapılmıyor. Gördüğünüz üzere Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran iktidar cenahının müzakere etmek, tartışmak gibi bir dertleri yok. Tek bir amaç var; muhalefeti susturmak ve Saray’dan gelen bütçeyi onaylayıp geçirmek.”

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ın açıklamaları şöyle:

“Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde günlerdir çok büyük bir vurgununun hazırlığı yapılıyor. Bütçe görüşmeleri özetle hırsızlık ve vurgun planı olarak değerlendiriliyor, halkın parasına çökme planı tartışılıyor. Emekçinin, yoksulun alın terinden yaratılan Hazine nasıl iktidar için sermaye için patronlar için kullanılır, nasıl çökülür, nasıl yandaşa aktarılır, nasıl Saray’da o lüks hayat devam eder bunlar konuşuluyor. Görüşmeler başladı diyemiyorum, genelde gazeteler ‘görüşmeler başladı’ diye haber yapıyor. Burada bir görüşme falan yapılmıyor. Gördüğünüz üzere Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran iktidar cenahının müzakere etmek, tartışmak gibi bir dertleri yok. Tek bir amaç var; muhalefeti susturmak ve Saray’dan gelen bütçeyi onaylayıp geçirmek.

Dün muhalefet sıralarında oturan bir Milletvekili Hüseyin Öz, ölümden döndü. Kendisine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Ama bu iktidar anlayışının bir yansımasıdır. İlk gün söyledik, artık sistematik hale geldi. Türkiye İşçi Partisi’ni konuşturmamak için sistematik bir faaliyet yürüyor. 5 yıldır Meclis’te olan bir parti her bütçe sürecinde işçiler adına emekçiler adına yoksullar adına bütçeye dair değerlendirmelerimizi sunmak istiyoruz, Meclis Başkanıyla görüşme girişimlerimiz bile sonuçsuz kalıyor. Amaç belli; muhalefet susacak, konuşmayacak, iktidar her istediğini yapacak ve bu bütçe görüşmeleri bitecek. Biz bunu kabul etmeyeceğiz. Türkiye işçi sınıfı susmaz, TİP susturulamaz. Çok açık ifade ediyorum: Hiçbir güç görevimizi yerine getirmemin önüne engel olamayacak. Emekçinin sözünü mutlaka hayatın her alanına olduğu gibi Meclis’e de taşıyacağız.

Buradan yurttaşlarımıza seslenmek istiyorum: AKP diyor ki ‘Ben sizin alın terinizden, emeğinizden bu kasayı dolduracağım. Asgari ücretten, ekmekten bile vergi alacağım. Kursağınızdan geçen her iki lokmadan bir tanesini kursağınızdan çekip alacağım. Sonra da o parayı götürüp suç şebekelerine, Saray’ın savaşına, yandaşlara, hırsızlara, bu memleketin kanını emen soysuzlara harcayacağım’ diyor.

Vergilerimizle doldurulan AKP’nin savaşına, Saray’a, Saray soytarılarına harcadığı o kasada ne var biliyor musunuz? Çocuklarımızın beslenme çantasına koyamadığımız için kahrolduğumuz o meyveler var ya, alıp içiremediğimiz için çocuklarımızın gelişim bozukluğu yaşamasına neden olan o süt var ya, burada tartışmak istemedikleri bütçe ona çekme bütçesidir. Çocuğumuzun beslenmesini, çocuğumuzun sütünü çalan bir bütçe hazırlıyorlar. Hani ev sahibine veremediğiniz zaman başınızı eğmek zorunda hissettiğiniz kira, okulu bitmesine karşı iş bulamadığınız o işler, hepsi bu bütçeyle yok edilmek isteniyor.

Ödeyemediğimiz faturalar, satın alamadığımız kitaplar, gidemediğimiz filmler, yılda 2 gün bile yapamadığımız tatiller, bize cehennem ettikleri insanca yaşayamadığımız hayatımız var ya burada o hayatımızı çalmak için uğraşıyorlar. AKP’nin hayatımızı çaldığı, bizi rezil bir geleceğin, rezil bir yaşamın kölesi yaptığı bu düzeni başlarına yıkmak için mücadeleye devam edeceğiz.

‘Televizyonda bolluk, sokakta yokluk’

2 ayrı enflasyon rakamı açıklandı. Bağımsız kuruluş ENAG ‘Yüzde 170’ dedi, TÜİK ‘Yüzde 84’ dedi. Şimdi baz etkisiyle enflasyon konusunda iyileşme varmış diye hep bir ağızdan masallar anlatmaya başladılar. Gerçekten bu Nebati Bey ne anlatıyor? Ne anlatıyorsun Nebati Bey? Yandaş basına bakıyorsunuz yalan üzerine yalan pompalanıyor. Halk bunları izliyor, ondan sonra markete, pazara gidiyor. Halkın televizyonda gördüğü bolluk, sokakta gördüğü yokluk. Yarattıkları rejim bu. Bunlar hangi rakamları açıklarsa açıklasınlar. Fiyatlar düşmüyor. Yurttaşlarımızın alım gücü her geçen gün azalıyor. Yoksulluğa isyan ediyoruz. Bu ülkedeki milyonlarca insanın durumu bu. Alın o baz etkisini başınıza çalın. Başka hiçbir işe yaramıyor.

Türkiye 2022 yılında çocuklarına süt alamayan bir ülke haline geldi. Dünyada çalışma saatlerinin en uzun olduğu ülke burası. Şimdi bu üç harfli market zincirlerini gündem yaptılar. Nur topu gibi bir yeni gündemimiz var. Hatırlarsınız pandemi sonrası da ‘patates soğan terör örgütleri’ çıkmıştı. O zaman da göstermelik depoları bastılar. Olay basit: Ekonomiyi batırıyorlar her zaman olduğu gibi bunun suçunu başka birine atıp kendilerini aklamaya çalışıyorlar. Yaklaşık bir ay önce burada gündem yapmıştım. Okullardaki çocukları bu marketlerde çalıştırma planları yapıyorlar. Kamuoyu tepki göstermeseydi bu memleketin çocukları bu zincir marketlerde köle olarak çalıştırılacaktı. Memlekette her şey güzelmiş bir tek marketler kötüymüş. Elektrik, doğal gaz, su, bu zamları da marketler mi yapıyor? Bu marketler bu iktidarın dostlarıydı ve bu iktidar döneminde palazlanıp her köşe başlarına yerleştiler. Milyarlarca kârı bunların döneminde yaptılar. Esnafı, bakkalı bu marketler eliyle bitirdiler. Daha bir ay önce memleketin öğrencilerini buralarda ucuz iş gücü yapacaklardı. Ama şimdi sözde bunlarla kavga ediyorlar.

Marketlerle ilgili her şey konuşuluyor değil mi? Bir tanesinin ağzından markette çalışan işçilerin hali nicedir diye bir cümle duydunuz mu? Bu markette çalışan, çalıştığı marketten su bile içemeyen, içtiği suyun parasını ödemek zorunda olan işçinin durumuna dair laf ettiler mi? Her mahallede marketler var. Konuşun oradaki işçi arkadaşımla bakayım. Hangisi 3 ay önce yaşadığına göre daha iyi yaşıyor? En ağır sömürü koşullarına 14-16 saat çalıştırılan market işçileri kimsenin aklına bile gelmiyor. Buradan market işçisi arkadaşlarıma, marketlerden alışveriş yapan yurttaşlarımıza seslenmek istiyorum: Bu kanımızı emen, işçilerin emeğiyle binlerce şube açan patronlara karşı mutlaka örgütlenin. Bakmayın bugünkü kavgalarına, bu iktidar o patronların iktidarıdır, bir kişi bile sizi düşünmüyor.

