Bu Düzen Böyle Gitmez!

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) ortak bir basın toplantısıyla 1 Mayıs programını açıkladı. 

Kurumların genel başkanları ve yönetim kurulu üyelerinin katılımıyla DİSK Genel Merkezi’nde yapılan basın açıklamasının gündemi ekonomik krizdi. Toplantıda konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Ekonomik kriz, işsizlik, zamlar, pandemi, borçlanma derken ülkemizde insanca yaşamak bir yana hayatta kalmak bile her gün zorlaşıyor” dedi.

Bu düzen toplumun işini, aşını, geçimini ve sağlığını korumuyot aksine tehdit ediyor” diyen Çerkezoğlu, “Bu düzenin çarkları, dünyanın tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten bizleri, işçileri, emekçileri, kamu emekçileri, mühendisleri, mimarları, hekimleri, avukatları, aydınları, akademisyenleri, sanatçıları, gençleri, kadınları, emeklileri, emekli dahi olamayanları ezdikçe eziyor” ifadelerini kullandı ve şöyle devam etti:

Bu düzenin çarkları, zengini daha zengin etmek, bankaların kasalarını doldurmak, şirketleri ihalelerle beslemek üzere kurulmuş. Bu düzenin çarkları sermayeye sömürecek ucuz emek, yağmalanacak doğa, talan edilecek kentler yaratmak üzere dönüyor.

Halk işsizlikle, açlıkla, yoksullukla, artan borçlarla, salgınla mücadele ederken 20 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarı ülkenin tüm kaynaklarını, bir avuç patronu ve ayrıcalıklı zümreyi korumak için seferber etti, etmeye devam ediyor.

Halk işe, ekmeğe, insanca bir yaşama olduğu kadar demokrasi, adalet ve hukuka da aç. Bu düzen yurttaşların hakkını, hukukunu çiğniyor, adaletsizliği büyütüyor.

Halkın gerçeği ile bir avuç ayrıcalıklı kesimin gerçeği arasındaki fark, tek sesli medyanın propaganda yayınlarıyla perdelenmek isteniyor. Üstü örtülemeyen hakikate dair çığlıklar, baskı ile, şiddet ile, sansür ile, zor ile bastırılmak isteniyor. Hakkını arayan ve gerçekleri söyleyen herkes bu düzenin hukuk dışı zorbalıklarıyla karşı karşıya kalıyor.

“Bu düzen böyle gitmez”

Bu düzen böyle gitmez. Halkı yoksulluğa, açlığa, işsizliğe, borçluluğa ve güvencesizliğe mahkûm eden bu akıl dışı düzen Türkiye’nin sırtında bir yüktür.

20 yıldır ülkeyi yönetenler ve tüm yetkileri tek kişide toplayanlar sorumluluktan kaçamaz. Ülkenin kanayan sorunlarını kendi dışındaki herkese ve her şeye bağlayan bir yönetim anlayışına artık yeter diyoruz.

Gün şikâyet etme günü değildir. Biz tüm sömürülenler, yoksullaşanlar, ezilenler olarak bu düzeni değiştirme, 82 milyonun insanca yaşayacağı bir ülkeyi inşa etme gücümüz var.

1 Mayıs, İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma günü ülkenin dört bir yanında gücümüzü ve coşkumuzu meydanlara taşıdığımız bir gün olacaktır. Dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de işçilerin ve emekçilerin, bu günü kendi belirledikleri, kentin en merkezi meydanlarında, İstanbul’da da Taksim 1 Mayıs alanında coşkuyla kutlama hakkı vardır.

Ulusal ve uluslararası mahkemelerce de kabul edilen bu hakkın 2013’ten beri keyfi biçimde gasp edilmesini, Taksim 1 Mayıs alanının yasaklanmasını kabul etmediğimizi ve Taksim 1 Mayıs meydanı yasağı başta olmak üzere, yasakların kalktığı bir ülke için mücadele kararlılığımızı buradan bir kere daha ifade etmek isteriz.

Biz 1 Mayıs Birlik Mücadele ve Dayanışma Gününe giderken birlikte değiştirme irademizi işyeri işyeri, sokak sokak, meydan meydan örgütleyeceğimizi, Türkiye’nin dört bir yanında 1 Mayıs meydanlarında omuz omuza olacağımızı ilan ediyor, emekten, barıştan, demokrasiden, eşitlikten, özgürlükten yana olan herkesi 1 Mayıs meydanlarında buluşmaya çağırıyoruz.

Paylaşın

Dar Gelirlinin Gıda Enflasyonu Yüzde Yüzü Aştı

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) mart ayı enflasyon verilerini açıklamasının ardından Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), dar gelirlilerin gıda enflasyonunu açıkladı.

Haber Merkezi / TÜİK gıda enflasyonunu yüzde 70 olarak belirtirken, DİSK-AR’ın hesaplamalarına göre, emeklilerde gıda enflasyonu yüzde 89,6 oldu. Düşük gelirli ikinci yüzde 20’nin gıda enflasyonu yüzde 90,6 olurken, düşük gelirli ilk yüzde 20’nin gıda enflasyonu ise yüzde 103,8 olarak belirtildi.

“Resmi enflasyonun yüzde 60’ı gıda enflasyonunun yüzde 70’i aştığı Mart 2022’de asgari ücret zammı erimiş oldu” diyen DİSK-Ar, “Yılın ilk üç ayında enflasyona yenilen asgari ücret acilen yeniden belirlenmelidir!” çağrısını yaptı.

