Kovid 19 Kaynaklı Can Kaybı 6 Milyonu Aştı

Yaklaşık 220 ülkeye yayılan yeni tip koronavirüs (Kovid 19) salgınında hayatını kaybedenlerin sayısı 6 milyonu aştı. Sağlık bakanlığının açıkladığı verilere göre ise Türkiye’de can kaybı 95 bin 549.

Yeni tip koronavirüs (Kovid 19) pandemisine dair verilerin derlendiği Worldometers internet sitesine göre, dünya genelinde hayatını kaybedenlerin sayısı 6 milyon 21 bini geçti. En fazla can kaybı 984 bin 20 ile ABD’de kaydedildi.

ABD’yi 652 bin 207 ile Brezilya, 515 bin 133 ile Hindistan, 356 bin 281 ile Rusya, 319 bin 859 ile Meksika, 211 bin 108 ile Peru, 162 bin 8 ile İngiltere, 155 bin 887 ile İtalya, 150 bin 172 ile Endonezya, 139 bin 275 ile Fransa, 139 bin 91 ile Kolombiya, 137 bin 948 ile İran izledi. Türkiye’de resmi olarak bildirilen can kaybı ise 95 bin 549.

446 milyondan fazla vaka

Yeni tip koronavirüs (Kovid 19), ilk kez Çin’de Aralık 2019’da tespit edilmiş, kısa sürede 200’den fazla ülkeye yayılmıştı. Dünya genelinde şu ana kadar 446 milyon 721 bin 728 vaka tespit edilirken, virüs bulaşan 379 milyon 869 bin 871 kişi sağlığına kavuşmuş durumda. Halen 60 milyon 831 bin 275 hastanın ise tedavileri sürüyor.

Türkiye’de son 24 saatte 27 bin 671 vaka, 170 can kaybı

Türkiye’de son 24 saatte 348 bin 146 Kovid 19 testi yapıldı, 27 bin 671 kişinin testi pozitif çıktı, 170 kişi yaşamını yitirdi. İyileşenlerin sayısı ise 50 bin 241 oldu. Öte yandan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 19-25 Şubat 2022 tarihleri arasında illere göre her 100 bin kişide görülen korona virüsü vaka sayılarının haritasını paylaştı.

Buna göre, 19-25 Şubat haftasında 100 binde Kovid 19 vaka sayısı İstanbul’da 646,49, Ankara’da 1275,52, İzmir’de ise 662,39 oldu. Vaka yoğunluğu bir önceki haftaya göre en çok artan 10 il ise şöyle: Kırşehir, Aksaray, Eskişehir, Bolu, Bilecik, Ardahan, Sivas, Ankara, Isparta, İstanbul.

Paylaşın

Dünyada Henüz Keşfedilmemiş 9 Bin 200 Ağaç Türü Var

Ağaç türleri ve çeşitliliği üzerine yapılan yeni bir araştırmaya göre dünyada sandığımızdan yaklaşık yüzde 14 oranında fazla ağaç türü olduğu tespit edildi. Araştırmacılar, bu konuda ilk defa bilimsel olarak güvenilir bir değerlendirme yapıldığını ifade ediyor.

BBC Türkçe’de yer alan habere göre; Dünyada bugüne kadar 73 bin 300 ağaç türü tespit edildi, ancak araştırmacılar henüz keşfedilmeyen 9 bin 200 tür olduğunu tahmin ediyor. Ancak ne yazık ki nadir türlerin büyük çoğunluğu tropikal ormanlarda yetişiyor, ve bu ormanlar iklim krizi ve ormansızlaşma yüzünden hızla yok oluyor.

Henüz keşfedilmemiş ağaç türleri

Yaklaşık 140 araştırmacının katkıda bulunduğu araştırma, dünyada 100 binden fazla ormanlık alanda bulunan milyonlarca ağacın kaydedildiği bir veri tabanından faydalanarak yapıldı. Araştırmacılar, insanların özellikle gıda, yakıt, kereste ve ilaç için ihtiyaç duyduğu, ve aynı zamanda iklim krizi ile mücadelemizde bize destek olan bu müthiş canlıları korumak için daha çok çabalamamız gerektiğiniz söylüyor.

Minnesota Üniversitesi Orman Kaynakları Bölümü’nde çalışan ve bu araştırmayı yürüten Dr. Peter Reich’a göre bu çalışmanın bulguları bize küresel orman biyoçeşitliliğinin ne kadar hassas bir konumda olduğunu gösteriyor. BBC’ye konuşan Reich, “Edindiğimiz veriler bize biyoçeşitliliğin en çok hangi noktalarda tehlikede olduğunu göstermekte çok faydalı olacak” dedi ve devam etti:

“Güney Amerika, Afrika, Asya ve Okyanusya bölgelerinde hem tanıdığımız ağaçların, hem de hiç bilinmeyen nadir türlerin yoğun şekilde görüldüğünü tespit ettik. Bu bölgelerin farkında olmamız ileride yapılacak koruma çalışmalarına da destek olacaktır.”