Bu kürsülerden, elimizden geldiğince her yerden tarikatların memleketi sürüklediği karanlığı anlatmaya çalışıyoruz. Her alanda bu gericilere, yobazlara karşı mücadele etmeye çalışıyoruz. Hatırlayacaksınız, Ensar yurdunda çocukları istismar edenlerin, Aladağ’da yanan öğrencileri, Enes Kara kardeşimizi… Buralarda neler yaşandığına dair hatırladıklarımız gerçekten bize neler yaşanabileceğine dair pek çok ipucu veriyordu. Ancak, bu son öğrendiğimiz olay, bırakın bir siyasetçiyi, devrimciyi bir yurttaş olarak, bir kız babası olarak beni beynimden vurdu.

Hiranur Vakfı’ndaki çocuk istismarı

Gazeteci dostumuz Timur Soykan, bir haber yayınladı. ‘İsmailağa Cemaati liderlerinden Yusuf Ziya Gümüşay öz kızını 6 yaşındayken imam nikahıyla aynı tarikattan bir müritle evlendiriyor’ diyorlar da 6 yaşındaki çocukla evlenme sözcüğünü nasıl yan yana kullanacağız bilemiyorum. Bu kız çocuğu, çocukluğu boyunca istismara uğruyor ve 2012 yılında bir doktor aracılığıyla bir şekilde gündeme geliyor. Ama karanlık eller o zaman da bunu örtbas ediyorlar şimdi bütün bir çocukluğu büyük bir eziyetle geçen bu kadın 10 yıl sonra boşanabiliyor. Şikayetçi oluyor ve şu anda bir iddianame hazırlanmış durumda.

Bu asla ama asla münferit bir olay değildir. Bu bir iki kişinin yaşadığı bir mağduriyet falan da değildir. Öyle olsaydı bile dünyayı yakmamız gerekirdi. Ama Türkiye’deki bu iktidar destekli gerici yapılanmalarla biliyoruz binlerce çocuğumuzun yüz yüze kaldığı, Türkiye’nin en büyük sorunlarından bir tanesi açığa çıkmış durumdadır. Bir kadın konuşabildiğimiz için bildiğimiz bir örnek var ama konuşamayan binler var.

‘Organize bir tecavüz, istismar, şiddet var’

Biz burada basın toplantısı yaparken bile binlerce çocuğumuz sapık din tüccarları ağının içine düşmüş durumda. Burada organize bir tecavüz, organize bir istismar, organize bir şiddet var. Bu sapıklar MEB’de bile sözde değerler eğitimi diye ders anlatıyorlar. Çocuklarımızın okuluna giriyorlar. Bunların kaçak yapılarına ruhsatlar veriliyor. Bunların belediyelerden ve merkezi bütçeden para aldıklarını biliyoruz. Bunlar suç işlediğinde mahkemeler çalışmıyor, emniyet çalışmıyor. Çok net bir şey söyleyeceğim; bunları, bunların para kaynaklarını, devletteki dayanaklarını, siyasi destekçilerini söküp atmadan hiçbir şey düzelmez. Çocuklarımızı bu lağım çukurunda bırakırsak bu toplum hiçbir şey yapamaz. Bu topluma yerleşmiş kanser hücresini içimizden söküp atmalıyız. Hala susan, hala cemaatlerden, tarikatlardan beklentisi olan bütün partileri terk edin. Onları yalnız bırakın, bunlar yenilmeden bu ülkede yeni hiçbir şey kuramayız.

Her ne pahasına olursa olsun bu haysiyetsizleri bu memleketten söküp atacağız. 6 yaşındaki kız çocuğunu evlendiren, tecavüz eden bu sapkın suç şebekelerini, insanlık düşmanı haysiyetsizleri bu memleketten söküp atacağız. Hangi dine inanıyorsa inansın, tüm yurttaşlarımıza, solcu sosyalist ya da değil, vicdanlı, haysiyet sahibi, emeğiyle, alın teriyle yaşayan tüm yurttaşlarımıza çağrı yapıyorum: Ancak biz el ele verirsek çocuklarımızı kurtarırız. Ancak biz omuz omuza durursak bu karanlığı yeneriz. Yenmek zorundayız. Çocuklarımız için yenmek zorundayız. Bu mide bulandırıcı, karanlık, çağ dışı zihniyete karşı hep birlikte laikliği savunmak zorundayız. Cemaatler, tarikatlar çocuklarımızı, gençlerimizi, kadınları, geleceğimizi istismar etmesin istiyorsak, 6 yaşındaki çocuklarımıza tecavüz eden, tecavüzü teşvik eden bu cemaatleri, Enes Kara kardeşimizi intihara sürükleyen bu tarikatları, bu zihniyetin Türkiye’de yeri olmadığını bir kez daha söylemek istiyoruz.

‘Karanlıkla ancak ve ancak laiklikle başa çıkabiliriz’

Bizler bu karanlığa karşı durmadıkça, yüksek sesle isyanımızı dile getirmedikçe onlar ülkenin her yanını sarmaya, gençlerimizi çocuklarımızı ve bu ülkenin geleceğini çalmaya devam edecekler. Ve bu karanlıkla ancak ve ancak laiklikle başa çıkabiliriz. Ne istiyoruz? Devletin tüm inançlara eşit mesafede olduğu, hiçbir grubu kayırmadığı, inanan kadar inanmayanı da koruduğu, hiçbir dini grubun diğeri üzerine tahakküm kurmasına izin vermeyen bir laiklik istiyoruz. Tarikat ve cemaat gibi kapalı kapılar ardında kamuda söz sahibi olan, yurt işleten, holding işleten, servetlerine servet katarken halkın dini değerlerini sömüren bu yapılanmaların bu memlekette yeri yoktur. Hem ceplerini dolduruyorlar hem de toplumu din adı altında istismar ediyorlar ve bu karanlığı ülkede süreklileştirmek istiyorlar. Artık ne güzel ülkemizin ne bizim bu çağ dışılığa, çocuk istismarcılığına, gençlerin tahakküm altına alınmasına sabrımız kalmadı.

‘Çocuğa tecavüz eden zihniyetin oyunu isteyenin de Allah belasını versin’

Buradan tüm siyasi güçleri de açıkça uyarıyorum: 3-5 oy için yok güçleri varmış, yok kalabalıklarmış bu insanlık düşmanlarına hoş görünmeye çalışanlara, bunlarla diyalog kurmaya, müzakere etmeye çalışanlar da bizim dostumuz falan değildir. Oymuş, yok güçleri varmış… Tek cümlemiz var: Oyları da batsın, güçleri de batsın! İstemiyoruz! 6 yaşındaki çocuğa tecavüz eden zihniyetin oyunu isteyenin de Allah belasını versin. Türkiye İşçi Partisi olarak söz veriyoruz: Türkiye şeyhler, dervişler, müritler ülkesi olmayacak. Ensar’dan Aladağ’a, Enes Kara’ya tüm çocuklarımızın hesabını sorana kadar bize rahat nefes alma hakkı yok. Yaşamlarımızı, inançlarımızı, özgürlüğümüzü koruyacak bir laikliği mutlaka ama mutlaka yeniden kazanacağız. Çocuklarımızı yaşatmak için bu karanlığı yeneceğiz. Tüm yurttaşlarımızı da çocuklarımızı yaşatma mücadelesinde bu karanlığa karşı omuz omuza, yan yana durmaya davet ediyorum.”

