TİP Lideri Baş: Bu Diktatör Özentilerine Artık Güle Güle Diyeceğiz!

TİP Lideri Erkan Baş, ¨Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin geleceğinde yeri yok. Bu patron, bu diktatör özentilerine artık güle güle diyeceğiz¨ dedi. Baş, ayrıca, Cumhuriyetin ikinci yüzyılının Erdoğan’sız bir yüzyıl olacağını ifade etti.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, partisinin İstanbul’un Kağıthane ilçesindeki binasının açılışına katıldı. Burada yurttaşlarla buluşan Baş, açılış öncesi yaptığı konuşmada ¨Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin geleceğinde yeri yok. Bu patron, bu diktatör özentilerine artık güle güle diyeceğiz¨ dedi.

Konuşmasında karanlık bir dönemin sonuna gelindiğini vurgulayan Erkan Baş, ¨Artık bu saray iktidarına hep beraber son tekmeyi atmanın eşiğindeyiz. Hep beraber ‘Tayyip Erdoğan dönemine artık yeter, bitti’ demenin arifesindeyiz. Ve en önemlisi cumhuriyetin ikinci yüzyılının kapısına dayanmış durumdayız¨ dedi.

Cumhuriyetin ikinci yüzyılının Tayyip Erdoğan’sız bir yüzyıl olacağını ifade eden Baş konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:

¨Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin geleceğinde yeri yok. Bu patron, bu diktatör özentilerine artık güle güle diyeceğiz. Bitti onların görevi. Fakat sorumuz şu. İkinci yüzyıl rengi değişmiş başka patron tarafından mı şekillenecek yoksa bugüne kadar sesi duyulmak istenmeyen, bugüne kadar sadece ezilen, sömürülen; bir de seçimden seçime hatırlanan, yoksullar, emekçiler bu ikinci yüzyıla damga vuracak mı, vurmayacak mı?

‘Solcu olduğumuz için dik duruyoruz’

Mesela bizim en çok duyduğumuz laf ‘Çok güzel söylüyorsunuz, çok dik duruyorsunuz, sizi büyük bir heyecanla alkışlıyorum ama biraz fazla solcusunuz’ oluyor. Tam da fazla solcu olduğumuz için öyle dik duruyoruz. Tam da solcu olduğumuz için kimseye teslim olmuyoruz, sonuna kadar mücadele etmekte solcu olduğumuz için kararlıyız.

O yüzden açılan her parti binası bizim için yeni bir mücadele mevzisi, kendimize koyduğumuz yeni hedefler, partimizi daha güçlü hale getirmek ve bu sayede bu memlekette artık işçinin, emekçinin, yoksulun sesinin daha güçlü çıkması için bize enerji veriyor, güç veriyor.¨

(Kaynak: İleri Haber)

Paylaşın

TİP Başkanı Baş’tan ‘Medeni Kanun’ Çıkışı: Aklınızdan Bile Geçirmeyin

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başörtüsü tartışmalarında Anayasa’yı işaret etmesine tepki gösteren TİP Lideri Baş, “RTE ağzındaki baklayı çıkardı ve tartışmayı Medeni Kanun’a dönük bir saldırı fırsatına çevirdi… Medeni Kanun’u tartışmayı aklınızdan bile geçirmeyin!“ dedi.

Haber Merkezi / Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, başörtüsü tartışmalarında Anayasa’ya işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şimdi de Medeni Kanun’u hedef alması üzerine sosyal medya hesabından bir paylaşım yaptı.

Baş’ın paylaşımı şu şekilde: RTE ağzındaki baklayı çıkardı ve tartışmayı Medeni Kanun’a dönük bir saldırı fırsatına çevirdi. Şimdi ülkemizin tüm kadınları hedefte! Kadınların, çocukların, LGBTİ+ların dilediğince yaşaması bir pazarlık unsuru değildir. Medeni Kanun’u tartışmayı aklınızdan bile geçirmeyin!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Siyasi Topluluğu’nun ilk toplantısı için gittiği Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’dan dönüşte yaptığı açıklamada, Aslında Kılıçdaroğlu’nun ortaya attığı bu tez, siyaseti ne kadar bilmediğini, kendisinin bir siyaset fukarası olduğunu gösteriyor. Bir defa ortada şu anda yasal bir düzenlemeyi gerektirecek bir durum yok ki. Şu anda bu haliyle kızlarımız üniversiteye, ortaöğretime gidebiliyor mu, polis olabiliyor mu, asker olabiliyor mu? Evet. Bütün bunlar şu anda var mı? Var. Şimdi böyle bir durum ortadayken, bayram değil seyran değil, nereden çıktı bu iş?” demişti.

‘Aile falan hepsi bu işin içinde’

Erdoğan ayrıca “O zaman gel bunu Anayasa’ya alalım ki bundan sonra kimse bu işin üzerinde oynayamasın. Hemen ne yaptılar? Onun malum bir adamı var. “Desteklemeyeceğiz” dedi. Bunu söylemeye başladılar. Öyle de olsa şu anda ben çalışmayı başlattım. Adalet Bakanımın riyasetinde şu an itibarıyla gerek Bekir Bey gerek Anayasa Komisyonu Başkanım, Adalet Komisyonu Başkanım, onlar şu anda bu çalışmayı yapıyorlar. “Yanınıza milletvekili arkadaşlarımızı, MYK’den arkadaşlarımızı da alın çalışmayı hazırlayın” dedim. Devlet Bey’le de görüştüm bu konuyu. İnşallah bu işi hemen Meclis’e sunalım. Tabii ne olacak sunacağız? Anayasa değişikliği olarak. İnşallah arkadaşlar güzel bir hazırlık yapacaklar ve bu hazırlığı da Meclis’e sunacağız” ifadelerini kullanmıştı.

Erdoğan şöyle devam etmişti;

“Aile kavramı bizim olmazsa olmazımız zaten. Çünkü güçlü bir millet, güçlü aileden olur. Şimdi bizim bunun çalışmasını da yapmamız lazım. Çünkü son zamanlarda topluma LGBT’yi soktular. LGBT’yle birlikte de bizim aile yapımızı bunlar dejenere etmenin gayreti içerisine girdiler. Öyleyse biz olması gereken ne ise onu yapacağız. Biz kimlerin LGBT’ci olduğunu biliyoruz zaten. Ama bunu da aile olarak gelip oraya koyalım. Burada da çıksın bakalım neresinden savunacak onu da görelim”

Aile filan hepsi bu işin içinde. Öyle bir şey yapıyoruz ki hadi bakalım görelim seni. Bu işte ne kadar samimisin, değilsin; bunu burada göreceğiz.

 

Paylaşın

TİP’ten CHP’ye ‘Başörtüsü’ Eleştirisi; Laiklik Vurgusu

CHP’nin başörtüsü düzenlemesi içeren kanun teklifini eleştiren TİP Lideri Erkan Baş, “Türkiye’de Başörtülü olan olmayan, inanan (farklı inançlara sahip tüm inanların) ve inanmayanların herkesin özgür yaşamasının en önemli güvencesi laikliktir. Laikliği net bir biçimde savunmayan hiçbir siyasi parti bu ülkede halkın gerçek özgürlüğünü sağlayamaz. Biz AKP tarafından her gün törpülenen laikliğin güçlendirilmesi ve yeniden kazanılması için her tür katkıyı desteği vermeye açığız. Laiklik ilkesinin bu ülkede yaşayan tüm yurttaşlar için özgürlüğün teminatı olarak hayat bulması gerekiyor” dedi ve ekledi:

“Biz gerçek laiklik ve özgürlük sorunlarını konuşma çağrısı yapıyoruz. Başı açık kapalı, tüm emekçilerin yoksulların halkın çıkarlarını savunma çağrısı yapıyoruz. Halkın patronlara karşı iktidara karşı birleşik özgürlük mücadelesini büyütme çağrısı yapıyoruz. Bu ülkede yoksul çocuklarının, tarikatların cemaatlerin ellerine düşmesini engelleme çağrısı yapıyoruz. Bu ülkede laikliğin yeniden güçlü bir şekilde inşa edilmesi çağrısı yapıyoruz”

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) partisinin haftalık basın açıklamasını düzenledi. Erkan Baş’ın konuşmasından satır başları şu şekilde:

“Şimdi iktidar mensupları çıkıp diyecekler ki bu olay münferittir. Değil kardeşim… Münferit falan değil. Adalet sisteminin paramparça edildiği, hukuksuzluğun genel kaide olduğu, katillerin sırtının sıvazlandığı, iktidar sahiplerinin cezasızlık zırhıyla donatıldığı bu memlekette hiçbir cinayet münferit değildir!

Tıpkı öldürülen kadınlar, tıpkı görevi başında katledilen Ceren Damar gibi, Onur Şener cinayeti de politik bir cinayettir.

AKP devletinin şımarık, güçten, hırstan gözü dönmüş memurları, bir müzisyeni, sırf istedikleri şarkıyı bilmediği, çalmadığı için yüzünü camla parçalayarak katlettiler.

Daha vahim tarafı katil zanlılarının sabıka kayıtlarına rağmen devletin kadrolu memuru yapılmış olması. Güvenlik soruşturmalarıyla, mülakatlarla hakkı çalışma hakkı gasbedilen bu ülkenin gençlerinin yerine sırf iktidara yakın oldukları için suç kayıtlarına rağmen bu canileri memur yapan rezil düzene lanet olsun. İşte bizim bu düzenle bir derdimiz var.

Bizim derdimiz AKP ile ama AKP ile sınırlı da değil. Biz başka bir memlekete ihtiyaç olduğunu söylüyoruz. AKP’nin yarattığı bu düzenle, bu toplumla, bu insan türüyle, bu bencillikle, bu kural tanımazlıkla, bu mafyacılıkla bir derdimiz var.