AKP’nin enflasyonda rekor kırmaya devam ettiğini belirten DİSK-AR, “AKP Aralık 2002’de yüzde 29,7 ile devraldığı enflasyonu 20 yıl sonra yüzde 60’ın üstüne yükseltti” bilgisini paylaştı.

Fiyat artışlarının devam edeceğini vurgulayan DİSK-AR, şunları söyledi: “TÜFE yüzde 61,14 olarak açıklanırken, yurt içi ÜFE yüzde 114,97 olarak açıklandı. TÜFE ile ÜFE farkı 54 puana ulaştı. Bunun anlamı ÜFE’nin önümüzdeki aylarda da artmaya devam edecek olmasıdır. Üretici fiyatları tüketici fiyatlarına da yansıyacak.”

DİSK-AR’ın sosyal medya paylaşımında, “Metodolojik not: Dar gelirlilerin ve emeklilerin gıda enflasyonu hesabında, TÜİK’in gelire göre tüketim harcamasının ve temel gelir kaynağının hanehalkı tüketim harcamasının türlerine göre dağılımı (2019) verileri ile ana harcama gruplarına göre TÜFE verileri esas alındı” bilgisine yer verildi.

ENAG’a göre enflasyon üç haneli

Öte yandan TÜİK’in açıkladığı mart ayı enflasyon verileri öncesi Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), kendi verilerini yayımladı. ENAG’a göre, Tüketici Fiyat Fiyat Endeksi (E-TÜFE) mart ayında yüzde 11.93 arttı. E-TÜFE’nin son 12 aylık artışı ise yüzde 142.63 olarak gerçekleşti.

ENAG-özellikli ürün grubu enflasyon hesaplamasına göre, TÜİK alt grupları gösterge olarak alındığında en fazla aylık düşüş eksi yüzde 1,41 ile Lokanta ve Oteller en fazla yükseliş ise yüzde 78,44 ile sağlık kaleminde gerçekleşmiştir.

ENAG şubst ayı enflasyon rakamlarını yıllık yüzde 123.80 oranında olduğunu duyurmuştu. Bağımsız akademisyen ve ekonomistlerden oluşan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), her ay kendi hesapladığı enflasyon oranıyla kamuoyunun karşısına çıkıyor.

TÜİK’e göre enflasyon yüzde 61,14

TÜİK’e göre, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) Mart ayında bir önceki aya göre yüzde 5,46, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 22,81, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 61,14 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde  29,88 artış gerçekleşti.

Paylaşın

Kovid 19 Salgını İşçileri Daha Da Yoksullaştırdı

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Araştırma Merkezi (DİSK-AR) tarafından hazırlanan “2. Yılında Salgının İşçilere Etkisi” başlıklı araştırma raporu bugün DİSK Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen bir bastın toplantısıyla kamuoyuna açıklandı.

Açıklamaya DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu, DİSK Yönetim Kurulu üyesi Seyit Arslan, DİSK İstanbul Bölge Temsilcisi Nevzat Karataş katıldı.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu burada yaptığı açıklamada pandeminin ağır bir insani tahribatın yanı sıra, önemli sosyoekonomik sorunlar da yarattığını, geçtiğimiz iki yılda pandeminin ekonomik bedelini ve yükünü işçilerin ödediğini ve ödemeye devam ettiğini vurguladı.

Pandeminin işçiler ve çalışanlar için yarattığı olumsuz sonuçlara dair DİSK-AR’ın başka çalışmalarının geçmişte kamuoyu ile paylaşıldığını hatırlatan Çerkezoğlu “Bu çalışma ile ilk kez ülke çapında pandeminin işçiler üzerindeki sosyo-ekonomik etkileri ortaya konmaktadır” dedi.

Friedrich Ebert Stiftung (FES) Türkiye Temsilciliğinin katkılarıyla yapılan çalışmanın alan çalışmasını Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi yürüttü. Türkiye İşçi Sınıfının Görünümü: Ekonomik Krizin ve Kovid 19 Salgınının ve İşçiler Üzerindeki Etkileri Araştırması adıyla yürütülen çalışmanın kapsamlı sonuçları önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşılacak.

Araştırmanın sonuçları şöyle özetlendi:

Pandemiyle birlikte işçilerin çalışma biçimleri değişti, gelir kayıpları yaşandı. 2017’de ortalama ücretler ile asgari ücret arasında yüzde 35 fark varken bu fark 2021’de yüzde 27,5’e geriledi. Böylece pandemi döneminde ortalama ücretler asgari ücrete doğru düşmeye devam etmiş ve makas daralmıştır. Bunun en önemli nedeni pandemi döneminde yapılan kısa çalışma ve nakdi ücret desteklerinin işçilerin asıl ücretlerinin altında kalmasıdır.

İşçiler çalışma hayatında işsizliği en önemli sorun olarak görüyor. İşçilerin yüzde 72’si “çalışma hayatındaki en önemli sorun nedir” sorusuna “işsizlik” yanıtını verdi. İkinci en önemli sorun ise yüzde 65 ile “düşük ücret” olmuştur. Bu sonuçlar pandemi döneminde yaşanan iş ve gelir kaybının etkisini ortaya koyması açısından önemlidir. Araştırmaya katılan işçilerin çalışma hayatına ilişkin belirtikleri en önemli üçüncü sorun yüzde 44,8 ile sigortasız çalıştırılma/kayıtdışı istihdam, dördüncü sorun yüzde 43 uzun çalışma saatleri olmuştur.