Paylaşın

TİP Lideri Erkan Baş’tan Savaşa Karşı Mutabakat Çağrısı

TİP Lideri Erkan Baş, “Yine savaştan bahsediliyor. Yine yoksul ailelerin sıvasız evlerinde büyüyen evlatlarımız, kardeşlerimiz ölüyor. ‘Erdoğan iktidarı kaybetmemek için gerekirse savaş çıkarabilir’ diyenler, Erdoğan’ın ve onun savaş politikasının arkasına diziliveriyor. Biz bu tuzağa düşmeyeceğiz” dedi, 8 maddelik ‘Barış Mutabakatı’ önerdi. 

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, hükümetin sınır ötesi operasyon mesajlarına ilişkin “Biz bu tuzağa düşmeyeceğiz” başlıklı bir açıklama yayınladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 22 Kasım’da Artvin’de yaptığı açıklamada, Suriye’nin kuzeyine yönelik bir kara operasyonu için “En kısa sürede tankımızla, askerimizle birlikte hepsinin kökünü kazıyacağız” ifadelerini kullanmıştı. Erdoğan Kabine toplantısından sonra ise “Ülkemizin sınırlarını 30 kilometrelik koruma kalkanı altına alma kararlılığımız sürüyor. Vatan topraklarının ve insanlarımızın güvenliğini ilgilendiren adımları atarken kimseden izin almadığımız gibi kimseye de hesap vermeyiz” dedi.

Erkan Baş, yaptığı yazılı açıklamada “Yine savaştan bahsediliyor. Yine yoksul ailelerin sıvasız evlerinde büyüyen evlatlarımız, kardeşlerimiz ölüyor. “Erdoğan iktidarı kaybetmemek için gerekirse savaş çıkarabilir” diyenler, Erdoğan’ın ve onun savaş politikasının arkasına diziliveriyor. Biz bu tuzağa düşmeyeceğiz” dedi, 8 maddelik ‘Barış Mutabakatı’ önerdi.

Baş açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Bu tuzağa düşmemeliyiz. Neden evlatlarımızın başka ülkelerde öldüğünü soracağız. Neden Türkiye’nin katliamlarla anılan bir ülke olmaktan kurtulamadığını, bundan kimlerin çıkar sağladığını, neden lüks makam araçlarıyla taziyeye gidilen evlerin hep sıvasız olduğunu sorgulayacağız.

Bu ülkenin zenginliklerinin neden savaş için, AKP’nin başka ülkelerdeki maceraları için harcandığını düşüneceğiz. İktidarların neden çözümü değil de savaşı tercih ettiğini öğrenmek isteyeceğiz.

Biz bu tuzağa düşmeyeceğiz.

Bu ülkenin vicdan sahibi, alın teriyle geçinen tüm insanlarına bu sebeple bir BARIŞ MUTABAKATI öneriyorum.

Gelin, bu mutabakatta birleşelim. Gerekeni yapalım, kan siyasetini bu ülkenin ve bölgemizin kaderi olmaktan çıkaralım.

Barış Mutabakatı

I. Silah, sorunların çözümünü sağlamaz. Silahla çözüm arayan anlayışın tam karşısındayız.

II. Türkiye’deki yabancı asker varlığı ülkemiz ve bölgemiz için bir güvenlik sorunudur. Türkiye’nin yabancı topraklardaki askeri varlığı bugün itibariyle ülkemiz ve bölgemiz için bir güvenlik sorunudur. AKP’nin TSK’yı bir seçim kampanyası aracı gibi kullanmasına karşı çıkıyoruz.

III. Türkiye’nin dış politikası, NATO veya Rusya gibi yayılmacı anlayış sahibi güçler örnek alınmadan yeniden yapılandırılmalı ve barışçıl dış politika yaklaşımına dönülmelidir.

IV. Kürt sorununun çözümü için muhatapların dahil olduğu bir diyalog sürecine ihtiyaç vardır. Ülkemiz, kendi sorununu kendi başına çözebilecek bir irade, yetenek ve güce sahiptir.

V. Sığınmacılar ve göç kaynaklı tüm sorunların çözümü ile Suriye’de istikrarsızlığın sona ermesi için Suriye ile görüşmeler başlamalıdır.

VI. Türk-Kürt-Arap halklarını birbirlerine düşmanlaştıran her türlü söylemi ve eylemi reddediyoruz. Ayrımcı eylem ve söylemleri, terörist-hain gibi yaftalamaları kabul etmiyor, bu söylemler üzerinden yürütülecek herhangi bir tartışmanın parçası olmayacağımızı ilan ediyoruz.

VII. Sınırlarımızın içinden veya dışından düzenlenmiş her saldırıyı, her türlü sınır ötesi operasyonu, cihatçı örgütlere verilen açık/örtülü desteği ülkemize ve halkımıza karşı bir girişim olarak görüyoruz.

Bu tür eylemlere, Meclis’te de sokakta da karşı duracağımızı duyuruyoruz.

VIII: Emperyalistlerin yüz yılı aşkın süredir kışkırttığı bölgedeki paylaşım mücadeleleri ve yayılmacı bölgesel aktörler nedeniyle kan gölüne dönen Ortadoğu’nun ve ülkemizin kaderini ancak hep birlikte ve daha güçlü bir sesle BARIŞ diyerek değiştirebiliriz.

AKP’nin tuzağına düşmeyelim. Ülkemizde eşitliği, özgürlüğü ve kardeşliği yaşatmak için Barış Mutabakatı’nda birleşelim.”

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın

TİP Lideri Erkan Baş: AKP Patron Severler Cemiyeti Gibi Çalışıyor

TİP Lideri Erkan Baş, katıldığı bir programda, “Bütün makyajlama çalışmalarına rağmen bir değerlendirme yaptığımızda, Türkiye’nin emekçi halkları açısından ekonomik durumun felakete doğru sürüklendiğini kabul etmek durumundayız. Bir bütün olarak AKP iktidarı döneminde yaşananlara baktığımızda çıplak bir tabloyla karşı karşıyayız. AKP iktidarının en temel özelliklerinden bir tanesi; bu iktidarın emekçi ve yoksul düşmanı bir iktidar olduğu ya da ‘patron severler cemiyeti’ gibi çalıştığıdır.” dedi ve ekledi:

“Bütün rakamlar bize şunu gösteriyor: Son 20 yıldır Türkiye ekonomisinde çok çeşitli grafikler görebilirsiniz. Enflasyon artıyor, düştüğü dönemler olmuştur, doları incelerseniz bir hareket görürsünüz düştüğü ve çıktığı dönemler olmuştur. Pek çek ekonomik veri dalgalanma gösterir ama bir tane grafik var, hiçbir dalgalanma göstermiyor. Geride kalan 20 yıl boyunca Türkiye’nin tepesindeki en zengin yüzde 1’in toplam serveti her gün ama her gün mutlaka artmış ve bu gidişat eğer AKP istediğini yapabilirse devam edecek gibi gözüküyor.”

Konuşmasının devamında, AKP’nin ekonomi politikalarıyla Türkiye’de yaşayan milyonlarca yurttaşın sürekli yoksullaştığını söyleyen Erkan Baş, “Altını çizerek söylüyorum; 20 yıldır bir Allah’ın kulu en zengin yüzde 1’in aldığı pay azalmamış. Tersen söyleyelim: Toplumun yüzde 99’unun, emekçilerin aldığı pay artmamış. Bir iktidarın ekonomik yönelimlerini, ekonomi programını değerlendirebilmek için bundan daha fazla çıplak bir veriye gerek yok. AKP bütün ekonomik modelini patronları, zenginleri daha zengin yapmak için oluşturmuş bir siyasi iktidar” ifadelerini kullandı.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Artı TV ekranlarında yayınlanan “Artı Ekonomi” programının konuğu oldu. Programda Türkiye ekonomisinin geldiği noktaya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Erkan Baş, gazeteci Pelin Cengiz’in sorularını yanıtladı.