Onur Şener’in ailesine, tüm sevenlerine, pandemi döneminden bu yana iktidar tarafından açlığa, yoksulluğa itilen ve sürekli olarak hedef gösterilen tüm müzik emekçilerine bir kez daha baş sağlığı diliyorum.

Bu karanlığı mutlaka yeneceğiz. Türkiye AKP karanlığından, baskısından mutlaka kurtulacak; yaşanabilir, sevgi ve umut dolu bir ülke olacak.

Bu aşağılık düzenin cezasızlık zırhıyla donattığı bir başka erkek, Serkan Tüzün isimli sözde hakim, dün evli olduğu bir kadını katletti.

Kadının acılı annesi, televizyonda, 12 yıldır kızının sistematik şiddet uyguladığını, aileyi arkasındaki güçle tehdit ettiklerini, çocuklarını bile göstermediğini ağlaya ağlaya anlattı. Peki sonra ne oldu?

Bu ülkenin Hakimler ve Savcılar Kurulu, katledilen kadın için değil, kadını katledip ardından intihar eden bu faşist cani için bir taziye mesajı yayınladı. Neymiş bir de eski Alperen Ocakları başkanıymış.

İşte boşa demiyoruz, hesaplaşacağız! Sabah kadın katleden bir cani için akşam ‘sayın’ deyip, arkasından rahmet okuyanlarla mutlaka hesaplaşacağız!

Hiç unutmayacağız. Hiçbir cinayeti unutmayacağız, unutturmayacağız. Kadın katillerinin sırtının nasıl sıvazlandığını, nasıl cüretlendirildiklerini, nasıl aklandıklarını unutmadığımız gibi bu taziyeyi de yemin olsun unutmayacağız. Ve mutlaka, hesaplaşacağız.

Bu iki cinayet Ankara’da yaşandı, bu ülkenin başkentinde. Ve bu ülkenin başkentinde de bir meclis var. Ne yapmaya çalışıyorlar? İşte bu cinayetlerin öğrenilmesini engellenmeye çalışılıyor.

Soru şu: Bu sansür yasası çıkmış olsaydı yurttaşlar ayrıntılarını sosyal medyada ve inatla yayıncılık, gazetecilik yapmaya çalışan her geçen gün sayıları azalan basın yayın organlarından bunu öğrenebilecekler miydi? İşte iktidarın yapmaya çalıştığı şey esas olarak budur. Bu yasa gazetecileri susturmak istiyor, bu yasa halkın haber alma hakkını gasbediyor.

Oysa okulların açıldığı gün Sevgili Sera Kadıgil’in imzasıyla Meclis’e sunduğumuz bir yasa teklifimiz var. Okullarda aç, susuz eğitim almaya çalışan milyonlarca evladımız için devlet en azından bir öğün yemek versin diyoruz.

Bütün çabamıza rağmen komisyon gündemine bile alınmayan yasa teklifimizi bir kez daha yurttaşlarımızın dikkatine sunuyoruz.

Okullarda aç kalan çocuklarımız var ya, o çocukların aç kalmasının tek sorumlusu AKP grubudur. İsterse 24 saat içerisinde bu yasa çıkar, yürürlüğe girer ve çocuklarımız okullarında karınları tok biçimde eğitimlerine devam edebilirler. Açlığı engelleyebilirler ama bunların çocuklarının hiçbirisi okullarda aç kalmadığı için hepsi yurtdışında özel okullarda yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarında yaşadıkları için 8 yaşında, 10 yaşında bir çocuğun aç karnına derse girmesinin ne demek olduğunu bilmiyorlar.

Bunun yerine saçma sapan yasa teklifleri ile halkın gerçekleri öğrenmesini engellemeye çalışıyorlar. Daha doğrusu, bu yasa tekliflerinin hepsinin bir amacı var. İktidarlarını korumak ve o iktidarla elde ettikleri servetlerini korumak için bu memleketin çocukları aç kalsın diyen bir iktidarla karşı karşıyayız. İşte bununla hesaplaşacağız.

Gerici bir molla rejimi tarafından zorbaca sözde kıyafet kurallarına uymadığı, sacının teli göründüğü için katledilen Mahsa Amini başta olmak üzere, bu ataerkil gerici düzenin yarattığı, cüretlendirdiği, cezasızlık zırhıyla donattığı erkekler tarafından öldürülen tüm kadınları saygıyla anıyorum.

İran’da sokağa dökülen kadınlar özgürlüğü için mücadele ediyor. Ve buradan tüm dünyaya çıkartılması gereken ve elbette ülkemize de çıkartılması gereken dersler var. Örneğin laikliğin, bir ülke için ne kadar hayati, ne kadar olmazsa olmaz bir ihtiyaç olduğunu bir kez daha yaşayarak görüyoruz. Sokakta yaşamlarını riske ederek mücadele eden kadınlar bize çok ama çok net bir şey gösteriyorlar. Türkiye’de de İran’da da laikliği yeniden, bir daha yitirmemek üzere mutlaka kazanacağız, kazanmak zorundayız!

Ne kazanmak istiyoruz? İnsanların inançları ya da inançsızlıkları, giydikleri ya da giymedikleri siyasetin konusu olmasın istiyoruz. Devletin bir dinin, bir yorumunu tüm topluma dayatmamasını; zorunlu din derslerinin kaldırılmasını istiyoruz. Memleketin dört bir yanında yoksul emekçi çocuklarının sadece imam hatiplere mahkum edilmesini engellemek istiyoruz. Bu ülkenin gençlerinin bu ülkenin geleceğinin kan emici tarikatların cemaatlerin ellerinden almak istiyoruz. 20 yaşındaki genç kardeşimiz Enes Kara’yı öldüren karanlığı yok etmek istiyoruz. Biz bu cemaat, tarikat, siyasal İslamcı karanlığından kurtulmak, nefes almak istiyoruz! Devleti buna alet edenlerden de, bu karanlığa çanak tutanlardan da hesap sormak istiyoruz.

‘Siyasal İslam’ın sıkıştırdığı yerden muhalefet etmek marifet değildir’

Kadının bedeni üzerinde fikir zikretmeden bir politika kurma becerisi bu ülkede yıllardır neden gelişmez bunu sorgulamak istiyoruz. Bir kez daha kadın bedeni üzerinden kurulmak istenen siyaset gündemiyle karşı karşıyayız. Siyasal İslam’ın sıkıştırdığı yerden muhalefet etmek marifet değildir. AKP’nin yalanlarına ve ithamlarına muhatap olmamak için özel bir çaba sarfetmemize bunun için sınırları zorlamamıza gerek yok.

Uzunca bir süredir sorun olmayan “türban sorunu” bir kez daha yakıcı bir sorunmuş gibi iktidarın ve bu kez üzülerek söylüyorum, muhalefetinin enstrümanı haline geldi. Oysa biraz önce söyledim. Çocukların okula aç susuz gitmesi, enflasyonun rekor üzerine rekor kırması, nefret siyasetinin gündelik hayatımızı cehenneme çevirmesi, yeni bir sansür yasasıyla memlekette çıt çıkmamasını hedefleyen bir iktidar, atanamayan öğretmenler, sağlıkçılar, iş bulamayan ve yabancı ülkelere garson olarak bile gitmeye razı olan milyonlarca genç, emekli olamayan yaşlılar, emekli olup açlığa mahkum edilenler.

Tüm bunlar orta yerde dururken AKP’nin belirlediği sınırlar içerisinde, AKP’nin belirlediği gündemlerle AKP’ye karşı muhalefet etmeyi gerçekten anlamıyoruz. Çok açık söylüyorum: İran’da kadının kakülünden korkan ahlak polisleriyle Türkiye’de kadının başörtüsü üzerinden siyaset devşiren tek adam ve onun türevleri bir ve aynıdır.

Evet, çok sık istismar ettikleri türbanlı “Bacılarımız” diyerek yalanlarla gözlerini boyadıkları kadınların karşısında erkekle kadının eşit olmadığını bir fıtrat olarak kabul eden bir tek adamla yönetiliyoruz. Örneğin; İstanbul Sözleşmesi’ni bir gece attığı bir imzayla yürürlükten kaldırdığını düşünen ama sözde türban duyarlılığıyla halkı aldatan bir iktidarla mücadele ettiğimizi hiç unutmamak gerekiyor.

Ezcümle AKP kurduğu saray rejimi o saray bir yalan üretme çiftliğine dönüşmüş durumda. Burada sınır yok. Yalanın bini bir para bunlarda. Ne yapacağız mesela? Camilere ayakkabılarla girdiler diye bir yalan uyduruyorlar. Ne yapacağız mesela? Caminin 500 metre etrafında ayakkabı çıkarılmalıdır diye kanun mu çıkaracağız bunun için? Her gün attıkları bir yalan var. CHP camileri ahır olarak kullandı diye bir yalan sürekli olarak söylüyorlar. Ne yapacağız? Bir köyde cami varsa o köyde hayvan otlatmak yasaklansın mı diyeceğiz?

Hatırlıyor musunuz? Hani önümüzdeki Cuma ispat edeceklerdi kaç yüz Cuma geçti bilmiyoruz. 9 – 10 yıl oldu bunun üzerinden. Kabataş yalanının yalan olduğunu ispat etmek için deniz kenarında bile olsa belden yukarı çıplak gezmek yasaktır diye kanun mu çıkaracağız arkadaşlar. Olmaz. Bu iktidarla böyle mücadele edilemez. Biz naçizane bir uyarımızı yapmak istiyoruz. AKP’nin yalanlarına yetişemeyiz. Onları o yalanlara boğmak zorundayız. O yalanların içerisinde boğulsunlar. AKP’nin oyuncaklarıyla oyun kurulamaz.