Araştırma kapsamında uzaktan çalışan işçilere pandemi döneminde ev masraflarının artıp artmadığı soruldu. İşçilerin yüzde 58’i pandemi döneminde ev masraflarının arttığını söylerken, yüzde 26,2’si bu görüşe kısmen katıldığını söyledi. İşçilerin sadece yüzde 14,5’i pandemi döneminde ev masraflarının artmadığını söyledi. Böylece masrafların tamamen veya kısmen arttığını söyleyenler birlikte ele alındığında uzaktan çalışan işçilerin yüzde 85,5’i pandemi döneminde ev masraflarının arttığını söylemiştir.

Borçlanmanın artışı pandemide işçilerin yaşadığı en büyük sorun olarak öne çıkıyor. İşçilerin yüzde 55’i pandemi döneminde borçlarının arttığını, yüzde 27’si faturalarını ödemekte zorlandığını, yüzde 25’i kredi kartı borcunu ödeyemediğini söylemiştir.

Pandemide artan geçinme, yaşam zorluğu ve borçlanma ile baş edebilmek için işçilerin yüzde 66,4’ü harcamalarını azalttığını, yüzde 49,6’sı ise daha ucuz besinlere yöneldiğini belirtmiştir. Araştırmaya katılan işçilerin yüzde 32,4’ü kredi kartlarını daha fazla kullandıklarını ifade etmişlerdir.

İşçilerin pandemide aldıkları yardımın ana kaynağı aileleri oldu. İşçilerin yüzde 39’u ailesinden yardım aldığını beyan etmiştir. Kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin ödeneği alanların toplam oranı yüzde 32,5 olmuştur.

Araştırma Kovid 19’un aynı zamanda bir işçi hastalığını olduğunu ve işçilerin hastalığa yakalanma oranının yüksek olduğunu gösteriyor. İşçilerin yüzde 54,4’ü hastalığa yakalanmadığını belirtirken yüzde 46’sı ise kendilerinin ve/veya çalışma arkadaşlarının Kovid 19’a yakalandığını beyan etmektedir.

İşçilerin yüzde 30’u işyerinde Kovid 19 vakası görülmesine rağmen işlerin durdurulmadığını, üretimin devam ettiğini belirtmiştir. İşçilerin Kovid 19’a yakalanma oranın yüksek olmasında salgının en yoğun döneminde bile üretimi sürdürme yaklaşımının rol oynadığını söylemek mümkündür.

Salgında yaşanan kapanmalar ve işe ara vermeler ile diğer düzenlemeler nedeniyle işçilerin çalışma biçiminde önemli değişiklikler oldu. Kısa çalışma, ücretsiz izin, evden çalışma gibi yeni istihdam biçimleri ortaya çıktı. İşçilerin yüzde 25,8’i “bir değişme olmadı, eskisi gibi çalışmaya devam ediyorum” derken yüzde 74,2’si ise pandemi döneminde çalışma biçiminin değiştiğini belirtmiştir.

Evden çalışan işçilerin yüzde 57’si pandemi sırasında her an ulaşılabilir durumda olduklarını belirtmiştir. İşçilerin yüzde 29,7’si bu görüşe kısmen katıldığı belirtirken, sadece yüzde 10,5’i bu görüşe katılmadığını beyan etmiştir. Bu durum pandemi koşullarında iş saatleri dışında da çalışanların erişilebilir hale geldiğini ortaya koymaktadır.

Evden çalışan işçilerin yüzde 48,8’i ev işleri ve bakım yükünün arttığını belirtmiştir. Bu oran erkeklerde yüzde 44,8 iken, kadınlarda yüzde 52,9 düzeyindedir. Araştırmaya katılan ve evden uzaktan çalışan işçilerin yüzde 50,6’sı salgın döneminde iş ve iş dışı (özel) yaşam sınırlarının kaybolduğunu belirtmiştir. İşçilerin yüzde 30,7’i ise bu ifadeye kısmen katıldığını ifade etmiştir.

Ev işlerine ve bakıma ayrılan zaman arttıkça kadın ve erkeklerin buraya ayırdıkları süre arasındaki makasın açıldığı görülmektedir. Ev işlerine ve bakıma 3-6 saat ayıran kadınların oranı yüzde 23,7, erkeklerin oranı ise yüzde 9,7’dir. Ev ve bakım işlerine zaman ayırmayan kadınların oranı yüzde 7,6 ile sınırlı kalırken erkeklerin oranı yüzde 29’a yükselmektedir.

İşçilerin yüzde 43,5’i verilen sosyal destekleri yetersiz bulduklarını belirtmektedir. Katılımcıların yalnızca yüzde 28,5’i destekleri yeterli bulmaktadır. Destekleri ne yeterli ne yetersiz bulanların oranı ise yüzde 24,5’tir. İşçilerin yüzde 36,1’i hükümetin sağlık politikasını başarılı bulurken yüzde 35,4’ü başarısız bulduğunu belirtmiştir. İşçilerin yüzde 26’sı ise Hükümeti ne başarılı ne başarısız bulduğunu belirtmiştir.