Ulusal Bilimler Akademisi Bildirileri (PNAS) dergisinde yayımlanan çalışmaya göre henüz keşfedilmemiş ağaç türlerinin yaklaşık yüzde 43’ü Güney Amerika’da bulunuyor. Sıralama şu şekilde devam ediyor:

  • Avrasya bölgesi (%22)
  • Afrika (%16)
  • Kuzey Amerika (%15)
  • Okyanusya bölgesi (%11)

Biyoçeşitliliği yüksek ormanlar

Dünyada en sağlıklı ve verimli ormanlar tür çeşitliliği yüksek olanlar, bunların büyük çoğunluğu da tropikal ülkelerde bulunuyor. Ancak bu ormanlar günümüzde Batılı ülkeler tarafından tüketilen gıda ürünlerinin üretimi, iklim değişikliği ve orman yangınları sebebiyle tehdit altında.

Oxford Üniversitesi’nden Dr. Yadvinder Malhi, tropikal ormanların atmosferi karbondioksitten temizlemek için önemli olduğunu ve bu ormanlık alanların aynı zamanda birer “biyolojik çeşitlilik hazinesi” olduğunu söyledi. Malhi, “Bu çalışma bize tropikal ormanların ağaç türü bakımından sandığımızdan da çok çeşitlilik barındırdığını gösterdi” dedi.

Paylaşın

Dünya, Yüzyılın Sonunda 4 Derece Daha Isınabilir

Birleşik Krallık’taki Exeter Üniversitesi ve Met Office’ten araştırmacılar dünya çapındaki politikaları analiz etti ve Paris Anlaşması’nın, “mevcut yörüngeyle”, küresel ısınmayı 1,5 derecede sınırlama amacının ulaşılmaz olduğunu ortaya koydu.

Araştırmayı yöneten Profesör Richard Betts, Glasgow’daki 26. BM İklim Değişikliği Konferansı’nda (COP26) yapılan anlaşmaların, ısınmanın 4 dereceye ulaşma “ihtimalini azalttığını” ancak bunun bir olasılık olarak değerlendirilmesini tavsiye etti:

Şu anda dünya çapında uygulanan politikalarla tutarlı projeksiyonlar, sera gazı emisyonlarının oranına ve iklim sisteminin bu emisyonlara tepkisine bağlı olarak bu yüzyılın sonuna kadar yaklaşık 2 ile 5 derece arasında bir ısınma anlamına geliyor. Bu, hava düzenlerinde ve aşırı uçlarda değişimler yaratırken, insanlar ve biyolojik çeşitlilik için riskleri daha da arttıracak ve daha yüksek ısınma daha büyük risklere yol açacaktır.

Küresel emisyonlar hızla net sıfıra veya net negatife düşürülürse, ısınmayı daha düşük seviyelerde sınırlamak hâlâ mümkün olabilir. Ancak küresel ısınma başarılı bir şekilde 1,5 ile 2 derece arasında sınırlandırılsa bile, hava durumu modelleri son on yıllardakilerden farklı olacak ve deniz seviyeleri bir dereceye kadar yükselmeye devam edecek.

Birleşik Krallık değerlendirmesi

Hükümetin, Birleşik Krallık İklim Değişikliği Risk Değerlendirmesi üçüncü raporunda, iklim değişikliğinin, halihazırda İngiltere’nin doğal çevresi, altyapısı, insan sağlığı, toplulukları ve işletmeleri için önemli riskler taşıdığı sonuçları yer alıyor. İngiltere ayrıca güvenlik, göç ve tedarik zincirleriyle ilgili endişelerle yüzleşiyor.

İklim Haber’de yer alan rapora göre, ısınma 2 dereceye ulaşırsa, hatta bu artış 4 derece olursa, mevcut risklerin de tümü artacak.

Birleşik Krallık’ta ısınmaya bağlı ölümlerin sayısının, şu anda, yılda 2 bin vakadan 2050’lerde 7 bin 200’e ve 2080’lerde 12 bin 800’e çıkması bekleniyor. Rapor, İngiltere’yi bu etkilere hazırlanmak için daha fazla önlem almaya çağırıyor. Prof. Betts şunları söylüyor:

“COP26, amaçlarının gerisinde kaldı ve küresel ısınmayı düşük seviyelerle sınırlayabilmemiz daha az mümkün hale geliyor. Paris Anlaşması’nın 1.5 derece hedefi ulaşılamaz duruma geliyor. Zaten neden olduğumuz iklim değişikliklerine daha iyi hazırlanmamız gerekiyor.”

Analizler birbirini doğruluyor

COP26’nın temel amacı küresel sıcaklık artışını bizi iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden korumak için 1,5 derece ile sınırlamaktı.

İklim Faaliyet Takibi (CAT), 10 Kasım’da yayımladığı bir analizde, COP26’da verilen taahhütlere karşın, dünyanın küresel sıcaklık artışını kısıtlama hedefine yaklaşılamadığını açıkladı.