‘Laikliğin yeniden güçlü bir şekilde inşa edilmesi çağrısını yapıyoruz’

Türkiye’de Başörtülü olan olmayan, inanan (farklı inançlara sahip tüm inanların) ve inanmayanların herkesin özgür yaşamasının en önemli güvencesi laikliktir. Laikliği net bir biçimde savunmayan hiçbir siyasi parti bu ülkede halkın gerçek özgürlüğünü sağlayamaz. Biz AKP tarafından her gün törpülenen laikliğin güçlendirilmesi ve yeniden kazanılması için her tür katkıyı desteği vermeye açığız. Laiklik ilkesinin bu ülkede yaşayan tüm yurttaşlar için özgürlüğün teminatı olarak hayat bulması gerekiyor.

Biz gerçek laiklik ve özgürlük sorunlarını konuşma çağrısı yapıyoruz. Başı açık kapalı, tüm emekçilerin yoksulların halkın çıkarlarını savunma çağrısı yapıyoruz. Halkın patronlara karşı iktidara karşı birleşik özgürlük mücadelesini büyütme çağrısı yapıyoruz. Bu ülkede yoksul çocuklarının, tarikatların cemaatlerin ellerine düşmesini engelleme çağrısı yapıyoruz. Bu ülkede laikliğin yeniden güçlü bir şekilde inşa edilmesi çağrısı yapıyoruz.

Sadece biz değil madem kadınları tartışıyoruz. Kadın örgütlerinin sesine kulak vermeliyiz. Aylardır kadın örgütleri çeşitli alanlarda bu iktidarın dayatmalarına karşı bir mücadele yürütüyorlar ve şunu söylüyorlar. Yeni yasa icat etmenize gerek yok: var olanı uygulayın. Anayasanın 10. Maddesi ortada; Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırımı gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.

Ya da 1950’de altına imza attığın BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ortada duruyor. 2. Maddesi yani “Herkes ırk, renk cinsiyet dil siyasal veya diğer bir inanç ulusal ya da toplumsal köken, servet, doğuş ya da herhangi başka bir durumdan dolayı ayrıma uğramadan evrensel hak ve özgürlüklerden yararlanma hakkına sahiptir.” Buyurun altına imza attığımız sözleşmeyi uygulayalım.

2002’de yapacağını taahhüt ettiğin Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi (CEDAW); Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi uluslararası sözleşmesinin gereğini yapmak kafidir. Hani bir gecede çıkmaya teşebbüs ettikleri İstanbul sözleşmesi, İstanbul sözleşmesi uygulanmalı. Madem kadın haklarını konuşuyoruz, madem kadın konusunda bütün siyasetçiler hassas, o zaman her insanın en temel hakkı olan yaşam hakkı, bu ülkede kadınların yaşam hakkı güvence altında değil. Bunları hayata geçirecek kanunları, anayasaları, uluslararası sözleşmeleri uygulamak gerekiyor.

‘Kadın örgütlerinin sözü sözümüzdür’

Kadın örgütlerinin sözü sözümüzdür. Yasalara dokunmayın, yasaları uygulayın. Türkiye’de dini siyasal amaçları için uygulayan bir iktidarla karşı karşıyayız ve bunların yarattığı iklimi bir bütün olarak ortadan kaldırmak tüm siyasetçilerin, tüm yurttaşların eşit, özgür bir ülke hayali kuran herkesin en önemli görevi, en önemli sorumluluğudur. Yapılması gereken şey dinin ve paranın siyaset üzerindeki egemenliğine son vermek. Din ve para siyaseti belirlediği sürece halkın özgür ve mutlu olması, ülkemizin insanlarının barış içinde kardeşçe yaşaması mümkün değil. Dolayısıyla gerçek sorunları tartışmamız gerekiyor.

DİSK/Genel-İş üyesi Kumluca Belediyesi emekçilerini saygıyla selamlıyorum. Kumluca Belediyesi emekçileri, bir süredir belediye yönetiminin sendika ve emek düşmanı, kanunsuz uygulamalarına karşı kararlı bir mücadele yürütüyor. Sendikayı tanımayan yönetim, işçilerin günlük ücretlerini düşürüyor, sendikalı işçileri istifaya zorluyor, vazgeçiremediklerini işten çıkarıyor ya da sürgüne yolluyor. Anayasa’yı, ilgili kanunları ve işçilerin sözleşmeden doğan haklarını ihlal eden belediye yönetimini uyarıyoruz. Sendika ve emekçi düşmanı bu uygulamalara derhal son verilmelidir. Atılan işçiler işe bir an evvel geri alınmalı, işçilerin talepleri karşılanmalıdır. Sömürü, baskı, haksızlık nereden gelirse gelsin, Türkiye İşçi Partililer olarak karşısında duracak; Kumluca Belediyesi emekçilerinin talepleri kabul edilene değin yanlarında olacağız.

Bugün 4 Ekim Dünya Hayvan Hakları Günü, yaşam hakkı savunucularının mücadelesini selamlıyoruz. Saray’ın ve sermayenin aç gözlülüğüne bu ülkenin doğasını, yaşamını yem etmeyeceğimizi bir kez daha meclis kürsüsünden ifade etmek istiyorum. Bu ülkenin doğası, sokakları hepimiz için yaşanabilir, hepimiz için güvenli olana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.”

Paylaşın

TİP Başkanı Baş: Erdoğan’ı Ona Çok Benzer Bir Adayla Yenemeyiz

Duygu Demirdağ’ın “Bugün Seçim Olsa” programına konuk olan TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmalarına ilişkin muhalefete seslenerek, “Tayyip Erdoğan’ı, kendisine çok benzer bir aday çıkartarak yenemeyiz” sözlerine yer verdi. 

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, gazeteci Duygu Demirdağ’ın YouTube kanalında yayınlanan “Bugün Seçim Olsa” başlıklı canlı yayına konuk oldu. Baş, programda Demirdağ’ın ve yurttaşların sorularına yanıt verirken, yaklaşan seçimlere ve Türkiye siyasetine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Duygu Demirdağ programın başında, Erkan Baş’ın geçen cumartesi günü Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlediği halk buluşmasında yaptığı konuşmada “Hayal edelim” çağrısında bulunduğunu hatırlatarak, “Biz o hayalleri nasıl kuracağız kolay mı hayal kurmak?” diye sordu. Baş, Demirdağ’ın sorusuna “O kadar baskıcı, ceberut ve insanın günlük hayatını o kadar boğan bir iktidarla karşı karşıyayız ki o gün ona vurgu yapma ihtiyacı hissettim. Çünkü itiraf etmek gerekir ki hayali bile çok güzel. Bu ülkenin AKP’den kurtulmasının hayali bile çok güzel” şeklinde yanıt verdi.

Erkan Baş devamında şunları söyledi:

“Bu hayalin artık gözle görülür bir gelecekte olması, ulaşılabilir bir noktada olması, bizim mücadelemizde varabileceğimiz bir yerde olması beni çok heyecanlandırıyor. Herkes bu 20 yılda yaşadıkları üzerinden ya da daha kötüsü özellikle genç arkadaşların yaşayamadıkları üzerinden çeşitli hayaller kurabilirler. Bu hayal gücümüzü büyütmekte ve o hayal için mücadele etmekte fayda var. Ben böyle aşırı gerçekçi, sınırları çok köşeli bir biçimde çizilmiş gerçekçi bir yaklaşımın insanlık açısından sınırlandırıcı olduğunu düşünüyorum.  Türkiye siyasetinin en önemli problemlerinden bir tanesi aslında siyasetin insansızlaşması.

‘Başka bir siyaset tarzını egemen kılmaya çalışıyoruz’

İnsani birtakım özelliklerinizi bir kenara bırakıp siyasetin kurallarına göre yaşamanız, siyasetin kurallarına göre düşünmeniz, siyasetin kurallarına göre davranmanız gerekiyor ama o kuralları kim koydu, o kuralların bizim hayatımızda nasıl bir pozitif etkisi var bunları pek sorgulamıyoruz. Belki de Türkiye İşçi Partisi’nin bir farkı da bu. Türkiye’de kurulmuş siyaset düzeninin kurallarını da sorgulayan ve başka bir siyaset tarzını Türkiye’de egemen kılmaya çalışıyoruz. Ben de sonrasında o hayallerin büyüklüğünden insanların çok fazla hayal kurmasından çok mutlu oldum. Herkes bir biçimde kendi hayaliyle bu sürecin bir parçası oluyor. Dikkat ederseniz şöyle bir yaklaşım içerisinde değiliz. Benim, bizim, TİP’in, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın birtakım hayalleri var. ‘Gelin siz de bu hayallere ortak olun’ demiyoruz sadece. Herkes kendi hayaliyle bu kavgaya katılsın, hepimizin aslında hayallerini gerçekleştirmek için yapmamız gereken ortak bir şey olduğuna işaret etmek istiyorum.”

Erdoğan’ın sözleri…

Programın devamında AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Ankara’da Etlik Şehir Hastanesi Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmada “Sırf daha iyi arabaya binmek, sırf daha yeni telefon alabilmek, sırf daha çok konsere gidebilmek gibi süfli (adi, aşağılık, bayağı) heveslerle ellerin yani başka ülkelerin, başka toplumların kapısına varanlara acıyarak bakıyorum” demesine ilişkin açıklamalarda bulunan Erkan Baş, “Ne kadar sorumsuz bir zihniyet tarafından yönetildiğimizi gösteriyor bence. En hafif tabiriyle söylüyorum. Çünkü ben bu ülkeden giden her bir arkadaşım için ülkem adına üzülüyorum” dedi.

Baş şöyle devam etti:

“İnsanlar tabur tabur bu ülkeden yurt dışına gitmek durumunda kalıyorlarsa, bu ülkeyi yönetenlerin buradan kendilerine pay çıkarması ve bunun için gençlerden özür dilemesi, bu ülkeyi onların yaşayabileceği bir hale getirme iddiasını en azından ortaya koyması gerektiğini düşünüyorum.”