Paylaşın

DİSK-AR, TÜİK’i Yalanladı: Geniş Tanımlı İşsizlik Yüzde 22,9

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilerin ardından kendi raporunu yayınlayan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkez’ne (DİSK-AR) göre, Türkiye’de geniş tanımlı işsiz sayısı 8,5 milyon oldu. Pandemi öncesine göre işsiz sayısı 1,1 milyon arttı.

TÜİK’e göre Ocak 2020’de yüzde 13,1 olan işsizlik Ocak 2022’de yüzde 11,4’e düştü. Ancak geniş tanımlı işsizlik yüzde 21,6’dan yüzde 22,9’a yükseldi.

Mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı erkeklerde yüzde 10,3 iken kadınlarda yüzde 13,6’ya yükseldi. Son bir yılda kadın işsizliği 78 bin artarken, erkek işsizliği 239 bin azaldı.

Geniş tanımlı işsizlik de erkeklerde yüzde 19,7, kadınlarda ise yaklaşık yüzde 28,8 oldu. Kadınlarda dar tanımlı işsiz sayısı 1 milyon 522 bin, geniş tanımlı işsiz sayısı 3 milyon 725 ölçüldü. Erkeklerde ise dar tanımlı işsiz sayısı 2 milyon 337 bin, geniş tanımlı işsiz sayısı 4 milyon 727 bin ölçüldü.

DİSK-AR raporunda geniş tanımlı ve dar tanımlı işsizlik arasındaki 11,5 puanlık farka dikkat çekerek “Dar ve geniş işsizlik arasındaki makasın bu denli açılmasının en önemli nedeni salgın dönemindeki işten çıkarma yasağının dar tanımlı işsizliği sınırlı düzeyde tutmuş olması ve işbaşında olunan sürenin azalmasıdır. Böylece dar tanımlı işsizlik sınırlı kalırken geniş tanımlı işsizlik fırlamıştır” dedi.

“Çalışma süreleri düşürülmeli”

DİSK-AR işsizlikle mücadele önerileri olarak şunları sıraladı:

“Herkesin çalışması için, herkesin daha az çalışması” ilkesi doğrultusunda haftalık çalışma süresi gelir kaybı olmaksızın 37,5 saate, fazla mesailer için uygulanan yıllık 270 saat sınırı, 90 saate düşürülmelidir.

İş Yasasının 25/II. Maddesi yeniden düzenlenmeli ve keyfi işten çıkarmalar sona ermelidir.

İşsizlik sigortası ödeneğinden yararlanma koşulları ve ödenek miktarı iyileştirilmelidir.

COVID-19 salgını koşullarında İşsizlik Sigortası Fonu ödeneklerinden yararlanmada ön koşul aranmamalıdır

İşsizlik Sigortası Fonu’nun amaç dışı kullanımına son verilmelidir. Fon’dan işverenlere dönük teşvik ve destekler sona erdirilmelidir.

Kamu girişimciliği ve hizmetleri istihdam yaratacak şekilde yeniden ele alınmalı ve kamuda personel açığı derhal kapatılmalıdır.

İşbaşında eğitim adı altında çırak, stajyer, kursiyerlerin ve bursiyerlerin ucuz işgücü deposu olarak kullanılması uygulamasına son verilmelidir.

Uluslararası çalışma normları doğrultusunda herkese en az bir ay ücretli yıllık izin hakkı tanınmalıdır.

Güvencesiz çalışma biçimlerine son verilmeli, tüm taşeron işçilere kadro verilmelidir. Kamu taşeron işçileri kamu işçisi olarak kadroya alınmalıdır.

Kadın istihdamının artırılması ve işsizliğinin azaltılması için işgücü piyasalarındaki cinsiyetçi uygulamalara son verilmeli, ev içi bakım hizmetleri devletin gereken nitelikli, yaygın ve ücretsiz bakım hizmetlerini sağlaması ile kadının üzerinden alınmalıdır.

Paylaşın

DİSK, KESK, TMMOB Ve TTB’den ‘Savaşa Hayır’ Eylemi

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Mühendis ve Mimar Odası Birliği (TMMOB), Kadıköy İskele Meydanı’nda savaşa karşı ortak basın açıklaması düzenledi.

Açıklamada savaşın acı ve ölüm getirmesinin yanı sıra emekçinin ekmeğinin küçülmesi, zenginlerin kasalarını doldurması anlamına geldiği vurgulandı, mücadele çağrısı yapıldı. HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ve Musa Piroğlu’nun yanı sıra çeşitli siyasi partiler de eyleme destek verdi.

Kadıköy İskele Meydanı’nda gerçekleşen açıklamayı DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu okudu. Çerkezoğlu’nun okudu basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Bir süredir Rusya ile Ukrayna arasında yapay olarak körüklenen gerilim bir haftadır savaşa dönüştü. Rusya’nın saldırılarıyla beraber ağır bir insani yıkımla karşı karşıyayız. Bu çatışmanın kaybedeni Rusya ve Ukrayna emekçileri başta olmak üzere bölge halkları olacaktır.