Analizde, dünyanın küresel sıcaklıklarda hedeflenen 1.5 derecelik artışın çok ötesinde, 2.4 derecelik artışa doğru gitti hesaplandı.

COP26’nın hemen öncesinde, 27 Ekim’de yayımlanan Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) Küresel Emisyon Raporu ise gezegenin 2,7 derece ısınmaya doğru gittiğini, Uluslararası Enerji Ajansı da (IEA) dünya 1.5 derece sınırında kalacaksa, tüm yeni fosil yakıt geliştirmelerinin bu yıldan itibaren durdurulması gerektiğini söylemişti.

IEA, daha sonra COP26’da verilen vaatlerdeki rakamları karşılaştırdı ve tüm taahhütler yerine getirilirse dünyanın küresel sıcaklıklarda 1,8 derecelik bir artışa devam edeceğini hesapladı.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Dünyanın En Zengin 10 Kişisinin Serveti Salgında İki Katına Çıktı

Yardım kuruluşu Oxfam’a göre, pandemi dünyanın en zenginlerini çok daha zengin ederken daha fazla insanın yoksulluğa itilmesine neden oldu. Dünyanın en zengin 10 erkeğinin toplam servetleri Mart 2020’den bu yana iki katına çıktı.

Oxfam’ın, Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nun açılışında düzenli olarak yayımladığı küresel eşitsizlik odaklı “Eşitsizlik Öldürür” raporuna göre, dünyanın en yoksullarının gelirindeki düşüş, her gün 21 bin kişinin ölümüne sebep oldu.

Oxfam CEO’su Danny Sriskandarajah, yardım kuruluşunun ekonomik, ticari ve siyasi elitlerin dikkatini çekmek için raporu her yıl Davos ile aynı zamana denk gelecek şekilde paylaştığını söyledi.

Sriskandarajah, bu yılki bulgularla ilgili şunları söyledi:

“Bu yıl olanlar ölçeğin dışında. Pandemi sırasında neredeyse her gün yeni bir milyarder yaratıldı. Bu sırada dünya nüfusunun yüzde 99’unun durumu karantinalar, uluslararası ticaretteki düşüş ve uluslararası turizmdeki yavaşlama gibi nedenlerle daha da kötüleşti ve bunun sonucunda 160 milyon insan daha yoksulluğa itildi. Ekonomik sistemimizde derin çatlaklar var.”

Yardım kuruluşunun aktardığı Forbes verilerine göre dünyanın en zengin 10 erkeği; Elon Musk, Jeff Bezos, Bernard Arnault ve ailesi, Bill Gates, Larry Ellison, Larry Page, Sergey Brin, Mark Zuckerberg, Steve Ballmer ve Warren Buffet.

10 erkeğin servetleri pandemi döneminde 700 milyar dolardan 1,5 trilyon dolara yükseldi ancak servetlerin artış oranları kişiden kişiye değişiyor. Örneğin Musk’ın serveti aynı sürede, yüzde 1000’den fazla büyürken, Gates’in serveti yaklaşık yüzde 30 arttı.

“Kovid’den en çok etnik azınlıklar etkilendi”

Oxfam’ın raporunda, sağlık hizmetlerine erişim eksikliği, açlık, toplumsal cinsiyet temelli şiddet ve iklim krizinin her dört saniyede bir ölüme katkıda bulunduğu belirtiliyor.

Rapora göre pandemi döneminde günlük 5,50 dolardan az gelir kazanan kişi sayısı 160 milyon arttı.

Dünya Bankası, üst ve orta gelirli ülkelerde yoksulluk ölçüsü olarak günde 5,50 dolar gelir seviyesini kullanıyor.

Raporda öne çıkan diğer bazı notlar şöyle:

  • Salgın, gelişmekte olan ülkeleri, ulusal borçları arttıkça sosyal harcamalarını kısmaya zorluyor
  • Cinsiyet eşitlsizliği pandemi sırasında derinleşti: Çalışan kadınların sayısını 2019’a kıyasla 13 milyon azaldı ve bir daha okula dönmeme riskiyle karşı karşıya kalan kız çocuklarının sayısı 20 milyona çıktı.
  • İngiltere’de yaşayan Bangladeşliler ve ABD’nin siyah nüfusu da dahil olmak üzere, Kovid’den en çok etnik azınlık grupları etkilendi

Sriskandarajah, “Küresel bir kriz sırasında bile, adil olmayan ekonomik sistemimiz en zenginler için göz kamaştırıcı derecede beklenmedik fırsatlar sunmayı başarıyor ancak en yoksulları koruyamıyor” dedi.

Sriskandarajah, sermaye ve servete daha yüksek vergiler getirilmesini, bu vergi gelirlerinin “kaliteli evrensel sağlık ve herkes için sosyal korumaya” harcanması gerektiğini söylüyor.