Seçimler ve adaylık tartışmalar

Yaklaşan seçimlere ve Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmalarına ilişkin soruları yanıtlandıran Baş, “Öncelikle Tayyip Erdoğan’dan, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden, AKP’den, AKP-MHP koalisyonundan, Saray Rejimi’nden, kim adını nasıl anlatıyorsa şu yaşadığımız süreçten bir kurtulmamız lazım, bunu değiştirmemiz lazım” dedi.

Baş, ortak aday tartışmalarına ilişkin şu ifadeleri kullandı:

“Önümüzdeki 100 yılın şekilleneceği bir seçim sürecine doğru gidiyoruz. Herhangi birimiz ‘ben’ deme şansı var mı? Herhangi birimizin sadece kendi partisinin, kendi ideolojisini, kendi fikrini düşünmesi ihtimali olabilir mi? Ne yapacağız? Bu süreçten geçerken bütün muhalefete çağrım şu: Hem siyasi partilerin yöneticilerine hem teker teker her yurttaşımıza diyorum ki hiçbirimiz beni, kendimizi değil, memleketi düşünelim. Hepimiz memleketimizi düşünelim. Tayyip Erdoğan’ı nasıl bir aday profiliyle yenebiliriz? Tartışmamız bu. Tayyip Erdoğan’ı, Tayyip Erdoğan’a çok benzer bir aday çıkartarak yenemeyiz.”

‘Eğitim politikalarındaki hatalar ülkenin gelecek 30 yılını mahveder’

Türkiye’de her devlet dairesinde cemaat örgütlenmelerinin devam ettiğini belirten Baş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bugün Türkiye’de en çok yoksulların, emekçilerin laikliğe ihtiyacı var. Ben İstanbul’dayım şu anda. İstanbul’da merkezi ilçelerden, Kadıköy’den Beşiktaş’tan başlayın; Tuzla’ya öbür tarafta Esenyurt’a kadar gidin. İnsanlar çocuklarını gönderebilecekleri devlet okulu ama laik eğitim verilen devlet okulu bulamıyorlar ya. Bugün düz liselere Anadolu liselerine gidin sınıf mevcutları 40-45’leri buluyor. İmam hatiplere gidin sınıflar 12 kişilik 14 kişilik. İnsanlar çocuklarını imam hatiplere göndermek istemiyorlar ama mecburen gönderiyorlar. Sayıları o kadar artmış durumdaki imam hatiplerin. Türkiye’yi kuşattılar neredeyse. Dolayısıyla şimdi bununla böyle bir eğitim anlayışıyla bu memleketin gelişmesi mümkün mü? Eğer buradaki tehlike ne? Bakın başka alanlardaki hatalar, başka alanlardaki yanlış tercihler bugünümüzü mahveder. Yakın geleceğimizi mahveder ama eğitim politikalarında yapılan yanlış hatalar, ülkenin önümüzdeki 20 yılını 30 yılını mahvedecek hatalar.

O yüzden biz zaten bu 3. İttifakın zorunlu olduğuna inandık. Dedik ki eğer biz Türkiye’de bir daha aynı şeyleri yaşamak istemiyorsak bu ülkenin ikinci yüzyılına girerken geçmişte yaptığımız hataları bir daha tekrarlamayacak bir siyasi iradenin de Türkiye’de güçlenmesi lazım. Çok basit, Türkiye’nin geride kalan yüz yılında bütün iktidarlar emekçileri, yoksulları siyasetin dışında tutabilmek için sol düşmanlığı yaptı. Bu memlekette sola dönük düşmanlığın, anti komünizmin, sosyalizm düşmanlığının arka planını iyi anlayalım.”

Paylaşın

TİP Lideri Erkan Baş: Doğru Olan ‘Ortak Aday’

TİP Lideri Erkan Baş, katıldığı bir televizyon programında yaptığı açıklamada, “Biz doğru olanın ortak aday olduğunu düşünüyoruz. Neden böyle düşündüğümüzü de defalarca açıkladım. Çok basit bakıyorum. Siyaset bazen böyle çok karmaşıktır ama biz parti olarak da siyaseti sadeleştirmeye çalışıyoruz. Sorum şu bütün yurttaşlara ve kendi adımıza da bir beyan… İkinci turda oy verebileceğimiz bir adaya ilk turda niye oy vermeyelim? Dolayısıyla hiçbir tartışma yok. Doğru olan, ilk turda bütün muhalefetin oyunu alabilecek, toplumun en geniş kesimlerinin oyunu alabilecek bir ortak adayın belirlenmesidir. Biz bunun doğru olduğunu düşünüyoruz” dedi ve ekledi:

“Diyoruz ki, Tayyip Erdoğan karşısına muhalefet çok aday çıkarttığında otomatikman muhalefet şunu kabul etmiş oluyor. Diyor ki ikinci tura kaldığında en çok kim alırsa biz ona vereceğiz.’ Herkes bunu söylüyor. Fakat seçim dönemi boyunca şunu yaşıyoruz, iktidarla mücadele bir kenara bırakılıyor. Muhalefet kendi içinde ikinci tura kim kalacak yarışına giriyor. Bu pratik bir problem. Dolayısıyla bu enerji kaybına neden oluyor. İnsanların umudunu kıran bir süreç yaşıyoruz ve denedik zaten bunu; başarısız oldu. Buradan yola çıkarak da biz TİP olarak uyarıda bulunuyoruz muhalefete diyoruz ki ikinci turda oy vereceğimiz birisine birinci turda da oy verebiliriz. Yeter ki bunu öncesinde örelim, bunu konuşalım, tartışalım.”

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, Halk TV ekranlarında yayınlanan “İsmail Küçükkaya ile Yeni Bir Sabah” programına konuk oldu. Programda gazeteci Küçükkaya’nın sorularına yanıt veren Baş, Türkiye gündemine ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Programın başında, 24 Eylül Cumartesi günü Emek ve Özgürlük İttifakı’nın İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlediği halk buluşmasında yaptığı konuşmada “hayal edelim” çağrısında bulunmasına ilişkin konuşan Erkan Baş, “Üniversiteden atılmadan önce öğrencilerimle sık sık sohbet ederdim. Öğrencilerime ilk olarak ‘hayaliniz ne’ diye sorardım. Çünkü ancak hayal edersek geleceği inşa edebiliriz. Umutlarımızın gerçekleştiğini hayal edelim” dedi.

Baş şöyle devam etti:

“Üniversite 4’üncü sınıf öğrencilerine ‘hayaliniz ne?’ diye sorduğumda şu cevabı alıyordum: İş, eş, araba… ‘Böyle hayal mi olur çocuklar?’ diyordum. Ben ilkokuldayken Gagarin olmayı, uzaya gitmeyi hayal ediyordum. Hayal dediğiniz şey böyledir. Bu iktidarın yarattığı en büyük yıkım; insanlarımızın hayal kurma gücünü ellerinden aldı. O kadar gündelik koşturmacayla uğraşıyoruz ki… Aslında biz belki de yaşamıyoruz, hayat bu değil. Yaşam nefes alıp vermekten ibaret değil. Ev kirası, doğal gaz, elektrik faturası ödeyeceksin, günde 12 saat çalışacaksın, kazandığın parayla da çocuğunu okutmaya çalışacaksın… Biz çalışmak için yaşıyoruz. Birileri bizim üzerimizden kâr elde etsin diye yaşıyoruz.”

İsmail Küçükkaya’nın “Erkan Baş’ın bugünkü hayali nedir?” sorusuna yanıt veren Baş, devamında şu ifadeleri kullandı:

“Ben gerçekten bireysel kurtuluşa inanmıyorum. Toplum olarak kurtulacağız. Güzel bir ülkemiz olacak. Güzel bir dünyamız olacak. Ben o güzel dünyaya katkı yapmış olmanın iç huzuruyla olacağım. Ben bugün roman yazmayı hayal ediyorum. Memleket şu felaketi atlatsın…

Ben Tayyip Erdoğan Belediye Başkanı olduğu dönemde lisedeydim. AKP iktidara geldiğinde üniversite öğrencisiydim ve bütün hayatımı mahvettiler. Bütün hayatım zorbalıkla mücadeleyle geçti. Şimdi diyorum ki: Kızım benim yaşadıklarımı yaşamasın. Geleceğe umutla baksın.”

“Karşı karşıya kaldığımız şey bir seçim değil”

Programın devamında yaklaşan seçimlere ilişkin konuşan Baş, “Karşı karşıya kaldığımız bir seçim değil sadece. Biz Türkiye’nin önümüzdeki süreçte nasıl şekilleneceğini yeniden tartışıyoruz” dedi.

Sağcı iktidarların yıllardır Türkiye’yi felakete sürüklediğine dikkat çeken Baş, şu ifadeleri kullandı:

“Esas olarak başta gençler, kadınlar, Kürtler, Aleviler ama en genel kimlik olarak Türkiye halkları bu iktidardan bir an önce kurtulmak istiyorlar ama ülkede hâkim bir siyaset düzeni var. Tek adam rejimi eleştirisi yapmak kolay, herkes bunun kötü olduğunu biliyor ama siyasi partilerde de tek adam rejimi var. Bunu tüm siyasi partiler için söylüyorum. Bu düzen bozuk bir düzen. Örneğin bir kişinin iki dudağından çıkan her şeyin kanun olmasına itiraz ediyoruz ama bu 6 kişi veya 16 kişi olunca yeterli olacak mı? Amacımız milyonlarca insanın siyasette söz sahibi olacağı bir siyasi anlayış yaratmak.

Karşı karşıya kaldığımız bir seçim değil sadece. Biz Türkiye’nin önümüzdeki süreçte nasıl şekilleneceğini yeniden tartışıyoruz. Evet son 20 yıldır Türkiye tarihin en karanlık dönemlerini yaşıyor ama Türkiye niye buraya geldi? Nasıl oldu da 1920’lerden 2000’lere gelirken Türkiye’de tarihin en karanlık dönemi doğdu? 1920’lerden bu yana memlekette halkın gerçek temsilcilerinin siyasette yer bulamadıklarını ve egemenler tarafından dışarıya itildiğini görüyoruz. Bizim ülkemizde egemenler halkın siyasete katılımını engelleyerek tarikatlar eliyle, cemaatler eliyle, özellikle ABD emperyalizminin yönlendirmesiyle Türkiye’de sağcı iktidarları var ettiler. Ve geldiğimiz yer felaket!”