Türkiye’de açıklanan enflasyonun ‘makyajlandığını’ söyleyen Baş, “Tartışmasız bir gerçek var; enflasyonda zirveyi görmüş durumdayız” dedi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile bağımsız araştırmacıların açıkladığı enflasyon rakamlarının farklı olduğuna dikkat çeken Baş, “Türkiye’de her geçen gün işçilerin, emekçilerin, yoksulların hayatının daha zorlaştığı tartışılmayacak kadar çıplak bir gerçek. Ekonominin ‘iyi’ olduğunu söyleyenler bile insanların hayatlarının artık daha zor olduğunu kabul etmek zorunda kalıyorlar” diye konuştu.

‘AKP patrron sevenler cemiyeti gibi çalışıyor’

Baş şöyle devam etti:

“Bütün makyajlama çalışmalarına rağmen bir değerlendirme yaptığımızda, Türkiye’nin emekçi halkları açısından ekonomik durumun felakete doğru sürüklendiğini kabul etmek durumundayız. Bir bütün olarak AKP iktidarı döneminde yaşananlara baktığımızda çıplak bir tabloyla karşı karşıyayız. AKP iktidarının en temel özelliklerinden bir tanesi; bu iktidarın emekçi ve yoksul düşmanı bir iktidar olduğu ya da ‘patron severler cemiyeti’ gibi çalıştığıdır.

Bütün rakamlar bize şunu gösteriyor: Son 20 yıldır Türkiye ekonomisinde çok çeşitli grafikler görebilirsiniz. Enflasyon artıyor, düştüğü dönemler olmuştur, doları incelerseniz bir hareket görürsünüz düştüğü ve çıktığı dönemler olmuştur. Pek çek ekonomik veri dalgalanma gösterir ama bir tane grafik var, hiçbir dalgalanma göstermiyor. Geride kalan 20 yıl boyunca Türkiye’nin tepesindeki en zengin yüzde 1’in toplam serveti her gün ama her gün mutlaka artmış ve bu gidişat eğer AKP istediğini yapabilirse devam edecek gibi gözüküyor.”

AKP’nin ekonomi politikalarıyla Türkiye’de yaşayan milyonlarca yurttaşın sürekli yoksullaştığını söyleyen Erkan Baş, “Altını çizerek söylüyorum; 20 yıldır bir Allah’ın kulu en zengin yüzde 1’in aldığı pay azalmamış. Tersen söyleyelim: Toplumun yüzde 99’unun, emekçilerin aldığı pay artmamış. Bir iktidarın ekonomik yönelimlerini, ekonomi programını değerlendirebilmek için bundan daha fazla çıplak bir veriye gerek yok. AKP bütün ekonomik modelini patronları, zenginleri daha zengin yapmak için oluşturmuş bir siyasi iktidar” ifadelerini kullandı.

‘AKP kendisinden önce getirilmiş modelin uygulayıcısı’

Programın devamında “AKP, sermaye sınıfının önündeki tüm engellerin, tüm pürüzlerin ortadan kaldırılması için iktidara getirilmiş bir parti” diyen TİP Genel Başkanı, şunları kaydetti:

“Eskiden sermaye açısından yol biraz daha taşlı, topraklı bir yoldu. Turgut Özal’la beraber, 24 Ocak kararlarıyla beraber, 12 Eylül’le beraber aslında yola asfalt döküldü, 3 şeritli otoban haline getirildi ve AKP’ye ‘sen buradan yürüyeceksin’ denmiş oldu. AKP kendisinden önceki sermaye iktidarlarının açtığı yolu mantıksal sınırlarına götürdü. Özelleştirme süreci Türkiye’nin en önemli tartışmalarından bir tanesiydi 80’li yıllarda. AKP ne yaptı? Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yapılan büyük özelleştirmelerin büyük çoğunluğunun altına imza attı ama bu AKP’nin projesi değildi zaten. Daha öncesinden geliştirilmiş bir modelin uygulayıcısı. Kabul etmek gerekir ki radikal bir uygulayıcısı oldu.”

İktidarın açıkladığı büyüme rakamlarının halk nezdinde bir karşılığı olmadığını söyleyen Baş, “Saray ve etrafında hayat normal bir şekilde ilerliyor olabilir ama bir halka dışına çıktığınızdan itibaren geride kalan herkesin yoksullaştığını ve bugün ekonomik olarak kendisinin daha güvencesiz hissettiğini görüyoruz. İnsanlar yarına baktıklarında büyük bir karanlıkla karşı karşıyalar” diye konuştu.

‘AKP halkları yoksullukta eşitliyor’

Önümüzdeki günlerde başlayacak olan asgari ücret görüşmelerine ilişkin de konuşan Erkan Baş, “AKP Türkiye halklarını yoksullukta eşitliyor” dedi. Baş, konuşmasının devamında şunları söyledi:

“Nedir asgari ücret? İşe yeni başlamış, ‘vasıfsız’, henüz bir deneyim sahibi olmayan, belki bir mesleği olmayan kişinin alması gereken ücret diye düşünülür. Ama Türkiye’de AKP iktidarının en karakteristik özelliklerinden bir tanesi; her gün Türkiye’de asgari ücretli sayısında bir artış var. Toplam nüfus içinde asgari ücretlilerin sayısının arttığını görüyoruz. AKP, Türkiye halklarını yoksullukta eşitliyor, alt sınırda eşitliyor ve bu büyümeye devam ediyor.

Önümüzdeki asgari ücret tartışmalarında da aynı şeyi göreceğiz. Büyük ihtimalle açıklanacak asgari ücretten sonra değişim şurada olacak: Türkiye’de asgari ücretlilerin tüm çalışanlara oranı bir miktar daha büyümüş olacak. Dipte bir birleştirme çabası var.

Bu modelin süreklileştirilebilmesi için insanları yoksulluğa, açlığa, sefalete, işsizliğe mahkum ediyorsunuz. Peki bu tabloda ülkeyi yönetmeye nasıl devam edebilirsiniz? Birincisi baskıyı, şiddeti, zorbalığı artırarak devam edebilirsiniz. Bütçe tartışmalarına baktığımızda da AKP’li bakanların psikolojilerinde bunu görüyorsunuz. Karşısındaki insanları aşağılamaya, küfür etmeye, tehdit etmeye varan yaklaşımın arka planında bu algı var. Aslında orada hedef muhalif partili milletvekilleri ve temsilcileri değil. Orada AKP’nin önümüzdeki dönemde bu ekonomi modelini sürdürebilmek için halka nasıl yaklaşacağını görüyoruz. Başka bir yolları yok.

Somut olarak işçi sınıfına baktığımızda da şu gerçekle karşı karşıyayız: Her geçen gün işçilerin örgütlenmesinin önündeki engeller artırılıyor. Zaten fiilen askıya alınmış durumda sendikalaşma. Herhangi bir direniş ya da işçi sınıfının kazanımı olarak ortaya çıkmamış tek bir örgütlenme yok ortada. Nerede bir sendikalaşma ve örgütlenme faaliyeti olsa bunu önce patron, o yetmediğinde kolluk, o yetmediğinde yargı yoluyla engelleyen birtakım girişimlerle karşı karşıyayız. Bu da bence fotoğrafı tamamlayan en önemli parçalardan bir tanesi. Siz bu kadar yoksullaştırdığınız, bu kadar ağır sömürü koşullarına tabi tuttuğunuz insanları ancak yalnız ve çaresiz bırakırsanız, korkutursanız, sindirirseniz yönetebilirsiniz gibi görünüyor.”