Oxfam ayrıca, daha geniş üretim ve daha hızlı dağıtım sağlamak için Kovid 19 aşılarının fikri mülkiyet haklarından feragat edilmesi çağrısında bulunuyor.

Dünya Bankası Başkanı David Malpass, artan küresel eşitsizlik konusundaki endişelerini dile getirerek, enflasyonun etkisini ve bununla mücadeleye yönelik tedbirlerin daha fakir ülkelere daha fazla zarar vereceğini savunmuştu. Malpass, “Daha zayıf ülkelerin görünümü daha da gerileyecek” demişti.

Oxfam bu verileri nasıl elde ediyor?

Oxfam’ın raporu, Forbes Milyarderler Listesi’nden ve 2000 yılından bu yana küresel servetin dağılımını gösteren yıllık Credit Suisse Global Wealth raporundan alınan verilere dayanıyor.

Forbes anketi, bir kişinin “sahip olduğu” serveti belirlemek için kişinin varlıklarının, özellikle mülk ve arazisinin, eksi borçlarının değerini kullanıyor. Veriler ücretleri veya gelirleri içermiyor.

Oxfam metodolojisi geçmişte eleştirilmişti çünkü yüksek borcu olan ancak örneğin gelecekte yüksek kazanç potansiyeli olan bir öğrenci, kullanılan kriterlere göre yoksul olarak kabul ediliyordu.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Dünya Genelinde 811 Milyon İnsan Aç!

Dünyada hızla artan gıda fiyatları açlık sorununu daha da derinleştiriyor. Dünya çapında 811 milyon insan açlık içinde yaşıyor, 41 milyon kişi açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya. Uzmanlar ise, 2022’de de gıda fiyatlarının istikrara kavuşacağı yönünde işaret görmüyor.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Alman yardım kuruluşu Welthungerhilfe, dünyada artan gıda fiyatlarının açlık sorununu daha da derinleştirdiği uyarısı yaptı.

Açlık ve yoksulluğa karşı mücadele alanında faaliyet gösteren kuruluş, enerji fiyatlarındaki artış, iklim değişikliğiyle hasatta yaşanan sıkıntılar, korona pandemisi, altyapı yetersizliği ve çatışmalar gibi nedenlerle gıda fiyatlarının giderek yükseldiğini belirterek sadece yoksul ülkelerde değil Almanya’da da artan gıda fiyatlarının hane bütçesini giderek zorladığını kaydetti.

Welthungerhilfe yetkilisi Rafaël Schneider, “Tahıl, süt ürünleri, yemeklik yağ ve diğer temel gıdaların fiyatında şu an sadece artış görüyoruz” dedi.

Bütçelerinin yüzde 75’inden fazlasını gıdaya ayırmak zorunda kalan hanelerin sayısının Sierra Leone’de geçen yıl bir önceki yıla göre iki kattan fazla arttığını belirten Schneider, “Artan fiyatlar doğrudan açlığa itiyor. Aileler karnını doyurabilmek için çocukları okula göndermiyor. Çocukların da çalışıp para kazanması gerekiyor” diye konuştu.

Schneider, Almanya’da ise gıdaya ayrılan payın, hane bütçesinin yüzde 12’si oranında olduğunu kaydetti.

2011 sonrasının en yüksek fiyatları

Dünyada en fazla ticareti yapılan gıda maddelerini içeren BM fiyat endeksine göre fiyatlar 2011 sonrasının en yüksek seviyelerine ulaşmış durumda.

Uzmanlar, 2022’de de gıda fiyatlarının istikrara kavuşacağı yönünde işaret görmüyor. Welthungerhilfe yetkilisi Schneider, Afrika ve Asya’nın açlık yaşanan bölgelerinde bu yıl da verimli bir hasat beklenmediğini belirterek Almanya gibi zengin ülkelerin açlıkla mücadele ve tarımsal kalkınma yardımlarını artırması çağrısı yaptı.

Welthungerhilfe verilerine göre dünya çapında 811 milyon kişi açlık içinde yaşıyor, 41 milyon kişi açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya.

Paylaşın

Dünya Ekonomisi 2022’de 100 Trilyon Doları Aşacak

Ekonomi ve İş Araştırması Merkezi’ne göre dünya ekonomisi 2022 yılında ilk defa 100 trilyon doları aşacak. Daha önce dünya ekonomisinin 100 trilyon doları 2024 yılında aşacağı tahmin ediliyordu.

Amerika’nın Sesi’nde yer alan habere göre; Londra merkezli düşünce kuruluşuna göre küresel çapta gayri safi yurt içi hasıla salgından toparlanma sürecinde yükselecek. Bununla birlikte enflasyon devam ederse politika belirleyiciler için ekonomilerini resesyondan çıkarmak zor olabilir.

Düşünce kuruluşunun başkan yardımcısı Douglas McWilliams 2020’ler için önemli olanın ülkelerin enflasyonla nasıl mücadele edeceği konusu olduğunu söyledi.