“Erdoğan yalan söylüyor”

Türkiye’de 7 milyona yakın gencin ilk defa oy kullanacağına dikkat çeken Baş, “Erdoğan bu arkadaşlarımızın oyunu almak istiyor. Onlara yönelik sosyal medya kampanyası düzenlemişler, Tayyip Erdoğan videoda ‘Bizden önce seçme yaşı 30’du, biz onu 25’e indirdik, sonra 18’ indirdik’ falan diyor. İnanamadım ben buna. Ben 1979 doğumluyum, Tayyip Erdoğan gelmeden önce oy kullanmıştım. Çok basit… Gençlere sesleniyor ama onlara bir hayal bile sunamıyor. Bariz bir şekilde yalan söylüyorlar. Söylediklerinin hiçbiri doğru değil. Düzen siyasetçilerinin yaptığı en büyük hata gençlere şirin gözükmeye çalışıyorlar ve dalga konusu oluyorlar. Bu memleketin gençleri kandırılacak çocuklar değiller. Olgun, memleketin geleceğine dair kaygı duyan, siyasette kendilerine bir yer arayan konumları var. Böyle ucuz numaralarla gençleri kandıramazsınız” dedi.

Adaylık tartışmaları

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun parti üyelerine yönelik yaptığı “Benimle misiniz?” çağrısını da değerlendiren Erkan Baş, “Partisinin içine dönük söylediği sözlerle ilgili benim yorum yapmam doğru olmaz. Biz 6’lı Masa’nın iç tartışmalarına dair söz söylemeyi doğru bulmuyoruz. Ama mesele memleket meselesine geldiği takdirde tavrımız açık. Başından bu yana aynı şeyi söylüyoruz; Türkiye bu rejimden kurtulmalı. Bizim bir numaralı görevimiz ve sorumluluğumuz bu. Bu konuda üzerimize düşen her şeyi yaptık ve bundan sonra da yapmaya hazırız” dedi.

Baş, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı tartışmalarına ilişkin şunları söyledi:

“Biz bu konuda şu anda bekleme halindeyiz. İki temel mesele var: Biri esas biri usul. Esas açısından baktığımızda siz nasıl bir ülke vadediyorsunuz, hedefleriniz ne? Önümüze Millet İttifakı’nın ya da 6’lı Masa’nın vaatleri gelecek ve bakacağız. Açıklarlarsa biz tartışmak isteriz.

Türkiye İşçi Partisi adına söylüyorum; biz doğru olanın ortak aday olması gerektiğini düşünüyoruz. İkinci turda oy verebileceğimiz adaya ilk turda neden oy vermeyelim. Doğru olan ilk turda bütün muhalefetin oyunu alabilecek, toplumun en geniş kesimlerinin oyunu alabilecek bir ismin belirlenmesidir.

“Erdoğan hayatının en büyük yenilgisini yaşayabilir”

Geçen seçimden bir deneyimimiz var bizim. Tayyip Erdoğan’ın karşısına muhalefet çok fazla aday çıkardığında şunu kabul etmiş oluyoruz: İkinci tura kalındığında Tayyip Erdoğan’ın karşısında olan ismi destekleyeceğiz ama seçim sürecinde iktidarla mücadele bir kenara bırakılıyor, muhalefet kendi içinde ikinci tura kim kalacak yarışı yapıyor. Bu denendi ve başarısız olundu. İkinci turda oy verebileceğimiz kişiye birinci turda da oy verebiliriz.

Usul açısından da uyarıda bulunmak istiyorum. Biz tek adamın belirlenmesine karşıyız. Ama Millet İttifakı da sürekli ‘6 genel başkan belirleyecek’ diyor. Bu doğru bir tutum değil. Bugünden sendikalara, demokratik kitle örgütlerine gidin, kendiniz dışında bütün siyasi partilerle görüşün. Görüşmekten ne kaybederler? Herkesin içine sinen bir adayda ortaklaşılmasıyla Tayyip Erdoğan hayatının en büyük yenilgisini yaşayabilir.”

“AKP gençlerin hayatını çürüttü”

Programın son bölümünde gençlerin sorunlarına ve AKP iktidarının politikalarına dair açıklamalarda bulunan Erkan Baş, iktidarın bilinçli politikalar uygulayarak gençlerin hayatını ‘çürüttüğünü’ söyledi.

Baş, şunları kaydetti:

“Yoksul mahallelerinde gençler uyuşturucuya sürükleniyor. Yanlış ama bilinçli devlet politikalarıyla gençlerin hayatları çürütülüyor. Çocuklar tarikatlara, cemaatlere mecbur bırakılıyor. Enes Kara diye bir kardeşimiz Elazığ’da hayatına kıydı… Bana Türkiye’nin her yerinden ‘üniversiteyi kazandık, yurt yok. Ne yapacağız?’ mesajları geliyor. Bunların hepsi bilinçli iktidar politikası.

15 Temmuz’dan sonra FETÖ’nün okullarına ve yurtlarına el konuldu. Bunların önemli bir bölümü de kendilerine yakın vakıflara devredildi. Madem el konuldu bunlara devlet işletsin. Okulların büyük bir bölümü imam hatiplere dönüştürüldü. Veliler çocuklarını imam hatiplere göndermek istemiyor ama o yöne iteleniyorlar.

Gençlerimizi spora yönlendirsek hem kötü alışkanlıklardan uzak kalırlar hem sağlıklı olurlar hem de sağlıklı nesiller yetiştiririz.”

Paylaşın

TİP Lideri Erkan Baş’tan Dikkat Çeken ‘Aday Ve Altılı Masa’ Açıklaması

Türkiye gündemine ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulunan TİP Genel Başkanı Erkan Baş, “Esas olan ortak adaydır. Olması gereken ortak bir adayın çıkması ve Tayyip Erdoğan’a yüzde 60-70’le hayatının en büyük yenilgisini yaşatmak. Önerimiz budur.”

Erkan Baş, açıklamasının devamında “Fakat burada ek yapıyorum: Bizim Tayyip Erdoğan’ın yaptıklarına, yaklaşımlarına dair itirazımız var. Ne yapıyor mesela? Ağzından çıkan kural oluyor. Tek adam düzeni bu. Biz tek adam düzenine karşıyız ama hep aynı şeyi söylüyor Millet İttifakı’ndaki arkadaşlar. Bir kişi değil altı kişi karar verince demokratik mi oluyoruz? Bizim söylediğimiz kişi aday olsun diye bir talebimiz hiç olmadı. ” ifadelerini kullandı ve ekledi:

“Söylediğimiz şey şu: Yapılması gereken halkı sürecin içine katmaktır. Milyonlarca insan seçimlerde gidip oyunu alacağınız insanlar değil. Onlar bizim birlikte nefes alıp verdiğimiz birlikte yaşadığımız mücadele arkadaşlarımız, yurttaşlarımız. Yurttaşı özne kılalım. Aday belirleme sürecinde kadın örgütlerini, gençlik örgütlerini, kitle örgütlerini çağırın ve dinleyin. Aday belirleme süreci 6’lı Masa’nın dışına taşmak zorunda.”

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, FOX TV ekranlarında gazeteci İlker Karagöz’ün sunduğu “Çalar Saat” programına konuk oldu. Programda Karagöz’ün sorularına yanıt veren Erkan Baş, Türkiye gündemine ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Türkiye’nin bir an önce seçime gitmesi gerektiğini belirten Baş, “Öyle bir yıkım var ki, bu iktidardan kurtulduktan sonra iş bitmiyor. Geride kalan 20 yıllık yıkımın ortadan kaldırılması için Türkiye’nin baştan aşağıya yeniden kurulması gerekiyor” dedi.

Karagöz’ün “En fazla yıkım nerede?” sorusuna yanıt veren Baş, “Güncel olarak ekonomi” yanıtını verdi. Erkan Baş, şunları kaydetti:

“Açlık, yoksulluk, işsizlik, alışveriş yapamamak en temel ihtiyaçlarını karşılayamamak… Diyelim ki yaz aylarında tatil yapmak istiyoruz. Unuttuk bunu farkında mısınız? Milyonlarca insan hayalini bile kuramıyor. İki gün önce okullar açıldı. Bizim görebildiğimiz kadarıyla vatandaşın en büyük derdi artık çocukların okul malzemeleri, defteri, kâğıdı, kalemi. Çocuğu okula göndereceksiniz, öğlen ne yiyecek bu çocuk okulda?”

“Yaşamayı unuttuk”

Erkan Baş, programın devamında Tuzla’da yurttaşlarla bir araya geldiği İşçi Evi’nin açılışında bir işçinin kendisine anlattıklarını paylaştı. Baş, şu ifadeleri kullandı:

“Bir tekstil atölyesinde çalışıyor, oğlu var ikinci sınıfa gidiyor. Atölyede öğlen yemek veriyorlar. Bana ‘Başkanım, kutu meyve suyu versinler de eve getireyim, çocuğumun beslenme çantasına koyayım diye dua ediyorum’ diyor. İnsanlar iş yerlerinde kendi yemeleri gereken yemeği çocuklarına ayırıyorlar. Bazı şirketler çalışanlara yemek kartı veriyor. İnsanlar o kartı marketlerde kullanmaya başladı. Türkiye’nin gerçeği bu, bizim bunları konuşmamız lazım.”