‘Muhalefet üzerine düşen sorumlulukla hareket etmeli’

Türkiye’de AKP iktidarına karşı muhalefet güçlerinde ‘seçimi bekleme yaklaşımının’ ağır bastığını söyleyen Erkan Baş, Emek ve Özgürlük İttifakı olarak bunu doğru bulmadıklarını belirtti.

“Ben kişisel olarak da AKP’nin önümüzdeki seçimlerde ağır bir yenilgi alabileceğini düşünüyorum. Fakat bu yenilginin gerçek olabilmesi için muhalefetin üzerine düşen sorumlulukla hareket etmesi gerekiyor” diyen Baş şöyle devam etti:

“Önemli bir bölümünün iyi niyetinden kuşu duymuyorum ama ‘seçime kadar bekleyelim, az kaldı, ilk seçimde gidecekler’ gibi yaklaşımlar bizim bugünkü hayatımıza değen yaklaşımlar değil. İnsanlar maaşlarını aldıkları gün ev kirasını ödese, faturalarını ödese yani sadece zorunlu harcamalarını yapsa elinde hiçbir şey kalmıyor ki. Nasıl yaşamaya devam edecek bu emekçi? Şuna vurgu yapmaya çalışıyorum: Hemen bugünden başlayarak yeni bir bakış açısı ortaya koyan bir yaklaşım sergilersek, insanların yaşadığı somut sorunlarla bir duygudaşlık kurabiliriz. ‘Altı ay daha dişimizi sıkalım’ dediğimizde Türkiye gibi bir ülkede insanlara gelecek açısından umut veren bir yaklaşım sergilememiş oluyoruz.”

Paylaşın

TİP Lideri Baş: Erdoğan’ın Devlet Kurumlarındaki Portelerini Biz İndireceğiz

Partisinin Uşak İl bürosunun açılışına katılan TİP Lideri Erkan Baş, burada yaptığı konuşmada, “Hep birlikte bu memleketi aydınlık günlere götüreceğiz. Emek ve Özgürlük İttifakı’nı kurarken şöyle bir şey söylemiştim, bunu Uşak’ta da aynı şeyi söylüyorum Tayyip Erdoğan’ın bütün devlet kurumlarındaki portelerini biz indireceğiz” dedi.

Erkan Baş, konuşmasında, “İktidarın ülkeyi getirdiği noktada insanlar başlarını sokacak bir ev bile bulamayacak haldeler. Tam da bunun için hepimize ait olan mücadele etmek isteyen, ülkenin bu gidişatına dur demek isteyen bu ülkenin bir yurttaşı olarak geleceğime para babalarının, zenginlerin, bilindik siyasetçilerin yön vermesine tahammül edemiyorum artık” ifadelerini kullandı.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, partisinin Uşak İl bürosunun açılışına katıldı.

Bianet’ten Özlem Kara‘nın aktardığına göre, Erkan Baş, burada yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi:

“Türkiye İşçi Partisi nedir, nasıl bir partidir? Diye sorsak ilk verilecek yanıt Türkiye İşçi Partisi sokakların partisidir, halkın, emekçinin partisidir.

O yüzden Uşak’a gelmişken parti binamızın içinde kendi arkadaşlarımızla sohbet edelim istemedik. Şansımız da yaver gitti bu mevsimde güneşli bir havada sizlerle birlikte sokaklarda Uşak’ın Türkiye İşçi Partisi açılışını önce bir Uşak meydanında, bütün Uşaklılara müjdelemek istedik.

Şunu söyleyerek başlayacağım, bizim için parti binaları açmak sadece bir binaya sahip olmak anlamına gelmiyor. Bunun Türkiye’de başlı başına bir dert olduğunu biliyoruz.

İktidarın ülkeyi getirdiği noktada insanlar başlarını sokacak bir ev bile bulamayacak haldeler. Tam da bunun için hepimize ait olan mücadele etmek isteyen, ülkenin bu gidişatına dur demek isteyen bu ülkenin bir yurttaşı olarak geleceğime para babalarının, zenginlerin, bilindik siyasetçilerin yön vermesine tahammül edemiyorum artık.

Bu ülkede ne olacaksa ben yapınca olacak biz yapınca olacak  diyen herkesin başını sokabileceği, herksin yan yana gelebileceği hep birlikte ülkemizi bu karanlıkta kurtarma mücadelesine dahil olacağı bir mücadele nebzesini tüm Uşaklı alın teriyle, emeği ile yaşayan tüm yurttaşlarımıza ait bir partinin il binasının açılışına geldik.

Bu başlı başına önemli arkadaşlar. Burada bir sürü parti var. Bir sürü partinin koca koca binası var. İddia ediyorum ki onların paraları var onların arakalarında destekler var ama hiçbirisinin bu memleketinin geleceğine dair kendisi için hiçbir şey istemden, sadece ve sadece alın terini verecek insanları yok.

Yeni bir dönem yeni bir tarihsel kırılma noktası ve bunun güzel tesadüfü olarak Uşak’tayız. Belki buradan Uşaklılara değil ama Uşak’a dışarıdan bakan, Türkiye’nin dört bir tarafından sesimizin ulaştığı yurttaşlara sesleniyorum.

Emin olun ve şöyle düşünüyorlar ‘Ya bu Türkiye İşçi Partisi Uşak’ta da örgütlenmiş. Onlar için ve pek çok insan için Uşak’ta örgüt olsa ne olur olmasa ne olur diye baktıkları bir yer.

Ama biz Uşak’ın bu memleketin geleceğinde, önemli bir yer olacağını bugün burada göstermeye geldik. Ve bunu gerçekleştiren arkadaşlarıma, buradaki Uşaklı emekçilere, Uşak’ın dörtte Türkiye İşçi Partisi’ni var eden emekçilere hepinizin huzurunda çok teşekkür ederim.

Türkiye’nin dört bir yanında çoban ateşi gibi halkın içerisinde değişen ve kurutuluşu müjdeleyen ateşlerinden bir tanesini Uşak’ta yakmış olmanın, bu mutluluğa ortak olmanın mutluluğunu sevincini mutluluğunu taşıyoruz.

Hep birlikte bu memleketi aydınlık günlere götüreceğiz. Emek ve Özgürlük İttifakı’nı kurarken şöyle bir şey söylemiştim, bunu Uşak’ta da aynı şeyi söylüyorum Tayyip Erdoğan’ın bütün devlet kurumlarındaki portelerini biz indireceğiz.”

Paylaşın

Erkan Baş, Erdoğan’a Sordu: Madenci Evladının Kaderi Yetim Kalmak Mı?

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bartın’ın Amasra ilçesinde yer alan maden ocağında meydana gelen patlamada 41 madencinin hayatını kaybetmesini ‘kader’e bağlamasına tepki gösterdi.

“Bu yüce şehadet makamı neden zenginlerin evine hiç uğramıyor” diye soran Baş ayrıca yaşananlardan Erdoğan’ı sorumlu tuttu. “Senin kaderin çocuklarına yatlar katlar almak da emekçilerin kaderi ölmek mi? Madenci evladının kaderi yetim kalmak mı?” dedi.