McWilliams, nispeten ılımlı ayarlamaların artışları kontrol altına alacağını umduklarını eğer bunun olmaması halinde dünyanın kendisini 2023 ya da 2024 yılında resesyona hazırlaması gerektiğini belirtti.

Merkezin raporuna göre Çin, dünya ekonomisi liderliğini 2030 yılında Amerika’dan devralacak. Bu tarihin daha önce 2028 olacağı belirtiliyordu.

Hindistan gelecek yıl dünyanın altıncı büyük ekonomisi olacak ve Fransa’nın yerini alacak. Rapora göre 2031 yılında Hindistan dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olacak. Daha önce Hindistan’ın 2030’da dünyanın üç numarası olacağı tahmin ediliyordu.

İngiltere 2036 yılında Fransa ekonomisinden yüzde 16 daha büyük olacak Avrupa Birliği’nden ayrılmasına rağmen.

Almanya 2033 yılında Japon ekonomisini geride bırakacak. Raporda dikkat çeken bir başka sonuç da iklim değişikliğinin tüketici harcamalarını 2036 yılına kadar yılda 2 trilyon dolar azaltacağı.

Paylaşın

125 Ülkede Kadın Nüfusu Erkek Nüfusundan Daha Fazla

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yapılan 201 ülke/bölgeyi kapsayan araştırmada 125 ülkede kadın nüfusun erkeklerden daha fazla olduğu ortaya çıktı. Erkek nüfusa göre 10 milyon daha fazla kadının yaşadığı Rusya bu alanda ilk sırada yer aldı. Rusya’yı sırasıyla 3,79 milyon fazla kadın sayısıyla Brezilya, 3,46 milyonla ABD ve 3,18 milyonla Ukrayna takip etti.

Euronews’te yer alan haber şöyle; Dünya çapında 125 ülkede kadın nüfusu erkekleri geride bırakırken, Türkiye’de dengeli bir dağılım oluştu. Avrupa Birliği ülkelerinde ise kadın nüfusun erkeklerden yüzde 5 daha fazla olduğu belirlendi.

Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) Birlik ülkelerinde nüfusun cinsiyet dağılıma dair topladığı verileri yayınladı. Buna göre, Avrupa Birliği ülkelerinde 2020 yılında kadın nüfusu erkekleri yüzde 5 geçti. Birlik üyesi çoğu ülkede kadın nüfusu erkeklerden fazla olurken en fazla fark yüzde 17 ile Letonya’da ölçüldü.

Kadın nüfusunun en fazla olduğu ülkeler yüzde olarak Letonya’nın ardından şöyle sıralandı: Litvanya yüzde 14, Portekiz yüzde 12 ve Estonya yüzde 11,. Malta Slovenya, Lüksemburg ve İsveç’te durum terse döndü, buralarda erkek oranı kadınları geçti.

AB üyesi ülkelerde genel ortalamada daha az olan erkek nüfus 18 yaş altında kadınları geride bıraktı. Bu yaş aralığında erkeklerin oranının kadınlara göre yüzde 5 daha fazla olduğu tespit edildi. Ancak 65 yaş ve üzerinde kadın nüfusunun yüzde 33 erkeklerden daha olduğu kaydedildi.

Rusya’da kadın sayısı 10 milyon daha fazla

Birleşmiş Milletler tarafından yapılan 201 ülke/bölgeyi kapsayan araştırmada ise 125 ülkede kadın nüfusun erkeklerden daha fazla olduğu ortaya çıktı. Erkek nüfusa göre 10 milyon daha fazla kadının yaşadığı Rusya bu alanda ilk sırada yer aldı. Rusya’yı sırasıyla 3,79 milyon fazla kadın sayısıyla Brezilya, 3,46 milyonla ABD ve 3,18 milyonla Ukrayna takip etti.

BM verilerine göre 76 ülke/bölgede ise erkek nüfusu kadınları geride bıraktı. Hindistan’da kadın nüfusa oranla 54.4 milyon daha fazla erkek bulunuyor. Bu ülkeyi 36,83 milyon fazla ile Çin takip ediyor. Ayrıca 12 ülkede daha erkek nüfusun kadınlardan 1 milyon daha fazla olduğu belirlendi.

BM’nin bu yıl yayınladığı verilere göre dünya nüfusu 90 milyon artarak 7,8 milyara yükseldi. Dünya genelinde ise erkek nüfusu kadınları geçti. Bu rakamlara göre her 100 kadına düşen erkek sayısı dünya genelinde 101,7 olarak kayda geçti.

Türkiye’de erkek nüfus daha fazla

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2020 yılı verilerine göre Türkiye nüfusunun yüzde 49,9’unu kadınlar, yüzde 50,1’ini erkekler oluşturuyor.

TÜİK’in adrese dayalı nüfus kayıt sistemi sonuçlarından derlediği bilgilere göre 2020 yılında, kadın nüfus 41 milyon 698 bin 377, erkek nüfus ise 41 milyon 915 bin 985 oldu. Türkiye’de kadın ve erkek nüfus arasındaki bu denge 60 yaş ve üzeri grupta kadınlar lehine değişiyor.