Türkiye’de yaşayan milyonlarca insanın “yaşamayı unuttuğunu” söyleyen Erkan Baş, “Artık yaşamayı unuttuk. Yaşamak dediğimiz nefes alıp vermek değil. En basit ihtiyaçlarımızı bile karşılayamadığımız durumlarda hayatımızı idame ettirmeye çabalıyoruz. Bizim buna itiraz etmemiz lazım. İnsanın dinlenme hakkı vardır, eğlenme hakkı vardır, çocuğunun geleceğine dair kaygı duymama hakkı vardır, iş güvencesi hakkı vardır, konut hakkı vardır…” diye konuştu.

“Saray yandaşlarını zenginleştiriyor”

Saray Rejimi’nin yandaşlarını zenginleştirdiğine ve bunun dışında kalan milyonlar yurttaşın her geçen gün yoksullaştığına dikkat çeken TİP Lideri Erkan Baş, “Bu iktidarın en büyük özelliklerinden bir tanesi Türkiye’yi ikiye böldüler. Saray’ın etrafında kümelenen bir azınlık var ve onlar rahatlar. Türkiye büyüyor çünkü siz çalışıyorsunuz, ben çalışıyorum, milyonlarca işçi, köylü, madenci, kadın üretmek için elimizden geleni yapıyoruz ve ülkemizi zenginleştiriyoruz. Ama bu zenginlikler ülkenin tepesine çökmüş yüzde 1’in eline geçiyor. AKP iktidarı boyunca Türkiye’nin en tepesindekilerin toplam servetten aldığı pay niye her geçen gün artıyor? En tepedeki yüz 1 her gün zenginleşiyorsa onun dışında kalanlar yoksullaşıyor” dedi.

“Biz çalışmak için yaşıyoruz”

“Kendime insan neden çalışır?” sorusunu soruyorum diyen Erkan Baş, “İnsan üretir. Üretmekten mutlu olursunuz. Çalışırsınız ve hayatınızı güzelleştirirsiniz. Kazandığınız parayla kendinizi, eşinizi, çocuklarınızı mutlu bir geleceğe hazırlamak istersiniz. Türkiye’de biz yaşamak için çalışmıyoruz. Biz sadece çalışmak için yaşıyoruz. Öyle bir sistem kurdular ki insanların hayatı kalmadı. Sabah güneş doğmadan kalkıyorsunuz, işe gidiyorsunuz, saatlerce çalışıyorsunuz, akşam karanlığında eve geliyorsunuz” ifadelerini kullandı.

TİP Lideri Erkan Baş şöyle devam etti:

“AKP iktidarını yeneceğiz, hiç şüphemiz yok. Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin geleceğinde böyle bir parti olmayacak. Ama bu 20 yıldır yaratılan yıkım ve bunun sonuçları uzun vadede çözülecek. Çocuklarımız sağlıksız yetişiyorsa bu gelecek için büyük bir tehlikeye işaret etmiyor mu? Bunları ortadan kaldırmak için çok hızlı önlemler almak gerekiyor. Türkiye büyüyor masalları anlatıyorlar. Bizim yapmamız gereken zenginliği tüm topluma yaymak.”

“20 yıldır yaptıklarımızı yaparsak kaybederiz”

Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin de açıklamalarda bulunan Erkan Baş, “En başta şunu şöyleyeyim: Türkiye’nin bir an önce Tayyip Erdoğan’dan kurtulması lazım. Bunun için hiçbir tereddüt yok” dedi.

“Peki bu Saray Rejimi’nden nasıl kurtuluruz?” diye soran TİP Lideri Erkan Baş, şunları şu ifadeleri kullandı:

“20 yıllık bir iktidarla karşı karşıyayız. Demek ki 20 yıldır yaptığımız şeylerin aynısını yaparsak yine kurtulamayız. 20 yıldır yapmadığımız şeyleri yapalım. Cumhurbaşkanlığı seçimi yaşadık ve ikisini de Tayyip Erdoğan kazandı. Buradan ders çıkarmamız lazım. Kazanabilecek aday… Peki bu adaya kim karar verecek? Daha önce Ekmeleddin İhsanoğlu kazanabilecek aday diye önümüze çıkarıldı. Biz o zaman da anlatmaya çalıştık. Bir gericinin karşısına başka bir gerici çıkararak kazanamazsınız. Siyaset aynı zamanda ilke ve duruş meselesidir.

Buradan ders çıkarmak gerekiyor. Yeni bir Ekmeleddin İhsanoğlu vakasına izin vermemek gerekir. 2018 seçimlerini yaşadık, şöyle bir algı oluştu: Çok aday çıkarsa Tayyip Erdoğan ilk turda kazanamaz, ikinci turda da muhalefetin hangi adayı kalırsa hep beraber ona oy veririz. İlk bakışta güzel gözüküyor ama pratiğe indiğimizde muhalefetin adayları iktidar karşıtı bir süreç yerine birbirleriyle uğraştılar. Mesele ikinci tura kim kalacak yarışına döndü. Arada gerçek görevimizi unuttuk ve Tayyip Erdoğan kazandı.

“Esas olan ortak aday”

Esas olan ortak adaydır. Olması gereken ortak bir adayın çıkması ve Tayyip Erdoğan’a yüzde 60-70’le hayatının en büyük yenilgisini yaşatmak. Önerimiz budur. Fakat burada ek yapıyorum: Bizim Tayyip Erdoğan’ın yaptıklarına, yaklaşımlarına dair itirazımız var. Ne yapıyor mesela? Ağzından çıkan kural oluyor. Tek adam düzeni bu. Biz tek adam düzenine karşıyız ama hep aynı şeyi söylüyor Millet İttifakı’ndaki arkadaşlar. Bir kişi değil altı kişi karar verince demokratik mi oluyoruz? Bizim söylediğimiz kişi aday olsun diye bir talebimiz hiç olmadı.

Söylediğimiz şey şu: Yapılması gereken halkı sürecin içine katmaktır. Milyonlarca insan seçimlerde gidip oyunu alacağınız insanlar değil. Onlar bizim birlikte nefes alıp verdiğimiz birlikte yaşadığımız mücadele arkadaşlarımız, yurttaşlarımız. Yurttaşı özne kılalım. Aday belirleme sürecinde kadın örgütlerini, gençlik örgütlerini, kitle örgütlerini çağırın ve dinleyin. Aday belirleme süreci 6’lı Masa’nın dışına taşmak zorunda.”

Paylaşın

TİP Başkanı Erkan Baş: Birileri Emeğimizi Çalarak Zenginleşiyor

Hakları için iş bırakan Ağaç ve Peyzaj A.Ş. işçilerini ziyaret eden TİP Başkanı Erkan Baş, burada yaptığı konuşmada, “Bugün Türkiye’nin dört bir yerinde ülkenin içinden geçtiği durumu konuşuyoruz, ekonomik krizi konuşuyoruz, yoksulluğu konuşuyoruz, açlığı konuşuyoruz. Ama burada sizlerin arasında bir şey daha söylemek istiyorum. Evet her gün yoksullaşıyoruz, her gün açlıkla boğuşuyoruz her gün işsizlik tehdidiyle karşı karşıyayız.”

Erkan Baş, konuşmasının devamında, “Çalıştığımızda kuralsız çalışmaya, her tür sömürüye maruz kalıyoruz. Ama hepsinin nedenini biliyoruz. Biz yoksullaşıyoruz çünkü bu ülkede birileri her gün zenginleşiyor, haksız yere zenginleşiyor, emeğimizi çalarak zenginleşiyor.” ifadelerini kullandı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraki Ağaç ve Peyzaj A.Ş.’de çalışan işçiler, toplu iş sözleşmelerinin yapılmaması ve açlık sınırının altında kalan ücrete çalıştırılmalarına karşı iş bıraktı.

DİSK’e bağlı Birleşik Tarım Orman İşçileri Sendikası (BTO-Sen) tarafından Saraçhane Parkı’nda 5 Eylül Pazartesi günü başlatılan iş bırakma eylemine, bugün TİP Genel Başkanı Erkan Baş, HDP İstanbul Milletvekilleri Musa Piroğlu ve Züleyha Gülüm de destek verdi.

Burada konuşan Baş, Ağaç A.Ş. işçilerinin haklı mücadelesinde sonuna kadar yanlarında olacaklarının mesajını vererek “Sizler zaten burada toplanarak, yan yana gelerek, örgütlenerek çok şeyi söylüyorsunuz. Bize düşen sizin yükselttiğiniz o sesin yanında olmak, sizin yükselttiğiniz sesin tüm Türkiye’de duyulmasına yapabiliyorsak bir katkı koymaktır” dedi.

Baş, konuşmasının devamında şu sözleri kaydetti:

“Şunu bilmenizi istiyorum, bizim için dünyada en önemli şey işçi haklarıdır. İşçi sınıfının hakkı, alın teri, emeği bizim kırmızı çizgimizdir. Karşımızda kim olursa olsun ister devlet yetkilileri olsun, ister patronlar olsun, işçi arkadaşlarımız hak mücadelesine girdiyse bizim yanımız işçilerin yanıdır, işçilerin içinde olmaktır.

‘Birileri emeğimizi çalarak zenginleşiyor’

Bugün Türkiye’nin dört bir yerinde ülkenin içinden geçtiği durumu konuşuyoruz, ekonomik krizi konuşuyoruz, yoksulluğu konuşuyoruz, açlığı konuşuyoruz. Ama burada sizlerin arasında bir şey daha söylemek istiyorum. Evet her gün yoksullaşıyoruz, her gün açlıkla boğuşuyoruz her gün işsizlik tehdidiyle karşı karşıyayız. Çalıştığımızda kuralsız çalışmaya, her tür sömürüye maruz kalıyoruz. Ama hepsinin nedenini biliyoruz. Biz yoksullaşıyoruz çünkü bu ülkede birileri her gün zenginleşiyor, haksız yere zenginleşiyor, emeğimizi çalarak zenginleşiyor.