  • Savaş, ölüm, acı, gözyaşı ve yıkım demektir!
  • Savaş, baskı, şiddet ve sömürünün katmerlenerek artması demektir!
  • Savaş, emekçilerin ekmeği küçülürken zenginlerin kasalarının dolması demektir!
  • Savaş, emeğin haklarının tamamen ortadan kaldırılması demektir!
  • Savaş, iktidarların baskı politikalarına kılıf uydurulması demektir. İnsan haklarının, hukuk ve adaletin hiçe sayılmasıdır!
  • Savaş üzerinde yaşadığımız gezegenin, ekosistemin, doğanın tahrip edilmesi demektir!
  • Savaş daha fazla, açlık, yoksulluk, göç ve dolayısıyla tüm boyutlarıyla sağlıksızlık demektir!
  • Savaş artan ırkçılık, cinsiyetçilik ve ayrımcılık demektir

Öncelikle sivillerin can güvenliğini tehdit eden ağır saldırılar sürerken, Ukrayna’yı terk etmek isteyen herkese tüm komşu ülkeler sınırlarını açmalıdır. Mültecilere sınırları kapatmak veya ırkına, kökenine, inancına göre mülteci seçmek insanlık suçudur.

Savaşı durdurmak için geç değildir.

Rusya kendi halkının sokaklardan yükselen barış taleplerine kulak vermeli, saldırılarını derhal durdurmalıdır.

Ukrayna’daki tüm yabancı güçler geri çekilmeli, Ukrayna’daki tüm halklar kendi gelecekleri hakkında silahların gölgesinden uzak bir biçimde karar verebilmelidir.

Dünya ölçeğinde de tüm askeri paktlar dağıtılmalı, başka ülkelerdeki askeri varlıklar sonlandırılmalıdır.

Silahlanmayı ve yayılmayı esas alan politikalarından vazgeçilmelidir.

Bu talepler doğrultusunda ülkemizi yöneten iktidarın NATO’da genişlemeye yönelik yaklaşımına itiraz ediyoruz. Savaşı değil yaşamı ve barışı savunan bizler Rusya ile nükleer anlaşmalara son verilmesini istiyoruz. Ülke kaynaklarının savaş politikaları için kullanılmasını, saldırgan devletleri vergilerimizle beslemek istemiyoruz.

Farklı emperyalist projelerin ve yayılmacı hayallerin çatışması emekçilere yıkım getirmekte, dünyayı ve halkları felakete sürüklemektedir. Bizler farklı emperyalist kampların yayılmacı tezlerini, savaş gerekçelerini reddediyor, savaşsız, sömürüsüz “başka bir dünya mümkün” diyoruz.

Biz Türkiye’nin emek ve demokrasi güçleri için dünyadaki tüm dostlarımızı savaşa karşı barış, silahlanmaya karşı sosyal haklar, ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı halkların kardeşliği, baskıcı iktidarlara karşı demokrasi, emeğin sömürüsüne karşı eşitlik için, “başka bir dünya için” ortak mücadeleye çağırıyoruz.

Paylaşın

‘Ortalama Ücretle İle Asgari Ücret’ Arasındaki Makas Kapanıyor

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi DİSK-AR’ın araştırmasına göre 2012’de ortalama aylık brüt ücretler asgari ücretin 2,3 katıyken, 2020’de bu oran 1,4 kata geriledi.

DİSK-AR, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayınladığı 2020 İşgücü Maliyeti İstatistikleri’ni değerlendirdi.

2012-2020 arasındaki 8 yılda tüketici fiyatlarının (TÜFE) yüzde 221 arttığını belirten DİSK-AR buna karşılık aylık ortalama brüt ücretteki artışın yüzde 197’de kaldığını aktardı.

Üstelik 2021’deki döviz krizi, temel yaşamsal ihtiyaçlardaki artış ve yüksek enflasyon henüz bu ortalamaya dahil edilmemiş durumda.

Asgari ücret ortalama ücret haline geliyor

Ortalama ücretlerin asgari ücrete giderek yaklaştığının bir kez daha doğrulandığını belirten DİSK-AR, şu verileri paylaştı:

“2012’de aylık ortalama 2 bin 53 TL olan brüt ücret 2016’da 3 bin 106 TL ve 2020’de 4 bin 50 TL oldu. 2012’de 887 TL olan brüt asgari ücret ise 2016’da 1.647 TL ve 2020’de 2 bin 943 TL oldu.

2012’de ortalama aylık brüt ücretler asgari ücretin 2,3 katıydı. 2016’da 1,9’a, 2020’de ise 1,4 kata geriledi. Başka bir deyişle asgari ücret ile diğer ücretler arasındaki fark azaldı.

2012 ile 2020 arasındaki 8 yıllık dönemde ortalama aylık brüt ücret yüzde 197 ve brüt asgari ücret ise yüzde 332 oranında arttı. Ortalama ücret artışları asgari ücret artışının oldukça altında kaldı. Diğer ücretlerin asgari ücretten daha az artırılması asgari ücret ile diğer ücretler arasındaki makasın daralmasına sebep oluyor. Böylece asgari ücret en az ücret değil, ortalama ücret haline geliyor.”

Ortalama ücret bazı sektörlerde asgari ücretin altında

Bazı sektörlerde ortalama brüt ücretlerin brüt asgari ücretin altında kaldığını da belirten DİSK-AR bunları şöyle sıraladı:

“2020 verilerine göre finans ve sigorta sektörü çalışanlarının ortalama aylık brüt ücreti 10 bin 164 TL iken konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetlerinde çalışan işçilerin aylık ortalama brüt ücreti 2 bin 109 TL’de kalıyor. Böylece konaklama ve yiyecek hizmeti işçilerinin aylık ortalama brüt ücreti asgari ücretin 834 TL altına geriliyor.