Kadın ortalama yaşam süresinin erkeklerden uzun olması nedeniyle 60-74 yaş grubunda yüzde 52,3′ çıkan kadın oranı, 90 ve üzeri yaş grubunda yüzde 73,4’e çıkıyor.

Avrupalı kadınlar daha uzun yaşıyor

Doğuşta beklenen yaşam süresi, Türkiye’de kadınlarda 81,3 yıl, erkeklerde 75,9 yıl oldu. Avrupa’da ise doğuşta beklenen yaşam süresi kadınlarda 84, erkelerde ise 78,5 yıl oldu.

Bir kişinin hayatı boyunca iş gücü piyasasında aktif olması beklenen yıl sayısı olarak hesaplanan çalışma hayatında kalma süresinde de büyük fark oluştu. Avrupa’da çalışma yaşam süresi 20 yıl sonra ilk kez kısmi olarak düştü. Kadınların beklenen çalışma süresi 33,2 olurken, bu oranın Türk kadınlarında 19,1 olduğu tespit edildi.

Paylaşın

Türkiye’de En Zengin Yüzde 10, Tüm Gelirin Yüzde 54’ünü Alıyor

Dünya Eşitsizlik Raporu’na göre, son 25 yılda ulusal serveti iki katına çıkan Türkiye’de servetin dağılımdaki eşitsizliğin derinleştiğini söylüyor. Bugün, en yoksul yüzde 50, ortadaki yüzde 40 ve en üstteki yüzde 10 sırasıyla toplam milli servetin yüzde 4’ünü, yüzde 29’unu ve yüzde 67’sini elinde tutuyor. En yoksul yüzde 50’nin ortalama olarak elinde bulundurduğu servet 8910 TL’den az.

Ekonomist Thomas Piketty’nin kurduğu Paris merkezli Inequality Lab tarafından paylaşılan Dünya Eşitsizlik Raporu’nun 2021 sonuçları açıklandı.

Buna göre en tepedeki yüzde 1, 1990’ların ortasından bu yana biriken tüm ek servetin yüzde 38’ini; en alttaki yüzde 50 ise bu birikimin sadece yüzde 2’sini aldı. Bugün küresel eşitsizlik, batı emperyalizminin zirvede olduğu dönemle aynı seviyede.

Rapor, küresel milyarder sayısının 2021’de rekor kırdığını söylerken milyarderlerin toplam serveti bir yıl öncesine göre yüzde 75 arttı. Raporda Avrupa en eşit bölge, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ise eşitsizliğin en derin olduğu bölge olarak yer alıyor.

BBC Türkçe’nin haberine göre, rapordan öne çıkan başlıklar şöyle:

Türkiye’de durum ne?

Rapora göre Türkiye’de gelir eşitsizliği son 15 yılda artmaya devam etti ve son üç yıldaki ekonomik yavaşlama tüm nüfus gruplarının gelirlerini azalttı.

Türkiye’de bir yetişkinin yıllık ortalama kazancı 85 bin TL. Buna karşılık en yoksul yüzde 50’nin ortalama geliri yıllık 20 bin 260 TL iken en zengin yüzde 10 bunun 23 katı kadar yani 463 bin 20 TL kazanıyor. En zengin yüzde 10, tüm gelirin yüzde 54,5’ini alırken, en yoksul yüzde 50’nin payı sadece yüzde 12.

Rapor, son 25 yılda ulusal serveti iki katına çıkan Türkiye’de servetin dağılımdaki eşitsizliğin derinleştiğini söylüyor.

Bugün, en yoksul yüzde 50, ortadaki yüzde 40 ve en üstteki yüzde 10 sırasıyla toplam milli servetin yüzde 4’ünü, yüzde 29’unu ve yüzde 67’sini elinde tutuyor.

En yoksul yüzde 50’nin ortalama olarak elinde bulundurduğu servet 8910 TL’den az.

Cinsiyetler arası eşitsizlik

Cinsiyetler arası eşitsizlikte ise iyileşme var ancak eşitlikten epey uzak. Türkiye’de kadınlar milli gelirin yüzde 23,3’ünü kazanıyor. Orta Doğu ve Afrika bölgesi için bu ortalama yüzde 15.

Karbon salımı

Türkiye’de kişi başı karbon salımının ortalama 6 ton karbondioksit eşdeğeri (CO2e/kişi) olduğunu söyleyen rapora göre, en alttaki yüzde 50’nin salımı 3,1 tondan daha az. Buna karşın en üstteki yüzde 10’ın salım miktarı 22.6 CO2e ile bunun yedi katından daha fazla.

Dünyada durum nasıl?

En eşit bölge olan Avrupa’da ise en zengin yüzde 10 gelirin yüzde 36’sını alıyor. Orta Doğu ve Afrika için bu oran yüzde 58.