Utanmadan sabah akşam Türkiye büyüyor, ekonomi büyüyor diyorlar. Doğru ama büyüyen sadece onların sarayları, büyüyen sadece onların cepleri, büyüyen sadece bir avuç tefeci bezirgân bu memlekette. Her şeyi yaratan, emekle, alın teriyle bu ülkeyi omuzlarında taşıyan işçilere ise hep kriz hep kriz hep kriz. Yeter kardeşim yeter. Artık bu krizin faturasını işçiler ödemeyecek, emekçiler ödemeyecek. Siz milyonlarınıza milyon katarken şu işçileri düşünüyor muydunuz hiç? Siz her gün zenginleşirken işçiler de zenginleşir diyor muydunuz? Hayır sadece kendisini düşünen bir avuç asalak memleketin tepesine çökmüş bütün zorlukları bütün eziyeti işçiler emekçiler çeksin istiyorlar

Bunu kabul etmeyeceğiz, bunu reddedeceğiz. Nerede olursa olsun, karşımızda kim olursa olsun işçilerin hak mücadelesinde din, dil, ırk ayrımı gözetmeden, siyasi parti ayrımı gözetmeden sadece ve sadece işçinin alın teri için mücadele edeceğiz. İşçi hakkını alacak çizgisinde buluşacağız. O yüzden sonuna kadar yanınızdayız, her gün yanınızda olacağız. Buradan herkese sesleniyoruz. Sesimizi herkes duysun. İşçi kardeşlerimiz yan yana gelmişler omuz omuza vermişlerse bu mücadelede hakkettiklerini alana kadar elimizden gelen ne varsa yanlarında olmaya devam edeceğiz ve sonunda inanıyoruz; işçiler birleştiğinde işçiler mutlaka kazanacak, patronlar, patronlara dostluk edenler yenilecekler. Biz kazanacağız biz kazanacağız!”

“Biz kazanacağız”

Baş’ın ardından konuşan HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ise şu ifadeleri kullandı: “Müthiş bir enerji görüyorum, müthiş bir direniş görüyorum, müthiş bir umut görüyorum yüzlerinizde. Kararlılığınıza hayranım, bütün işçiler böyle bir kararlılık sergilediğinde, ezilenler böyle bir kararlılık sergilediğinde karşımızda kimse durabilir mi?

Biz yan yana durduğumuzda, biz güçlü olarak ‘hakkımızı istiyoruz ve vereceksiniz’ dediğimizde biz kazanacağız.

Biz biliyoruz ki kazandıracak olan şey ezilenlerin, sömürülenlerin, yok sayılanların ortak mücadelesidir. Bu mantıkla, bu akılla hep beraber mücadele etmeye devam edeceğiz. Yanınızda olmaya devam edeceğiz, biz kazanacağız!”

(Kaynak: İleri Haber)

Paylaşın

Erkan Baş’tan İttifak Açıklaması: 15-20 Gün İçinde İlan Edilecek

Gebze’de yurttaşlar ile bir araya gelen TİP Genel Başkanı Erkan Baş, baraj sisteminin de ittifaklar ile sona erdiğini vurgulayarak, “Üçüncü ittifak 15 – 20 gün içerisinde ilan edilecek. Üçüncü ittifak barajı geçtiği zaman, ittifakın bütün partileri barajı geçmiş sayılıyor. Dolayısıyla, ‘Ben size oy vermek istiyorum ama barajı geçemediğimiz için veremiyorum’ diyen olursa böyle bir durum kesinlikle yok. Bu ittifak yüzde 7’yi geçtiği anda baraj problemi ortadan kalkıyor. Baraj kalktığı andan itibaren de her parti aldığı oy kadar milletvekili çıkartır” dedi.

Gelecek seçimlere ilişkin de konuşan TİP Lideri Erkan Baş, Ekmeleddin İhsanoğlu örneğini hatırlatarak “Tayyip Erdoğan’ı gerçekten yenmek istiyorsanız Erdoğan’ın taklitlerinden sakının” ifadelerini kullandı Erkan Baş, gelecek dönemde parlamentoda güçlü bir sol olması gerektiğini de belirtti.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, dün, Kocaeli’de partisinin Gebze İlçe Örgütü tarafından düzenlenen halk buluşmasında yurttaşlarla bir araya gelerek sorularını yanıtladı ve siyasetin gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Birleşik Metal-İş Gebze 1 No’lu Şube’de düzenlenen buluşmada, AKP’den kurtulmak için halkın geniş kesimlerinin mücadeleye dahil olmasını gerektiğini vurgulayan Baş, “Bizi bu iktidardan doğrudan kurtaracak olan halkın kendisidir. 20 yılın en önemli dersi; eğer gerçekten AKP’den kurtulmak istiyorsan, elini taşın altına koyacaksın. ‘AKP’den kurtulmak istiyorum ama seçimden seçime önüme koyulan seçeneklerden birini seçer kurtulurum’ diyerek AKP’den kurtulamazsınız. Bu 20 yılda hiç ders almadıysak bundan ders almamız lazım” dedi.

Halkın yüzde 99’unun alın teriyle, emek gücüyle hayatını idame ettirmek zorunda olduğuna dikkat çeken Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nede (TBMM) ise tersi bir durum olduğuna dikkat çekerek, “Parlamentoya bakıyorsun belki numunelik olarak geçmişinde sendikacılık deneyimi olan birkaç arkadaş, bazı partilerde kendilerine yer buluyor ama Türkiye’nin yüzde 99’u nere, Meclis’in hâli nere? Bu ülkede bir üretenler, yaratanlar var; bir de bunun üzerine çökerek, kendilerine kurdukları iktidarla memleketi istediği gibi yönetenler var. Olay bu kadar basit” ifadelerini kullandı.

Siyasetin, halkın tüm yaşam koşullarını belirleyen mekanizma olduğunu belirterek sözlerine devam eden Baş, işçi ve emekçilerin katılımının önemini işaret ederek, “Siz onunla ilgilenmeseniz de o bizimle ilgileniyor. Siyasetle hiç ilgilenmezsen, siyaset senin nasıl yaşayacağına nasıl nefes alacağına karar verir. Ama öyle bir mekanizma oluşturmuşlar ki, siyaseti bir grup elitin eline vermişiz” şeklinde konuştu.

Siyasi partilerin yurttaşları sadece 5 yılda bir kendisine oy verecek seçmenden ibaret gördüğünün altını çizen Baş, “‘Yurttaşlık vazifeniz bundan ibarettir’ diyorlar. Bize, bu anlatılıyor. Bize, bu anlatıldığı zaman da bizi yönetenler bizim gibi insan olmuyor. Siyaset sanki bu memleketin tepesine yerleşmiş patronlar ve patronlara hizmet edenlerden ibaret. Biz ekmeğimizin, çocuklarımızın geleceğinin peşindeyiz. İşte tam da bu yüzden siyasetle ilgilenmediğimiz zaman geleceğimizin ne olacağına onlar karar veriyor” vurgusunda bulundu.

Türkiye’de gençlere gereken önemin verilmediğini de belirten Baş, “Gençlere önem veren bir anlayış, ‘Gençler geleceğimizdir’ demez, ‘Gençler bugünümüzdür’ der. Bugün onların ne dediğine, nasıl yaşamak istediğine, sözüne değer verirseniz gençlere değer vermiş olursunuz” diye konuştu.

Seçimlere ilişkin de konuşan TİP Genel Başkanı Baş, “İlk seçimde gidecekler” ifadesinin tekrarlanmasını doğru bulmadığını belirterek, AKP’nin olağan şartlarda gerçekleşecek seçimlerde ağır bir yenilgi alacağını ancak bunu seçim gününe kadar yapılacak çalışmaların belirleyeceğine dikkat çekerek, “‘Bunlar zaten gitti, bunların zaten kazanma şansı yok’ diyerek, tırnak içinde ifade ediyorum yatışa geçerseniz, AKP seçime kadar daha 40 tane takla attırır. Bunun olması için bugünden başlayarak hayatın her alanında mutlaka örgütlü ve süreklileşmiş bir mücadele içinde olmamız lazım. ‘Biz seçime kadar bekleyelim de biz zaten seçimde bunları yeneceğiz’ rahatlığı bize kaybettirir” uyarısında bulundu.

‘Erdoğan’ı gerçekten yenmek istiyorsanız Erdoğan’ın taklitlerinden sakının’

“Bu Cumhurbaşkanlığı seçimi bir referandum. Erdoğan ile tamam mı devam mı? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi İle tamam mı devam mı? Bu soruya bir yanıt bulmamız lazım” diyerek sözlerini sürdüren Baş, “Bir tek adamın karşısına başka bir tek adamın, bir siyasal İslamcının karşısına başka bir siyasal İslamcıyı koyduğunuzda bu seçimi kazanma şansınız yok. Tayyip Erdoğan’ı gerçekten yenmek istiyorsanız Erdoğan’ın taklitlerinden sakının. Halk böyle bir adaya oy vermez, bunu geçmişten bir ders olarak söylüyoruz. 2014 seçimlerinde Ekmeleddin İhsanoğlu aday olduğunda yapılanın yanlış olduğunu söylemiştik. Ekmeleddin İhsanoğlu bir sonraki seçimde gitti, Tayyip Erdoğan’a oy verdi. İhsanoğlu, Tayyip Erdoğan’a bu yolu açanlardan bir tanesidir” hatırlatmasında bulundu.

Önümüzdeki seçimlerde iki ayrı oy kullanılacağını da hatırlatan Baş, “Seçim sistemi sürekli değiştiği için bazı insanlar önümüzdeki seçimlerde iki oy kullanacağını hâlâ bilmiyor. Biz bir oyu Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden kurtulmak için kullanacağız ve bunda Türkiye’nin yüzde 60 – 70’i ile ortağız. İkinci oy ise Meclis. Hangi partinin sizi temsil etmesini istediğiniz konusunda vereceğiniz karar da en az Cumhurbaşkanlığı seçimi kadar önemli” ifadelerini kullandı.