Bu fark inşaatta 623 TL, gayrimenkul faaliyetlerinde 71 TL ve diğer hizmet faaliyetlerinde 13 TL’dir. Toptan ve perakende sektöründeki ortalama brüt ücretler asgari ücretten sadece 286 TL daha fazladır.”

Sendikalı ve toplu sözleşmeli işçi ücretleri daha yüksek

TÜİK’in paylaştığı verilere göre toplu iş sözleşmesi (TİS) kapsamında olanların aylık ortalama brüt kazançlarının diğer işçilere göre daha yüksek olduğunu belirten DİSK-AR, “Toplu iş sözleşmesi olmayan işçilerin aylık ortalama brüt kazancı 4 bin 412 TL iken TİS kapsamında çalışan işçilerin aylık ortalama brüt kazançları 7 bin 124 TL’yi bulmaktadır” dedi.

TİS kapsamında çalışan işçilerin aylık ortalama brüt kazancının TİS kapsamında olmayan işçilerinkinden yüzde 61,5 fazla olduğuna vurgu yapan DİSK AR, “Bu durum sendikalaşmanın yararını açık biçimde ortaya koymaktadır” ifadelerine yer verdi.

Paylaşın

DİSK Basın-İş’ten Muharrem Sarıkaya Protestosu

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Basın-İş, dün akşam İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabiri Ahmet Demir’e tokat atan gazeteci Muharrem Sarıkaya’yı protesto etmek için Habertürk’ün İstanbul Taksim’deki binası önündeydi.

Burada “Basın emekçisine atılan tokada sessiz kalmıyoruz” pankartı açan haber emekçileri meslektaşlarının yanında olduğunu gösterdi. Eylemde konuşan DİSK Basın-İş Başkanı Faruk Eren de “Emekçilere atılan tokat affedilemez” dedi.

“Hepimize yıllardır yapılan görünür hale geldi”

Eren, “O tokat, sırtını güce dayayarak kendisini dev aynasında görmeyi normal sanan anormal egoların hepimize yıllardır yaptığının görünür hale gelmesidir” diye konuştu.

Sarıkaya’nın attığı tokadı, gazetecileri geçim sıkıntısıyla terbiye etmeye çalışan anlayışın ete ve kemiğe bürünmüş hali olarak niteleyen Eren şöyle devam etti:

“O tokat gazetecileri hapisle, para cezalarıyla yıldırmaya çalışan iktidarların uygulamalarının devamıdır, tekrarıdır. Birçok gazeteci, Sarıkaya’nın kendilerine de kötü davrandığını açıkladı.

“Muktedirlere ve yöneticilere sırtlarını dayayanlar çalışanlara, basın emekçilerine açıkça eziyet ediyor ve bu eziyetlere iş kaybetme kaygısı nedeniyle çoğunlukla sessiz kalınıyor.”

Üye olduğu meslek kuruluşlarına çağrı

Muharrem Sarıkaya’nın Habertürk Ankara Temsilciliği’nden istifa ettiğini ancak gazete ve televizyondaki görevlerine devam edip etmediğinin net olmadığını söyleyen Eren Habertürk yönetimine, Sarıkaya’nın bütün görevlerinin sona erdirilmesi çağrısı yaptı.

Sarıkaya’nın üye olduğu tüm meslek örgütlerine de çağrı yapan Eren “Onlardan beklentimiz bu lümpen tavrı hoş görmemeleri, tüm üyeliklerinin sonlandırılmasıdır” dedi.

Şiddete uğrayıp sesini duyuramayan gazetecilerin de olduğunu belirten Eren sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Bundan sonra kimse sessiz kalmasın, birlikte ses çıkaralım. Örgütlü ses çıkaralım. Türkiye yeni bir dönemi konuşuyor. Bunun etkisini medya üzerinde de görüyoruz. Unutmayalım, yeni medya eskinin alışkanlıklarıyla yürümemeli. Tüm medyada gazetecilerin, basın emekçilerinin örgütlü olması gerekiyor. Basın emekçileri, tüm emek güçleri ve demokrasi isteyen halk, buna engel olmaya kalkanları da yıkıp geçecektir.”

Ne olmuştu?

Pazar akşamı Habertürk Ankara Temsilcisi Muharrem Sarıkaya’nın, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’le röportaj yaptığı sırada İhlas Haber Ajansı (İHA) Gaziantep Muhabiri Ahmet Demir’e tokat attığı görüntüler ortaya çıkmış, görüntülerin Cuma günkü canlı yayından olduğu anlaşılmıştı.

Görüntülerde Sarıkaya’nın yayın esnasında yanına eğilerek telefon ve kablolardaki sorunu çözmeye çalışan muhabir Demir’e tokat attığı görülüyordu. Görüntülerin yayılmasının ardından basın örgütleri ve çeşitli gazetecilerden Sarıkaya’ya tepki yağmıştı.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Emekçiler Meydanlara İndi

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), “Geçinemiyoruz” mitinglerinin ilkini İzmir Gündoğdu ve Diyarbakır’ın İstasyon Meydanı’nda düzenledi. KESK’in organize ettiği “Geçinemiyoruz” mitingleri yarın İstanbul ve Ankara’da devam edecek.