Rapora göre bir yetişkinin yıllık ortalama kazancı 23 bin 380 dolar; varlığı ise 102 bin 600 dolar seviyesinde.

Ancak bu ortalamalar ülkeler arasındaki uçurumu gizliyor, zira dünyanın en zengin yüzde 10’u küresel toplam gelirin yüzde 52’sini kazanıyorken, en yoksul yüzde 50 bu gelirin sadece yüzde 8’ini kazanıyor.

En zengin yüzde 10 ortalama 122 bin 100 dolar alırken, en yoksul yüzde 50 ortalama 3920 dolar kazanıyor.

Ekolojik eşitsizlik ve cinsiyet eşitsizliği

Toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinde iyileşmenin yavaş olduğunu belirten rapor, küresel gelir ve servet eşitsizliklerinin ekolojik eşitsizliklerle ve ülkelerin iklim değişikliğine yaptıkları katkıyla yakın bağına dikkat çekiyor. Ülkeler arasında ve ülkelerin içinde en tepedeki yüzde 10 en fazla salımı yapmaya devam ediyor.

Uluslar zenginleşti, hükümetler fakirleşti

Hükümetlerin net serveti ile özel ve kamu sektörünün net serveti arasındaki boşluğa dikkat çeken rapor, ulusların zenginleşirken hükümetlerin fakirleştiğini belirtiyor.

Rapor, zengin ülkelerde kamu kurumlarının elindeki servetin payının sıfıra yakın veya negatif olduğunu altını çiziyor. Yani bu ülkelerde servetin tamamı özel aktörler tarafından kontrol ediliyor.

Rapora göre bu eğilim, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYİH) yüzde 10-20’sini özel sektörden borç alan hükümetler için Covid-19 kriziyle kötüleşti.

Raporun baş yazarı Lucas Chancel, “Covid-19 krizi, çok zenginler ile nüfusun geri kalanı arasındaki eşitsizlikleri derinleştirdi. Ancak zengin ülkelerde hükümet müdahalesi yoksullukta büyük bir artışı engelledi, yoksul ülkelerde durum böyle değildi. Bu, yoksullukla mücadelede sosyal devletlerin önemini gösteriyor” diyor.

Hükümetlerin servetlerindeki düşüş, eşitsizlikle ve iklim değişikliği gibi temel zorluklarla mücadele kapasitelerini sınırlıyor.

Özel servetteki artış da ülkeler içinde ve dünya düzeyinde eşitsiz oldu. Küresel milyonerler son birkaç yılda küresel servet artışının orantısız bir payını ele geçirdiler.

“Servet yeniden dağıtılmalı”

Ekonomistler, eşitsizliği gidermeye yardımcı olmak için servetin yeniden dağıtılması gerektiğini söylüyor. Servet vergisini öneren ekonomistler vergi kaçakçılığına karşı daha sert önlemler alınması için çağrıda bulunuyor.

Raporda, “Dengesiz servet birikimi göz önüne alındığında, mütevazı ve kademeli vergiler hükümetler için önemli bir gelir kaynağı olabilir” deniyor.

Paylaşın

Türkiye, Enflasyonda Dünyada 11’inci Avrupa’da 1’inci Sırada

Türkiye dünyadaki en yüksek 11’inci enflasyona sahip ülke oldu. Her ülkenin son açıkladığı veriler karşılaştırıldığında dünyadaki en yüksek enflasyonu yüzde 1575 ile Venezuela yaşıyor. Onu yüzde 366 ile Sudan takip ederken üçüncü sıradaki Lübnan’da enflasyon yüzde 174 oranında.

Türkiye’de tüketici fiyatları kasım ayında yüzde 3,51 yükseldi. Böylece resmi verilere göre yıllık enflasyon yüzde 21,31’e yükselmiş oldu. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı enflasyon sepetini baz alarak ayrı bir hesaplama yapan Enflasyon Araştırma Grubu ENAGrup ise kasım ayındaki yıllık enflasyonun yüzde 58,65 olduğunu savundu.

Türkiye, Avrupa’da birinci sırada

Resmi rakamlar baz alındığında Türkiye dünyadaki en yüksek 11’inci enflasyona sahip ülke oldu. Her ülkenin son açıkladığı veriler karşılaştırıldığında dünyadaki en yüksek enflasyonu yüzde 1575 ile Venezuela yaşıyor. Onu yüzde 366 ile Sudan takip ederken üçüncü sıradaki Lübnan’da enflasyon yüzde 174 oranında.

Suriye’de tüketici fiyatlarındaki artış yüzde 139 düzeyinde. Bu oran Surinam’da yüzde 69,5; Zimbabve’de yüzde 58,4; Arjantin’de yüzde 52,1; İran’da yüzde 39,2; Etiyopya’da yüzde 34,2 ve Angola’da yüzde 26,87 seviyesinde.