TİP Lideri Erkan Baş’ın açıklaması şöyle:

“Tıpkı her katilin cinayet mahalline döndüğü gibi bu ülkeyi bir işçi mezarlığına çeviren Erdoğan olay yerine dönüyor. İşçinin kanıyla canıyla sürdürdüğü iktidarının yeni katliamlarına iyi baksın Erdoğan.

Patronlar servetlerine servet katsın diye Soma’da Ermenek’te işçiler nasıl katledildiyse bugün Bartın’da olan budur. Şimdi utanmadan çıkıp buna kaza diyorlar. Katlettikleri madencilere şehit diyorlar. Bu nasıl ne yüce şehitlik makamıdır. AKP’lilerin sarayların zenginlerin evine uğramıyor. Nerede gariban nerede yoksul emekçi var şehadet hep onların payına düşüyor.

Senin kaderin çocuklarına yatlar katlar almak da emekçilerin kaderi ölmek mi? Madenci evladının kaderi yetim kalmak mı?

Lanet olsun sizin arsızlığına lanet olsun sizin utanmazlığınıza dün ve bugün ölen her işçinin ölümü engellenebilirdi. Şükür ve dua ile değil onların hayatını koruyacak insanca bir çalışma ile tüm ölümleri engelleyebilirdik.

Ama siz Soma’nın katil patronlarını değil Somalı madencilerin avukatlarını hapse gönderen zihniyetin sorumlususunuz. Ama mutlaka hesaplaşacağız. Tüm cinayetleri ortaya çıkaracağız.”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, patlamanın meydana geldiği TTK Amasra maden sahasında açıklamalarda bulundu.

Bakan Dönmez, Amasra’da patlama meydana gelen maden ocağında işlemler bitinceye kadar kömür üretimine ara verildiğini bildirdi. Bakan Dönmez şu bilgileri paylaştı:

Yangınla mücadele devam ediyor. O alanı komple kontrol altına alabilmek için kapatma kararı alındı. Şu an baraj yapma işlemleri devam ediyor. Arkasından da azot ve gerekirse su ve diğer kimyevi maddeleri ocağa basma suretiyle kontrol altına alacağız. Sonrasında tesisin yeniden üretime hazırlanabilmesi için oluşan hasarların tespiti ve bunların tesis edilmesi vs. teknik işlemleri devam edecek. Bu işler bitinceye kadar da Amasra müessesemizde de kömür üretimine ara veriyoruz.

Bugün Adalet Bakanımız işletmemizi ziyarete geldi, kısa bir bilgi alışverişinde bulunduk. Başsavcılığımızın araştırma soruşturma ile ilgili tahkikat başlatılması söz konusuydu. Başsavcılığımız ve görevli arkadaşlara kimlik tespiti alanında görevler düşüyordu, çok seri hareket ettiler.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada patlamada yaralanan ve madende mahsur kalanlara geçmiş olsun dileklerini iletti. Bozdağ şu ifadeleri kullandı:

“Yaralı işçilerimize acil şifalar diliyorum. Madende mahsur kalan işçilerimize ulaşmak, onları sağ ve salimen kurtarmak için çalışmalar devam etmektedir. Devletimiz, tüm imkan ve kabiliyetlerini seferber etmiştir. Madende mahsur kalan işçilerimizin sağ ve salimen kurtarılması hepimizin en büyük dileğidir. Patlamayla ilgi Amasra Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlatmıştır. Hadise bütün boyutlarıyla soruşturulacaktır,” ifadelerini kullandı.

Bartın Cumhuriyet Başsavcılığı, patlamayla ilgili soruşturma başlattı. Başsavcılık, olayla ilgili 3 savcının görevlendirildiğini duyurdu. Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Amasra Müessese Müdürlüğü’ne bağlı maden ocağında arama kurtarma çalışmaları sona erdi.

Paylaşın

TİP Lideri Erkan Baş: Saray’ın Derdi Laiklik

TİP Lideri Erkan Baş, TBMM’de yaptığı basın açıklamasında, “Şimdi Anayasa nidaları atmaya başladı Saray! Bu zihniyetle ne anayasası? Sözde kadın hakları için, kadın özgürleşmesi için öyle mi? Tüm dertleri laiklik. Laikliği külliyen ortadan kaldırmak için ellerine geçen her fırsatı kullanmaya çalışıyorlar” dedi ve ekledi:

“Dertleri kendilerine benzemeyenler, 20 yıldır kendilerine benzetemedikleri, teslim olmayanlar, boyun eğmeyenler… Pegasus çalışanları, sadece rakı masasında fotoğraf paylaştıkları için 3 ay 22 gün hapis cezası almışlar. AKP zihniyetini anlayabilmek için bundan daha net, daha açık bir örnek olamaz.”

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) haftalık basın toplantısı düzenledi. Türkiye gündemine ilişkin açıklamalarda bulunan Baş, konuşmasına cihatçı terör örgütü IŞİD tarafından 10 Ekim 2015’te Ankara Garı’nda düzenlenen saldırıda hayatını kaybeden 103 yurttaşı anarak başladı.

10 Ekim 2015 günü kendisinin de Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi’ne katıldığını belirten Baş, “O günden beri nefes alıyorsam, o gün yitirdiklerimizin hesabını sormak içindir. Bu ülkenin barış isteyen çocuklarını katledenlerden, katliam sonrası gazla, copla saldıranlardan hesap sormak için yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.

Baş, konuşmasına şu sözlerle devam etti:

“IŞİD barbarlarının bombalarıyla ve AKP’nin gözetimi ve izniyle gerçekleştirilen 10 Ekim Katliamı, bu ülkede barışa, kardeşliğe, AKP’siz bir gelecek umuduna karşı girişilmiş bir insanlık suçudur.

Bombalar patladığında, insanlarımız kanlar içinde yatarken, devlet yaralılara yardım için müdahale etmek yerine bizlere, yaralılara yardım edenlere saldırırken oradaydım. Ve çok açık söylüyorum: O günden beri nefes alıyorsam, o gün yitirdiklerimizin hesabını sormak içindir.

Bu ülkenin barış isteyen çocuklarını katledenlerden, katliam sonrası gazla, copla saldıranlardan hesap sormak için yaşıyoruz. Bize bu acıları yaşatanları, bu ülkede barışı, umudu katletmeye çalışanlardan hesap sormak için yaşıyoruz. Avukat olmak isteyen, o pırıl pırıl, yemyeşil gözlü çocuğun, 9 yaşındaki Veysel Atılgan’ın ve nice insanımızın hesabını sormak için yaşıyoruz. Mutlaka soracağız. Mutlaka hesaplaşacağız!

10 Ekim, bizim kuşağımızın 1 Mayıs 77’sidir, silinmez yarasıdır. Başka yaraların devamı, sonrasındaki faşizmin habercisidir. Açık söylüyorum: 10 Ekim’in tüm failleriyle hesaplaşmadan, Türkiye’de bir helalleşme yaşanamaz.

Bugün oturtuldukları masalarda yeni bir Türkiye kurmaya soyunan failler var. Açıkça söylüyoruz: Bu memlekete bir gün hak, hukuk, adalet gelirse, 10 Ekim’in tüm failleri gibi, ‘oylarımız artıyor’ diyenlerin de oturacağı yer sanık sandalyesidir. 10 Ekim’le yüzleşmekten başka çareniz, arkasına saklanacak bir bahaneniz yok, olmayacak! 10 Ekim’le hesaplaşmadan, yeni bir Türkiye kurulamaz. Biz kırmızı çizgimizi buradan çekiyoruz.

Yitirdiğimiz tüm kardeşlerimizi bir kez daha saygıyla anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Onlara layık olmak, onlara borcumuzu ödemek için bu memleketi barışla, eşitlikle, özgürlükle buluşturacağımıza söz veriyorum.”