Mevcut sistemi değiştirmek için Anayası’nın değişmesi gerektiğini ve bunun için de en az 360 milletvekilinin bunu onaylaması gerektiğini de ifade eden Baş, “Dolayısıyla parlamentoda Millet İttifakı’nın kaç kişi olacağı önemli değil, AKP – MHP dışındaki partilerin toplam kaç kişi olacağı önemli. Bu yüzden parlamentoda güçlü bir sol muhalefetin olması şart” dedi.

“Üçüncü ittifak 15 – 20 gün içerisinde ilan edilecek”

Baraj sisteminin de ittifaklar ile sona erdiğini vurgulayan Baş, “Üçüncü ittifak 15 – 20 gün içerisinde ilan edilecek. Üçüncü ittifak barajı geçtiği zaman, ittifakın bütün partileri barajı geçmiş sayılıyor. Dolayısıyla, ‘Ben size oy vermek istiyorum ama barajı geçemediğimiz için veremiyorum’ diyen olursa böyle bir durum kesinlikle yok. Bu ittifak yüzde 7’yi geçtiği anda baraj problemi ortadan kalkıyor. Baraj kalktığı andan itibaren de her parti aldığı oy kadar milletvekili çıkartır” diye konuştu.

Paylaşın

TİP Genel Başkanı Erkan Baş’tan Siyasilere Çağrı: Mal Varlığınızı Açıklayın

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, partisinin gençlik örgütünün düzenlediği yaz kampı için gittiği Muğla’nın Datça ilçesinde, yazar Feryal Pere’ye yaptığı ziyarette çekilen bir fotoğraf üzerinden “villası olduğu” ve “villada tatil yaptığı” iddialarına sosyal medya hesabından cevap verdi.

Twitter hesabından paylaşımlarda bulunan Baş, “Villam yok. Kendime ait bir evim de yok. 13 yıldır aynı evde kirada oturuyorum. 2013 model bir arabam, kitaplarım ve bilgisayarım dışında malım-mülküm yok” dedi.

Erkan Baş ayrıca başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm siyasi parti liderlerine mal varlıklarını açıklamaları çağrısında bulundu.

Baş, “Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm siyasi parti genel başkanları mal varlıklarını halka açıklamalıdır. Ne kadar kolay olduğunu göstermiş olduğumu umuyorum” ifadelerini kullandı.

“Ben çocuklarıma onurlu bir ad ve yaşam bırakacağım”

TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ın yaptığı açıklamaların tamamı şöyle:

“Yalanın gerçeğin yerine geçmesine izin vermemek için yazmak şart oldu:

Villam yok.

Kendime ait bir evim de yok.

13 yıldır aynı evde kirada oturuyorum.

2013 model bir arabam, kitaplarım ve bilgisayarım dışında malım-mülküm yok.

Bir de çıkarıp göstermek için cep telefonu :))

Ben çocuklarıma onurlu bir ad ve yaşam bırakacağım.

Sosyalistlerle ilgili algı yürüten hırsızlardan geriye kalan tek şey ise utanç olacak.

Çünkü halktan çaldıkları ne varsa hepsini geri alacağız, halka vereceğiz.

Siyaseti zengin olmak için değil halkın insanca yaşaması için yaptığımızı dostlarımız biliyor, düşmanlarımız da…

Yurttaşlarımız da merak ettikleri her şeyi sormak için ne zaman isterlerse ağırlamaktan onur duyarız.

Tüm parti binalarımızın kapıları yurttaşlarımıza her zaman açık.

Bu vesileyle en az iki kez yaptığım çağrıyı bir kez daha tekrarlıyorum:

Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm siyasi parti genel başkanları mal varlıklarını halka açıklamalıdır.

Ne kadar kolay olduğunu göstermiş olduğumu umuyorum.”

Paylaşın

Erkan Baş: Dış Politika, İçerideki Rezaletin Kılıfı Haline Getiriliyor

Türkiye’nin, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğini kabul etmesine ve Türkiye’nin dış politikasına ilişkin açıklamalarda bulunan TİP Başkanı Erkan Baş, “İktidar, ülke içinde sıkıştığı için dış politikayı kılıf olarak kullanıyor” dedi.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, FOX TV ekranlarında İlker Karagöz’ün sunduğu “Çalar Saat” programına konuk oldu. Baş, programda Karagöz’ün sorularına yanıtlar verirken, Türkiye gündemine ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) 226 kabul, 117 ret oyuyla kabul edilen ek bütçe kanun teklifine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Baş, “Onlar bize ek bütçe kavramını kabul ettirmeye çalışıyorlar ama ortada bir ek bütçe yok. Daha önce öngörmediğiniz birtakım sorunları çözmek için ek bütçe çıkartılabilir. Ama Türkiye’de böyle değil” dedi.

Saray’ın 2022 yılının ilk altı ayında Cumhurbaşkanlığı bütçesini tükettiğine dikkat çeken Erkan Baş, “Şimdi para kalmadı, bunu yoksul halkın sırtına nasıl yükleyebiliriz diye bakıyorlar” ifadelerini kullandı.

Ek bütçe kanun teklifinde halk yararına hiçbir şeyin olmadığını belirten TİP Genel Başkanı, şunları söyledi: “Bugün Türkiye’deki iktidar şuna kara vermiş durumda: ‘Ben Türkiye’de nüfusun yüzde 99’unu oluşturan; alın teriyle yaşayan, onuruyla kazanan insanları değil, Türkiye’nin tepesindeki yüzde 1’lik kesimi mutlu ederek ekonomiyi kalkındırmak istiyorum.’

AKP’liler sürekli zenginleşmeden bahsediyor. Geride kalan altı ayda zenginleşen bir tane işçi tanıyor musunuz? ‘Ben artık daha mutluyum’ diyen bir tane genç tanıyor musunuz? Bir tane kadın ‘Ben altı ay öncesine göre daha rahatım’ diyor mu?

Türkiye’nin toplamına baktığımızda kasadaki para artıyor, büyüme dediğimiz şey bu. Fakat en tepedeki yüzde 1’lik kesim çok zengin olurken, sanki rakamlar büyümüş gibi gözüküyor. Ama aşağıdaki emeğiyle yaşayan milyonlarca insan çok daha yoksullaşıyor.”

Türkiye’nin dış politikası

Erkan Baş programında devamında İspanya’nın başkenti Madrid’de düzenlenen NATO liderleri zirvesinde Türkiye’nin, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğini kabul etmesine ve Türkiye’nin dış politikasına ilişkin açıklamalarda bulundu. Baş, “İktidar, ülke içinde sıkıştığı için dış politikayı kılıf olarak kullanıyor” dedi.

Erkan Baş, AKP’nin “kazanım” çıkışlarına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Ekonomi iyi diye de yalanlar söylüyorlar ama sokağa çıktığınızda bunu yaşıyorsunuz. Türkiye’nin dünyanın en saygıdeğer ülkelerinden bir tanesi haline gelmesi sokaktaki vatandaş için ölçülebilir bir şey değil. İçeride yüksek perdeden ‘efelenmeler’ görüyoruz ama Erdoğan’ın Edirne sınırını geçtiği andan itibaren ne olduğunu hep beraber izliyoruz.

Ben mutabakat metnini Türkiye’de yorumlanış biçimiyle dünyada yorumlanış biçimine ayrı bakıyorum. Örneğin İsveç ‘Erdoğan’a teslim olmadık, istediğimizi aldık’ diyor. İktidar artık yalancı çobana döndüğü için kırk yılda bir doğru söylese de inandırıcılığını yitirmiş durumda. O yüzden iktidarın söylediklerine mesafeyle yaklaşmak lazım. Biz, Türkiye’nin uluslararası alanda çaresiz hale getirilmesi nedeniyle de iktidara karşı çıkıyoruz. Biz dünyada en fazla olanaklara sahip ülkelerden bir tanesiyiz, bu hallere düşürülmemizi kabul etmiyoruz.”

“Vatandaşın tek derdi ekonomi”

Türkiye’de milyonlarca yurttaşın tek gündeminin açlık ve yoksulluk olduğunu belirten Erkan Baş, “Vatandaş sadece ekonomiyi konuşuyor. İnsanlar dostlarıyla oturup keyif üzerine sohbet edemez hale geldi” dedi. Baş, şunları söyledi:

“Bir avuç tuzu kuru ‘abartıyorsunuz’ diyor. Yoksulluk sınırı 20 bin lirayı geçmiş… 20 bin lira maaş alan var mı? Türkiye’deki esas yıkımlardan bir tanesi bu olacak. Kendisinin rahat yaşadığını düşünen kesimler, eğitimli iş gücü olarak nitelendirebileceğimiz kesimler artık yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Asgari ücret, açlık sınırının dörtte üçü. Böyle bir ülkede başka ne konuşulabilir ki?”

“Nebati, gözlerindeki ışıltıyı sadece kendisi görüyor”

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, dün gece saatlerinde Erdoğan’ın ek bütçe teklifinin görüşüldüğü Meclis Genel Kurulunda yaptığı konuşmaya ilişkin de açıklamalarda bulunurken, şu ifadeleri kullandı:

“Bütçe dediğimiz şey bir tercihtir. Ya halk için kullanırsınız ya da yandaşlara kaynak aktarmak için kullanırsınız. Bu hükümetin en temel özelliği hepsi patron. Bakan Nebati göreve geldiği ilk günlerde ‘Senin kaybedecek neyin var? Ben babadan zenginim, kaybedersem babamdan kalanları kaybederim’ diyordu. Zihniyet bu. Hayatında hiç enflasyon altında ezilmemiş Bakan Nebati, ekmek alamama derdi yaşamamış. Dün kendisine de sordum: ‘Siz hayatınızda fatura ve kira ödeyememek ne demektir yaşadınız mı?’ Yaşamadığı için onlara dünya rahat. Ben bu soruları sorarken Nebati selfie çekiyordu. Gözlerindeki ışıltıyı sadece kendisi görebiliyor.”

Paylaşın