ENAGrup verisinde göre ise Türkiye Surinam’ın ardından altıncı sıraya yerleşiyor. Avrupa ülkeleri arasında ise Türkiye açık ara önde bulunuyor. Onu yüzde 10,9 ile Ukrayna; yüzde 10,5 ile Belarus takip ediyor. Avrupa genelinde en düşük enflasyon yüzde 0,9 ile Lihtenştayn’da yaşanıyor.

En düşük enflasyon Ruanda’da

Enflasyonun yüksek olması kadar çok düşük olması da ekonomi açısından istenmeyen bir durum. Makul düzeyde bir enflasyon sağlıklı büyümenin göstergesi olarak kabul ediliyor.

Dünya genelinde en düşük enflasyon yüzde -3,3 ile Ruanda’da yaşanıyor. İkinci sırada yüzde -2,46 ile Komoros bulunurken onun ardından yüzde -1 ile Cayman adaları geliyor. Çad ve Bahreyn’de enflasyon yüzde -0,9 iken Maldivler’de bu oran yüzde -0,2 düzeyinde.

Pozitif enflasyonun en düşük görüldüğü ülke ise yüzde 0,1 ile Japonya. Bolivya’da enflasyon yüzde 0,49; Yeni Kaledonya’da yüzde 0,63 ve Suudi Arabistan’da yüzde 0,8 oranında.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

Bu Kaleler Masal Kitaplarından Fırlamış

Kale denilince aklımıza Cinderella, Aurora ve Pamuk Prenses gibi ünlü Disney prensesleri geliyor! Geçmişin parlak dönemlerin hatırlatan kalelere her yerde karşılaşabiliriz. Gezegenimiz, masal kitaplarından fırlamış gibi görünen kalelerle doludur.

Haber Merkezi / Okumaya devam edelim ve dünyanın dört bir yanından en ikonik kalelerden bazılarını keşfedelim. 

Prag Kalesi (Çek Cumhuriyeti)

Prag Kalesi, güzelliği ve ihtişamıyla UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almakta. Bu inanılmaz kale 9. yüzyıldan beri varlığını sürdürüyor ve sanki bir masal filminden fırlamış gibi görünüyor. Kale bugün, Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın resmi evi olarak hizmet veriyor.

Windsor Kalesi (İngiltere)

Dünyanın en eski kaleleri arasında sayılan İngiltere’deki Windsor Kalesi, görülmesi gereken bir manzara! Saray, saf ihtişamı ve mimari güzelliği ile her yıl binlerce turisti cezbetmektedir. 

Osaka Kalesi (Japonya)

Japon kaleleri kendi tarzlarıyla sıra dışı ve güzel. Osaka Kalesi, Japonya’daki beş katlı bir kale saraydır. Kale, aynı zamanda ülkedeki en inanılmaz mimari harikalardan biri olarak kabul edilir.

Neuschwanstein Şatosu (Almanya)

Neuschwanstein Şatosu’nun 1950’de piyasaya sürülen Disney klasiği Cinderella’nın ardındaki ilham kaynağı olduğunu öğrenince şaşıracaksınız ! Neuschwanstein, dünyanın en ünlü kalelerinden biridir.

Edinburgh Kalesi (İskoçya)

Dünyaca ünlü Edinburgh Kalesi, 12. yüzyıla aittir. Dünya mirası alanı olan kale, İskoçya’nın ikonik bir yapısıdır.

Chateau de la Bretesche (Fransa)

Bu muhteşem 14. yüzyıl kalesi, Fransız Devrimi sırasında kuşatılıp yıkıldıktan sonra yeniden inşa edildi. Kale, bugün otel ve golf tesisi olarak hizmet vermekte.

Chateau de Chambord (Fransa)

Bu görkemli Fransız kalesi, ilk bakışta aklınızı başınızdan alacaktır! UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan kale, oldukça benzersiz olan çift sarmal benzeri merdiveniyle dikkat çekiyor. Merdivenleri çıkanın diğer taraftan inenleri göremediği sihirli merdivenler gibi.

Hohenschwangau Kalesi (Almanya)

Bu muhteşem 19. yüzyıl kalesi, Bavyera Kralı II. Ludwig’in çocukluk ikametgahı olarak hizmet vermiştir. Babası Bavyera Kralı II. Maximilian tarafından yaptırılmıştır.

Burg Eltz (Almanya)

Bir tepenin üzerinde yer alan Burg Eltz, Elzbach Nehri’ne bakan delicesine güzel bir ortaçağ kalesidir. Kale, hala 12. yüzyılda burada ikamet eden Eltz ailesinin bir koluna ait. Hiç yıkılmamış kalelerden biri, bu yüzden 100 yıl öncekiyle hemen hemen aynı görünüyor!

Alcazar (İspanya)

Alışılmadık bir kale arıyorsanız, Alcazar dileğinizi yerine getirecek! İspanya’daki en eşsiz kalelerden biridir. Günümüzde kraliyet sarayı, müze ve askeri arşiv binası olarak kullanılmaktadır.

Paylaşın