Haber Merkezi / İzmir Gündoğdu Meydanı’nda toplanan binlerce memur ve işçi sloganlar atarak AK Parti hükümetine tepki gösterdi. Balıkesir, Aydın, Muğla ve Manisa gibi çevre illerden de yoğun katılımın olduğu mitinge CHP, HDP, Sol Parti ve Emek Partisi’nin temsilcilerinin yanı sıra sendikalar ile sivil toplum kuruluşları da destek verdi. Mitingde konuşan KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, “Artık bıçak kemiğe dayandı. Dayanacak gücümüz kalmadı. Sırtını sermayeye yaslayan emeğe ve emekçilere düşman bu düzen böyle gitmez” dedi.

Bozgeyik,  “AKP, MHP iktidar bloğunun milletvekilleri tarafından kabul edilen bütçede emekçiler, işçiler, gençler yok. Sermayeden yana oluşturulan bütçe nedeniyle geçinememe, barınamama, kiramızı ödeyememe sorunu ile karşı karşıyayız.” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Diyarbakır’ın İstasyon Meydanı’nda gerçekleştirilen mitingde ilk konuşmayı yapan KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil, bu meydanlara daha güçlü bağırmaya geldiklerini söyledi. İktidarın, baskı, yasak ve yeni cezaevleri açma tehditleriyle korkutmaya, kendilerini sokaktan çekmeye çalıştığını ifade eden Yeşil, “Biz her gün biraz daha yoksullaşırken, borçlarımızı kapatmak için biraz daha borçlanırken bazıları servetlerine servet katıyor. Biz buraya yılmadan korkmadan ‘hükümet istifa’ demeye geldik” dedi.

Mitingde konuşan KESK Dönem Eş Sözcüsü Nasır Demirkıran da, geçtiğimiz günlerde Eğitim Sen üyelerinin ihraç edilmesine tepki gösterdi. Ülkede ekonominin yanı sıra hukuk ve adalet krizlerinin olduğunu söyleyen Demirkıran, iktidarın tüm bu krizler karşısında özellikle salgın sürecinde algıyla ‘bir şeyler yapıyormuş’ gibi davrandığını ifade etti.

Sık sık hükümete karşı sloganların atıldığı mitinglerde ana gündem ekonomik gelişmeler ve artan hayat pahalılığıydı. Mitinglere katılan herkes, hükümetin çalışanları enflasyona ezdirdiğini ve kısa vadeli politikalarla günü kurtarmaya çalıştığını ifade etti.

Mitinglerde Türkiye Tabipler Birliği (TTB), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) adına da konuşmalar yapıldı. KESK’in organize ettiği “Geçinemiyoruz” mitingleri yarın da İstanbul ve Ankara’da devam edecek.

Paylaşın

DİSK’ten Asgari Ücret Tepkisi: Türkiye Ucuz Emek Ülkesi

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, asgari ücretin 4 bin 250 liraya çıkartılmasıyla ilgili “Bu mudur son 45 yılın en yüksek asgari ücret artışı! Türkiye bu zamlı asgari ücretle de ucuz emek ülkesi olmaya devam edecektir” dedi.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu 2022 için belirlenen 4 bin 250 liralık asgari ücretle ilgili konuştu. DİSK Yönetim Kurulu adına yazılı bir açıklama yapan Çerkezoğlu günlük 47,5 TL’ye denk gelen zammın ‘bu korkunç pahalılıkta’ emekçilerin derdine derman olmayacağını söyledi.

Çerkezoğlu “Önemli olan asgari ücrette ne kadar artış olduğu, yüzde kaç arttığı değil asgari ücretin bugünkü geçim şartları içinde işçinin ve ailesinin geçimini karşılamaya yetip yetmediğidir” dedi.

Çerkezoğlu açıklamasının devamında şunları söyledi:

İçinden geçtiğimiz derin ekonomik kriz, TL’de yaşanan büyük değer kaybı ve yaşanan korkunç pahalılık dikkate alınmadan asgari ücret artış oranını konuşmak anlamlı değildir.

Açıklanan asgari ücretle geçinmek mümkün değildir. 2022 için belirlenen asgari ücret geçinmeye yetecek düzeyde değildir. Yapılan asgari ücret zammının büyük bölümü yaşanan pahalılık nedeniyle zaten çoktan yok olup gitti. Kalanı da birkaç ay içinde eriyip gidecek. Ortada gerçek anlamda zam yoktur. Asgari ücret artışı, pahalılıkla yaşanan alım gücü kaybını dahi telafi etmekten uzaktır.

Bu pahalılıkta 4250 TL asgari ücreti işçileri ‘enflasyona ezdirmedik’ diye böbürlenerek ilan edenleri bu asgari ücretle bir ay yaşamaya davet ediyoruz.

Yaptığımız hesaplamaya göre Kasım 2021 için dört kişilik bir ailenin asgari geçim tutarı 10 bin 700 TL civarındadır. Bu fiyatlara Aralık 2021’deki fiyat artışları ve döviz krizinin etkisiyle 2020’de yaşanacak pahalılık dahil değildir. 2022 içinde de yoksulluk sınırının çok daha yükseleceği, pahalılığın dayanılmaz hale geleceği sır değildir.