‘Tüm acıların hesabını birlikte soracağız’

Basın toplantısının devamında HDP Iğdır Milletvekili Habip Eksik’in polisler tarafından darp edilmesine ilişkin de açıklamalarda bulunan Erkan Baş, “AKP-MHP faşizmini tarihin çöplüğüne hep birlikte gönderecek; tüm kanunsuzlukların, tüm acıların hesabını birlikte soracağız” dedi.

Baş, şöyle devam etti:

“Habip Eksik, Halkların Demokratik Partisi Iğdır Milletvekili. AKP’nin polisi tarafından yerlerde sürüklenerek darp edildi, ayağı kırıldı. Bir milletvekilinin, yüz binlerce yurttaşımızın iradesini temsil eden bir kimseyi darp eden, ayağını kıran bu faşizmi, mağlup etmek zorundayız. HDP Iğdır Milletvekili Habip Eksik’e bir kez de buradan geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum.”

Açıklamalarının devamında bugünün 11 Ekim’in Dünya Kız Çocukları Günü olduğunu hatırlatan TİP Genel Başkanı, “Bugün, tüm adaletsizliklerin içinde, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin hüküm sürdüğü bir dünyaya gözlerini açmış ve fırsat eşitsizlikleriyle mücadele eden kız çocuklarının günü. Türkiye’de son verilere göre resmi rakamlara göre 720 bin, sivil toplum verilerine göre ise 2 milyonu aşkın çocuk işçi var” ifadelerini kullandı.

Erkan Baş şöyle devam etti:

“Ankara’da bir lise öğrencisi Gamze Açar, 17 yaşındaydı. 2020 yılında iş görüşmesi için gittiği termal otelin 5’inci katından sözde intihar ederek hayatını kaybediyor. Bugün duruşması var. Gamze Açar için adalet istiyor kız kardeşleri. Çocuk işçiliği ve yoksulluk, Gamze Açar’ın intihar süsü verilen cinayetiyle somutlaşıyor bu ülkede.

Ya da 16 yaşında eski nişanlısı tarafından boğazı kesilen Sıla Şentürk’ü hatırlıyor musunuz? Ya da Emine Bulut’un ‘anne ne olur ölme’ diye yalvaran 10 yaşındaki kızını! Ya da Rabia Naz’ı, Ceylan Önkol’u,Aladağ’da yanarak can veren adını dahi bilmediğimiz o 11 kız çocuğunu!

Türkiye’de kız çocuğu olmak ne menem bir şey, bu isimler ve daha yüzlercesi anlatıyor bize. TÜİK’in 2016 verilerine göre; Türkiye’de çocuk istismarıyla ilgili dava sayısı, son 10 yılda yaklaşık 3 kat artarken 250 bin çocuk istismara uğramıştı. Adalet Bakanlığı ise çocuk istismarına yönelik verileri artık paylaşmıyor.

Türkiye’de son 20 yılda evlendirilen kız çocuklarının sayısı 730 bin. Türkiye genelinde lise çağındaki her 100 kız çocuğundan 13’ü okula gitmiyor veya gönderilmiyor. Van ve Muş gibi illerde bu oran yüzde 40…

İnsan Hakları Derneği’nin 2018 raporuna göre, çocuk istismarında dünyada 3. sırada yer alan Türkiye’de; 2002’den bu yana en az 440 bin çocuk doğum yaptı. TÜİK istatistiklerine göre 2021 yılında; 15 yaşından küçük kız çocukları 117, 15-17 yaş grubundaki kız çocukları 7 bin 73 doğum yapmış. Parti Sözcümüz Sera Kadıgil bir ay önce 4 ayrı Bakanlığa doğum yapmak zorunda kalan kız çocuklarını sordu. ‘Çocuklar örgün eğitim içerisinde yer alıyor mu? Gebe diye okula gidemeyen bu çocukların hiç kimse peşine düşmüyor mu? 9 ay gizlenen bu gebelikte kamu görevlilerinin payı yok muydu? Sorumlular cezalandırıldı mı? Doğan bebeklere ne oldu? Doğum yapan kız çocuklarına ne oldu?’ sorularına hâlâ yanıt yok!

İçişleri Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı… Bir tane muhatap yok! Kadın bedeninin lafı geçince, iş kadın üzerinden siyaset üretmeye gelince mangalda kül bırakmayan beyler bu soruları görmezden geliyor! Okuldan uzakta olan 866 bin kız çocuğunu gören yok. ‘Çocuğun rızası’ kavramını siyasal İslam literatürüne kazandıran Adalet Bakanı yine yeniden aynı makamda oturuyor!

‘Saray’ın derdi laiklik’

Şimdi Anayasa nidaları atmaya başladı Saray! Bu zihniyetle ne anayasası?

Sözde kadın hakları için, kadın özgürleşmesi için öyle mi? Tüm dertleri laiklik. Laikliği külliyen ortadan kaldırmak için ellerine geçen her fırsatı kullanmaya çalışıyorlar. Dertleri kendilerine benzemeyenler, 20 yıldır kendilerine benzetemedikleri, teslim olmayanlar, boyun eğmeyenler…

Pegasus çalışanları, sadece rakı masasında fotoğraf paylaştıkları için 3 ay 22 gün hapis cezası almışlar. AKP zihniyetini anlayabilmek için bundan daha net, daha açık bir örnek olamaz.

Toplumun çok büyük bir kesimine olan düşmanlığıyla tanıdığımız bu iktidar, seçim yaklaşınca taklalar atmaya başladı. Sanki memleketin her tarafını tarikatlar kuşatmamış gibi, memleketin dört bir yanına imam hatipler açılmamış; insanlar buraya mahkûm edilmiyormuş gibi, sanki zorunlu din derslerinde Alevi yurttaşlara yönelik ağıza alınmayacak hakaretleri bunlar yapmıyormuş gibi şimdi sözde Alevi açılımı yine geldi.

Neymiş Aleviler, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı bir daire altında temsil edileceklermiş. Buradan özellikle Alevi yurttaşlara seslenmek istiyorum: Bu siyasal İslamcı iktidar, Alevileri kendisine kenar süsü yapmaya karar vermiş.

20 yıldır hayatlarını her gün cehenneme çevirdikleri gençlerle buluşmuşlar. Bakıyoruz, kindar ve dindar nesil oluşturmaya ahdedenlerle buluşulmuş aslında. Hani şu pudra şekeri yalayıp kendi küçük çeteleriyle etrafa racon kesen, kamunun kaynaklarıyla fonladıkları torpil listeleri sanki nüfus kayıt sistemi gibi döşenmiş, TÜGVA’nın düzenlediği bir etkinlikten söz ediyoruz.

Gençlerle buluşacakları tek yerin sadece TÜGVA etkinlikleri olması son derece önemlidir. Bu ülkede bir paralel yapı inşa edip devletin tüm kademelerinde kadrolaşma faaliyetinin karargâhı haline gelen bir yapıdan bahsediyoruz. TÜGVA etkinliklerinde konuşan Tayyip Erdoğan ile Türkçe Olimpiyatları’na giden Tayyip Erdoğan arasında hiçbir fark yoktur. İkisi bir ve aynı şeydir.

‘Hayallerini sattığınız gençleri kandıramayacaksınız’

Gençlerin hayatlarını yıkıyorsunuz, önlerine onlarca sorun çıkartıyorsunuz ama paylarına düşe düşe bir otobüs bileti düşüyor. Buradan Tayyip Erdoğan’a sesleniyoruz: Hayallerini sattığınız gençleri kandıramayacaksınız. Bu iş Meclis’te vekil satın almaya benzemez. Hayallerini çaldığınız, ülkesine küstürdüğünüz gençleri, hâlâ kandırabileceğini düşünmeniz bizi güldürüyor.

Son üç yılda örgün eğitimi bırakıp açık liseye geçen öğrenci sayısı 1 buçuk milyon olmuş. Çalışmak zorunda oldukları için ya da sınav ile okulu beraber götüremeyeceklerini gördükleri için gençlerimiz açık liselere geçmek zorunda kalıyor. Ailesine yük olmamak için hamburgercilerde, kafelerde, inşaatlarda çalışmak zorunda olan üniversite öğrencilerini satın alabileceğinizi mi düşüyorsunuz? Parası olmadığı için okuyamayan yüz binlerce öğrenci size teslim olacak öyle mi?

Sanki bu ülkeyi 20 yıldır kendisi yönetmiyor, sanki memleketin bu hâle gelmesinin sorumlusu kendisi değilmiş gibi, tıpkı bir muhalefet lideri gibi konuşma yapıyor. Oysa Tayyip Erdoğan’ın 20 yıldır yönettiği bu ülkede gençler ne okuyabiliyor ne çalışabiliyor. Üniversiteye giden öğrenciler iş bulamadığı için ‘Niye okudum ki?’ diyor. Sen öğrencileri satın alamazsın Erdoğan. Sen öğrencilerin değil, 50 metre kare bodrum daireyi 8-10 bin liraya kiraya veren amcaların liderisin. Sen gençlerin değil ‘çıkar göster telefonunu’ diyen dayıların adamısın. Sen vapurda, otobüste gülen gençleri görünce öfke krizine girenlerin liderisin. Gençler senin biletini istemiyor Erdoğan, senin biletini kesiyor. Hem de öyle böyle bir bilet değil, senin gidişinin bileti!”

Konuşmasının son bölümünde AKP-MHP iktidarının Meclis’e sunduğu ve 14 maddesinin kabul edildiği ‘sansür ve dezenformasyon yasası’na ilişkin de açıklamalarda bulunan Erkan Baş, “Herkes için değil, muhalefet için; adalet için değil haksızlık yapmak için yasa yapıyorlar. Ancak şimdiden söyleyelim biz, olmaz bu iş, tutmaz! Bu yasayı çıkarmayı başarsanız da işe yaramayacak. Susmayacağız!” dedi.

Baş, şunları kaydetti:

“Bu hafta Meclis’te ‘Dezenformasyon Yasası’ diye pazarladıkları sansür yasasının görüşmeleri devam edecek. Saray Rejimi bütün düzenini haksızlık, adaletsizlik ve yalan üzerine kurduğu için gerçeklere tahammül edemiyor. Yandaş sermaye gruplarıyla birlikte televizyonları, gazeteleri eline geçirdiler olmadı, bir avuç muhalif basın yayın organlarına para ve kapatma cezaları verdiler olmadı, fiziki saldırı dahil her tür baskıyı yaptılar olmadı, sosyal medyayı kontrol etmek için trol orduları kurdular gene olmadı… Şimdi de internet haberciliğini kontrol altına almak, daha önemlisi, halkın gerçekleri söyleme ve yayma hürriyetlerini elinden almak istiyorlar!

Neymiş, sırf ‘halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığıyla ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kişi’ye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilebilecekmiş! Peki bir bilginin gerçeğe aykırı olup olmadığını kim belirleyecek! Mesela, sürekli yalan haber üreten yandaş basına da uygulanacak mı bu cezalar?

Buyurun, daha dün yayılan üç haber:

-Kılıçdaroğlu’nu firari FETÖ sanığı karşıladı haberi

-İBB cenaze aracında uyuşturucu taşındı haberi

– Kadıköy’de bir binada yaşanan patlama olayını doğalgaz patlaması diye duyuran Vali

Diyelim sansür yasası şu an yürürlükte olsaydı, bu üç yalan haberle ilgili herhangi bir cezai işlem başlatılacak mıydı? Cevabı hepimiz biliyoruz!

Haksızlık yapmak için yasa yapıyorlar. Ancak şimdiden söyleyelim biz: Olmaz bu iş, tutmaz. Bu yasayı çıkarmayı başarsanız da işe yaramayacak. Biz TİP olarak ne olursa olsun bu yasayı tanımayacağız. O iş kanallara para cezası kesmeye, çetelerinize gazeteci dövdürmeye benzemez. Milyonların adalet, özgürlük, eşitlik talebini burada el kaldır indir yaparak susturamazsınız. Ne yaparsanız yapın, gerçekleri her yerde haykırmaya devam edeceğiz!

Bu yasaya sonuna kadar direneceğiz ama son sözümüzü de en baştan söyleyeyim. Susturamayacaksınız! Susmayacağız!”

Paylaşın

TİP Lideri Baş: Bu Diktatör Özentilerine Artık Güle Güle Diyeceğiz!

TİP Lideri Erkan Baş, ¨Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin geleceğinde yeri yok. Bu patron, bu diktatör özentilerine artık güle güle diyeceğiz¨ dedi. Baş, ayrıca, Cumhuriyetin ikinci yüzyılının Erdoğan’sız bir yüzyıl olacağını ifade etti.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, partisinin İstanbul’un Kağıthane ilçesindeki binasının açılışına katıldı. Burada yurttaşlarla buluşan Baş, açılış öncesi yaptığı konuşmada ¨Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin geleceğinde yeri yok. Bu patron, bu diktatör özentilerine artık güle güle diyeceğiz¨ dedi.

Konuşmasında karanlık bir dönemin sonuna gelindiğini vurgulayan Erkan Baş, ¨Artık bu saray iktidarına hep beraber son tekmeyi atmanın eşiğindeyiz. Hep beraber ‘Tayyip Erdoğan dönemine artık yeter, bitti’ demenin arifesindeyiz. Ve en önemlisi cumhuriyetin ikinci yüzyılının kapısına dayanmış durumdayız¨ dedi.

Cumhuriyetin ikinci yüzyılının Tayyip Erdoğan’sız bir yüzyıl olacağını ifade eden Baş konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:

¨Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin geleceğinde yeri yok. Bu patron, bu diktatör özentilerine artık güle güle diyeceğiz. Bitti onların görevi. Fakat sorumuz şu. İkinci yüzyıl rengi değişmiş başka patron tarafından mı şekillenecek yoksa bugüne kadar sesi duyulmak istenmeyen, bugüne kadar sadece ezilen, sömürülen; bir de seçimden seçime hatırlanan, yoksullar, emekçiler bu ikinci yüzyıla damga vuracak mı, vurmayacak mı?

‘Solcu olduğumuz için dik duruyoruz’

Mesela bizim en çok duyduğumuz laf ‘Çok güzel söylüyorsunuz, çok dik duruyorsunuz, sizi büyük bir heyecanla alkışlıyorum ama biraz fazla solcusunuz’ oluyor. Tam da fazla solcu olduğumuz için öyle dik duruyoruz. Tam da solcu olduğumuz için kimseye teslim olmuyoruz, sonuna kadar mücadele etmekte solcu olduğumuz için kararlıyız.

O yüzden açılan her parti binası bizim için yeni bir mücadele mevzisi, kendimize koyduğumuz yeni hedefler, partimizi daha güçlü hale getirmek ve bu sayede bu memlekette artık işçinin, emekçinin, yoksulun sesinin daha güçlü çıkması için bize enerji veriyor, güç veriyor.¨

(Kaynak: İleri Haber)

Paylaşın