Ocak 2021’de asgari ücret 386 dolara karşılık geliyordu. Bugün açıklanan zamlı 2022 asgari ücreti (15,5 TL dolar kuru üzerinden) 275 dolara karşılık geliyor. Emekçiler zamlı asgari ücretle bile 110 dolar civarında kayba uğramıştır. Asgari ücretin 2022’de ne kadar eriyeceği belli değil. Zamlı haliyle bile Türkiye’de asgari ücret Avrupa’nın en düşük iki asgari ücretinden biri durumundadır. Türkiye’deki asgari ücret zamlı haliyle dahi Çin’in altındadır.

“Türkiye ucuz emek ülkesi”

Bu mudur son 45 yılın en yüksek asgari ücret artışı! Türkiye bu zamlı asgari ücretle de ucuz emek ülkesi olmaya devam edecektir.

Bu asgari ücret artışını yeterli görmüyoruz ancak bu artışın bütün emekçilere yansıması için Ocak 2022’de tüm işçi ücretleri, memur maaşları ve emekli aylıkları da en az asgari ücret artışı oranında artmalıdır. Aksi durumda asgari ücrete gelen zam oranı diğer emek gelirlerine yansımadığı sürece bir anlam ifade etmeyecektir. Eşitlik ve adalet bunu gerektirir.

Emeklinin 1.500 TL aldığı, işçilerin ve memurların resmi enflasyonun yarısı kadar zam aldığı bir ortamda Türkiye hızla asgari ücretliler ülkesi haline gelecektir. Bu asgari ücret zammı büyük ölçüde eridi, kalanı da birkaç ayda eriyecektir.

Çerkezoğlu açıklamasının ardından da şu dört talebi sıraladı:

  • Talebimiz 2022 bahar aylarında Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yeniden toplanması ve asgari ücretin yeniden belirlenmesidir.
  • Talebimiz bütün emek gelirlerinin, ücretlerin, maaşların ve emekli aylıklarının asgari ücret kadar artırılmasıdır.
  • Talebimiz en düşük emekli aylığının asgari ücret düzeyine çıkarılmasıdır.
  • Türkiye işçi sınıfının asgari ücrete mahkûm edilmemesi için sendikal hakların kullanımının önündeki engellerin kaldırılmalı, toplu iş sözleşmesi kapsamı genişlemelidir.
Paylaşın

DİSK’ten ‘Asgari Ücret’ Mitingi: En Az 5200 TL Olsun

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), İstanbul Kartal’da büyük bir miting düzenledi. Asgari ücretin net 5 bin 200 lira olması talebiyle ve ‘geçinmek istiyoruz’ şiarıyla yapılan mitinge toplumun her kesiminden yurttaşlar katıldı.

Sadece asgari ücretliler değil emeklilikte yaşa takılanlar, öğrenciler, kamu emekçileri, emekliler, sağlık çalışanları ve gazeteciler de mitingdeki yerini aldı. Mitinge Türkiye Komünist Partisi (TKP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP) ile çok sayıda sivil toplum kuruluşu ve emek örgütü de destek verdi.

Miting öncesinde Marmaray’ın Başak Metro İstasyonu önünde toplanan işçiler kortej halinde bir yürüyüş gerçekleştirdi. Buradan Kartal Meydanı’na kadar yürüyen işçiler sık sık ‘iş, emek, özgürlük’ sloganları attı. “Gelirde adalet, vergide adalet” istedi.

Böylelikle işçiler 2022’de uygulanacak asgari ücretin en az 5200 TL olması talebi de yineledi. İşçilerin Kartal Meydanı’nı doldurmasının ardından da İlkay Akkaya konseri başladı. DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu, 20 bin kişilik katılım sağlandığının tahmin edildiğini açıkladı.

“Türkiye büyüdüyse hakkımızı istiyoruz”

İlkay Akkaya’nın konserinin ardından DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu bir konuşma yaptı. Çerkezoğlu konuşmasında, “Patronundan daha fazla vergi ödemeye yeter diyenler, memleketine emeğine sahip çıkanlar bugün Kartal Meydanı’nda toplandık. Geçinemeyenler adına, barınamayanlar adına bu meydanı doldurduk. TÜİK enflasyon sadece yüzde 21 diyor. Biz geçinemiyoruz diyoruz, onlar ‘ekonomi şahlanıyor’ diyorlar. Kardeşlerim bu meydan yanıtlasın, enflasyonun yüzde 21 olduğuna inanan var mı?” dedi.

Çerkezoğlu ayrıca, “Biz çalışıyoruz, biz üretiyoruz. Türkiye büyüdüyse hakkımızı istiyoruz. Hakkımızı alana kadar da mücadele edeceğiz” diye konuştu. Çerkezoğlu konuşmasında “Bize yaşatmaya çalıştıkları kara kışa karşı işçi baharını getireceğiz. Sadece emeğimiz, ekmeğimiz için değil; adalet için, özgürlük için, demokrasi için ayağa kalkıyoruz işçi sınıfı olarak.  Bu adaletsiz sistemi değiştirmek boynumuzun borcudur. Türkiye’deki en büyük adaletsizlik de asgari ücrettir. Buradan hep birlikte söyleyelim; işçi sınıfının asgari ücretle ilgili kırmızı çizgisi en az 5 bin 200 TL’dir.” ifadelerini kullandı.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın